dalgın, güzel gülen, edalı kadınlar hep çekici olmuştur. *
devamını gör...

steve harris harikası güzide şarkı.

bruce dickinson'ın özellikle şarkının sonlarına doğru, haydi atlarımıza binip gidiyoruz havasına bürünmenize vesile olan vokaline ise şapka çıkartmak lazım.

tabi her şeyden önemlisi şarkının anlattıkları ve sözleri. o göndermenin önünde ise saygı duruşunda bulunmak lazım.

ha unutmadan metal müziğin, kendisini bir halt zanneden şımarık çocuğu metallica'nın - ki tek yaptıkları güzel şey "and justice for all'' albümünü çıkartmalarıdır- bir iron maiden efsanesi olan bu şarkıyı tiye alma çabaları da, gülünçtür. gidin kenarda oynayın topunuzu zibidiler denilesi bir durumdur. steve harris'in bass'ta apollon edası ile gezdirdiği parmaklarına kurban olun siz.


white man came across the sea
he brought us pain and misery
killed our tribes killed our creed
took our game for his own need

we fought him hard we fought him well
out on the plains we gave him hell
but many came too much for cree
oh will we ever be set free?

riding through dustclouds and barren wastes
galloping hard on the plains
chasing the redskins back to their holes
fighting them at their own game
murder for freedom the stab in the back
women and children and cowards attack

run to the hills run for your lives
run to the hills run for your lives

soldier blue in the barren wastes
hunting and killing their game
raping the women and wasting the men
the only good indians are tame
selling them whiskey and taking their gold
enslaving the young and destroying the old

run to the hills run for your lives




dibine not: aynı isimli bir ''iron maiden'' biyografisi de mevcuttur. mick wall tarafından yazılmıştır.
devamını gör...

sallayalım arkadaşlar, bakın daha çok yer var, lütfen salla sallaaaaaaaa!
devamını gör...

--- alıntı ---

iki çeşit şeytan vardır: rütbesi alınmış melek, atanarak terfi etmiş insan.

--- alıntı ---
aforizmalar-franz kafka

--- alıntı ---

iki çeşit insan vardır yalnızca: her şeyi bilenler ve hiçbir şey bilmeyenler.

--- alıntı ---
dorian gray'in portresi-oscar wilde

--- alıntı ---

iki çeşit insan vardır; zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen, zaman geçtikçe hatalarıyla yüzsüzleşen

--- alıntı ---
mehmet akif ersoy.

--- alıntı ---

iki çeşit insan vardır, gürültüye alışanlar, başkalarını susturmaya çalışanlar...

--- alıntı ---
mutlu olma sanatı -alain
devamını gör...

bende de 5 as var.
devamını gör...

feminizm, kadını merkez alarak cinsiyet eşitliğini savunur. maskülizm de tam tersi. yani ortada erkek düşmanlığı yok.
ha günümüzdeki, modern feminizm dersen; pozitif ayrımcılığın canavarı var.
devamını gör...

başka bir insanın inancına saygı duymayıp kendisine saygı duyulmasını bekleyen yazar beyanı.
devamını gör...

evde kedi beslemek.
devamını gör...

selvi
kesinlikle sülün gibi bir kız ya da kadındır.
devamını gör...

2007'de yayınlanan, sean penn'in yazıp yönettiği biografik film. film, gazeteci jon kraukauer'in cristopher mccandless'ın hayatı üzerine yaptığı araştırmaları kapsayan, 1996'da yayımlanan into the wild kitabının beyaz perdeye uyarlamasıdır.

into the wild'ı ilk kez, ciddi anlamda başımı alıp gitmeyi düşündüğüm bir vakit seyretmiştim. lise 3'teydim. bütün hayatımda geçirdiğim en zor dönemdi belki de. küçüklüğümden beri dağcılık başta olmak üzere doğa sporlarıyla ilgilenen biriydim. biliyorum, başımı alıp gitsem, gerçekten gidebilirdim. kendimi şehirde, sosyetenin, toplumun içinde kaybolmuş hissediyordum. nereye gitsem, ne yapsam bir ait olduğum yeri bulamama hissi vardı içimde. hayatımda ilk kez, okulda kötü notlar alıyordum. arkadaşlarımın hepsinden giderek uzaklaşıyordum. bir liseliye göre inanılmaz derecede yalnızdım. artık hayat dayanılmaz bir hale gelmişti. doğanın, yabanın içinde tek başıma olduğum her an cennet gibi geliyordu. öte yandan, şehirde, insanların içinde geçirdiğim her an işkence gibi geliyordu.

işte hayatımın böyle bir döneminde ilk kez izledim into the wild'ı. cristopher mccandless'dan çok kendimi özdeşleştirdiğim bir karakter olmamıştır muhtemelen hayatımda. nereye gitsem bir ait olamama, kimle beraber olsam bir bağlanamama hissi içerisindeydim. nasıl anlatılır bu duygu bilmiyorum ama film açıklıyor aslında bu duyguyu: insanlarla geçirdiğim vakitten zevk alıyordum lakin kimse benim hayatıma yerleşemiyordu. insanlar, benim hayat yolculuğumda mola verdiğim yerlerdeki hancılar gibiydi adeta. hayatımdaki bütün insanları öyle ya da böyle bırakıp gidiyordum.

filmi seyrettikten sonra, internette insanların film üzerine ne dediklerine baktığımı hatırlıyorum. ekşide bir sürü insan, mccandless'la ergen, salak, bilmem ne diye dalga geçiyordu. o vakit çok önemli bir şey anladım. bakınız film, lord byron'ın şu şiiri ile başlar:
"there is a pleasure in the pathless woods,
there is a rapture on the lonely shore,
there is society, where none intrudes,
by the deep sea, and music in its roar:
ı love not man the less, but nature more"
her insan, kendini anlaşılmaz, yalnız hissedebilir bazen. lakin bazı insanların hayatı anlaşılmamakla geçer, ne yaparlarsa yapsınlar kendilerini yalnız hissederler. kimseye bağlanamazlar, hiçbir yuvaları yoktur. lakin doğada, insanların yalnızlık olarak gördüğü yabanda kendilerini bulurlar. hakikati bulurlar. yaban belki de beni kimsenin dinlemediği kadar dinlemiştir, kimsenin sevmediği kadar sevmiştir. hiçbir zaman olmadığı kadar tam ve bütün hissetmişimdir.

peki bunlara rağmen neden ben buradayım? neden halen başımı alıp gitmedim mccandless gibi? birincisi, mccandless'ın geçirdiği devrimi geçirmeye cürretim yoktu: mccandless'in, bir bakıma, macerasının nedeni ailesinin/toplumun ondan beklentilerine karşı çıkması ve kişisel bir devrim geçirmesiydi. ikincisi, into the wild bana bir şey farkettirdi: "happiness is only real when shared" (mutluluk sadece paylaşıldığında gerçektir). chris'in yolculuğunun amacı aslında kendini bulmak ve chris'in, bütün macerasından yaptığı çıkarım bu cümleyle özetleniyor. chris gibi toplumda kendine yer bulamayan biri olsam da, doğada gerçek anlamda kendimi bulsam da; hayatımın en güzel anları, en mutlu anları başkaları ile paylaştığım anlar. sean penn de film boyunca bunu göstermekte aslında: chris, doğada ne kadar huzur içinde olsa da, insanlarla geçirdiği anlarda bir tık daha mutlu. ben de belki insanlara bağlanmakta zorluk çekebilirim, belki kendimi insanların arasında kaybolmuş ve yalnız hissedebilirim ama dönüp baktığımda insanlarla, şu an çoktan unutup gittiğim insanlarla bile geçirdiğim anların ne kadar değerli olduğunu fark ediyorum.
devamını gör...

eşimi tanıdığım andan beri hep cüzdanımda taşıyorum fotoğrafını.
devamını gör...

kendisiyle çeliştiğini ve medeni olmadığını söylerdim.
devamını gör...

şimdi size coğrafyamızda yaşamış en güçlü kadınlardan olan amazonlardan bahsedeceğim.
ayrıca bana kalırsa bizim coğrafyamızda yaşayan her kadın en az amazonlar kadar güçlü ve savaşçıdır.
çünkü binlerce yıl önce olduğu gibi bugün de bizim coğrafyamızda bir kadın olarak yaşamak güç.


gelelim dede korkut'un ''anadolu'nun alp kızları'' olarak nitelendirdiği amazon kadınlarına.
anlatılana göre amazonlar oldukça iyi ok, yay kullanmaktadırlar. amazonların başlarında bir erkek bulunmaz. kendilerine önder olarak bir kraliçe seçerlerdi. erkeklerden nefret ederlerdi. bunun bir sebebi amazon erkeklerinin tümü civar kabileleri yaptıkları akınlar sırasında pusuya düşürülmüş ve öldürülmüş olmasından kaynaklıdır.
herodot ve hipokrat'a göre amazon kelimesinin anlamı ''memesiz'' demektir.
hipokrat, amazon kadınlarının sağ memelerinin olmadığını söyler.
kız çocuklarına yapılan, sıcak bronz bir metal ile gerçekleşen bir operasyon ile sağ memeleri dağlanır. bunun sebebi ise sağ memelerinin olmaması sebebi ile daha iyi yay kullanıp, daha hızlı ok atarlar.
amazon kadınları yunanlıların düşmanı olarak bilinir. hatta truva savaşı'nda bile yunanlılara karşı savaşta yer aldıkları söylenir.
hatta bu savaşta amazon kraliçesi penthesilea birçok yunanlı askerini öldürdükten sonra akhilleus ile teke tek dövüşür. akhilleus, kraliçeyi yaraladıktan sonra başlığını çıkarır ve onun güzelliği karşısında kendisine aşık olur. ancak kendisi aldığı yaralardan dolayı çoktan ölmüştür.
peki hepsi kadından oluşan bu toplum varlığını nasıl devam ettiriyordu?
amazon kadınları yılda bir kez komşu kabileleri ziyaret ederler ve doğan çocuk erkek olursa ya babasına gönderilir ya da öldürülürlerdi. kız çocukları ise savaşçı ve üretici bir şekilde anneleri tarafından yetiştirilirdi.
devamını gör...

siz yine de dikkat edin.

anlatamam ama gösterebilirim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

hihihi.
devamını gör...

şeytanla bir masaya oturup konuşurdum problemleri hallederdim.
devamını gör...

"kuzuuum, olmaz deme hiç ummadığın anda oluyor, rabbim sana da nasip etsin inşallah"

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel;
devamını gör...

"bu anlamsız, karanlık ve ölü dünya içinde yalnızlığımın bilinci, kül altında bir ateş gibi gıcırdıyordu."

maksim gorki, çocukluğum.
devamını gör...

sadece teoride olan ideal gazların durumları hakkında denklemler sağlayan bir yasadır. bir miktar gazın durumu; basıncı, hacmi ve sıcaklığına göre belli olur şeklinde açıklanıp şu şekilde formülüze edilir.

p . v = n . r . t (bu fomülü zamanında bize afedersiniz "pezevenk nurettin" olarak öğretmişlerdi, hala öyle mi acaba?)

p = paskal olarak basınç,
v = metre küp olarak hacim,
n = gazın mol sayısı,
r = gaz sabiti (8.3145 j/(mol k))
t = kelvin olarak sıcaklık
devamını gör...

kırmızı biber yatağında tavuk yanına da iç pilav, yerli yabancı pek çok misafirime yaptım, sonuçlar olumlu.
*üstüne başemal sos da konuyor ama ben kaşar koymayı tercih ediyorum, başemal bana ağır geldiği için.
*ben kırmızı etten kavurma da yapıp koydum tavuk yerine tavuk sevmeyen bir misafirim için, o da güzel oldu.
*siz saplarını görseldeki gibi kocaman bırakmayın tabi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çok beğendiğim booktuber. bilgi birikimi, ses tonu, diksiyonu ve akıcı konuşması çok çok üst seviyede. abone sayısı da kaliteye göre ters orantılı her booktuberda olduğu gibi maalesef. bir kere de şaşırt beni ülkem insani bir kere alüminyum ya! işemeli osurmalı, küfürlü, sığ şakalı, makyajlı, alışveriş çılgınlıklı kanalları az bırakın da böyle adamlara desten verin. emin olun beyniniz bunu like ile taçlandıracaktır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim