ülkemizde matematiğin sevilmeme nedeni

ülkemizde maalesef konu anlatılır örnek 3 5 kolay soru sınıfta çözülür sınavda hard level sorular sorulur. matematik ve geometri mantık kavrayarak öğrenilir. 3 5 basit pratik de bu mantığı geliştirmez.

bir kere,

para = sayı, sayı = matematik.

ne kadar fazla sayı, o kadar fazla matematik, bir o kadar fazla para...

şans faktörü çok etkili bu nedenler arasında. eğer ilkokul öğretmeniniz öğretme becerisi olmayan bir primat ise bu dersi sevmemeniz gayet doğal. benim hem ilkokul hem matematik hocalarım cidden çok iyi ve kabiliyetli insanlardı. o yüzden en sevdiğim ders hep matematik olmuştur. üniversitede bile en keyif aldığım ders diferansiyel denklemlerdi.

önyargı.
kesinlikle öğrencilerde matematiğe karşı bir önyargı var. bunun çok zor ve sıkıcı olduğuna kendilerini inandırmışlar.
fizik için de geçerli bu.
beyinleri kapatıp bu dersleri yapamayacaklarına kendilerini inandırıyorlar.

birde ezber sistemi. formüllerin nereden geldiğini ve aslında mantığının ne olduğunu öğreten bir öğretmen öğrenciyi heyecanlandırır. çünkü formüller mucize gibi hissettiriyor. heaaa oluyorsun aslında neye dayandığını anlayınca. ayrıca unutulmuyor.

bunun birçok nedeni vardır;
1. ezbere dayalı anlatıyor. (bunu söylerken gerçekten ezbere konuşmuyorum.) şöyle ki bir formül anlatılırken, nereden geldiği, temelinde ne olduğu, aslında nereden türetildiğinin anlatılması gerekir diye düşünüyorum.
2. matematik öğretmekle görevli kişilerin yetersiz olması. bu durumu iki başlık altında değerlendirebiliriz. ilki bilgi açısından yetersizliktir. ikincisi ise iletişim açısından yetersizilik. kimisi bilemediği için anlatamaz, kimisi bilir iletişim kuramadığı için anlatamaz.
3. önyargı... matematik öğrenmekle yükümlü kişilerin önyargısı da matematiğin sevilmeme nedenlerinin başında gelir.
4. eğitim sistemi... öyle bir eğitim sistemi var ki, içler acısı. keşke her şeyi öğretmeye çalışmak yerine, az şeyi öğretmek amacımız olsa da en azından öğretmek, "öğretmeye çalışma" aşamasında kalmasa.
5. öğrencilerin anlamak için yeterli gayreti göstermemesi... bu da sevilmeme nedenlerinin en başında gelir. zira kişinin anlamadığı bir şeyi sevmesi mümkün değildir. insanın doğasında vardır bu .

matematiği sevdirecek bir öğretmene denk gelmeme.

sevilmeme değilde matematik yapamayanların aptal yerine konduğu düzen sayesinde, öğrenci boştan yere kasılıyor. evet matematik yapmak zor bir iştir, yapana gıpta ile bakarım ama beceriler, yetenekler, yönelimler ne olacak? bunların hiç bir önemi yok mu? bir köpekbalığını okyanusa 5 metre yakın bir yere koyun mesela, o okyanusa ulaşmak için debelenir durur canı çıkar, ama okyanusa saldığın zaman dans eder o dalgalarla, harikalar yaratır. kendimizi, yeteneklerimizi keşfetme fırsatımız olmadığından bilmiyoruz neyi sevip sevmediğimizi.

konu kirliliği.

bireylerin zorlanmayı, akıl yürütmeyi sevmemesi.

öğretmenlerin 10/3 kolaylığında soru çözüp sınavda 7/10 zorluğunda sınav yapması, üniversite sınavında ise okulda öğretilen konularla alakasız ales zorluğunda sınav yapmaları. sonra da öğrenci anlamıyor.hayır!siz anlatamıyorsunuz.ilkokul matematik hocamız dayakçı bir istismarcıydı. lise matematik hocam ise çok ünlü bir yazarın geliniydi(villada yaşıyordu) kadın bir ders boyunca kendi tahtaya yazdığı soruyu çözmeye çalışırdı-ki çözemezdi-öyle bir maldı...sonra bizi tahtaya çıkarır ilkokula gittiniz, bu konuyu görmüşsünüzdür, çözün derdi.tabi ailelerimize şikayet ettik. ailelerde veli toplantısında sınıf hocamıza matematik hocasını şikayet etmişler.bilin bakalım sınıf hocamız kimdi?evet matematik hocası... o yıl ben dahil bir kişi bile matematikten geçemedi.müdür de çok rüşvet yerdi sağolsun.o kadın hakkında hiçbir şey yapmadı.(daha sonra bizim müdürü ana haberlerde gördüm. okulun kantini hijyen kurallarına uygun değilmiş, denetçilere rüşvet teklif ederken kayda almışlar.)

iq gerektiriyor, ondandır.

sosyal medyadaki bazı aktrollerin "ama aq gerektiriyor, kafası çalışmayan tabi sevemez yapamaz" diyerek umursamadığı nedenlerdir.

bu tipleri son günlerde sözlükte çok fazla görüyorum ve keşke şu sözlükte eksi butonu olsa da böyle andavallara eksimi basıp rahatlasam, diyorum bazen.

ortaokul son sınıfta politik doğrucu bir matematik hocamız vardı. sürekli insanlıktan kardeşlikten bahseder, ama işine gelince sınıftaki birkaç gerizekalı yüzünden hepimizi azarlardı. tüm sınıf o yıl sadece kendi fikirlerimi söylediğim için üstüme gelir, her fırsatta beni linç etmeye çalışırdı. bu politik doğrucu matematik öğretmenimiz, ben olayları kendisine anlattığımda beni bir güzel azarlayıp "herşeyi çok kafana takıyorsun senden bi halt olmaz" gibisinden onur kırıcı ithamlarda bulundu.

sonraki yıllarda matematik dersinden hiçbir şey anlayamadım o öğretmen yüzünden. çünkü 8.sınıftaki konuların bazıları 9.sınıfta da karşımıza çıkmıştı. o dersin öğretmenini de anlamazdım zaten, sonra da hiç matematiği sevemedim. benim sevmeme nedenim bu.

bu başlıkta bir kaç tane aktroll'ün "aq gerektiriyor, bireyler zorlanmayı sevmediği için matematik sevilmiyor" falan deyince sinirlerim attı birden böyle içimi boşaltayım dedim.

sadece ders olarak görüldüğü için. hayata uyarlama yapılmadığı için. sadece matematik için değil tüm dersler için geçerli olan durumdur sadece sınav odaklı yarış atı misali kosturdugumuz içindir

açık ve net bir şekilde beceriksiz matematik hocaları. ders anlatıyor gibi değil de kendi dersini tekrar ediyor gibi ağzının içinden konu anlattığını sanarak homurdanmasi. ve bunu da ben dersi anlattım zannetmesi.

dayatılan şey sevilmez. deveye hendek atlatılmaz, maymuna düz yürü denmez…

kesinlikle önyargı.

popoyu biraz sıkıp üzerinde çalışmak gerekiyor. bizim halk ise her şeye kısa yoldan sahip olma derdinde. örneğin bir coğrafya dersi için birey kendi kelimeleri ile de sınav kağıdına yazabilir ama bu matematik için geçerli değildir. matematiğin kendine ait evrensel sembolik dilini bilmek lazım.

diğer konu alanlarına göre binişikliği, bitişikliği çok çook fazladır. yani önceki konuyu bilmeden sonraki konuyu öğrenebilmek imkansızdır. konuları birbiri üzerine yığılımlıdır.

yine coğrafya örneğinden gidersek, marmara bölgesini öğrenebilmek için, iç anadolunun önceliği yoktur ama kombinasyonu öğrenebilmek için permütasyonu, faktöriyeli, saymanın temel kurallarını bilmek gerekir. olasılığı öğrenebilmek için ise biraz öncekilerin hepsini bilmek lazım. bu yığılımlılık ve binişiklik başka hiçbir disiplinde yoktur ancak bir miktar bitişiklik olabilir bazı alanlarda.

bir de öğrenmeye niyetli olmak lazım, çünkü hiç kimse öğrenmek istemeyene bi şey öğretemez.
belki insanda da usb girişi olursa veri aktarımı ile bi şeyler kopyala yapıştır olabilir onun dışında cık, mümkün değil. istek ve azim.
yani matematiksel başarı için, ' baş arı' gibi çalışmalı, nokta.

en başta zor diye düşündürülmesi olabilir kendi öğrenciliğimi düşünüyorum da ben bir eşit ağırlıkçı olarak severdim ama mat1 kısmını. diğer kısım belki bana da zor geldiği için ama elimden geleni yapardım çözebilmek adına.

matematikten daha kolay bir ders yok zaten.

genelde hocalar kompleksli olur ve doğru düzgün ders anlatmaz
ayrıca bu memlekette herkez mühendis, herkez doktor, herkez edebiyatçı olacak diye
bir kuralda yok, hayatta tek becerebildiği öğretmen ve devlet memuru olabilmek olan
bir dallama, o yaşta çocukları aşağılar, matematik öğrenemezseniz hiç bir şey olamazsınız
falan der, ulan dingil sen ne olmuşsun ? altı üstü bir hoca, biraz daha işi büyütsen
müdür falan oradan da döner sermayeyi tırtıklamaca var mı daha ötesi ? çoğuda matematik falan bilmez
birinin torpiliyle okulu bitirmiştir, başka birinin torpiliyle devlet memuru olmuştur vs vs
havasından yanından geçilmez
lan bu çalan ama namaz kılanları
hiç orucunu yemeyen ama rüşvet yiyenleri uzaylılar mı yetiştirdi ?
tüm becerebildiğiniz bu kadar işte.

öğretmenler