ilgili bir tanımım: #3261724
devamını gör...
sağ ayağımda olan şey.
devamını gör...
ciğerimde, bacağımda, damarlarımda olan, yüreğimde olan kadar acıtmıyor.
devamını gör...
silinmeyen hatira
devamını gör...

psikiyatri ve psikoloji dünyasında travma meselesine yaklaşımda tuhaf bir acelecilik, garip bir telaş var gibi değil mi? felaket durumlarında “travma” kavramına hemen sarılmaları, her şeyi bir travmatik olaya indirgeyip “travmatik an”dan bahsetmeleri insanda bir huzursuzluk uyandırıyor. bu acelecilik basit bir zamanlama hatası değil. sanki “travma ideolojisi” diyebileceğimiz bir tutum var burada. psikiyatri ve psikoloji alanlarının bu duruma karşı sergilediği tavır aslında toplumsal ve politik meselelerin yerini alıyor, hatta bu alanları bastırıyor.

şöyle bir düşünelim: artık toplumdan, tarihten, savaş, göç, ekonomik kriz gibi felaketlerden bahsederken “travma” kavramını baş köşeye koymadan konuşamaz hale geldik. her şey travma üzerinden değerlendiriliyor; tüm konuşmalar, analizler bir “travmatik deneyim” ifadesine dayanıyorsa anlamlı kabul ediliyor. oysa bu kavramın bu kadar yaygın kullanımı, musibetlerin yapısal veya toplumsal kökenlerini gözden kaçırmamıza neden oluyor. böyle bir “travma histerisi” içinde yaşıyoruz artık; her acıyı, her kaybı, her şiddeti bir travma olarak tanımlayıp duruyoruz. sanki tüm olayların tek bir açıklaması var: travma. peki, asıl meseleleri böylece gözden kaçırmıyor muyuz?

felaketlerde, ekranlarda ve sosyal medyada birden boy gösteren uzmanlar, “teskin edilme ihtiyacımızdan,” “belirsizliğin getirdiği stresle nasıl baş edeceğimizden,” “öfke kontrolünden,” “güven duygusunun tekrar nasıl tesis edilmesi gerektiğinden” bahsediyor. “yas aşamaları, travma sonrası stres bozukluğu, akut stres tepkisi” derken mesele sadece travmaya indirgenmiş oluyor. olayın toplumsal veya politik kökenlerini konuşmayı bile unutuyoruz. bu uzmanların burada olmasındaki sorun, gerçekten yardım etme çabaları değil; travma anlatısının bizim kontrolümüzden çıkarak kendi başına bir gündem yaratması, asıl meseleleri örtecek hale gelmesi.

ama ya asıl hikaye? bu yaşadıklarımızın ardında, ülkenin içini boşaltan, rant peşinde koşan, kamu kaynaklarını sömüren bir grubun hikayesi yok mu? ortak zenginliklerimizi çarçur eden bir güruhun, geleceğimiz üzerinde tepinerek her şeyi kendi menfaatine göre düzenlemesinin öyküsü bu. cehalet ve utanmazlıkla dolu bir kitle, kamu kurumlarını kendi çıkarlarına göre şekillendirip yok ediyor. bu yüzden değil mi sevdiklerimiz, komşularımız, çocuklarımız, göz göre göre betonların altına gömüldü? bu hikaye, bir toplu katliam hikayesi. insanlar saatlerce enkaz altında feryat ede ede can verdi. kulaklarımızdan silinmeyecek bu çığlıklar, bu kahredici acı, aslında kimlerin alçaklığı ve namussuzluğu yüzünden oldu, bunu da unutmayalım.

bu anlar, bu kayıplar; aslında başımıza gelenlerin, bu korkunç yağma ve rant düzeninin ortaya koyduğu birer kara leke. bu acılarımızı sadece travma söylemiyle geçiştirmemeli, unutulmaması için belleğimizde yaşatmalıyız. her şeyden öte, bu acı gerçeklerin üzeri kapatılmadan, toplumun, adaletin ve vicdanın hatırlayacağı şekilde kaydetmeliyiz.
devamını gör...
zizek'in bir belgeselinde bilinçdışını bildiğimizi bilmediğimiz şeyler olarak söylemesi, bunu görelilikle çok iyi boyut kazandırması neyin ne olduğunu anlamamız için ilgi çekicidir. bildiğini bilmediğin şeyler bir noktada insana hakimdir.

