eminim yaşanmıştır. ayrıca yazarın mahlası söylediklerine inanmamız için güven veriyor resmen.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bütün çabalara rağmen yüzyıllardır içinden çıkalamayan çok yönlü bir karşılaşma.
devamını gör...

o zamanların kadınları, erkekleri ,evlilikleri, kadın erkek ilişkileri üzerine fikir alabileceğimiz 5 perdelik tiyatro oyunudur.
daha sonralarında filmi, müzikali, operası, neyinde yapılmıştır zahar. yapılmıştır herhal; koskoca şekspir oyunu nihayetinde...
yapacağı evlilikte önceliği ''maddi kazanç'' olan petruccio, muradına erer katherine ile evlenmeye karar verir. katherine'in inatçı, güçlü ve hırçın olduğu bilinmektedir.
o zamanları, kadınlar erkeklerin fikrine karşı çıkamazdı, eğer karşı çıkarsa ''hırçın'' olarak değerlendirilirdi.
işte oyun petruccio'nun, katherine'yi evcilleştirmesi üzerine kurguludur. bu evcilleşme sırasında kadına yönelik inanılmaz şiddet öğeleri barındırır. dayak, aç bırakma, uykusuz bırakma, cadaloz yularıgibi uygulamalara değinilir. üstelik petruccio katherine'nin sevgisiyle de ilgilenmez.
işte katherine oyunun sonunda gittikleri bir ziyafette, diğer kadınlara, kocalarına itaat etmeleri gerektiğini söyler.
kocanız sizin efendiniz , koruyucunuzdur der. size bakabilmek için çalışıp, para kazanmak için en zorlu işlere yıpratır bedenini. kocalarınıza sevgi ve itaat borçlusunuz. ve bu bedel çok küçük bir ödemedir der.
bütün bu uygulamalar sonucunda katherine uysallaşmıştır.

bu sebepten ötürü bazı eleştirmenler, bu eseri şekspirin komedyaları arasına almaz. hatta hiç sergilenmemesi gerektiğini savunurlar.
1967 yılında elizebet taylor ve richard burtonun başrollerini paylaştığı filmden bir karenin fotoğrafı vardır.
''
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel''
devamını gör...

psikoloji bölümünü bitirip işsiz kaldıktan sonra tekrar girdiğim sınavdır. türkçenin 20. sorusunda sıkılıp bir matematiğe bakayım dedikten sonra sayfaları çevirip türkçe 21. sorudan devam ettiğim saçma sapan bir sınavdı işte..
devamını gör...

siz sevgili yazarlara koca bir günaydın gönderirken buradan tüm pazartesilere lanet yağdırıyorum. bıhtım bıhtım!
devamını gör...

siyâset siyaset olsaydı konuşurduk. *
devamını gör...

beni yann tiersen'le tanıştıran film. tanıştıktan sonra yaşamıma dahil oldu müziğiyle ve artık hep orada bir yerde sürekli basar durur piyanosunun tuşlarına.

le moulin
devamını gör...

eğer doğruysa birileri çok fena hakkımı yiyor.
devamını gör...

kimdir necidir ne yazar pek bilmiyorum ancak en beğendiğim nick hayata katlanamayan portatif masa
devamını gör...

mükemmel bir film, bir o kadar mükemmel bir kitap. ıain reid'in her şeyi bitirmeyi düşünüyorum kitından uyarlama bir netflix filmi olarak karşıma çıktı. film bir kadının erkek arkadaşıyla çıktığı yolculukla başlıyor. kar fırtınası olan bir günde, uzunca süren bu yolculuğun sonunda erkek arkadaşının (jack) ailesi ile tanışacak, yemek yiyecekler ve yaşadıkları çiftlik evini görecekler. ilk sahneden itibaren bizi bambaşka bir yolculuğa çıkarıyor ve o kasvetin içine adete bizi sokuyor. kadın kahramanımız bir şeyleri bitirmek istiyor ve biz onun ilişkiyi bitirmek istediğini düşünüyoruz. ancak bu yolculuk ve misafirlik sürecinde inanılmaz olaylar, gerilim dolu sahneler bizi bekliyor. muhteşem bir psikolojik gerilim filmi olmuş. hemen filmi izler izlemez kitabını aldım ve kitap gerçekten tek oturuşta bitti. filmde oytunculuyklar gerçekten harika. jack, kız arkadaşı lucy, annesi ve babası gerçekten i-na-nıl-maz bir oyun sahneliyorlar. son zamanlarda izlediğim en iyi film.
bundan sonra yazacaklarım spoiler içerir.


film tam bir 'doğduğun ev kaderindir' konusu içeriyor. jack doğup büyüdüğü kasabadan hiç çıkamamış, aslında büyük hayalleri olan ancak anne babası ve kasabadan çıkamayışı sebebiyle bu hayallerine erişememiş, kendisinin de okuduğu lisede hademelik yapan ve hayatına son vermeyi düşünen kahramanımız. tabi biz bunu filmin ve kitabın son bölümünde anlıyoruz. gerçi film içinde verilen sahnelerle bu biraz gözümüze de sokuluyor aslında. anne ve babasının ruhsal ve fiziksel sorunlar yaşadığı ve jack'in onlara bakmak zorunda olduğunu görüyoruz. filmde öyle geçişler var ki, jack'in çocukluğunu, anne babasının bir çok yaş kesitinden yaşantılarını, çektiği zorlukları hepsini mükemmel bir şekilde hissettiriyor bize. jack gerçek hayatında yapamadıklarını öleceği (yaşamına son vereceği, daha doğrusu her şeyi bitireceği) gün hayalinde yaşıyor. barda tanıştığı bir kız, onunla güzel bir ilişki, sanat, fizik, resim, edebiyat gibi ilgi alanlarında ilerlediği, kız arkadaşını ailesi ile tanıştırması. ama bütün bunlar birer hayalden ibaret.


gerçekten aşırı depresif bir film. eğer jack ile özdeşlik kurarsanız yandınız. hemen bir psikoloğa başvurun.
şimdi bir de filmde geçen bir şiiri alıntılayarak bitirmek istiyorum entryimi.

“eve dönmek korkunç,
köpekler yüzü yalasa da yalamasa da .
seni bekleyen eşin de olsa,
eşini andıran yalnızlığın da olsa.
eve dönmek feci bir yalnızlık.
geldiğin yerin ezici basıncını
tebessümle anımsarsın
çünkü eve gittiğinde her şey kötüleşir.
çimenlere tutunan böcekleri düşünürsün.
yolda geçen uzun saatler,
yol yardım ve dondurma,
bazı bulutların tarifi güç şekilleri
ve geri dönmek istememenin gönüllü sessizlikleri
eve dönmek…
berbat bir şey…
eve has sessizlikler
ve genel tükenmişlikten başka hiçbir şeye katkısı olmayan bulutlar
gerçek şüpheliler bu bulutlardır.
bunların dokusu geride kalanlarınkinden farklıdır.
senin bulutumsu kumaşın da farklıdır.
istenmeyen,
artakalan,
ay ışığının azizliğine uğramış,
geri döndüğü için mutsuz,
yanlış yerlerde noksan.
yıpranmış kıyafetler,
eski püskü bir mutfak bezi.
eve dönüyorsun,
başka bir gezegendesiz,
bir yabancısın.
dünya’nın çekim gücü
tesirini iki katına çıkarmış,
ayakkabı bağcıklarını çözüyor.
omuzların…
endişeden oluşan alın kırışıklıklarına karışıyor.
içindeki boşlukla eve dönersin,
yarına tutunmuş kuru bir kuyu misali.
sizi bir arada tutan silik bağ ise…
önemini yitirir.
birbirinin aynı günlerin geçişini iç çekerek izlersin.
varsın, hepsi bir gelsin.
neyse,
mühim değil.
evine döndün.
güneş, yorgun bir fahişe gibi düşüp kalkar.
hava, kırık bir uzuv kadar durgunken yaşlanıp durursun.
hareket eden tek şey bedenindeki tuz dalgalarıdır.
yorgun gözlerle bakarsın,
havanı da yanında taşırsın.
o büyük, mavi balinayı, içine işleyen karanlığı.
geri dönersin,
kızılötesi görüşünle,
doyumsuz gözlerinde.
doğaya kafa tutan güçlerinle…
kemikten evine dönersin.
şuanda gördüklerin,
gördüğün her şey…
kemikten ibarettir.”
devamını gör...

ağacı ay karanlığında değil dolunayda kesmek gerekiyormuş. dolunayda özler kökte, ay karanlığında ise gövdede olduğundan böcekler bayram edermiş ve o yüzden eşya yapıldığında da çürüme ihtimali yüksekmiş.
devamını gör...

göldeki fincan takımı

babam ağlıyordu,zor duyulan bir sesle konuşuyordu:
- çok su içmiş,iftardan sonra.
bana söylenmiyor,anlamaya çalışıyorum, dört yaşındayım henüz. ölüm ne bilmiyorum.
babannemin yaşadığı eve gidiyoruz ahşaptan yapılmış çok da eski, merdivenleri çıktıkça gıcırdıyor.o, hep köşedeki camda oturur bir tanıdık gördüğünde seslenir.börek varsa -ki bu pul pul dökülen patriyot böreğidir- davet eder, çay koyarız ,hadi gel falanca, der. tombul yüzü beni görünce aydınlanır. bugün gözükmedi ama.
içeride bir sürü insan var,sedirler dolmuş kimi sandalye çekmiş oturuyor.yerde yatak,üstünde biri, beyaz çarşafın altında.
bakmak ister misin ona, diyor halam.çiçek desenli bir başörtü var kafamda,herkes öyle yapmış,başlar sarılı,dua okunuyor bir yandan ben de ellerimi açmışım.
eğiliyorum,bembeyaz bir yüz,zaten pamuk gibidir babannem. gözleri de kapalı,uyuyor mu,ne olmuş ki ona? tekrar örtülüyor çarşaf, yerde yatan beden boyunca.

babannem beğenmezmiş öyle her şeyi. bir keresinde büyük babam bir fincan takımı almış.bunları mı aldın ha! diye diye birer birer göle fırlatmış. (hayalimde tabakları birer frizbi gibi dalgalanarak havada uçuyor.)belki sular tamamen çekilirse bir gün ortaya çıkarlar ve herkes de fikrini söyleyebilir: onları çirkin yapan şeyi.
annemden gizli kahveyi tabağa döküp bana içirttiğini biliyorum ama hatırlamıyorum takımların neye benzediğini,zaten bunlar onun sevdikleri olmalı, ya da razı geldikleri.

beğenileri,sevmedikleri ve onları sevip özleyenlerle göçüp giderler ve bir gün geriye yalnızca anılar kalır.son anı da zihinlerden silindiğinde o kişi artık nerededir? bir hiçlikte mi?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

türkiye'nin doğu illerinden çıkıp tüm türkiye'ye yayılmış hammaddesi bulgur ve isot olan kadim yiyecek.
devamını gör...

13 yüzyılda anadolu'da kurulan ilk kadın teşkilatıdır. ahi teşkilatının kadın koludur. türkmen hanımlarından oluşan bu örgüt dönemin ekonomik ve kültürel yapısına önemli katkılar sağlamıştır.
devamını gör...

acaba o da bizi özlemek?
devamını gör...

türk milleti gariptir
her bir lafı kaldırmaz
ipne dersin kızar da
s****sin aldırmaz.
- neyzen teyfik.
devamını gör...

- lütfen ateş etmeyin ben polonyalı'yım!
- neden o lanet mantoyu giyiyorsun?
- üşüyorum.
(bkz: piyanist)
devamını gör...

bu sorunun yanıtı nevroz ve psikoz ayrımı ile ilgilidir. nevrotik birey yaşadığı güçlüklerin farkına varabilir.
devamını gör...

özellikle pazar gününü üşenerek geçirmek isteyenlere gelsin. *
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim