41.
ülkede her gün siyasilerin* büyük başarı ile gerçekleştirdikleri eylem
devamını gör...
42.
baskıcı toplumlarda ve ailelerde en çok kınanan ve en sık yapılan şeydir. kişi kendi ihtiyaçları, istekleri ve arzuları ile toplumsal ya da ailevi kurallar arasında sıkışır. toplum ya da aile tarafından cezalandırılmadan yaşamanın yek yolu yalan söylemektir. çocukluktan itibaren annenin ve babanın yalanlarına, aman babana söyleme, aman komşuya söyleme öğütleriyle ortak olan ve yalan söylemeyi öğrenen çocuk, ergenlik ve gençlik döneminde yalan konusunda ustalaşır. yetişkinliğe gelindiğinde yalan söylemek kimi zaman yazılı olmayan toplumsal sözleşmeninin, kimi zaman sözde nezaketin bir parçası olur.
baskıcı toplumlarda taciz, tecavüz ve suç üzerine okuduğum bir araştırmada kurallarla, bireysel istekler arasında sıkışan bireyin bir zaman sonra onaylanmayan davranışları için söylediği yalanlara inanması ve yalan söylediği davranış ortaya çıkmadığı sürece kendini asla yalan söylemeyen, istenmeyen davranışlarda bulunmayan, namuslu bir birey olarak gördüğüne dair notlar vardır. bana dogville filmini hatırlattığı için aklımda kalmış.farklı ülkelerde yaşadığım yılların ardından bana son derece mantıklı gelen bir tespit. baskının olduğu ya da kişilerin kendini güvende hissetmediği toplumlarda, kişiler kendi özel yaşamlarına dair çok daha fazla yalan söylüyorlar. kişilerin istediği gibi olma ve yaşama hakkının bulunduğu toplumlarda, kişiler en azından kişisel yaşamlarına dair yalan söyleme, gizlenme ihtiyacını duymuyorlar ya da daha az duyuyorlar.
baskıcı toplumlarda taciz, tecavüz ve suç üzerine okuduğum bir araştırmada kurallarla, bireysel istekler arasında sıkışan bireyin bir zaman sonra onaylanmayan davranışları için söylediği yalanlara inanması ve yalan söylediği davranış ortaya çıkmadığı sürece kendini asla yalan söylemeyen, istenmeyen davranışlarda bulunmayan, namuslu bir birey olarak gördüğüne dair notlar vardır. bana dogville filmini hatırlattığı için aklımda kalmış.farklı ülkelerde yaşadığım yılların ardından bana son derece mantıklı gelen bir tespit. baskının olduğu ya da kişilerin kendini güvende hissetmediği toplumlarda, kişiler kendi özel yaşamlarına dair çok daha fazla yalan söylüyorlar. kişilerin istediği gibi olma ve yaşama hakkının bulunduğu toplumlarda, kişiler en azından kişisel yaşamlarına dair yalan söyleme, gizlenme ihtiyacını duymuyorlar ya da daha az duyuyorlar.
devamını gör...
43.
francis bacon yalan hakkında şöyle demiştir.
"yalan söylemek, tanrıya karşı gözüpeklik, insanlara karşı ise korkaklıktır."
"yalan söylemek, tanrıya karşı gözüpeklik, insanlara karşı ise korkaklıktır."
devamını gör...
44.
aslında gerek yoktur ama insanların çoğu ihtiyaçmış gibi söyler. rengi olduğu iddia edilir ama yoktur.
devamını gör...
45.
ben asla yalan söyleyemem zaten 26 iqm var kendimi dolandırıyorum en son.
devamını gör...
46.
varsa bir günahı.. soylettirenler günahkar..
devamını gör...
47.
büyüğü küçüğü fark etmez. söyleyen kişiyi zedeler aslında.
devamını gör...
48.
yalan söylemek de bir kabiliyet işidir. öncelikle söylediğin yalanı unutmayacaksın ki sonradan bocalamayasın.
ben asla yalan söylemem, hakikat benim için her şeyden önemlidir diyen birine de kesinlikle inanmayın…
bana inanabilirsiniz çünkü ben bazen güzel yalan söylerim.
ben asla yalan söylemem, hakikat benim için her şeyden önemlidir diyen birine de kesinlikle inanmayın…
bana inanabilirsiniz çünkü ben bazen güzel yalan söylerim.
devamını gör...
49.
yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu; ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. yalana her şey isyan etmelidir. eşya bile: damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır filan... (bkz: dokuzuncu hariciye koğuşu)
devamını gör...
50.
yalan söylemekten hoşlanmıyorum diyen kendine yalan söylüyordur .illa ki yalanlar hayatın her alanında var ama bunu profesyonel şekilde kullananlar, işte onlar iflah olmazlar .
devamını gör...
51.
söylenilen kişi ya da kişilerden önce kendini kandırmaktır.
devamını gör...
52.
maalesef baskıcı bir ailede yaşıyorsanız mastırıni yapmış olabilirsiniz.
çok güzel yalan söylerim.
çok güzel yalan söylerim.
devamını gör...
53.
hadi bakalımdır.
devamını gör...
54.
gizlemekle olur. başı gizlemektir.
devamını gör...
55.
hiçbir türlüsü kabul edilmeyecek bir tavır olsa da bazen çok zor durumlardan tereyağından kıl çeker gibi kurtulmanızı sağlayabilir. tabii biraz da şansın yardımıyla.
doksanlar batağında çocuk olduğum için eğlenecek fazla bir şey bulamıyorduk. biz de en yakın arkadaşımla kaybolmacılık diye bir oyun yarattık. oyunun amacı yaşadığımız avuç içi kadar şehirde kaybolmaya çalışmaktı ve biz her fırsatta bunu deniyorduk.
yine bir akşam üstü kaybolmacılık oynarken kendimizi o kadar kaptırmışız ki yatsı bile okunmuş ve biz eve gitmemişiz. bu işlenebilecek en büyük suç o zamanlar.
bizim evin önüne geldiğimiz zaman başımızın ne kadar büyük belada olduğunu hemen anladık. dayak kaçınılmazdı artık. annelerimiz bir chun li olmuştu. bu çok belliydi çünkü bizim evin hemen oturma odası, hem salon, hem de mutfak ışığı yanıyordu. bu bela demekti.
eve yaklaşınca en yakın arkadaşımın annesinin camda sigara içtiğini görünce dizlerimizin bağı çözüldü. annem de diğer camda idi. ikimiz de öğretmen çocuğu olduğumuz için bizden hep düzgün davranmamız bekleniyordu ve aksi hareketlerimiz terlikle karşılık buluyordu.
bizi görünce hızla içeri girdiler savaş hazırlıklarına başlamak için. biz de kurbanlık koyun gibi kapıya gittik. kapı açılınca destek kuvvet olarak iki babanın arkada durduklarını görünce ilerde hayranı olacağım franz kafka ile ilgili bir flash forward yaşadım.
kapıda bize sorulan ilk soru “nerde kaldınız?” oldu ama bu kadar kibar değildi. zaten ben duymadım soruyu, anladım; zira kulağım annemin eliyle simbiyotik bir yaşama başlamıştı bile.
o an kurtulmamız için tek çare vardı ve bu da benim hayal gücüme bakıyordu. jules verne okumalarımın bir gün işe yarayacağını biliyordum. hemen şöyle bir yalan söyledim:
- ufo gördük, korktuk, saklandık.
söylenebilecek en aptalca yalandı. arkadaşım bana dumb and dumber’a hoş geldin der ki bakıyordu. ben de yaprağı bitmiş dana gibi anneme ve destek kuvvetlerine bakıyordum.
ama o an bir şey oldu. annem kulağımı bıraktı. herkesin gardı düştü. bize acıyarak ve üzülerek bakmaya başladılar. ben salaklığıma üzüldüklerini, annemin beni doğuracağına taş doğurmayı dilediğini düşündüm ama öyle değildi.
doksanlar her an her şeyin olabileceği bir dönemdi. herkes her şeye inanabilirdi. meğer o akşam haberlerde, yaşadığımız şehirde ufo görüldüğüne dair bir haber geçmiş. bu benim için körün taşı anıydı. dayaktan kurtulduk ve günün kahramanı sayıldık.
akşam için arkadaşımın ailesi çaya kaldı. bir saat kadar ufo ile ilgili ayrıntı uydurduk. yıllar sonra bu anının etkisi ile hala ufo gördüğüme inanıyorum. ama aslında ben bir yalancıyım.
doksanlar batağında çocuk olduğum için eğlenecek fazla bir şey bulamıyorduk. biz de en yakın arkadaşımla kaybolmacılık diye bir oyun yarattık. oyunun amacı yaşadığımız avuç içi kadar şehirde kaybolmaya çalışmaktı ve biz her fırsatta bunu deniyorduk.
yine bir akşam üstü kaybolmacılık oynarken kendimizi o kadar kaptırmışız ki yatsı bile okunmuş ve biz eve gitmemişiz. bu işlenebilecek en büyük suç o zamanlar.
bizim evin önüne geldiğimiz zaman başımızın ne kadar büyük belada olduğunu hemen anladık. dayak kaçınılmazdı artık. annelerimiz bir chun li olmuştu. bu çok belliydi çünkü bizim evin hemen oturma odası, hem salon, hem de mutfak ışığı yanıyordu. bu bela demekti.
eve yaklaşınca en yakın arkadaşımın annesinin camda sigara içtiğini görünce dizlerimizin bağı çözüldü. annem de diğer camda idi. ikimiz de öğretmen çocuğu olduğumuz için bizden hep düzgün davranmamız bekleniyordu ve aksi hareketlerimiz terlikle karşılık buluyordu.
bizi görünce hızla içeri girdiler savaş hazırlıklarına başlamak için. biz de kurbanlık koyun gibi kapıya gittik. kapı açılınca destek kuvvet olarak iki babanın arkada durduklarını görünce ilerde hayranı olacağım franz kafka ile ilgili bir flash forward yaşadım.
kapıda bize sorulan ilk soru “nerde kaldınız?” oldu ama bu kadar kibar değildi. zaten ben duymadım soruyu, anladım; zira kulağım annemin eliyle simbiyotik bir yaşama başlamıştı bile.
o an kurtulmamız için tek çare vardı ve bu da benim hayal gücüme bakıyordu. jules verne okumalarımın bir gün işe yarayacağını biliyordum. hemen şöyle bir yalan söyledim:
- ufo gördük, korktuk, saklandık.
söylenebilecek en aptalca yalandı. arkadaşım bana dumb and dumber’a hoş geldin der ki bakıyordu. ben de yaprağı bitmiş dana gibi anneme ve destek kuvvetlerine bakıyordum.
ama o an bir şey oldu. annem kulağımı bıraktı. herkesin gardı düştü. bize acıyarak ve üzülerek bakmaya başladılar. ben salaklığıma üzüldüklerini, annemin beni doğuracağına taş doğurmayı dilediğini düşündüm ama öyle değildi.
doksanlar her an her şeyin olabileceği bir dönemdi. herkes her şeye inanabilirdi. meğer o akşam haberlerde, yaşadığımız şehirde ufo görüldüğüne dair bir haber geçmiş. bu benim için körün taşı anıydı. dayaktan kurtulduk ve günün kahramanı sayıldık.
akşam için arkadaşımın ailesi çaya kaldı. bir saat kadar ufo ile ilgili ayrıntı uydurduk. yıllar sonra bu anının etkisi ile hala ufo gördüğüme inanıyorum. ama aslında ben bir yalancıyım.
devamını gör...
56.
yalan adamı yorar birader.
devamını gör...
57.
siyasetçi hastalığı.
devamını gör...
58.
yalan söylemek o kadar da kötü değil bence. şöyle düşünün hoşgörünün olmadığı bir ortamda gerçek fikrini söylediğin an ne olacak kaos ortamı. bu durum özellikle yaşlı kesimi için geçerli.* ya da bariz yanlış olduğunu bildiğiniz halde karşı tarafın da fikrini degistiremeyeceginiz ya da tartışmanın sonu gelmediği için bazen olaya duruma sadece kafa sallanır ki bence bu da yalan sayılır. yani yalanı bulan geçici bir barış ortamı sağlamıştır bence *
devamını gör...
59.
insana yakışmayandır.
devamını gör...
60.
bazı durumlarda faydalı olabilecek, gerçeğin düşmanı.
bazı insanların yalan söyleme becerileri gelişmemiş çünkü ihtiyaçları olmamıştır. küçük-büyük yalan söylediğinde bazı insanlar kıpkırmızı kesilir, gece uyku girmez ve sürekli aklını meşgul eder. bende o insanlardanım.
yalana ve yalan söyleyene tahamülüm yok. bir başkasının yalan söylediğini hissettiğimde her ne kadar belirtmesem de içimde bir öfke büyüyor. yalan söylediğini hissettiğimi, o kişiye de belirtemeyince öfke yok olmuyor, dinmiyor.
belki de öfkenin nedeni yalan söyleme becerisine duyulan kıskançlık. bilemiyorum.
yalan tabulaşıyor; yalan söylemeyi bırakın, "yalan" kelimesi insanı rahatsız etmeye yetiyor.
bazı insanların yalan söyleme becerileri gelişmemiş çünkü ihtiyaçları olmamıştır. küçük-büyük yalan söylediğinde bazı insanlar kıpkırmızı kesilir, gece uyku girmez ve sürekli aklını meşgul eder. bende o insanlardanım.
yalana ve yalan söyleyene tahamülüm yok. bir başkasının yalan söylediğini hissettiğimde her ne kadar belirtmesem de içimde bir öfke büyüyor. yalan söylediğini hissettiğimi, o kişiye de belirtemeyince öfke yok olmuyor, dinmiyor.
belki de öfkenin nedeni yalan söyleme becerisine duyulan kıskançlık. bilemiyorum.
yalan tabulaşıyor; yalan söylemeyi bırakın, "yalan" kelimesi insanı rahatsız etmeye yetiyor.
devamını gör...