121.
beni bu güzel havalar mahvetti,
böyle havada istifa ettim
evkaftaki memuriyetimden.
tütüne böyle havada alıştım,
böyle havada âşık oldum;
eve ekmekle tuz götürmeyi
böyle havalarda unuttum;
şiir yazma hastalığım
hep böyle havalarda nüksetti;
beni bu güzel havalar mahvetti.
(bkz: bir garip orhan veli)
böyle havada istifa ettim
evkaftaki memuriyetimden.
tütüne böyle havada alıştım,
böyle havada âşık oldum;
eve ekmekle tuz götürmeyi
böyle havalarda unuttum;
şiir yazma hastalığım
hep böyle havalarda nüksetti;
beni bu güzel havalar mahvetti.
(bkz: bir garip orhan veli)
devamını gör...
122.
sonsuzluğun kestiği bir dal göğsümde eğrilir,
ellerimde paslı bir ayna geceyi yitirir,
nasıl gölgeler taşır sesini rüzgâra,
düşlerin kuyusunda bir ip kopmaz asla.
neden bu cam kırılır da susar,
ufukta bir kuş kanadı dumanla yasar,
denizler içimde tuzlu bir harf büyür,
ebedi bir sızı tenimde gömülür.
ellerimde paslı bir ayna geceyi yitirir,
nasıl gölgeler taşır sesini rüzgâra,
düşlerin kuyusunda bir ip kopmaz asla.
neden bu cam kırılır da susar,
ufukta bir kuş kanadı dumanla yasar,
denizler içimde tuzlu bir harf büyür,
ebedi bir sızı tenimde gömülür.
devamını gör...
123.
nehirlere karışan zehirli atıklar gibi
ağır ağır akarak kanıma karışmakta yokluğun
hiç sormadım, neydi başka elbiseler içinde bulduğun
aynı askıyla dolaba kaldırılan iki güzel yelektik biz güveye benzer bir şey oldu suskunluğun
anladım ki; aşk naftalinlenmiyormuş meğer, eğer kanıtlanmıyorsa suçun
devamını gör...
124.
(...)
gelgelelim,
beter, bize kısmetmiş.
ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
susmak ve beklemek, müthiş
genciz, namlu gibi,
ve çatal yürek,
barışa, bayrama hasret
uykulara, derin, kaygısız, rahat,
otuziki dişimizle gülmeğe,
doyasıya sevişmeğe, yemeğe...
kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
ve asıl biz biliriz kederi.
(...)
ahmed arif - hani kurşun sıksan geçmez geceden
gelgelelim,
beter, bize kısmetmiş.
ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
susmak ve beklemek, müthiş
genciz, namlu gibi,
ve çatal yürek,
barışa, bayrama hasret
uykulara, derin, kaygısız, rahat,
otuziki dişimizle gülmeğe,
doyasıya sevişmeğe, yemeğe...
kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
ve asıl biz biliriz kederi.
(...)
ahmed arif - hani kurşun sıksan geçmez geceden
devamını gör...
125.
"(...)
o duvar
o duvarınız,
vız gelir bize vız!.
bizim kuvvetimizdeki hız,
ne bir din adamının dumanlı va[a]dinden,
ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır..
o yalnız
tarihin o durdurulmaz akışındandır.
(...)"
nazım hikmet - duvar
o duvar
o duvarınız,
vız gelir bize vız!.
bizim kuvvetimizdeki hız,
ne bir din adamının dumanlı va[a]dinden,
ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır..
o yalnız
tarihin o durdurulmaz akışındandır.
(...)"
nazım hikmet - duvar
devamını gör...
126.
ah bu nisan yağmurları,
hüznünü kaybetmiş çocuklar gibi şaşkın!
yağıp bitiyor.
bitsin...
edip cansever
hüznünü kaybetmiş çocuklar gibi şaşkın!
yağıp bitiyor.
bitsin...
edip cansever
devamını gör...
127.
çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse
sen aklı başında kalabilirsen eğer
herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır
hem kendine güvenebilirsen eğer
bekleyebilirsen usanmadan
yalanla karşılık vermezsen yalana
kendini evliya sanmadan
kin tutmayabilirsen kin tutana
düşlere kapılmadan düş kurabilir
yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer
ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir
ikisine de vermeyebilirsen değer
söylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz
kandırabilir diye safları dert edinmezsen
ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz
koyulabilirsen işe yeniden
döküp ortaya varını yoğunu
bir yazı-turada yitirsen bile
yitirdiklerini dolamaksızın dile
baştan tutabilirsen yolunu
yüreğine sinirine dayan diyecek
direncinden başka şeyin kalmasa da
herkesin bırakıp gittiği noktada
sen dayanabilirsen tek
herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen
unutmayabilirsen halkı krallarla gezerken
dost da düşman da incitemezse seni
ne küçümser ne de büyültürsen çevreni
her saatin her dakkasına
emeğini katarsan hakçasına
her şeyiyle dünya önüne serilir
üstelik oğlum adam oldun demektir
rudyard kipling .
devamını gör...
128.
o gün bir gelsin bak, bize artık aç kalmak yok.
geçeceğiz vitrinlerin, sergilerin önünden, küçülmeden.
portakalları yığacağım önüne senin, tepeleme,
şarapları yığacağım, etli börekleri, salamları.
elden geçireceğiz hepsini bir bir, unutalım diye
senin çektiğin acıları, benim gördüğüm işkenceleri.
sevgili işçi kadın, şapka yapan makine,
artık bu elbiseler kaça diye sorma.
kumaşı dokudun, elbiseyi diktin ya, giyinmek de hakkın.
artık kunduracı da yürümeyecek yalnayak karda.
ipekli gömlekler uçuracak bizi rüzgârda kuş gibi.
lâfta kalacak sanma, taş çatlasa bunlar olacak.
bir kurtulalım hele tüm asalaklardan,
nasıl seveceğiz birbirimizi, şiirler okuya okuya!
çekip gidince soyguncular, bir başka dünya kuracağız.
yaşamak neymiş, yaşamak, sen o zaman gör bak!
vitezslav nezval
geçeceğiz vitrinlerin, sergilerin önünden, küçülmeden.
portakalları yığacağım önüne senin, tepeleme,
şarapları yığacağım, etli börekleri, salamları.
elden geçireceğiz hepsini bir bir, unutalım diye
senin çektiğin acıları, benim gördüğüm işkenceleri.
sevgili işçi kadın, şapka yapan makine,
artık bu elbiseler kaça diye sorma.
kumaşı dokudun, elbiseyi diktin ya, giyinmek de hakkın.
artık kunduracı da yürümeyecek yalnayak karda.
ipekli gömlekler uçuracak bizi rüzgârda kuş gibi.
lâfta kalacak sanma, taş çatlasa bunlar olacak.
bir kurtulalım hele tüm asalaklardan,
nasıl seveceğiz birbirimizi, şiirler okuya okuya!
çekip gidince soyguncular, bir başka dünya kuracağız.
yaşamak neymiş, yaşamak, sen o zaman gör bak!
vitezslav nezval
devamını gör...
129.
ibrahim
ibrâhîm içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrâhîm güneşi evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrâhîm gönlümü put sanıp da kıran kim
asaf halet çelebi
devamını gör...
130.
ölüme yakın
akşamüstüne doğru, kış vakti;
bir hasta odasının penceresinde;
yalnız bende değil yalnızlık hali;
deniz de karanlık, gökyüzü de;
bir acayip, kuşların hali.
bakma fakirmişim, kimsesizmişim;
akşamüstüne doğru, kış vakti -
benim de sevdalar geçti basımdan.
şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış;
zamanla anlıyor insan dünyayı.
ölürüz diye mi üzülüyoruz?
ne ettik, ne gördük su fani dünyada
kötülükten gayri?
ölünce kirlerimizden temizlenir,
ölünce biz de iyi adam oluruz;
şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
hepsini unuturuz...
orhan veli
akşamüstüne doğru, kış vakti;
bir hasta odasının penceresinde;
yalnız bende değil yalnızlık hali;
deniz de karanlık, gökyüzü de;
bir acayip, kuşların hali.
bakma fakirmişim, kimsesizmişim;
akşamüstüne doğru, kış vakti -
benim de sevdalar geçti basımdan.
şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış;
zamanla anlıyor insan dünyayı.
ölürüz diye mi üzülüyoruz?
ne ettik, ne gördük su fani dünyada
kötülükten gayri?
ölünce kirlerimizden temizlenir,
ölünce biz de iyi adam oluruz;
şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
hepsini unuturuz...
orhan veli
devamını gör...
131.
çok zaman olmuş bunu yazalı...
lili...
son kılcal damarlarım kopuyor ruhumdan
umudun bahşettiği o tebessüm
yorgun bir gözyaşının habercisi şimdi...
yalnızım...
bilinmeyen bir ülkenin kör sokakları kadar...
ellerim kayboluyor bu karanlıkta...
küçük ve tombul parmaklarım
yıldızlarla oynayamayacak kadar yaşlı...
aklım ve kalbim,
benle kalamayacak kadar tecrübe sahibi şimdi...
yine de affetmiyorum
o yaş dolmuş kirpiklerle örtülü gözlerini
bir yalnızlık busesinin içerisine hapsettin...
kırıldım
çırılçıplak kaldı tüm acılarım...
oysa bir güneşli plaj sabahında hayal etmiştim
el ele dizelere yürüyüşümüzü...
bir isteksizlik bakışı yüzündeki
akdeniz griye çalar
istemez misin
yoksa bir hayır mı dilinin tomurcuklarında yeşeren
oysa sen geldin diye kağıt kalemle sevişti
sen geldin diye bu baharlar...
belki dilinde bir "sen" türküsü konuşur
ama gözlerinde yosunlu duvarlar örülü...
gitsem mi gelsem mi memleketine?...
ama, ayrıldı tüm yollar...
dudakları çatlamış bir aşkın
kaybedenleriyiz artık...
e f t e l y a...
(akdeniz’i cebinde taşıyan kız...)
lili...
son kılcal damarlarım kopuyor ruhumdan
umudun bahşettiği o tebessüm
yorgun bir gözyaşının habercisi şimdi...
yalnızım...
bilinmeyen bir ülkenin kör sokakları kadar...
ellerim kayboluyor bu karanlıkta...
küçük ve tombul parmaklarım
yıldızlarla oynayamayacak kadar yaşlı...
aklım ve kalbim,
benle kalamayacak kadar tecrübe sahibi şimdi...
yine de affetmiyorum
o yaş dolmuş kirpiklerle örtülü gözlerini
bir yalnızlık busesinin içerisine hapsettin...
kırıldım
çırılçıplak kaldı tüm acılarım...
oysa bir güneşli plaj sabahında hayal etmiştim
el ele dizelere yürüyüşümüzü...
bir isteksizlik bakışı yüzündeki
akdeniz griye çalar
istemez misin
yoksa bir hayır mı dilinin tomurcuklarında yeşeren
oysa sen geldin diye kağıt kalemle sevişti
sen geldin diye bu baharlar...
belki dilinde bir "sen" türküsü konuşur
ama gözlerinde yosunlu duvarlar örülü...
gitsem mi gelsem mi memleketine?...
ama, ayrıldı tüm yollar...
dudakları çatlamış bir aşkın
kaybedenleriyiz artık...
e f t e l y a...
(akdeniz’i cebinde taşıyan kız...)
devamını gör...
132.
shakespeare'in 66. sone'si. nedense aklıma geldi. bu şiirin birkaç çeviri versiyonu var ama aşağıdaki can yücel'e ait olanı bence artık bir çeviri eser değil, yeni baştan yazılmış bir şiirdir. pek can yücel sevmeyen, shakespeare'i ise hayranlık düzeyinde seven benim için de sürpriz güzellikte bir çeviridir.
vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
o kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen' e
vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
o kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen' e
vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
devamını gör...
133.
şimdi biz neyiz biliyor musun?
akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
birbirine uzanamayan
boşlukta iki yalnız yıldız gibi
acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
ne kalacak bizden?
bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
bizden diyorum, ikimizden
ne kalacak?
(bkz: yalnız bir opera)
devamını gör...
134.
ben seni yazdım;
herkes şiir sandı…
dökmeye niyetim yok içimi,
zor sığdırdım zaten…
en uzun süren sevdalar;
yarım kalanlardır…
öyle bir yere geldik ki;
hiçbir sokağın adı yok
cemal süreya
devamını gör...
135.
---
senin bir havan var beni asıl saran o
onunla daha bir değere biniyor soluk almak
sabahları acıktığı için haklı
gününü kazanıp kurtardı diye güzel
bir çok çiçek adları gibi güzel
en tanınmış kırmızılarla açan
bütün kara parçalarında
afrika dahil
birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
bütün kara parçalarında
afrika dahil
---
bu şiirin en sevdiğim mısraları. çok güzelde okurdum.
senin bir havan var beni asıl saran o
onunla daha bir değere biniyor soluk almak
sabahları acıktığı için haklı
gününü kazanıp kurtardı diye güzel
bir çok çiçek adları gibi güzel
en tanınmış kırmızılarla açan
bütün kara parçalarında
afrika dahil
birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
bütün kara parçalarında
afrika dahil
---
bu şiirin en sevdiğim mısraları. çok güzelde okurdum.
devamını gör...