1.
hindistan'a tam 17 sefer düzenleyerek hindistan'da islamiyetin yayılmasını ve hindistandaki (bkz: kast sistemi)nin çözülmesini sağlamış olan gazne imparatorudur*.
ayrıca (bkz: sultan) unvanını kullanan ilk türk hükümdardır.
ayrıca (bkz: sultan) unvanını kullanan ilk türk hükümdardır.
devamını gör...
2.
hindistana 17 sefer düzenleyerek islam'ın hindistan'da yayılmasını sağlayan ve hindistan'daki kast sisteminin yıkılmasını sağlayan gaznelilerin ünlü türk imparatoru. gazneli mahmut, türk tarihinde sultan ünvanını kullanan ilk lider olup "putkırıcı" lakabıyla da bilinir. aynı zamanda kendisinin tarih kitaplarında pek bahsedilmeyen karanlık bir yönü de vardır. gazneli sultan mahmut, o dönemli ünlü bilim akademisini yozlaştırıp bilimin içine siyasetin entrikalarını sokarak ve ibni sina, farabi gibi islam'ın altın çağında yetişmiş devrin ünlü bilim adamlarını yıldırtıp kaçırtarak islam dünyasındaki mutezile ekolünden gelen akılcı düşünceyi bitirmiştir. islam uygarlığının yozlaşmasında, müslümanların bugünkü kötü ve zavallı halde olmalarında nakilci gazali ile birlikte gazneli mahmut'un da büyük bir payı vardır. gazneli mahmut, recep tayyip erdoğanın orta çağdaki versiyonudur.
devamını gör...
3.
ben bunu tuğrul yendi sanıyordum meğerse gazneli devleti bu öldükten sonra yıkılış sürecine girmiş. "onlarca seferler düzenleyen koskoca mahmut nasıl yeniliyor yhaa" falan diyordum ben de. bir detay daha öğrendik bak. demek ki ölüm tarihleri ve savaş tarihleri önemli detaylarmış.
devamını gör...
4.
vermeyince mamut neylesin mahmut olan mahmut mu bu.
devamını gör...
5.
#2660497 hayır. o mahmut ikinci mahmut'tur, söz de "vermeyince mabud*, neylesin sultan mahmud?" şeklindedir.
rivayete göre ikinci mahmut tedbil-i kıyafet gezerken "tıkandı baba tıkandı." diye söylenen bir kunduracıya rast gelir. merak edip sorar, "tıkanan nedir?" diye. adam anlatır:
-bir gece rüyamda çeşmeler gördüm. birinden gürül gürül, birinden sızarak ve birinden de şıp şıp su akıyordu. nur yüzlü bir ihtiyar çıktı ve "gürül gürül akan padişahın, sızarak akan devlet adamlarının ve damlayan senin talihindir." dedi. ben de biraz genişleteyim de sızarak aksın diye ağzına bir dal parçası sokup genişletmek istedim, dal kırılınca hiç akmaz oldu. o günden sonra müşterim kesildi, fukara kaldım. bu şekilde söylenerek de talihime yanarım.
padişah hayretler içindedir, teselli etmek amaçlı:
-üzülme, elbet şansın döner, der ve oradan ayrılır.
ayrılışının akabinde adamlarına "adama bir tepsi baklava yollayın, her dilimin altına altın koyun." der. denilen yapılır. adam elinde baklava ile eve dönerken birden baklavayı satıp ev ihtiyaçlarını karşılamaya karar verir, baklavalar güzel göründüğünden hemen satılır tepsi.
sonraları padişah gene uğrar adama, gene çulsuz görünce sorar baklavaları. adam sattığını söyleyince sultan şaşırır ama belli etmez, bu sefer de hindi dolması gönderilmesini ve içinin altın ile doldurulmasını emreder.
dolmayı adamlardan alan kahramanımız evinde giderken geçen sefer baklavaları alıp altınlara çöken herifle karşılaşır, adamın gözü hindi dolmasındadır. "ne kadar para istersen vereyim, yeter ki bana sat." cümlesini işiten kahramanımız borçları dolayısıyla dolmayı hemen satar.
gene sultan gelir, gene çulsuz görünce sorar ve gene aynı cevabı alınca artık canına tak der. adamcağızı oradan doğruca hazineye götürür ve şöyle der:
-daldır küreği, çıkardığın senindir.
adamın heyecandan eli ayağına dolanır, küreği düzgün tutamayınca kürek çıkarken ters döner. tepesinde bir tanecik altın parıldamaktadır.
sultan hayretler içinde ellerini havaya kaldırarak:
-vermeyince mabud, neylesin sultan mahmut, diye haykırır.
rivayete göre ikinci mahmut tedbil-i kıyafet gezerken "tıkandı baba tıkandı." diye söylenen bir kunduracıya rast gelir. merak edip sorar, "tıkanan nedir?" diye. adam anlatır:
-bir gece rüyamda çeşmeler gördüm. birinden gürül gürül, birinden sızarak ve birinden de şıp şıp su akıyordu. nur yüzlü bir ihtiyar çıktı ve "gürül gürül akan padişahın, sızarak akan devlet adamlarının ve damlayan senin talihindir." dedi. ben de biraz genişleteyim de sızarak aksın diye ağzına bir dal parçası sokup genişletmek istedim, dal kırılınca hiç akmaz oldu. o günden sonra müşterim kesildi, fukara kaldım. bu şekilde söylenerek de talihime yanarım.
padişah hayretler içindedir, teselli etmek amaçlı:
-üzülme, elbet şansın döner, der ve oradan ayrılır.
ayrılışının akabinde adamlarına "adama bir tepsi baklava yollayın, her dilimin altına altın koyun." der. denilen yapılır. adam elinde baklava ile eve dönerken birden baklavayı satıp ev ihtiyaçlarını karşılamaya karar verir, baklavalar güzel göründüğünden hemen satılır tepsi.
sonraları padişah gene uğrar adama, gene çulsuz görünce sorar baklavaları. adam sattığını söyleyince sultan şaşırır ama belli etmez, bu sefer de hindi dolması gönderilmesini ve içinin altın ile doldurulmasını emreder.
dolmayı adamlardan alan kahramanımız evinde giderken geçen sefer baklavaları alıp altınlara çöken herifle karşılaşır, adamın gözü hindi dolmasındadır. "ne kadar para istersen vereyim, yeter ki bana sat." cümlesini işiten kahramanımız borçları dolayısıyla dolmayı hemen satar.
gene sultan gelir, gene çulsuz görünce sorar ve gene aynı cevabı alınca artık canına tak der. adamcağızı oradan doğruca hazineye götürür ve şöyle der:
-daldır küreği, çıkardığın senindir.
adamın heyecandan eli ayağına dolanır, küreği düzgün tutamayınca kürek çıkarken ters döner. tepesinde bir tanecik altın parıldamaktadır.
sultan hayretler içinde ellerini havaya kaldırarak:
-vermeyince mabud, neylesin sultan mahmut, diye haykırır.
devamını gör...