parayı cüzdana koyarken büyükten küçüğe sıralarım. hepsi aynı yöne bakar, atatürk resmini dışa gelecek şekilde katlarım. *
devamını gör...
fiş ve faturaları cüzdanımda biriktiririm
devamını gör...
odanın kapısının çok az açık kalması. beni çileden çıkartır. ya tam kapansın ya yarı açık filan olsun,sorun değil ama çok az açık kalınca uykuda olsam o kapıyı tamamen kapatırım.
devamını gör...
ben bilgisayar başında çalışırken birisi yanımda ayakta durursa, çalışmaya devam edemiyorum.* aşırı sinir stres yapıyorum. "git başımdan, zebani gibi başımda dikilme." diyesim geliyor...
devamını gör...
yere bir şey düşürdüysem, onu bulmadan huzur da bulamam. bir semtin yarısını karış karış gezip anahtar aramışlığım, belki bir yarım saat, masanın altına düşen bir ekmek kırıntısını bulmaya çalıştığım olmuştur. bu şey çocukken, yere düşen boncukları arayıp bulmaktan zevk aldığım zamanlar başladı. piyasada bulabileceğiniz en küçük boncuklardan * söz ediyorum.
devamını gör...
saymak. kaç basamka çıkıp indiğimi, kaç adım attığımı, oturduğumda karşı evin pencere sayısını, cafede tezgah üzerindeki bardak sayısını falan hep sayarım.
llginç yanı yapmakta olduğum işi engellemez bu. otomatiktir yani.
sayacak bir şey bulamazsam yaratırım. mesela şu anda masamın üzerinde, dördü iki makasın sapında, biri bardağın kulpunda olmak üzere beş tane halkamsı, bir çizgi tarafından çevrilmiş, şekil var. saat mekanizmasının akrep ve yelkovanı üzerindeki beş halkayı sayıya dahil edeyim mi karar veremedim.
devamını gör...
bana ve/ya başkalarına göre bunlar garip takıntılar.

yani şunlar:

1-) kaymaklı yoğurt yiyemiyorum -içinde kaymak parçaları varsa o yoğurdu yiyemem ama tepesindeki kaymak alınmış yoğurdu yiyebilirim- ve içinde ufacık kaymak parçaları bile olsa o ayranı içemiyorum. halbuki aynı şey ama kıvamı farklı. bunu asla aşamadım. meyve parçacıklı tatlı yiyebiliyorum ve yine meyve parçacıklı meyve suyu içebiliyorum mesela. yoğurtta ve ayranda neden böyle, bilemedim.

2-) bir sandalyeye, tabureye, merdivene vs. çıkıp perde falan takmak benim için büyük kabus. dünyanın en sağlam sandalyesini getirin, gene de korka korka ve tedirgin ola ola çıkabilirim ona. bu işi yapıyorum gerekirse ama hiç "rahatlıkla" değil.

3-) paranormal activity, the conjuring gibi "paranormal" korku filmlerine katlanamıyorum. bir de "based on real events" falan demiyorlar mı... the conjuring'in yönetmenliği mükemmeldi mesela ama yarısına kadar izleyebildim, aşırı saçma geldiği için. paranormal activity'nin ilk filmini de yarısında falan ve küfür ede ede kapattım. fantastik eserlere bayılırım. ama böyle angil dingil konuları "gerçekçi" gibi sunduklarında buna katlanamıyorum. fantezi, başka bir şey bence.

4-) herkesi şaşırtan bir hafızam var. bu, bana göre takıntıyla doğrudan alakası olan bir şey değil ama millet, "böyle şeyleri neden aklında tutuyorsun?" falan der. aklımda özellikle tutmuyorum, hafızam çok kuvvetli. biriyle bir tartışma yaşarız ve karşımdakinin tartışma etiğinden memnun değilimdir. tartışma biter. mesela 5 sene sonra aynı kişiyle, başka bir konuda bir tartışmaya gireriz gene. karşımdaki aynı "kıvırtmaları", "savunma mekanizmalarını", "yanlış anladın"ları kullanmaya başladığı anda, 5 sene önceki tartışmamızı hatırlatırım ve aynı halt oluyor, bunu burada keselim derim. karşımdaki, o 5 sene önceki tartışmayı unutmuştur genelde. ben unutmam. hatta kelimesi kelimesine hatırlarım çoğu şeyi. bu, bazıları için takıntı. ben şikayetçi değilim ama hafızamın çok güçlü olmasından. iyi şeyleri de hatırlarım ve başkalarına hatırlatırım yeri geldiğinde. "ilahi özgür, nereden aklına geldi şimdi bu." gibi olumlu tepkiler alırım bazen, bunu yaptığımda.

5-) bu tam bir takıntı sayılabilir mi bilemiyorum ama 2002 senesinde çıkmış olan bir eser (oyun-albüm-film-kitap) benim için genelde özel oluyor. yani mesela bir albüm görmüşümdür, çıkış tarihine bakarım, 2002 ise kesin şans veririm ona. yani bu senede çıkan çoğu şey bana ayrıksı ve özel geliyor. bunu, birkaç sene önce fark ettim. yani üst üste o kadar denk geldi ki o sene çıkan ve bayıldığım şey, 2002, "entertainment"ta benim için özel bir sene oldu. burada kocaman bir a4 kağıt doldurabilirim, 2002 senesinde çıkan ve benim için çok değerli olan şeyleri yazmaya başlarsam.
devamını gör...
ellerimi yıkamak ya da sürekli ellerime kolonya sıkmak. gün içinde evden hiç çıkmasam da 25-30 kez ellerimi yıkıyorum. dışarıdaysam cep boy kolonyamı sıkıyorum sürekli.
devamını gör...
merdiven saymak ve ya adım, fayans ,koltuk va saymak yanii
devamını gör...
yolda yürürken karoların çizgilerine basmamak, çok küçük olmadığı sürece dikkat ediyorum. cambaz gibi geziyoruz
devamını gör...
şurada [#3225196] da açıkladığım gibi, nick değiştirme takıtıntım/bağımlılığım var. bağımlıyız abijimmmm... *

iki gün önce gene nick değiştirme krizine girdim. haha.

bol araştırmalar yaptım ve sanal olarak büyücü kimliğini benimsemeyi sevdiğimden necromantiar nick'ini almaya karar verdim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

gördüğünüz gibi oed sözlüğünde bu, necromancer'ın bir varyantı olarak görünüyor. ki oed, ingilizce sözlüklerin şahıdır. ona güvenmeyeceğiz de neye güveneceğiz?

bu arada ben bir nick aldığım zaman, bunu kullandığım tüm sanal platformlardaki kullanıcı adım yapıyorum, gmail hesabım da dahil. yani necromancer nick'ini alamazdım zaten. conjurer/conjuror, sorcerer, wizard falan da imkansız. bu gibi nick'ler anında kapılır. tempestarian galiba alınabilir durumdaydı. veya conjurer'ın ingilizceye ilk girdiği haliyle conjurour uygundu, zamanında kullanmıştım o nick'i (burada değil, daha önce). sorserar'ı da kullanmıştım. o da sorcerer'ın ingilizcedeki ilk hali. shadowmagicker diye bir nick kullanmıştım falan... sayısız nick kullandım cidden, böyle.

necromantiar'ı kontrol ettim ve x, gmail ve/ya aklınıza gelebilecek herhangi bir platformda kimse tarafından alınmamış bu kullanıcı adı da. dümdüz büyücü anlamına gelen ve şu ana kadar kimsenin kullanmadığı başka bir ingilizce sözcük kalmamış olabilir, üstte bahsettiğim gibi arkaik halleri hariç. harbiden bundan başka olmayabilir yani.

kapmak isteyen çıkarsa bu nick sizindir.

çünkü krizi atlattım. prieneus olarak devam ediyorum.

kendimle gurur duyuyorum ya.

valla buna nasıl direnebildim bilemiyorum. ahahaha.
devamını gör...
tik sendromlu oldugum icin 50 tane sayarim.
devamını gör...
çetleşirken bile kurallı yazarım. noktalama işaretleri falan. hatta çetleşirken noktalı virgül kullanırım filan... bir yandan garip tabii ama diğer yönden de benim açımdan bir rahatlık. kas hafızam buna uyumlanıyor ve resmi/ciddi bir şey yazarken ekstra dikkatli olmama gerek olmuyor. zaten bu sözlükteki geyik tanımlarda, birileriyle çetleşirken falan kurallara uyduğum için kınanmam. ama resmi bir yazışmada noktalamalarda saçmalarsam bu sıkıntı yaratabilir. mesela iki ünlem (!!), iki nokta (..) falan da kullanmam. ya tek olur ya da 3 (!!!). böyle kurallara uymanın bir sakıncasını görmedim henüz. çoğu durumda gerek olmuyor elbette buna ama her koşulda kurallara uygun yazma alışkanlığım olduğundan, buna gerek olduğunda ekstra dikkatli olmama gerek olmaması benim açımdan iyi bir şey. başta biraz disiplin gerekiyor sadece. sonra zaten sizin doğal stilinizin bir parçası oluyor böyle yazmak; bir yerden sonra ekstra bir efor sarf ettiğimi düşünmüyorum bunun için.
devamını gör...
yolda yürürken tanımadığım insanlarla hizalanmayı sevmem. baktım hizalandım yarım adım falan beklerim öne geçsinler diye öyle devam ederim yola.
devamını gör...
telefonumun ekranında aktif bildirim sayısı görmeyi sevmiyorum.

örneğin, mail simgesinin üstünde 300 küsür sayı yazan insanlarla arama mesafe koyarım. başım dönüyor, geriliyorum. hepsini okuman da imkansız, ne olacak şimdi hani ?!
devamını gör...
bunu söylemek ne kadar doğru bilmiyorum ama gusülsüz dışarı adımımı atamıyorum, başıma bir şey geleceğinden şüpheleniyorum.
devamını gör...
fiş ve faturalarda ki kdv ye bakıyorum.

işimden alışkanlık kaldı. kdv eğer 10 tl ve üzeri ise saklamam gerekiyor gibi hissediyorum ama saklamıyorum, napayım o kadar fişi (bkz: hahahkdkdkdk)
devamını gör...
kağıt paraları saymadan önce atatürk portrelerini üst üste gelmesine dikkat ediyorum.
devamını gör...
yattığım yastığın fermuarlı tarafını hep sağ tarafa denk getirmeye çalışırım,çocukluğumdan beri yapıyorum nedense.
devamını gör...
her gün normal sözlük'te tanım yazıyorum.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yazarların garip takıntıları" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim