21.
biri sözlüğe veda ediyor sanıp sazan gibi atladım.
yine mi gol değil be.
yine mi gol değil be.
devamını gör...
22.
son bir bakış, çoğunlukla üzgün bir kalp ve acı içeren eylem. düğümlenen boğazlar, söylenmeden öldürülen kelimeler ve yakıcı bir hasret de içerir..
devamını gör...
23.
normal sözlük bozdu yeaaa diyenlerden birisi gitti zannettim.
devamını gör...
24.
imkan var da veda edilmiyorsa namertliktir.
vedalara hiç gelemem. sesim değişir, gözüm dolar, hani o güzel vedalar, iyi dilekler o an benden çıkmaz çünkü lal olurum. bakarım öyle. böyle bakarım.
yaptık lakin.
stabilize yola 100'le girilmez, 150'yle devam edilmez, o araba yoldan çıkar, kavşakta takla atar, hakimiyeti kaybedip yara uçar.
işte böyle bir hadiseydi.
veda edin lütfen.
vedalara hiç gelemem. sesim değişir, gözüm dolar, hani o güzel vedalar, iyi dilekler o an benden çıkmaz çünkü lal olurum. bakarım öyle. böyle bakarım.
yaptık lakin.
stabilize yola 100'le girilmez, 150'yle devam edilmez, o araba yoldan çıkar, kavşakta takla atar, hakimiyeti kaybedip yara uçar.
işte böyle bir hadiseydi.
veda edin lütfen.
devamını gör...
25.
yapılması gerekir bir süre sonra.
size artık bir anlam ifade etmeyen durum, olay veya kişilerle vedalaşmak gerekir. zordur, tat kaçırır ama cesaret bulunduğunda yapılmalıdır.
bir şeylere veda etmem gerek evet. cesaretim var mı derseniz, hayır yok.
size artık bir anlam ifade etmeyen durum, olay veya kişilerle vedalaşmak gerekir. zordur, tat kaçırır ama cesaret bulunduğunda yapılmalıdır.
bir şeylere veda etmem gerek evet. cesaretim var mı derseniz, hayır yok.
devamını gör...
26.
bir hoşça kal kadardır. olur öyle şeyler arada.
devamını gör...
27.
devamını gör...
28.
veda, vazgeçme kökenlidir...
devamını gör...
29.
gerçekten gerekli olduğu hissedildiğinde yapılması çok yararlı olan şeydir veda etmek.
bugüne kadar hayatımda çok kez kırılma noktası dediğim olaylar yaşadım. her birisinde kendimden bir parçayı dönüştürdüm, farklı bir insan oldum. her geçen gün daha iyiye, daha mutlu bir insana evrildim. çok kez veda edemedim, gidemedim. ondan daha çok kez ise veda ettim, büyüdüm. ölümler de gördüm, yeniden doğumlar da. yıkıldığım da oldu, yeniden kendimi inşa ettiğim de.
bugüne kadar konuşmuş olduğum, bana ilham veren herkese çokça teşekkürler. sanırım yeniden bir değişimin içerisindeyim ve bu süreçte büyümek için biraz vedalar da gerekiyor. sağlıcakla kalın.*
bugüne kadar hayatımda çok kez kırılma noktası dediğim olaylar yaşadım. her birisinde kendimden bir parçayı dönüştürdüm, farklı bir insan oldum. her geçen gün daha iyiye, daha mutlu bir insana evrildim. çok kez veda edemedim, gidemedim. ondan daha çok kez ise veda ettim, büyüdüm. ölümler de gördüm, yeniden doğumlar da. yıkıldığım da oldu, yeniden kendimi inşa ettiğim de.
bugüne kadar konuşmuş olduğum, bana ilham veren herkese çokça teşekkürler. sanırım yeniden bir değişimin içerisindeyim ve bu süreçte büyümek için biraz vedalar da gerekiyor. sağlıcakla kalın.*
devamını gör...
30.
