ukulele
çalmaya çalıştığım enstrüman herkes kolay kolay diyor demek ben beceriksizim.
kesinlikle gitar değildir . tamamen ayrı bir enstrüman. ama şekil itibarı ile 4 telli küçük bir gitar gibi diyebiliriz. tasinabilirdir. ince bir sesi vardır. eğer bende becerikliyseniz (%99 evet) çok kolay çalıp şarkılara eşlik edebilirsiniz.
kesinlikle gitar değildir . tamamen ayrı bir enstrüman. ama şekil itibarı ile 4 telli küçük bir gitar gibi diyebiliriz. tasinabilirdir. ince bir sesi vardır. eğer bende becerikliyseniz (%99 evet) çok kolay çalıp şarkılara eşlik edebilirsiniz.
devamını gör...
iyi parti’nin sürrealist billboard afişi
tüm tuşlara basmasidir.
devamını gör...
ahmed arif'in dizeleri
"canım,
ne güzel kızsın sen! ne yiğit dost.
tam kötülemişken,
yakışıksız naneler düşünürken çıkar gelirsin.
yalancısın da.
kurban olayım o huyuna.
kendin üzgün, bezginken, bana öyle görünmezsin.
yük yük dediğin bunlar işte canım.
durup dururken, müzik, düşler,
serseri firar duyuları ve günlük kahrolası bir alay şu bu varken,
kalkıp bir de beni çekip çevirmek.
ulan isa mısın ne?"
ne güzel kızsın sen! ne yiğit dost.
tam kötülemişken,
yakışıksız naneler düşünürken çıkar gelirsin.
yalancısın da.
kurban olayım o huyuna.
kendin üzgün, bezginken, bana öyle görünmezsin.
yük yük dediğin bunlar işte canım.
durup dururken, müzik, düşler,
serseri firar duyuları ve günlük kahrolası bir alay şu bu varken,
kalkıp bir de beni çekip çevirmek.
ulan isa mısın ne?"
devamını gör...
ayın en çalışkan 10 yazarı hakkında ne dediler
sondan birinciyim lan.
birinciyim. konuşmayın da biyat edin hoff!
birinciyim. konuşmayın da biyat edin hoff!
devamını gör...
geceye tatsız bir hayat kuralı bırak
insan insanın kurdudur.
devamını gör...
28 şubat normal sözlük darbesi
yoldaş neden bizi sokağa çağırmadın?
devamını gör...
yazarların uyuyamama sebepleri
tüm gün içtim kahveyi içtim kahveyi uykum gelmiyor.
devamını gör...
somebody to love
insanı başka bir boyuta geçiren nadide müzik parçalarındandır.
bir isyanın parçasıdır. bir haykırış. bir yakarış gibidir. ama kulağa da bir o kadar hoş gelir.
"can anybody find me somebody to love?
ooh, each morning ı get up ı die a little
can barely stand on my feet
(take a look at yourself) take a look in the mirror and cry (and cry)
lord, what you're doing to me (yeah yeah)
ı have spent all my years in believing you
but ı just can't get no relief, lord!
somebody (somebody) ooh somebody (somebody)
can anybody find me somebody to love?
ı work hard (he works hard) every day of my life
ı work 'til ı ache in my bones
at the end (at the end of the day)
ı take home my hard earned pay all on my own
ı get down (down) on my knees (knees)
and ı start to pray
'til the tears run down from my eyes
lord, somebody (somebody), ooh somebody
(please) can anybody find me somebody to love?
everyday (everyday) ı try and ı try and ı…"
sanki benim yakarışım gibi...
bir isyanın parçasıdır. bir haykırış. bir yakarış gibidir. ama kulağa da bir o kadar hoş gelir.
"can anybody find me somebody to love?
ooh, each morning ı get up ı die a little
can barely stand on my feet
(take a look at yourself) take a look in the mirror and cry (and cry)
lord, what you're doing to me (yeah yeah)
ı have spent all my years in believing you
but ı just can't get no relief, lord!
somebody (somebody) ooh somebody (somebody)
can anybody find me somebody to love?
ı work hard (he works hard) every day of my life
ı work 'til ı ache in my bones
at the end (at the end of the day)
ı take home my hard earned pay all on my own
ı get down (down) on my knees (knees)
and ı start to pray
'til the tears run down from my eyes
lord, somebody (somebody), ooh somebody
(please) can anybody find me somebody to love?
everyday (everyday) ı try and ı try and ı…"
sanki benim yakarışım gibi...
devamını gör...
çıplak vatandaş
çıplak vatandaş, hem memur, hem de işçi kesiminin vücut bulduğu bir başyapıttır. filmin sinemacılık tarihimizdeki yerini anlatsam entry bitmez. bu sebeple filmle ilgili önemli ayrıntıları paylaşıp kaçıyorum:
- film, rahmetli cumhurbaşkanı turgut özal'ın deyimiyle "ortadirek"lerin sıkıntılarına ve geçim derdine yer veriyor. her ne kadar ortadireklere odaklanılsa da, filmin belli başlı yerlerinde işçi kesiminin de yaşadığı ekonomik problemlere yer verilmiştir.
- film, bir diğer başyapıt olan namuslu filminin senaristi başar sabuncu tarafından yönetildi. aynı zamanda bu film, başar bey'in ilk yönetmenlik deneyimidir. hatta müjde ar'a yer verilen ara sahnede, müjde ar'ı "hadi ya!" diyerek çağıran kişi, filmin yönetmeni başar bey'dir. müjde ar, bu sahnede başar bey için "bu da kendini yönetmen zannediyor." der. başar bey, ilk yönetmenlik deneyimi olmasından mütevellit bu sahnede kendine gönderme yapmıştır.
- filmde ibrahim'in küçük kızını şu sıralar yakından tanıdığımız burçin terzioğlu canlandırmıştır. aynı zamanda ibrahim'in eşi nuran karakterini oynayan oyuncu da, yönetmen başar sabuncu'nun eşi candan sabuncu'dur.
- filmin senaryosu, o döneme dek türkiye'de pek denenmemiş bir yöntem olan atlamalı kurgu yöntemiyle yazılmıştır. yani ibrahim'in karakolda ifadesinin alındığı ve sürekli "kimse değilim ben, hiç kimseyim." dediği ilk sahne, olay örgüsünün ortalarına denk geliyor.
- film boyunca ibrahim'in soyunmasının sebebi girmiş olduğu kimlik bunalımıdır. zira ailesine bakmak için hem memurluk yapmakta, hem bulaşık yıkamakta, hem limon satmakta, hem de odun taşımaktadır. yaptığı tüm işleri burada yazmakla vakit geçirmeyeceğim ancak bir gazete manşetinde memuriyete ek olarak 8 farklı işte daha çalıştığından bahsedilir. ailesini geçindirmek için sürekli olarak farklı kimliklere bürünen bu vatandaş, en sonunda herkesi kendi gibi görmeye başlar. çünkü neredeyse toplumun her kesimi olmuş, toplumun tamamının tasasını ve sıkıntısını görmüş, geçim derdinin ortağı olmuştur. en sonunda ibrahim, bu kaotik duygu durumundan kaçmak için, daha doğrusu üstüne giydiği farklı kimlikleri çıkarmak için soyunur ve film sonunda donunu bile çıkartır. delirme sahnelerinin ilkinde ise turgut özal'ı kendisi olarak görür.
- film zamanına göre * oldukça şiddetli bir sistem eleştirisidir. türk sinemasının sevilen hemen tüm sanatçıları, bu filmde don atlet kalana dek soyunmuş ve sokaklarda koşmuştur.
- yönetmen başar sabuncu, 12 mart döneminde de toplumsal içerikleri nedeniyle yargılanmış ve 12 eylül sürecinde çalıştığı devlet tiyatrosundan ihraç edilmiştir. çıplak vatandaş kadar ses getirmese de, başar bey'in diğer filmlerinde de bu toplumcu eleştiriyi görebiliriz.
çıplak vatandaş, türk sinemasında hiçbir zaman unutulmayacak, hiçbir zaman değerini yitirmeyecek bir başyapıttır. bu efsane film, maalesef ki günümüzde geçerliliğini korumaktadır. belki cesur bir sinemacı çıkar ve bu efsaneyi uyarlamak ister... kim bilir?
- film, rahmetli cumhurbaşkanı turgut özal'ın deyimiyle "ortadirek"lerin sıkıntılarına ve geçim derdine yer veriyor. her ne kadar ortadireklere odaklanılsa da, filmin belli başlı yerlerinde işçi kesiminin de yaşadığı ekonomik problemlere yer verilmiştir.
- film, bir diğer başyapıt olan namuslu filminin senaristi başar sabuncu tarafından yönetildi. aynı zamanda bu film, başar bey'in ilk yönetmenlik deneyimidir. hatta müjde ar'a yer verilen ara sahnede, müjde ar'ı "hadi ya!" diyerek çağıran kişi, filmin yönetmeni başar bey'dir. müjde ar, bu sahnede başar bey için "bu da kendini yönetmen zannediyor." der. başar bey, ilk yönetmenlik deneyimi olmasından mütevellit bu sahnede kendine gönderme yapmıştır.
- filmde ibrahim'in küçük kızını şu sıralar yakından tanıdığımız burçin terzioğlu canlandırmıştır. aynı zamanda ibrahim'in eşi nuran karakterini oynayan oyuncu da, yönetmen başar sabuncu'nun eşi candan sabuncu'dur.
- filmin senaryosu, o döneme dek türkiye'de pek denenmemiş bir yöntem olan atlamalı kurgu yöntemiyle yazılmıştır. yani ibrahim'in karakolda ifadesinin alındığı ve sürekli "kimse değilim ben, hiç kimseyim." dediği ilk sahne, olay örgüsünün ortalarına denk geliyor.
- film boyunca ibrahim'in soyunmasının sebebi girmiş olduğu kimlik bunalımıdır. zira ailesine bakmak için hem memurluk yapmakta, hem bulaşık yıkamakta, hem limon satmakta, hem de odun taşımaktadır. yaptığı tüm işleri burada yazmakla vakit geçirmeyeceğim ancak bir gazete manşetinde memuriyete ek olarak 8 farklı işte daha çalıştığından bahsedilir. ailesini geçindirmek için sürekli olarak farklı kimliklere bürünen bu vatandaş, en sonunda herkesi kendi gibi görmeye başlar. çünkü neredeyse toplumun her kesimi olmuş, toplumun tamamının tasasını ve sıkıntısını görmüş, geçim derdinin ortağı olmuştur. en sonunda ibrahim, bu kaotik duygu durumundan kaçmak için, daha doğrusu üstüne giydiği farklı kimlikleri çıkarmak için soyunur ve film sonunda donunu bile çıkartır. delirme sahnelerinin ilkinde ise turgut özal'ı kendisi olarak görür.
- film zamanına göre * oldukça şiddetli bir sistem eleştirisidir. türk sinemasının sevilen hemen tüm sanatçıları, bu filmde don atlet kalana dek soyunmuş ve sokaklarda koşmuştur.
- yönetmen başar sabuncu, 12 mart döneminde de toplumsal içerikleri nedeniyle yargılanmış ve 12 eylül sürecinde çalıştığı devlet tiyatrosundan ihraç edilmiştir. çıplak vatandaş kadar ses getirmese de, başar bey'in diğer filmlerinde de bu toplumcu eleştiriyi görebiliriz.
çıplak vatandaş, türk sinemasında hiçbir zaman unutulmayacak, hiçbir zaman değerini yitirmeyecek bir başyapıttır. bu efsane film, maalesef ki günümüzde geçerliliğini korumaktadır. belki cesur bir sinemacı çıkar ve bu efsaneyi uyarlamak ister... kim bilir?
devamını gör...
okuldan eve gelip kapı önünde bir sürü ayakkabı görmek
oh karnımız doydu tepkisi vermektir.
yapılacak en kıyak hamle hoşgeldiniz deyip odaya gitmektir. sonra poğaça kısır kurabiye tatlı pasta börek yenilmelidir.
yapılacak en kıyak hamle hoşgeldiniz deyip odaya gitmektir. sonra poğaça kısır kurabiye tatlı pasta börek yenilmelidir.
devamını gör...
görüldü atan insan
bunu sürekli yapan kişilere karşı kullanılabilecek bir yöntem. kendi silahlarıyla vurmak güzel oluyor.
devamını gör...
delirmemek için yapılanlar
kendi içinde tek kişilik bir dünya kurmak.
devamını gör...
