sanat

bize ölümlü olduğumuzu unutturmak için yaratılmış eserlerdir.

kitaplar, filmler, şarkılar, mimari yapılar, vakit geçir ve oyalan, hiçliği düşünme diye kurulmuş ticari düzenek olarak da düşünülebilir.
sanat sanat için görüşü kabul görse hiçbir sanatçı eserini topluma sunmazdı, ancak para kazanmak için bir şeyler uydurması gerekiyor, ve ortaya koyduğu eli yüzü düzgün her iş sanat sayılıyor.

beş kuruş almadan da film çekebilen, kitap yazan, tablosunu satmayan kişi sanattan o kadar da bahsetmemeli.
o konserler de para içindir, gençlerin kafasını dağıtması hiçbir şarkıcının umrunda değildir.

hissettiğimiz ve hissetirebildiğimiz her şey sanattır..

sanat sanat için midir, sanat toplum için midir ya da sanat insan için midir tarzı tartışma konuları, sadece tartışanlar arası bir anlam taşır. ya da ideolojik düşünsel konumunuza bağlı olarak sadece sizin sanat tanımınız veya sanattan beklentilerinize açıklık getirir. sanat, sanatçının anlatmak istediği bir 'şey' hakkındaki haykırışıdır. sözcükleri, renkleri, sesleri ya da çeşitli nesneleri kullanmış olması bir şeyi değiştirmez. anlatışı ve yapıtındaki estetik düzey, beceri ve kurgusu, ortaya sanatsal bir üreti çıkartır. tek özelliği: o şey daha önce o konuda ortaya konanlardan kesinlikle farklı ve onlar kadar sanatsal ama 'yeni' bir şey olmasındadır. sanat yapıtını diğerlerinden farklı yapan tek özellik yeni bir 'şey' olmasıdır. bu yüzden her sanatsal yaratı tek ve benzersiz olması nedeniyle değerlidir.
onun herkesçe anlaşılabilir, beğenilir olması şart değildir. çünkü anlaşılabilirlik ve beğeni algıları dönemsel koşul ya da kültürlerce değişiklik gösteren faktörlerdir; sanat ise tüm zamanları kapsayacak bir özgürlük çığlığıdır. gerçek sanatçı kendisini güncelle sınırlandırmaz, tüm zamanları içeren bir kapsayıcılıkla hareket eder.
bu yüzdendir ki neyin sanat olup olmadığı insanlık tarihinde hiç bitmeyen bir tartışma konusu olagelmiştir. sanat yapıtı eleştirilmez değildir; ancak eleştiri, artık sanatçısının bile değiştiremeyeceği bir kimlik ve nitelik kazandığı için sanat eserine bir şey katıp onu değiştiremez, olsa olsa sanatçısının daha sonraki çalışmalarını etkileyebilir.
sanatla kalın dostlar.

sanat tarihine giriş der ki; her nesne ihtiyaçtan doğar. her ihtiyaç maddiyatın yanı sıra maneviyatı da getirir. dolayısıyla her nesne kendi içinde bir sanatsal değer taşır ve ona göre değerlendirilir.

ahanda budur:



şaka şaka bu sanat değil keriz silkeleme^^

düşündüm de aşırı haklı olduğuna karar verdim.

levi -strauss'un dedigi geliyor aklıma. " her şeyi elinden geldiğince iyi yapmaya çalışmak. "

ucu acik bir kavramdir.

öteki'ne ''değişmesi gerektiğini'' söylemenin en naif yolu

bir başkaldırı biçimidir.. yaratmak iyidir insan için.. çünkü yaratabilir.. bu içinde ki tanrısallığın dışa vurmasıdır..

kadın ayak tabanından daha güzel sanat çok az gördüm.

çok katmanlı nöral networklerle çalışan diffusion modelleriyle insan hayal gücünün çok ötesine erişmiştir, bu görsel tamamıyla şahsıma ait:


1940 lar türkiyesindeki şehirli kadınları fransız modasıyla yeniden yorumladım.

maruz kaldıkça hayran oluyorum, sanat aşkım artıyor. bir belgesel serisine başladım, bitince yazarım, ufkum açıldı. bakış açım genişledi. kendimi daha entel hissediyorum. yaratıcılık harika bir şey.

estetik görebilmelerin farklı açıdan bakanların yansıtabildikleriyle var olan bir ışık huzmesi bence.

yoksa bir taştan nasıl var olsun bu güzellik.

biraz da heykel sanatını icra edelim. hem de dünyanın en saygın mermer, mücevher ve itibarlı sanatçılarının el işçiliğiyle beraber.





makine aklının ve makine yaratıcılığının aydınlanma çağına hoş geldiniz:

luigi serafini nin sanat tekniğiyle tasvir edilen dizelpunk distopik endüstri şehri, bayıldım abe:

(bkz: dünya 1'in sanat bahçesi)

güzel resim çizebilmek, güzel şarkılar bestelemek isterdim. güzel şiir okumak, güzel mermer yontmak, güzel kitaplar yazmak...olmadı.

sayisallastirilamayan, matematiğe vurulamayan,sayisallastirilmaya baslandiği anda sanat olmaktan çıkandır,el ölçüsü ve göz kararidir.insanin gözünün nuru , elinin emeğidir.değerdir,değerlidir.