81.
sanki bu....
devamını gör...
82.
olmasaydı nasıl doyardı ruhumun açlığı. nasıl kapanırdı bu yara, hayatın ruhuma açtığı.
devamını gör...
83.
gecemi şenlendiren o parça
na ti hairesai
devamını gör...
84.
onsuz ben bir hiçim dediğim, duyguların dışa vurumunun en güzel hali.
devamını gör...
85.
86.
ruhun iştahını açar.
devamını gör...
87.
bana yetiyor...dır dır, zır zır, vır vır, hır hır, çır çır, hepsi ni off yaptım...
volume uppppp
volume uppppp
devamını gör...
88.
müzik nedir?
göremiyoruz, dokunamıyoruz. bu açıdan diğer sanat dallarından ayrı bir yere kavuşur. etrafımızı ve ruhumuzu sarar, hayatımıza renk katar. müzikten bahsediyoruz. bu yazımızdaki konumuz müziğin doğuşu, gelişimi ve günümüz zamanında kapladığı yer.
ilk insanın eline aldığı bir taşı başka bir taşa vurarak çıkardığı seslerden bu yana uzun zaman geçti. insanoğlu, ilk üflemeli çalgısını sazlıklardan, ilk vurmalı çalgısını da hayvan derisinden yaptı. yaylı ve tuşlu çalgılara uzanan milyonlarca yıllık bir serüven sonucunda müzik öyle bir noktaya ulaştı ki artık kimi müzikleri anlamak için derin bir müzik bilgisi, kimi müzikleri dinlemek için ise sağlam kulak gerekmekte. müzik, insanoğlunun tarihi ile birlikte gelişti ve değişti.
müziğin doğuşu ne zaman ve nasıl oldu?
taşları veya kemikleri birbirine vurarak ses çıkartan insanoğlu, ilk çalgısını rüzgârda çeşitli sesler çıkartan sazlıkları gözlemleyerek yaptı. kamışları kesip üzerine delikler açarak ilk melodileri üfledi. ardından ritim ve armoni birleşti. böylece müziğin icadı milattan önce 82 bin ilâ 43 bin yıllar arasında oldu. müzik ve ritmin ilk icat edildiği zamanlarda dini ritüeller için kullanıldığı bilinmektedir. yunan mitolojisinde zeus’un ilham meleklerinin olduğu, isimlerinin muse olduğu ve ika (dil) ekiyle birlikte zamanla müzik olarak değiştiği rivayet edilmektedir. afrika’da kabilelerin, orta asya’da şamanların ritim ile dini ritüeller düzenledikleri bilinmektedir.
ilk müzik çalgılarının mısır, orta doğu ve anadolu’dan çıkıp batıya gittiğine dair bilimsel kanıtlar var. ispanyolların en bilinen enstrümanı olan gitarın ilk örneklerine hititler’de rastlanıyor. yine kökeni orta asya’ya dayandırılan sazın da, hititler döneminde kullanıldığını biliyoruz. sümerler ve hititler dünya kültürüne önemli katkılar yaparken müzik sanatının da kapılarını açmışlardır. ilk örneklerine anadolu’da rastlanan saz, bugün de tüm dünyaya türkiye’den yayılıyor.
müziğin günümüzdeki haline yakınlaşması ne zaman oldu?
avrupa’da, müziğin meslek olarak tanınması orta çağa denk geliyor. daha önce kilisenin yasaklamasından dolayı kullanılamıyordu. skolastik düşüncenin yıkılması ile birlikte serbest hale gelen müzik, kişilerin müzisyenliği meslek edinmesi, toplumda davet ve düğünlerde kullanılmaya başlanmasıyla hızla yayıldı. anadolu’da da durum çok farklı değil. 16. yüzyılda kahvenin, osmanlı topraklarına girmesiyle kahvehaneler çoğalmış ve buralarda toplanan halk arasında eğlence hayatı ve müzik yaygınlaşmıştır. müziğin kitlelere yayılması ile avrupa’da müziğin ilk temsilcileri beethoven, brahms, mozart, anadolu’da ise ıtri, dede efendi ve hacı arif bey olmuştur. osmanlı devleti’nde müziğin önemi, mehter takımlarının kurulup savaşlarda kullanılması ile daha iyi anlaşılmaktadır.
alıntıdır.
göremiyoruz, dokunamıyoruz. bu açıdan diğer sanat dallarından ayrı bir yere kavuşur. etrafımızı ve ruhumuzu sarar, hayatımıza renk katar. müzikten bahsediyoruz. bu yazımızdaki konumuz müziğin doğuşu, gelişimi ve günümüz zamanında kapladığı yer.
ilk insanın eline aldığı bir taşı başka bir taşa vurarak çıkardığı seslerden bu yana uzun zaman geçti. insanoğlu, ilk üflemeli çalgısını sazlıklardan, ilk vurmalı çalgısını da hayvan derisinden yaptı. yaylı ve tuşlu çalgılara uzanan milyonlarca yıllık bir serüven sonucunda müzik öyle bir noktaya ulaştı ki artık kimi müzikleri anlamak için derin bir müzik bilgisi, kimi müzikleri dinlemek için ise sağlam kulak gerekmekte. müzik, insanoğlunun tarihi ile birlikte gelişti ve değişti.
müziğin doğuşu ne zaman ve nasıl oldu?
taşları veya kemikleri birbirine vurarak ses çıkartan insanoğlu, ilk çalgısını rüzgârda çeşitli sesler çıkartan sazlıkları gözlemleyerek yaptı. kamışları kesip üzerine delikler açarak ilk melodileri üfledi. ardından ritim ve armoni birleşti. böylece müziğin icadı milattan önce 82 bin ilâ 43 bin yıllar arasında oldu. müzik ve ritmin ilk icat edildiği zamanlarda dini ritüeller için kullanıldığı bilinmektedir. yunan mitolojisinde zeus’un ilham meleklerinin olduğu, isimlerinin muse olduğu ve ika (dil) ekiyle birlikte zamanla müzik olarak değiştiği rivayet edilmektedir. afrika’da kabilelerin, orta asya’da şamanların ritim ile dini ritüeller düzenledikleri bilinmektedir.
ilk müzik çalgılarının mısır, orta doğu ve anadolu’dan çıkıp batıya gittiğine dair bilimsel kanıtlar var. ispanyolların en bilinen enstrümanı olan gitarın ilk örneklerine hititler’de rastlanıyor. yine kökeni orta asya’ya dayandırılan sazın da, hititler döneminde kullanıldığını biliyoruz. sümerler ve hititler dünya kültürüne önemli katkılar yaparken müzik sanatının da kapılarını açmışlardır. ilk örneklerine anadolu’da rastlanan saz, bugün de tüm dünyaya türkiye’den yayılıyor.
müziğin günümüzdeki haline yakınlaşması ne zaman oldu?
avrupa’da, müziğin meslek olarak tanınması orta çağa denk geliyor. daha önce kilisenin yasaklamasından dolayı kullanılamıyordu. skolastik düşüncenin yıkılması ile birlikte serbest hale gelen müzik, kişilerin müzisyenliği meslek edinmesi, toplumda davet ve düğünlerde kullanılmaya başlanmasıyla hızla yayıldı. anadolu’da da durum çok farklı değil. 16. yüzyılda kahvenin, osmanlı topraklarına girmesiyle kahvehaneler çoğalmış ve buralarda toplanan halk arasında eğlence hayatı ve müzik yaygınlaşmıştır. müziğin kitlelere yayılması ile avrupa’da müziğin ilk temsilcileri beethoven, brahms, mozart, anadolu’da ise ıtri, dede efendi ve hacı arif bey olmuştur. osmanlı devleti’nde müziğin önemi, mehter takımlarının kurulup savaşlarda kullanılması ile daha iyi anlaşılmaktadır.
alıntıdır.
devamını gör...
89.
ruhun zehiri. bosuna haram dememisler.
devamını gör...
90.
bir kulaktan içeri bir beyinden dışarı şeklinde mekanizması olduğunu düşündüğüm dünya güzeli üretim ve sanat. yapay zeka içine sıçmaz umarım.
devamını gör...
91.
''müzik için ortak kullanılan metaforlar müziğin insanlar arası bir dil olduğu fikrine dayanır. dahası gizli bir dil ve bu yüzden kutsal ve bilinmezdir. çıkardığımız bu neşeli sesler yeryüzünde ilahi gücü hissetmek ve tecrübe etmek için tek yoldur. ses havayı hareket ettirerek çıkar, kuşların ötüşünden farkı yoktur.''
bu sözleri daha önce duymuştum, şimdi yazmak istedim. müziğin dili dünyada konuşulan bütün dilleri aşar, evrenseldir. dünya'nın neresinde olursanız olun, müziğin dilini herkes bilir. güzel kaliteli müzik, güzelliği arayan, güzel düşünen insanların işidir. hayatımda müzik olmasaydı, yaşam enerjim de olmazdı. bu kadar net benim için...türkçe, arapça, kürtçe, ingilizce, almanca vs hiç bir ayırım yapmaksızın kulağıma hoş gelen her müziği dinlerim...bizim oğlanın dediği gibi türkülerin yeri apayrıdır, onların hepsi felsefe içerir, sizi alır başka bir boyuta taşır...
bu sözleri daha önce duymuştum, şimdi yazmak istedim. müziğin dili dünyada konuşulan bütün dilleri aşar, evrenseldir. dünya'nın neresinde olursanız olun, müziğin dilini herkes bilir. güzel kaliteli müzik, güzelliği arayan, güzel düşünen insanların işidir. hayatımda müzik olmasaydı, yaşam enerjim de olmazdı. bu kadar net benim için...türkçe, arapça, kürtçe, ingilizce, almanca vs hiç bir ayırım yapmaksızın kulağıma hoş gelen her müziği dinlerim...bizim oğlanın dediği gibi türkülerin yeri apayrıdır, onların hepsi felsefe içerir, sizi alır başka bir boyuta taşır...
devamını gör...
92.
ruhun gıdasıdır.
devamını gör...
93.
müziğin felsefesi olmaz, türü olur... türkülerin de öyle. felsefenin ifade aracı müzik değil dildir.
devamını gör...
94.
ruhun ifadesidir.
devamını gör...
95.
devamını gör...
96.
unplugged bir konserde falan değilseniz hiçbir zaman gerçeğine erişilemeyecek şey.
teorik olarak analog tüm enstrümanlar, dsp ile dijitalize edilebilmekte ve kullanılan cihazın işlemcisinin (bilgisayar olur, midi destekli başka bir cihaz olur) anlayabileceği forma dönüştürülmektedir.
ilk olarak, analog enstrümandan ses üretilir, sesin enerji olduğunu bildiğimize göre bu sesin belirli bir frekansı, genliği ve dalga formu vardır.
mikrofon veya piezoelektrik sensör vasıtasıyla bu ses dalgaları elektrik enerjisine dönüştürülür. mikrofon için; çıkan akustik sesin basıncındaki değişimleri yakalayarak mikrofondaki diyaframı titretmesi ve bu titreşimlerin bobin ve kondansatörler aracılığıyla elektriğe dönüştürülmesi gerçekleşir. piezoelektrik sensörde ise piezo üzerindeki değişimler direkt elektrik enerjisine dönüştürülür.
gelen analog elektrik sinyalleri, pre-amp işleminden, equalization (eşitleme) ve low-pass/high-pass filtrelerinden geçer. bu aşama analog elektrik sinyalinin dijitale çevrilmesi için düzenlenmesini içerir; pre-amp ile zayıf olan sinyaller gereken seviyeye çıkartılır ve gereksiz frekanslar (gürültü) azaltılır. ayrıca, dip ses gibi gürültüleri belirlenen alt (low-pass) ve üst (high-pass) değere göre filtrelenir ve kullanılacak uygulamaya göre eşitlenir.
artık dijitale çevrilecek forma gelen analog sinyalleri için sayısallaştırma (adc; analog to digital conversion) aşamasına geldik. burada kullanılacak uygulamaya göre örnekleme, kuantizasyon ve bit derinliği belirlenir. bu aşamada temel mantık, kullanılacak sesin nerede ve ne şekilde kullanılacağıyla alakalı biraz.
bu kısmı biraz daha açacak olursak, örnekleme kısmında analog ses, belirli zaman aralıklarında ölçülüp dijitaldeki karşılığına çevrilir. mesela, cd formatında genellikle 44,1 khz kullanılır ki bu, sesin saniyede 44 bin 100 kere ölçülüp dijitalde kaç volta denk geliyorsa o değeri yansıtacak şekilde atanmasıyla gerçekleşir. "atanma" diye geçiştirdiğim işlem, ieee'nin bilgisayar kavramı ortada yokken oluşturulan protokollere (ve sonrasında üretilen ses formatlarına) göre belirlendiği için o kadar ayrıntıya girmeyeceğim.
44,1 khz değeri mesela daha profesyonel uygulamalar için 96 khz de olabilir; analog ses daha doğru dijitalize edilir bu durumda. ancak bu sefer de örnekleme sayısı 2 katından fazlaya çıkacağı için oluşturacağımız ses dosyası çok daha fazla yer kaplar; 700 mb'lık cd'ye 15 parçalık bir albümü sıkıştırmak için kaliteden feragat edeceğiz mecbur (kasette durum daha fena).
genç dimağlar burada şunu fark edebilir; dinlediğimiz sesin kalitesi (sonsuz olabilecek) örnekleme oranına bağlıysa aslında dijital ses hiçbir zaman gerçek akustik sesle birebir aynı olamayacak. evet; maalesef öyle. burada biraz insan kulağının anlayışına kalıyoruz ki belli bir örnekleme oranından sonrası insan kulağı için hiçbir fark yaratmıyor. ama en azından nyquist teoremine göre örnekleme oranımız, kaydettiğimiz sesin en yüksek frekansının en az iki katı olmalı ki anlamlı bir şeyler duyabilelim.
neyse, kuantizasyon işleminde dijitalize edilecek ses verisi 16, 24 veya 32 bitlik paketler haline dönüştürülür. bit değeri arttıkça sesin dinamik aralığı artar ki bu, sesin çıkabileceği en yüksek genliğini de belirler. artık elimizde belirli bir formatta (mp3, waw, flac, aac vs.) ses dosyası var.
şimdi bu dijitalize olmuş ses dosyasını dinleyelim, hadi. dinlemek için tekrardan dijitalden analoğa çevirmemiz lazım zira hoparlör denilen cihaz aslında elektrik sinyallerinin mekanik bir parçayı ileri geri hareket ettirmesiyle çalışıyor. yani, tekrardan elektrik sinyali üretmemiz lazım ki burada analoglaştırma (dac; digital to analog conversion) yapacağız.
öncelikle elimizdeki ses doyasını (mp3, flac, aac vs.) pcm formatına çevirmemiz gerekiyor (dekompresyon). az önce de değindiğim üzere dijital ses, örneklenmiş ve kuantize edilmiş ayrı ayrı noktalar halindedir. ancak, gerçek dünyadaki analog ses kesintisiz bir dalga olmalıdır. dijital filtreleme sürecinde interpolasyon (sinyal tamamlama) algoritmaları kullanılarak bu örnek noktaları arasındaki boşluklar doldurulur. bu aşamada oversampling (fazladan örnekleme) teknikleri uygulanır.
mesela, 44,1 khz'lik bir sinyal, 176,4 khz'e kadar artırılıp sonra işlenebilir ve böylece çıkış sinyali daha düzgün hale getirilir.
elimizdeki dijital değerler, dac çipi tarafından analog voltaj seviyelerine çevrilir. elimizdeki (mesela) 12 bitlik veri, karşılığı (mesela) 0,753 v’luk bir çıkış voltajına dönüşür. artık elimizde hemen hemen kare dalgaya benzeyen gayet tabii kesintili salak saçma bir sinyal var şu an.
bu salak saçma sinyali gerçek analog dalgaya çevirmemiz için bir kere daha low-pass/high-pass filtre uygulamamız gerekir ki tekrardan analoga yakınsar muhteşem sinyali elde edebilelim. ve elimizdeki analogumsu sinyali hoparlörden duyabilmek için (gerektiği zaman) yükseltmemiz gerekecek; tekrardan pre-amp uyguluyoruz. artık ses, hoparlörden gayet tabii duyulabilir.
şimdii, bu kadar işlemden sonra en başta enstrümandan çıkan ses ne kadar "gerçek" ses, oturup düşünebilirsiniz. bin tane filtreden geçirdik, araya bilgisayarı soktuk, tekrar filtreden geçirdik ve o ses kulağa geldi. duş alırken ebru gündeş gelip banyonuzda konser veremeyeceğine göre şimdilik en iyi seçenek bu sürece katlanmak.
teorik olarak analog tüm enstrümanlar, dsp ile dijitalize edilebilmekte ve kullanılan cihazın işlemcisinin (bilgisayar olur, midi destekli başka bir cihaz olur) anlayabileceği forma dönüştürülmektedir.
ilk olarak, analog enstrümandan ses üretilir, sesin enerji olduğunu bildiğimize göre bu sesin belirli bir frekansı, genliği ve dalga formu vardır.
mikrofon veya piezoelektrik sensör vasıtasıyla bu ses dalgaları elektrik enerjisine dönüştürülür. mikrofon için; çıkan akustik sesin basıncındaki değişimleri yakalayarak mikrofondaki diyaframı titretmesi ve bu titreşimlerin bobin ve kondansatörler aracılığıyla elektriğe dönüştürülmesi gerçekleşir. piezoelektrik sensörde ise piezo üzerindeki değişimler direkt elektrik enerjisine dönüştürülür.
gelen analog elektrik sinyalleri, pre-amp işleminden, equalization (eşitleme) ve low-pass/high-pass filtrelerinden geçer. bu aşama analog elektrik sinyalinin dijitale çevrilmesi için düzenlenmesini içerir; pre-amp ile zayıf olan sinyaller gereken seviyeye çıkartılır ve gereksiz frekanslar (gürültü) azaltılır. ayrıca, dip ses gibi gürültüleri belirlenen alt (low-pass) ve üst (high-pass) değere göre filtrelenir ve kullanılacak uygulamaya göre eşitlenir.
artık dijitale çevrilecek forma gelen analog sinyalleri için sayısallaştırma (adc; analog to digital conversion) aşamasına geldik. burada kullanılacak uygulamaya göre örnekleme, kuantizasyon ve bit derinliği belirlenir. bu aşamada temel mantık, kullanılacak sesin nerede ve ne şekilde kullanılacağıyla alakalı biraz.
bu kısmı biraz daha açacak olursak, örnekleme kısmında analog ses, belirli zaman aralıklarında ölçülüp dijitaldeki karşılığına çevrilir. mesela, cd formatında genellikle 44,1 khz kullanılır ki bu, sesin saniyede 44 bin 100 kere ölçülüp dijitalde kaç volta denk geliyorsa o değeri yansıtacak şekilde atanmasıyla gerçekleşir. "atanma" diye geçiştirdiğim işlem, ieee'nin bilgisayar kavramı ortada yokken oluşturulan protokollere (ve sonrasında üretilen ses formatlarına) göre belirlendiği için o kadar ayrıntıya girmeyeceğim.
44,1 khz değeri mesela daha profesyonel uygulamalar için 96 khz de olabilir; analog ses daha doğru dijitalize edilir bu durumda. ancak bu sefer de örnekleme sayısı 2 katından fazlaya çıkacağı için oluşturacağımız ses dosyası çok daha fazla yer kaplar; 700 mb'lık cd'ye 15 parçalık bir albümü sıkıştırmak için kaliteden feragat edeceğiz mecbur (kasette durum daha fena).
genç dimağlar burada şunu fark edebilir; dinlediğimiz sesin kalitesi (sonsuz olabilecek) örnekleme oranına bağlıysa aslında dijital ses hiçbir zaman gerçek akustik sesle birebir aynı olamayacak. evet; maalesef öyle. burada biraz insan kulağının anlayışına kalıyoruz ki belli bir örnekleme oranından sonrası insan kulağı için hiçbir fark yaratmıyor. ama en azından nyquist teoremine göre örnekleme oranımız, kaydettiğimiz sesin en yüksek frekansının en az iki katı olmalı ki anlamlı bir şeyler duyabilelim.
neyse, kuantizasyon işleminde dijitalize edilecek ses verisi 16, 24 veya 32 bitlik paketler haline dönüştürülür. bit değeri arttıkça sesin dinamik aralığı artar ki bu, sesin çıkabileceği en yüksek genliğini de belirler. artık elimizde belirli bir formatta (mp3, waw, flac, aac vs.) ses dosyası var.
şimdi bu dijitalize olmuş ses dosyasını dinleyelim, hadi. dinlemek için tekrardan dijitalden analoğa çevirmemiz lazım zira hoparlör denilen cihaz aslında elektrik sinyallerinin mekanik bir parçayı ileri geri hareket ettirmesiyle çalışıyor. yani, tekrardan elektrik sinyali üretmemiz lazım ki burada analoglaştırma (dac; digital to analog conversion) yapacağız.
öncelikle elimizdeki ses doyasını (mp3, flac, aac vs.) pcm formatına çevirmemiz gerekiyor (dekompresyon). az önce de değindiğim üzere dijital ses, örneklenmiş ve kuantize edilmiş ayrı ayrı noktalar halindedir. ancak, gerçek dünyadaki analog ses kesintisiz bir dalga olmalıdır. dijital filtreleme sürecinde interpolasyon (sinyal tamamlama) algoritmaları kullanılarak bu örnek noktaları arasındaki boşluklar doldurulur. bu aşamada oversampling (fazladan örnekleme) teknikleri uygulanır.
mesela, 44,1 khz'lik bir sinyal, 176,4 khz'e kadar artırılıp sonra işlenebilir ve böylece çıkış sinyali daha düzgün hale getirilir.
elimizdeki dijital değerler, dac çipi tarafından analog voltaj seviyelerine çevrilir. elimizdeki (mesela) 12 bitlik veri, karşılığı (mesela) 0,753 v’luk bir çıkış voltajına dönüşür. artık elimizde hemen hemen kare dalgaya benzeyen gayet tabii kesintili salak saçma bir sinyal var şu an.
bu salak saçma sinyali gerçek analog dalgaya çevirmemiz için bir kere daha low-pass/high-pass filtre uygulamamız gerekir ki tekrardan analoga yakınsar muhteşem sinyali elde edebilelim. ve elimizdeki analogumsu sinyali hoparlörden duyabilmek için (gerektiği zaman) yükseltmemiz gerekecek; tekrardan pre-amp uyguluyoruz. artık ses, hoparlörden gayet tabii duyulabilir.
şimdii, bu kadar işlemden sonra en başta enstrümandan çıkan ses ne kadar "gerçek" ses, oturup düşünebilirsiniz. bin tane filtreden geçirdik, araya bilgisayarı soktuk, tekrar filtreden geçirdik ve o ses kulağa geldi. duş alırken ebru gündeş gelip banyonuzda konser veremeyeceğine göre şimdilik en iyi seçenek bu sürece katlanmak.
devamını gör...
97.
ruhun diyetidir. evet.
devamını gör...
98.
bi tür düşünce, duygu anlatma sanatıdır. ben biraz da anı hatırlama aracı olarak tanımlıyorum. müziğin, hatta herhangi bir sesin hafızaya doğrudan bir etkisi var.
ilk defa duyduğunuz bi şarkıyı başka bi zamanda, bambaşka bi yerde dinleseniz bile ilk duyduğunuz yerdeymişsiniz gibi hissettiğiniz olmuyor mu hiç? altı kez, altı farklı mekanda dinlesem bile altısında da ilk duyduğum yerdeymişim gibi hissettiriyor ve ilk duyduğum zamanki yaptığım şeyi yapıyormuşum hissi veriyor.
müzik terapisi alzheimer gibi hastalıklarda ilaç dışı tedavi yöntemi olarak kullanılıyor. çünkü müzik, duygusal bağlantı için güçlü bi araç.
tabi bunlar bilinen şeyler. benim hayret ettiğim, hayran olduğum nokta her şarkıda farkı bi zamanda ve farklı bi mekanda hissedebiliyor olmam. birinde 3 yıl öncesinde akşam vakti bi parkta yalnız otururken diğerinde 6 yıl önce bi şehirlerarası otobüste yolculuk yapabiliyorum.
ilk defa duyduğunuz bi şarkıyı başka bi zamanda, bambaşka bi yerde dinleseniz bile ilk duyduğunuz yerdeymişsiniz gibi hissettiğiniz olmuyor mu hiç? altı kez, altı farklı mekanda dinlesem bile altısında da ilk duyduğum yerdeymişim gibi hissettiriyor ve ilk duyduğum zamanki yaptığım şeyi yapıyormuşum hissi veriyor.
müzik terapisi alzheimer gibi hastalıklarda ilaç dışı tedavi yöntemi olarak kullanılıyor. çünkü müzik, duygusal bağlantı için güçlü bi araç.
tabi bunlar bilinen şeyler. benim hayret ettiğim, hayran olduğum nokta her şarkıda farkı bi zamanda ve farklı bi mekanda hissedebiliyor olmam. birinde 3 yıl öncesinde akşam vakti bi parkta yalnız otururken diğerinde 6 yıl önce bi şehirlerarası otobüste yolculuk yapabiliyorum.
devamını gör...
99.
insani duyguların uzaktan kumandasıdır.
devamını gör...
100.
olmasaydı hayat çekilmezdi.
devamını gör...
"müzik" ile benzer başlıklar
metal müzik
71
klasik müzik
37