kaç gündür siftah yapamıyorum diyen esnafın intihar etmesi
bu ve bunun gibi olaylar intihar değil birer cinayettir. bu duruma sürükleyen iktidar ve o iktidara oy verenler de birer katildir.
devamını gör...
gençlerimize 3 mümkünse daha fazla çocuk öneriyoruz
"3 çocuk yapın ama nasıl bakacaksınız, nasıl okutacaksınız, nasıl yedirip içereceksiniz, nasıl büyüteceksiniz zerre umurumda değil." demek istiyor.
devamını gör...
antalya limanı'nın katarlılara satılması
ooo bizim liman da gitti o zaman. şeyhin yatları sığar mı ki?
liman demişken, atatürk'ün o meşhur sözünü hepimiz biliriz.
"geldikleri gibi giderler"
o sözü bir limanda, haydarpaşa limanı'nda, yaveri cevat abbas'a söylediğini hatırladım birden, çağrışım yapıverdi nedense.
liman demişken, atatürk'ün o meşhur sözünü hepimiz biliriz.
"geldikleri gibi giderler"
o sözü bir limanda, haydarpaşa limanı'nda, yaveri cevat abbas'a söylediğini hatırladım birden, çağrışım yapıverdi nedense.
devamını gör...
200 tl ile sigara yakan ablalar
saatlerce tokatlamak istediğim insanlardır
devamını gör...
robin williams
good will hunting (film)* ve dead poets society (film)* gibi birçok unutulmaz filmde oynayıp, canlandırdığı karakterlerle izleyene pozitif duygu yüklemesi yapan, buna rağmen şaşırtıcı bir şekilde 2014 yılında intihar edip aramızdan ayrılmış, amerikalı komedyen ve oyuncudur.
o captain! my captain!
o captain! my captain!
devamını gör...
safinaz
spagetti inceliğinde kollara sahip olan temel reisin yavuklusu. evlenseler oda kilo alır mıydı acaba diye insan düşünmüyor değil.*
devamını gör...
halkların kardeşliğini savunan kürtlerin 150 uygur isyanı
hayatımda bu kadar saçma bir şey duymadım. insanları evlerinden kovup o evlere başkalarını yerleştirirseniz buna tabii ki tepki gösterirler. bunun etnik kökenle ne alakası var. üstelik türkiye içinde milyonlarca suriyeliyi ağırlarken oraya uygurluları yerleştirmesinin ne mantığı var. yapılan şey bölgedeki kaosu arttırmaya sebep oluyor. o bölgeye o bölgenin 2010 yılındaki sahipleri yerleştirilmeli bir başkası değil. uygurluların ezilmiş halk oldukları doğru lakin bu onların başkalarının toprağını gasp edebileceği anlamına gelmez. söylediklerim dünyadaki bütün halklar için geçerlidir.
devamını gör...
sıfır takipçisi olan bir yazarı ciddiye almak
gördüğüm en boşşşş entrylerden biridir.
neden, takipçi sayısına göre mi konuşuyoruz insanlarla? ben biriyle bir fikri üzerinden muhabbet ediyorum bu sözlük ortamlarında. kaç takipçisi olduğu neden umurumda olsun ki?
neden, takipçi sayısına göre mi konuşuyoruz insanlarla? ben biriyle bir fikri üzerinden muhabbet ediyorum bu sözlük ortamlarında. kaç takipçisi olduğu neden umurumda olsun ki?
devamını gör...
spotlight effect
sosyal psikoloji'de yer alan ve sahne ışığı etkisi olarak da bilinen bir terim/ phenomena.
spotlight effect'e göre kişi kendisini merkeze alır ve etrafındakilerin kendi hareketlerine, tavırlarına, kısacası varlığına daha fazla dikkat edeceğini düşünür. yolda yürürken takıldığınızda herkesin sizi izlediğini ve bu olaya şahit olduğunu düşünebilirsiniz fakat olaya tanıklık eden kişi sayısı bir elin parmağını geçmeyecektir.
ya da sunum yapıyorsunuz diyelim, elinizin titremesini veya dilinizin sürçmesini az kişi fark edecek, fark etse bile saniyeler sonra unutacaktır. aslında bu spotlight effect'in en çok görüldüğü yaş grubu ergenlerdir. şimdi ortaokul-lise zamanlarınızı bir gözünüzün önüne getirin. eminim en ufak hareketinize dahi dikkat ettiğiniz ya da en ufak şeyde başkalarının sizi izlediğini düşündüğünüz için kızardığınız süreçleri muhakkak yaşadınız.
