friedrich nietzsche’nin kızkardeşi therese elisabeth alexandra förster-nietzsche’ye söylediği sözlerdir.

bu tanımı yazmak uzun zamandır aklımda idi ama bana yazmak için fikir veren ozgur1ey’in #1185564 tanımı oldu, çok beğendiğim bu tanımı okuyunca benim de yazmam gerektiğini düşündüm.

yazar elisabeth ile ilgili her şeyi yazmış ve ben de keyifle okudum ama benim yazacaklarım farklı olacak. çünkü beni ilgilendiren iki kardeş arasındaki bağ.

kim olursa olsun, herkes için kardeşi önemlidir. felsefenin kötü kralı, tanrının ölümünden sorumlu tutulan büyük filozof nietzsche hastalıklarla boğuştuğu sıralarda sarf eder bu sözleri. kardeşi yanı başındadır.

elisabeth çok üzgündür kardeşi için ve o an olabilecek en insani tavrı sergiler ve ağlamaya başlar. ne kadar büyük olursa olsun, dünyayı ne kadar etkilemiş olursa olsun ölmekte olan ağabeyidir. elisabeth yahudi karşıtıdır, gaddar bir insan olarak bilinir hatta ama karşısında yatan ağabeyidir.

nietzsche ağlayan kız kardeşine bu sözleri sarf eder. ben ilk okuduğumda tüylerim diken diken olmuştu. niçin ağlıyorsun elisabeth mutlu değil miyiz? değiliz nietzsche. mutlu değiliz.

bu söz selahattin yusuf’un bir kitabına da adını vermiştir. kitabı okumadım ama isminin çok havalı olduğunu düşünüyorum.

ve size son sorum. niçin ağlamıyoruz sayın okur, mutlu muyuz?
devamını gör...

erkeklerin çoğu sıkıntılı tavrı kadınlara mâl etmesi ciddi bir sorun. çoğunun yetersizliği "kan verir gibi yatan kadın geyiğini" ortaya çıkardı mesela. ya da bu toplumda çocuk sahibi olamayan erkek bulmak çok zordur. hep kadınlar tedavi olur topluma göre. kısır gelin vardır, kısır damat yoktur. çok sıkıldım ben bu köylü kafalardan.

kadınların ilgi beklemesini olumsuz bir durum olarak gösteren hiçbir erkeğin şu soruyu kendisine sorduğunu görmedim. ilgi göstermek istemediğim biriyle neden görüşmeyi tamamen bitirmiyorum? görüşmek istemediğiniz bir kadın hâlâ sizden ilgi ve sevgi bekliyorsa evet burada kadının psikolojik olarak ne denli manyak olduğunu tartışabiliriz.

ancak benim gördüğüm örneklerde kadınlar "her şeyi görmüş geçirmiş erkek tribi" ile salağa döndürülüyor. her şeyi gördüm kadına doydum offfffff erkekleri vardır. tam dolandırıcı tipler.

önce kadına 2 hafta kesintisiz ilgi gösteriyorlar. her sabah günaydın mesajları, çok güzel cümleler, müthiş bir değer verme. sinsi sinsi kadının tek bir yanlış cümlesini bekliyorlar ve o cümle geldiği an kendilerini geri çekiyorlar. o güne kadar kusursuz ilgi gören kadın kendini suçlamaya başlıyor ve o erkeğe tüm ilgisini gösteriyor. gönül almaya, o ilgiye tekrar kavuşmaya, o adamı kazanmaya çalışıyor. sonra da ilgi görmeyince deliren kadın gibi görünüyor çoğu.

şimdi başa dönebiliriz. madem kadınla görüşmek istemiyorsun, onu istemiyorsun neden kadının hayatında duruyorsun? engelle, arayınca açma, mesajlara cevap verme. ne kadar çok ego tatmin aracı var insanların yahu. inanılmaz bir şey.

çoğu kız arkadaşım bahsettiğim erkek tipi nedenli salağa döndürülmüş durumda. oysa şu soruyu sorunca her şey sahiden düzeliyor.

bana ilgi göstermeyen, gün içinde aklına gelmediğim, bana değer vermeyen bir insanla olmak için neden çaba harcıyorum? hayatı boyunca tek ego tatmin aracı ona ilgi gösteren kadınlar ya da erkekler olan biriyle neden vakit harcıyorum?

tabii.
devamını gör...

annesinin sevgilisi kısmı çok sinirlendiriyor beni. daha önce de bir kadın sevgilisinden ayrılmamak için kızını onunla beraber olmaya zorlamıştı.
bakın, anne olmak sorumluluk ister. evladın olduktan sonra gerekirse kadınlığından vazgeçip bambaşka bir cinsiyet olan anne olman gerek.
elin şerefsizi evladına pis elini değdirirken suspus oturuyorsan çok afedersiniz ama böyle aşkın ızdırabını der dümdüz giderim.
ben burada öncelikli olarak anneyi suçlarım arkadaş. her şeyi geçtim, bebenin kanaması olmasa, tecavüzü de, bebeği de halının altına çoktan süpürmüş olacaktı para karşılığı bedenini satan manasındaki sözü söylemem gereken.
14 yaş ulan vicdansız 14. eline para tutuşturup bakkala yollarken endişe ettiğin yaş. yatağından prensesim diye seslenerek kaldırdığın, dizine yatırıp saçını okşarken bile dikkat ettiğin yaş.
beni tehdit etti, öldürürüm dedi, çocuğunu öldürürüm dedi filan dediyse inanmayın, çocuğunun hayatını kaydırmış zaten, seni de niye öldürsün, en kıymetlini sunmuşsun zaten.
benim hassas noktam bu, bakmayacaksın, korumayacaksan doğurma. kimsenin bir çocuğun hayatına mal olacak davranışına göz yumulmamalı. annesi olsa bile
şerefsiz, namussuz, edepsiz erkek olana gelince diyecek sözüm yok. umarım cezasına yaptıklarınının bedelini de eklerler.
allah evlatlarımızı güzel insanlarla karşılaştırsın, kimsenin evladının gözüne yaş değmesin.
devamını gör...

merceği olmayan bir tür görüntüleme yöntemi.

çeşitli amaçlarla kullanılabilir ama özellikle, göze zarar vermeden güneş tutulmalarını izlemek için idealdir. bunu basitçe şu şekilde yapabiliriz:

2 adet beyaz karton alıyoruz. bir tanesine iğne ile ufacık bir delik açıyoruz. kendimiz güneşe doğrudan bakmıyoruz. tutulma esnasında güneşin ışığını, bu iğne deliğinden geçiriyoruz ve geçen ışığı diğer kartona yansıtıyoruz. böylece elimizdeki deliksiz kartonun üzerinde güneşin "ters dönmüş" bir görüntüsü oluşuyor. bu kadar basit.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
görselin kaynağı
devamını gör...

mükemmel bir içecektir.

evde yapılabilir ama birazcık zordur. babam zamanında çok güzel limonata yaparmış bu sebeple ona püf noktasını sormuştum o da limonun kabuklarını da karışıma eklemek gerektiğini söyledi.

ha şunu da söyleyeyim ki eğer marketten limonata adı altında satın alınan şeylerden alıyorsanız, vazgeçiniz. o içtiğiniz limonata gerçek limonata değil çünkü.

hatta kendim uyguladığım evde yapım tarifini de vereyim:


malzemeler:

4 adet limon

1 litre soğuk su

2 çorba kaşığı şeker (böyle yapınca biraz ekşimsi bir tadı oluyor limonatanın, bu sebeple şeker isteğe bağlı olarak artırılabilir veya azaltılabilir.)

yapılışı:

öncelikle limonlarımızı iyice yıkıyoruz ve bir limon sıkacağında sıkıyoruz, ardından süzüyoruz. limon suyu posalardan ayrılmış olmalı.

bu sıvıyı sürahiye döküyoruz.

üzerine suyumuzu ekliyoruz.

daha sonra limonlarımızın kabuklarını büyük bir şekilde rendeliyoruz.

bu rendelenmiş limon kabuklarını da sürahimize ekliyoruz.

karışımı buzdolabına koyuyoruz ve iki saat bekletiyoruz.

iki saatten sonra ister bir süzgeç yardımıyla bardaklara doldururken süzün isterseniz de komple hepsini süzün.

limonatamız hazır.

afiyet olsun.
devamını gör...

beni en çok şaşırtan şu yazar çok seri beğeniyor, vayy o kadar çok beğeniyor ki diye girilen nick altı tanımları. bir de ne zaman, iyi yazıldığı için bir girdiyi beğensem bilmukabele mahiyetinde beğeni gelmesi hem de profilimdeki en üstteki girdi neyse.
sözlükteki bu yarış durumunun ya da puan toplama durumunun okumadan oylama şeklini alması korkunç geliyor. instagram tipi beğenmenin kolaylık açısından getirildiğini düşünüyordum. entry görüp okumadan beğenme şeklinde olacağı aklıma gelmemişti hiç. ve bazı isimleri bütün başlıklarda görünce diyorum ki her konuda fikri olanın hiçbir konuda fikri yokmuş.
tabii bunları söylüyorum çünkü bence kalitesiz olan kısımları. bunun yanında takipte olduğum. hemen her girdisini okuduğum çok iyi üsluba sahip yazarlar da var. ve muhakkak bu kalabalığın içinde göremediğim çok güzelleri de vardır. sabırsızlıkla ve ümitsizliğe kapılmadan bekliyorum şimdilik. umuyorum ve inanıyorum daha güzel bir platform olacak burası.
devamını gör...

daha en sevdiği insanı toprağa vermemiş insandır.
devamını gör...

insana göre davranma insan gibi davran.

eddi anter
devamını gör...

helen: bizim yunan dediğimiz helenlerin kendilerini tanımladıkları sözcük. bu yüzden, aslında kendilerine helen demek en doğru ifade olacaktır desek yanılmayız.

yunan: türkler'in helenler için kullandığı kelimedir malumunuz üzere. ne var ki bu kelime "ion" kelimesinden türemiştir. aslında bakarsak bu kelime oldukça anakroniktir ve yanlış bir biçimde kullanılmaktadır. ama böyle gelmiş işte dilimize.

rum: arapça kökenli bir kelime olup aslen "romalı" anlamına gelir. bizans döneminde ise helence konuşanlar için kullanılmıştır. aynı zamanda osmanlı imparatorluğu'nda da sık sık, hükümdar ünvanlarında dahi kullanılmış bir sözcüktür. anadolu selçuklu devletinin gerçek adı da eski bizans topraklarında bulunduğundan ötürü aslında "rum sultanlığı" olmalıdır.

grek: bu kelime ise latinlerin helen kelimesi yerine kullandığı sözcüktür. latincesi "graeci" dir ve bu kelimenin kökeni de antik yunanca "graikos" kelimesine dayanmakla birlikte, diğer batı dillerinde de bu kelimeden türetilmiştir.
devamını gör...

bugün dergimizi şereflendiren yazarımız:
gandalfgillerden. bir solukta okunacak bu güzel yazıya buradan ulaşabilirsiniz. iyi okumalar diliyoruz.

dergimize de buradan ulaşabilirsiniz.
devamını gör...

(bkz: kafa sözlük kulüpleri oyun kulübü) ile birlikte toplu şekilde discord sunucusunda dinlediğimiz programdır. bugün için ayrılan neşeli şarkılar köşesi modumuzu ciddi anlamda yükseltmeye başladı. birazdan kulüpçe kalkıp oynayacağız. *
devamını gör...

uyurken kimseden zarar gelmezdi ama uyanıkken insanların şeytandan bir farkı yoktu.

balıkçı ve oğlu
zülfü livaneli
devamını gör...

gaps diyeti, bağırsak ve psikoloji/fizyoloji sendromu (gut and psychology/physiology syndrome) için doğal bir tedavi yöntemidir. biyoloji ve beslenme uzmanı natasha campbell-mcbride oğluna otizm tanısı konulduktan sonra gaps diyetini geliştirmiştir. campbell-mcbride bağırsakları temizlemeyi ve öfke nöbetleri, yeme bozuklukları gibi otizmli çocukların problemlerini çözmek istemiştir.

gaps diyetinde amaç vücuttaki toksik yükü kaldırarak beynin düzgün çalışmasını sağlamaktır. önce sindirim yolu temizleyerek iyileştirilmeli, sonra da vücutta ki toksinler temizlenmelidir.

yasaklı besin listesi:
-şeker, yapay tatlandırıcılar ve şuruplar.
-işlenmiş ve paketlenmiş besinler.
-süt, soya,
-nişasta içeriği yüksek sebzeler.
-çay, kahve ve alkol
-mısır, buğday ve yulaf gibi tahıllar.

gaps diyeti üç ana bölümden oluşur. ​

​1-giriş diyeti 6 aşamadan oluşur ve amino asitler, yağlar, vitaminler ve mineraller gibi yani bağırsak astarını meydana getiren maddelerden oluşur. bu aşamalarda et suyundan yapılan yemekler ve çorbalar, yumurta ve sebze suları vardır. bir sonraki aşamaya geçmek için ağrının veya ishalin iyileşmesi beklenir. yaklaşık iki yıl sürer ve semptomlar oldukça iyileşir.​

2-başlıca sindirim sorunları iyileştikten sonra tam gaps diyetine geçilir. bağırsak florası dengelenir ve fizyolojik, psikolojik semptomlar yok olur. diyete patates ve havuç hariç sebzeler, kırmızı et, balık, kefir, bal, kaymak, kuru kayısı, ceviz, fındık gibi e vitamini ve antioksidan kaynakları eklenir. yaklaşık iki yıl uygulanır.

3-gaps diyetinden çıkışta, bağırsak florası, duvarı ve epitel dokusu iyileşmiştir ve diyetten çıkılır. yasaklı yiyecekleri yemek için hastanın sindiriminin en az altı ay normal çalışması gerekir. patates ve glutensiz fermente tahıllar (karabuğday, darı, kinoa) ilk tüketileceklerdir.

detaylı bakmak isteyenler buyrunuz kaynaklar *

devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

fakat bu, yokluğun kaçıncı evresi ola?
devamını gör...

taşınabilir daktilo, sarı renkte, hâlen çalışıyor.

dedem almanya'ya giden ilk kuşak işçilerdendi. yıllarını bir oto tamirhanesinde boyundan büyük lastikleri takıp çıkararak geçirdi. her zaman çok muntazam yaşamaya çalışan, işyerindeki üniforması dahil jilet gibi düzgün ve tertemiz giyinen biriydi. bir gün bile traşsız gördüğümü hatırlamıyorum. bu muntazam duruşu sofradan kişisel alışkanlıklarına kadar her aşamada belli olurdu hayatının, ilkokul mezunu olmasına rağmen kurduğu yazılı iletişimde bile. zamanında büyükanneme yazdığı mektupları ve kartpostalları bulup inci gibi el yazısına şaşkınlıkla bakakalmıştım. oradaki işçiliği sürerken resmi makamlara yazacağı dilekçeleri düzgün olsun diye gidip iyisinden çantalı bir daktilo almış, bugünün masaüstü bilgisayarları gibi. ülkeye kesin dönüş yaptıktan sonra bile sigorta kurumlarına, devlet dairelerine dilekçe yazacağı zamanlarda büyük bir ciddiyetle daktilosunu her zaman oturduğu koltuğun hemen yanında bulunan hafif yüksekçe kahve sehpasına yerleştirir, kapağını dikkatle açar, çok önemli bir evrak yazacakmış gibi kırık beyaz renkte kağıtla kopya kağıdını üst üste koyup ruloya yerleştirir ve dikkatle yazmaya başlardı. olur da hata yaparsa başka bir şey için kullanmak üzere o kağıtları ayrı bir dosyaya koyardı. yazıya dair her şeye o zamanlardan bu yana ilgi duymama rağmen nedense hiç "ben de yazabilir miyim?" dediğimi anımsamam, daktilonun tuşlarına basarkenki o ciddiyeti bende ilginç bir çekingenlik uyandırırdı hep. yazacağını yazdıktan sonra da aynı özenle daktilonun gereken ayarlamalarını kontrol eder, kapağını kapatır ve her zamanki yerine koyardı. dedemi 99 depreminden iki gün önce kaybettik, halen bir yerde aynı düzenle yaşadığını hayal etmek gelir ara ara içimden. büyükannemi de birkaç yıl önce kaybettikten sonra evi boşaltırken bu daktiloyu buldum. yazdığı müsvedde dosyası hiçbir yerden çıkmadı, ama o kırık beyaz kağıtlar, daktilonun tüm araç gereci çantasıyla birlikte oradaydı. şimdi bu daktilo benim ufak tefek çevirilerimi biraz silik bir mürekkeple aynı kağıtlara geçiriyor. onun kadar özenle kullanabilmem pek mümkün olmaz belki ama elimden geldiğince iyi bakmaya çalışıyorum kendisine. çünkü o daktilo tuşlarına basan eller serin yaz akşamlarında izmir'in ışıklarını birlikte izleyelim diye iki çift bardağa benim için soğuk süt, kendisine de bira doldururdu. balkonda içeceklerimizi yudumlarken sessizce manzarayı izler, tek sözcüğe ihtiyaç duymadan derin bir muhabbete dalardık.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

lisede*akıllı tahtadan müzik açarak kendi aptal zevkleriyle insanların kafa dinleme hakkını gasp edip rahatsızlık veren oksijen israfları nedeniyle ortaya çıkabilen durum.
devamını gör...

selam karalama defteri, görüşmeyeli baya oldu sanırım. uzun bir çalışma gününün ardından uyku öncesi beden yorgunluğumu bir adet amsterdam strong beer ile uzaklaştırmaya çalışırken, zihin yorgunluğum için tabii ki caanım sözlüğü tercih ettim ve sen çıkıverdin karşıma. iki kelam kusayım dedim. sonrası mı? sonrası uyku yani kısa bir mola. inan bu ara ne yapıyorum, niye yapıyorum, hayatımın neresi eğri neresi büğrü, bu hayat benim istediğim hayattan kaç ışık yılı uzakta bilmiyorum. burası iki kelam ettiğim mecralardan teki olabilir, insanların hayat gailelerinin tanıklığından usandım sanırım. temcit pilavı gibi aynı konulardan;
yasaklar bitti mi?
tatil zamanı geldi mi?
bitcoin delirdi mi?
sedat peker sülüledi mi?
vs.bıktım...
ne konuşacaz başka alüminyum diyenleri duyar gibiyim! da ben bıktım aga cidden bıktım! deniz kıyısı bir kulübe, uzun süre yetecek erzak ve gün batımlarından gecenin yıldızlarına geçişte içeceğim birkaç kadeh şaraptan başka bir hayalim yok. böylece dünyanın sonunu bekleyebilirim. ney? yanına bir de manzara izlemeye yar mı? insanlar tüketme salgınına tutulmuş a dostlar, eşya, zaman, can, sevgi.. bla bla bla. ondan bu hayalin böyle yalnız hali iyidir. görüşürüz karalama defteri sağlıklı yapraklar...
devamını gör...

ağzımızda buruk bir tad bırakan behzat ç karakteridir kendisi hem komik hem hüzünlüdür. ayrıca bir başkadır dizisinde iyi iş çıkarmıştır. böyle söylememin sebebi hangi karakterde oynarsa oynasın o benim için harundur.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim