41.
bir mahsun tarantino değildir.
devamını gör...
42.
bu abimizin çok fazla izlenesi filmleri var. ayrıca, kendisi filmlerinde etrafa kan fışkırtmayı çok sever. vahşeti çok normal veya doğal göstermek gibi bir huyu var. en akılda kalan yapımları; pulp fiction, kill bill serisi, django.
devamını gör...
43.
insan dvd satarken nasıl harika bi yönetmen olur ya adamdaki vizyona bakar mısın.
okulda özelikle erkeklerin idolüydü.
okulda özelikle erkeklerin idolüydü.
devamını gör...
44.
türkiye'de yaşasa akp'ye oy verirdi.
devamını gör...
45.
en beğendiğim filmi the hateful eight olan yönetmen. seveni de çok, nefret edeni de. yönetmen bile değil, diyen de var, yönetmenliğin zirvesi, diyen de.
benim ise kendisi hakkında olumlu düşünmemi sağlayan filmi yukarda bahsettiğimdi. onun öncesinde meh diyordum konusu açılınca.
ayrıca, filmlerinin sinemada izlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
benim ise kendisi hakkında olumlu düşünmemi sağlayan filmi yukarda bahsettiğimdi. onun öncesinde meh diyordum konusu açılınca.
ayrıca, filmlerinin sinemada izlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
devamını gör...
46.
fazlaca karizma sahibi yönetmen. iyi filmler çekiyordu. zamana yenik düşmesi yakindir. sevdiğimiz bir abimizdi.
devamını gör...
47.
sanki gözü, burnu, ağzı tek bir noktada toplanmaya çalışıyormuş da yapamamış gibi bir surata sahip yönetmen.
(bkz: sanata magazinsel yaklaşmak)
(bkz: sanata magazinsel yaklaşmak)
devamını gör...
48.
şu türküsüyle beni benden almaktadır
devamını gör...
49.
bizim vikinin eski manitası.
devamını gör...
50.
solda görünce öldü sandığım yönetmen.
ayak fetişistidir.
ayak fetişistidir.
devamını gör...
51.
inglorious basterds dışında izlediğim hiçbir filmini beğenmediğim yönetmen. tüm klasik filmlerini izlemişimdir. üniversitede ev arkadaşlarımla rezervuar köpekleri'ni falan izlerken uyuya kalırdım. çoğu sinemasever kişi gibi çoğu arkadaşım da tarantino hayranıydı.
devamını gör...
52.
(bkz: ölmüş mü)
devamını gör...
53.
tarantino'nun filmlerinden zevk alabilmek için zevk alarak çizgi roman okumuş olmak gerekir diye düşünüyorum. çünkü filmlerinin hemen hepsi çizgi roman tadında. karakterlerin derinlikleri iyi, kötü, zeki, kurnazdan daha öteye gitmiyor çoğu filminde.
öte yandan bu düşüncem de pek ayakları havada bir şey değil. bunun için sin city filmine bakmak yeterli. film tam bir çizgi roman ve tarantino konuk yönetmen.
öte yandan bu düşüncem de pek ayakları havada bir şey değil. bunun için sin city filmine bakmak yeterli. film tam bir çizgi roman ve tarantino konuk yönetmen.
devamını gör...
54.
sinema perdesini kırmızıya boyayacak oranda şiddeti, doğrusal olmayan öykü akışını, derinlere inen diyaloglarla filmdeki karakterleri tanıtmayı, ayakları, özellikle çıplak kadın ayaklarını seven 1963 doğumlu amerikalı film yönetmeni.
italyan asıllı bir baba ve yarı irlandalı yarı kızılderili bir anneden dünyaya gelmiştir. filmlerini izlediğinizde az çok kestirebilirsiniz aile kökenlerini.
çoğu filmini izlemiş ve beğenmiş biri olarak söylüyorum ve izleyenlerin çoğu da bilir; filmlerinde biraz doğaçlama katarak büyüyen oyuncular görmek biz sevenlerini memnun eder.
italyan asıllı bir baba ve yarı irlandalı yarı kızılderili bir anneden dünyaya gelmiştir. filmlerini izlediğinizde az çok kestirebilirsiniz aile kökenlerini.
çoğu filmini izlemiş ve beğenmiş biri olarak söylüyorum ve izleyenlerin çoğu da bilir; filmlerinde biraz doğaçlama katarak büyüyen oyuncular görmek biz sevenlerini memnun eder.
devamını gör...
