sturm und drang
alman edebiyatında önemli bir yeri olan aydınlanma çağı içerisinde 20 - 30 yaşlarındaki genç kuşağın öncülük ettiği yeni bir siyasi akımdır.
almanca kelime anlamı olarak her ne kadar fırtına ve stres anlamında olsa da türkçemiz de; fırtına ve tepki, fırtına ve baskı, fırtına ve hücum, fırtına ve coşku şeklinde çevirilerine rastlaya bilmekteyiz.
deha çağı ya da deha devri olarak da bilinen bu döneme ismini veren klinger*in 'wirrwar ' isimli tiyatro eseridir. christoph kaufmann* tarafından bu eserin adı 'sturm und drang ' olarak değiştirilmiş ve bu döneme isim olmuştur. herder*in fragmanlarını yayımlamaya başladığı 1767 yılında başlayan bu dönem, goethe*nin 24 yaşında yazdığı götz von berlichingen* ve klinger'in kabale und liebe* drama oyunları ile doruk noktasına ulaşarak 1785 yılına kadar sürmüştür.
otuz yıl savaşları'ndan sonra alman imparatorluğu merkezi otoritesini kaybetmiş ve bunun sonucu olarak bir çok büyüklü küçüklü prenslikler oluşmuştur. prenslikler buyrukları altında bulunan insanlardan mutlak itaat beklemişlerdir. soyluların dışında kalan insanların yüksek vergi ve çeşitli ödeme yükümlülükleri vardı. elde edilen gelirler halkın refahı için değil, saray eğlencelerine, av partilerine, görkemli şatolara, askeri harcamalara ve hatta metreslere harcanmaktaydı. bu harcamalara yetmeyen parayı karşılamak için ülkenin gençleri yabancı ülkelere asker olarak satılmaya başlanmıştır. *
düşünsel açıdan bu akım, aydınlanma çağı’nın akıl egemenliğine karşı bir tepki olarak oluşmuştur. en belirleyici ilkesi, aydınlanma çağı'nın eleştirici mentalitesinden kurtulup dehayı, orijinal dahiyi ideal olarak kabul etmesidir. ideolojik olarak rousseau*nun fikirlerini temel alır. rousseau, sanat ve bilimde ki ilerlemelerin ahlakta iyileştirmeler getirmeyeceğini, uygarlığın yayılması ile toplumda zengin, yoksul, efendi ve köle gibi kavramların oluştuğunu, insanın doğal insanlığa yabancılaştığını savunmuştur. insanın ilkel insan yani doğa insanı olduğu zamanlarda daha mutlu yaşam sürdüğünü iddia etmiştir. saray geleneklerinden uzaklaştırılmış, yani antifedoal akılcı ama daha çok doğal bir toplum düzenine olan özlemi her seferinde vurgulamıştır.
rousseau'nun bu düşüncelerinden yola çıkan genç alman yazarlar doğa insanını insancıllık ülküsü olarak görmeye başlamışlardır. duygu ve sezgilerine göre hareket eden insan tipi makbuldür onlara göre. insanları kontrol eden iç mekanizma akıl değil kalptir. çünkü akıl düzen demektir, yasa ve kural koyar. bu bağlamda aklın egemenliği demek yasaların ve kuralların hakimiyeti demektir. oysa ki genç kuşak yasa ve kural tanımak istememekle birlikte aydınlanma çağının tek taraflı egemenliğinin kaldırılmasını istemekteydiler.
aydınlanma çağı'nda ki akılcılık kişileri tek yanlı olarak şekillendirmekteydi, insanlar yapay bir akıl mekanizması haline gelmişlerdi. çok yönlü doğa insanları tek yönlü meslek insanı haline gelmişti. bu kalıba giren insanların yaşamında duyguların ve doğal tepkilerin olabileceğinden söz edilemezdi. alman gençlere göre yaşamın özü yasa ve kural tanımayan bireysellikten geçmekteydi. akıl düzen demek oluyor ise yaşam da devrim anlamına gelmeliydi. bu görüşleri alışılagelmiş tüm değerlerin değişmesi anlamına gelen bir devrim niteliğindeydi. bu gençlerin istedikleri, insanı toplum içerisinde belli bir işlevi olan varlık statüsünden çıkarıp kişilik kazanmasının sağlanmasıydı. gençlere göre özgürlüğünü kazanan kişi toplumdan soyutlanmış olmaz aksine yükselmiş olurdu.
sturm und drang, aydınlanma çağı'nda mutlak egemen olan aklı insan doğasının protesto edişidir. akıldışılığın akılcılığa, duygu ve isteğin akla, kalbin kafaya başkaldırısıdır. demokratik ülkü olarak antifedoal bir devlet düzeni istemektedir. bu hareketin sanat anlayışını yeni yaşam duygusu ve doğa anlayışı belirleyecektir. deha devri sanatta özgürlük ve sanatçıda özgür dehayı arar. sanat kültür değil doğadır. bundan mütevellit yazarlar kişilerin doğasıyla ilgilenir. edebi ürünler çoşkulardan, duyguların harekete geçmesinden, tutkuların ve duyguların fırtınasından oluşmaktadır. böyle bir sanat icra edebilmek için eğitim önemli değildir. önemli olan deneyim görmüş yaşamdır, doğuştan dahiliktir. dahi olan yazar düşlem özgürlüğü ve yeteneği bulunan, eserini sezgisel verilere göre oluşturan kişidir.
burada irdelenen sanat anlayışı doğaldışılıklara karşı savaş verir. ulusal duyguların canlandırılmasını ön planda tutar. sturm und drang yazarları klopstock* ve lessing*in klassizmin yapaylığına ve kuralcılığına karşı başlattığı savaşı sürdürme yolunu izlemişlerdir. herder ve goethe bu akılcı biçime karşı iç biçim adında yeni bir biçim geliştirmiştir. gotik sanatı özgün alman sanatı olarak gören goethe bunu almanların hakiki ruh anlatımı olduğunu ve bir ihtiyaçtan doğduğunu savunur. gotik tarzda inşa edilen alman kilise ve katedralleri dış düzene sahip olmamakla birlikte organik bir bütünlük gösterir ve özgün karakteristik sanat eserleridir. karakteristik sanat gerçek ruh anlatısıdır ve hakiki sanat olarak değerlendirilir.
sturm und drang yazarları konu itibari ile aile içinde kardeş düşmanlığını ve baba oğul arasındaki trajik anlaşmazlıklara yer vermişlerdir. burjuva ve soylular arasında ki sınıf farklarını ve bunun burjuvanın aleyhine doğurduğu sonuçları eleştirisel olarak dile getirmiştir. eleştirilen bir başka konu ise geleneksel cinsel ahlak olmuştur.
her ne kadar 18-20 yıl civarında etkili olmuş olan bir dönem olsa da alman edebiyatının fransız klassizminden kurtulmasını ve almanların kendi karakterlerine uygun eserler ortaya çıkarmasını sağlamıştır. burjuva üstünlüğünden kurtulan sanat anlayışı ile alman edebiyatı daha evrensel alanda ererler vermeye başlamıştır.
*
devamını gör...
normal sözlük'te kurucu olunca yapılan ufak şımarıklıklar
kartvizit bastırdım ben, yani sipariş verdim yolda.
-ne iş yapmaktasınız?
-kurucuyum ben! evet kurucu bu da kartım, her türlü kurulum yapılır.
-ne iş yapmaktasınız?
-kurucuyum ben! evet kurucu bu da kartım, her türlü kurulum yapılır.
devamını gör...
zeytin ağaçları
bir (bkz: ahmet ali arslan) ve (bkz: şenceylik) düeti. bugün keşfettiklerimden. içimdeki canavarı anladım mı hâlâ bilmiyorum ya, hadi hayırlısı...
open.spotify.com/track/7muF...
~~incir sütü gibi tatlı ve baygın
bir yol vardı eskiden kaybettim kasten
gönül sılasına tam kavuşurken
ölmek korkusunu terkeyledim ben
sevdiklerinin karnını bıçakla açıp
kendini arayan gafil benmişim meğer
yaram berem hepsi fora
içimdeki limanlara
aşkımdan utanmadan yanaşmak varmış
zeytin ağaçları gibi gizlemeden hiçbir şeyi
içimdeki canavarı anlamak varmış
yaram berem hepsi fora
içimdeki limanlara
aşkımdan utanmadan yanaşmak varmış
zeytin ağaçları gibi gizlemeden hiçbir şeyi
içimdeki canavarı anlamak varmış
güneş gibi olmak diğer ihtimal
göremez yıldızları uykusu beyaz
öykünmek bi' yandan dolunaylara
tarifsiz eksiklikler hep bir kıymıkla
sevdiklerinin karnını bıçakla açıp
kendini arayan gafil benmişim meğer
yaram berem hepsi fora
içimdeki limanlara
aşkımdan utanmadan yanaşmak varmış
zeytin ağaçları gibi gizlemeden hiçbir şeyi
içimdeki canavarı anlamak varmış
yaram berem hepsi fora
içimdeki limanlara
aşkımdan utanmadan yanaşmak varmış
zeytin ağaçları gibi gizlemeden hiçbir şeyi
içimdeki canavarı anlamak varmış
yaram berem hepsi fora
içimdeki limanlara
aşkımdan utanmadan yanaşmak varmış
zeytin ağaçları gibi gizlemeden hiçbir şeyi
içimdeki canavarı anlamak varmış~~
open.spotify.com/track/7muF...
~~incir sütü gibi tatlı ve baygın
bir yol vardı eskiden kaybettim kasten
gönül sılasına tam kavuşurken
ölmek korkusunu terkeyledim ben
sevdiklerinin karnını bıçakla açıp
kendini arayan gafil benmişim meğer
yaram berem hepsi fora
içimdeki limanlara
aşkımdan utanmadan yanaşmak varmış
zeytin ağaçları gibi gizlemeden hiçbir şeyi
içimdeki canavarı anlamak varmış
yaram berem hepsi fora
içimdeki limanlara
aşkımdan utanmadan yanaşmak varmış
zeytin ağaçları gibi gizlemeden hiçbir şeyi
içimdeki canavarı anlamak varmış
güneş gibi olmak diğer ihtimal
göremez yıldızları uykusu beyaz
öykünmek bi' yandan dolunaylara
tarifsiz eksiklikler hep bir kıymıkla
sevdiklerinin karnını bıçakla açıp
kendini arayan gafil benmişim meğer
yaram berem hepsi fora
içimdeki limanlara
aşkımdan utanmadan yanaşmak varmış
zeytin ağaçları gibi gizlemeden hiçbir şeyi
içimdeki canavarı anlamak varmış
yaram berem hepsi fora
içimdeki limanlara
aşkımdan utanmadan yanaşmak varmış
zeytin ağaçları gibi gizlemeden hiçbir şeyi
içimdeki canavarı anlamak varmış
yaram berem hepsi fora
içimdeki limanlara
aşkımdan utanmadan yanaşmak varmış
zeytin ağaçları gibi gizlemeden hiçbir şeyi
içimdeki canavarı anlamak varmış~~
devamını gör...
babaların kızlarına hitap biçimleri
ağzından yavrum ya da kızım çıktığını bile sadece 1 2 kere duydum. muhtaç kalırsa ancak adımla seslenir. babasından güzel sözler duyanlar adına mutlu olduğum, kendi adıma üzüldüğüm bir an oldu.
devamını gör...
geceye bir söz bırak
ne kadar koşarsan koş, yetiştiğin sadece nasibindir.
devamını gör...
nabizade nazım
asıl adı ahmet nazım olan nabizade nazım; 1862 yılında nişantaşı’nda dünyaya gelmiş, çok küçük yaşta annesini ve babasını kaybetmiş, üvey anneler ve dadıların elinde büyümüş bir yazardır. salıpazarı feyziye ve beşiktaş askerî rüşdiyelerinde okumuş, buradan mühendishâne-i berrî idâdîsi’ne geçmiştir. 1884 yılında topçu mülâzım-ı sânîsi olarak girdiği erkân-ı harbiyye sınıfından 1887’de yüzbaşı rütbesiyle mezun olmuştur. bir süre mekteb-i harbiye'de matematik, topografya ve istihkam dersleri vermiştir. suriye'de, manastır'da, kaş'ta askeri görevler almıştır. 1891 yılında evlenmiştir, ancak evliliğinin ilk aylarında kemik veremi hastalığı dolayısıyla hayatını kaybetmiştir.
nabizade nazım'ın ilk yazısı 1880'de, nazım yalnızca 18 yaşındayken mühendishâne mektebi şâkirdânından a. nâzım imzasıyla vakit’te yayımlanır. mirat-ı alem, maarif, manzara berk, hazine-i evrak ve servet-i fünun dergilerinde ve tercüman-ı hakikat, mürüvvet gazetelerinde yazıları ve eserleri yayımlanmıştır.
1886 yılı öncesinde batılı tarzda şiirler yazsa da sonrasında yaşadığı dönemin genel temayülüne aykırı olarak sade ve doğal bir dille kaleme aldığı hikayeleri yayımlamaya başlamıştır. ilk uzun hikayesini-eser adı yadigarlarım'dır, eserde nazım kendi aşk hayatını ve biraz da çocukluk yıllarını anlatır-1886’da yayımlayan nazım, ölümüne kadar 7 uzun hikaye yayımlama fırsatı bulmuştur. uzun hikayelerinin yanında, 2 romanı, 3 şiiri ve dergi/gazetelerde yayımlanmış bir sürü eseri bulunur.
1890’ların istanbul’unu konu edindiği-aynı zamanda türk edebiyatının ilk psikolojik roman denemesi olan- zehra romanı ve köylülerin zor yaşam şartlarını ele aldığı karabibik adlı romanıyla türk edebiyatında realizm ve natüralizmin ilk temsilcilerinden biri olmuştur. realist/natüralist roman yazma sebebini karabibik romanı için yazdığı önsözde şöyle açıklar:
...
emile zola gibi, alphonse daudet gibi realistlerin yani gerçekçilerin romanları hep ahlaksızlıklarla doludur zannedenler, şu karabibik’i okuduklarında bu fikirlerini düzelteceklerdir sanırım. bu tarz romancıların gayeleri, insanlık olaylarını sadece insan yönünden inceleyip anlatmaktır.
...
hikaye kahramanlarını kendi düşüncelerince, kendi dillerince konuşturmak geçerli kurallardan olmasından dolayı ben de konuşmaları o doğal şekliyle kaleme aldım. böylece dilimize ve edebiyatımıza küçük bir hizmette bulundum sanırım. düşünceme göre dil her tarafta incelenmeli ve toplanıp bir araya getirilmelidir. ancak bu şekilde dilimiz düzeltilip iyileştirilebilir.
erken yaşta ölmeseydi muhtemelen çok daha güzel ve nitelikli eserlerini okuyabileceğimiz biraz ayran gönüllü, ama yeni şeyler deneyen ve yazılarını göz açıp kapayıncaya kadar okutan müthiş bir dili olan bir yazardı nabizade nazım. şu sıralar en sevdiğim yazarlardan biri olması sebebiyle bu bilgi tanımını yazmak istedim. nazım’ın eserlerini okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
nabizade nazım'ın ilk yazısı 1880'de, nazım yalnızca 18 yaşındayken mühendishâne mektebi şâkirdânından a. nâzım imzasıyla vakit’te yayımlanır. mirat-ı alem, maarif, manzara berk, hazine-i evrak ve servet-i fünun dergilerinde ve tercüman-ı hakikat, mürüvvet gazetelerinde yazıları ve eserleri yayımlanmıştır.
1886 yılı öncesinde batılı tarzda şiirler yazsa da sonrasında yaşadığı dönemin genel temayülüne aykırı olarak sade ve doğal bir dille kaleme aldığı hikayeleri yayımlamaya başlamıştır. ilk uzun hikayesini-eser adı yadigarlarım'dır, eserde nazım kendi aşk hayatını ve biraz da çocukluk yıllarını anlatır-1886’da yayımlayan nazım, ölümüne kadar 7 uzun hikaye yayımlama fırsatı bulmuştur. uzun hikayelerinin yanında, 2 romanı, 3 şiiri ve dergi/gazetelerde yayımlanmış bir sürü eseri bulunur.
1890’ların istanbul’unu konu edindiği-aynı zamanda türk edebiyatının ilk psikolojik roman denemesi olan- zehra romanı ve köylülerin zor yaşam şartlarını ele aldığı karabibik adlı romanıyla türk edebiyatında realizm ve natüralizmin ilk temsilcilerinden biri olmuştur. realist/natüralist roman yazma sebebini karabibik romanı için yazdığı önsözde şöyle açıklar:
...
emile zola gibi, alphonse daudet gibi realistlerin yani gerçekçilerin romanları hep ahlaksızlıklarla doludur zannedenler, şu karabibik’i okuduklarında bu fikirlerini düzelteceklerdir sanırım. bu tarz romancıların gayeleri, insanlık olaylarını sadece insan yönünden inceleyip anlatmaktır.
...
hikaye kahramanlarını kendi düşüncelerince, kendi dillerince konuşturmak geçerli kurallardan olmasından dolayı ben de konuşmaları o doğal şekliyle kaleme aldım. böylece dilimize ve edebiyatımıza küçük bir hizmette bulundum sanırım. düşünceme göre dil her tarafta incelenmeli ve toplanıp bir araya getirilmelidir. ancak bu şekilde dilimiz düzeltilip iyileştirilebilir.
erken yaşta ölmeseydi muhtemelen çok daha güzel ve nitelikli eserlerini okuyabileceğimiz biraz ayran gönüllü, ama yeni şeyler deneyen ve yazılarını göz açıp kapayıncaya kadar okutan müthiş bir dili olan bir yazardı nabizade nazım. şu sıralar en sevdiğim yazarlardan biri olması sebebiyle bu bilgi tanımını yazmak istedim. nazım’ın eserlerini okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
devamını gör...
konu neydi radyo yayını
çok sevdim. enerji uyumu bu olsa gerek. arkadaşlarımı gönülden kutluyorum .
devamını gör...
oyuncak
çocukların zaman geçirmesi ve belki de eğitilmesi için tasarlanmış sevimli nesnelerdir.
benim çok sayıda oyuncağım oldu çocukken. zengin bir ailenin çocuğu olduğum için değil sovyetler birliği yıkıldığı için. bu kadar büyük siyasi ve toplumsal bir olayın benim oyuncak zengini olmama neden olması size tuhaf gelebilir. ama aslında çok basit bir denklem.
sovyetler birliği yıkılınca kuzey doğuda bir yerlerde bir sınır kapısı açılınca fakir düşmüş insanlar doluştular şehre. şehri çok etkiledi bu durum. özellikle şehrin erkekleri bayram etti. bazıları benim gibi henüz erkekliğinin farkında olmayanlar için oyuncaklar, diğerleri içinse cinselliğin keşfiydi.
cinsellik konusuna çok girmeyeceğim ama oradan gelen kadınların hastalık taşıyacağını düşünen adamlar kadınların en kuytu yerlerine limon sıkarak hastalığı önlemeye çalışırken ben yeni oyuncaklarımla hayal gücümü coşturmakla meşguldüm.
ilk ve tek uzaktan kumandalı arabam da bu zaman benim oldu. ama ben şanssız bir adamdım her zaman. çocukken bile. lada samara marka müthiş uzaktan kumandalı arabalardan iki tane almıştı babam rus pazarından.
benimki mor kardeşiminki beyazdı. önce babam dilediğince oynadıktan sonra sıra bize geldi. kardeşim arabası ile şov yapmaya başladı hemen ben de niyetliydim. bir ayrton senna olabilirdim ama kumandanın arabayı ileri götürmesi gereken tuşuna basınca hiçbir şey olmadı.
kardeşim dere tepe düz gitmişken benim arabam olduğu yerde yaprağı bitmiş dana gibi kaldı. defalarca bastım düğmeye ama sonuç değişmedi.
benim arabam hayatına manuel olarak sürülen bir araba olarak devam etti. siz ölümlü dünya izlerken zafer’in uzaktan kumandalı arabası bozulduğunda gülüyorsunuz belki ama ben gülmem.
bozulan bütün oyuncaklar benim kardeşimdir.
benim çok sayıda oyuncağım oldu çocukken. zengin bir ailenin çocuğu olduğum için değil sovyetler birliği yıkıldığı için. bu kadar büyük siyasi ve toplumsal bir olayın benim oyuncak zengini olmama neden olması size tuhaf gelebilir. ama aslında çok basit bir denklem.
sovyetler birliği yıkılınca kuzey doğuda bir yerlerde bir sınır kapısı açılınca fakir düşmüş insanlar doluştular şehre. şehri çok etkiledi bu durum. özellikle şehrin erkekleri bayram etti. bazıları benim gibi henüz erkekliğinin farkında olmayanlar için oyuncaklar, diğerleri içinse cinselliğin keşfiydi.
cinsellik konusuna çok girmeyeceğim ama oradan gelen kadınların hastalık taşıyacağını düşünen adamlar kadınların en kuytu yerlerine limon sıkarak hastalığı önlemeye çalışırken ben yeni oyuncaklarımla hayal gücümü coşturmakla meşguldüm.
ilk ve tek uzaktan kumandalı arabam da bu zaman benim oldu. ama ben şanssız bir adamdım her zaman. çocukken bile. lada samara marka müthiş uzaktan kumandalı arabalardan iki tane almıştı babam rus pazarından.
benimki mor kardeşiminki beyazdı. önce babam dilediğince oynadıktan sonra sıra bize geldi. kardeşim arabası ile şov yapmaya başladı hemen ben de niyetliydim. bir ayrton senna olabilirdim ama kumandanın arabayı ileri götürmesi gereken tuşuna basınca hiçbir şey olmadı.
kardeşim dere tepe düz gitmişken benim arabam olduğu yerde yaprağı bitmiş dana gibi kaldı. defalarca bastım düğmeye ama sonuç değişmedi.
benim arabam hayatına manuel olarak sürülen bir araba olarak devam etti. siz ölümlü dünya izlerken zafer’in uzaktan kumandalı arabası bozulduğunda gülüyorsunuz belki ama ben gülmem.
bozulan bütün oyuncaklar benim kardeşimdir.
devamını gör...
kitap alıntıları
"kişi iyi şeylerle uğraştıktan sonra kötü biri olmaktan utanır. cesaret eğiticidir, bir bebek bile henüz öğrenmediği şeyleri duymaya ve söylemeye çalışır. bir kimse iyi şeyler öğrenirse, yaşlandıkça bunları korumayı sever. bu yüzden çocukları iyi eğitin."
"yaşamın rengi kısadır. bunu da kederlerle değil, olabildiğince mutlu sürmek gerekir."
yakarıcılar - euripides
"yaşamın rengi kısadır. bunu da kederlerle değil, olabildiğince mutlu sürmek gerekir."
yakarıcılar - euripides
devamını gör...
okuduğu kitaptaki cümlelerin altını çizen tip
vay babanın şarap çanağına, tespit s.çmak bu olmalı.
kitabın altını çizerek okuyan insan okuduğundan maksimum faydayı sağlamak için bunu yapmaktadır. kitap okurken maksimum fayda elde etmek isteyen insan da zaten bir kitap kurdudur ve kitap kurtları da asla kitaplarını başkaları ile paylaşmak istemezler. yani kendinden sonraki kullanıcıları önemsemezler çünkü kendinden sonra o kitabı kimse zaten kullanmayacaktır. kitaplarını paylaşmayacaklardır.
kitap okumakla arası olmayan insanlar bunları bilemez tabi.
not: bol cinsel deneyim için lütfen kitap altlarını çizmeyiniz!
kitabın altını çizerek okuyan insan okuduğundan maksimum faydayı sağlamak için bunu yapmaktadır. kitap okurken maksimum fayda elde etmek isteyen insan da zaten bir kitap kurdudur ve kitap kurtları da asla kitaplarını başkaları ile paylaşmak istemezler. yani kendinden sonraki kullanıcıları önemsemezler çünkü kendinden sonra o kitabı kimse zaten kullanmayacaktır. kitaplarını paylaşmayacaklardır.
kitap okumakla arası olmayan insanlar bunları bilemez tabi.
not: bol cinsel deneyim için lütfen kitap altlarını çizmeyiniz!
devamını gör...
sözlüğün en kaliteli 5 yazarı
1. doping
2. yaparken
3. hamile
4. kalan
5. pesmerge *
2. yaparken
3. hamile
4. kalan
5. pesmerge *
devamını gör...
artı sonsuzla eksi sonsuzun toplamı
matematik bilsek yazar mı olurduk ulan tepkisini vermeme sebep olmuş başlıktır.
devamını gör...
evi yanmayanlar keşke bizim de evimiz yansa diyecek
bir teselli cümlesi sanırım?
yere düşen dizleri kanayan çocuğa ağlarsan şeker almam demek gibi bir şey mi bu?
ah şu iletişememek ah şu uslüp bilmezlik ah şu ben makam sahibiyim istediğimi söylerimcilik ve ah şu bizim tepki bile veremeyişimiz.
her sabah uyandığımda diyorum ki acaba şuara sadece düşünerek hangi vatan hainliğini yaptım. sonra bakıyorum haznemde 3, 5 tık. çok şükür bugünde boş geçilmemiş diyorum.
nasıl oluyor da konuşanlar değil daha doğrusu neyse işte ben söylemeyeyim siz anlayın... biz konuşmayanlar, konuşamayanlar, sadece düşünebilenler ki sanıyorum yakında bununda bir karşılığı olacak yiyor bu yaftayı?
artık benim aklım almıyor. bir boşluğun içindeyim. sosyal medya kullanmıyor, tv izlemiyorum bu girdapta daha fazla can çekişmemek için. ama içim çekiliyor.
bu memelekti bu hale getirenlere ne denebilir? heh elinize sağlık(!)
yere düşen dizleri kanayan çocuğa ağlarsan şeker almam demek gibi bir şey mi bu?
ah şu iletişememek ah şu uslüp bilmezlik ah şu ben makam sahibiyim istediğimi söylerimcilik ve ah şu bizim tepki bile veremeyişimiz.
her sabah uyandığımda diyorum ki acaba şuara sadece düşünerek hangi vatan hainliğini yaptım. sonra bakıyorum haznemde 3, 5 tık. çok şükür bugünde boş geçilmemiş diyorum.
nasıl oluyor da konuşanlar değil daha doğrusu neyse işte ben söylemeyeyim siz anlayın... biz konuşmayanlar, konuşamayanlar, sadece düşünebilenler ki sanıyorum yakında bununda bir karşılığı olacak yiyor bu yaftayı?
artık benim aklım almıyor. bir boşluğun içindeyim. sosyal medya kullanmıyor, tv izlemiyorum bu girdapta daha fazla can çekişmemek için. ama içim çekiliyor.
bu memelekti bu hale getirenlere ne denebilir? heh elinize sağlık(!)
devamını gör...
65 yaş üstünün oy kullanmaması gerekliliği
bu ne saçma, sığ bir düşünce, o 65 yaş üstü dediğin insanlarda görmüş geçirmişlik var, tecrübe var. ıstisnalar elbette vardır ama istisnalardan dolayı bu çıkarımın yapılması mantıksız.
devamını gör...
sevdiğin herkese güvenmek
sevgi ile güven birbirine yakışan fakat birbirini gerektiren şeyler değildir.
devamını gör...
isimlerle ilgili genellemeler
tanıdığım tüm aleynalar şeytandı.
bekir ismindekiler de genelde konuşkan oluyor.
bekir ismindekiler de genelde konuşkan oluyor.
devamını gör...
yatakta kadının yapma dedikçe erkeğin hazza gelmesi
"hayır" demek, "hayır" demektir. bu tip hatalı tespitler; kadının hep istemiyor göründüğü ve zorlanmaktan hoşlandığı gibi bir algı oluşturuyor.
devamını gör...
sözlüğün bugün bize öğrettiği şeyler
eşine sevgilim diyen insanın garipsendiğini öğrendim...
devamını gör...