güvercin
jonathan noel, insanlarla bir arada olmaktan hoşlanmayan, kendine ait bir dünyada yaşamayı tercih eden bir şehir münzevisidir. bir çatı katında yaşayan jonathan bu katı satın almak için otuz yıl boyunca mücadele etmiş ve artık neredeyse muradına ermiştir. son taksitleri de ödedikten sonra kendi evi haline getirmeyi başardığı bu ev tamamen onu olacaktır. insanlarla ilgili kötü deneyimler yaşamış olan noel’i eşinin de yıllar yıllar önce terk etmiş olması, onu gönüllü bir yalnızlığa sürüklemiştir. noel bu metruk çatı katını bir eve çevirmek için elinden geleni yapmış, yerleri halı kaplamış, bir buzdolanı satın almış, odaya yeni bir yatak yerleştirmiştir. yıllardır aynı bankada sürdürdüğü bekçilik görevi hala layıkıyla yerine getirdiği için düzenli bir geliri, belli bir miktar birikimi, annesinden kalan altınları vardır. hayatı gayet düzenli ve planlı bir şekilde devam etmektedir noel’in. işi de öyle zo bir iş değildir. sabahtan akşama kadar bankanın önünde dikilmek ve banka müdürünü karşılayıp uğrulamaktan ibaret, basit, yorucu, sıkıcı ama garanti bir meslektir. bankanın karşınsında yaşayan ve def-i hacetini yol ortasında gören adamdan daha iyi bit hayat sürmesini bu iş sağlamaktadır. ancak günün birinde öyle bir olay olur ki noel’in hayatı alt üst olur. önce size bu olan şeyle ilgili birkaç senaryo sunayım, siz de bu arada aralarından seçim yapmaya çalışın:
a) noel kapıyı açmak üzereyken bir terorist odaya dalar ve düzeneğini yanlış bağladığı bombayı tekrar aktif hale getirmek için odasını kullanmaya karar verir ve noel’i rehin alır, daha sonra da birikmiş bütün parasını alıp, noel’i de yaralayarak oradan kaçar.
b) ev sahibi bunca yıldır ödediği paraları hiçe sayarak noel’i evinden çıkarmak ve ödediği paraların yandığını bildirmek için bölgenin en iyi iki avukatıyla birlikte ve polis nezaretinde kapıya dayanır. evinden aılan noel’i her şeyini kaybetmiş bir halde kendini evsiz adamın yanına gidip onla yaşamaya başlar.
c) noel, odadan çıkar çıkmaz yerdeki ıslaklığa basar ve düşer. kimseyle yakın bir ilişkisi olmadığı için kimse bu durumu fark etmez ve jonathan son anlarını kıprıdayamadan tavana kilitlenmiş gözleriyle hayatının bir muhasebesini yaparak bekler.
d) jonathan, odadan çıkmak üzereyken bir deprem olur ve yıllardır dişinden tırnağından artırarak satın almak üzere olduğu ev üzerine çöker ve biz noel’in hikayesini onun enkaz altından gelen sesi aracılığı ile dinleriz.
eğer “koku” isimli başyapıtın sahibi olan patrick suskind benim gibi yeteneksiz ve hayagücü kıt bir yazar olsaydı, bu dört şıktan biri elbette doğru olabilirdi. ancak suskind romanın devamını çok daha farklı getirir. bu anlatımı çok uzatmadan ve sizi yeterince meraklandığımı umarak, söylüyorum ne olduğunu ve okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. yılların bekçisi jonathan noel, şehir münzevisi jonathan noel, evini nerdeyse satın almak üzere olan jonathan noel odadan çıkınca cam kenarına tünemiş ve ortalığa pislemekte olan bir güvercin görür…
a) noel kapıyı açmak üzereyken bir terorist odaya dalar ve düzeneğini yanlış bağladığı bombayı tekrar aktif hale getirmek için odasını kullanmaya karar verir ve noel’i rehin alır, daha sonra da birikmiş bütün parasını alıp, noel’i de yaralayarak oradan kaçar.
b) ev sahibi bunca yıldır ödediği paraları hiçe sayarak noel’i evinden çıkarmak ve ödediği paraların yandığını bildirmek için bölgenin en iyi iki avukatıyla birlikte ve polis nezaretinde kapıya dayanır. evinden aılan noel’i her şeyini kaybetmiş bir halde kendini evsiz adamın yanına gidip onla yaşamaya başlar.
c) noel, odadan çıkar çıkmaz yerdeki ıslaklığa basar ve düşer. kimseyle yakın bir ilişkisi olmadığı için kimse bu durumu fark etmez ve jonathan son anlarını kıprıdayamadan tavana kilitlenmiş gözleriyle hayatının bir muhasebesini yaparak bekler.
d) jonathan, odadan çıkmak üzereyken bir deprem olur ve yıllardır dişinden tırnağından artırarak satın almak üzere olduğu ev üzerine çöker ve biz noel’in hikayesini onun enkaz altından gelen sesi aracılığı ile dinleriz.
eğer “koku” isimli başyapıtın sahibi olan patrick suskind benim gibi yeteneksiz ve hayagücü kıt bir yazar olsaydı, bu dört şıktan biri elbette doğru olabilirdi. ancak suskind romanın devamını çok daha farklı getirir. bu anlatımı çok uzatmadan ve sizi yeterince meraklandığımı umarak, söylüyorum ne olduğunu ve okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. yılların bekçisi jonathan noel, şehir münzevisi jonathan noel, evini nerdeyse satın almak üzere olan jonathan noel odadan çıkınca cam kenarına tünemiş ve ortalığa pislemekte olan bir güvercin görür…
devamını gör...
profil fotoğrafına kendisini koyanların istisnasız troll olması
bir kafa sözlük gerçeğidir.
şutlanmış ve şutlanacak olan çoğu troll'ün profil fotoğrafında 25'inde bi erkek var.
yazdıklarıyla dikkat çekip fotoğraflarına hayran olacağımızı bekliyorlar heralde.
bakınız:alem sekil olmus,sheqil chocuq,chuckhy
ek: artik bu tanimima katilmiyorum, profil resmi olan bazi yazarlarla sıkı fıkı arkadas oldum cunku. onyargilardan arindim arkadaslar, evet.
şutlanmış ve şutlanacak olan çoğu troll'ün profil fotoğrafında 25'inde bi erkek var.
yazdıklarıyla dikkat çekip fotoğraflarına hayran olacağımızı bekliyorlar heralde.
bakınız:alem sekil olmus,sheqil chocuq,chuckhy
ek: artik bu tanimima katilmiyorum, profil resmi olan bazi yazarlarla sıkı fıkı arkadas oldum cunku. onyargilardan arindim arkadaslar, evet.
devamını gör...
david garrett
kesinlikle en yakışıklı keman virtüözüdür kendisi, dört yaşından beri aşık olduğu kemanı ile birlikteyken müziğin mucizevi dünyasında kayboluyorsunuz.
2008 de guinness rekorlar kitabına 6.56 saniyede 13 nota basarak "dünyanın en hızlı keman çalan insanı" olarak girmiştir.
2019 da yapı kredi 75. yıl konserleri stanbul'a geldi ve ben gidemedim. canlı performansını izlemek bir gün kısmet olur umarım.
şimdilik en sevdiğim performanslarından birini bırakayım buraya..
2008 de guinness rekorlar kitabına 6.56 saniyede 13 nota basarak "dünyanın en hızlı keman çalan insanı" olarak girmiştir.
2019 da yapı kredi 75. yıl konserleri stanbul'a geldi ve ben gidemedim. canlı performansını izlemek bir gün kısmet olur umarım.
şimdilik en sevdiğim performanslarından birini bırakayım buraya..
devamını gör...
normal sözlük’te yazar olmak
güzel bir uğraş olmakla birlikte, eksi butonu ve hakaret olmadığı için mutlu eden yer. ama keşke tanımlarımızı da kaç kişinin gördüğünü, okuduğunu bilebilsek.
kitaplarını kimin okuduğunu bilmeyen ama yazmaya devam eden bir roman yazarı gibi hissetmiyor değilim zaman zaman. ama ne olursa olsun yazmaya değer mi? değer.
kitaplarını kimin okuduğunu bilmeyen ama yazmaya devam eden bir roman yazarı gibi hissetmiyor değilim zaman zaman. ama ne olursa olsun yazmaya değer mi? değer.
devamını gör...
tunalı hilmi
güzide ankaramızın en işlek ve uğrak caddesi. bütün mağaza ve mekanları bu cadde boyunda bulabilirsiniz. bir ucu kuğulu park'a diğer ucu kızılay'a çıkar. kalabalıktır her daim. bi nevi de ankara'nın kalbidir diyebiliriz.
devamını gör...
yazarların bugünkü mutluluk sebebi
günüm çok kötü başlamış olsa da akşam markete sigara almaya giderken kulaklığımı taktım, 90'lar pop mix'i açıp, rapunzelimsi saçlarımı da şöööyle savurarak sokağın ortasında şarkı söyleyip dans ettim tek başıma. o kadar iyi geldi ki.. şu an çok mutluyum, işte şu kadar basit bir şeyle bile kendime hem deli yaftası yapıştırıp hem de mutlu olabiliyoruum*!
devamını gör...

