41.
son zamanlarda aklıma düşüncelerimi yazıya dökme isteği ile gelmiş olan eylem. taslak az çok belli, biliyorum herkes yazar olamaz, bilmiyorum ne nasıl olunmalı. her şeyiyle ağaç olunmalı ya da bir yazar.
devamını gör...
42.
niyetlendiğim ama vakit ayırmayacak kadar hevessiz olduğum, yazdığım ufak tefek taslakları öylece kaderlerine terkettiğim iştir.
taslakları ne zaman görsem ya da bir şekilde aklıma gelse * kitap çıkar çıkmaz bir tanesini kendisine yollamaya söz verdiğim bir arkadaşım gelir aklıma. şimdi görüşmez olduk, hayat işte herkes kendi derdinde.
keşke böyle anı değeri taşıyan, kıymetli sözler verdiğimiz insanlarla kopup gitmek bu kadar kolay olmasa.
neyse kitabı yolladığımda tekrar muhabbet edeceğiz nasıl olsa *
taslakları ne zaman görsem ya da bir şekilde aklıma gelse * kitap çıkar çıkmaz bir tanesini kendisine yollamaya söz verdiğim bir arkadaşım gelir aklıma. şimdi görüşmez olduk, hayat işte herkes kendi derdinde.
keşke böyle anı değeri taşıyan, kıymetli sözler verdiğimiz insanlarla kopup gitmek bu kadar kolay olmasa.
neyse kitabı yolladığımda tekrar muhabbet edeceğiz nasıl olsa *
devamını gör...
43.
44.
roman değilde bu aralar deneme ve öykü türünde kendimce bişeyler yazıyorum. bakalım, belki de hayalimde ki " bu benim" yazı türüne ulaşırım
devamını gör...
45.
hazır olmadan girişmeyin şu işe sonra ortaya komik tablolar çıkıyor.
5 sene sonra oturup okuduğunuzda ulan ben ne saçmalamışım böyle, iyi ki bu abukluğu basacak bir yayınevi bulamamışım diye şükrederken bulabilirsiniz kendinizi.
5 sene sonra oturup okuduğunuzda ulan ben ne saçmalamışım böyle, iyi ki bu abukluğu basacak bir yayınevi bulamamışım diye şükrederken bulabilirsiniz kendinizi.
devamını gör...
46.
biraz yürek ister.
devamını gör...
47.
meşakkatli bir iş. kişi yeterince okuyup roman sanatının yaratılış sürecini kavradığında vazgeçiyor bu iddialı hedeften. ama en azından taslak yazmaya devam edebilir. böylece çaylaklık döneminde yapacağı hataların ve duyacağı pişmanlıkların önüne geçebilir. hoş, sadece bunun için değil, gerekli olduğundan da yapmalı bunu. çünkü roman aslında ayrıntılardan ibarettir. tüm bunları düşünüp, uygulayıp, nihayet içinize sinen bir forma sokmak için zaten yıllarınızı, en azından aylarınızı, vermeniz icap edecek.
devamını gör...
48.
belki de amaç sadece kimsenin okumadığı bir kitabı ilk okuyan kişi olmaktır.
adı yazmak olsa da.
adı yazmak olsa da.
devamını gör...
49.
aklımdan geçenlerin hızına ellerim yetişebilse kesinlikle yapardım. bazen kafamın içindeki düşünceleri tutmakta zorlanıyorum. üstelik üzerine çalışırsam eminim ki bu durumu kontrol altına alabilirim. fakat o zaman da aynı kalitede içerik üretebilir miyim bilemiyorum. bu nedenle de sürekli süreci erteliyorum. yaşım ilerledikçe daha otokontrol sahibi olurum gibi geliyor ve inanılmaz ama bu konuda yaşlanmayı bekliyorum.
devamını gör...
50.
roman yazmak istesek hangi yayın eviyle anlaşabiliriz? nasıl yürüyor bu işler bilen var mı ?.
devamını gör...
51.
#3007725 youtube da bilgilendirici videolar var, kitap çıkartıp deneyimlerini paylaşan. tavsiye ederim izlemeni.
devamını gör...
52.
yarın başlamayı düşünüyorum ruh halimde izin verirse, uzun süredir aklımda aslında deneme yazarım belki bilmiyorum ya da deneme ve roman karışımı bir tür olur emin değilim. bir gün olurda varlıklı bir yazar olursam burayı ve sizi tabiki unutucam ne bekliyordunuz.
devamını gör...
53.
gerçekten başarmak kuşkusuz ki müthiş bir yetenektir. ilginç olansa, yazarın bunu başarıp başarmadığına ancak başkalarının (kimi zaman belki de yıllar sonra) karar verdiği bir durumdur. ne mutlu yazanlara, cesaret edebilenlere.. başaranlara..
(hani beylik laftır: 'benim hayatım roman' klişesi. ki oysa doğrudur. ama işte ancak onu yazabiliyorsa başkası için de romandır da o yüzden dalga geçilir. yoksa aslında herbirimiz kendi hayatımızın bir roman kahramanı olarak bir romanın içinde yaşıyoruz. )
(hani beylik laftır: 'benim hayatım roman' klişesi. ki oysa doğrudur. ama işte ancak onu yazabiliyorsa başkası için de romandır da o yüzden dalga geçilir. yoksa aslında herbirimiz kendi hayatımızın bir roman kahramanı olarak bir romanın içinde yaşıyoruz. )
devamını gör...
54.
çocukluğumdan beri istediğim, ortaokul ve lisede birkaç defa girişimde bulunduğum hayalim
son 2 senedir aklımda bulunan ama işten güçten depremden falan derken bir türlü zaman ayıramadığım bir kitap fikri var aklımda
başından sonuna her şeyi belirli kafamda boşlukları doldurmam gerekiyor sadece
hayatta düze çıktığım an başlayacağım
son 2 senedir aklımda bulunan ama işten güçten depremden falan derken bir türlü zaman ayıramadığım bir kitap fikri var aklımda
başından sonuna her şeyi belirli kafamda boşlukları doldurmam gerekiyor sadece
hayatta düze çıktığım an başlayacağım
devamını gör...
55.
roman.
devamını gör...
56.
önce tarık mengüç'ü okumalı.
devamını gör...
57.
hayat denilen şey, doğa ananın bir bölümünde bize de rol biçtiği, bir büyük bitimsiz romanın okuduğumuz bölümü aslında. tanık olduğu dönemi ayrıca romanlaştırabilenlerse ayrıcalıklı yetenekler.
devamını gör...
58.
günde bin yedi yüz kelime. hadi zugra hadi. aralık sonunda bitecek inşallah ama ilk taslak.
devamını gör...
59.
efenim aklıma yazar sevgilimi getiren başlık. roman yazmak... malzeme ister ve ben malzemesi bol bir kadınımdır ayıptır söylemesi. işte bu yüzden benimle sevgili olmak istedi ve ben de ağzımı mühürlediğimde ne yapabileceğini görmek için onunla flörtleştim.
sene, üni. okuduğum herhangi bir sene, tam tarihini anımsayamayacağım ancak o'nun radarına girdiğimde katatonik vaziyette hayatı seyretmekteydim. henüz yazılmamış bir romanın ilk sayfasını okuyormuşçasına baktı yüzüme, tanrım; ben okuyabileceğin bir kitap değilim, çözebileceğin bir denklem, görebileceğin tatlı bir rüya... hiçbiri. ben, katrana buladığınız vücuduma tavuk tüyleri yapıştırıp ibreti alem için beş mahallede davullar eşliğinde gezdirilesi o iflah olmazlardanım.
sıfatını gördüğümde kusmamak için derin nefes alış verişlerle sabrettiğim buluşmalarımız boyunca, sevdiğimi zannettiği çikolatalarrdan alıp gelmeyi asla ihmal etmeyen sevgilim, ara ara suni tartışmalar çıkarıyor (bunu fark ettiğimden katılmayınca daha da fevrileşiyor), yarattığı dramaların ardından kapandığı odasında saatlerce bir şeyler yazmaya çabalıyordu. tanrım, yine kendini böcek gibi hissettiğini söyleyerek serzenişte bulunduğu günlerden birinde, "öylesin zaten" dediğimde okaliptüs yaprağı sindirmeye çalışırken yorgunluktan perişan olmuş koala hayvanı gibi bir süre yüzüme boş boş baktıktan sonra kendini en yakınındaki duvara fırlatıp oraya yapışarak ağladı. sağ eliyle hasret giderdiği saniyelerde kullandığı tuvalet kağıdı rulosunu göz yaşlarını silmesi için getirip kendisine doğru uzattığımda ise manalandıramadığım bir sinir krizi geçirdi.
sinir krizi dediğime bakmayın lütfen, daha iyilerini 14 yaşındayken, "doğurmasaydın beni?!" diye anneme doğru böğürerek geçirebildiğim için beni pek etkilemeyen performansını başka bir tanımla aşağılamak istemediğim için kibarlaştırıyorum sadece. öyle de saygı duyarım mental çöküşlere.
tanrım, bu kadın buraya kadar ne anlattı diye okuduysanız sizi tebrik ediyorum çünkü ben ilk paragraftan sonrasını okumazdım şahsen.
neyse efenim, bana dair malzemeler toplamaya çalışan bu edebi arkadaşımız, gözlemlediği karakterimi çok da şey edememiş olacak ki, hakkımda yazmaktan vazgeçti. niye kendimi anlatmıyormuşum? kusura bakma dostum ama, kendisine fıstık atılmasını bekleyen bir maymunu izlemeye dalmıştım sadece.
sene, üni. okuduğum herhangi bir sene, tam tarihini anımsayamayacağım ancak o'nun radarına girdiğimde katatonik vaziyette hayatı seyretmekteydim. henüz yazılmamış bir romanın ilk sayfasını okuyormuşçasına baktı yüzüme, tanrım; ben okuyabileceğin bir kitap değilim, çözebileceğin bir denklem, görebileceğin tatlı bir rüya... hiçbiri. ben, katrana buladığınız vücuduma tavuk tüyleri yapıştırıp ibreti alem için beş mahallede davullar eşliğinde gezdirilesi o iflah olmazlardanım.
sıfatını gördüğümde kusmamak için derin nefes alış verişlerle sabrettiğim buluşmalarımız boyunca, sevdiğimi zannettiği çikolatalarrdan alıp gelmeyi asla ihmal etmeyen sevgilim, ara ara suni tartışmalar çıkarıyor (bunu fark ettiğimden katılmayınca daha da fevrileşiyor), yarattığı dramaların ardından kapandığı odasında saatlerce bir şeyler yazmaya çabalıyordu. tanrım, yine kendini böcek gibi hissettiğini söyleyerek serzenişte bulunduğu günlerden birinde, "öylesin zaten" dediğimde okaliptüs yaprağı sindirmeye çalışırken yorgunluktan perişan olmuş koala hayvanı gibi bir süre yüzüme boş boş baktıktan sonra kendini en yakınındaki duvara fırlatıp oraya yapışarak ağladı. sağ eliyle hasret giderdiği saniyelerde kullandığı tuvalet kağıdı rulosunu göz yaşlarını silmesi için getirip kendisine doğru uzattığımda ise manalandıramadığım bir sinir krizi geçirdi.
sinir krizi dediğime bakmayın lütfen, daha iyilerini 14 yaşındayken, "doğurmasaydın beni?!" diye anneme doğru böğürerek geçirebildiğim için beni pek etkilemeyen performansını başka bir tanımla aşağılamak istemediğim için kibarlaştırıyorum sadece. öyle de saygı duyarım mental çöküşlere.
tanrım, bu kadın buraya kadar ne anlattı diye okuduysanız sizi tebrik ediyorum çünkü ben ilk paragraftan sonrasını okumazdım şahsen.
neyse efenim, bana dair malzemeler toplamaya çalışan bu edebi arkadaşımız, gözlemlediği karakterimi çok da şey edememiş olacak ki, hakkımda yazmaktan vazgeçti. niye kendimi anlatmıyormuşum? kusura bakma dostum ama, kendisine fıstık atılmasını bekleyen bir maymunu izlemeye dalmıştım sadece.
devamını gör...
60.
oldukça meşakkatli ve yorucu bir iştir. yazmak zaten başlı başına yorucu bir iş. roman yazmak ise sadece yazmak değil okumayı da gerektiren ve daha da önemlisi araştırmayı derin şekilde yapmayı gerektiren bir süreç. kolay bir şey değil yani.
bir kitabı yazmak için en azından 1000 kitap okumuş olmak gerekiyor bence. elbette hikaye yaratabilir, yazabilirsiniz ama edebiyat anlamında bir değeri olmaz. o yüzden yazarken okumak şarttır.
bir kitabı yazmak için en azından 1000 kitap okumuş olmak gerekiyor bence. elbette hikaye yaratabilir, yazabilirsiniz ama edebiyat anlamında bir değeri olmaz. o yüzden yazarken okumak şarttır.
devamını gör...