55.
çağdaş sinemanın en önde gelen ve tartışmasız en ilginç yönetmenlerinden biri. filmlerinde genellikle şiddet, diyalog ve müzik gibi ögeleri yoğun bir şekilde kullanır. bu ona kendine özgü bir tarz kazandırır ve filmlerinin benzersiz bir imzası haline gelir.
tarantino'nun filmleri, popüler kültür, özellikle de abd sineması, televizyonu, müziği ve çizgi romanlarına olan sevgisi ve hayranlığı yansıtır. birçok gönderme içerir. filmlerindeki karakterler de benzer şekilde popüler kültür ve klişelerle doludur. tarantino'nun filmlerinde yer alan şiddet de tartışmalıdır, ancak genellikle stilize edilir ve şiddetin kendisi değil, karakterlerin psikolojisi ve hikayenin ilerlemesi önemlidir.
tarantino'nun en iyi filmleri arasında pulp fiction, soysuzlar çetesi ve kill bill serisi bulunur. bu filmler, tarantino'nun sinematik tarzını en iyi yansıtan örneklerdir. pulp fiction, zaman çizelgelerinin karışık kullanımı ve diyaloglarıyla tanınırken, soysuzlar çetesi ise ıı. dünya savaşı'nın alternatif bir tarihini anlatır. kill bill serisi ise, bir kadının intikam arayışını konu alır ve müzik ve dövüş sahneleriyle doludur.
birçok tartışmalı sahneyi de yönetmiştir. örneğin pulp fiction'daki adrenalin iğnesi sahnesi veya kill bill vol. 1'deki crazy 88 savaşı. bununla birlikte, tarantino'nun bu sahneleri yalnızca şiddeti göstermek için değil, hikayeyi anlatmak ve karakterleri geliştirmek için kullandığına inanıyorum.
tarantino'nun yönetmenliği, birçok sinemasever tarafından takdir edilmiştir. kendi sinemasal tarzını yaratmak ve hollywood'daki kalıpları yıkmak için cesur adımlar atmıştır. aynı zamanda, onun filmleri sinema tarihinin en etkileyici ve ilginç örnekleri arasında yer almaktadır. hala bir tarantino filmi izlemediyseniz çok şey kaybettiğinizi söylemeliyim.
tarantino'nun filmleri, popüler kültür, özellikle de abd sineması, televizyonu, müziği ve çizgi romanlarına olan sevgisi ve hayranlığı yansıtır. birçok gönderme içerir. filmlerindeki karakterler de benzer şekilde popüler kültür ve klişelerle doludur. tarantino'nun filmlerinde yer alan şiddet de tartışmalıdır, ancak genellikle stilize edilir ve şiddetin kendisi değil, karakterlerin psikolojisi ve hikayenin ilerlemesi önemlidir.
tarantino'nun en iyi filmleri arasında pulp fiction, soysuzlar çetesi ve kill bill serisi bulunur. bu filmler, tarantino'nun sinematik tarzını en iyi yansıtan örneklerdir. pulp fiction, zaman çizelgelerinin karışık kullanımı ve diyaloglarıyla tanınırken, soysuzlar çetesi ise ıı. dünya savaşı'nın alternatif bir tarihini anlatır. kill bill serisi ise, bir kadının intikam arayışını konu alır ve müzik ve dövüş sahneleriyle doludur.
birçok tartışmalı sahneyi de yönetmiştir. örneğin pulp fiction'daki adrenalin iğnesi sahnesi veya kill bill vol. 1'deki crazy 88 savaşı. bununla birlikte, tarantino'nun bu sahneleri yalnızca şiddeti göstermek için değil, hikayeyi anlatmak ve karakterleri geliştirmek için kullandığına inanıyorum.
tarantino'nun yönetmenliği, birçok sinemasever tarafından takdir edilmiştir. kendi sinemasal tarzını yaratmak ve hollywood'daki kalıpları yıkmak için cesur adımlar atmıştır. aynı zamanda, onun filmleri sinema tarihinin en etkileyici ve ilginç örnekleri arasında yer almaktadır. hala bir tarantino filmi izlemediyseniz çok şey kaybettiğinizi söylemeliyim.
devamını gör...
