#1679120 bu arkadaşa da tek tek cevap vermek istiyorum. benimle sağlıklı bir iletişim kurulamayacağını iddia eden bu arkadaş, birkaç ay önce benimle özel mesajdan konuşmak için saçma sapan bahaneler üretiyordu. kendisiyle özel mesajdan da konuşmamış değiliz, gariptir ki sağlıklı bir iletişim kurulmayacak insana özel mesaj atarak muhabbet başlatan da kendisi. bunu da inkar etsin.

evet sana özel mesajdan ağır konuştum, tabii iddia ettiğinizin aksine küfür falan etmedim. çünkü benim kanıtlarım var; bana, arkadaşlarıma ve burada yaptığım işlere küçük odandan yaptığın hakaretleri ben tanım olarak işaretledim bir önceki tanımımda.

"siz kendinizi çok özel zannetmeyin." diyorsunuz fakat yazdığınız her tanımda kendinize methiye bana da çeşitli ithamlar dizmekten geri kalmıyorsunuz. fark ettiyseniz ben tanımlarımda sizin aksinize sadece kendimi savunuyorum. sizin gibi kendime methiyeler dizmiyorum. kimin kendini özel zannettiği sanırım belli oluyor. ek olarak, 800 tane tanımım var, şiirin mucidi olduğuma dair bir iddiam zaten yok, olmadı, olmayacak da. onu da bak ki yine sen takıntılı zihnin ile üretmişsin.*

bir de şiir ile alakalı onlarca başlık olduğundan bahsetmişsin fakat söylediğin şeylerden haberin olmadığı gibi yazdığın tanımlardan da haberin yok, dönüp benim işaretlediğim tanımını okursan orada şiir yazmaktan değil şiir seslendirmekten bahsettiğini* söylemek istiyorum. tek tek yazmama gerek yok sanmıştım fakat bazı insanlara tek tek anlatmak gerekiyor galiba, şimdi bakalım: (bkz: yazarların seslendirdiği şiirler) başlığında toplamda zaten 24 tane tanım var. bu tanıımların, yani bu şiir seslendirmelerinin beş tanesi bana ait. iki tanesi önceki tanımımda bahsettiğim arkadaşlarıma ait. üç tanesi larktwain_123_'e, iki tanesi mehpare'ye ait. sanırım iki tane daha şiir seslendiren arkadaş var ve geri kalan tanımlar, seslendirme başlığı olsa dahi düz mesaj. bu da demek oluyor ki buraya şiir seslendirmesi atan toplamda 7 yazar var. bahsettiğin gibi onlarca şiir seslendirme başlığı veyahut da milyonlarca şiir seslendiren yazar yok burada.
tane tane anlatmaya devam ediyorum*, demek ki sen yazdığın tanımların nereye gittiğini bilmiyorsun, her zamanki gibi neyin ne ifade ettiğini bilmeden konuşuyorsun. çok önemli değil, dediğim gibi bu son tanımım, o çok meşgul hayatını mahkemelerde daha da meşgul hâle getirmek istemiyorsan hakkımda bir iftira, itham, takıntılı, aşağılık kompleksi bilmem ne yaftaları duymayayım. teşekkür ederim.

aynı şekilde, benim takıntılı olduğumu iddia ederken, "sözlükteki en sessiz iki kişiyi seçmeniz" bilmem ne yazman da senin takıntılı olduğunu gösteriyor. sen sanıyor musun ki, ben bir gün kalktım ve çatılacak birkaç yazar aradım ve umurumda bile olmayacak iki yazar olan sen ve hazall'ı seçtim. hayır. işte bu senin beni itham ettiğin takıntı oluyor sayın psikolog. daha önce de belirttiğim gibi, hazall'ı bu meselenin dışında tutarak, benimle iletişime geçmeye çalışan sensin, ama seni umursamadığım için bana tanımlar yazmana gerek yok, gerçekten.

"aman çok meşgulüz çok yoğunuz..." sözleri de kimin aşağılık kompleksi olduğunu hâlihazırda gösteriyor. sizin için çok bile yazdım. alın tepe tepe kullanın. hazalll'ın tanımında bahsettiğim gibi, senin de asılsız iddialarını beğenen, favorileyen hiç tanımadığım yazarları da dürüstlüklerinden ötürü tebrik ediyorum. ek olarak, benim burada yardımcı olmak için mesajlaştığım veyahut da beni bir şekilde tanıyıp da burada haklıyı savunmayan bütün yazarlara da teşekkür ediyorum. rica ettiğim gibi, bu hesabın bu nick altının kapanacağını umuyorum. yine söylediğim gibi, buraya tek bir tanım daha yazmayacağım ve bu, bundan sonra atacağınız iftiraları kabul ettiğim anlamına gelmiyor. bir daha benim hakkımda yazılan çizilen bir şey kulağıma geldiğinde, beraberce meşguliyetlerimizi artırıp soluğu mahkemede alacağız. teşekkürler.
devamını gör...

sıkıntıdan patlayıp yapacak bir şey bulamayan bünyelerde görülen, heyecan verici, adrenalin pompalatan vahşilik. sıkıntıdan koluma saat yapıp sonra da bu saat niye durdu lan diye kendimi dövesim var.
devamını gör...

teşekkür ediyorum başlık için..
bekaret sorgulayan adamla da kadınla da evlenilmez. zira fiziksel özellik biriyle evlenip evlenmemek için bir kriter olmaktan çok, bu olayda kişiye sahip olma hakim olma gibi ilkel altyapılar yatar. sizden değil size sahip olmaktan hoşlanıyor demektir, buna razı olan evlenir. cevabı basit ama işte ah ortadoğu erkeği, yoruyorsun kardeşim yoruyorsun..
devamını gör...

her yerde saç var, kimin bu saçlar?
devamını gör...

geometri bilmeyen giremez

aklını kullanmayan atatürk’ü anlayamaz. o ve onun gibi liderler içinde bulunduğu toplumun mertebesinin çok üzerinde makamlara ulaşmış, mezarları ariflerin gönlü olmuş kişilerdir. fikirleri ölmez. toprağa ekilince ağaç olan tohumlar gibidir onların ölümleri. onlar öldükten sonra ölene kadar yaptıklarının sayılamayacak kadar fazlasını yaparlar. laf olsun diye değildir “ölmedi yaşıyor” haykırışları. gandhi’nin dediği gibi “bir ruh yücelirse, tüm dünyayı yüceltir.”

atatürk bıraktığı her izle kendinden sonraki tüm nesilleri de dahil ederek bir toplumu en yüksek makama yüceltecek usulün temellerini atmış, bütün bir anadoluyu insanlığı yüceltecek bilgi ve birikimi kullanmayı öğreneceği bir üniversiteye çevirmiştir. “en hakiki mürşit ilimdir.”

şimdi biz o üniversiteden adı insan, mesleği insan, makamı insan hakiki mürşitler mezun etmeye çalışıyoruz. azaldıkça çoğalıyor, tüm inançsızlık ithamlarına rağmen inancın ve varlığın mertebelerinde beraberimizde bütün bir ulusu taşıyoruz.

istesenizde, istemesinizde yolcu yolun kulluğuna tâbi.
devamını gör...

sözlük içinde barındırdığı bu çeşitlilikle güzel. ben akışta o başlıkları görünce ve özellikle de robins'inkilerse gidip azıcık eğleniyor hem de okuyorum. sonuç olarak gündeme rastgele ye vs tıklarsanız sizin istediğiniz içeriklere belki daha kolay ulaşırsınız. ama sözlükte ders çalışan tipler de olacak ve olsunlar.
devamını gör...

insanların narsistliği bana yetiyor da artıyor. bir de matematiğin narsistini çekemem.
devamını gör...

fenomenoloji (öz-görüngübilim), pozitivizmin duyusal verileri yani olguları ön plana çıkaran anlayışına karşı “genel objeler” in ruhsal (tinsel) olarak kavranabileceği anlayışını ortaya koyar. görünenler (fenomenler) içinde bulunan “öz” doğru bilgidir ve bu “öz” ancak bilinçle kavranır. bu akımın temsilcisi edmund husserl'dir.
devamını gör...

şema mema yok bam bam bam beğenisi benimki! (bkz: sısısısı) mutlaka okurum ama haaa, uzunsa ileride okumak istiyorsam favori atarım en kötü. gelen bildirim ile anında yazarın profiline çökmem en özgün özelliğimdir.
devamını gör...

imkansız sınırlarında zor bir eylem.

evrilip çevrilmiş, süslenip püslenmiş ama sonuçta yine öncekilerle aynı anlama gelen sonsuz tane yargı var. lan boşa konuşuyoruz ha. her kavram kendini tanımlıyor zaten. mesela yalnızlık başlığına daha önce hiç kimsenin değinmediği ne yazabilirsin ki. şiir kopyalarsın, alıntı koyarsın en fazla ama kaynağı unutma! ahali elinde sarımsak soğanla kovalar seni.

söylenmemişi söyleyemiyorsan da konuşmanın bir usulü olmalı. güzel süslemen lazım mesela. konuyu farklı bir hikayeye oturtman lazım. milyon senelik hisler böylece hep canlı kalır. aynı anlama gelen şarkıları, aynı anlama gelen şiirleri dönder dur işte. böylece hiç sıkılmazsın. bunalımda olmaktan bile ince bir ayrıcalık tadı alırsın. sanarsın ki seninki daha özel, daha bir farklı, daha bir başka. nah başka.

galiba varolusçu gibi bir şey oldum. kadıköy metrosunda camus okuyan o güzellik yüzünden hep. ben de ona özendim okudum ama imanımı bozdu bu camus benim. biraz da pintiliğimden olacak ki hep gülümseme şeklinde verirdim sadakamı, şimdi zırnık koklatmıyorum.
devamını gör...

sıkışmışlık.
devamını gör...

#uyandırma servisi

dünyada 'türkçülük günü' diye birşey yok. türkiye siyasi tarihi için önemli bir gündür. sabahattin ali hüseyin nihal atsız'ı ve beraberinde 22 siyasetçi yazarı ırkçılık-turancılık suçlamasıyla dava eder. 26 nisan 1944'te ankara'da başlayan ilk celseye dönemin öfkeli gençleri de seyirci olarak katılır. mahkeme, 3 mayıs 1944'e ertelenir.
mahkeme salonundaki öfkeli gençler tıpkı bugün de olduğu gibi fişlenip polis gücüyle dövülür. üsteğmen rütbesiyle gösterilere katılan alparslan türkeş bu durumu ""3 mayıs günü heyecanla sokağa fırlayan gençler kıyasıya dövüldüler" der.

peki nedir bu turancılık - türkçülük ilkeleri;
- emre mutlak itaat gerekir. disiplinsiz insanlarla bu dava yürümez. her konuda örnek (ideal) türklerle davamız yürür.
- türkler özüne dönmelidir. çok çalışmalıdır, türk türkü kayırmalıdır.
- dokuz ışık, türk'ün ülküsüdür.
- insanlığın en şerefli ailesi (ırkı) türklerdir.
- ülkücüler (kendilerine böyle diyorlar), ne uşak olurlar ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı hedeflerler. ülkücüler, şerefli türk bayrağının taşıyıcılarıdır.
- türk'ün en büyük yeteneği teşkilatlanma yeteneğidir. teşkilatlar kurulacak.
- fikir, iman, ülkü... bir türkün yaşamsal gayesi ve ebedi aşkıdır.
- ülküsüz insan çamur gibidir. ona ruh üflenmemiştir.
- türk töresi, türkün ayrılmaz parçasıdır.
- hürriyetin tek garantisi mülkiyettir (devlettir).
- ahlakımızın temeli müslümanlık ve türklüktür.
- bölünme kabul edilemez. büyük türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz.

yukarıdaki ilkelerin çoğu alparslan türkeş'e aittir. bazen mustafa kemal atatürk'ün de fikirleri benimsenmiştir. bu çok pragmatiktir ve iki yüzlülüktür. alparslan türkeş'in dokuz ışık doktrini olarak bilinen ülkücülüğün ilkeleri milliyetçi hareket partisi'nin parti programı olmuştur.
dokuz ışık doktrini, temelinde çarpıktır. apollonik bir ismi vardır. kültür tarihi açısından bakıldığında türk kültürü-mitolojisi hakkında hiçbir şey bilmedikleri ortadadır. bu korkuları 'küresel' sisteme anti tez olarak 'tam kapanma, tek ırk' gibi mussolini faşizanlığı derecesinde ilkelerle dile getirilmektedir. ama vikipedi'yi açıp okursanız 'türk kürt kardeştir; faşizm, marksist kapitalizmin dejenere olan bir yoludur" gibi söylemler var.

yani bi şu tezlere bak bir de şimdi ki mhp'nin haline. akp gibi vasıfsızlar partisi nasıl bunca organizasyonu yaptı? ak parti, tam bir askeri örgüttür. fişleme yapıyor, ajanlık yapıyor, ayasofya'yı cami yapıyor, rüşvet ve karapara aklama var, sosyal yardım adı altında kendi yandaşlarını besliyor, ne tesadüf ki alparslan türkeş'in bütün tezlerinin anti tezi akp.

alparslan türkeş, önce türkçülük sonra islam diyor; akp önce din kardeşliği diyor.
türkeş, önce köylüler kalkındırılmalı diyor; akp tarım bakanı şirket danışmanı çöıkıyor. tarım arazileri peşkeş çekiliyor, çiftçi borçlandırılıyor, çiftçinin su ihtiyacını karşılayan derelere hes barajları kuruluyor, çifçiye su sayacı takılıyor.
türkeş, sanayileşmeliyiz diyor; akp var olan fabrikalarımızı da satıyor.
türkeş, türk töresi diyor; akp şeriat diyor.
türkeş, bölünme kabul edilemez türk ve kürt kardeştir diyor; akp başkanı bop eş başkanıyım diyor.

isme bak 'dokuz ışık' tam bir apollonik isim. apollon kim? klasisizm de güneş tanrısı.
derdi türklük olan biri kendi doktrinine, niye batı toplumunun derinden bağlandığı grek mitolojisine atfen bir isim seçer ki. askerlikle sembolizm çok önemlidir. batılılar neden ürettikleri rokete grek mitolojisinden isim veriyor? çünkü herifin özü bu. uzaya atılan ilk roketin adı ne? apollo değil mi?
türk roketlerinin, tanklarının ismi nedir? pars, kaplan, atmaca değil mi? nerde yaşar bu hayvanlar? batı'da yaşamaz mesela.

ak partinin sembolü ne? ampül ya ampul. ampulü kim keşfetti edison değil mi? siz hiç tesla ve edisonu fonlayan jp morgan diye birini duydunuz mu? (bkz: john pierpont morgan)
hani sürekli ekonomik krizler çıkartan, altın fiyatlarında manipülasyon yapan londranın en zengin finans kurumu.
tesla, etrafı aydınlatacak bir icat yapıyor. morgan diyor ki, bunu neresine sayaç takıcaz? tesla'nın projelerini desteklemeyi bırakıyor, hatta kendisine destek bulamasın diye piyasayı domine ediyor, teslayı yalnızlaştırıyor. bugün tesla kimin markası? elon musk'ın değil mi? elon musk'ı kim fonluyor? jp morgan değil, abd'nın teknoloji daire başkanlığı fonluyor. elektrik bağımlılığı üzerine çok büyük bir savaş dönüyor londra bankerleri ile ulsu devletler arasında.

gelelim edison'a. ampulü keşfediyor, sayaç da takılabiliyor kablonun ucuna, tam jp morgan'ın istediği sistem. ama ampüller tükenmiyor. herkes 2 veya 3 tane alıyor ömür boyu kullanıyor. dönemin elektrik şirketleriyle toplantı yapıyorlar; planlı eskitme sistemini devreye koyuyorlar. tesla'nın modeli kablosuzdu, sayaç takılamıyordu, büyüktü, halka satılamazdı. bugün bizim kulağımıza yeni gelen 'kablosuz şarj teknolojisi' yaklaşık 180 yıl önce tesla'nın keşfidir.

kendisine bilim insanıyım diyen bu beyaz yakalar boşuna çalışıyor. dünya'da keşfedilecek çok az şey kaldı; mikroskobik dünya, su altı araştırmaları, genetik ve ölümsüzlük ve kozmoz-uzay araştırmaları tam gaz devam ediyor. her datum veritabanından anahtar kelimelerle bulunup çıkarılıyor, önümüze geliyor. artık hekimler bile kendilerini 'teknisyen' olarak hissediyor. hekimlik hani en büyük sanattı?

teknoloji içimizdeki doğa sevgisini ve sanatçı kişiliği yok ediyor. bu yüzden saçma salak ideolojiler uyduruyoruz ve sanki dünya'daki tek gerçek bu ideolojiymiş gibi ona bağlanıyoruz. dünya'da başka bir savaş var. artık cephe savaşları yok; toplumlar intihar ettiriliyor artık. bak japonya'ya. abd, neden atom bombası attı japonya'ya. büyük bir kin ve nefret var asyalılara ve afrikalılara. nerden geliyor bu kin-ırkçılık? antikçağ'dan beri batı toplumlarının içine işleyen kölelik kurumundan.

türkler'de kölelik sistemi var mı? yok tabi ki de. o yüzden biz batı'lı olamıyoruz. -mış gibi yapıyoruz. alparslan türkeş de -mış gibi yapıyor. arada kalmış. batı ülkeleri gibi teknolojik olarak gelişmek istiyor ama bir yandan da islamiyeti savunuyor. o maya tutar mı? tutmaz.

batı'da ne oldu? re-naissance yani latin dillerinde re- eki ne demektir? tekrar, döngü demektir. o zaman rönesans nedir? bugün islam dünya'sı diye zorlama bir tabirle üzerine konulmak istenen fars bilgi mirasıdır, iskenderiye kütüphanesidir, antikçağ'ın bilgi ve kültür merkezi sümer-babil-iran'dır, zerdüştlüktür değil mi? (bkz: ardavirafname)
ama modern batılılar antik yunanlara babilden geçen bilgiyi özümser, öyle kabul eder. klasisizm diyoruz buna, neden? klasik demek bir şeyin zirve noktasıdır çünkü.

peki teknoloji napıyordu sanatı öldürüyordu? kubizm akımı niye çıktı? fotoğraf makinesi icat olundu. her şeyi gerçekçi, gölgeli bir şekilde çizen naturalist sanat bitti, kubizm çıktı. niye? çünkü kubizm de cisimlerin şekilleri çarpıktır; fotoğraf makinelerinin çekemeyeceği bir görüntüdür değil mi?

başlarım türkçülüğünüze be. uyanın biraz. türkler hala kültür tarihi konusunda batılı kaynaklara muhtaç. mustafa kemal atatürk bunu gördüğü için türk tarih kurumunu ve türk dil kurumunu kurmuş.
ne bizansı, ne osmanlısı? senin kültür tarihin taaa sümere kadar gidiyor. en eski türk yazısı tamgalardır. millet yazıya geçmemişken sen tamgalarla mülkiyet hakkını koruyordun. hem de batılılar gibi çit çekerek bahçe yaparak değil; büyük bir kayanın üzerine ailenin tamgasını kazıyordun.

ben şu cahil halimle üsteğmen alparslan türkeş'ten daha iyi ülküler üretebiliyorum, kabul edin.
devamını gör...

amerikan yapımı suç drama türünde internet dizisi diyebiliriz. başlarda biraz yavaş ilerlediği doğru fakat konusu ve gidişatı bakımından bakıldığında severek izlediğim bir dizidir. edmund kemper, charles manson sahneleri muhteşemdi bana göre. gerçek hayatta var olan karakterleri konu alması diziyi keyifli kılmış. buna ek olarak dizi de kurulan suçlu psikolojisini analiz etmeye çalışan ekibin de gerçek hayattan alınması güzel bir tercih, izleyin derim.
devamını gör...

kapalı alanları habitat bellemiş teyzedir. katiyyen cam, pencere açtırmaz, ister ki oksijensiz solunum fazına geçip ekşi ekşi kokalım. ister ki mantarlaşıp havasızlıktan pelteleşmiş bir beyin ve de oramızda buramızda küf ile evlerimize dağılalım.

covid19'dan tek dileğim bu teyzelerin tutumunda bir değişiklik yaratması. çünkü oksijensiz solunum yeteneği nesilden nesile aktarılmaya başladı. bu teyzelerin hemcins torunları da onlar gibi. yaşam fonksiyonlarının optimum düzeyde olması için 21 santigrat derecelik bir ortam sıcaklığına ve bol oksijene ihtiyacı olan bir bireyim. sıcak beni üzüyor. bu afet-i devran torunların bulunduğu kapalı alanlar da klima kıstırmaca, açık camı çerceveyi örttütmece telaşı içinde gergin bir havaya bürünüyor.

incir yaprağıyla ofise gelmişsin güzel bayan, üşütürsün belini tabii. habitatımı cehenneme çeviremezsin. ayrıca bok gibi de ayakkabı giymişsin.
devamını gör...

yine bir soru ekini ve de da yı doğru yazamayan, 90 yıllık milli bayramın “1982 yılında darbeciler tarafından” (ki darbe 80 yılında oldu 80in darbecileri dese yine bir nebze ama o kadar cahil ama bunun tam aksini düşünüyor ki kesinlikle kabul etmez bunu) getirildiğine inanan bir kardeşimizden şaşırtmayan beyanlar.

zaten linkte yer altan en alttan 3. mesaj bu zihniyetin özeti işte.

allah vere de kendisinin yetiştirdiği çocuk öz bilinç kazandığında biatçı değil araştırmacı olsun.
devamını gör...

sevişilinebilizite ukdesidir.

şahane ve sıra dışı hayatlar görünce insanoğlunun verdiği doğal tepkidir. bazen yalan yok bazı hayatları görünce daha bir içtenlikle söylenir. vay be, ne hayatlar var…
devamını gör...

tanım: yaşça ve zihnen büyük yazarların, liseli gençlere hayat veya okul üzerine verecekleri tavsiyeleri bir araya getiren başlıktır.
devamını gör...

dikkat çekme amaçlı olduğunu düşündüğüm yaratıcı eylem. geel bazlamaya gözlemeye geeeel! bitcoinim olsada ben de yeseeem, geeel!
devamını gör...

kendi görüşleri ya da hisleri hakkında yazdığı tanımlarda kendimden bir şey bulduğum, çok güzel yazan bir yazar. benim de bazı yazılarımı okumuş ve artılamış. çok teşekkür ediyorum efendim. *
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim