341.
ansızın gelebilir ya da jason gibi birisi sizi doğrayabilir.
devamını gör...
342.
sevdiklerini bir süreliğine geride bırakıp, bir dağın arkasına geçmek gibi, onları orada beklemek.

gidenler, şimdi o dağın arkasında sevdiklerini bekliyor.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
343.
bir canlı varlığın hayati faaliyetlerin bir daha geri gelmemek üzere, kesin olarak sona ermesi durumu.
(bkz: exitus)
devamını gör...
344.
unutulmak.
devamını gör...
345.
kurtuluş olacak belki, belki yanıcaz ama çok kirlenmeden ölmek daha iyi sanki.
devamını gör...
346.
ben varken ölüm yok, ölüm varken ben yokum.
devamını gör...
347.
ölmek , artık olmayacak olmak, hiçbir şeyi hissedemeyecek olmak korkunç bir şey bana göre.ölüm gerçeği; bütün anılarımızı, başarılarımızı, ideallerimizi hiç eden, degersizleştiren bir gerçek.biyolojik bir varlık olduğumuz için doğuyoruz, bir çok önemsiz şey yaşıyoruz ve ölüyoruz.evet, edindiğimiz deneyimlerin, hissettiğimiz duyguların hepsi gerçek.ama hepsi mikro bir zaman diliminde yaşanıp gidecek.istediğiniz kadar kendimizi "önemli olan nasıl yaşadığın, iz bırakmak, öldükten sonra hatırlanacak olmak" gibi modern hurafelerle avutsak bile önümüzde buz gibi bir gerçek var; "içi ne kadar doldurulursa doldurulsun, yine de hafiftir hayat. çünkü altı deliktir. delikse ölümdür! bütün kazançlar bu delikten kayıp gider."
ama ölüm duygusuyla başa çıkabilecek savunma mekanizmalarına sahip olduğumuzu da biliyorum.
devamını gör...
348.
kim söylemişti hatirlayamadim ancak, ölüm bu dünyaya ait bir olgu değildir dolayısıyla üzerine konuşmak saçma.
devamını gör...
349.
beni korkutuyor. hala tam anlamıyla hayatın hakkını vermediğimi düşünüyorum. bunu yapamadan ölmek istemiyorum.
devamını gör...
350.
bugün çok güzel birşey okumuştum insan ölmek için doğar ve insanlar kutlama yapar, insan ölür ve kurtuluşa sonsuzluğa erer insanlar ardından ağlar.
devamını gör...
351.
"var mısın ki yok olmaktan korkuyorsun?"*
devamını gör...
352.
doğmadan önce neysek öldüğümüzde de o olacağız. ben doğmadan önceki halimi hatırlamıyorum yani zaten ölüydüm doğmadan önce. hiçlik içersindeydim. büyük bir ihtimalle ölünce de tekrardan hiçlikte olacağım. ne yazık ki cennet olacağını sanmıyorum.
devamını gör...
353.
zaten küçük bir zerre değilmiyiz yer yüzünde yok olmaya mahkum ne kadar erken o kadar iyi.
devamını gör...
354.
hayattaki birkaç gerçek şeyden biri. diğerleri de yemek içmek barınmak vs. her şeyin ne kadar manasız olduğunu anlıyorsun burun buruna gelince. belki orta yaşlarda beni yakalayacak sokağın tekinde kafaları çekmişken arkadaşlarla belki seksen yaşında torunları pencereden izlerken yakalar. nerede nasıl öldüğünün önemi var gibi geliyor bana. tabi kendin için. yoksa her ölüm boktandır. iyisi yoktur. ama gerçekten ölmek isteyen insanlar da var. 102 yaşında bir insan düşünelim. sevdiği herkes ölmüş. çocukları torunları... ötenaziyi yürekten arzu eder değil mi? canlılık bir istisna bu evrende bunu hatırlamak gerekiyor kalp attığı sürece. hatta belki animizm de bunla alakalıdır. varlıklara da bir ruh bahşederek canlılığımızı yaymaya çalışıyoruzdur. dinler de ölüm sonrasını merakla alakalı. bir inanan olmama rağmen korkuyorum gene de. ama sürekli aklımın bir köşesinde bulundurmaktan çekinmiyorum. bana hep ilham verici bir şey gibi gözüküyor. gecenin sonuna yolculuk romanını da bu yüzden bu kadar sevmiştim. yegane gerçekten bahsedip durdu ölmekten. onunla dalga geçen karakterleri görmek hoşuma gidiyor okuduğum kitaplarda. bir düşmanla alay etmek ona olan korkuyu azaltır. hep ardımda olacak biliyorum. ama yakalayana kadar özgürüm. belki bir nefes belki en az 80 yıl kadar uzak. insanların çoğunu alıkoyuyor bir şey üretmekten beni kamçılıyor serüvenin bir yerde bitmesi. bir şeyler bırakmak istiyor insan sanki çok önemliymiş gibi. padişahlar firavunlar krallar bu yüzden saraylar piramitler yaptırmış. gücünü sembolize eden bir yapıt. bizimki o kadar büyük çaplı olmaz herhalde.
devamını gör...
355.
her canlı ölümü tadacaktır.
devamını gör...
356.
ölüm, yıllardır hayatımın merkezinde olan yegane meselem. konu üzerine uzunca düşünme ve acı çekme fırsatım olduğu için yazacaklarım birçoğunuza karamsar gelebilir. fakat benim gibi sahip olduğu tek şey ölüm üzerine düşünceleri olan birkaç kişi okursa en azından yalnız olmadıklarını hissetsinler istedim. bu yazıyı yüreğinde derin bir ölüm anksiyetesi taşıyan dert ortaklarıma ithaf ediyorum, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar...

