daha degisik bir ahlak anlayısına sahip oldugum:

1. eline dikkat et: misal isyerinde bu kıza binlerce dolar teslim etsek sag salim bize getirir guveninin olması cok onemli. calmayacaksın. cıpmayacaksın. baskasının malına goz dikemyeceksin
2.sadakat ve vefa: ne anlıyorum bundan? bu kız kotu gunumde iki eli kanda olsa yetisir dusuncesinin yakın cevremde olması benim icin onemli. bu kızda kıskanclık yoktur, bizim mutluluklarımıza kendi mutlululugu gibi sevinir dusuncesi onemli.
3: iyilik: iyi tarfının gani gani kotu tarafından agır basması.

ama onun dısında ufak defek yalanlar soylenmis: its ok with me
capkınmıssın, zampikmissin: kendi tercihin. its ok with me.

ahlak bekcilerinden nefret ederim.
kendi bahcesinde bitki olamamıs, gelmis bana agaclık taslıyor.
devamını gör...
ahlakın yarısı utanabilmek diğer yarısı da utandırmamaktır.
devamını gör...
kac namaz kıldıgın, kac oruc tuutugun beni ilgilendirmiyor. bunlar allah la senin aranda.

kac insana iyi davrandın? kac insana kotu davrandın? kac kez durusttun? kac insana kazık attın? kac kez asını paylastın? kac kez evini actın? kac kez bir yuz gulumsettin? kac kez bir kalp kırdın? kac kez zor gunde yanındaydın dostunun? kac dugune, kac cenazeye gittin? kac kez mutlu gununde onun kendi mutlulugun gibi sevindin? kac kez fesatlık yaptın? kac kez kıskanclık yaptın? kac kez acgozluydun? kac kez cıkarın ugruna adam sattın? kac kalp kazandın? kac insanı savundun? kac insanı korudun? kac insana dogru yolu gosterdin? kac insanı yolundan cıkardın?
bunlar beni ilgilendiriyor.
devamını gör...
insanlarin deger yargilari
devamını gör...
hiçbir din veya fikirin tekelinde olmayan bireysel olgu.
devamını gör...
herkesin en çok kendisinde olduğunu iddia ettiği ve en çok yanıldığı kavramdır.
devamını gör...
felsefi anlamda çok fazla teorize edilen bir konu olmakla birlikte, edebi (sanatsal) anlamda en pratik ve kat’i ilkelerini tolstoy ortaya koyar.

bu anlamda tolstoy ahlakçı bir yazardır, diyebiliriz.

zira ona göre eser, ahlaklı olmak zorundadır. herhangi bir romanda ahlaksızlık galebe çalabilir, ahlaksızlar galip gelebilir, ahlaki olmayan hakim olabilir ancak roman ahlakı ve ahlaklı olmayı yüceltmekle mükelleftir.

insan ne için yaşar’dan da anlaşılacağı üzere, tolstoy’un ahlak’ı göreceli değildir. tanrının emrettiği iyilik, fedakarlık, paylaşım vb ilkeler ahlakın pratiğidir.

bu nedenle bir kısım ingiliz yazarla hiç anlaşamaz. öyle ki, eğer, der tolstoy, kendisi bana eserini tenkit etme izni verirse onu yerden yere vurmaktan mutluluk duyarım.

çünkü, hiçbir yazar ahlaksızlığı yüceltmemeli, romanın alt metni okuru ahlaki olmayana yöneltmemelidir.
devamını gör...
dinin tekelinde olan, dinsiz varligi dusunulemeyecek olan, bireysellige indirgenince 'tecavuz'un de ahlaki sayilabilecegini bilmeyen aymazlarin hakkinda atip tuttugu olgu.
devamını gör...
#3408849
ahlak dediğimiz şey de dini çıkardığımızda dahi toplumun çıkarlarıyla doğru orantılı olması gerekir.
o yüzden birlikte yaşamanın kurallarına ters olan şeyi ahlaklı sayamayız.
----
din ahlakla şekillenir dediğimizde de şöyle bir problem var. misal sınırsız cariye* ile cinsel ilişkiye girmek ahlaksıca olarak tanımlanmıyor yada kölecilik kavramı ahlaksızca karşılanmıyor.*
devamını gör...
ahlak eğer dile düştüyse, biliniz ki ahlaksızlık söz konusudur.
devamını gör...
bulunam lokasyona, zamana göre şekillenen olgudur.
devamını gör...
insan oğlunun dünyevi konfor ve menfaatleri ile ters orantılı değerler bütünüdür ve dolayısıyla değişkendir; standardı yoktur; yaşanılan coğrafyanın ve beşerin etkisi altındadır.
devamını gör...
çok değişik bir şey yani ne desen boş ama konuşana çok dolu bir kavram
devamını gör...
bireysel fayda-zarar algısının temel olması ve bunun zamanla toplumsal mutabakata dönüşmesi olayıdır.
ahlakın kökeni bireysel deneyimdir: insanlar, kendi eylemlerinin veya dış koşulların zaman içinde kendi bireysel faydalarına veya zararlarına yol açtığını deneyimleyerek ahlaki normların ilk tohumlarını atarlar.
fayda/zarar mekanizması: bu süreç, "fayda" sağlayan eylemlerin "iyi", "zarar" veren eylemlerin ise "kötü" olarak algılanmasına dayanır. bu algı başlangıçta sübjektif olsa da, deneyimlerin tekilliği (örneğin aşırı avlanmanın besin kıtlığına yol açması) objektif sonuçlar doğurur.
toplumsal mutabakata geçiş: bireysel deneyimlerin sonuçları, sosyal öğrenme, gözlem ve iletişim yoluyla zamanla diğer bireylere aktarılır ve bu ortak deneyimler "toplumsal mutabakata" dönüşerek normları, gelenekleri ve yasaları oluşturur.
dinamik ve koşullu ahlak: ahlak, koşullara ve zamanın getirdiği yeni deneyimlere göre değişebilen, fayda/zarar dengesi üzerine kurulu dinamik bir yapıdır, mutlak iyi veya kötü kavramına doğrudan bağlı değildir.
devamını gör...
kollektif aklın saçma sapan ürünlerinden bir diğeri. kollektif akıl dediysek, bunun akılla bir alakası yok, düpedüz ahmaklık. oy birlikli pislik her zaman bireyi boğazlamak için harekete geçer. çünkü sürünün en temel içgüdüsüdür güven içinde bir arada bulunmak. sen bana dokunma, ben de sana dokunmayayım. o halde hepimiz kardeşiz.

romantizm. romantik olan her şey gibi gerçeklikle bağı kopmuş, hayat nedir bilmeyen zombilerin sanrısal olarak kendilerini güvende hissetmek için birbirlerine fısıldadıkları masallar. ben iyi insanım, benden zarar gelmez der, arkana geçerken, yeter ki bir kere daha birini düzebilsin. ve herkes birbirine ne kadar iyi insan olduğunu kanıtlama çabasındayken bir yandan da kazıklarını sivriltmekle meşguldür. maksat kazık sivrilene kadar zaman kazanmak. bunların hepsi de bir arada bayağ bir komik.

halbuki herkes herkesin ne b.k olduğunu da bilir üstelik. ahlak dediğin alkolü siyah poşete koymaktan ibarettir. bu şekilde de insanlara onlara karşı saygılı olduğunuza dair sinyaller çakarsınız. bu en ufak bir saygıyı bile hak etmeyen narsistler topluluğu sürekli hak etmediği şeylerin peşinde şimdiden heba olmuş şekilde öylece ciyaklamaktadır. ama siyah poşet yerine elinizde bir votka şişesi ile dolaşırsanız, bu sefer hiçbirinizi s.k.emiyorum mesajı verirsiniz. normalde herkesin gizli gizli yaptığı her şey, yani o ahlak dedikleri, aslında kimsenin iplemediği şey, o olmayan şey birden bire güç kazanır. toplumun bireyi ezmesinde hiçbir tehlike olmadığına göre de bahaneleri kendiliğinden hazır vaziyette linç etmek için kollarını sıvar hepsi. bunların hepsi de birbirini gazlamaya çalışan, tek başına hiç olan leşçil ve leşlerdir.

aynı şekilde bir gece kulübünde bir türbanlı kız da oradakilere aynı imajı verir. sizi s.k.lemiyorum. s.k.lenmeye acayip ihtiyaç duyan bu güruh, yani kendinde hiçbir değeri olmayan, öznel anlam dünyasını oluşturamamış, her şeyi dışarıdan hazır olarak almaya çalışan hiçler, sürekli olarak dışarıdan değer görmek zorundadır, yoksa aşağılık kompleksleri tatmin olup, hayatlarına devam edemezler, olmayan hayatlarına.

seks mesela. değil mi? herkes yapar ama ortalıkta yaparsan, o hiçleri iplemediğini göstermiş olursun. sıçmak için de aynısı geçerli ve osurmak için de. ve daha bir sürü şey için. ahlakın hepsi de sadece bu ciddi anlamda hiçbir değeri hak etmeyen, çünkü bir şeyi hak edebilmek için ona dair çaban olması gerekir, beleşe olmayacak şekilde hak etmediğine sanrısal olarak konma esprisidir.

bir düğüne giderken ya da bir davete giderken herkes neden süslenir? diğerlerine saygısını göstermek için ama mesela sen yırtık, pırtık, hırpani bir halde gidersen, hem hiçbirine saygı duymadığını gösterir, hem de güya bu muhteşem kişiliklerin oluşturduğu o ahmaklıktan başka bir şey ifade etmeyen ahengi bozarsın.

ahlak der ki; her şey diğerleri için. zaten bencilliği de tamamen yasaklar. bu diğerlerini bir nevi ilah edinme halidir. günümüzde sanılanın aksine en uç boyutlarına ulaşmıştır. bireysellik denen şey yok olmaya hepten yüz tutmuştur. bütün dünya aynı koyun sürüsüne doğru evrilmekte. her şey akımlar halinde daha hızlı yayılmakta. ve her taraf her an herkesi gözetleme imkanı daha da gelişmiş ahlak bekçileri ile dolu. durum eskisine göre daha vahim.

herkes kendi düşüncesine tapar. düşüncesini doğru kılan tek şey kendisine ait olmasıdır, başka bir sebebe gerek yok. o halde onu herkese dayatma hakkını da kendinde bulur. çünkü doğru olan tek şey onun düşüncesidir, doğru olmasının tek nedeni ona ait olmasıdır. ve bu düşünce kollektif bir şekle büründüğünde ortaya ahlak gibi zırvalar çıkar. onların en büyük ahlaksızlığı ise çoğunluğuz, o halde haklıyızdır. dünyada bundan başka bir ahlaksızlıkta yoktur. çünkü bu herhangi bir kişiye, herhangi bir kişi olma, yani kendi olma, benlik sahibi olma, ruh sahibi olmayı yasaklamaktır. biz eğer ki benlik sahibi olmayacaksak neden hayattayız o halde? bu doğayı, dolayısıyla da hayatı boğma sapıklığıdır. bundan başka bir sapıklıkta yoktur. üstelik daha da kötüsü bu sapıkların hepsi sapıklıklarına tapmakta, kutsamaktadır. ahlak bütünüyle bu sapıklığa takılan tiksinç bir maskeden başka bir şey değildir.

insanın insan üzerinde otorite kurup, zaten semavi dinlerin tanrılarının da yapmaya çalıştığı üzere herkesi kendisine köle etme, bir nevi herkesin içindeki adnan oktar'ın ortaya dökülmemiş, o sanrısal, aşağılık kompleksli, narsistin acizce maskelenmesidir. başka da hiçbir anlamı veya geçerliliği yoktur. aynısı kanunlar içinde geçerlidir. devlet de kollektif ahmaklığın kurumsallaşmış biçiminden başka bir şey değildir.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"ahlak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim