chopstick
ingilizce bir kelime olup ; bazı asya ülkelerinde kaşık ya da çatal yerine kullanılan yemek çubuklarına verilen ad. japoncası waribashi’dir. kimileri hashi de der.birçoklarına göre eski çin’de icat edildiği düşünülmektedir ama bu konuyla ilgili kesin bir bilgi yoktur. odundan, altından, gümüşten, fildişinden, bambudan ya da plastikten yapılırlar. altın ve gümüş yemek çubukları hem ağır hem de pahalı olduğundan sadece süs eşyası olarak kullanılırlar.
devamını gör...
cumhurbaşkanı eşi özel kalem müdürlüğü
sonradan görmelerin zengin kalacağı insanları padişah yaparsan sonuçları budur, ağır olur kaldıramazsın ülkeem!
devamını gör...
tanımlarını okuyarak bir yazara aşık olmak
var öyle birkaç tane tutulduğum yazar.
gelinim sana söylüyorum kızım sen anla hesabı *
kisacasi yaza düğün var. yastik altında sakladığınız karma puanlari yavaştan çıkarın bal porsuklarıı.
(bkz: çok eğleneceğiz)
gelinim sana söylüyorum kızım sen anla hesabı *
kisacasi yaza düğün var. yastik altında sakladığınız karma puanlari yavaştan çıkarın bal porsuklarıı.
(bkz: çok eğleneceğiz)
devamını gör...
karşı cinste aranan özellikler
elinde migros fişi gibi bir listeyle gelmeyenin dövüldüğü başlık.
insan olması yeterli. insanlıktan kastımın bilişsel ve ahlaki olarak insanlık olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım. yoksa nefes alan her iki ayaklıyı insan saydığımız için dünyayı bok götürüyor zaten.
bunun dışında, kişilik özellikleri için kriter belirlemek abes kaçar. marketten bisküvi mi alıyoruz alüminyum?
insan olması yeterli. insanlıktan kastımın bilişsel ve ahlaki olarak insanlık olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım. yoksa nefes alan her iki ayaklıyı insan saydığımız için dünyayı bok götürüyor zaten.
bunun dışında, kişilik özellikleri için kriter belirlemek abes kaçar. marketten bisküvi mi alıyoruz alüminyum?
devamını gör...
sıla gençoğlu’nun bittiği gerçeği
başlık hristiyanismail'e benziyordu.*
devamını gör...
sorgu meleğine öyle bir şey söyle ki seni cennete alsın
"yirmi sene evli kaldım. "
bırak cenneti sırtıma immortal diye damga basıp dünyaya geri yollamazsa n'olayım..
bırak cenneti sırtıma immortal diye damga basıp dünyaya geri yollamazsa n'olayım..
devamını gör...
siz hangi ülkenin sanatçılarısınız
peki ya siz neye hizmet ediyorsunuz? insanları hedef göstermek ne demek? başlarına bir şey gelse hiç mi suçlu hissetmeyeceksiniz? üstelik yazdığınız açıklamalar da şahane! ne hakla yaa? siz kimsiniz? yeter artık gerçekten yeter. şu zor günlerde bile insanı insana kırdırmak için yarışıyorsunuz. ahlak, vicdan yoksunları.
devamını gör...
türkiye'de tartışma kültürü
türkiye'de tartışma kültürünün adımları;
1) karşıdaki insanın konuşmasına izin vermeden durmaksızın kendi argümanlarını anlatmak.
2) karşıdaki insan argümanlarını anlatırken durmadan lafını kesmek.
3) haklı çıkılamayan konuyu alıp bir anda başka bir yere götürmek. (sen onu diyorsun ama bir de şu var gibi)
4) argümanlarla haklı çıkılamadığında sesini yükselterek karşı tarafı bastırmaya çalışmak.
5) karşı tarafa küfür etmek ve/veya çevreden destek gelmesini sağlayacak iftiralar atmak.
6) argümanların ve beynin yetmediğini anlayıp kavga çıkarmak.
ve kapanış.
1) karşıdaki insanın konuşmasına izin vermeden durmaksızın kendi argümanlarını anlatmak.
2) karşıdaki insan argümanlarını anlatırken durmadan lafını kesmek.
3) haklı çıkılamayan konuyu alıp bir anda başka bir yere götürmek. (sen onu diyorsun ama bir de şu var gibi)
4) argümanlarla haklı çıkılamadığında sesini yükselterek karşı tarafı bastırmaya çalışmak.
5) karşı tarafa küfür etmek ve/veya çevreden destek gelmesini sağlayacak iftiralar atmak.
6) argümanların ve beynin yetmediğini anlayıp kavga çıkarmak.
ve kapanış.
devamını gör...
imam hatipler bütün dünya için model okullardır
bilal erdoğan'ın açıklamasıdır.
buradan
şey mi dostum %14'luk başarı gösteren okullar mı dünyaya model okullar.
buradan
şey mi dostum %14'luk başarı gösteren okullar mı dünyaya model okullar.
devamını gör...
türkiye'de vasfı olmayanların bile ünlü olması
ben ünlü olmak değil de belirli bir süre için tanınır olmak diyebilirim bu duruma. farklı şeyler yaparak öne çıkma durumu. ve elde ettiği tanınırlığı da kendi yararına kullanma durumu oluşuyor. amaç burada tanınmak. yaptığı şeyin farklı olduğu sürece bir önemi kalmıyor gibi bazı etik durumlar dışında. böylece vasfı da farklı olmak olmuş oluyor. topluma fayda gibi şeyler gözetilmiyor burada. genelde bireysel fayda esas alınıyor.
devamını gör...
içki içen insanların ahirette vereceği hesap
sokak röportajlarının birinde "içki içti diye adam mı yakılır la" demişti biri.aynı hisleri paylaşıyorum.
devamını gör...
gençlerin kolay evlenip kolay boşanması
evliliğin ne olduğunun çok da idrak edilemediğini gösteriyor. anladığım kadarıyla kadınlar evliliğe romantik bir eylem ya da kendi evim kendi düzenim diye bakıyor, erkekler ise bir düzenim olsun kafasında. çiftlerin evlenmeden önce uzun uzun evlilikten ne anladıklarını konuşmaları gerek. bir de eve giren para evde kim yaşıyorsa hepsinin rızkıdır. yok erkek parası yemek, yok kadın parası yemek gibi tabirler çok çirkindir. evliliği bu kadar ucuz söylemlerle başka bir duruma çekersiniz. sen onu yaptın ben bunu yaptıma gelecektir evlilik ilişkiniz, yani benlik kaygısı içerisinde olmak neredeyse evliliği bitirmek demektir. her daim söylerim: kadın erkek birlikte güçlüdür. ikisi de birlikte güçlü olduğu kadar tek başlarına güçlü olamazlar. hayat zor zaten birbirinize destek olun, benlik sevdasıyla birbirinize hayatı zulme çevirmeyin.
devamını gör...
sözlükten birine ciddi ciddi aşık olmak
bir de bunun genel olarak sosyal medyada kadın peşinde koşan bunak erkek versiyonları (50+) vardır ki evlerden ırak.
oturup iki el tavla bile oynamazsınız bu eziklerle, öyle düşünün.
şükür sözlükte böyle tipler yok(!).
oturup iki el tavla bile oynamazsınız bu eziklerle, öyle düşünün.
şükür sözlükte böyle tipler yok(!).
devamını gör...
ben neden sana yolladığım dumanlara görüldü yiyorum diye soran kızılderili sevgili
"neden sürekli görüldü atıyorsun bebeğim? hıh?" diyen kızılderili sevgilidir. dumanla "olur mu aşkım hahah telefon çaldı dönemedim :)" kodlaması yapmayı gerektirir.
devamını gör...
evrensel temel gelir
evrensel temel gelir universal basic income yani ubi bir sistem teorisi.
ben ekonomiden anlamam, o yüzden ekonomiden anlamayanların anlayabileceği şekilde anlatacağım.
benim kör cahilliğim olabilir ben bu teoriyi kendi fikrim sanıyordum, pandemi zamanı insanların açlıktan kırılışına ve batışına çok üzüldüğüm için “keşke böyle olsa” derken kendim bir sistem uydurdum sandım. halbuki zaten varmış hatta uygulanıyormuş bazı pilot bölgelerde bu sistem.
en basit hatta sığ anlatımı, devletin herkese ama herkese temel bir maaş vermesi. çalışan çalışmayan, bekar, çocuklu, öksüz, hiç fark etmeden yalnızca vatandaş olmanın getirisi olarak (bir de reşit olman şart) devlet sana temel ihtiyaçların için bir maaş bağlıyor. e devlete bu para nereden gelecek, böyle olursa insanlar çalışmaz basic income’la idare eder, insanlar tembelliğe sürüklenir, yalnızca ürer falan gibi sorular var. zaten bu sığ anlatımdı, şimdi oralara geliyorum.
şöyle düşünelim, insanların çalışmak için tek motivasyonu yemek yemek, fatura ve kira ödemek değil bu bir. yani kimse mesleğini “benim kiram 2000, faturalarım 700 geliyor, market de 1000 dersek ben 3700 maaşlı bir işe gireyim” şeklinde seçmemiştir. sonuçta bu ülkede 2500 lira asgari ücretle yaşayan aile de var, ama sen ne yaptın, örnek veriyorum çok maaş vadettiğini düşündüğün bir meslek seçtin. belli başlı örneklerden gideceğim, örneğin doktor oldun. sekreter olup telefonlara bakabilirdin, yıllarca okuyup çok zor bi meslek yapmayı seçtin, neden, çünkü sekreter olup bulgurla da doyabilirdin doktor olup kebap yemek istedin, sekreter olup derme çatma evde 1000 lira kiraya yaşayabilecekken doktor olup site içinde havuzlu ev istedin, 1 tane ayakkabıyı çürütene kadar giymek de ayaklarını yerden koruyacakken kıyafetine uygun farklı farklı ayakkabılar aldın. kira ödememek için kendine ev aldın, ama bu kiralar birilerine ödeniyor, demek ki insanların 1’den fazla evi var. halbuki 1 evle barınma ihtiyacı bitiyordu. o zaman amacın karnının doyması, barınmak, ısınmak gibi temel ihtiyaçlara yetecek para kazanmak değil. zaten öyle olsa herkes yapabileceği en basit işi yapıp 3000 lirayla geçinmeye bakar. fakat görüyoruz ki 20.000 lira maaş alıp geçinemeyecek insanlar var. sadece kendimden örnek veriyorum 3 yıl önce 800 lira kira verip küflü bodrum kat dairede yaşarken de yaşıyordum, ölmemiştim, şu an site içinde ev aldım, hala yaşıyorum. insanlar standartlarını yükseltmek isterler, bu içgüdüsel bir şey. kapitalizm anlatıyormuşum gibi görünüyor ve ubi denen teori de sosyalizmmiş gibi görünüyor. değil. geliyorum.
bu sistemde demin de belirttiğim gibi minimum düzeyde yardım yapılıyor. yiyecek ve barınma, ısınma gibi çok çok temel ihtiyaçlar karşılanacak kadar. ama sen yılda 2 kez tatile gitmek isteyebilirsin, bu çok doğal bir istekken yaşamsal bir ihtiyaç değil mesela. burada istek ve ihtiyaç farkı söz konusu. sosyalleşmek, iyi giyinmek, sağlıklı beslenmek, kendine yatırım yapmak (örneğin dil öğrenmek için bütçe ayırmak), tatile gitmek, iyi arabaya binmek... bunlar ihtiyaç değil istektir. senin olmayabilir, insanların yatları jetleri var, bunlar birer ihtiyaç mı mesela? hayır. istek. doyumsuzluk sözkonusu. insanımız doyumsuz. suçlayıcı şekilde söylemiyorum, yat istemekte bir sakınca yok. varmaya çalıştığım nokta ubi’ın insanları tembelliğe itmeyeceği. bu gelir insanların sadece açlıktan veya donarak ölmemelerini sağlayacak. bu bana yeter diyen adam da zaten çalışmasın, kendine iyi davranmayan adamın ülkeye katacağı bir şey yoktur. yani ubi’la yalnızca ihtiyaçların karşılanırken sen ubi üstüne çalışıp bir de maaş alırsan isteklerini yerine getirebilirsin. kapitalizm eleştirisi veya sosyalizm övgüsü değil dedim, sebebi buydu. kapitalist yaşamaya devam edebilirsin. adam kendine temel ihtiyacı için sağlanan meblağ ile 1 tane 30 liralık kazak alıp 3 yıl giyebilir sen çalışarak her yıl 400 liralık kazaktan 4 tane alabilirsin.
başında söylediğim gibi pilot bölgelerde uygulandığında da kimseyi tembelliğe ittiği, işsizliği arttırdığı, üremeye yönelttiği gözlemlenmemiş. bazı iskandinav ülkelerinde, kanada’nın bir bölgesinde ve hollanda’nın bir bölgesinde denenmiş bu sistem. ispanya’da da çok ciddi şekilde konuşuluyor.
şimdi devletin parayı nerden bulduğuna geliyoruz; ubi’ın tek bir tanımı yok, bu yüzden bu kısım biraz değişken. mesela bir görüş şöyle; devlet herkese minimum bir para veriyor, çalışan bunun üzerine ekstra maaş alıyor. fakat bu maaş şu an aynı meslekten aldığın maaşın aynısı olmuyor. diyelim sen özel sektörde yöneticisin, 8000 lira alıyorsun şu an. ubi sistemine geçildi devlet sana 2000 lira ateşliyor sallıyorum, şirket senin temel ihtiyaçlarının karşılandığını bildiği için sana aynı title’da olmana rağmen daha az para veriyor. böylece şirket karlılık oranını arttırıyor ve ekonomik anlamda daha fazla geliştiği için daha fazla vergi veriyor, hoop devlete para. bu bi tanesi. diğeri mesela ubi var, ama bi insan çalışıyorsa ubi’dan çıkıyor. yani çalışan sadece maaş alıyor, şu an olduğu gibi, sadece işsizler ölüm ölüm ölmemiş oluyor. bu da diğeri. bu tembelliğe evet itebilir, ama yine yetinmeyecektir insanlar.
neyse devlet parayı nereden buluyor, şöyle, devletler zaten sosyal devlet olma çabasıyla (bizim ülkeyi baz almayın lütfen yazının bu kısmında) vatandaşlarına zaten genel olarak para veriyor. fakat bunu bürokratik bir çok işlemle yapıyor. işsizlik maaşı, engelli maaşı, dul aylığı, yetim aylığı, yaşlı bakım parası, emeklilik, bla bla bir sürü yollarla devlet vatandaşına para veriyor zaten. ama bunu bürokratik şekilde yapıyor, yani senden başvuru, kağıt kürek, kanıt birçok şey talep ediyor. ubi bürokrasiyi kaldırıyor. emekli maaşı, ssk falan gibi şeyler de dahil. sen bir emekli maaşı istiyorsan gidip bireysel emeklilik sistemine giriyorsun, ücretsiz sağlık hizmeti istiyorsan kendini sigortalatabiliyorsun, bunlar ayrı, cebinden ödeyeceksin. bunlar için de ubi üzerine maaş almış olman gerekiyor, ubi’ı sadece barınma ve yiyeceğe yettirebildiğin için, hoop geldik tembelliğe itilmemeye yine. yani devlet sizin brüt maaşınıza vergi şeklinde attığı kesikleri atmayacak artık, ama sağlık güvencesi emeklilik güvencesi de vermeyecek. çünkü zaten ubi veriyor ve sen de üstüne çalışıp maaş alıyorsun, kendine sigortanı yaptır, emekliliğini öde diyor. yani sosyal devlet anlayışı tamamen kalkıyor burada. ama bi yandan da sosyal devlet anlayışının bir üst seviyesi gibi. ama burda da yine devlet tavan bir fiyat belirliyor, sağlık için mesela. hani tamamen elini eteğini çekmiyor da, vatandaşımı kazıklamayacaksınız gibi bir müdahalede bulunuyor. çünkü diğer türlüsünde hastaneler fahiş fiyatlar biçebilir ve yalnızca ubi’la geçinip yaşayıp yuvarlanıp ölmek isteyen adam sağlık sisteminden dışlanıyor olur. o yüzden devlet, özel sağlık sigortası kuruluşlarına diyor ki ben sağlık sigortasından vergi almayayım, siz de fiyatını düşük tutun, vatandaşım sigortasını yaptırabilsin.
özetle ubi’la kimse aç açıkta kalmıyor, temel yaşam gereklilikleri devlet tarafından sağlanıyor, kimse kimseye muhtaç kalmıyor, kimse dilenmiyor. bu, hadi yarın ubi’a geçelim gibi bir şey değil zaten gördüğünüz üzere o yüzden tutar, tutmaz, sürekliliği vardır, yoktur, bunlar tamamen zamanla gözlemlenebilecek şeyler.
sayın merhaba poğaçacı, sen bunu denyo gibi anlatmışsın, ben gideyim de kendim öğreneyim derseniz;
ingilizce
türkçe
ben ekonomiden anlamam, o yüzden ekonomiden anlamayanların anlayabileceği şekilde anlatacağım.
benim kör cahilliğim olabilir ben bu teoriyi kendi fikrim sanıyordum, pandemi zamanı insanların açlıktan kırılışına ve batışına çok üzüldüğüm için “keşke böyle olsa” derken kendim bir sistem uydurdum sandım. halbuki zaten varmış hatta uygulanıyormuş bazı pilot bölgelerde bu sistem.
en basit hatta sığ anlatımı, devletin herkese ama herkese temel bir maaş vermesi. çalışan çalışmayan, bekar, çocuklu, öksüz, hiç fark etmeden yalnızca vatandaş olmanın getirisi olarak (bir de reşit olman şart) devlet sana temel ihtiyaçların için bir maaş bağlıyor. e devlete bu para nereden gelecek, böyle olursa insanlar çalışmaz basic income’la idare eder, insanlar tembelliğe sürüklenir, yalnızca ürer falan gibi sorular var. zaten bu sığ anlatımdı, şimdi oralara geliyorum.
şöyle düşünelim, insanların çalışmak için tek motivasyonu yemek yemek, fatura ve kira ödemek değil bu bir. yani kimse mesleğini “benim kiram 2000, faturalarım 700 geliyor, market de 1000 dersek ben 3700 maaşlı bir işe gireyim” şeklinde seçmemiştir. sonuçta bu ülkede 2500 lira asgari ücretle yaşayan aile de var, ama sen ne yaptın, örnek veriyorum çok maaş vadettiğini düşündüğün bir meslek seçtin. belli başlı örneklerden gideceğim, örneğin doktor oldun. sekreter olup telefonlara bakabilirdin, yıllarca okuyup çok zor bi meslek yapmayı seçtin, neden, çünkü sekreter olup bulgurla da doyabilirdin doktor olup kebap yemek istedin, sekreter olup derme çatma evde 1000 lira kiraya yaşayabilecekken doktor olup site içinde havuzlu ev istedin, 1 tane ayakkabıyı çürütene kadar giymek de ayaklarını yerden koruyacakken kıyafetine uygun farklı farklı ayakkabılar aldın. kira ödememek için kendine ev aldın, ama bu kiralar birilerine ödeniyor, demek ki insanların 1’den fazla evi var. halbuki 1 evle barınma ihtiyacı bitiyordu. o zaman amacın karnının doyması, barınmak, ısınmak gibi temel ihtiyaçlara yetecek para kazanmak değil. zaten öyle olsa herkes yapabileceği en basit işi yapıp 3000 lirayla geçinmeye bakar. fakat görüyoruz ki 20.000 lira maaş alıp geçinemeyecek insanlar var. sadece kendimden örnek veriyorum 3 yıl önce 800 lira kira verip küflü bodrum kat dairede yaşarken de yaşıyordum, ölmemiştim, şu an site içinde ev aldım, hala yaşıyorum. insanlar standartlarını yükseltmek isterler, bu içgüdüsel bir şey. kapitalizm anlatıyormuşum gibi görünüyor ve ubi denen teori de sosyalizmmiş gibi görünüyor. değil. geliyorum.
bu sistemde demin de belirttiğim gibi minimum düzeyde yardım yapılıyor. yiyecek ve barınma, ısınma gibi çok çok temel ihtiyaçlar karşılanacak kadar. ama sen yılda 2 kez tatile gitmek isteyebilirsin, bu çok doğal bir istekken yaşamsal bir ihtiyaç değil mesela. burada istek ve ihtiyaç farkı söz konusu. sosyalleşmek, iyi giyinmek, sağlıklı beslenmek, kendine yatırım yapmak (örneğin dil öğrenmek için bütçe ayırmak), tatile gitmek, iyi arabaya binmek... bunlar ihtiyaç değil istektir. senin olmayabilir, insanların yatları jetleri var, bunlar birer ihtiyaç mı mesela? hayır. istek. doyumsuzluk sözkonusu. insanımız doyumsuz. suçlayıcı şekilde söylemiyorum, yat istemekte bir sakınca yok. varmaya çalıştığım nokta ubi’ın insanları tembelliğe itmeyeceği. bu gelir insanların sadece açlıktan veya donarak ölmemelerini sağlayacak. bu bana yeter diyen adam da zaten çalışmasın, kendine iyi davranmayan adamın ülkeye katacağı bir şey yoktur. yani ubi’la yalnızca ihtiyaçların karşılanırken sen ubi üstüne çalışıp bir de maaş alırsan isteklerini yerine getirebilirsin. kapitalizm eleştirisi veya sosyalizm övgüsü değil dedim, sebebi buydu. kapitalist yaşamaya devam edebilirsin. adam kendine temel ihtiyacı için sağlanan meblağ ile 1 tane 30 liralık kazak alıp 3 yıl giyebilir sen çalışarak her yıl 400 liralık kazaktan 4 tane alabilirsin.
başında söylediğim gibi pilot bölgelerde uygulandığında da kimseyi tembelliğe ittiği, işsizliği arttırdığı, üremeye yönelttiği gözlemlenmemiş. bazı iskandinav ülkelerinde, kanada’nın bir bölgesinde ve hollanda’nın bir bölgesinde denenmiş bu sistem. ispanya’da da çok ciddi şekilde konuşuluyor.
şimdi devletin parayı nerden bulduğuna geliyoruz; ubi’ın tek bir tanımı yok, bu yüzden bu kısım biraz değişken. mesela bir görüş şöyle; devlet herkese minimum bir para veriyor, çalışan bunun üzerine ekstra maaş alıyor. fakat bu maaş şu an aynı meslekten aldığın maaşın aynısı olmuyor. diyelim sen özel sektörde yöneticisin, 8000 lira alıyorsun şu an. ubi sistemine geçildi devlet sana 2000 lira ateşliyor sallıyorum, şirket senin temel ihtiyaçlarının karşılandığını bildiği için sana aynı title’da olmana rağmen daha az para veriyor. böylece şirket karlılık oranını arttırıyor ve ekonomik anlamda daha fazla geliştiği için daha fazla vergi veriyor, hoop devlete para. bu bi tanesi. diğeri mesela ubi var, ama bi insan çalışıyorsa ubi’dan çıkıyor. yani çalışan sadece maaş alıyor, şu an olduğu gibi, sadece işsizler ölüm ölüm ölmemiş oluyor. bu da diğeri. bu tembelliğe evet itebilir, ama yine yetinmeyecektir insanlar.
neyse devlet parayı nereden buluyor, şöyle, devletler zaten sosyal devlet olma çabasıyla (bizim ülkeyi baz almayın lütfen yazının bu kısmında) vatandaşlarına zaten genel olarak para veriyor. fakat bunu bürokratik bir çok işlemle yapıyor. işsizlik maaşı, engelli maaşı, dul aylığı, yetim aylığı, yaşlı bakım parası, emeklilik, bla bla bir sürü yollarla devlet vatandaşına para veriyor zaten. ama bunu bürokratik şekilde yapıyor, yani senden başvuru, kağıt kürek, kanıt birçok şey talep ediyor. ubi bürokrasiyi kaldırıyor. emekli maaşı, ssk falan gibi şeyler de dahil. sen bir emekli maaşı istiyorsan gidip bireysel emeklilik sistemine giriyorsun, ücretsiz sağlık hizmeti istiyorsan kendini sigortalatabiliyorsun, bunlar ayrı, cebinden ödeyeceksin. bunlar için de ubi üzerine maaş almış olman gerekiyor, ubi’ı sadece barınma ve yiyeceğe yettirebildiğin için, hoop geldik tembelliğe itilmemeye yine. yani devlet sizin brüt maaşınıza vergi şeklinde attığı kesikleri atmayacak artık, ama sağlık güvencesi emeklilik güvencesi de vermeyecek. çünkü zaten ubi veriyor ve sen de üstüne çalışıp maaş alıyorsun, kendine sigortanı yaptır, emekliliğini öde diyor. yani sosyal devlet anlayışı tamamen kalkıyor burada. ama bi yandan da sosyal devlet anlayışının bir üst seviyesi gibi. ama burda da yine devlet tavan bir fiyat belirliyor, sağlık için mesela. hani tamamen elini eteğini çekmiyor da, vatandaşımı kazıklamayacaksınız gibi bir müdahalede bulunuyor. çünkü diğer türlüsünde hastaneler fahiş fiyatlar biçebilir ve yalnızca ubi’la geçinip yaşayıp yuvarlanıp ölmek isteyen adam sağlık sisteminden dışlanıyor olur. o yüzden devlet, özel sağlık sigortası kuruluşlarına diyor ki ben sağlık sigortasından vergi almayayım, siz de fiyatını düşük tutun, vatandaşım sigortasını yaptırabilsin.
özetle ubi’la kimse aç açıkta kalmıyor, temel yaşam gereklilikleri devlet tarafından sağlanıyor, kimse kimseye muhtaç kalmıyor, kimse dilenmiyor. bu, hadi yarın ubi’a geçelim gibi bir şey değil zaten gördüğünüz üzere o yüzden tutar, tutmaz, sürekliliği vardır, yoktur, bunlar tamamen zamanla gözlemlenebilecek şeyler.
sayın merhaba poğaçacı, sen bunu denyo gibi anlatmışsın, ben gideyim de kendim öğreneyim derseniz;
ingilizce
türkçe
devamını gör...
aynı evde yaşıyormuş gibi entryler
heeeeyt. kalkın millet. alkolün bana verdiği yetkiye dayanarak bu evi üstüme yapıyorum. hepiniz kiracisiniz. karma peşin.
devamını gör...