fatih
istanbul'un merkezi olan şehzadebaşı'nı içinde barındıran istanbul'un en eski ilçesi ya da ta kendisi diyebiliriz.
--- alıntı ---
sözlü rivayetler ki bazı kaynak kitaplarda bunu doğrulamaktadır. mimar sinan şehzadebaşı cami'yi öyle bir yere yapmak ister ki aynı zamanda istanbul’un tam merkezinde yani ortasında olsun. işte suriçi'nden ölçüm yaparak istanbul’un tam ortasının burası olduğunu tespit eder ve buraya bu mavi granit taşı kor. o’na göre burası istanbul’un ortasıdır.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
sözlü rivayetler ki bazı kaynak kitaplarda bunu doğrulamaktadır. mimar sinan şehzadebaşı cami'yi öyle bir yere yapmak ister ki aynı zamanda istanbul’un tam merkezinde yani ortasında olsun. işte suriçi'nden ölçüm yaparak istanbul’un tam ortasının burası olduğunu tespit eder ve buraya bu mavi granit taşı kor. o’na göre burası istanbul’un ortasıdır.
--- alıntı ---
devamını gör...
bir öz eleştiri yap
hiç kimse göründüğü gibi değil biraz dikkat et.
devamını gör...
kafa terlemesi
bende şükür ki olmayandır ama dudak kısmı çok terliyor doğal olarak.
devamını gör...
yeşillendirmenin normal sözlük karşılığı
(bkz: vitaminlendirmek). beğenenler beni vitaminlendirebilir. (turuncu-> portakal-> vitamin) . ( tamam, vurmayın. en azından denedim)
edit : +bkz
edit : +bkz
devamını gör...
zippodan çıkan çınn sesi
nickini okumamla kulağımda ses yankılatan yazar. her seferinde, sekmiyor. zınn da olabilir.
devamını gör...
z kuşağı
tuketilen gidalarin ne kadar hormonlu hale geldigini alenen yuzumuze carpan kusak.
devamını gör...
tahammül edilemeyen insan özellikleri
tanımlardan anladığım kadarıyla genel görüş, bildiğini zanneden ego yüklü insanlar bir başkalarınca tahammül edilemiyor.
insan ay'a benzer. eğer ayın devirlerine bakarsanız, önce ince bir hilal şeklinde göründüğünü, sonra dolunay olana dek yavaş yavaş büyüdüğünü, daha sonra da yavaş yavaş başka bir hilal olana dek küçüldüğünü ve en sonunda da kaybolduğunu görürsünüz. ay, insanların bilgiyi yansıtması gibi size ışığı yansıtır. bizler de (aynen ay gibi) önce hilale sonra da bir dolunaya dönüştüğümüzde, egolarımız doludur. bir bilgiye sahip olduğumuzu sanırız ancak bu bilgi aslında saftır. kimseye ait değildir. tıpkı ayın ışığını güneşten ödünç alması gibidir. aslında ay, sadece güneşten aldığı ışığı yansıtmaktadır. ego ile yüklü olduğumuzda ayın ışıksız hali gibi olduğumuzu anlamak zorundayız. ay ve bizler sadece birer yansıtıcıyız. ego, bilgiden sorumlu değildir. ego bilgiyi bir çok yaratıcı yolla yansıtabilir, ancak bilginin kendisi saftır.
insan ay'a benzer. eğer ayın devirlerine bakarsanız, önce ince bir hilal şeklinde göründüğünü, sonra dolunay olana dek yavaş yavaş büyüdüğünü, daha sonra da yavaş yavaş başka bir hilal olana dek küçüldüğünü ve en sonunda da kaybolduğunu görürsünüz. ay, insanların bilgiyi yansıtması gibi size ışığı yansıtır. bizler de (aynen ay gibi) önce hilale sonra da bir dolunaya dönüştüğümüzde, egolarımız doludur. bir bilgiye sahip olduğumuzu sanırız ancak bu bilgi aslında saftır. kimseye ait değildir. tıpkı ayın ışığını güneşten ödünç alması gibidir. aslında ay, sadece güneşten aldığı ışığı yansıtmaktadır. ego ile yüklü olduğumuzda ayın ışıksız hali gibi olduğumuzu anlamak zorundayız. ay ve bizler sadece birer yansıtıcıyız. ego, bilgiden sorumlu değildir. ego bilgiyi bir çok yaratıcı yolla yansıtabilir, ancak bilginin kendisi saftır.
devamını gör...
sevgilinin geçmişi
şu an karşımda olan halini seviyorsam eğer gerçekten onu o yapan herşeyi ve evet geçmişini de seviyorum demektir. çünkü o geçmiş; doğruları, hataları, farkındalıkları onu şu an olduğu kişi haline getirmiş.
eğer şimdiki halini sevginize layık görüyorsanız geçmişine de kabullenmek gerekir.
eğer şimdiki halini sevginize layık görüyorsanız geçmişine de kabullenmek gerekir.
devamını gör...
alt komşumun 2 araba büyüklüğünde kartopu yapması rezaleti
çocukların büyük bir sevinçle kar beklemeleri oynamak için, büyüklerin manzaram bozulmasın sevdası.
devamını gör...
hipokampüs
beynin navigasyon merkezidir. uzaysal oryantasyonumuzun sağlanmasında etkilidir. gece yatağınızdan kalktığınızda ışıklar kapalıyken buzdolabının yerini bulmanız işte bunun sayesinde olur.
devamını gör...
ayet el-kürsi
bakara suresi 255. ayettir.
küçüklükten beri alışkanlık haline geldi, gece yatarken ve evden çıkarken yedi defa okumak. annemin az biraz okuma yazma öğrenince ilk eylemi bu duayı bize ezberletmek oldu çünkü, bu duanın gücüne inanması ile ilgili bir durum, hep bu duayı okumanın kişiyi her türlü kötülükten koruyacağını söyler durur, kaç yaşına geldim, hala evden çıkarken oku diye tembihler.
hem annemin tembihleri hem de ayetin anlamının güzelliği, ne zaman okusam içimin ferahlamasına sebep olur.
"allah ki, o’ndan başka ilah yoktur. o hayydır, kayyûmdur.
kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama.
göklerde ve yerdekilerin hepsi o’nundur.
o’nun izni olmadan katında kim şefaat edebilir?
o, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (hiçbir şey o’na gizli kalmaz.)
o’nun bildirdiklerinin dışında insanlar,
o’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler.
o’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez.
o, yücedir, büyüktür."
küçüklükten beri alışkanlık haline geldi, gece yatarken ve evden çıkarken yedi defa okumak. annemin az biraz okuma yazma öğrenince ilk eylemi bu duayı bize ezberletmek oldu çünkü, bu duanın gücüne inanması ile ilgili bir durum, hep bu duayı okumanın kişiyi her türlü kötülükten koruyacağını söyler durur, kaç yaşına geldim, hala evden çıkarken oku diye tembihler.
hem annemin tembihleri hem de ayetin anlamının güzelliği, ne zaman okusam içimin ferahlamasına sebep olur.
"allah ki, o’ndan başka ilah yoktur. o hayydır, kayyûmdur.
kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama.
göklerde ve yerdekilerin hepsi o’nundur.
o’nun izni olmadan katında kim şefaat edebilir?
o, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (hiçbir şey o’na gizli kalmaz.)
o’nun bildirdiklerinin dışında insanlar,
o’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler.
o’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez.
o, yücedir, büyüktür."
devamını gör...
fantastik edebiyat
idealizm ve realizm arasındaki ince çizgiden beslenir, çoğu zaman olanla olması gerekeni ve ya arzu edileni yan yana koyup bir sistem eleştirisi yapar.
ütopya ve distopyalarda kurgu ve mesaj biraz da öykülerin ve insancıllığın önüne geçer. örneğin körlük'ü okurken doktorla karısının arasındaki ilişkiye ya da başka bir karakterin öyküsüne odaklanamayız, zira içinde bulundukları durum ve baskın güçler tarafından dayatılan yeni sistem öyle soğuk bir gerçektir ki bunu çiğneyip hazmetmek çok daha büyük bir dikkat ister. keza mülksüzler, hayvan çiftliği...
diğer taraftan yüzyıllık yalnızlık, yüzüklerin efendisi gibi eserlerde yazar yine mesajını verir, ama bunu yaparken bu dünyanın bir yansımasını yaratır ve büyülü gerçeklikle bezer, mesajın öykünün önüne geçmesine genellikle izin vermez.dolayısıyla çoğu kez böyle bir eseri bitirmeye yakın ve ya bitirdiğimiz esnada kafamıza bir şeyler dank eder.
şimdi bu türlerin hepsi işlerine geldiği kadarıyla fantazyayı kullandığına göre aralarındaki fark nedir diye düşünecek olursak, ütopyaların ve distopyaların beyin kıvrımlarımızla ve eleştirel bakış açımızla, yüksek fantazyaların ve alegorilerin daha ziyade hayal gücümüzle uğraştığını söyleyebilmek mümkündür. (elbette bu demek değil ki ütopyalar hayal gücümüzü, yüksek fantazyalar eleştirel bakış açımızı siktir ediyor. burada öncelik sıraları önemli)
ütopya ve distopyalarda kurgu ve mesaj biraz da öykülerin ve insancıllığın önüne geçer. örneğin körlük'ü okurken doktorla karısının arasındaki ilişkiye ya da başka bir karakterin öyküsüne odaklanamayız, zira içinde bulundukları durum ve baskın güçler tarafından dayatılan yeni sistem öyle soğuk bir gerçektir ki bunu çiğneyip hazmetmek çok daha büyük bir dikkat ister. keza mülksüzler, hayvan çiftliği...
diğer taraftan yüzyıllık yalnızlık, yüzüklerin efendisi gibi eserlerde yazar yine mesajını verir, ama bunu yaparken bu dünyanın bir yansımasını yaratır ve büyülü gerçeklikle bezer, mesajın öykünün önüne geçmesine genellikle izin vermez.dolayısıyla çoğu kez böyle bir eseri bitirmeye yakın ve ya bitirdiğimiz esnada kafamıza bir şeyler dank eder.
şimdi bu türlerin hepsi işlerine geldiği kadarıyla fantazyayı kullandığına göre aralarındaki fark nedir diye düşünecek olursak, ütopyaların ve distopyaların beyin kıvrımlarımızla ve eleştirel bakış açımızla, yüksek fantazyaların ve alegorilerin daha ziyade hayal gücümüzle uğraştığını söyleyebilmek mümkündür. (elbette bu demek değil ki ütopyalar hayal gücümüzü, yüksek fantazyalar eleştirel bakış açımızı siktir ediyor. burada öncelik sıraları önemli)
devamını gör...
cüda
'çok sevilen bir şeyden ayrı kalmak' anlamına gelen sözcüktür.
devamını gör...
gider
'harcama' anlamına da gelen sözcüktür.
devamını gör...
sabah yapılan ilk iş
kahve suyu koyup lavaboya gitmek.
devamını gör...
kleopatra plajı
alanya kalesi'nin eteklerindeki plaj, etrafı kayalarla kapatılmış bir havuza benziyor. efsaneye göre, romalı bir general, alanya'yı mısır kraliçesi kleopatra'ya hediye etmiş. o da sık sık bu plajda denize girermiş.
devamını gör...
almond blossom
vincent van gogh'un 1890 yılında tamamladığı ''çiçek açan badem ağacı'' adlı tablosu.
van gogh'un kardeşi theo, 1890 ocak ayındaki mektubuyla ''sana söylediğimiz gibi ona senin adını vereceğiz, onun senin gibi kararlı ve cesur olmasını diliyorum'' yazarak yeğeninin doğduğunu ve adını vincent willem koydukları haberini müjdeler. ressam haberi aldıktan sonra yeğenine hediye olarak bu tabloyu yapmaya başlar.
tabloda badem ağacını mavi gökyüzü önünde, çiçeklenmiş halde görürüz. tomurcuklanan bu badem ağacı baharı ve yeni bir hayatı, yeğeninin doğuşunu temsil ediyor.
ressam, aynı yılın mayıs ayında kardeşinin yanına gidip tabloyu teslim eder. bundan 2 ay sonra, temmuz 1890'da hayatını kaybeder.
bu tablo ve van gogh'un resimleri, çizimleri ve mektuplarından oluşan koleksiyon 1925'te yeğeni vincent willem'e kalır. bu koleksiyonun halka açılması için büyük çaba sarfeden yeğeni, 1973'te amsterdam'daki van gogh müzesi'ni açtı. bu tablo da günümüzde müzede sergilenmekte.
tabloya baktıkça mavinin o güzel renginden mi, ağacın mükemmel çizilmiş çiçeklerinden mi bilmem, insanın içine umut doluyor. sevginin, umudun, yeni bir yaşamın tuvale bu kadar nahif bir şekilde aktarılması ressam hakkında bize çok şey söylüyor.
bugün vincent van gogh'un doğum günü.

kaynak
van gogh'un kardeşi theo, 1890 ocak ayındaki mektubuyla ''sana söylediğimiz gibi ona senin adını vereceğiz, onun senin gibi kararlı ve cesur olmasını diliyorum'' yazarak yeğeninin doğduğunu ve adını vincent willem koydukları haberini müjdeler. ressam haberi aldıktan sonra yeğenine hediye olarak bu tabloyu yapmaya başlar.
tabloda badem ağacını mavi gökyüzü önünde, çiçeklenmiş halde görürüz. tomurcuklanan bu badem ağacı baharı ve yeni bir hayatı, yeğeninin doğuşunu temsil ediyor.
ressam, aynı yılın mayıs ayında kardeşinin yanına gidip tabloyu teslim eder. bundan 2 ay sonra, temmuz 1890'da hayatını kaybeder.
bu tablo ve van gogh'un resimleri, çizimleri ve mektuplarından oluşan koleksiyon 1925'te yeğeni vincent willem'e kalır. bu koleksiyonun halka açılması için büyük çaba sarfeden yeğeni, 1973'te amsterdam'daki van gogh müzesi'ni açtı. bu tablo da günümüzde müzede sergilenmekte.
tabloya baktıkça mavinin o güzel renginden mi, ağacın mükemmel çizilmiş çiçeklerinden mi bilmem, insanın içine umut doluyor. sevginin, umudun, yeni bir yaşamın tuvale bu kadar nahif bir şekilde aktarılması ressam hakkında bize çok şey söylüyor.
bugün vincent van gogh'un doğum günü.

kaynak
devamını gör...
ucemak
hem günlük hem de ansiklopedik tanımlar girmektedir. her telden katkı sağlamaktadır.
durum incelemelerini tavsiye ederim.
içerik yönünden yeterli ve seri tanımlar giren (bkz: sözlükçü) lerdendir.
durum incelemelerini tavsiye ederim.
içerik yönünden yeterli ve seri tanımlar giren (bkz: sözlükçü) lerdendir.
devamını gör...
normal sözlük'ün 30 yaş üstü yazar kaynaması
sözlükte z kuşağı hakimiyeti olduğuna adımın fşa olduğu kadar eminim.
tamamen iftira olan başlıktır.
tamamen iftira olan başlıktır.
devamını gör...
hayatınız bir film olsaydı nickiniz ne olurdu sorunsalı
devamını gör...