101.
sanatı ele alırken, temelde ne anlama geldiğini ya da tarih boyunca insanların neye sanat denilip neye demedikleri incelenerek genel bir sanat çerçevesi çizilebilir. örneğin platon zamanında sanat hor görülen bir şeydi çünkü taklitten ibaretti. platonun varlık anlayışına göre dış dünya'da gördüğümüz ne varsa gerçek olan ideaların birer yansımasıydı. dış dünya'ya bakarak sanat yapan birisinin eseri yansımanın da yansıması olacağı için vasat bir davranış olarak görülüyordu. başka paradigmalarla taklit etmenin çok güzel sanatsal ürünler çıkarttığını da gördük ancak kameranın çıkmasıyla gerçekçi olarak çizilmeye uğraşılan bir anın daha da gerçek olamayacak şekilde fotoğraf olarak çekilmesiyle anlam kaybetti. tabi bir insanın aşırı gerçekçi şekilde bir şeyi çizebiliyor olma durumunun kendisi ele alınırsa hala sanatsal bir şeyler bulunabilir. yıllar geçtikçe sanat olan değişmiş onu ele alış biçimlerimiz ve değişen paradigmayla onu şekillendirmemiz farklılaşmıştır. tüm bunlar yığıldıkça çok farklı alanlardan farklı şeyler sanat olarak önümüze gelmiş ve bizler bunlar arasındaki bağı göremez olmuşuz.
bir şeye bakış açımız onu hayatın içerisinde görmemiz olarak farklıyken, onu bir çerçeveye alıp bu bir sanattır önermesiyle karşımıza gelişinden sonra değerlendirmemiz çok farklı olacaktır. yemek yediğimiz bir mekanda bir çift düşünelim, karşılıklı birbirlerine aşkla bakıyorlar yemeklerine dokunmamışlar bile öyle güzel anlar yaşıyorlar ki yıllarca aşk şiirlerinde geçen duyguların bir karışımı gibi. normal hayatın akışında bu çifti fark etmeyebiliriz. baksak bile, mutlu bir çift der geçeriz ancak bu durumu sanat kisvesi altında bize gösteren marina abromoviç, başka şekillerde bakmamıza çanak tutar.
uzun lafın kısası, bir şey sanat mı değil mi nasıl karar vereceğiz normal vatandaşlar olarak diye sorarsanız döneminizin sanatla ilgilenen büyük bir güruhu bu şey sanattır diyorsa büyük ihtimalle sanattır. bize iyi gelen çok farklı duygular uyandıran şeyler sanattır onlar değil denilebilir sanat biraz toplumsal bir olay olduğu için ve buna karar verecek olanlar da sanatla ilgili aydın kimselerin ortak kararı oluyor.
bireysel anlamda ne nedir kararını elbette herkes kendi verebilir. yolda giderken rastgele dökülmüş bir çöp yığını insana eskiden yaşadığı bir şeyleri anımsatıp orada çok farklı duygular hissettirebilir. öyle şeyler yaşarsın ki o çöp yığını sana, en büyük sanat eserlerinin bile yaşatamadığı bir an yaşatabilir. o nedenle bireysel olanda farklılık gösterse de toplumsal olarak sanatın neliği o dönemin aydınlarının ağzına bakar. hakim olan sanatsal paradigma neyse o minvalde bir eleştiriye tabi tutularak, bir şeyin sanat olup olmadığı konusunda bir fikir birliğine varılır.
bir şeye bakış açımız onu hayatın içerisinde görmemiz olarak farklıyken, onu bir çerçeveye alıp bu bir sanattır önermesiyle karşımıza gelişinden sonra değerlendirmemiz çok farklı olacaktır. yemek yediğimiz bir mekanda bir çift düşünelim, karşılıklı birbirlerine aşkla bakıyorlar yemeklerine dokunmamışlar bile öyle güzel anlar yaşıyorlar ki yıllarca aşk şiirlerinde geçen duyguların bir karışımı gibi. normal hayatın akışında bu çifti fark etmeyebiliriz. baksak bile, mutlu bir çift der geçeriz ancak bu durumu sanat kisvesi altında bize gösteren marina abromoviç, başka şekillerde bakmamıza çanak tutar.
uzun lafın kısası, bir şey sanat mı değil mi nasıl karar vereceğiz normal vatandaşlar olarak diye sorarsanız döneminizin sanatla ilgilenen büyük bir güruhu bu şey sanattır diyorsa büyük ihtimalle sanattır. bize iyi gelen çok farklı duygular uyandıran şeyler sanattır onlar değil denilebilir sanat biraz toplumsal bir olay olduğu için ve buna karar verecek olanlar da sanatla ilgili aydın kimselerin ortak kararı oluyor.
bireysel anlamda ne nedir kararını elbette herkes kendi verebilir. yolda giderken rastgele dökülmüş bir çöp yığını insana eskiden yaşadığı bir şeyleri anımsatıp orada çok farklı duygular hissettirebilir. öyle şeyler yaşarsın ki o çöp yığını sana, en büyük sanat eserlerinin bile yaşatamadığı bir an yaşatabilir. o nedenle bireysel olanda farklılık gösterse de toplumsal olarak sanatın neliği o dönemin aydınlarının ağzına bakar. hakim olan sanatsal paradigma neyse o minvalde bir eleştiriye tabi tutularak, bir şeyin sanat olup olmadığı konusunda bir fikir birliğine varılır.
devamını gör...
102.
başına bir yere modern kelimesini ittirirseniz hemen hemen her şeyi de sanat diye iteleyebildiğiniz bir kavram
not:sanat ve tasarım fakültesi
not:sanat ve tasarım fakültesi
devamını gör...
103.
bilimin hakiki ve oz kardesi.
kesisim kumeleri genis olmakla birlikte, bilim daha cok dis dunyayi anlamak icin cikilan ciddi bir yolculuga benzerken, sanatin, ruhumuzun da mudahil oldugu ve ic dunyamizi kesfetmek icin cikilan, duygu yuklu ve de inisli cikisli bir seruvene benzemesidir.
kesisim kumeleri genis olmakla birlikte, bilim daha cok dis dunyayi anlamak icin cikilan ciddi bir yolculuga benzerken, sanatin, ruhumuzun da mudahil oldugu ve ic dunyamizi kesfetmek icin cikilan, duygu yuklu ve de inisli cikisli bir seruvene benzemesidir.
devamını gör...
104.
hayata tutunmak içindir.
devamını gör...
105.
sanat özneldir ve sanatçılar onu gerçekte kendileri için yaparlar.*
"anlaşılır bir eser" sadece basın yayın organlarının yaratısıdır. sanatçı ise bu ticari faaliyetin reyon görevlisinde yoğunlaşan kitlenin düşmanlığından zevk duyar, aşağılanmaktan mutludur ve varlığının ispatı da budur.
"anlaşılır bir eser" sadece basın yayın organlarının yaratısıdır. sanatçı ise bu ticari faaliyetin reyon görevlisinde yoğunlaşan kitlenin düşmanlığından zevk duyar, aşağılanmaktan mutludur ve varlığının ispatı da budur.
devamını gör...