platon'un kaleminden bugüne intikal eden "sokrates'in savunması"ndan öğrendiğimiz kadarıyla sokrates ölümü için üzülen dostlarını son derece metin ve bilge bir şekilde teselli etmiş ve şu özdeyişi söylemiştir: "ölüm, rüyasız bir uykudur. krallar bile rüyasız bir uykuyu ister." epikür ise ölümü kafaya takmaya değer bir mesele olarak görmediğini şöyle anlatıyor: "ölüm varsa ben yokum, ben varsam ölüm yok." yani ölümün varlığıyla benim varlığımın kesiştiği bir nokta yoktur, ölüm zaten benim olmadığım durumun adıdır. uzay-zamanda kesişmediğim bir olgu üzerine düşünmeme de gerek yoktur diyor abimiz. dahası abimiz eski hedonistlerden olduğu için iyi ve kötüyü algılar üzerinden tanımlıyor. ölüm de algıların olmadığı bir hali işaret ettiğinden ölüme iyi veya kötü denemez diyor. lucretius ise "doğmadan önce ne idiysek öldükten sonra da o olacağız." diyerek parmağıyla hiçliği işaret ediyor ve bıyık altından gülümsüyor. fakat yazının girişinden de tahmin edeceğiniz gibi ben bu üç amcanın naif düşüncelerine de cepheden karşıyım. sokrates'in yanında olsaydım şunu sormak isterdim; yahu mübarek, hangi kral sabahına uyanamayacağı rüyasız bir uyku ister? epikür'e ise şu basit gerçeği hatırlatmalıydı biri: ne demek ölüm algısal olarak kötü değildir, insan yalnızca içinde bulunduğu anı mı algılıyor? gelecek değil midir yatmadan önce aklımızı kemiren? ve ölüm bütün karanlığıyla geleceğimizin göğsüne tünemişken, bizi yok etme tehdidi her an başımızdayken nasıl ben varsam ölüm yok diyebiliriz? ben varım ölüm de var, ben yok olacağım ve ölüm var olmaya devam edecek. lucretius'a gelince, sonsuz zaman boyunca hiç olmak ile hiçliğin içinden birden var olup sonra hiçliğin dişleri arasında yeniden parçalanmak hangi akılla birbirine eşit tutulabilir? ben çocukken akülü araba isterdim ama hiç akülü arabam olmadı ama eğer bir gün bana akülü araba alınsaydı ve ben büyük bir sevinçle oynarken iki gün sonra ortada hiçbir sebep yokken arabam geri alınsaydı hiç sahip olmamaktan daha üzücü olmaz mıydı sahip olup da kaybetmek? kabaca bunlardır benim "bilge" abilere itirazlarım.