hayat, başkalarının gözündeki durumumuzu düşünüp kendimizi engellemek ve hareketlerimizi sürekli kontrol altında tutmaya çalışmak için çok kısa. zaten dediğim gibi en çok ergenlerde görülüyor ve gözlemlerime göre yetişkinlikte azalıyor. umarım dilediğimizce, kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde özgürce kararlar alabileceğimiz, yaptığımız hatalardan (kimseye zararı olmadığı sürece) rahatsızlık duymayacağımız, o sahne ışığını güzel özelliklerimizi aydınlatması için kullanacağımız bir ömür geçiririz.
spotlight effect'e göre kişi kendisini merkeze alır ve etrafındakilerin kendi hareketlerine, tavırlarına, kısacası varlığına daha fazla dikkat edeceğini düşünür. yolda yürürken takıldığınızda herkesin sizi izlediğini ve bu olaya şahit olduğunu düşünebilirsiniz fakat olaya tanıklık eden kişi sayısı bir elin parmağını geçmeyecektir.
ya da sunum yapıyorsunuz diyelim, elinizin titremesini veya dilinizin sürçmesini az kişi fark edecek, fark etse bile saniyeler sonra unutacaktır. aslında bu spotlight effect'in en çok görüldüğü yaş grubu ergenlerdir. şimdi ortaokul-lise zamanlarınızı bir gözünüzün önüne getirin. eminim en ufak hareketinize dahi dikkat ettiğiniz ya da en ufak şeyde başkalarının sizi izlediğini düşündüğünüz için kızardığınız süreçleri muhakkak yaşadınız.
hayat, başkalarının gözündeki durumumuzu düşünüp kendimizi engellemek ve hareketlerimizi sürekli kontrol altında tutmaya çalışmak için çok kısa. zaten dediğim gibi en çok ergenlerde görülüyor ve gözlemlerime göre yetişkinlikte azalıyor. umarım dilediğimizce, kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde özgürce kararlar alabileceğimiz, yaptığımız hatalardan (kimseye zararı olmadığı sürece) rahatsızlık duymayacağımız, o sahne ışığını güzel özelliklerimizi aydınlatması için kullanacağımız bir ömür geçiririz.
devamını gör...
suça meyilli erkeklerle takılıp şiddet görüyorum diyen kadın
kimsede demiyor ki it köpek neden it köpeklik yapıyor.
devamını gör...
kadınların efendi erkek yerine babası belli olmayan erkek tercihi
annesi olmayanı daha çok tercih ediyorlar. malum gelin-kaynana meseleleri...
devamını gör...
berkin elvan
ekmek almaya gitmediğini hepimiz biliyoruz. asıl sorun:polisin biber gazınu mermi gibi kafaya isabet atmaya çalışması, biber gazı kapsülü yere atılır amacı zarar vermek değil insanları dağıtmaktır.
ayrıca çocuk olduğunu fark ettiği birine bunu yapması ayrı bir vahşilik. çocuk bu kaldırım taşı bile atmaya çalışsa ne kadar atabilir? ne kadar zarar verebilir?
kapsül gözüne girip kör olan, ağzına gelip bütün dişleri kırılan insanlar vardı... ne desek boş. ortadoğu bura insanlar sadece zarar vermek istiyor.
ayrıca çocuk olduğunu fark ettiği birine bunu yapması ayrı bir vahşilik. çocuk bu kaldırım taşı bile atmaya çalışsa ne kadar atabilir? ne kadar zarar verebilir?
kapsül gözüne girip kör olan, ağzına gelip bütün dişleri kırılan insanlar vardı... ne desek boş. ortadoğu bura insanlar sadece zarar vermek istiyor.
devamını gör...
the sims 2
tüm ek paketleri yüklediğinizde the sims serisinin en güzel oyunu haline geliyor kendisi. nerede adını görüp bu oyunun varlığını hatırlasam*, çok geçmeden kendimi bilgisayar başında yeni bir aile yaratırken buluyorum. oyun gibi oyun.
devamını gör...
üniversitede ilk tanışılan kişiler
önceden tanışıklığın olan biriyle üniversitenin ilk günü karşılaşmak sayılıyorsa eski kocam.
yine, yeniden bir anıyla karşınızdayım sevgili kafadaşlarım. hazır mıyız?
şimdi efendim, sanki ben, şu lise bitsin bir daha kapısından geçmeyeceğim bu okulun diyerek 4 yıl boyunca gün saymamışım, sanki öss sonuçları açıklandıktan sonra yaz tatilinin bitmesini sabırsızlıkla beklememişim, büyümeye aceleci, üniversiteli olmayı erişilebilecek en havalı makam addetmiş bir insan evladı değilmişimcesine okul 2 ekim 2006 pazartesi günü açılmış olmasına rağmen çarşamba günü okula "teşrif edecek" kadar coolluğu saçma kurgulamış bir insandım ergenken, evvela onu söyleyeyim. burnum beş karış havada, bahçede çömez olduğumu belli etmeyeceğim diye tripten tribe hunharca savrulacak tutum ve davranışlar içerisinde, güneşli bir çarşamba öğleden sonrası banka çöküzlemiş sigara içmekteyken ben, birinin size gözünü dikmiş bakarken yaşadığınız o garip hissiyat vardır ya hani, heh işte onun içimde büyüdüğünü fark ettim. okuduğum kitaptan kafamı kaldırdım, sağa sola bakındım ve göz göze geldik. yani, tamam yakışıklı adamdı. ama açıkçası o esnada odaklandığım "ohooo dakka bir gol bir" g.t kalkmasıydı, itiraf ediyorum. döndüm kitabıma, hiç renk vermediğimi düşünerek, ama nabız hızlandı bir kere. miko durur mu? tekrar baktım o yana asla anlamadığım 3-5 satır daha okuduktan sonra; hala bakıyor. tek başına oturuyor, sigara içiyor ve o da ne, şimdi de gülümsüyor! o esnada, iç sesimin "allahım yarappim yaa" nidasını mı, yoksa yüz kaslarımın bana oynadığı "oha lan ben de mi gülümsüyorum acaba şu an" oyununu mu daha çok dert ettim tam anımsayamıyorum ama ok yaydan çıkmıştı artık yani, orası çok net. elimi ayağımı nereye koyacağımı falan karıştırdım bir süre. 3. sınıf kantin kahvesini banktan yere düşürdüm gibi gibi şeyler. bir daha baktım ki artık gülümsemiyor bildiğin gülüyor herif. sinirlendim tabi bu defa. asla pas vermeyeceğime, o gülümsemeyle kahkaha arasında, pisliğe çok da yakışan gerçek gülücük esnasında karar verdim. dedim bu ilk gün bakışması ile sınırlı kalacak adama son bir kez dikkatli bakayım bakalım neye benziyormuş ve fark ettim ki o anda, tanıyorum ben bir yerden bunu. haa mevzu buymuş. o da beni bir yerden tanıyormuş da bakıyormuş. ohh içim rahatladı diye telkinler telkinler üstüne, kalktım banktan yürümeye başladım buna doğru. o bana bakıyor, ben ona. yürüyorum dimdik. dümdük? aramızda 3-5 mt kaldı, o oturduğu yerde bi' toparlandı, ben yürümeye devam ediyorum, yana döndü, profilden baktım bir daha alıcı gözle, cıks değil. en son en az 6-7 yıl önce paten kaydığım, bizim sitedeki çocuk değil bu. çok benziyor ama değil yani. iş attı, ben de oltaya geldim, şimdi de tanışmaya gidiyorum. vazgeç kızım miko dedim ve hiçbir şey olmamış gibi önünden geçtim gittim yanındaki allahtan boş olan banka oturdum. saçmalığın dik alası. döndü bana baktı ne yapıyorsun der gibi, ben de ona tabi, ya sen o musun diye sordum, hahah o'yum sen de miko'sun dedi, gülüştük, kalktı yanıma geldi.
2 gün sonra sevgili olduk. 7 yıl sonra evlendik. 6 yıl sonra da boşandık. 4 ekim 2006'da açılan çember 18 haziran 2020'de kapandı. büyükmüşse demek.
yine, yeniden bir anıyla karşınızdayım sevgili kafadaşlarım. hazır mıyız?
şimdi efendim, sanki ben, şu lise bitsin bir daha kapısından geçmeyeceğim bu okulun diyerek 4 yıl boyunca gün saymamışım, sanki öss sonuçları açıklandıktan sonra yaz tatilinin bitmesini sabırsızlıkla beklememişim, büyümeye aceleci, üniversiteli olmayı erişilebilecek en havalı makam addetmiş bir insan evladı değilmişimcesine okul 2 ekim 2006 pazartesi günü açılmış olmasına rağmen çarşamba günü okula "teşrif edecek" kadar coolluğu saçma kurgulamış bir insandım ergenken, evvela onu söyleyeyim. burnum beş karış havada, bahçede çömez olduğumu belli etmeyeceğim diye tripten tribe hunharca savrulacak tutum ve davranışlar içerisinde, güneşli bir çarşamba öğleden sonrası banka çöküzlemiş sigara içmekteyken ben, birinin size gözünü dikmiş bakarken yaşadığınız o garip hissiyat vardır ya hani, heh işte onun içimde büyüdüğünü fark ettim. okuduğum kitaptan kafamı kaldırdım, sağa sola bakındım ve göz göze geldik. yani, tamam yakışıklı adamdı. ama açıkçası o esnada odaklandığım "ohooo dakka bir gol bir" g.t kalkmasıydı, itiraf ediyorum. döndüm kitabıma, hiç renk vermediğimi düşünerek, ama nabız hızlandı bir kere. miko durur mu? tekrar baktım o yana asla anlamadığım 3-5 satır daha okuduktan sonra; hala bakıyor. tek başına oturuyor, sigara içiyor ve o da ne, şimdi de gülümsüyor! o esnada, iç sesimin "allahım yarappim yaa" nidasını mı, yoksa yüz kaslarımın bana oynadığı "oha lan ben de mi gülümsüyorum acaba şu an" oyununu mu daha çok dert ettim tam anımsayamıyorum ama ok yaydan çıkmıştı artık yani, orası çok net. elimi ayağımı nereye koyacağımı falan karıştırdım bir süre. 3. sınıf kantin kahvesini banktan yere düşürdüm gibi gibi şeyler. bir daha baktım ki artık gülümsemiyor bildiğin gülüyor herif. sinirlendim tabi bu defa. asla pas vermeyeceğime, o gülümsemeyle kahkaha arasında, pisliğe çok da yakışan gerçek gülücük esnasında karar verdim. dedim bu ilk gün bakışması ile sınırlı kalacak adama son bir kez dikkatli bakayım bakalım neye benziyormuş ve fark ettim ki o anda, tanıyorum ben bir yerden bunu. haa mevzu buymuş. o da beni bir yerden tanıyormuş da bakıyormuş. ohh içim rahatladı diye telkinler telkinler üstüne, kalktım banktan yürümeye başladım buna doğru. o bana bakıyor, ben ona. yürüyorum dimdik. dümdük? aramızda 3-5 mt kaldı, o oturduğu yerde bi' toparlandı, ben yürümeye devam ediyorum, yana döndü, profilden baktım bir daha alıcı gözle, cıks değil. en son en az 6-7 yıl önce paten kaydığım, bizim sitedeki çocuk değil bu. çok benziyor ama değil yani. iş attı, ben de oltaya geldim, şimdi de tanışmaya gidiyorum. vazgeç kızım miko dedim ve hiçbir şey olmamış gibi önünden geçtim gittim yanındaki allahtan boş olan banka oturdum. saçmalığın dik alası. döndü bana baktı ne yapıyorsun der gibi, ben de ona tabi, ya sen o musun diye sordum, hahah o'yum sen de miko'sun dedi, gülüştük, kalktı yanıma geldi.
2 gün sonra sevgili olduk. 7 yıl sonra evlendik. 6 yıl sonra da boşandık. 4 ekim 2006'da açılan çember 18 haziran 2020'de kapandı. büyükmüşse demek.
devamını gör...
yazarların normal sözlük’te yazma nedenleri
en kısa haliyle söylemem gerekirse eğer burası bana iyi geliyo.
hiç düşünmezdim aslında böyle bi yere kaydolup tanım yazacağımı. kayıt olmamdan bu yana geçen zamana göre az tanımım var ama bu bile benim için büyük bi şey doğrusu. burası sayesinde çok güzel insanlarla tanıştım ve hepsi bana bi şey kattı, daha fazla insan tanımış ve çoğundan da bi şeyler öğrenmiş oldum.burada yazmaktan çok okumayı sevdiğim bi gerçek ve hep dile getiriyorum bunu ama gerçekten de sakin, herkesin fikirlerini düzgün bi biçimde ifade ettiği rahat bi ortam burası ki zaten beni en çok kendine çeken şey buranın nası böyle olduğuna dair olan merakımdı. burada yazıyorum çünkü insanların yazdıklarını okumayı seviyorum ve daha da güzeli yazdıklarımın okunduğunu bilmek beni mutlu ediyo. fırsatım varken; yönetime burayı kurdukları ve böyle bi ortamda yazma- okuma fırsatı verdikleri için teşekkür ederim. ayrıca beni takip eden, yazdıklarımı okuyan ya da oylayan, sohbetleriyle bana bi şeyler katan ve mutlu olmama katkı sağlayan herkese çok çok teşekkür ederim. *
hiç düşünmezdim aslında böyle bi yere kaydolup tanım yazacağımı. kayıt olmamdan bu yana geçen zamana göre az tanımım var ama bu bile benim için büyük bi şey doğrusu. burası sayesinde çok güzel insanlarla tanıştım ve hepsi bana bi şey kattı, daha fazla insan tanımış ve çoğundan da bi şeyler öğrenmiş oldum.burada yazmaktan çok okumayı sevdiğim bi gerçek ve hep dile getiriyorum bunu ama gerçekten de sakin, herkesin fikirlerini düzgün bi biçimde ifade ettiği rahat bi ortam burası ki zaten beni en çok kendine çeken şey buranın nası böyle olduğuna dair olan merakımdı. burada yazıyorum çünkü insanların yazdıklarını okumayı seviyorum ve daha da güzeli yazdıklarımın okunduğunu bilmek beni mutlu ediyo. fırsatım varken; yönetime burayı kurdukları ve böyle bi ortamda yazma- okuma fırsatı verdikleri için teşekkür ederim. ayrıca beni takip eden, yazdıklarımı okuyan ya da oylayan, sohbetleriyle bana bi şeyler katan ve mutlu olmama katkı sağlayan herkese çok çok teşekkür ederim. *
devamını gör...
18 mart 1915 çanakkale zaferi
zafer desek az gelir, destan desek yine az gelir, oyle bir savas oyle bir milli mucadeledir. oncelikle biraz savasi anlatayim; (oldukca uzun olacak)...
yaklasik 4 sene surecek olan 1. dunya savasi'na osmanli devleti, almanya'nin baskisiyla dahil olmustur. ingiltere ve fransa ozellikle istanbul'u ele gecirerek hem osmanli devletini parcalamak, hem ruslarla olan birliklerini kuvvetlendirmek hem de almanya'ya buyuk bir darbe vurma dusuncesi icerisindeydiler. bu dusunceyle istanbul'u ele gecirmek icin, donemin en guclu donanmasini olusturdular.

iste bu deniz donanmasi, 19 subat 1915'te harekata baslamistir. yaklasik 1 ay boyunca yaptiklari saldirilarda hic beklemedikleri bir sekilde turk donanmasi tarafinca savunmayla karsilasmis ve saldirilarinda bir arpa boy yol alamamamislardir. tarih 18 mart 1915 sabahini gosterdiginde ise, cok buyuk bir donanma grubuyla uc koldan canakkale bogazi'na giris yapmislardir. donanmalari donemin en son teknolojisiyle uretilmis savas gemileri, muhripler ve mayin gemileriyle olusturulmustur. sahip olduklari bu guclu donanmayla canakkale bogazi'ni gecip istanbul'u ele gecireceklerini planlamislardir. tabi binbasi nazmi bey'in komutasindaki nusret mayin gemisinden bihaberlerdi. (17 mart 1915 gece saatlerinde ingiliz donanmasini atlatan nusret mayin gemisi bogazin bir cok alanina mayin dosemisti). ve sabahin erken saatlerinde turk donanmasi buyuk bir saldirisa gecmistir. onemli ingiliz gemilerinin bir cogu batirilmis, bir bolumu mayinlara denk gelerek patlamis, bir bolumu ise agir tahribat gorerek devre disi kalmistir. geride kalan donanma gemileri ise mayinli alanlardan kacmaya calisirken kahraman seyit onbasi devreye girmistir. (bkz: seyit onbaşı)... saldiri esnasinda topun agzina kullanilan vincin ariza yapmasi uzerine 275 kiloluk uc mermiyi ust uste tek basina kaldiran seyit onbasi sayesinde atesleme yapilmistir. bu atesleme sonunda ingiliz donanmasi icin cok onemli olan ocean zirhlisini denizin dibine gommustur. bu sayede denizden canakkale'nin gecilemeyecegini anlayan itilaf devletleri, sansini karadan deneyecektir....
bu sefer itilaf devletlerince ingiliz, fransiz, avusturyali ve yeni zelandalilardan olusan bir kara donanmasi kurulmustur. buna karsilik ise canakkale bogazi'nda buyuk bir galibiyet yakalayan kahraman turk ordusu, kara birlikleriyle de guclu bir ordu olusturmustur. ulu onder mustafa kemal ataturk ise 19. ihtiya tumeni'nin basina yarbay rutbesiyle getirilmistir. ulu onder bu savasta ilk buyuk basarisini ari burnu'na cikardigi birlikle dusmana mudahale ederek kazanmis hatta tarihcilere gore canakkale zaferinin kaderini sekillendirmistir. "ben size taarruzu degil olmeyi emrediyorum" sozunu bu zamanda soylemistir... ariburnu cikarmasiyla da galibiyet alan turk ordusu, itilaf devletleri ordusuyla aylarca suren bir catismaya girmistir. yaptigi dogru ataklarla buyuk basari yakalayan ataturk, yarbay rutbesinden albay rutbesine terfi etmistir. 19-20 aralik'ta anafartalar ve ariburnu cephesi, 8-9 ocak'ta da seddulbahir cephesi dusman birliklerince bosaltilmis ve buyuk bir bozguna ugrayarak cekip gitmislerdir. ve boylece dunya tarihinde gorulmemis bir zafer elde edilmistir. su anki savas istatistiklerine gore 1 metre kareye 6000 mermi dusmesiyle dunya tarihinde gorulmemis bir savas olmustur canakkale zaferi. ayrica ari burnu cikarmasiyla cok buyuk bir kahramanlik gosteren 57.alay komutanligi dunyanin en fazla madalya almis en kahraman alay birligi secilmistir. (o gunden beri ordumuzun 57. alay komutanligi da yoktur)... canakkale zaferimiz kisaca boyle gelismistir. kendi adima boyle bir kahraman ecdadin torunu olmak grur duyuyorum. o yuzdendir ki, ulu onder ataturk'un de dedigi gibi ne mutlu turkum diyene ve yine ne mutlu turkum diyene!..



yaklasik 4 sene surecek olan 1. dunya savasi'na osmanli devleti, almanya'nin baskisiyla dahil olmustur. ingiltere ve fransa ozellikle istanbul'u ele gecirerek hem osmanli devletini parcalamak, hem ruslarla olan birliklerini kuvvetlendirmek hem de almanya'ya buyuk bir darbe vurma dusuncesi icerisindeydiler. bu dusunceyle istanbul'u ele gecirmek icin, donemin en guclu donanmasini olusturdular.

iste bu deniz donanmasi, 19 subat 1915'te harekata baslamistir. yaklasik 1 ay boyunca yaptiklari saldirilarda hic beklemedikleri bir sekilde turk donanmasi tarafinca savunmayla karsilasmis ve saldirilarinda bir arpa boy yol alamamamislardir. tarih 18 mart 1915 sabahini gosterdiginde ise, cok buyuk bir donanma grubuyla uc koldan canakkale bogazi'na giris yapmislardir. donanmalari donemin en son teknolojisiyle uretilmis savas gemileri, muhripler ve mayin gemileriyle olusturulmustur. sahip olduklari bu guclu donanmayla canakkale bogazi'ni gecip istanbul'u ele gecireceklerini planlamislardir. tabi binbasi nazmi bey'in komutasindaki nusret mayin gemisinden bihaberlerdi. (17 mart 1915 gece saatlerinde ingiliz donanmasini atlatan nusret mayin gemisi bogazin bir cok alanina mayin dosemisti). ve sabahin erken saatlerinde turk donanmasi buyuk bir saldirisa gecmistir. onemli ingiliz gemilerinin bir cogu batirilmis, bir bolumu mayinlara denk gelerek patlamis, bir bolumu ise agir tahribat gorerek devre disi kalmistir. geride kalan donanma gemileri ise mayinli alanlardan kacmaya calisirken kahraman seyit onbasi devreye girmistir. (bkz: seyit onbaşı)... saldiri esnasinda topun agzina kullanilan vincin ariza yapmasi uzerine 275 kiloluk uc mermiyi ust uste tek basina kaldiran seyit onbasi sayesinde atesleme yapilmistir. bu atesleme sonunda ingiliz donanmasi icin cok onemli olan ocean zirhlisini denizin dibine gommustur. bu sayede denizden canakkale'nin gecilemeyecegini anlayan itilaf devletleri, sansini karadan deneyecektir....
bu sefer itilaf devletlerince ingiliz, fransiz, avusturyali ve yeni zelandalilardan olusan bir kara donanmasi kurulmustur. buna karsilik ise canakkale bogazi'nda buyuk bir galibiyet yakalayan kahraman turk ordusu, kara birlikleriyle de guclu bir ordu olusturmustur. ulu onder mustafa kemal ataturk ise 19. ihtiya tumeni'nin basina yarbay rutbesiyle getirilmistir. ulu onder bu savasta ilk buyuk basarisini ari burnu'na cikardigi birlikle dusmana mudahale ederek kazanmis hatta tarihcilere gore canakkale zaferinin kaderini sekillendirmistir. "ben size taarruzu degil olmeyi emrediyorum" sozunu bu zamanda soylemistir... ariburnu cikarmasiyla da galibiyet alan turk ordusu, itilaf devletleri ordusuyla aylarca suren bir catismaya girmistir. yaptigi dogru ataklarla buyuk basari yakalayan ataturk, yarbay rutbesinden albay rutbesine terfi etmistir. 19-20 aralik'ta anafartalar ve ariburnu cephesi, 8-9 ocak'ta da seddulbahir cephesi dusman birliklerince bosaltilmis ve buyuk bir bozguna ugrayarak cekip gitmislerdir. ve boylece dunya tarihinde gorulmemis bir zafer elde edilmistir. su anki savas istatistiklerine gore 1 metre kareye 6000 mermi dusmesiyle dunya tarihinde gorulmemis bir savas olmustur canakkale zaferi. ayrica ari burnu cikarmasiyla cok buyuk bir kahramanlik gosteren 57.alay komutanligi dunyanin en fazla madalya almis en kahraman alay birligi secilmistir. (o gunden beri ordumuzun 57. alay komutanligi da yoktur)... canakkale zaferimiz kisaca boyle gelismistir. kendi adima boyle bir kahraman ecdadin torunu olmak grur duyuyorum. o yuzdendir ki, ulu onder ataturk'un de dedigi gibi ne mutlu turkum diyene ve yine ne mutlu turkum diyene!..




devamını gör...
yazarların mahlaslarının bir üst seviyesi
narsist cay bardagi
devamını gör...
elliot alderson
rami malek tarafından canlandırılan mr. robot dizisinin başrolüdür.gündüzleri bir siber güvenlik uzmanı geceleri ise kanunsuz bir hacker olan elliot asosyal birisidir. hayatındaki herkesi hackleyen elliot’un hacklediği insanlara ait dosyaları nasıl sakladığını görünce insan biraz da tırsmıyor değil ondan. fazla konuşmaz ama sürekli kafasında etrafı izler yorumlar ve gözlemlediği kişileri kafasında sınıflandırır.
“dünyanın kendisi bile büyük bir aldatmaca. birbirimizi fikir gibi maskelediğimiz saçmalıklara doldurmaktan, sosyal medyada samimiyet taklidi yapmaktan başka ne yapıyoruz.” elliot alderson
“dünyanın kendisi bile büyük bir aldatmaca. birbirimizi fikir gibi maskelediğimiz saçmalıklara doldurmaktan, sosyal medyada samimiyet taklidi yapmaktan başka ne yapıyoruz.” elliot alderson
devamını gör...
18 şubat 2021 normal sözlük saçma sansür rezaleti
olum başlık açacağına sorsana lan birine dediğim başlıktır.
online listesine bas oradan sor yönetim ekibine.
online listesine bas oradan sor yönetim ekibine.
devamını gör...