çocukluğumda ve şimdi her bayram içimi kıpır kıpır eden sıcacık barış abi şarkısı.
her bayram bu şarkı gibi şeker tadında olsun.
edit: bütün barış manço kliplerini gözümü kırpmadan izleyebilirim. hareketler, tavırlar efsane.
devamını gör...

gerekli bütün ekipmanlar ile beraber gidilirse eğer evden bile rahat hissettiren aktivite. soğuğa daha dayanıklı çadırlar seçmek akıllıca olacaktır, fazla büyük olması gerekmez orta büyüklükte bir çadır yeterli hatta daha iyi bir tercihtir. sadece uyku tulumu rahat hissettirmez, sabah deli gibi bir sırt ağrısı ile uyanmak istemiyorsanız mat almayı unutmayın. kamp için özel olarak satılan matlardan tercih edin mümkünse çünkü pilates veya yoga matları ile aynı kalınlıkta değildir. ne olur ne olmaz konserve götürmek akıllıca olacaktır, şartlara güvenmeyin. merkeze çok uzak bir mesafede kamp yapacaksanız, gitmeden arabanızı kontrol ettirin orada sıkışıp kalmak hoş hissettirmiyor. mümkünse çakı hatta çok yönlü el baltaları almayı unutmayın. ip ne alaka demeyin ihtiyacınız olacak. mevsim farketmez, kalın kıyafetler götürün ve sinekleri kovmak için ilaç almayı unutmayın. kolay ateş yakabileceğiniz ama birden tutuşup yayılmayacak bir kaç madde götürmek makul olacaktır. arabayı kamp çadırınızdan biraz uzağa bırakın ve yiyeceklerinizi mümkünse arabada muhafaza edin. kamp yakınlarında yiyecek bulundurmak vahşi hayvanları oraya çekebilir. kamp için üretilen çantalardan kullanın çok daha fazla eşya alma kapasitesi vardır, birden fazla çanta götürmek yerine daha az çanta götürmek iyi bir tercih.
devamını gör...

dara antik kenti mardin’in 30 kilometre güneydoğusunda bulunan oğuz köyü'nde yer almaktadır. tarihte yukarı mezopotamya'nın en önemli yerleşim yerlerinden birisi olan dara, imparator anastasius'un (491-518) girişimleriyle 505 yılında, doğu roma imparatorluğu’nun doğu sınırını sasanilere karşı korumak için askeri amaçlı bir garnizon kenti olarak kurulmuştur.
kaya içine oyulan yapılardan oluşan ve geniş bir alana yayılan dara antik kenti’nin çevresi 4 kilometrelik bir surla korunmuştur. iç kale, kentin kuzeyinde ve 50 metre yüksekliğindeki tepenin üst düzlüğüne kurulmuştur. kent içinde kilise, saray, çarşı, zindan, tophane ve su bendi kalıntıları halen görülebilmektedir. ayrıca köyün etrafında tarihleri geç roma dönemi’ne kadar giden mağara evlere rastlanmaktadır.

dara antik kenti ziyaret saatleri yaz dönemi: 08:30-18:00

dara antik kenti ziyaret saatleri kış dönemi: 08:00-17:00

dara antik kenti tatil günleri: pazartesi
buradan
kafalar ekibinin mardin gezisinde muhteşem görüntüler görebilirsiniz izlemenizi tavsiye ederim
devamını gör...

kamer taradağlı
devamını gör...

eleştiriyi nasıl yaptığınıza bağlı. üslup çok önemli. eğer hadsiz bir üslub kullanırsanız eleştiriyi kabul etmemekle birlikte karşılığını da alırsınız.
devamını gör...

ıyiydi kötüydü farklı bir konu da, sayın topbaş amerikan hastanesinde yatıyormuş, orada vefat etmiş.
sayın süleyman soylu'nun annesi de sanırım koç üniversitesi hastanesinde yatıyor.
neden o çok övülen şehir hastaneleri değil de, özel hastaneler ?
bu vesileyle bu tespiti de ortaya koymuş olalım.
devamını gör...

üst edit: yazarken insana uzun gibi gelmiyor yazı ama bitip de geriye bakınca görüyorum ne çok yazdığımı. bu kadar uzun yazıların yeri değil belki burası ama maksat bilgi vermek olunca kendimi tutamıyorum. kusura bakmayınız baylar bayanlar!

gezegenimizin kendi ekseni etrafında dönerken sahip olduğu hız.

son günlerde bu hız, bir artışla gündeme geldi. bunun ne anlama gelebileceğine de değineceğim yazının sonunda.

konuya geçmeden önce küçük bir bilgi eklemek isterim. dünya'nın güneş sistemi içerisindeki 2 ayrı hızından bahsedebiliriz. bunlardan biri ekseni etrafında dönerken sahip olduğu, diğeri de güneş etrafında dolanırken sahip olduğu hız. bu iki kavram birbirinden "dönmek" ve "dolanmak" olarak ayrılır. başlığı uzatmamak adına eksen kelimesini işin içine katmadım ama dönüş dediğimizde anlaşılması gereken şey, kendi ekseni etrafında dönmek; güneş etrafında dolanmak değil.

bundan başka, galaksideki hızımız da var ama bu yazının konusu değil.

***

eğer tam kuzey kutup noktasından uzaya yükselip aşağıya, dünyaya bakabilseydiniz, onun saat yönünün tersinde, batıdan doğuya doğru döndüğünü görürdünüz. astronomide buna prograt yönde dönmek de deriz. bu hareketin hızı, ekvatorda yaklaşık olarak saatte 1670 kilometre. kutuplara doğru gidildikçe bu sayı azalır ve tam kutuplarda, yani 0 noktalarında açısal hız da 0 olur.

bahsi geçen 1670 km/s sabit bir sayı değil. uzaydaki her şey gibi, sistemimiz de sürekli bir değişim içerisinde ve dünya oluştuğu günden bu yana dönüş hızının bir kısmını kaybetmiş durumda. bunda başlıca neden, ay'ın yılda 3,8 cm kadar uzaklaşıyor oluşu ve dünyada oluşturduğu gelgit etkileri. eldeki verilerle yapılan hesaplamalara göre milyonlarca yıl önce 1 günün 23,5 saat sürdüğünü tahmin ediyoruz.

ayrıca çok büyük depremlerin, eriyen buzulların ve benzer doğal afetlerin de dönüş hızımızı etkilediğini biliyoruz.

bu şekilde devam ederse çok ama çok uzak bir gelecekte dünya'nın tamamen duracağını hatta belki de ters yöne doğru dönmeye başlayacağını da söyleyebiliriz.

***

sabit olmayan hızımız nedeniyle, tıpkı artık yıl kavramına benzer bir kavramımız daha var: artık saniye.

atom saati adı verilen hassas saatler bize, dönüş hızımızın milisaniye mertebesinde değişime sahip olabileceğini gösterdi.

1 milisaniye = 0,001 saniye

meydana gelen bu değişimler, tıpkı yıllara eklenen artık yıl olayında olduğu gibi saatlerimize ekleniyor ve biz yine 1 günü 24 saat olarak yaşıyoruz. artık saniyeler bugüne dek, yavaşlamadan kaynaklı olarak hep pozitifti. belirli zamanlarda yıllara eklememizi gerektiren bir sayı...

popsci'den alıntı. yazının yazıldığı yıl 2017:

--- alıntı ---

dünya’nın dönüş hızı azalmaya başladığından dolayı eklenmeye devam eden ekstra saniyeler rastgele yıllara değil, belirli yıllara ekleniyor; bunun nedeniyse güneş zamanıyla aynı hizada kalabilmek. bahsi geçen dönüş hızı bir saniyeye tekabül edecek oranlarda azalmamaya başladığından beri fazladan saniyelerin her sene veya düzenli aralıklarla eklenme zorunluluğu ortadan kalkmış durumda. utc ve güneş zamanı arasında oluşan farkın 0.9 saniyenin üstüne çıkma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımızda uluslararası dünya rotasyon ve referans sistemi (ıers) bu durumu saptıyor ve bahsedilen ekstra saniyeler bu uyarılar sayesinde ekleniyor. bu yıl eklenen saniyeyi saymazsak ıers, günümüze kadar 26 artık saniyeyi garip ve demode bir sistem aracılığıyla eklemiş durumda.

--- alıntı ---

***

geçenlerde yayımlanan bir araştırma, dünya'nın dönüş hızının yıllardır bilindiği gibi azalmayı bırakıp ufak bir artışa geçtiğini gösterdi. bu da ortaya negatif bir "artık" saniye durumu çıkarmış oldu. yani her zaman yapılan işlemin tersini yapmamızı gerektirecek.

***

dönüşümüz hızlanmaya devam ederse ne olur?

bu şekilde küçük artışlarla devam ettiği sürece hemen hemen hiçbir şey. en azından kısa vadede...

***

eğer aksine, hız bir anda, yüksek miktarlarda artarsa bu biraz daha karışık işlere yol açar.

öncelikle uydular bundan etkilenir çünkü bunların bazıları dünya ile eşzamanlı olarak dolanıyor çevremizde. bunu bozarsak, iletişim alanında kesintiler olur. gezegenin sahip olduğu merkezkaç kuvveti değişir, eğer çok büyük bir hızlanma söz konusu ise biyolojik saatlerimiz buna adapte olmakta zorlanır. jet akımı dediğimiz olaylarda sıkıntılar çıkar, mesela kasırgalar çok hızlı döneceğinden daha enerjik ve yıkıcı olur. kıyılar, hatta iç kesimler özellikle de ekvator yakınındakiler sular altında kalır. son derece büyük depremler ortaya çıkar.

sonuç olarak hızda dalgalanmalar olağan şeylerdir ve bu nedenle de en azından şu an endişelenmenizi gerektirecek bir durum yok.
devamını gör...

belirsizlik..
devamını gör...

3,5 saatlik yayın ne be kardeşim emeğe bak.

benjo*, sesinle evlenebiliyor muyuz?
devamını gör...

chpden istifa eden denizli milletvekili teoman sancar başlıktaki ifadeyi kullanmış.
kendisine kaset kumpası kurulduğunu iddia eden milletvekili, kendisinin olduğu iddia edilen görüntülerle şantaja uğradığını da söylemiş.
çok çirkin tabii, eğer bir şantaj montaj varsa asla kabul edilemez, herkes suçunun cezasını çekmeli.
bu eşcinsel olmadığımı ispat edeceğim söylemi ise aşırı sarkastik. nasıl yaa? eşcinsel değilim dediği anda konu kapanır, bunun ispatı mı olur?
ayrıca eşcinsel olmak kişinin hayatta sahip olduğu tüm titrlerden ötedir. kimse kimsenin özel yaşamında ne yaşadığına karışmamalı ve bu yönde suçlamalarda bulunmamalıdır.
bana ne, sana ne, size ne?

şuradan bakabilirsiniz
devamını gör...

leyla erbil tarafından alışılmadık biçimlerde kullanılan noktalama işareti. eserlerinde virgüllü soru işareti, virgüllü ünlem ve üç virgül gibi kendisine has noktalama işaretlerine rastlamak mümkündür.
devamını gör...

macar yazar antal szerb'in 1934 yıllarında yayınladığı eser. katartik korku yaratılarak muhteşem bir fantezi-dedektiflik kurgusu ortaya çıkarıyor szerb. 1920'lerin sonunda londra'da bir süre yaşamış olan szerb kendi anılarından ve gözlemlerinden yola çıkarak yazıyor eseri bundan ötürü bir macar entelektüelinin gözünden dönem ingiltere'sini görebilme şansı tanıyor. 1933 yıllarında geçen hikaye ingiltere'de yaşayan jános bátky'nin etrafında dönüyor. bátky otuz yaşlarında, on yedinci yüzyılın ingiliz mistiklerini inceleyen macar bir entelektüel olarak sunulmuş szerb tarafından.

efsaneden haberdar olmasını sağlayan gwynedd kontu ile tanışan bátky daha sonra maloney aracılığı ile osborne pendragon ile iletişim kuruyor ve olay örgüsü yavaş yavaş fantastik bir hal almaya başlıyor. aslında hiç göründüğü gibi olmayan karakterler, gizem dolu olay örgüsü ve gerçek bir sanatçının elinden çıkmış olan gotik atmosfer ile türünün en başarılı işlerinden biri ama aynı anda hem gotik roman hem hayalet hikayesi hem romantik hem ingiliz kır evi romanı olarak değerlendirilen bu eser özünde parodi hayalet hikayesi ve antal szerb'in birleşik krallık'ta bulunan tüm ingiliz, irlandalı ve galliler ile açıkça alay ediyor.


"i believe you even speak sanskrit."
"fluently," i replied. but she believed that too.
"and you must surely know the russian novelists. tell me something about dostoevsky or béla bartók. i've a friend who never stops talking about them."
"i never met bartók," i said, untruthfully, shocked at her ignorance. "but ı knew old dostoevsky really well. he and my father were at primary school together, and he often came for supper. he had a beard like pierce gwyn mawr's."
devamını gör...

konuşurken, özellikle kelime sonlarındaki türkçe karakterleri söyleyemediği için yapay zekâ sandığım bir acayip kişi.

"ankara'ya kar yağdi."
"dünyayi saran efsane cuma çılgınlıği türkiye'ye de sıçradi."
gibi tuhaf cümleler kuruyor. trt türkçesi diye bir tabirin türediği yıllardan, kendi dilindeki kelimeleri telaffuz edemeyen tiplerin türediği yıllara... böyle bir konuda bile geri gitmeyi nasıl başardı bu medya?
devamını gör...

türkçeye "gerizekalılar" olarak çevrilebilen lars von trier filmi. dogma 95 akımına sadık kalınarak çekildiğinden filmin pek izlenesi olduğunu düşünmüyorum. ama filmin belli başlı kazanımları da mevcut. nitekim lars von trier izlemekteyiz. olmaz olur mu?

devlet kuramıyla alakalı upuzun yazabilirim de fakat temel olarak söylemek istediğim şu: her toplum dayatmış olduğu normlara göre şekillenir, aksi şekilde davranmanın toplumda yeri yoktur.

hikayemizde ise bu normlara bir yandan karşı çıkan ama bir yandan da o normlar içerisinde yaşamakta olan kimseleri görüyoruz. bir grup insan; geri zekalı gibi davranıyorlar. onları taklit ederek eğleniyorlar. açıkçası bir felsefeye sahip olsalar da grup üyeleri pek de bilinçli hareket etmiyor. amaçları eğlenmek. her türlü yasağı çiğneme isteğiyle yanıp tutuşuyor gibi hepsi.

filmdeki orgy sahnesine getirilen eleştirileri haksız buluyorum. filme uygun olmuştu ve illaki gösterilmeliydi bunlar.

ve birçok sahne bize eğlenmekten başka dertleri olmayan insanları gösteriyor. içlerindeki saf aptalı ortaya çıkarmaya oynuyorlar. deli gibi davranıyorlar ve bunun da savunuculuğunu yapıyorlar.

filmin müziği de camille saint-saens'dan: *


puanım: 2,5/5
devamını gör...

#947796 yazıyorsunuz ama yazmak için. iyi dileklerde bulunmak istiyorsanız neden sevmediğinizi belirtiyorsunuz, sevmediğiniz adam hakkında neden yazıyorsunuz ya da neden bu başlıktasınız? bazı yazılar kotayı doldurmak için yazılmış gibi oluyor amaçsız.
devamını gör...

hep destek, tam destek! dediğim kampanya.
devamını gör...

hamdolsun bugün de hacı dayılara benzediğimi öğrendiğim ibretlik tespitlere konu olan erkektir.*
devamını gör...

jean paul sartre var olduğunun anlamını hiçbir şeyde bulamamaktadır.deniz kıyısında elinde tuttuğu taşla birlikte korkunç bir bulantı hissediyor ve o andan itibaren bu bulantı peşini hiç bırakmıyor.etraftaki her şey anlamsız,değersiz,fazla geliyor. bulantılarla ve varlığını anlamlandırmakla geçen günlerini anlatıyor. ‘hiçbir şey.var olmuş.’diyerek anlattığı bir günü bile mevcut.’varoluş üzerinde düşündüğümü sandığımda aslında hiçbir şey düşünmemiş olduğumu söyleyebilirim, kafamın içi bomboştu ya da tek bir sözcük vardı ,varlık sözcüğü. diyerek içindeki sıkıntıyı bana net bir şekilde geçirdiğini düşündüğüm kitap . düşünmeyi durdurmak istediğini söylediği bir bölümde de zaten içindeki derin sıkıntıyı hissettiriyor.kitabı bitirince günlerce üstüne düşünebileceğiniz cümleler mevcut.
devamını gör...

pandeminin bana kazandırdığı tek ve belki de en güzel alışkanlık günlük hayatta ziyaret etmeyi sevdiğim her yerin sanalını bulup buralara dadanmak oldu diyebilirim. bu nedenle ne kadar tarihi ve mimari yapı, resim sergisi, fotoğraf galerisi, online tiyatro vs varsa hepsine sarmış durumdayım.
eskiden bakıp geçtiğim resimlerin her bir ayrıntısının aslında ne kadar ince anlamları olduğunu keşfettikçe sanata olan saygım artıyor. işte şimdi yine minik ayrıntıların ince anlamlar barındırdığı bir resmi bırakıyorum buraya.
eserin ismi falcı, ressamı ise georges de la tour
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu eser aslında 1630 yılında tamamlanmış ancak taa 1960 yılında keşfedilerek metropolitan müzesi koleksiyonuna dahil edilmiştir. sağ üst köşede görmüş olduğunuz imza ressamın adını ve yerini söyler bize.
resmimizin baş karakteri fal baktıran ve muhtemelen burjuva sınıfına dahil olan çok genç bir adamdır. yanındaki çingene kadına el falı baktırmakta ve bu esnada yüz ifadesinden anladığımız kadarıyla temkinli ve tedirgin davranmaktadır.
el falı bakan çingene kadının elinde genç adamdan aldığı madeni para bulunmaktadır. birazdan fal bakmaya başlayacak olan yaşlı kadın ve fal baktıracak olan genç adamın çevresindeki kadınlara dikkat edersek genç adamın talihsiz bir durumda olduğunu söyleyebiliriz. çünkü genç adam soyulmak üzeredir.
en soldaki kadın genç adamın cebinden para kesesini çekmeye çalışmakta, el falı bakan çingenenin yanındaki kadın ise genç adamın madalyonunu kesmeye çalışmaktadır. madalyonu keserken bir yandan genç adamı izlemekte ve asla renk vermemektedir.
resim sanki bir resim değil de bir tiyatro sahnesinden alıntılanan bir görüntüyü andırmaktadır. öyle ki herhangi bir aksilikte her şeyin büyüsü bozulacak genç adam içinde bulunduğu tuzağı anlayacaktır. karakterlerin içinde bulundukları rolleri bu kadar güzel taşımaları resmi ayrı güzel kılmaktadır.
bu ve bunun gibi bir sürü resmin detaylı analizi için şu sayfayı ziyaret edebilirsiniz: sanata gider
devamını gör...

o benim işte.
zeze’ ye çok ağladım şeker portakalında.topkapı fatih arası minibüsteydim.okula vardığımda herhalde gözlerim hafiften şişmişti.
gerek yok tabii bu kadar hassas olmaya, hayat yorar insanı yoksa.
annem gibi olsam mesala; ama ne çare.düğün,dernek cenaze, film demeden kocaman yaşlar akıtan babama benzemişim.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim