fahişelik neden ahlaksızlıktır sorunsalı
ilk önce ahlak nedir bakmak lazım.
tüm işlerde beden kullanılır, vakit verilir. ama belirlenen ahlaktan ötürü bu meslek ahlaksızlık olarak ilan edilmiş.
tüm işlerde beden kullanılır, vakit verilir. ama belirlenen ahlaktan ötürü bu meslek ahlaksızlık olarak ilan edilmiş.
devamını gör...
hişt hişt
ilkokul kitaplarından , girişiyle zihnime kazınmış sarsıcı bir sait faik hikayesi. bir ritim var adeta şiir gibi:
"yürüyordum. yürüdükçe de açılıyordum. evden kızgın çıkmıştım. belki de tıraş bıçağına sinirlenmiştim. olur, olur! mutlak tıraş bıçağına sinirlenmiş olacağım..."
(bkz: iz bırakan kitap cümleleri)
"yürüyordum. yürüdükçe de açılıyordum. evden kızgın çıkmıştım. belki de tıraş bıçağına sinirlenmiştim. olur, olur! mutlak tıraş bıçağına sinirlenmiş olacağım..."
(bkz: iz bırakan kitap cümleleri)
devamını gör...
maskesiz hayatın ilk günü yapılacaklar
maskeye bu kadar alışmışken bir anda bırakmak beni çok rahatsız hissettirecek. eskiden maskesiz gezmenin nasıl olduğunu unuttum. maske takmazsam çıplak hissedeceğim ilk günlerde.
alışma süresinden sonra ilk yapacağım şey uzun tren yolculuğuna çıkmak olacak. ilk durağım ankara.
alışma süresinden sonra ilk yapacağım şey uzun tren yolculuğuna çıkmak olacak. ilk durağım ankara.
devamını gör...
samsun’da sokak ortasında eşi tarafından şiddete uğrayan kadın
az önce izlediğim kan donduran olay. kadın orada insanlığını kaybetmiş bir şahıs tarafından öldürürcesine dövülürken -çocuğunun önünde- kimse yardım etmiyor. kadın canıyla cebelleşiyor, çocuk hayatı boyunca bu travmayla yaşayacak. ülkede böyle şereften yoksun insanlar çoğaldı, her yerdeler. adalet ne zaman sağlanacak? kaç kadın daha ölmeli?
devamını gör...
avustralya
eskiden aborjin'lerin yaşadığı bir ülkeyken, sonradan britanya imparatorluğu tarafından koloni yapılmıştır.
başkenti canberra, yüzölçümü 7.692.024 km²'dir.
1970'lere kadar beyaz olmayanların göçmen olması yasaktı.
başkenti canberra, yüzölçümü 7.692.024 km²'dir.
1970'lere kadar beyaz olmayanların göçmen olması yasaktı.
devamını gör...
geleceğimizi sınav sorularını hazırlayanların belirliyor olması
bu soruların cevaplarını çalanların/ alanların olması durumundan bir tık daha az rahatsız edici durumdur.
devamını gör...
birini son kez gördüğünü bildiğinde oluşan duygu
annem çocukken gözlerini kapatır yüzümü incelerdi. gözlerimi, kaşımı, alnımı, burnumu, dudaklarımı, elmacık kemiklerimi, saçlarım nereden başlıyor nerede bitiyor..
hepsini..
insan gördüğünü unuturmuş ama dokunduğunu, kalbine resmettiğini unutamazmış.. öyle demişti,
öyleymişte gerçekten..
annemle son vedalaşmamız da çocukken bana yaptığı gibi vedalaştım.. çok çoook özlediğimde kapatırım gözlerimi, boşlukta dolanır ellerim yüzündeki gibi..
oluşan duygu nedir derseniz, olmayan bir şeyi özlemek mide bulantısı gibi geçmek bilmez, sürekli hissettirir kendini..
hepsini..
insan gördüğünü unuturmuş ama dokunduğunu, kalbine resmettiğini unutamazmış.. öyle demişti,
öyleymişte gerçekten..
annemle son vedalaşmamız da çocukken bana yaptığı gibi vedalaştım.. çok çoook özlediğimde kapatırım gözlerimi, boşlukta dolanır ellerim yüzündeki gibi..
oluşan duygu nedir derseniz, olmayan bir şeyi özlemek mide bulantısı gibi geçmek bilmez, sürekli hissettirir kendini..
devamını gör...
sıfır takipçisi olan bir yazarı ciddiye almak
takipe takip. hashtag takip diye başlık açılırsa şaşırtmayacak başlık. yav iki dakka rahat durun dedirten durum
devamını gör...
shekil cocuq
kıro, keko, hırbo, zonta, maganda.
devamını gör...
gece gece canının tatlı istemesi
akşamdan beri tarçınlı su, tarçınlı çayla atlatmaya çalıştığımdır, hatta tarçın çubuğunu da yiycem galiba geçmezse, yer elması haşlayıp yedim, diyetimde meyve yok meyve de yedim ama canım kağıt kurabiye, un kurabiyesi, kek, şekerpare, çikolata, çikolatalı pasta gibi şeyler istiyor, sabah kuş gibi hafif kalktığımda iyiki diyeti bozmamışım diyorum ama gece sıkılınca tatlısız çay içmek, tatlı yemeden atlatmak çok zor.
devamını gör...
sen gel diyorsun
uzak mesafe ilişkisi yaşayanların dinlemesi muhtemel olan parçadır. bazen yanında hissettirir bazen çok uzakta.
devamını gör...
barış murat yağcı'nın şarkı çıkarması
arkadaşlar her ağzı olan şarkı çıkarmak zorunda değil bu konuda bir anlaşalım önce.
devamını gör...
osmanlıca bilen yazarlar
dede mezarı okunur.
devamını gör...
15 yaşında çocukların evlenmesine insan hakkı demek
15 yaşında ki bir çocuğun (altını çizmemiz gerekli 'çocuk') vücudu yetişkin bir insan görünümü verebilir lakin düşünceleri ve karakteri tam yerine oturmamış hala kendisini bir arayış içerisindeyken evlilik kurumuna dahil olması bunun bide isteği üzerine olarak savunmaya geçilmesi. gerçekten iğrenç insanlar başımızda çok üzülüyorum.
devamını gör...
yazarların normal sözlük’te yazma nedenleri
acılar...
mutsuz geçen çocukluğum...
kelimelere dökerek içimde katran karası olan hüzünlerimi, biraz olsun sulandırmış oluyorum...
yazmak, günden güne iyileşmeme yardımcı oluyor...
benimle aynı yollardan geçenlerle duygudaşlık yapmak...
anlaşılma ihtiyacımı gidermek...
bir derdi olan yazar...
dertsiz birinin yazdığını görmedim ben...
derdini anlatmanın en güzel yoludur yazmak...
zihni berraklaştırıp karar vermeyi kolaylaştırıyor...
hayata dair yol haritası çıkartmamı sağlıyor...
kelimeler, hep en iyi dostum oldu...
önceleri sadece okurdum, hiç yazamazdım...
okuduğum yazılarda kendi duygularımı parça parça bulur,
"vay be dünya üzerinde benimle aynı şeyleri hisseden birileri varmış"
diyerek acımı az da olsa hafifletirdim...
sonra baktım ki içimdeki acılar beni dürtüyor, kelimeler teker teker dışarı çıkmak için beni dürtüyor...
akabinde, yazmaya başladım, yazdım, yazdım, durmaksızın yazdığım, gözyaşlarımın sicim gibi aktığı,
aşırı yağmurlu günlerde arabada giderken sileceklerin yağmur sularına yetişemediği gibi,
benim de gözyaşlarım o kadar çok aktı ki yazılarımın çoğu okunamaz hale geldi..
sırf gözyaşlarımdan oluşan günlüklerim oldu, o da yetmezmiş gibi annem o günlükleri bulup yaktı,
"hatırda kalmaz, satırda kalır, yazma" dedi, yazmamı engelledi...
onun yüzünden yıllarca yazmadım, küstüm kaleme kağıda... *
bir gün baktım ki içimdeki acı halen taze, ne yapsam geçmiyor...
annem kusura bakma ben yine yazmaya başladım...
açtığın yaralar ancak böyle kapanmaya başlıyor...
hep dersin ya "insanlara faydalı olalım", oluyorum işte...
yazarak faydalı oluyorum işte...
yazdığım yazıları/tercüme ettiğim makaleleri okuyup
"yüreğimde bir yerlere dokundunuz, çok teşekkürler" diyorlar...
hani hep "üzerinde ölü toprağı serpilmiş gibisin" dediğin o kızın,
artık o toprağı üzerinden atmaya başladı...
senin gibi olmamı hiç istemezdin,
ben yazarak kendim olma yolunu seçtim işte, daha ne olsun...
mutsuz geçen çocukluğum...
kelimelere dökerek içimde katran karası olan hüzünlerimi, biraz olsun sulandırmış oluyorum...
yazmak, günden güne iyileşmeme yardımcı oluyor...
benimle aynı yollardan geçenlerle duygudaşlık yapmak...
anlaşılma ihtiyacımı gidermek...
bir derdi olan yazar...
dertsiz birinin yazdığını görmedim ben...
derdini anlatmanın en güzel yoludur yazmak...
zihni berraklaştırıp karar vermeyi kolaylaştırıyor...
hayata dair yol haritası çıkartmamı sağlıyor...
kelimeler, hep en iyi dostum oldu...
önceleri sadece okurdum, hiç yazamazdım...
okuduğum yazılarda kendi duygularımı parça parça bulur,
"vay be dünya üzerinde benimle aynı şeyleri hisseden birileri varmış"
diyerek acımı az da olsa hafifletirdim...
sonra baktım ki içimdeki acılar beni dürtüyor, kelimeler teker teker dışarı çıkmak için beni dürtüyor...
akabinde, yazmaya başladım, yazdım, yazdım, durmaksızın yazdığım, gözyaşlarımın sicim gibi aktığı,
aşırı yağmurlu günlerde arabada giderken sileceklerin yağmur sularına yetişemediği gibi,
benim de gözyaşlarım o kadar çok aktı ki yazılarımın çoğu okunamaz hale geldi..
sırf gözyaşlarımdan oluşan günlüklerim oldu, o da yetmezmiş gibi annem o günlükleri bulup yaktı,
"hatırda kalmaz, satırda kalır, yazma" dedi, yazmamı engelledi...
onun yüzünden yıllarca yazmadım, küstüm kaleme kağıda... *
bir gün baktım ki içimdeki acı halen taze, ne yapsam geçmiyor...
annem kusura bakma ben yine yazmaya başladım...
açtığın yaralar ancak böyle kapanmaya başlıyor...
hep dersin ya "insanlara faydalı olalım", oluyorum işte...
yazarak faydalı oluyorum işte...
yazdığım yazıları/tercüme ettiğim makaleleri okuyup
"yüreğimde bir yerlere dokundunuz, çok teşekkürler" diyorlar...
hani hep "üzerinde ölü toprağı serpilmiş gibisin" dediğin o kızın,
artık o toprağı üzerinden atmaya başladı...
senin gibi olmamı hiç istemezdin,
ben yazarak kendim olma yolunu seçtim işte, daha ne olsun...
devamını gör...
cüzdanda fotoğraf taşımak
eşimi tanıdığım andan beri hep cüzdanımda taşıyorum fotoğrafını.
devamını gör...
hem favlayıp hem de beğenen yazar
elime yapışmıyor, çok beğendiğimi ifâde edip takdir ediyorum "senin farkındayım,güzel tanım" diyorum.
devamını gör...
yazmak
ölümdür.
devamını gör...