"vedalar zamansız olur anlayamazsın gelen gideni aratır durduramazsın" diyor. cidden de öyle ne zaman? kime? neye? neden? ne şekilde? nasıl? veda edeceğini bilemiyor insan bazen ölüm oluyor en sevdiğine veda ediyorsun en çokta o zaman da ona ihtiyacın varken hem de bazen gitmek zorun da veda etmek zorun da kalıyorsun çünkü yıpranıyorsun zarar görüyorsun bazen büyümek için çocukluğuna veda ediyorsun bazen gerçekleri görmemek anlamamak için kaybettiğin şeylerim acılarını yaşamamak için aklına veda ediyorsun bazen üzerine aniden çöken yüklerle başa çıkabilmek için hayallerine veda ediyorsun hayatın boyunca hep birşeylere veda ediyorsun 1 saniye öncen geçmişindir artık 1 saniye sonranda geleceğin en ufağından 1 saniye öncene geçmişine veda ettin mesela bu satırları okurken satırlarım bittiğinde bana, bu satırlarla, bu yazıya veda edip bir sonra ki yazıya geçiceksin bak gördün mü az önce bile istemeden durduramadığın hayatında gerekli gereksiz birşeye daha veda ettin mesela vesselam iyi geceler tatlı rüyalar.
devamını gör...
31.
sessizliğin içinden bir çığlık koptu kalabalığı hapse alan.
acele ediyordu; belki de çığlığı duymamaktı derdi. bir kenara "önce giden arda kalmanın acısını çekmez" yazmıştı.
bir başka kenara da "kelimelerden başka neyimiz kaldı?"
yazmaktan sıkılmıştı…
son bir paket, içinde son bir sigara, son bir nefes, son bir yazı, son bir hayal: hayata dönüş, hayallerden kaçış.
zaten hep kaçışını yazdı. hayallerini yazsaydı eğer dünyanın en mutlu insanını anlatırdı.
zamanı daraldı, bir nefes, bir kaç kelime, acele etmeliydi, acele…
"mutluluk" dedi, "umuttan muzdarip." ummayı sevmiyordu. yine de umuyordu ki kurduğu hayaller bir gün gerçek olsundu.
herkes, her şey, her eşya ve nesne, her insan ve her duygu ve her hayal...
hepsi peşinde! acele etmesi gerekirdi gerçek çok önünde.
"birkaç şey alsam" dedi "yanıma", umutlar atladı çantasına, yavaşlatıyordu kendisini. umutları sevmiyordu attı çantasını.
annesinin verdiği muska geldi aklına.
farklı şekilde farklı umutlar farklı nesillerde farklı nesnelerde…
muskayı aldı, sevgi takıldı ayağına. şu sözler fışkırdı kitaplarından; "beklemek gölge olmaktan başka ne ki!"
daha fazla bekleyemezdi. ayağa kalktı. daha yola çıkmadan yorulmuştu. ardında bıraktıklarını düşündü. yaşarken ne kadar mutsuzdu hatırlarken ne kadar mütebessim.
"gerçek değildi zaten" dedi.
çoktan kalkmıştı gerçekle hayal arasındaki perde. neyin yalan neyin gerçek olduğunu bilmiyordu. ardındakilerin ne kadarının kendisiyle geleceğini bilmiyordu. neleri ardında bıraktığını da bilmiyordu.
her şeyi çok fazla ciddiye almanın bir acısıydı. "bir oyunun sona ermesi gibi olacak" dedi.
"yapamazsın" dedi içindeki sesler. "geri dönersin. yazmak için doğanlar yaşayamazlar."
hiç olmadığı kadar kalabalıktı içindeki sesler. çığlık çığlığaydılar. korkuyorlardı, artık kendilerini duyuramamaktan.
"dinlemeyeceğim sizi" dedi. "hayaldi tüm onlar, zaten en çok da sizden kaçıyorum, hep kandırdınız beni."
"biz senin tek kalabalığınız" dedi sesler. "ve bizden kurtulamazsın."
o da biliyordu kurtulamayacağını. herkesten ve her şeyden kaçsa bile seslerin onu bırakmayacağını. ama gitme vakti gelmişti, kalamazdı. daha çok şey kaybetmemek içindi bu gidiş.
çocukluğu yetişti bir not tutuşturdu eline: "ayrılık, sonsuza dek sürmez, insan her ayrıldığına kavuşur, en son anneannemden ayrıldım biraz uzun sürecek ama biliyorum ki cennete beni bekliyor. bir gün ona da kavuşacağım"
masalla büyüyen çocukluğu gitti, kısa bir süre anneannesini düşündü. "veda diye bir şey vardır" dedi sonunda. sözlüğe bakacak vakit yok. "veda" dedi "son ayrılık."
sessizlikten bir çığlık koptu.
hayal sona erdi. gözlerini açtı ve "gitmenin iyi yanı" dedi "ardında neleri bıraktığını bilmiyorsun."
ve anladı yanına aldığı tek şey hayalleriydi.
yolculuğu böyle başladı…
acele ediyordu; belki de çığlığı duymamaktı derdi. bir kenara "önce giden arda kalmanın acısını çekmez" yazmıştı.
bir başka kenara da "kelimelerden başka neyimiz kaldı?"
yazmaktan sıkılmıştı…
son bir paket, içinde son bir sigara, son bir nefes, son bir yazı, son bir hayal: hayata dönüş, hayallerden kaçış.
zaten hep kaçışını yazdı. hayallerini yazsaydı eğer dünyanın en mutlu insanını anlatırdı.
zamanı daraldı, bir nefes, bir kaç kelime, acele etmeliydi, acele…
"mutluluk" dedi, "umuttan muzdarip." ummayı sevmiyordu. yine de umuyordu ki kurduğu hayaller bir gün gerçek olsundu.
herkes, her şey, her eşya ve nesne, her insan ve her duygu ve her hayal...
hepsi peşinde! acele etmesi gerekirdi gerçek çok önünde.
"birkaç şey alsam" dedi "yanıma", umutlar atladı çantasına, yavaşlatıyordu kendisini. umutları sevmiyordu attı çantasını.
annesinin verdiği muska geldi aklına.
farklı şekilde farklı umutlar farklı nesillerde farklı nesnelerde…
muskayı aldı, sevgi takıldı ayağına. şu sözler fışkırdı kitaplarından; "beklemek gölge olmaktan başka ne ki!"
daha fazla bekleyemezdi. ayağa kalktı. daha yola çıkmadan yorulmuştu. ardında bıraktıklarını düşündü. yaşarken ne kadar mutsuzdu hatırlarken ne kadar mütebessim.
"gerçek değildi zaten" dedi.
çoktan kalkmıştı gerçekle hayal arasındaki perde. neyin yalan neyin gerçek olduğunu bilmiyordu. ardındakilerin ne kadarının kendisiyle geleceğini bilmiyordu. neleri ardında bıraktığını da bilmiyordu.
her şeyi çok fazla ciddiye almanın bir acısıydı. "bir oyunun sona ermesi gibi olacak" dedi.
"yapamazsın" dedi içindeki sesler. "geri dönersin. yazmak için doğanlar yaşayamazlar."
hiç olmadığı kadar kalabalıktı içindeki sesler. çığlık çığlığaydılar. korkuyorlardı, artık kendilerini duyuramamaktan.
"dinlemeyeceğim sizi" dedi. "hayaldi tüm onlar, zaten en çok da sizden kaçıyorum, hep kandırdınız beni."
"biz senin tek kalabalığınız" dedi sesler. "ve bizden kurtulamazsın."
o da biliyordu kurtulamayacağını. herkesten ve her şeyden kaçsa bile seslerin onu bırakmayacağını. ama gitme vakti gelmişti, kalamazdı. daha çok şey kaybetmemek içindi bu gidiş.
çocukluğu yetişti bir not tutuşturdu eline: "ayrılık, sonsuza dek sürmez, insan her ayrıldığına kavuşur, en son anneannemden ayrıldım biraz uzun sürecek ama biliyorum ki cennete beni bekliyor. bir gün ona da kavuşacağım"
masalla büyüyen çocukluğu gitti, kısa bir süre anneannesini düşündü. "veda diye bir şey vardır" dedi sonunda. sözlüğe bakacak vakit yok. "veda" dedi "son ayrılık."
sessizlikten bir çığlık koptu.
hayal sona erdi. gözlerini açtı ve "gitmenin iyi yanı" dedi "ardında neleri bıraktığını bilmiyorsun."
ve anladı yanına aldığı tek şey hayalleriydi.
yolculuğu böyle başladı…
devamını gör...
32.
vedaları hiç sevmedim sevemedim. çünkü her veda bir hoşçakal getirir. her hoşçakal bir merhaba getirmez.
vedaları sevmediğim için eskiden özellikle çantamı alır giderdim sessiz sedasız. gittikten sonra haberleri olurdu.
hatta izin alırsam bir yere gideceksem kimseye demezdim önceden . birden aniden giderdim.
otobüs bileti de ayırtmazdim. bayram haftası bile.
otogarlarda bilet arayıp bulamazsam başka şehre ilçeye gidip ordan binerdim. o kaos heyecan güzeldi.
bunu da geride bıraktık yavaş yavaş.
kimse beni uzemez kolay kolay. kıramaz öyle kolay. kimseye kolay kolay sinirlenmemde. çok zor yani. herkesin de bir kredisi vardır. krediyi tüketmemek önemli bence. bilincaltimizda da öyle değil mi. herkesin bir kredisi var.
insanları üzdüm diye ama çok üzülürüm.
her hoşçakal bir merhaba getirmez ama her merhaba bir hoşçakal getirir. maalesef dünyanın düzeni bu.
umarım bu vedalar bir merhaba getirir.
vedaları sevmediğim için eskiden özellikle çantamı alır giderdim sessiz sedasız. gittikten sonra haberleri olurdu.
hatta izin alırsam bir yere gideceksem kimseye demezdim önceden . birden aniden giderdim.
otobüs bileti de ayırtmazdim. bayram haftası bile.
otogarlarda bilet arayıp bulamazsam başka şehre ilçeye gidip ordan binerdim. o kaos heyecan güzeldi.
bunu da geride bıraktık yavaş yavaş.
kimse beni uzemez kolay kolay. kıramaz öyle kolay. kimseye kolay kolay sinirlenmemde. çok zor yani. herkesin de bir kredisi vardır. krediyi tüketmemek önemli bence. bilincaltimizda da öyle değil mi. herkesin bir kredisi var.
insanları üzdüm diye ama çok üzülürüm.
her hoşçakal bir merhaba getirmez ama her merhaba bir hoşçakal getirir. maalesef dünyanın düzeni bu.
umarım bu vedalar bir merhaba getirir.
devamını gör...
33.
kalana da gidene de zor olan durumdur. mümkün olduğunca uzak durmaya, yutkunarak üzüntünü gizlemeye çalışırsın. bir gün tüm vedalardan yorulursun ve olaylar gelişir.
devamını gör...
34.
veda konuşması yapmaktan bıktım. vedalardan bıktım. olmazlardan bıktım. ee, kişinin sevmediği ot burnunun dibinde bitermiş. bittim.
devamını gör...
35.
taam la başlığı da gelmişken: gidiyom madem. bi 5-6 ay kafa dinliycem kitap mitap okuycam. bura çok zaman alıyor.
şeklinde bir olaydır.
bye.
şeklinde bir olaydır.
bye.
devamını gör...
36.
tek hesabım burasıydı baska hiçbir sosyal medya hesabım yok. derdimi anlattım gereken yerlere bence yeterli hesabı siliyorum elveda sözlük.
devamını gör...
37.
etmesi en zor şeydir...
devamını gör...
38.
iki mesaj atıp iyi dilekte bulunmayanın kafamda yer işgal etmesine gerek yok. kafamdaki "fikre" veda.
devamını gör...
39.
40.
veda
bu şehirden gidiyorum
gözleri kör olmuş kırlangıçlar gibi
gururu yıkılmış soyatlar gibi
bu şehirden gidiyorum.
insanlar taş gibi bana yabancı
ağaçlar bensiz hüküm giyecek bulvarda
bir tanbur bir yalnızlığı anlatıyorsa
o ışıksız pencereden
ben onu duymuyor gibiyim
bir ağaç ölüyorsa kapınızın önünde
ben onu bile duymuyor gibiyim.
bu şehirden gidiyorum
gömerek geceyi içime
sabahın hüznünü beklemeden
gidiyorum bu şehirden.
adil erdem bayazıt
bu şehirden gidiyorum
gözleri kör olmuş kırlangıçlar gibi
gururu yıkılmış soyatlar gibi
bu şehirden gidiyorum.
insanlar taş gibi bana yabancı
ağaçlar bensiz hüküm giyecek bulvarda
bir tanbur bir yalnızlığı anlatıyorsa
o ışıksız pencereden
ben onu duymuyor gibiyim
bir ağaç ölüyorsa kapınızın önünde
ben onu bile duymuyor gibiyim.
bu şehirden gidiyorum
gömerek geceyi içime
sabahın hüznünü beklemeden
gidiyorum bu şehirden.
adil erdem bayazıt
devamını gör...