anlattığına göre travmanın psikanalizdeki statüsü namevcut garip çekiciler iken, yani freud başta travmanın ham mevcudiyet olduğunu düşündü. einstein'in özel göreliliği tersine çevirmesiyle freud'unda benzer bir şekilde görüşü farklılaşmış. burada bir dal kısa bırakayım;görelilik
başlangıçta uzay boşken dolgunun mevcudiyeti onu büküyordu. einstein bunu tersine bir çevireyim diyerekten genel olarak aslında bükümün öncül form olduğunuda ortaya attı. uzayın bükülüşü öncül,madde gibi algıladığımız şeyler ise uzaya ait saf formel bir bükülüşün şeyleşmiş yanlış algılanışıymış. insanın simgesel uzayıda dengeli ve düz iken yaşanılan travmayla, insanın simgesel uzayını büküp simgelenemez hale getiriyor ve başka şeylerle simgelenmeye çalışıyor. anlamanız için lacan'ın imge,simge,öznesine bakın. ilk yaklaşım böyleyken freud, meşhur wolfman hadisesiyle kısaca analiz ettiği çocuğun 1,5 yaşında ailesinin cinsel münasebetine şahit olmasıyla yaklaşımı değiştirdi. wolfman'da cinsellik gelişmeye başladığında bunu anlatamadığı için yani simgesel uzayı büküldüğünde o hadise tekrar dirildi. öncül olan bu hadisenin travmanın sizi ihlal etmesi değil,formel bir dengesizlik olması. bunuda anlatabilmek için bir gerçeğe başvurmak durumunda oluşumuz. travma gerçektir,gerçekliği görünüştedir.yem,tuzaktır.

slavoj zizek,reality of the virtual belgeseli
devamını gör...

travma; beklenmedik bir anda ve ne yapılırsa yapılsın asla hazırlıklı olunamayacak bir şekilde ortaya çıkan, kişinin fiziksel ve psikolojik bütünlüğünü tehdit eden, yaşamına, vücut bütünlüğüne, inanç sistemlerine ve sevdiklerine yönelik her türlü olaydır.
bir ilişkinin bitmesi, boşanma, aile içi veya flört şiddeti, yaralanma, ölümle sonuçlanabilecek kazalar, tecavüz, beklenmedik ölümler, doğal afetler, salgın vb. durumlar travma yaratabilir. bireyin bu yaşantılara doğrudan maruz kalmasa da, yakınlarının maruz kalması ya da diğerlerinin olumsuz yaşantılarına tanıklık etmesi halinde de travmatik bir olayla karşı karşıya kalındığı kabul edilir. bunlar dışında, örneğin bir patlama sonucu olay yerine ilk ulaşmak ya da çocuk istismarının ayrıntılarıyla yineleyici ve yoğun olarak karşılaşmak durumunda olan bir işte çalışan bireylerin de travmatik olaylara maruz kaldığı kabul edilir.

travmayı olumsuz durumdan ayıran noktalar şunlardır:
travma anında kişinin karşı konulamaz bir güç tarafından çaresiz bırakıldığını hissetmesi.
kişinin yaşamına ya da vücut bütünlüğüne tehdit, şiddet ya da ölümle karşı karşıya kalması.
kişinin baş etme mekanizmalarının felce uğraması.
devamını gör...
sevdiğim adamı kaybettikten sonra ciddi bir travma yaşadım. en önemli sebebi hastaneye yattığını bile bilmediğim bir dönemde ölüm haberini akmak oldu.
bir sürü travmatik anılarım var. ama bunu çözemiyorum. psikolog desteği de istemiyorum. ilaçlarla sahte bir dünyada değil acıdan kaçmadan yasımı yaşamak istiyorum. o bu acıya değer.
acımı yaşarken telkin ( alim buna teskin derdi) edilmek istemiyorum.
bazen düşecek gibi oluyorum bir gerçek. o zaman da sabır diyorum.
devamını gör...
tanrı inancı olsun veya olmasın birçok insanın "adalet denilen şeyin olmadığını" anlamasını sağlayacak benlikten uzaklaşıp bir daha o eski benlige donememene yol açan yaralanma hali.
devamını gör...
hipnoz yöntemiyle altı seanslık travma tedavisi uygulayacak olan doktor hastasının dördüncü seanstan sonra devam etmek istememesinin sebebini sorduğunda, hasta iyileştiğini ancak çalışma motivasyonunu kaybetmeye başladığını dile getirmiş. bazen travmalarımız hayata devam etme motivasyonumuzda itici güç olurlar.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"travma" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim