türkiye’nin girişine yazılması gereken söz
dikkat!! adrenalin içerir.
devamını gör...
ferhan şensoy
sabah sabah karnıma bir yumru oturtan ve aramızdan ayrılan tiyatro sanatçısıdır. huzur içinde uyusun.
devamını gör...
fotorealizm
fotogerçekçilik, süperrealizm, hiperrealizm, hipergerçekçilik ve keskin odak gerçekçiliği olarak da isimlendirilmektedir.
1960 yıllarında amerika’da ortaya çıkan bu akım prensip olarak klasik realizm ressamlarının amaçlarına çok benzemektedir. fakat üretilecek olan temsillerde hedeflenen gerçeklik ve benzerlik düzeyi burada oldukça yüksektir. klasik realizm akımında ki uygulamalardan farklı olarak resmedilecek kompozisyonda oran orantı vb. matematiksel hesaplar kullanılmadan kompozisyon birebir fotoğraftan icra edilir.
kısaca, sanatçının fotoğrafik görüntüyü gerçekten ayırt edilemeyecek şekilde, projeksiyon ile tuval üzerine yansıtarak boyaması ile ya da direk akrilik ve yağlı boya kullanarak tuvale işlemesidir.
fotorealizm çıtasını arşa çıkaran sanatçı, leng jun'un çalışması.
1960 yıllarında amerika’da ortaya çıkan bu akım prensip olarak klasik realizm ressamlarının amaçlarına çok benzemektedir. fakat üretilecek olan temsillerde hedeflenen gerçeklik ve benzerlik düzeyi burada oldukça yüksektir. klasik realizm akımında ki uygulamalardan farklı olarak resmedilecek kompozisyonda oran orantı vb. matematiksel hesaplar kullanılmadan kompozisyon birebir fotoğraftan icra edilir.
kısaca, sanatçının fotoğrafik görüntüyü gerçekten ayırt edilemeyecek şekilde, projeksiyon ile tuval üzerine yansıtarak boyaması ile ya da direk akrilik ve yağlı boya kullanarak tuvale işlemesidir.
fotorealizm çıtasını arşa çıkaran sanatçı, leng jun'un çalışması.
devamını gör...
yazarların cinsel olmayan fantezileri
1- uyumadan önce yemek videoları izlerken arka fonda arabesk müzik dinlemek.
2- her şeyi unutmak
3-kestiğim saçlarımı kavanozlarda saklamak.
2- her şeyi unutmak
3-kestiğim saçlarımı kavanozlarda saklamak.
devamını gör...
camino
2008 tarihli ve ispanyol yapımı olan oldukça etkileyici bir drama filmidir. camino ise 'yol' anlamına gelmekte. senaristliğini ve yönetmenliğini javier fesser'in üstlendiği bu filmin başrolünde nerea camacho henüz 12 yaşındayken yer almış ve büyük beğeni toplamıştır,ayrıca bu rol genç oyuncumuzun ilk performansıdır. camacho'nun canlandırdığı camino karakteri, tedavisine bir türlü yanıt alınamamış bir kanser hastasıdır* ve bu sebeple ailesinin ve doktorların elinden gelen tek şey,kızı ölüme hazırlamaktır. film, baştan sona ağır bir dram çizgisinde ilerliyor ve böylece camino'nun,ailesinin ve tüm hastane çalışanlarının yaşadığı çaresizliği bize fazlasıyla hissettiriyor. bunun aslında yaşanmış bir hikaye olması da elbette bu hisleri pekiştiriyor.
camino'nun annesi ve babası kızlarının yanından bir an olsun ayrılmasa da her ikisinin de farklı manevi görüşleri olması sebebiyle aslında bakış açıları pek de aynı noktada buluşamıyor.babasının aksine sert mizaçlı ve koyu bir dindar olan katolik annesi, camino'nun da genellikle inançlı olmasına yol açmıştır* ve bu durum izleyicinin yüreğine bir nebze de olsa su serpiyor çünkü camino öleceğinin fazlasıyla bilincinde ve bunu, tanrı'ya (yani onların inancına göre hz.isa'ya) ulaşmak olarak görüyor. bir çocuğun,kendi ölümünün bilincinde olması hususuna ise hiç değinmeyeceğim,zira sözcüklerle anlatabileceğimizin fersah fersah ötesinde bir durumdur bu. sık sık flashback'ler ile camino'nun geçmişine gitmemiz ise,onun yaşayabileceği daha nice güzel günlerden mahrum kaldığı gerçeğine boğmakta izleyiciyi.
fakat tüm yaşanılanlar bundan ibaret değil maalesef. bu noktada şunu söylemeliyim ki filmdeki dramanın ölçüsü bir miktar aşırıya kaçmış. bizi camino'ya mı, annesine mi, ablasına mı ya da (daha da acısı) babasına mı üzüleceğimizi şaşırtacak hale getiren bir senaryo mevcut burada. ama birçok ödüle ve nispeten kaliteli bir kurguya sahip bir drama filmi izlemek istiyorsanız ve elbette ki bir süredir biriktirdiğiniz fazla miktarda gözyaşınız varsa bu filmi izlemenizi mutlaka tavsiye ederim*.
fragmanı;
filmde beni fazlasıyla etkileyen çok sahne var fakat en etkilendiğim sahne, camino'nun rahibe olan genç ablasının, onun ölmek üzere olduğu haberini aldıktan sonra biricik kızkardeşinin ölümüne şahit olmamak adına zaman harcamak için hastaneye otobüsle gitmeyi tercih etmesidir. sonsuz bir acıyı böyle basit bir şekilde hafifletebileceğini düşünmesi ise, yaşanılan çaresizliği iliklerime kadar hissettirdi bana gerçekten.
hemen her filmin final sahnesi en etkileyici sahnelerden biridir ya genellikle,işte bu filmde de final sahnesi en etkilendiğim ikinci sahnedir.
tüm hastane çalışanları, bütün doktorlar ve hemşireler camino'nun odasında toplanıp onun son anına tanık olmak istiyorlar.
filmin akılda kalıcılığı ve etkileyiciliğine vurgu yapmam gerekirse, bu noktada camino'yu üç yıl önce izlediğimi belirtmeliyim. gördüğünüz gibi oldukça sağlam kurguya sahip iyi bir drama filmi ve uzun zaman akıllardan çıkamıyor. bu da filmi izlemek isteyenlere uyarım olsun*.
gerçek hayat hikayesi için
camino'nun annesi ve babası kızlarının yanından bir an olsun ayrılmasa da her ikisinin de farklı manevi görüşleri olması sebebiyle aslında bakış açıları pek de aynı noktada buluşamıyor.babasının aksine sert mizaçlı ve koyu bir dindar olan katolik annesi, camino'nun da genellikle inançlı olmasına yol açmıştır* ve bu durum izleyicinin yüreğine bir nebze de olsa su serpiyor çünkü camino öleceğinin fazlasıyla bilincinde ve bunu, tanrı'ya (yani onların inancına göre hz.isa'ya) ulaşmak olarak görüyor. bir çocuğun,kendi ölümünün bilincinde olması hususuna ise hiç değinmeyeceğim,zira sözcüklerle anlatabileceğimizin fersah fersah ötesinde bir durumdur bu. sık sık flashback'ler ile camino'nun geçmişine gitmemiz ise,onun yaşayabileceği daha nice güzel günlerden mahrum kaldığı gerçeğine boğmakta izleyiciyi.
fakat tüm yaşanılanlar bundan ibaret değil maalesef. bu noktada şunu söylemeliyim ki filmdeki dramanın ölçüsü bir miktar aşırıya kaçmış. bizi camino'ya mı, annesine mi, ablasına mı ya da (daha da acısı) babasına mı üzüleceğimizi şaşırtacak hale getiren bir senaryo mevcut burada. ama birçok ödüle ve nispeten kaliteli bir kurguya sahip bir drama filmi izlemek istiyorsanız ve elbette ki bir süredir biriktirdiğiniz fazla miktarda gözyaşınız varsa bu filmi izlemenizi mutlaka tavsiye ederim*.
fragmanı;
filmde beni fazlasıyla etkileyen çok sahne var fakat en etkilendiğim sahne, camino'nun rahibe olan genç ablasının, onun ölmek üzere olduğu haberini aldıktan sonra biricik kızkardeşinin ölümüne şahit olmamak adına zaman harcamak için hastaneye otobüsle gitmeyi tercih etmesidir. sonsuz bir acıyı böyle basit bir şekilde hafifletebileceğini düşünmesi ise, yaşanılan çaresizliği iliklerime kadar hissettirdi bana gerçekten.
hemen her filmin final sahnesi en etkileyici sahnelerden biridir ya genellikle,işte bu filmde de final sahnesi en etkilendiğim ikinci sahnedir.
tüm hastane çalışanları, bütün doktorlar ve hemşireler camino'nun odasında toplanıp onun son anına tanık olmak istiyorlar.
filmin akılda kalıcılığı ve etkileyiciliğine vurgu yapmam gerekirse, bu noktada camino'yu üç yıl önce izlediğimi belirtmeliyim. gördüğünüz gibi oldukça sağlam kurguya sahip iyi bir drama filmi ve uzun zaman akıllardan çıkamıyor. bu da filmi izlemek isteyenlere uyarım olsun*.
gerçek hayat hikayesi için
devamını gör...
müze
bir yerin, şehrin, ülkenin kültürel mirasın vitrini olmasının yanı sıra bir yerin insanlarının iletişimde kalması, yan yana durması, birbirine destek verip birlikte gelişebilecekleri, çocuklarını yetiştirip eğitimlerine katkıda bulunacakları yerdir.
müze bir şehrin `wikipedia`'sı diye nitelendirilebilir, her yönüyle hem de. bir şehrin tarih sahnesinde ve günümüz dünyasındaki yerini o şehrin müzesini - müzelerini gezerek kolaylıkla öğrenebilir sıradan bir insan. bu yere dair ne kadar araştırma yapılmış, bu yerin kültürel miras varlığı ne kadar, insan eliyle kurulan uygarlıkta ne kadar payı bulunmakta, ne kadar insanın yurdu olmuş, bu insanların günlük yaşamları nasıl akıp gider, ne yiyip içip neler giyer, nerelerde ekmek parasını kazanır, kültürel veya sanatsal üretim yapar mı, eğitimi ne derece ciddiye alır, oranın insanlarının toplumsal ve maddi seviyesi neye göre belirlenir gibi akla gelebilecek bir çok soru sadece müzelere gidilerek yanıtlanabilir. çünkü en derme çatma müze bile birçok soru işaretini kaldırır, insanları düşünmeye ve sorgulamaya teşvik eder, bir yerel halkın sosyalleşmesine, iş birliği yapmasına aracı olur.
bugün hiç beğenmediğiniz bir kentte öyle bir müzeye denk gelirsiniz ki hayret edersiniz. tanrının unuttuğu yer dediğiniz bir dağın başı öyle bir müzenin evi olur ki, o yerin gelir kaynakları coşar. ya da çok uzağa gitmeye gerek yok, öylesine önünden geçerken giriverdiğiniz bir müzede bir eğitimci öyle bir etkinlik düzenler ki zihninizde nice kapılar açılır. bozuk para, çanak çömlek deyip geçilenlerin ardındaki nice hikaye keşfedilmeyi bekliyor. hasbelkader yurtdışında havası olsun diye gidilen bir müzede bu coğrafyadan bir şey görüp "adamlar tarihe değer veriyo yeaa" demek de var elbette, ancak gözümüzün önündekine değer vermeyince böyle uçup gittiğini de fark etmemiz gerek bir an önce. belki o zaman kültürel mirasıyla ün kazanıp gerçek değerini bulan bir ülkede yaşamaya başlayabiliriz.
müze bir şehrin `wikipedia`'sı diye nitelendirilebilir, her yönüyle hem de. bir şehrin tarih sahnesinde ve günümüz dünyasındaki yerini o şehrin müzesini - müzelerini gezerek kolaylıkla öğrenebilir sıradan bir insan. bu yere dair ne kadar araştırma yapılmış, bu yerin kültürel miras varlığı ne kadar, insan eliyle kurulan uygarlıkta ne kadar payı bulunmakta, ne kadar insanın yurdu olmuş, bu insanların günlük yaşamları nasıl akıp gider, ne yiyip içip neler giyer, nerelerde ekmek parasını kazanır, kültürel veya sanatsal üretim yapar mı, eğitimi ne derece ciddiye alır, oranın insanlarının toplumsal ve maddi seviyesi neye göre belirlenir gibi akla gelebilecek bir çok soru sadece müzelere gidilerek yanıtlanabilir. çünkü en derme çatma müze bile birçok soru işaretini kaldırır, insanları düşünmeye ve sorgulamaya teşvik eder, bir yerel halkın sosyalleşmesine, iş birliği yapmasına aracı olur.
bugün hiç beğenmediğiniz bir kentte öyle bir müzeye denk gelirsiniz ki hayret edersiniz. tanrının unuttuğu yer dediğiniz bir dağın başı öyle bir müzenin evi olur ki, o yerin gelir kaynakları coşar. ya da çok uzağa gitmeye gerek yok, öylesine önünden geçerken giriverdiğiniz bir müzede bir eğitimci öyle bir etkinlik düzenler ki zihninizde nice kapılar açılır. bozuk para, çanak çömlek deyip geçilenlerin ardındaki nice hikaye keşfedilmeyi bekliyor. hasbelkader yurtdışında havası olsun diye gidilen bir müzede bu coğrafyadan bir şey görüp "adamlar tarihe değer veriyo yeaa" demek de var elbette, ancak gözümüzün önündekine değer vermeyince böyle uçup gittiğini de fark etmemiz gerek bir an önce. belki o zaman kültürel mirasıyla ün kazanıp gerçek değerini bulan bir ülkede yaşamaya başlayabiliriz.
devamını gör...
türk mü türkiyeli mi sorunsalı
'nasıl hissediyorsa öyledir' diye cevap verdiğim sorunsal.
'ah bu türk yanım benim
hititlerden başlayarak…
ah bu ermeni yanım
çok konuşkanım, çok susarak…
ah, bu azeri yanım benim
yalnızlığı türkülere katarak…
bu gürcü yanım benim
ekmek ve şarabı kutsayarak…
ah, bu rum yanım benim
ağıt söyler oynayarak…
ve ah bu laz yanım,
hoyrat, lacivert, matrak…
ah, bu arnavut yanım benim
sevdasını yüreğine bir bıçakla kazarak…
ah bu boşnak yanım benim
yarasına zeytin dalı sararak…
ah, bu tatar yanım benim,
atımın toynaklarında savrulur toprak…
ah bu yahudi yanım benim
çalışırım tapınarak,
tapınırım ağlayarak…
ah, bu arap yanım benim
mümin,cesur, korkak…
ve kürt yanım
yoksulluktan kaçarak,
dağlara sığınarak…
ah bu çerkes yanım benim ah
bin yıldır savaşarak
ah bu insan yanım benim
ah bu insan yanım
boynumda bir çıngırak…'
anadolu/ ( çetin öner)
'ah bu türk yanım benim
hititlerden başlayarak…
ah bu ermeni yanım
çok konuşkanım, çok susarak…
ah, bu azeri yanım benim
yalnızlığı türkülere katarak…
bu gürcü yanım benim
ekmek ve şarabı kutsayarak…
ah, bu rum yanım benim
ağıt söyler oynayarak…
ve ah bu laz yanım,
hoyrat, lacivert, matrak…
ah, bu arnavut yanım benim
sevdasını yüreğine bir bıçakla kazarak…
ah bu boşnak yanım benim
yarasına zeytin dalı sararak…
ah, bu tatar yanım benim,
atımın toynaklarında savrulur toprak…
ah bu yahudi yanım benim
çalışırım tapınarak,
tapınırım ağlayarak…
ah, bu arap yanım benim
mümin,cesur, korkak…
ve kürt yanım
yoksulluktan kaçarak,
dağlara sığınarak…
ah bu çerkes yanım benim ah
bin yıldır savaşarak
ah bu insan yanım benim
ah bu insan yanım
boynumda bir çıngırak…'
anadolu/ ( çetin öner)
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en sevdiği hayvan
tüm hayvanların sevilmeye layık olduğu bu dünyada benim favorim sıradışı bir canlı olan vombattır.
vombat
vombat
devamını gör...
gece
kendilerini "bana bir şarkı söyle" şarkılarıyla tanıdığım, vokalinin çok eşsiz bir sese sahip olduğunu düşündüğüm, 2000 yılında ankara'da kurulmuş türk alternatif rock müzik grubu.
--- alıntı ---
grup, ismini üyelerinin baş harflerinden alır. ayrıca grup üyeleri gecenin kozmik bir enerjisi olduğunu düşündükleri ve "gece" isminde bir şarkıları olduğu için de bu ismi benimsemiştir.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
grup, ismini üyelerinin baş harflerinden alır. ayrıca grup üyeleri gecenin kozmik bir enerjisi olduğunu düşündükleri ve "gece" isminde bir şarkıları olduğu için de bu ismi benimsemiştir.
--- alıntı ---
devamını gör...
adolf hitler
kendisi her ne kadar alman ırkını savunsa da teknik olarak alman değildir, almanya da değil avusturya'nın braunau am inn adlı bir kasabasında doğmuştur. babası gümrük memurudur ve hitlerin annesi, babasının yakın dereceden kuzenidir. böyle çarpık bir ilişkiden hitler gibi bir şahsın doğmasına şaşmamak gerek. kendisine saygı duyarım ama sevmem, nazi almanyasında sevilecek birisi varsa o da erwin rommel dir. bir adam düşünün; 1.dünya savaşından tamamen yenik çıkmışsın üstüne büyük buhran gelmiş ekonomik olarak çökük durumdasın,1933 ten 2. dünya savaşının başladığı 1939 yılına kadar şahlandırmış dünyanın süper gücü yapmıştır. bir ülke düşünün savaş sonrası bütün genç ve okumuş kesimi kaybetmiş, uluslararası alanda yenik statüde. 6
yıl gibi kısa sürede okuma yazma oranı %90 lara çıkmış, eksilerde olan ekonomi artılara geçmiş, silah endüstrisi çökmüş olan ülke dünyanın en hızla silahlanan ülkesi olmuştur.
eh belki de bunları yapabilmek için sadece akıllı olmak gerekmiyormuş azıcık deli olmakta lazımmış. en büyük hatası olarak rusya'ya saldırması görülebilir. keza berlin’e ilk girenler ruslardır. bunun dışında hitler almanya'nın başına belki de o yıllardaki en demokratik şekilde başa gelmiştir. mecliste hiçbir zaman ezici üstünlüğe sahip olamamıştır.
yıl gibi kısa sürede okuma yazma oranı %90 lara çıkmış, eksilerde olan ekonomi artılara geçmiş, silah endüstrisi çökmüş olan ülke dünyanın en hızla silahlanan ülkesi olmuştur.
eh belki de bunları yapabilmek için sadece akıllı olmak gerekmiyormuş azıcık deli olmakta lazımmış. en büyük hatası olarak rusya'ya saldırması görülebilir. keza berlin’e ilk girenler ruslardır. bunun dışında hitler almanya'nın başına belki de o yıllardaki en demokratik şekilde başa gelmiştir. mecliste hiçbir zaman ezici üstünlüğe sahip olamamıştır.
devamını gör...
cankan'ın hate'e özenip röportaja konuk olması
burada görülen durum. bakınız hate'in röportajından önce yıllardır görmediğimiz cankan, röportajdan sonra birden ortaya çıktı.
devamını gör...
clickbait habercilik
sadece haber sitelerinde değil youtube, twitter ve facebook gibi sosyal medya sitelerinde karşımıza çıkan, tık tuzağı.
devamını gör...
boğaziçi üniversitesi'nde lgbt bayraklı protesto
orada kimbilir kaç gruptan, görüşten birileri rektörü protesto ediyor, bayrak açmıyor ama bunlar illa o bayrağı açacaklar.
şimdi kesin birileri çıkıp, bakın protesto edenler .bne dese, halkın çoğu direk rektörü savunur, bunu bilmelerine rağmen her yerde kendilerini ön plana çıkarıyor, bayrak açıyorlar. gezideki ortalığı yakıp yıkmayı sevenler gibi protestonun başka yerlere çekilmesine sebep olabilirler.
şimdi kesin birileri çıkıp, bakın protesto edenler .bne dese, halkın çoğu direk rektörü savunur, bunu bilmelerine rağmen her yerde kendilerini ön plana çıkarıyor, bayrak açıyorlar. gezideki ortalığı yakıp yıkmayı sevenler gibi protestonun başka yerlere çekilmesine sebep olabilirler.
devamını gör...
yaparken çok güldüğün şakaya ilk esprin mi denmesi
muhtemelen çok güldüğün için bu tepkiyi alıyor olabilirsin sevgili yazar :) bana da çok olur. biz espri yaparken kendini eğlendirenlerdeniz diyelim.
devamını gör...
mobbing
yazılanların hepsini okudum. hemen hemen herkes iş yerinde uğradığımız psikolojik terör olarak tanımlamış. ek bilgi vermek isterim;
mobbing eşittir zorbalık:
konunun iki başrolü vardır:
- zorba
- kurban
hayatımızın her alanında, her yaşta ve her zaman ortaya çıkabilecek bir şiddet türüdür. uygulayan şahıs belli bir amaç gütmeksizin, sırf kendisi eğlendiği için karşısındakini yerebiliyor. hadsizce ve sınır bilmeksizin, sizin canınızın acımasını veya yıllar sürecek travmalar kalır mı diye umursamadan uygular eylemi.
mobbingin belli başlı çeşitleri:
- sözel mobbing:
sözel olanda her hangi bir fiziksel yaralanma söz konusu değildir. bir insanın diğer insana ettiği hakaretler, sataşmalar diyebiliriz. fakat her kırıldığımız cümleyi de “mobbinge uğramak” olarak adlandırılamayız.
sözel örnek olarak:
“t-shirtün güzelmiş, çöpten aldın sanırım?”
“çok şişmansın.”
“ödevini özenle yapsan ne olacak, doktor mu olacaksın başımıza?”
veya başka bir ülkeye taşındığınız da:
“geldiğin yere geri dön lanet olası yabancı olarak tanımlayabiliriz.
- sözel olmayan mobbing:
sosyal veya asosyal olarak uygulanandır.
birinin senin taklidini daha “çirkin” mimiklerle yapması,
sen sınıfa girdiğinde herkesin susması,
yanındaki sandalyenin hep boş bırakılması,
çağırılmadığın partiler gibi örneklerle izole edilmendir.
- fiziksel mobbing:
küçük bir itip, kalkma olarak başlayıp senin sınırının nerede olduğunu belirleme amaçlı uygulanan terörize eylemidir. güç denemesi de diyebilirim. zamanla o küçük ittirip kalkmalar, çelmeler daha da kuvvetlenebilir. sen sustukça çoğalacaktır. burada amaçlanan seni kendi arkadaş çevrende rezil edip, aşağılamaktır.
siber mobbing:
(bkz: en sevdiğiniz)
(bkz: linç kültürü)
en bilinen mobbing türlerinden biridir. sözlüklerde, diğer sosyal medya platformlarında görülür. şahsa yönelik tüm “kötü” * eleştiriler, yorumlardır.
- seksüel mobbing:
en ağır çeşittir. burada bilindik seksualite* kapsam dışıdır. anlam, güven ve istek dışı olup hem sözlü hem fiziksel uygulanandır. kurbanın fiziğine karşı yapılan sözel seksuel eleştiri ve/veya istek dışı olan onur kırıcı dokunuşlar ve/veya zorla öpmeye çalışmaktır. herkesin içinde porno videosu oynatılması kurbana yönelik özel hayata saldırıya girer.
kurbanlara bir de tavsiye vermek isterim;
- susmayın, boyun eğmeyin, utanmayın!
en yakın merciden destek almaya bakın ve her ne kadar zor şeyler yaşamış olsanız dahi, sizi bir zorbaya dönüştürmelerine izin vermeyin. esas olan iyi kalabilmektir.
mobbing eşittir zorbalık:
konunun iki başrolü vardır:
- zorba
- kurban
hayatımızın her alanında, her yaşta ve her zaman ortaya çıkabilecek bir şiddet türüdür. uygulayan şahıs belli bir amaç gütmeksizin, sırf kendisi eğlendiği için karşısındakini yerebiliyor. hadsizce ve sınır bilmeksizin, sizin canınızın acımasını veya yıllar sürecek travmalar kalır mı diye umursamadan uygular eylemi.
mobbingin belli başlı çeşitleri:
- sözel mobbing:
sözel olanda her hangi bir fiziksel yaralanma söz konusu değildir. bir insanın diğer insana ettiği hakaretler, sataşmalar diyebiliriz. fakat her kırıldığımız cümleyi de “mobbinge uğramak” olarak adlandırılamayız.
sözel örnek olarak:
“t-shirtün güzelmiş, çöpten aldın sanırım?”
“çok şişmansın.”
“ödevini özenle yapsan ne olacak, doktor mu olacaksın başımıza?”
veya başka bir ülkeye taşındığınız da:
“geldiğin yere geri dön lanet olası yabancı olarak tanımlayabiliriz.
- sözel olmayan mobbing:
sosyal veya asosyal olarak uygulanandır.
birinin senin taklidini daha “çirkin” mimiklerle yapması,
sen sınıfa girdiğinde herkesin susması,
yanındaki sandalyenin hep boş bırakılması,
çağırılmadığın partiler gibi örneklerle izole edilmendir.
- fiziksel mobbing:
küçük bir itip, kalkma olarak başlayıp senin sınırının nerede olduğunu belirleme amaçlı uygulanan terörize eylemidir. güç denemesi de diyebilirim. zamanla o küçük ittirip kalkmalar, çelmeler daha da kuvvetlenebilir. sen sustukça çoğalacaktır. burada amaçlanan seni kendi arkadaş çevrende rezil edip, aşağılamaktır.
siber mobbing:
(bkz: en sevdiğiniz)
(bkz: linç kültürü)
en bilinen mobbing türlerinden biridir. sözlüklerde, diğer sosyal medya platformlarında görülür. şahsa yönelik tüm “kötü” * eleştiriler, yorumlardır.
- seksüel mobbing:
en ağır çeşittir. burada bilindik seksualite* kapsam dışıdır. anlam, güven ve istek dışı olup hem sözlü hem fiziksel uygulanandır. kurbanın fiziğine karşı yapılan sözel seksuel eleştiri ve/veya istek dışı olan onur kırıcı dokunuşlar ve/veya zorla öpmeye çalışmaktır. herkesin içinde porno videosu oynatılması kurbana yönelik özel hayata saldırıya girer.
kurbanlara bir de tavsiye vermek isterim;
- susmayın, boyun eğmeyin, utanmayın!
en yakın merciden destek almaya bakın ve her ne kadar zor şeyler yaşamış olsanız dahi, sizi bir zorbaya dönüştürmelerine izin vermeyin. esas olan iyi kalabilmektir.
devamını gör...
insanı duygusal olarak yıpratan şeyler
her konuda, her anlamda "alışmak" ve "kabullenmek" evrelerini yaşamak, sonrasında da sindirebilmek olarak örneklenebilecek şeylerdir.
devamını gör...
koronavirüs’ün erkeklerde daha fazla ölüme yol açması
sanırım erkekler kadınlardan daha rahat, salaş yaşıyor. kendine dikkat açısında daha az özen gösterdiği için direnç de az oluyor.
20 ocak 2020'de, çin'in wuhan kentinde esrarengiz bir solunum yolları hastalığı ortaya çıktığında, genetik bilimci sharon moalem, twitter hesabından bir mesaj paylaştı.
"yeni keşfedilen wuhan akut solunum sendromu'na (wars) neden erkekler daha fazla yakalanacak?" diye soruyordu moalem.
global health 50/50 veri tabanına göre, verilerine ulaşılan ülkelerin çoğunda covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden erkeklerin sayısı kadınlardan daha fazla.
--- alıntı ---
cinsiyetler arasında hayatta kalma oranındaki farklılıklar erken yaştan itibaren kendisini gösteriyor.
kadınlar, genel olarak daha düzenli doktora gidiyor, daha az sigara içiyor, daha sık el yıkıyor. erkekler ise tipik olarak daha riskli davranışlar gösteriyor ve hastalıklara karşı zamanında müdahalede bulunmuyor.
--- alıntı ---
20 ocak 2020'de, çin'in wuhan kentinde esrarengiz bir solunum yolları hastalığı ortaya çıktığında, genetik bilimci sharon moalem, twitter hesabından bir mesaj paylaştı.
"yeni keşfedilen wuhan akut solunum sendromu'na (wars) neden erkekler daha fazla yakalanacak?" diye soruyordu moalem.
global health 50/50 veri tabanına göre, verilerine ulaşılan ülkelerin çoğunda covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden erkeklerin sayısı kadınlardan daha fazla.
--- alıntı ---
cinsiyetler arasında hayatta kalma oranındaki farklılıklar erken yaştan itibaren kendisini gösteriyor.
kadınlar, genel olarak daha düzenli doktora gidiyor, daha az sigara içiyor, daha sık el yıkıyor. erkekler ise tipik olarak daha riskli davranışlar gösteriyor ve hastalıklara karşı zamanında müdahalede bulunmuyor.
--- alıntı ---
devamını gör...
yara bandı
çok ucuz ve bulunur olmasına rağmen acıyı,sızlamayı,kanamayı derhal kesen faydalı malzeme.
devamını gör...