işin aslı şu ki hepimizin her hareketini kontrol eden bir kuvvettir ölüm. ölüm karşısında duyulan çaresizlik, çıplaklık ve kaygı insanı çoğunluğa sığınmaya, kendi olmamaya, toplumla bir olarak kendini ölümün üstünde görmeye iter. bir yandan da üretmeye iter, doğrudur. çocuk üretmekten kitap üretmeye, heykel üretmekten devlet üretmeye kadar birçok üretim ölüm kaygısını bastırmak içindir. ölüm boynumuzdaki en ağır ve en gerçek prangadır. ölümün olduğu bir dünyada özgürlükten bahsedilemez. doğduğumuz andan itibaren evren tarafından şakağımıza dayanmış bir silahla yaşıyoruz, ama şizofrenik bir şekilde bütün hayatımız bu silahın varlığını inkar etmekle geçiyor. karşımızdaki tehdit bu kadar güçlüyken ölümü düşünmemek, ölüm üzerine tefekkür etmemek ve hatta ölüm hiç yokmuş gibi davranmak insanoğlunun düşebileceği en ahmak vaziyettir. bir de stockholm sendromuna tutulup da "ölüm olmasa ..." şeklinde ölüm güzelleyenler vardır ki boş laf demekten başka bir şey diyemeyeceğim. madem ki bu kadar düşkünler ölüme nedir onları intihardan alıkoyan?

ölüm kaygısı taşıdığımı öğrenince insanlar hayatımda bir anlam eksikliği olduğunu söylüyor. hayatımda bir anlam bulmamı öğütlüyorlar. anlayamadıkları nokta şu, ölümün olduğu bir dünyada hiçbir anlam var olamaz. bugün olan hiçbir şey yarın var olmayacaksa, her şey bir buhar gibi yükselerek bulutlara karışacaksa kendinizi adadığınız siyasi davanızın ya da kol kanat gerdiğiniz çocuklarınızı hayalinizdeki gibi yetiştirmenizin nasıl bir anlamı olabilir? öldükten sonra iyi hatırlanmak da neyin nesi! selimiye camiine bakıp sinanı övüyorsan bundan sinana ne? sinan yok artık ve hiç var olmayacak bir daha. yazılan her kitabın her paragrafında ismin 13 defa geçse neye yarar? sen artık hiçlik denizinde bir damladan ibaretsin. nefes alamadıktan sonra övgü almayı kim ister?

daha çok yazarım, sayfalarca değil günlerce yazarım da hem boynum ağrıyor hem uykusuzluktan kapanmaya başladı zavallı gözlerim. ben birkaç yıl boyunca ölümsüzlüğün yaklaştığına ve bir ihtimal benim de bu treni yakalayabileceğime inanarak yaşadım. transhümanizm, post-hümanizm gibi görüşler ölüm kaygısına karşı tutunabileceğim tek dalımdı. fakat bugün bu ideallere olan inancım kayboldu, ölümsüzlük hala ufukta fakat ufuk doğası gereği çoook uzakta. binemeyeceğim treni övmek de benlik bir şey değil. lanet olsun benim binemediğim tüm trenlere! ölüm istiyorum, ölümsüzlüğümün karşısında duran her şeye! son bir senedir öleceğime yeniden emin oldum. belki de nietzsche'nin dediği gibi yaşam değil canlılıktır sonsuz olan. tabiat yeniden ve yeniden bizim cesetlerimizi gübre yaparak canlılığı doğuracaktır. ve analar her seferinde ölüm doğurmaya devam edecektir. hangi anne bebeğini eline aldığında farkeder bir cesedi tuttuğunu? muhtemelen hiçbiri. ve muhtemelen kainat hepsine birden gülerek dansına devam edecek birkaç milyar yıl daha.
devamını gör...
357.
hep erkenmiş gibi,
hiç hazırlıklı yakalanılmayacak bir şey.
devamını gör...
358.
90 derece dik..
devamını gör...
359.
şu son bir ayda sık sık yaşadığım ve artık ölüm haberi almaktan yorulduğum bir dönemdeyim... ölüme bir bakış açım yok sadece sevdiğim onca insan üst üste ölmek zorunda değildi allah'ım. ben bu kadar kötü bir kul değildim.
devamını gör...
360.
karşıma çıkmaya cesaret ederse horizontal...

diğer türlü bakmaya pek şansım olmaz.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sözlük yazarlarının ölüme bakış açısı" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim