domestic hıyar
bir zamanlar çok sevdiğim ama artık sözlükte olmayan bir yazarı anımsatan yazar.
tanımlarını keyifle okuyorum. bu kadar kısa bir zamanda sözlük halkının sevgisini kazandığı içinde ayriyaten tebrik ediyorum*
tanımlarını keyifle okuyorum. bu kadar kısa bir zamanda sözlük halkının sevgisini kazandığı içinde ayriyaten tebrik ediyorum*
devamını gör...
miyop olmanın zorlukları
ya bununla nasıl görüyorsunuz gibi iq düşüren cümleler duymak.
devamını gör...
konu neydi radyo yayını
merhaba kafa sözlük,
adil ve hasan sizleri eğlencenin israf edilmeden ağıza damlalıkla damlatıldığı konu neydi podcastine bir kez daha davet ediyor.
bugün yapılacak yayının anahtar kelimeleri şu şekildedir:
alo,
nerdesin abi,
taksi,
ıhlamur,
doğru bilgi,
hız,
yastık,
modern zaman tartıları ile define avı,
antropoloji,
kargo,
anlaşılmak ve sanat.
siz değerli sözlük yazarlarını ve bizleri dinlemek isteyen herkesi saat 21:00’da sözlük radyoya bekliyoruz.
not: arka koltuğa sığışın ve yolculuğun tadını çıkartmaya bakın.
düğünlerde oynarız.
adil ve hasan sizleri eğlencenin israf edilmeden ağıza damlalıkla damlatıldığı konu neydi podcastine bir kez daha davet ediyor.
bugün yapılacak yayının anahtar kelimeleri şu şekildedir:
alo,
nerdesin abi,
taksi,
ıhlamur,
doğru bilgi,
hız,
yastık,
modern zaman tartıları ile define avı,
antropoloji,
kargo,
anlaşılmak ve sanat.
siz değerli sözlük yazarlarını ve bizleri dinlemek isteyen herkesi saat 21:00’da sözlük radyoya bekliyoruz.
not: arka koltuğa sığışın ve yolculuğun tadını çıkartmaya bakın.
düğünlerde oynarız.
devamını gör...
elimize bir kalem geçtiğinde ilk yazdığımız kelime
sebepsizce imza denemeleri yapıyorum
devamını gör...
kediler konuşabilse sorulacak sorular
neden karnini elletmedigini sorardim. bir de eve bir kedi daha istiyorum, onunla ilgili ne dusundugunu sormak isterdim.
devamını gör...
dost
sen bir şey demeden seni anlayan kişidir.
devamını gör...
ikigai japonların uzun ve mutlu yaşama sırrı
"japonların uzun ve mutlu yaşam sırrını" japon olmayan iki insanın anlattığı kitap. genelde "kişisel gelişim" vaadinde bulunan kitapları içeriğindeki ilginç öyküler ve bilimsel veriler için okuyorum. bu kitap (belirtmekte fayda var, ben serinin yalnız ilk kitabını okudum) aynı kategorideki alışıldık amerikan tipi kitaplar ile bazı noktalarda ciddi farklılıklar taşıyor.
her konuyu evirip çevirip evrene enerji göndermeye bağlamadığı için içeriği yararlı ve uygulanabilir nitelikte. araban mı yok, karın mı öldü? neyse canım gel enerji gönderelim, her şey mükemmel olacak diye nutuk çekmiyor yani. mütevazı ve akla yatkın bir içeriği var, oldukça ölçülü.
birkaç kişinin yaşadığı mucizeler yerine bir halk ve kültürü pek çok yönüyle, en azından bir yabancının kazanım sağlayabileceği yönleriyle ele alınmış.
her konuyu evirip çevirip evrene enerji göndermeye bağlamadığı için içeriği yararlı ve uygulanabilir nitelikte. araban mı yok, karın mı öldü? neyse canım gel enerji gönderelim, her şey mükemmel olacak diye nutuk çekmiyor yani. mütevazı ve akla yatkın bir içeriği var, oldukça ölçülü.
birkaç kişinin yaşadığı mucizeler yerine bir halk ve kültürü pek çok yönüyle, en azından bir yabancının kazanım sağlayabileceği yönleriyle ele alınmış.
devamını gör...
çocuk yapmak
dün akşam saatlerinde, esra erol'un programına denk geldim , oturdum seyrettim inanın ağzım açık kaldı,şaştım kaldım, bir kadın ve bu kadının parmağında oynattığı iki erkek, vah vah, ortada kimden olduğu belli olmayan 2-3 yaşında bir çocuk, ülke yozlaşma yi bir üst seviyeye taşımış insanlar ile dolu.
hani sokak hayvanlarını kısırlaştırılıyor ya , aslında bunu hayvanlara değil bazı kadın ve erkeklere yapılması gerektiğine bir kez daha inandım.
çocuk yapmak artık belli bir kriter ve sınavlar ile belirlenmesi gerekir, sınavı gecemeyenler hemen orda kısırlaştırılmalı..
hani sokak hayvanlarını kısırlaştırılıyor ya , aslında bunu hayvanlara değil bazı kadın ve erkeklere yapılması gerektiğine bir kez daha inandım.
çocuk yapmak artık belli bir kriter ve sınavlar ile belirlenmesi gerekir, sınavı gecemeyenler hemen orda kısırlaştırılmalı..
devamını gör...
aşık olmak için en uygun yer ve zaman
hiç beklenmedik bir yerde ve zamanda olanı güzeldir.
devamını gör...
modern insanın en büyük problemi
tüketim çılgınlığı.
tüketiyoruz her şeyi..her anlamda.
tüketiyoruz her şeyi..her anlamda.
devamını gör...
ruh sağlığı için uzak durulması gereken şeyler
(bkz: istanbul trafiği)
(bkz: kırmızı oda)
(bkz: masumlar apartmanı)
(bkz: instagram)
(bkz: facebook)
cahillerle sohbet etme, kibirlilerle hemhal olma, yobazlarla din muhabbeti, partizanlarla siyaset, eş ile inatlaşma. bunlar insanın ömrünü yer yiyip bitirir.
(bkz: kırmızı oda)
(bkz: masumlar apartmanı)
(bkz: instagram)
(bkz: facebook)
cahillerle sohbet etme, kibirlilerle hemhal olma, yobazlarla din muhabbeti, partizanlarla siyaset, eş ile inatlaşma. bunlar insanın ömrünü yer yiyip bitirir.
devamını gör...
nickaltı girmek
başarısız olduğum olay.
giremiyorum arkadaş şöyle yanar dönerli, okudukça hem o yazarı hem de diğer yazarları büyüleyebilecek bi nickaltı. göz bebekleriniz büyüsün istiyorum. badem sütü kreması gibi ağzınızın içi tatlansın diyorum. ama tıhh olmuyor. eve gelip haz etmediğim komşu çocuğunu yalandan seviyor gibi oluyorum. "yiaa çok tatlı bu şey, iyi ki var, hep yazsındır" falan bakın olmuyor.
ben de isterim herkesin nickaltını dilediğim gibi güzel düşüncelerimle doldurayım ama pat x yazarın nickaltına bi gireyim diyorum. neler yazılmış neler. tabi diyorum sen yazamazsın, senin nickaltında böyle güzel yazılar yok whis, beni çıldırtmak mı istiyorsun? senin nickaltında yoook!
çık bu x yazarın nickaltından, senin neyine nickaltı girmek? diyorum. sen samimiyetle yazarsın ama okuyana samimiyetsiz gelir diyorum. gözümden bir damla yaş düşüyor o sıra. ben de hiçbir şey yazamadığım için bari x yazarın nickaltındaki güzel tanımları beğeneyeyim diyorum. öyle de yapıyorum.
her nickaltınıza yazılmış tanımda bir beğenim var benim.
giremiyorum arkadaş şöyle yanar dönerli, okudukça hem o yazarı hem de diğer yazarları büyüleyebilecek bi nickaltı. göz bebekleriniz büyüsün istiyorum. badem sütü kreması gibi ağzınızın içi tatlansın diyorum. ama tıhh olmuyor. eve gelip haz etmediğim komşu çocuğunu yalandan seviyor gibi oluyorum. "yiaa çok tatlı bu şey, iyi ki var, hep yazsındır" falan bakın olmuyor.
ben de isterim herkesin nickaltını dilediğim gibi güzel düşüncelerimle doldurayım ama pat x yazarın nickaltına bi gireyim diyorum. neler yazılmış neler. tabi diyorum sen yazamazsın, senin nickaltında böyle güzel yazılar yok whis, beni çıldırtmak mı istiyorsun? senin nickaltında yoook!
çık bu x yazarın nickaltından, senin neyine nickaltı girmek? diyorum. sen samimiyetle yazarsın ama okuyana samimiyetsiz gelir diyorum. gözümden bir damla yaş düşüyor o sıra. ben de hiçbir şey yazamadığım için bari x yazarın nickaltındaki güzel tanımları beğeneyeyim diyorum. öyle de yapıyorum.
her nickaltınıza yazılmış tanımda bir beğenim var benim.
devamını gör...
unutulmayan fakirlik anıları
en beteri ise; gördüğün bolluktan, görülmemiş yokluğa düşmek olmalı...
ben dünyaya geldiğim zamanlar, ailemin durumu fena sayılmazdı. babam iki işi vardı. kardeşim ve ben özel okula gidiyorduk. babamın oturduğumuz ev dışında iki tane daha ev, mercedes arabasının dışında, herkese aşırı güveni vardı.
benim dedemin köydeki evinin balkonunu boyama vakamdan sonraki haftasonu köye gelen babam, daha evvelki eve su doldurma olaylarımı da düşünüp dedemin evinin tadilatına girişti. yaklaşık iki ay toprak damı beton yapmak için uğraştı. babam evle uğraşa dursun, mersin'deki halı mağazasının ortağı, uçan kuşa bile borç takıp paralarla halep'e kaçmıştı.
biz mersin'e döndük, kapıya gelen alacaklılar kuyruk olmuş. sanki elvis presley, ızzet altınmeşe, bob marley ve frank sinatra aynı anda bizim evde imza günü düzenliyordu, yok böyle bir izdiham!
tabii bu dönemde babam evleri, arabası, nesi var nesi yok satıp borçları kapatmaya çalıştı. evimizdeki eşyalara bile icra geldi.
babama her şeyini kaybetmek değil, itibarini kaybetmek zor gelmis olacak ki mersin'den istanbul'a göçmek zorunda kaldık.
....
istanbul'daki ilk iki sene çok zorlu geçti. odun kömür dahi alamadık. zaten "inancli müminlere" karşı iyi niyetin yaşayan son temsilcisi babamı mersin olayı da akıllandırmamış olacak ki, aldığı koca demir döküm sobayı evin bahcesine koyunca, sabahına sobayı yerinde bulamadık.
ilk aylar parasızlıktan tavana duy alıp takamadık ama mersin'den getirdigimiz çalışma masalarımızın lambalarıyla aydınlandık. resmen varlik içinde yokluk.
...
asıl yokluk ise benim yüreğimdeydi...
o dönem içimde aileme karş korkunç kin ve kırgınlık vardı. gün içerisinde okulda ve annemden yediğim dayaklardan çok benden gizli iş çevirdikleri için dolap ve kapı arkalarinda gizli gizli ağlardım.
sözde kuru ekmeğe muhtaç gibi halleri var ama gerçek bana göre öyle degildi. kardeşlerim ve annem hep meyve ve başka yiyecekler kokuyor, bana hic vermiyorlar sadece kendileri yiyordu.
defalarca dolapları aradim, o yiyecekleri nerede sakladıklarını hiç bulmadım. iyi ama bana sadece şekerli, yağlı ve hamurlu şeyler yasaktı. mesela annemin yediği çilek bana yasak degildi ama o bana hicbir zaman yediginden vermiyordu. bu durum yüzünden anneme olan kırgınlığım daha da derinleşmisti.
...
bir gün kardeşimi annemlerin odasına çekip kapıyı kapattım. kapının arkasinda fısıltıyla;
-"kardeşim bana yediğin mandalinalardan bir tane verir misin? söz anneme demeyeceğim."dedim.
+abla evde mandalina mi var? dedi.
onun bu soruyu sorarken bile ağzının mandalina kokması, gözlerimden yaşları boşaltmaya yetti... ağlayarak bağırmaya başladım.
-var işte! var! hepiniz benden gizli bir şeyler yiyorsunuz bir tek bana vermiyorsunuz. nefret ediyorum hepinizden! hep beni ayırıyorsunuz! keşke ölsem!
...
seslerimizi duyup gelen babama da aynısını dedim. babamın gözleri doldu kocaman açıldı bana sarılıp ağlamaya başladı. ona göre ben şizofrendim.
...
beni sizofreni korkusuyla bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesine götürdü. uzun uzun incelediler. nihayetinde bana sinestezi teşhisi konuldu. bendeki sinestezinin seslerin ve renklerin tadını kokusunu alan, renklerini gören türüydü. diğer insanlar serçelerin şarkısının pırıltılarını görmezken ben görüyordum. oysa ben herkesi benim gibi görüyor sanıyordum.
ben dünyaya geldiğim zamanlar, ailemin durumu fena sayılmazdı. babam iki işi vardı. kardeşim ve ben özel okula gidiyorduk. babamın oturduğumuz ev dışında iki tane daha ev, mercedes arabasının dışında, herkese aşırı güveni vardı.
benim dedemin köydeki evinin balkonunu boyama vakamdan sonraki haftasonu köye gelen babam, daha evvelki eve su doldurma olaylarımı da düşünüp dedemin evinin tadilatına girişti. yaklaşık iki ay toprak damı beton yapmak için uğraştı. babam evle uğraşa dursun, mersin'deki halı mağazasının ortağı, uçan kuşa bile borç takıp paralarla halep'e kaçmıştı.
biz mersin'e döndük, kapıya gelen alacaklılar kuyruk olmuş. sanki elvis presley, ızzet altınmeşe, bob marley ve frank sinatra aynı anda bizim evde imza günü düzenliyordu, yok böyle bir izdiham!
tabii bu dönemde babam evleri, arabası, nesi var nesi yok satıp borçları kapatmaya çalıştı. evimizdeki eşyalara bile icra geldi.
babama her şeyini kaybetmek değil, itibarini kaybetmek zor gelmis olacak ki mersin'den istanbul'a göçmek zorunda kaldık.
....
istanbul'daki ilk iki sene çok zorlu geçti. odun kömür dahi alamadık. zaten "inancli müminlere" karşı iyi niyetin yaşayan son temsilcisi babamı mersin olayı da akıllandırmamış olacak ki, aldığı koca demir döküm sobayı evin bahcesine koyunca, sabahına sobayı yerinde bulamadık.
ilk aylar parasızlıktan tavana duy alıp takamadık ama mersin'den getirdigimiz çalışma masalarımızın lambalarıyla aydınlandık. resmen varlik içinde yokluk.
...
asıl yokluk ise benim yüreğimdeydi...
o dönem içimde aileme karş korkunç kin ve kırgınlık vardı. gün içerisinde okulda ve annemden yediğim dayaklardan çok benden gizli iş çevirdikleri için dolap ve kapı arkalarinda gizli gizli ağlardım.
sözde kuru ekmeğe muhtaç gibi halleri var ama gerçek bana göre öyle degildi. kardeşlerim ve annem hep meyve ve başka yiyecekler kokuyor, bana hic vermiyorlar sadece kendileri yiyordu.
defalarca dolapları aradim, o yiyecekleri nerede sakladıklarını hiç bulmadım. iyi ama bana sadece şekerli, yağlı ve hamurlu şeyler yasaktı. mesela annemin yediği çilek bana yasak degildi ama o bana hicbir zaman yediginden vermiyordu. bu durum yüzünden anneme olan kırgınlığım daha da derinleşmisti.
...
bir gün kardeşimi annemlerin odasına çekip kapıyı kapattım. kapının arkasinda fısıltıyla;
-"kardeşim bana yediğin mandalinalardan bir tane verir misin? söz anneme demeyeceğim."dedim.
+abla evde mandalina mi var? dedi.
onun bu soruyu sorarken bile ağzının mandalina kokması, gözlerimden yaşları boşaltmaya yetti... ağlayarak bağırmaya başladım.
-var işte! var! hepiniz benden gizli bir şeyler yiyorsunuz bir tek bana vermiyorsunuz. nefret ediyorum hepinizden! hep beni ayırıyorsunuz! keşke ölsem!
...
seslerimizi duyup gelen babama da aynısını dedim. babamın gözleri doldu kocaman açıldı bana sarılıp ağlamaya başladı. ona göre ben şizofrendim.
...
beni sizofreni korkusuyla bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesine götürdü. uzun uzun incelediler. nihayetinde bana sinestezi teşhisi konuldu. bendeki sinestezinin seslerin ve renklerin tadını kokusunu alan, renklerini gören türüydü. diğer insanlar serçelerin şarkısının pırıltılarını görmezken ben görüyordum. oysa ben herkesi benim gibi görüyor sanıyordum.
devamını gör...
dijital oyun
dünya eğlence sektöründe amiral gemisi haline gelen oyunları üretmek eskisi kadar zor değil. işin püf noktası yazılımı yapılan oyunların kurgusu ve sürükleyiciliği. şimdiki gençlerin ve öğrenciler gözlerini bu sektöre dikmişler. kimi grup kurmuş, silindir savaşı denen oyunlar üretmiş, kiminin hayalinde yemek savaşı oyunu üretmek var. kimi lise öğrencisi kuntum quarted diye bir oyun üretmiş, kimi öğrenci tank savaşı oyunu geliştiriyor. yani bu oyunları üretmek hayal gücüne bağlı. resim çizmek gibi aynı.
devamını gör...
sabah nemrutluğu
zamanında önce uyanıldıysa oluşan olağan durumdur.melaike değiliz sonuçta.
devamını gör...
simülasyon argümanı
tüm gördüklerimizin, tüm duyduklarımızın, tüm hissettiklerimizin, kısacası yaşadığımız her şeyin ve evrendeki her zerrenin, aklımızın alamayacağı kadar gelişmiş bir bilgisayardaki benzetimden kaynaklı olabileceğini iddia eden teoridir.
günümüzün teknolojisi ile bizim gibi aptal ve bok üreten bir ırkın dahi çok ileri düzeyde benzetimler yapabildiği düşünülürse, göz ardı edilemeyecek ve varoluşumuzu açıklayabilecek bir teori olarak önemli bir köşede durmaktadır.
hatta, bu teorinin bir ötesindeki teoride ise aslında olası tüm evrenlerin birbirleri içindeki simülasyonlar olduğudur. yani, bizim evrenimiz, aslında xena evrenindeki, kokoti ırkının yaptığı bir simülasyon olabilir, daha acıklısı ise bu evrenin, ergen bir kokotinin bitirme ödevi olması ihtimalidir.
ya da bir başka iç karartan ihtimal ise her şeyi kıçımızdan uydurduğumuz ihtimalidir. belki de bazı şeyleri bu kadar boktan yapan da budur.
günümüzün teknolojisi ile bizim gibi aptal ve bok üreten bir ırkın dahi çok ileri düzeyde benzetimler yapabildiği düşünülürse, göz ardı edilemeyecek ve varoluşumuzu açıklayabilecek bir teori olarak önemli bir köşede durmaktadır.
hatta, bu teorinin bir ötesindeki teoride ise aslında olası tüm evrenlerin birbirleri içindeki simülasyonlar olduğudur. yani, bizim evrenimiz, aslında xena evrenindeki, kokoti ırkının yaptığı bir simülasyon olabilir, daha acıklısı ise bu evrenin, ergen bir kokotinin bitirme ödevi olması ihtimalidir.
ya da bir başka iç karartan ihtimal ise her şeyi kıçımızdan uydurduğumuz ihtimalidir. belki de bazı şeyleri bu kadar boktan yapan da budur.
devamını gör...
portakal vs mandalina
mandalina diyerek katıldığım versustur.
devamını gör...
kur'an-ı kerim'de matematik hatası
ekşi sözlükten kopyalanmış ama entry nin yarısı orda kalmış. keşke hepsini kopyalasaydın da insanlar öğrenseydi bu konuyla ilgili farklı farklı görüşler ve uygulamalar olduğunu.. miras hukuku diye birşey var bildin mi ? kimse kurana göre paylaşmıyor mirası neden bu kadar yordun kendini.. tamam inanmıyorsun anladık
devamını gör...
tadında bırakmak
çoğu insanın beceremediği şeydir. illa her şeyin cılkını çıkartacağız.
devamını gör...