56.
ayak fetişizmi olan, pulp fiction ve kill bill gibi kült filmleri çeken 1963 doğumlu amerikalı oscar ödüllü yönetmen. filmlerinde azıcık görünüp gider. ben oynamayacaksam bu filmi çekmiyorum der gibi bir hali vardır.
troll ve kitsch bir yönetmen de denilebilir çünkü görmeye dayanamayacağımız şeyleri çeker.
kanlı sahneleri pek bir sever.
uykudan yeni uyanmış mükemmeliyetçi tembel gibi imajı verir.
troll ve kitsch bir yönetmen de denilebilir çünkü görmeye dayanamayacağımız şeyleri çeker.
kanlı sahneleri pek bir sever.
uykudan yeni uyanmış mükemmeliyetçi tembel gibi imajı verir.
devamını gör...
57.
izleyicinin beklentlerini çok iyi kavramış zeki ama tuhaf yönetmen.
filmlerinin başarısı sağlam senaryo ve rollere doğru oyuncular bulmasının yanında , bolca kullandığı tuhaf zıtlıklara dayanır.
filmlerinin başarısı sağlam senaryo ve rollere doğru oyuncular bulmasının yanında , bolca kullandığı tuhaf zıtlıklara dayanır.
devamını gör...
58.
filmlerine bayılıyorum, özellikle rezervuar köpekleri filminin bendeki yeri ayrıdır, ondan sonra ucuz roman gelir benim için. nefret sekizlisi de oldukça iyiydi. yönetmenin en sevdiğim yanlarından biri de genelde filmlerinde aynı oyuncularla çalışması, özellikle aynı türde olan filmlerinde çalıştığı oyuncular çoğunlukla önceden çalıştığı kişiler oluyor. ülkemizden buna en iyi örnek cem yılmaz olacaktır. bunun bana göre en önemli artısı da şu, yönetmen olarak o oyuncunun hangi karaktere yakışacağını, uyum sağlayacağını bilerek rol dağıtımını rahatça yapabildiğini düşünüyorum.
mesela michael madsen'in rezervuar köpeklerindeki rolü ile nefret sekizlisi filmindeki rolünü düşünün, adeta şey gibi, her iki kişi de sanki aynı insanlar, reenkarnasyon ile birbirinden bağımsız dönemlerde yaşamışlar sadece.
mesela michael madsen'in rezervuar köpeklerindeki rolü ile nefret sekizlisi filmindeki rolünü düşünün, adeta şey gibi, her iki kişi de sanki aynı insanlar, reenkarnasyon ile birbirinden bağımsız dönemlerde yaşamışlar sadece.
devamını gör...
59.
kendine ait ekol geliştirmiş sinema dahisi. unutulmayacaklardan, yaşayan efsane.
örneğin, oscar'lı kore filmi parazit in yönetmeni bong joon etkilediği sinemacılardan.
ha bu arada fena da bir ayakçıdır.
www.youtube.com/shorts/SWxU...
örneğin, oscar'lı kore filmi parazit in yönetmeni bong joon etkilediği sinemacılardan.
ha bu arada fena da bir ayakçıdır.
www.youtube.com/shorts/SWxU...
devamını gör...
60.
önce bir soru; çok gezen mi, yoksa çok okuyan mı daha fazlasını bilir? peki ya video kaset dükkanında çalışırken zibilyonlarca filmi dipsiz hafızasına kazıyan!?
tarantino, henüz otuzuna gelmeden genç yaşına rağmen sinemanın altın dönemlerinden olan doksanlı yılların kapısını tekmeleyerek ilk filmiyle sahneye hızlıca girip bütün dengeleri alt üst eden bir insan; selam boomer rejisörler, alın bakalım sizin için burada daha neler var?!..
yazıyor, yönetiyor, hitchcock’a selam durmanın ötesinde, kıyısından oyunculuk da yapıyor. tam bir author yönetmen fakat insanların heyecanla perdeye odaklanmış gözlerine parmağını uzatarak çok şey bilirim demiyor; enstrümanını eline aldığındaysa kimse onun gibi hikaye anlatamıyor. hiçbir şey hakkında her şeyi tanımlarken kocaman bir galaksiyi senaryoya sığdırabiliyor. o tüm janrların dışında, kargaşanın tam ortasında; hollywood klasiklerinden sphagetti westernlere, uzak doğu sinemasından b sınıfı korku filmlerine kadar kendisinde iz bırakmış tüm filmlerden ve pop kültürden beslenerek tarzını ortaya koyuyor. bir ketçaptan daha fazla etrafa bulaşan kanlar, insanı izlerken gülümsetebilen yegane şiddet sekansları, hiçbir amaca hizmet etmiyor gibi görünürken eh hayat da bu şekilde değil mi zaten düşüncelerine gark ettiren o bitmek bilmeyen diyalogları, incelikle işlenmiş tuhaf karakterleri, ceplerden taşarcasına referans ve gönderme, pis kokulu detaylara inatla burnunu dayayan klişe takıntıları ve isterse benim diyen tüm o büyük yönetmenler kadar klasik bir anlatı sergileyebilecek meziyetine karşın çatala dolanmış spagetti lokmalarından daha leziz döngüsel kurgu seçimi ve nevi şahsına münhasır sinematografisi ile ayrıksı bir yerde duruyor.
o çok istediği kan ve kaos ile dolup taşacak star trek filmi hiçbir zaman gelmeyecek gibi görünüyor. star wars evrenine dahil olup kirli parmak izlerini etrafa bırakabilse eğer, disney’i çileden çıkartırken fanları mest etme olasılığı insanı cezbetse de, mantarlardan arınmış pudra kokulu ayak parmakları arasında huzurla manzaranın keyfini çıkartıp yönetmenlik kariyerinin son filmi için doldurduğu sayfaların içinden fırlayıp beyaz perdeyi kendi renklerine bulamayı sabırsızlıkla bekliyor. bize de perdelerden ekranlara taşan kirli tatlı işlerini tekrar tekrar izleyerek keyif almak düşüyor.
tarantino, henüz otuzuna gelmeden genç yaşına rağmen sinemanın altın dönemlerinden olan doksanlı yılların kapısını tekmeleyerek ilk filmiyle sahneye hızlıca girip bütün dengeleri alt üst eden bir insan; selam boomer rejisörler, alın bakalım sizin için burada daha neler var?!..
yazıyor, yönetiyor, hitchcock’a selam durmanın ötesinde, kıyısından oyunculuk da yapıyor. tam bir author yönetmen fakat insanların heyecanla perdeye odaklanmış gözlerine parmağını uzatarak çok şey bilirim demiyor; enstrümanını eline aldığındaysa kimse onun gibi hikaye anlatamıyor. hiçbir şey hakkında her şeyi tanımlarken kocaman bir galaksiyi senaryoya sığdırabiliyor. o tüm janrların dışında, kargaşanın tam ortasında; hollywood klasiklerinden sphagetti westernlere, uzak doğu sinemasından b sınıfı korku filmlerine kadar kendisinde iz bırakmış tüm filmlerden ve pop kültürden beslenerek tarzını ortaya koyuyor. bir ketçaptan daha fazla etrafa bulaşan kanlar, insanı izlerken gülümsetebilen yegane şiddet sekansları, hiçbir amaca hizmet etmiyor gibi görünürken eh hayat da bu şekilde değil mi zaten düşüncelerine gark ettiren o bitmek bilmeyen diyalogları, incelikle işlenmiş tuhaf karakterleri, ceplerden taşarcasına referans ve gönderme, pis kokulu detaylara inatla burnunu dayayan klişe takıntıları ve isterse benim diyen tüm o büyük yönetmenler kadar klasik bir anlatı sergileyebilecek meziyetine karşın çatala dolanmış spagetti lokmalarından daha leziz döngüsel kurgu seçimi ve nevi şahsına münhasır sinematografisi ile ayrıksı bir yerde duruyor.
o çok istediği kan ve kaos ile dolup taşacak star trek filmi hiçbir zaman gelmeyecek gibi görünüyor. star wars evrenine dahil olup kirli parmak izlerini etrafa bırakabilse eğer, disney’i çileden çıkartırken fanları mest etme olasılığı insanı cezbetse de, mantarlardan arınmış pudra kokulu ayak parmakları arasında huzurla manzaranın keyfini çıkartıp yönetmenlik kariyerinin son filmi için doldurduğu sayfaların içinden fırlayıp beyaz perdeyi kendi renklerine bulamayı sabırsızlıkla bekliyor. bize de perdelerden ekranlara taşan kirli tatlı işlerini tekrar tekrar izleyerek keyif almak düşüyor.
devamını gör...