mustafa kemal atatürk

elestirilemeyen adam ama kurdugu devlet vefatindan sonra hic gun yuzu gormemis. ilginc.

kininizi diri tutun!

gençleri burada! kanımızın son damlasına kadar mücadeleye devam..

86 sene olmuş göç edeli bu dünyadan ama hala yaşıyormuş gibi yobaz hoplatıyor.
sadece 15 sene ülkeyi yönetebilmişken ona diktatör diyenler 22 senedir aynı kişiye oy veriyor.

bugün 101. yılını kutladığımız cumhuriyetimizi borçlu olduğumuz güzel insan.

osmanlı şehzadelerinden biri etrafına kare şerit çekilmiş bir m2'lik bir alanda oturup yahya sinwar'ın ölümünü canlandırmış. elindeki sopayı mürit kıvamındaki kankilerine falan atıyor bizim salçacı. telegramda görünce patladım.

atamın kıymetini iyi bilmek lazım.

daha anlamlı bir gün olamazdı.
kutlu olsun bayramımızzz

çevremde giyimime kuşamıma karışmaya müsait insan müsveddelerine her "sana ne ulan?" diyişimde şükrettiğim adam.

sevmeyeni sevmiyorum. kısa ve net

gazi mareşal mustafa kemal atatürk

sen ne özel bir insanmışsın

yüzyıl geçmiş eşin benzerin gözlenmemiş yeryüzünde

yanlış bir milleti kurtarmışsın gibi görünüyorsa da
büyük iş büyük adamlık büyüksün vesselam

#3233764

passat ile 260 basarken direksiyonu bırakıp camdan dışarı sarkan erkeğe bah hele.
atatürk'ten ensene şaplağı yiyeceksin.

her günümüz sensin...

daha 24 yaşında gencecik bir harbiyeli iken "kahrolsun istibdat" demiş, genç subay öğrencileri etrafında toplamış, gizli gizli gazete çıkarır olmuştur. işte tam bu olayların ortasında iken ihanete uğrar, ifşa olur, yakalanır ve zindana atılır. öyle ki abdülhamid'e bombalı bir suikast planladığı iftirası dahi atılır. ama tüm bu sorgulamaların neticesinde sadece gizli bir örgütlenme içinde olduğu, gizli gizli gazete çıkardığı ve toplantılar düzenlediği belirlenebilir. ordudan kovulması ve hatta sürgün edilmesi söz konusu iken harbiye'de yüksek başarılar sağlayan zeki bir asker olduğu için kaybedilmek istenmez ve şam'da görev verilir.

...

şam'da tanıştığı adaşı doktor mustafa'nın evinde sürgündaşı müfit ile birlikte 3 arkadaş yemin ederler ve vatan ve hürriyet cemiyeti'ni kurarlar. müfit coşkuludur, "gerekirse ihtilal yolunda, vatan uğrunda canımı dahi vermeye şerefim üzerine yemin ederim" der. mustafa kemal, "gün ölmek günü değildir, ölmeden önce ideallerimizi oluşturmak ve yapmaktır" der. her zaman aklını ve mantığını duygularının önünde tutmuş, zamanı gelince vatan uğruna ölüneceğini söylemiş ama şimdi yaşamanın ölmekten çok daha önemli bir mesele olduğunu söylemiştir.

...

1915'te çanakkale'de havada sadece barut ve kan kokusunun olduğu, savaşın en yoğun olduğu günlerde birliklerine "size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum" der, lakin burada kuru kuruya bir ölüm emri yoktur "bizler ölünceye kadar geçecek süre içerisinde yerimizi başka kuvvetler alacaktır" diye devam eder, yine aklı ve mantığı hislerinin önündedir. askerde silah yoktur, barut yoktur ve bundan dert yanar ama o, "hiçbir şeyimiz yoksa süngülerimiz var, onlarla saldıracağız ve geriden gelenlere zaman kazandıracağız" demiştir.

...

ölümü istemek cesaret değildir, ama ölümden korkmak da büyük ahmaklıktır*, demiş ölümün kendisine doğru koştuğu günlerde.

ondan sonra niceleri korkaklıklarla dolu uzun hayatlar yaşarken, kendisi; zindanlar, savaşlar, sürgünler, iftiralar, ölüm fermanları, ihanetlerle dolu ve ölüme her zaman bir adım uzaklıkta kısacık bir hayat sürmüştür ya belki de en çok içimizi acıtan o olmuştur.

gecikmeli de olsa atamızı aramızdan ayrılışının 86. yılında saygı ve özlemle anıyorum.

sanılanın aksine sirozla rakı içmekten değil askeri lise yıllarında tanışmıştır.
o ki böbrek rahatsızlığı dahil hayatı boyunca yaşadığı ve peşini bırakmayan tüm sağlık sorunlarına rağmen milleti için gündüz oturmamış gece uyumamıştır.
bu yüzden atamıza düşman olan ve 10 kasım sabahı siren çalmaktan bile aciz olan aktravesti belediyemin de anasını s... saygılarımla.

" kahrolası istibdat" derken , kendi adına kemalistler tarafından bir istibdat oluşturulup yıllarca uygulanacak olan yassahçı, darbeci, muhtıracı ve baskıcı düzeni hissedebilmiş miydi acaba?

büyük deha, ulu önder mustafa kemal atatürk.

tüm beyaz batı halklarının türk olduğunu biliyordu ve müthiş bir türk milllyetçisi idi.

aynı zamanda çok dindar bir müslümandır. gerçek islam'ı keşfetmiş kişilerdendi ve halkın da kuran'daki gerçek dine yönelmesi için kutsal kuran'ı türkçeye tercüme ettirmiştir.

böylelikle hadis, mezhep ve tasavvuf öğretileriyle mücadelenin kapısını açmıştır. insanlığın gerçek islam'ı benimsemesini istiyordu.

yeri gelmişken hatırlatalım, dinin tek kaynağı kutsal kuran'dır ve ve gerçek din de sadece ayetlerdedir:

www.kurandakidin.com/

değerini her geçen gün daha da anladığımız türk devlet adamı, asker ve yazar. mustafa kemal atatürk ve onun gibileri, gerçek devrimci ve milliyetçidir.

#atatürk'ün gelecek vaat eden 150'si kız 750 genci seçip yurt dışına eğitime gönderirken söylediği cümle "sizleri bir kıvılcım olarak gönderiyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz".

bir süredir (bkz: con sinov)'un mustafa kemal serisini okuyorum.
son kitabını da okumayı bitirmek üzereyim...

her kitapta dönüp dolaşıp aynı şeyi düşünürken, aynı şeye gururlanırken, aynı şeye öfkelenirken buluyorum kendimi...

yav, hani senin, silah ve fikir arkadaşlarının öyle bir yoklukta mucizeler yarattığınıza hayret eder dururdum da, asıl hayret edilmesi gereken şey çok başka bir şeymiş, ben bu kitap serisi ile çok daha yakından buna şahit oldum...

yav paşam, sen ve arkadaşların, o yoklukta, o imkansızlıkta, o koşullarda böyle bir teşkilatlanmayı ve mücadeleyi, bu halka ve millete rağmen* nasıl yaptınız hayret ediyorum...

yıl 1920-1921. yunan ordusu yurdun batısını hepten zapt etmiş, karabekir doğu'da ermeni'lerle mücadelede bir adım atabilmek için kendini parçalıyor ama bolşevikler var, yardım muhabbeti var, aynı zamanda onlar da yardım koşulu olarak van'ı falan ermenilere bırakmanızı istiyor yetmiyor ajanlarla anadoluda bolşevizm propagandası ile karışıklık çıkarıyor, ha oldu ha olacak bir belirsizlik, güneyde fransızlar allah'a emanet, itilaf devletlerine destek vermeye devam edecek mi etmeyecek mi belirsiz, düzenli bir ordu yok, mondros içimizden geçmiş çünkü, elinde kuva-i milliye çetelerinden başka silahlı gücün yok, o gücün içinde de en kudretli kuvvet çerkez ethem'in elinde, ethem buna güvenip cozuttu cozutacak, ismet'in emrine girmek istemiyor falan, kafasına göre halktan para topluyor, asker topluyor, emir komuta yok, yetmiyor istanbul ayağına dolanmaya uğraşıyor, çeteleri kışkırtıp iç karışıklık çıkarma peşinde, hayır bi'de bunları toptan konuşabileceğin bir whatsapp, telegram grubun da yok anasını satayım... ali fuat'a ayrı telgraf çek, emir komutayı bozmayın diye triplenen karabekir'e ayrı telgraf çek... bir yandan trakya da teşkilatlanamadın için içini yiyor aklın orda, bi'de bu bahsettiklerim olan bitenin sadece birazcık kısmı...

tüm bunlar olurken mecliste ne soru önergesi veriliyor?

içki yasağı getirilsin, içene 80 değnek vurulsun...

frengi yayılmış millet kırılıyor, kadınların muayene edilmesi caiz değil diye mebuslar birbirine girsin, yok ebeler kadınları muayene etsin de gördüklerini doktora anlatsınlar gibi yaratıcı, dahiyane(!) çözüm önerileri getirsinler, falan...

allah aşkına paşam, yav nasıl başardın be adam?
başarmana şaşırmıyorum paşam...
nasıl inandın yahu bu millete nasıl inandın, inanabildin de bunlara rağmen bu büyük işleri başarabildin ya??