okuduğun kitaptan bir alıntı bırak
bagatelles végétales'den..
ala aldanma, tahavvülü tahmin et!
zamanı düşün,
zemini düşün,
aczini düşün..
can,
canlardan caymazlık, pür-köpüklü göl..
ala aldanma, tahavvülü tahmin et!
zamanı düşün,
zemini düşün,
aczini düşün..
can,
canlardan caymazlık, pür-köpüklü göl..
devamını gör...
ara güler
''rastgele çekilen fotoğraflar daha güzel çıkar, tesadüfen tanışılan insanlarla daha mutlu oluruz, kıyıda köşede uyuyakalmak uykunun en keyiflisidir, plansız hadi denilerek yapılan aktiviteler daha eğlencelidir. her şeyin kendiliğinden olanı güzel.''
a.güler
a.güler
devamını gör...
bernhard riemann
yalnızca matematiğe olan ilgisi nedeniyle öklidsel olmayan geometri sistemini bulan alman matematikçi'dir
devamını gör...
hdp’nin ermeni soykırımı tweeti
kendileri dağda bayırda binlerce masum cana kıyarken iyi, atalarımız taa 100 sene önce savaş varken bizim olan toprakları geri alınca kötü. aynen.
devamını gör...
ucemak
motive etmek konusunda oldukça tecrübeli olan cannım yazar. tüm artılar için teşekkür ederim. *
emekçinin hakkını veriyor adam.
emekçinin hakkını veriyor adam.
devamını gör...
kanayan diş mantarı
yerine göre "şeytan dişi" veya "çilekler ve krema" olarak da bilinen bu mantar, isimlerini tahmin edilebileceği üzere, yüzeyinden salgıladığı kan kırmızısı salgıdan alıyor. kuzeydoğu amerika ve orta avrupa'da bulunan bu mantar türünün yüzeyindeki bu salgı, ironik bir biçimde pıhtılaşma önleyici bir kimyasal olan "atromentrin" içeriyor.
bu mantarlar her ne kadar zehirli olmasalar da, aşırı acı olmalarından ötürü yenilebilir değiller. bu acılığı azaltmak için kullanılan kurutma işlemleri bile pek işe yaramıyor.
bu mantarlar her ne kadar zehirli olmasalar da, aşırı acı olmalarından ötürü yenilebilir değiller. bu acılığı azaltmak için kullanılan kurutma işlemleri bile pek işe yaramıyor.
devamını gör...
normal sözlük için öneriler
#1339042 katılıyorum.
anket, forumsal gibi sekmeler olmasi iyi olur rahat rahat dövüşürüz.
anket, forumsal gibi sekmeler olmasi iyi olur rahat rahat dövüşürüz.
devamını gör...
nar ağacı
bir nazan bekiroğlu kitabıdır. trabzon, tebriz, tiflis, batum, bakü, istanbul hattında geçen muhteşem bir hikâye.
insanların insanlara güvenmek için senet sepet istemedikleri zamanların hikayesi.
okurken en ilgimi çeken kısım yazarın bütün bu şehirlere olan bilgi birikimiydi, bu kitabı yazarken ne kadar çok zorlandığını tasavvur edemiyorum.
kitabı elinize aldığınızdan itibaren bütün şehirleri geziyorsunuz dönemin dilini mekanlarını son derece güzel bir şekilde ele almış nazan bekiroğlu.
balkan savaşı yıllarında başlayıp 1. dünya savaşına uzanan bir öykü.
tebriz’in meşhur halı tüccarı setterhan ile trabzonlu inci tanesi zehra’nın öyküsü mutlaka okunması gereken mutlaka seyredilmesi gereken bir fotoğrafın öyküsü.
yazar bazı eski fotoğraflara göz gezdiriyor ve hikâye başlıyor.
bu kitabı sevmemin bir sebebi ise yazarın karakterleri ilmek ilmek işlemesi en ince ayrıntısına kadar harika karakterler yaratması.
setterhan, cemil, çerkez bey, yaşlı nene saymakla bitmeyecek karakterler bu kitabı fazlasıyla gerçek kılıyor.
--! spoiler !--
okurken sevmediğim tek kısmı sonunun kötü bir şekilde bağlanmasıydı beş yüz sayfa karakterlerin kavuşmasını bekliyoruz ve o kavuşma yeterince yoğun olmuyor olamıyor.
beş yüz sayfa merakla okuduğumuz kısmın neticesinin geri kalan otuz sayfada acele şekilde ele alınması bir okuyucu olarak beni çok üzdü.
--! spoiler !--
onun dışında her zerresinden keyif aldığım bir hikayeydi.
okunması şiddetle tavsiye edilir.
“ah mine`l aşk”
insanların insanlara güvenmek için senet sepet istemedikleri zamanların hikayesi.
okurken en ilgimi çeken kısım yazarın bütün bu şehirlere olan bilgi birikimiydi, bu kitabı yazarken ne kadar çok zorlandığını tasavvur edemiyorum.
kitabı elinize aldığınızdan itibaren bütün şehirleri geziyorsunuz dönemin dilini mekanlarını son derece güzel bir şekilde ele almış nazan bekiroğlu.
balkan savaşı yıllarında başlayıp 1. dünya savaşına uzanan bir öykü.
tebriz’in meşhur halı tüccarı setterhan ile trabzonlu inci tanesi zehra’nın öyküsü mutlaka okunması gereken mutlaka seyredilmesi gereken bir fotoğrafın öyküsü.
yazar bazı eski fotoğraflara göz gezdiriyor ve hikâye başlıyor.
bu kitabı sevmemin bir sebebi ise yazarın karakterleri ilmek ilmek işlemesi en ince ayrıntısına kadar harika karakterler yaratması.
setterhan, cemil, çerkez bey, yaşlı nene saymakla bitmeyecek karakterler bu kitabı fazlasıyla gerçek kılıyor.
--! spoiler !--
okurken sevmediğim tek kısmı sonunun kötü bir şekilde bağlanmasıydı beş yüz sayfa karakterlerin kavuşmasını bekliyoruz ve o kavuşma yeterince yoğun olmuyor olamıyor.
beş yüz sayfa merakla okuduğumuz kısmın neticesinin geri kalan otuz sayfada acele şekilde ele alınması bir okuyucu olarak beni çok üzdü.
--! spoiler !--
onun dışında her zerresinden keyif aldığım bir hikayeydi.
okunması şiddetle tavsiye edilir.
“ah mine`l aşk”
devamını gör...
türkiye’de eğitim sistemini düzeltme yöntemleri
öğretmen olabilmek için eğitim fakültesini kazanmak yetmemeli. girişlerde psikolojik yeterliliğe de bakılmalı. aslında her bölüm için bu durum geçerlidir zira üniversite sınavı gibi ezber bir sınava çalışıp insan hayatını tehlikeye atan doktorlarımız mevcut. her alanın kendine göre ayrıca bir yeterlilik ölçütü olmalı.
apartman üniversiteleri tarzındaki adım başı, rant kapısı okulları kapatıp, nitelikli hocalardan nitelikli derslerle çıktı kalitesini arttırmalıyız.
ilkokuldan itibaren öğrenciler takip edilmeli, beceri ve yetenekleri araştırılmalı, uygun mesleklere yönlendirilmeli.
okullardaki psikolojik danışmanlık ve rehberlik servisleri bir işe yaramalı.
neticede diplomanın değil, bilenin işi yapacağı bir düzenin gelmesi gerekli. o yüzden devletin eğitime bakış açısının değişmesi gerekiyor.
apartman üniversiteleri tarzındaki adım başı, rant kapısı okulları kapatıp, nitelikli hocalardan nitelikli derslerle çıktı kalitesini arttırmalıyız.
ilkokuldan itibaren öğrenciler takip edilmeli, beceri ve yetenekleri araştırılmalı, uygun mesleklere yönlendirilmeli.
okullardaki psikolojik danışmanlık ve rehberlik servisleri bir işe yaramalı.
neticede diplomanın değil, bilenin işi yapacağı bir düzenin gelmesi gerekli. o yüzden devletin eğitime bakış açısının değişmesi gerekiyor.
devamını gör...
lakayıt
tdk'nin lakayt yazıldığında yolladığı sözcük. bu da lakayt sözcüğü ile aynı olduğunu ama doğru olan ve doğru söylenenin bu olduğunu gösterir.
şimdi:
la arapça olumsuzluk eki. (l ince ve a uzun okunacak.)
kayd, yine arapça 'bağlamak' fiilinden geliyormuş (ama o da şüpheli.)
böylece lakayt; bağlı olmayan, kayıtsız anlamlarına geliyor.
bizde, zaman içinde mecaz anlamlı kullanımları ağırlık kazanarak; bağlanmama, ilgisiz olma, kayıtsız olma, aldırmama, umursamama anlamlarını kazanmış.
türkçede hem isim, hem sıfat hem de zarf olarak kullanılıyor. bunları örneklemeden önce, lakaydı ve lakaydi sözcüklerinin de bu sözcükler yerine kullanıldığını yazalım. lakaydı ve lakaydi sözcükleri ile lakayt/lakayıt sözcükleri arasında hiçbir fark yok kullanım açısından.
-örnek: "uzun zaman sonra karşılaştığımızda, önce çok ilgilenirmiş gibi yaptı, sonra yeniden eski lakaytlığına döndü." >isim
-örnek: "rol yaptığını biliyorum, bırak artık bu lakayıt halini lütfen."-->sıfat
-örnek: "sözlerimi gayet doğal ve lakayıt söylemeye çalıştım."-->zarf
şimdi:
la arapça olumsuzluk eki. (l ince ve a uzun okunacak.)
kayd, yine arapça 'bağlamak' fiilinden geliyormuş (ama o da şüpheli.)
böylece lakayt; bağlı olmayan, kayıtsız anlamlarına geliyor.
bizde, zaman içinde mecaz anlamlı kullanımları ağırlık kazanarak; bağlanmama, ilgisiz olma, kayıtsız olma, aldırmama, umursamama anlamlarını kazanmış.
türkçede hem isim, hem sıfat hem de zarf olarak kullanılıyor. bunları örneklemeden önce, lakaydı ve lakaydi sözcüklerinin de bu sözcükler yerine kullanıldığını yazalım. lakaydı ve lakaydi sözcükleri ile lakayt/lakayıt sözcükleri arasında hiçbir fark yok kullanım açısından.
-örnek: "uzun zaman sonra karşılaştığımızda, önce çok ilgilenirmiş gibi yaptı, sonra yeniden eski lakaytlığına döndü." >isim
-örnek: "rol yaptığını biliyorum, bırak artık bu lakayıt halini lütfen."-->sıfat
-örnek: "sözlerimi gayet doğal ve lakayıt söylemeye çalıştım."-->zarf
devamını gör...
jesse sekidika
galatasaraylı bir futbolcu. az önce denizli maçında ilk golünü attı, umarım devami gelir aslan parçası.
devamını gör...
kitapların asla şarjı bitmez
kitaba alternatif geleceğini sanan tiplere karşı kurduğum cümledir.
pdf, e-pub, sesli kitap... trafonuza girecek bir kediye bakar. basılı yayınları savunacağız, son kalemiz düşene dek savunacağız.
pdf, e-pub, sesli kitap... trafonuza girecek bir kediye bakar. basılı yayınları savunacağız, son kalemiz düşene dek savunacağız.
devamını gör...
cumartesi
yuva yıkan kadın' damgası yediğim gün.*
devamını gör...
kendimizi hafiflemiş hissetmemizi sağlayan şeyler
sizi üzen, kıran, değersiz hissettiren, sevginizin değerini bilmeyen kişilerden uzaklaşmak,iletişimi kesmek.
onun için yok ettiğiniz, sevdiğiniz hayalleri yapmak için cesaret bulmak.
onun için yok ettiğiniz, sevdiğiniz hayalleri yapmak için cesaret bulmak.
devamını gör...
bir insanın kaybetmemesi gereken şey
vicdan
akıl ve ruh sağlığı
ağlama duygusu
gülümseme
akıl ve ruh sağlığı
ağlama duygusu
gülümseme
devamını gör...
introvert
türkçe'de içe dönük olarak da tasvir ettiğimiz, enerjisini yalnız kalarak yeniden toplayan ve fazla sosyal etkileşimlerde bu enerjiyi kaybeden kişilerdir. dışa dönük ve içe dönük beyinler arasındaki fizyolojik farklılıklara işaret eden pek çok heyecan verici araştırma bulunmaktadır.
içe dönük -introvert- ve dışa dönük -extrovert- terimleri insanların kişiliklerini ve sosyal etkileşimin enerji düzeyleri üzerindeki etkilerini tanımlamak için kullanılır. bazı insanlar bu etiketleri önemsiz olarak görürken, birçok kişi bunları dünyadaki yerlerini, kendi beyinlerinin nasıl çalıştığını ve başkalarıyla en iyi nasıl etkileşimde bulunduklarını anlamanın bir yolu olarak kullanıyor.
hiç kimse tamamen içe ya da dışa dönük değildir.
eminim burada da birçok kişi duruma ve hatta etrafındaki insanlara göre kendini daha dışadönük ya da içedönük hissediyordur.
içe dönük kişilerin özelliklerinden bahsetmek gerekirse, ilk önce yalnız kalmayı severler demeliyiz. ancak bu, insanları sevmedikleri anlamına gelmemektedir. gerçek şu ki, içe dönük biri, kendisinin ayırdığı zamana çok değer verir. içine kapanık bir kişi için yalnız başına zaman geçirmek, enerji deposunu yeniden doldurma şansı demektir.
yüzeyselden çok derinliği olan gerçek etkileşimleri tercih ederler. özgünlük, özellikle içe dönük kişiliğe sahip birçok kişi için her türlü ilişkinin temel unsurudur. sığ olduğunu düşündükleri insanlarla arkadaşlık kurmakta zorlanabilirler. içedönükler, enerji israfı gibi hissettiklerinden, genellikle mümkün olduğunca sığ etkileşimlerden kaçınırlar.
empatiye değer verirler, karşısındaki insanı anlamak isterler. tamamen sosyal çevreden kopuk olduklarını söylemek yanlış olur, sadece gerçekten zaman geçirmek istedikleri insanlarla sosyalleşmek isterler. zorunlu sosyalleşme gibi durumlar enerjilerini ever.
ve son olarak, aslında bir yerlere davet edilmek isterler. bazen insanlar, içedönük arkadaşlarına sosyal bir olaydan uzak durarak bir iyilik yaptıklarını düşünürler. bu, rahatlamadan daha çok incinmeye ve yanlış anlamaya yol açar. bir sosyal etkinliğe katılmak isteyip istemediklerine karar vermeyi kişiye bırakmakta fayda var. bir davete dahil olmak zorunluluk ("davet edildim, bu yüzden gitmem gerekiyor") değil, bir fırsat ("bu yapmak istediğim ve enerjiye sahip olduğum bir şey mi?") ve bir onaylamadır ("insanlar beni etrafta istiyorum! ”). kimse dışlanmış hissetmek istemez.
kaynak
devamını gör...
senin iyiliğin için senden uzak duruyorum demek
çoğu zaman karşıdaki kişi için çaba göstermekten imtina eden kişi söylemi. bahanelerin arkasına sığınarak bir şeyleri düzeltmeye çalışmak yerine kaçmayı yeğlerler. bunu da öyle bir kılıfa uydururlar ki her şey sizin iyiliğiniz içindir. siz de bir şey diyemeden öylece kalakalırsınız.
devamını gör...
monica seles
kanımca tenis kortlarının en şanssız raketidir bu kadın. 90 lı yıllarda ben daha çocukken izlerdim bu bağyanı. sonra steffi graf'la yaptığı bir maç esnasında korta inen bir manyak tarafından bıçaklanmış ve asla eskisi gibi olamamıştır.
devamını gör...
çocuğu ölsün diye çatıdan atlayan hamile kadın
üzücü ama erken yaşta çok çocuğu olan kadınlarda galiba sık görülen bir olay. anneannem 14 yaşında evlenmiş. 8 kez hamile kalmış. 2 çocuktan sonraki tüm çocukları düşürmek için uğraştığını söylerdi hep.
devamını gör...
