101.
bir adımımı atsam galata köprüsü'ne,
yıkılsa tamir görmüş ahmak demirleri.
içimde bitmek tükenmez bir nefret,
acaba anlar mı halimden birileri?
yıkılsa tamir görmüş ahmak demirleri.
içimde bitmek tükenmez bir nefret,
acaba anlar mı halimden birileri?
devamını gör...
102.
öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp
bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu,
her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp,
hayaller alev alev beynimi yakar oldu.
ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp
yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu.
her sabah ilk ışiklar gözlerimi oyardı,
uyanan taş duvarlar iniltimi duyardı.
öyle günler gördum ki, duvarlar gelir dile,
gözumde canlanırdı eşkiya masalları.
varlığımı sarardı, hain bir isteyişle
görmediğim yumuşak bir düşmanın elleri
kafada çelik gibi fikirler dursa bile
kalplerin eksik olmaz böyle zayıf halleri:
bazen kendi kendimin elinden kurtulurdum,
kalbimi bir çamurda çırpınırken bulurdum.
öyle günler gördüm ki, dost dediğim insanlar
ben yanına varınca dudağını kıvırdı.
bir zamanlar yanımda ağız açmayanlar
sırtımı sıvazladı, bana oğüt savurdu.
silahsız gördüğüne saldıran kahramanlar
en alçak tekmelerle beni yere devirdi.
ruhum bir heykel gibi düşüp parcalanırdı.
bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı.
öyle günler gördüm ki, tabanca sakağımda
tasarladım aydınlık dünyayı bırakmayı
gönlüm acıklı buldu, en ateşli çağımda
sönük bir yıldız gibi boşluklara akmayı
tabancanın namlusu ısındı yanagımda,
parmagım istemedi tetiğini çekmeyi
bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı
bir şeyler fakat beni yaşamağa bağlardı.
ey bir tane sevgilim, ben bugün yaşıyorsam
sanma ki hayat tatlı, insanlar hoş olmustur,
dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam
etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur
yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam:
seni her andığımda gözlerim yaş olmuştur
yaşlar ki bir ırmaktır, dertleri sürür gider,
gözyaşları içinde seneler yürür gider.
yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman,
bana: yaşa der gibi gülen senin yüzündü.
dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman
bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı.
yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman
sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi.
sen aklıma gelince her şey gülümserdi.
ağaçlar sarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi.
ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi:
garip başimın derdi bir yürek taşıyorum.
anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı:
içinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.
görünce gülme sakın çırpınıp aktıgımı:
ılık ve aydınlık bir denize koşuyorum.
sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de,
aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.
sabahattin ali
bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu,
her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp,
hayaller alev alev beynimi yakar oldu.
ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp
yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu.
her sabah ilk ışiklar gözlerimi oyardı,
uyanan taş duvarlar iniltimi duyardı.
öyle günler gördum ki, duvarlar gelir dile,
gözumde canlanırdı eşkiya masalları.
varlığımı sarardı, hain bir isteyişle
görmediğim yumuşak bir düşmanın elleri
kafada çelik gibi fikirler dursa bile
kalplerin eksik olmaz böyle zayıf halleri:
bazen kendi kendimin elinden kurtulurdum,
kalbimi bir çamurda çırpınırken bulurdum.
öyle günler gördüm ki, dost dediğim insanlar
ben yanına varınca dudağını kıvırdı.
bir zamanlar yanımda ağız açmayanlar
sırtımı sıvazladı, bana oğüt savurdu.
silahsız gördüğüne saldıran kahramanlar
en alçak tekmelerle beni yere devirdi.
ruhum bir heykel gibi düşüp parcalanırdı.
bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı.
öyle günler gördüm ki, tabanca sakağımda
tasarladım aydınlık dünyayı bırakmayı
gönlüm acıklı buldu, en ateşli çağımda
sönük bir yıldız gibi boşluklara akmayı
tabancanın namlusu ısındı yanagımda,
parmagım istemedi tetiğini çekmeyi
bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı
bir şeyler fakat beni yaşamağa bağlardı.
ey bir tane sevgilim, ben bugün yaşıyorsam
sanma ki hayat tatlı, insanlar hoş olmustur,
dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam
etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur
yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam:
seni her andığımda gözlerim yaş olmuştur
yaşlar ki bir ırmaktır, dertleri sürür gider,
gözyaşları içinde seneler yürür gider.
yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman,
bana: yaşa der gibi gülen senin yüzündü.
dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman
bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı.
yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman
sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi.
sen aklıma gelince her şey gülümserdi.
ağaçlar sarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi.
ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi:
garip başimın derdi bir yürek taşıyorum.
anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı:
içinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.
görünce gülme sakın çırpınıp aktıgımı:
ılık ve aydınlık bir denize koşuyorum.
sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de,
aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.
sabahattin ali
devamını gör...
103.
bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim.
onu tutamadığımı, kaybettiğimi düşünmek.
dinlemek uçsuz bucaksız geceyi, onsuz daha tenha kalan.
ve şiir… çime düşen çiy gibi düşer cana.
ne çıkar sevdam onu tutamadıysa...
gece yıldızla dolu ve yanımda değil o...
hepsi bu...
(bkz: pablo neruda)
onu tutamadığımı, kaybettiğimi düşünmek.
dinlemek uçsuz bucaksız geceyi, onsuz daha tenha kalan.
ve şiir… çime düşen çiy gibi düşer cana.
ne çıkar sevdam onu tutamadıysa...
gece yıldızla dolu ve yanımda değil o...
hepsi bu...
(bkz: pablo neruda)
devamını gör...
104.
...
çok fazla şeye sahip olup çok az verenler
bunu gösteriş isteyen gizli arzuları için yaparlar
ki bu da armağanlarını yararsız kılar
ve bazıları vardır ki
çok az şeye sahiptirler ve hepsini verirler
bunlar hayata ve hayatın definesine inananlardır
ve kasaları hiç boş kalmaz
bazıları sevinçle verirler
bu sevinç onların ödülüdür
bazıları ise ızdırab içinde verirler
ve bu acı onların vaftizidir
ve bazıları vardır ki
ne vermenin acısını hissederler
ne sevinç ararlar
ne de bir erdemlilik düşüncesi taşırlar
onlar şu vadideki mersin ağacının kokusunu salısı gibi verirler
böyle kişilerin ellerinde tanrı dile gelir
ve onlarin gözlerinden tanrı dünyaya gülümser
x.com/i/status/189640679971...
çok fazla şeye sahip olup çok az verenler
bunu gösteriş isteyen gizli arzuları için yaparlar
ki bu da armağanlarını yararsız kılar
ve bazıları vardır ki
çok az şeye sahiptirler ve hepsini verirler
bunlar hayata ve hayatın definesine inananlardır
ve kasaları hiç boş kalmaz
bazıları sevinçle verirler
bu sevinç onların ödülüdür
bazıları ise ızdırab içinde verirler
ve bu acı onların vaftizidir
ve bazıları vardır ki
ne vermenin acısını hissederler
ne sevinç ararlar
ne de bir erdemlilik düşüncesi taşırlar
onlar şu vadideki mersin ağacının kokusunu salısı gibi verirler
böyle kişilerin ellerinde tanrı dile gelir
ve onlarin gözlerinden tanrı dünyaya gülümser
x.com/i/status/189640679971...
devamını gör...
105.
kar yağardı sabah çaylarıma — sen yoktun
sofralarda ekmek diye öpülürdü altın dişleri ölülerin
adını söyletmiyorlardı ölüm gibi özlenen şeyin — sen yoktun
...
bu senin gözlerindi ey benim ülkem — arılar oynaşan içinde
bu senin duruşundu ey kavgabiçim — en haklı silah güzelliğince
güneş gibi acımasız, toprak gibi unutkan, tohum gibi umutlu
sen geldin ey benim özlemim ülkem, kadınım, devrimbiçimim
yıkıldı ölülerin öğlesonu sarılıkları
sen geldin
eskidi biryerleri zamanın, eskidi gözleri kadınların — sen geldin
-hasan hüseyin
devamını gör...
106.
107.
itten aç yılandan çıplak
gelip durmuşsam yanına..
gelip durmuşsam yanına..
devamını gör...
108.
sen geldin
bâdem çiçek açar gibi geldin,
düşte sever gibi geldin ey kavgabiçim
yepyeni bir düzendi gelişin,
yoluna başkoyduğum ülkemdin
eskidi birden kentler,
eskidi gökyüzünün çok uzaklığı, eskidi hep
öldü bakkal, öldü bakkalbiçim,
öldü bakkalbiçim aşk
bu senin gözlerindi ey benim ülkem
- arılar oynaşan içinde
bu senin duruşundu ey kavgabiçim
- en haklı silâh güzelliğince
güneş gibi acımasız, toprak gibi unutkan,
tohum gibi umutlu
sen geldin ey benim özlemim ülkem,
kadınım devrimbiçimim
yıkıldı ölülerin öğlesonu sarılıkları
hasan hüseyin korkmazgil
devamını gör...
109.
“benim gölgeme gir aşkım.
...
aşk ki gittikti onu
döndük, ezik, buruk — bir zamandı —
— ölüm kırsal kasaba mı? karnın sıcak.
bunları yerdeki beyaz boynun için söylüyorum
aralık ağzın, derin ırmağın için söylüyorum”
...
aşk ki gittikti onu
döndük, ezik, buruk — bir zamandı —
— ölüm kırsal kasaba mı? karnın sıcak.
bunları yerdeki beyaz boynun için söylüyorum
aralık ağzın, derin ırmağın için söylüyorum”
devamını gör...
110.
"seni bağırabilsem seni,
dipsiz kuyulara,
akan yıldıza,
bir kibrit çöpüne varana,
okyanusun en ıssız dalgasına
düşmüş bir kibrit çöpüne."
ahmed arif.
dipsiz kuyulara,
akan yıldıza,
bir kibrit çöpüne varana,
okyanusun en ıssız dalgasına
düşmüş bir kibrit çöpüne."
ahmed arif.
devamını gör...
111.
“bir taş kırıyorum; resmine bir sır söylüyorum.
yaprak düştü; sağlık olsun. ben kederle yaşıyorum.
bir bulut gitti;
dağım ben: izlerim. rüzgârım ben: giderim.
bir başka kırda, açarsa bir hüzün çiçeği,
gelir, koklarım.”
yaprak düştü; sağlık olsun. ben kederle yaşıyorum.
bir bulut gitti;
dağım ben: izlerim. rüzgârım ben: giderim.
bir başka kırda, açarsa bir hüzün çiçeği,
gelir, koklarım.”
devamını gör...
112.
"bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler.
ve elbette ki, sevgilim, elbet, dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet…"
ve elbette ki, sevgilim, elbet, dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet…"
devamını gör...
113.
biliyorum, kolay değil yaşamak,
gönül verip türkü söylemek yar üstüne
yıldız ışığında dolaşıp geceleri,
gündüzleri gün ışığında ısınmak;
şöyle bir fırsat bulup yarım gün,
yan gelebilmek çamlıca tepesine...
bin türlü mavi akar boğazdan
her şeyi unutabilmek maviler içinde.
biliyorum, kolay değil yaşamak;
ama işte
bir ölünün hâlâ yatağı sıcak,
birinin saati işliyor kolunda.
yaşamak kolay değil ya kardeşler,
ölmek de değil;
kolay değil bu dünyadan ayrılmak.
orhan veli
devamını gör...
114.
devamını gör...
115.
116.
"kendi olarak, sana gelen
sana gereksinimi olmadan, seni isteyen
sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen
kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan
o, işte..."
oruç aruoba
devamını gör...
117.
furuğ ferruhzad'ın bir melankolisi vardır.arzunun yokluğunu,dip karanlıklarla,aşkın ve fethin ölümüyle çok keskin işler.bizede şok olması düşer.çok ağırdır;
yeryüzü ayetleri
yeryüzü ayetleri
devamını gör...
118.
ahmet telli- belki yine gelirim
devamını gör...
119.
"(...)
en umarsız, en umutsuz gününde,
bağrına bir yumruk çökeldiğinde,
ve dağların mazlum ateşi,
o güzelim saçlarına,
cayır cayır yanıp ulaştığında,
beni düşün...
beni düşün, unutma...
(...)"
yusuf hayaloğlu - beni düşün, unutma.
en umarsız, en umutsuz gününde,
bağrına bir yumruk çökeldiğinde,
ve dağların mazlum ateşi,
o güzelim saçlarına,
cayır cayır yanıp ulaştığında,
beni düşün...
beni düşün, unutma...
(...)"
yusuf hayaloğlu - beni düşün, unutma.
devamını gör...
120.
beni bu güzel havalar mahvetti,
böyle havada istifa ettim
evkaftaki memuriyetimden.
tütüne böyle havada alıştım,
böyle havada âşık oldum;
eve ekmekle tuz götürmeyi
böyle havalarda unuttum;
şiir yazma hastalığım
hep böyle havalarda nüksetti;
beni bu güzel havalar mahvetti.
(bkz: bir garip orhan veli)
böyle havada istifa ettim
evkaftaki memuriyetimden.
tütüne böyle havada alıştım,
böyle havada âşık oldum;
eve ekmekle tuz götürmeyi
böyle havalarda unuttum;
şiir yazma hastalığım
hep böyle havalarda nüksetti;
beni bu güzel havalar mahvetti.
(bkz: bir garip orhan veli)
devamını gör...