kızlar karşısındaki erkeğin ilgisini anlar mı sorunsalı
cevabı kişiden kişiye asla değişmez. kadın anlar. hatta bazen erkekten önce anlar. erkek kişisi kendine ‘lan bu kızdan hoşlanıyorum ben’ demeden dişi kişisi anlayabilir.
devamını gör...
ölmeden önce okunması gereken kitaplar
(bkz: olasılıksız) hayatımı değiştiren kitapların başında gelir.
(bkz: siyah kan) (bkz: kızıl nehirler)tam psikopatlara göre.
(bkz: the outsider) hem kitabı hem de dizisi muhteşemdir.
(bkz: siyah kan) (bkz: kızıl nehirler)tam psikopatlara göre.
(bkz: the outsider) hem kitabı hem de dizisi muhteşemdir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar
resimag.com/p1/ef9f82de50e4.jpeg
devamını gör...
kadınların aşık olduğu şey
samimiyete.. maalesef biteli çok oldu..
devamını gör...
en son alınan iltifat
bir şey yapmasan da beni baştan çıkarıyorsun. *
devamını gör...
sözlüğün ekşimeye başlaması
hemen hemen herkes direkt yazar yapılırsa devam edecek olandır. * * * * *
kafa sözlük'e getirilen eleştirilerde hiç doğruluk payı yok mudur sahiden? sözlük başından beri bu şekilde miydi? yani kimilerinin kokuşmuş, iğrendirici olarak adlandırdığı şekilde...
başından söyleyeyim. söyleyeceklerim kişisel görüşümdür. batması taraftarı olmadığım bir gemi için sarf edilen sözlerdir. ayrıca yazılanlara, genel sözlük haline yönelteceğim eleştiriler kendi yazdıklarımın çok iyi, faydalı olduğu anlamına da gelmemelidir. herkes zaman zaman niteliksiz yazabilir ve yazabilmelidir. faydası olmayan her zaman olacaktır. ancak önemli olan bu faydasızlıklar yığınının artıp artmamasıdır. yani iyi ve nitelikli olanın görülmeyip kötü ve niteliksiz olanın görülmesi. yani sol frame'de okunmaya değer bir şey bulunamamasından bahsediyorum.
vasat olan ve vasat olmayan. bir sözlük ortamında elbette her iki kesimden "tanımlar" bulunacaktır. bundan kaçışımız elbette yok. hele de büyümekte olan bir sözlük'te asla imkanı yok kaçmanın. lakin vasat olan, benim birazdan adlandıracağım üzere tanım yığını, günbegün artmakta. bu “tanım yığını”nın içerisine trolleri tam olarak aldığım söylenemez. nitekim troller de çeşit çeşit artık.
troller ve şu sürekli söylenen "nitelikli yazarlar" birbirlerini besliyordu adeta. birbirlerinin varlığından haberdar değildiler belki ama birbirleri sayesinde sözlüğü ayakta tutuyordular. açık konuşmak gerekirse eğlenceliydi de bu dinamik. bir tarafta joker olan troller ve öteki tarafta batman olan nitelikliler... sözlük ortamı böyleydi işte. joker şehirde yağma yaparken çeşitli araçlarla batman bundan haberdar değildi belki ama batman'in varlığıydı joker'in yağmasının nedeni. bir şehir olarak düşünecek olursak sözlük ortamını, bu çok doğaldı işte. kendimi eğer nitelikliler arasında sayacak olursam ben bu tablodan hoşnuttum. ara sıra trollere bakıp gülüyordum. ta ki scarecrow tüm şehre zehrini salana kadar... artık ortalık zombi kaynıyor arkadaşlar. joker bile pişman artık scarecrow'a övgü dizmekten. * nitelikli tanımlar bu zombilerin yazdıkları arasında silinip gidiyor. dahası o eski trollerin tanımları da... silikleşiyor! bu silikleşme olayını birazdan açacağım. şunu söyleyeyim, o kadar fazla boş tanım ve başlık ortaya çıktı ki sol frame'de açtığım zaman sol frame'i okuma zahmetinde bile bulunmuyorum artık. aile üyelerini kapıştıran başlıklar var örneğin. yahu tamam, başlık adına bir noktada eleştiri getirmem mantıksız olabilir, her türden başlık da illaki olacaktır zaten. ama bir tıklayalım bakalım ne varmış okunmaya değer bir şey... hani okunmaya değer diyorum çünkü kafa sözlük diğer sözlükler gibi olmayacaktı. öyle değil miydi? ben mi yanlış biliyormuşum yoksa... ah, bir başlık daha gözüme takıldı şimdi, kadın yazarlardan erkek yazarlara sorular... bu başlık bir yerden tanıdık geliyor da, dur, neydi? her neyse. cevabı zaten tahmin ediyorsunuzdur.
zombiler: vasat olanlar. troller (ki şu okunası trollerden bahsediyorum tartışmaya açık bir şekilde, geri kalanları yozlaşmıştır kanımca) bile bu zehrin altında iş yapamamaya başladı. nitelikli yazarlar da bir bir çekiliyor kabuklarına. bir sözlükte aynı tür yazarların olmasını beklemek doğru olmayacaktır, nitekim insan doğasının farklılıkları bir araya getirme konusunda üstüne yoktur. yozlaşma illaki bir yerde başlayacaktır. mesele bu yozlaşmayı ne kadar durdurabildiğimizle ilgili. fakat bu yozlaşma günbegün artıyor. yalnızca etkileşim çabası içinde olan kimseler var örneğin. ve bu kimseler beğenip beğenisini çekmek gibi davranışlara sahip. sanırım ilgi çekmek istiyorlar... etkileşim çabası içerisine girip takip edilmek vs. vs. tek amaçları sahiden de etkileşim kasmak. böyle yazarların varlığı, tekrar edeceğim üzere, tamamen silinemez. oldukları gibi kabul etmek gerekir onları da. fakat bakteri popülasyonu gibi artıyorlar katlanarak! bu ne anlama geliyor?
bu, nitelikli yazarların ve nitelikli yazarlara karşı cephe alan makul trollerin gittikçe silikleşmesi anlamına geliyor. örneğin: bir bilgi başlığı açıyorum hukukla alakalı, sol frame'de aniden görülüyor! sonraysa ne mi oluyor? birden yok oluyor. çünkü vasat olanlar, yani zombilerimiz -insan doğasının olanca mide bulandırıcılığını bizlere göstererekten- benzer kelimelerle benzer başlıklara benzer tanımlar yazmışlar! bu da haliyle nitelikli olarak adlandırılabilecek tanımların yok olması ve dolayısıyla okunmaması anlamına geliyor.
bu yüzden başlık/tanım engelleme ve rastgele butonunu kullanma opsiyonlarının bize sunulmasını pek mantıklı bulmuyorum. çünkü vasat olan çok fazla. hangisini engelleyeyim ben? sadece sanat kategorisine falan girip de bir şeyler okumak gibi bir derdim de yok ki benim? sevgili romalılar lütfen bir dinleyin, ben gülmek de istiyorum. mantıklı yazılar görmek istiyorum. faydası olan, en azından kişisel yararıma etki edebilen yazılar istiyorum. kayınvalidemle kayınbabam kapışsa kim kazanır görmek istemiyorum. tamam bunu görsem hoş olabilirdi swh. fakat mantıklı ve iyi tanımlar istiyorum işte... ben de yazabilirim öyle başlıklara hem. ama aşırı derecede boş tanımlar gözüküyor. dolayısıyla sayfayı kaydırırken "boş olan" tanımları görmeyi ve aralarında "boş olmayan" tanımları aramaya çalışmak istemiyorum. tabii bu işin bir boyutu. öteki boyutu ise bakteri popülasyonuyla aynı ortamda bulunmanın verdiği huzursuzluk hissi. kirli bir ortamda bulunmak istemiyorum ben. yolun açık olsun diyenlere de selam. yolum oldukça aydınlık, amacım burayı da aydınlık hale getirmek istemem. falanca kirlenmiş sözlükler gibi olmasını istememem.
umarım derdimi anlatabilmişimdir... benim tanımlarım silikleşiyor sayın yazar ve çaylaklar. gözükmüyor, okunmuyor dolayısıyla da. ve ben tanımlarımın okunmasını istiyorum. benim tanımlarımı okumak isteyen beni takip ediyor elbette ona söz yok. ama nitelikli tanım keşfetmek isteyen kimseler ne yapsın? kendime nitelikli bir yazar demekten çekiniyorum, buna ben karar veremem, doğru olmaz. fakat nitelikli yazıyor olduğum varsayılırsa beni nasıl keşfedecekler? sizi nasıl keşfedecekler sayın nitelikli yazarlar? ben nasıl keşfedeceğim? cevap: keşfedilemeyecek. vasat olan o kadar yüksek bir yerden bakıyor ki bizlere artık, durum içler acısı. bu durumu çözmek adına da bir şey yapılmıyor galiba. ne yapılabilir? vasat olmayana övgüler dizerek. yapıldı mı? evet, karma puanı verileceği söylendi vs. vs. yeterli değil. karma puanı için mi yazıyorum ben? ne yapayım rozeti? ufak bir motivasyondan öteye geçemiyor bile. en azından şahsi görüşüm budur. tabii rozetleri sevmiyorum da diyemem. *
bu geçerli bir çözüm değildir. bir çözüm bile değildir aslında bakarsanız. karma puanı dediğiniz şeyi ben iki de bir boş şeyler yazarak kazanabilirim pekala. hani şu okunmayan tanımları yazarım, hiç beğeni de almam ama yazdıkça yazarım. puan toplarım. ama böyle birisi değilim ve böyle birisi de olamıyorum. kendimi ötekileştiriyorum gitgide. birçok nitelikli yazılar yazmaya çalışan yazarımız gibi ben de çekip gitmeye davranıyorum. keyfim kaçtı, zevk alamıyorum. okumaktan da yazmaktan da. okunacak yazı bulmak zorlaştı (takip ettiğim sevgili yazarları bunun dışında tutuyorum elbette), yazmak da zorlaştı çünkü silikleşip gidiyor.
tabii burada şu konuya da değinmek gerek: "ey piyanist, sen bu söylediklerinle etkileşim istediğini söylemiyor musun bizlere? az önce karşı çıkıyordun ya hani!" saygıdeğer romalılar, etkileşim dediğiniz kavramı hangi anlamıyla kullandığımıza bağlı olarak değişir bu sorunun cevabı. şahsım etkileşim istiyor elbette, nitekim hiç kimse salt kendisi için yazmaz. ancak konu burada yazılanların niteliğiyle değişmektedir. kişisel çıkar boyutu sabittir ve temelde insan doğasının bir parçasıdır, inkar edemeyiz bunu. ancak etkileşim denilen şeyi yazılanların niteliğiyle ölçmeye çalışırsak diğer elimizde farklı yollarla etkileşim sağlamaya çalışan kimselere rastlayacağızdır. bir sözlük burası; elbette yazılanlar hakkında konuşacağım ve konuşacaksınız. etkileşim dediğiniz şey de yazılanlar üzerinden kazanılmalıdır. yoksa sözlüğe yeni girip belirli bir profil fotoğrafıyla * ve sevecenlikle * * girip sürekli boş tanım giren insanlar da yok değil. işte bunlara zombi diyordum. tabii gücenmek yok... sizi de anlayabiliyorum sıkılıyorsunuz. ama bu sıkıntınızı keşke başka yerde giderseniz ya? hali hazırda bir sürü ortam vardı zaten ne diye buraya da gelip mahvettiniz bazı şeyleri? bazıları var ki sözlük'e gelir gelmez vasat olan ile yükseliveriyor. yahu yüz küsür takipçiyi sen ne zaman ne yazdın da kazandın? ne ara o kadar beğenildin? ne yazdın yani? hiçbir şey yazmamış. görüp görüp omuz silkiyorum artık. elde tutulur bir şey olmasa bile beğeniliyorlar. elbette demek istediğim benim profilime ve bazı yazarlara yönelimin niçin az olduğu değil. iyi anlaşılmalı bu. beğenilmek derdim değil. söylemek istediğim anlamsız tanımların artışı ve bu artışı da destekleyen beğenilerin fazlalığı. yani bu tarz profillere yönelimin fazla olması… dolayısıyla sözlük paradigmamızın saçmalığa dönüşüşü.
o halde artık diyebilirsiniz: madem beğenmiyorsun, git. bilgi tanımı mı görmek istiyorsun? vikipedi’ye git. burası böyle. en azından ben geldiğim zaman böyleydi. ve ben bu gidişattan memnunum. lakin anlayın lütfen, siz buradayken burası böyle olabilir pekala ama sözlüğün başlangıçta güttüğü politikanın böyle olmadığını biliyorum. bunu engellemek için bir şeyler yapmaya çalıştıklarını biliyorum. (işe yaramasa da pek.) bilgi istesem elbette bilgi sitelerine girerim sayın okur, burası böyle değildi eskiden. (evet, eskiden. eskiden de aynıydı diyenlere katılmıyorum. eskiden vasat olan vardı ama daha azdı. yani bazılarımız yanlış mı görüyor? ana sayfanın hali neydi ve şimdi ne? artan nüfus ile böyle bir sonucu kabullenmek gerek.) ve sizin bilgi için bilgi sitesine git dediğiniz şeyi ben karikatür paylaşımları için de yineleyebilirim. karikatür görmek istiyorsan sen de karikatür sayfalarına git… yok mu? var. ama burası bir sözlük. belli bir gidişata sahip olması gerektiğini düşündüğümüz bir sözlük.
yönetimi de anlayamıyorum, keşke önlem alacak bir şeyler yapsalardı. başlık engellemek bir şey ifade etmiyor anlatmaya çalıştığım ve fikrim üzere. eleştiriler dinlenmelidir. yoksa pek iyi sonlanacağa benzemiyor. elbette bu gidişattan memnun da olabilirsiniz. ve belli bir perde arkasından bizlere kafa sözlük'ün daha farklı olduğunu söylemeye devam edebilirsiniz. ne yazık ki pek tutarlı bulmuyorum bu yaklaşımı. büyüme çalışan bir sözlükte bu tablo olacaktır. büyüme çalışan mı? yani niceliğe önem veren mi? öyle mi dedim ben? sanırım, evet. nitelik belki de umrunuzda değildir. ve bazı yazarların gitmesi, şikayet etmesi de öyle. ancak herkes bir şeyi söylüyorsa bu şeyde bir hikmet vardır. illaki vardır. eleştiriler haksız olunsa bile bu haksızlıktan alınacak bir ders vardır. boşa yazmıyor kimse.
içerik keşke forumsala dönse… bu tablo karşısında bunu diyesim geliyor. çünkü ne yazık ki vasat olan o kadar berbat ki, anlamsız ki! ne diyeyim ben daha... hangi saçma başlığı şikayet edeyim? nereden baksan hemen hemen çoğu şikayet edilmeli. eğlenceli olan da, bilgi verici olan da yok! yok artık, yok! kaç tane var? ben göremiyorum çünkü pek. azınlıktalar ve azalmaya devam ediyorlar.
bu yüzdendir ki sözlük içinde sözlük yaratmak denilen şey de anlamını yitiriyor. öteki boyutu ise bakteri popülasyonuyla aynı ortamda bulunmanın verdiği huzursuzluk hissi demiştim. huzursuzum. mide bulandırıcı bir tablo var karşımızda ve kimse bir şey yapmıyor. büyüyor büyümesine, nitelik nerede? sözlük içinde sözlük yaratılamayacaktır öyle sanıldığı gibi. yaratılabilir elbette ama bu, kafa sözlük’ü diğer sözlüklerden nasıl ayıracaktır? onlarda sanki yok mu “sözlük içinde sözlük”? pekala var. amaç buysa eğer, peki, istediğiniz gibi olsun. başka sözlüklere dönmesi ve bu mide bulandırıcı akışın sürmesi isteniyorsa sizin bileceğiniz iş. lakin ben ve daha tanıdığım birçok yazar bu tablo karşısında hiç mutlu değil. azınlığız belki ama sözlük’ü kafa sözlük ismine taşıyan bir azınlığız. belirli trol kesimi için de bu geçerlidir. artık akış adeta bir çöplük. kimilerimiz bu çöplük karşısında yazmak bile istemiyor.
her neyse. epey yazdım.
epilog. bazı yazarların nickaltına girilen saçma sapan tanımları, yazdıkları bomboş tanımları görmekten de, önümüze defalarca ısıtılıp ısıtılıp konan eski film/kitap * tanımlarından da bıktım. kiminizin kendini ne yolla ifade ettiğiyle ilgilenmiyorum. isterseniz karikatür paylaşıp durun, ister bilgi, ister trolleyin. fakat boş yazmayın. bomboş tanımlar yazarak kendinizi ifade etmek istiyorsanız da etmeyin. sözlük kurallarına da uyduğu falan yok bazılarınızın.
bir kişinin özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter. her topluluğun dinamiğini oluşturacak bu söze bir bakış atmak gerek. gereksizlikler içinde silikleşip gitmek istemeyen onlarca yazar var. bu yüzden doğru düzgün trollemeyen, “nitelikli” yazmayı bırakan onlarca yazar var.
burayı da falanca platformlara çevirmeye çalışıyorsanız, devam edin.
kafa sözlük'e getirilen eleştirilerde hiç doğruluk payı yok mudur sahiden? sözlük başından beri bu şekilde miydi? yani kimilerinin kokuşmuş, iğrendirici olarak adlandırdığı şekilde...
başından söyleyeyim. söyleyeceklerim kişisel görüşümdür. batması taraftarı olmadığım bir gemi için sarf edilen sözlerdir. ayrıca yazılanlara, genel sözlük haline yönelteceğim eleştiriler kendi yazdıklarımın çok iyi, faydalı olduğu anlamına da gelmemelidir. herkes zaman zaman niteliksiz yazabilir ve yazabilmelidir. faydası olmayan her zaman olacaktır. ancak önemli olan bu faydasızlıklar yığınının artıp artmamasıdır. yani iyi ve nitelikli olanın görülmeyip kötü ve niteliksiz olanın görülmesi. yani sol frame'de okunmaya değer bir şey bulunamamasından bahsediyorum.
vasat olan ve vasat olmayan. bir sözlük ortamında elbette her iki kesimden "tanımlar" bulunacaktır. bundan kaçışımız elbette yok. hele de büyümekte olan bir sözlük'te asla imkanı yok kaçmanın. lakin vasat olan, benim birazdan adlandıracağım üzere tanım yığını, günbegün artmakta. bu “tanım yığını”nın içerisine trolleri tam olarak aldığım söylenemez. nitekim troller de çeşit çeşit artık.
troller ve şu sürekli söylenen "nitelikli yazarlar" birbirlerini besliyordu adeta. birbirlerinin varlığından haberdar değildiler belki ama birbirleri sayesinde sözlüğü ayakta tutuyordular. açık konuşmak gerekirse eğlenceliydi de bu dinamik. bir tarafta joker olan troller ve öteki tarafta batman olan nitelikliler... sözlük ortamı böyleydi işte. joker şehirde yağma yaparken çeşitli araçlarla batman bundan haberdar değildi belki ama batman'in varlığıydı joker'in yağmasının nedeni. bir şehir olarak düşünecek olursak sözlük ortamını, bu çok doğaldı işte. kendimi eğer nitelikliler arasında sayacak olursam ben bu tablodan hoşnuttum. ara sıra trollere bakıp gülüyordum. ta ki scarecrow tüm şehre zehrini salana kadar... artık ortalık zombi kaynıyor arkadaşlar. joker bile pişman artık scarecrow'a övgü dizmekten. * nitelikli tanımlar bu zombilerin yazdıkları arasında silinip gidiyor. dahası o eski trollerin tanımları da... silikleşiyor! bu silikleşme olayını birazdan açacağım. şunu söyleyeyim, o kadar fazla boş tanım ve başlık ortaya çıktı ki sol frame'de açtığım zaman sol frame'i okuma zahmetinde bile bulunmuyorum artık. aile üyelerini kapıştıran başlıklar var örneğin. yahu tamam, başlık adına bir noktada eleştiri getirmem mantıksız olabilir, her türden başlık da illaki olacaktır zaten. ama bir tıklayalım bakalım ne varmış okunmaya değer bir şey... hani okunmaya değer diyorum çünkü kafa sözlük diğer sözlükler gibi olmayacaktı. öyle değil miydi? ben mi yanlış biliyormuşum yoksa... ah, bir başlık daha gözüme takıldı şimdi, kadın yazarlardan erkek yazarlara sorular... bu başlık bir yerden tanıdık geliyor da, dur, neydi? her neyse. cevabı zaten tahmin ediyorsunuzdur.
zombiler: vasat olanlar. troller (ki şu okunası trollerden bahsediyorum tartışmaya açık bir şekilde, geri kalanları yozlaşmıştır kanımca) bile bu zehrin altında iş yapamamaya başladı. nitelikli yazarlar da bir bir çekiliyor kabuklarına. bir sözlükte aynı tür yazarların olmasını beklemek doğru olmayacaktır, nitekim insan doğasının farklılıkları bir araya getirme konusunda üstüne yoktur. yozlaşma illaki bir yerde başlayacaktır. mesele bu yozlaşmayı ne kadar durdurabildiğimizle ilgili. fakat bu yozlaşma günbegün artıyor. yalnızca etkileşim çabası içinde olan kimseler var örneğin. ve bu kimseler beğenip beğenisini çekmek gibi davranışlara sahip. sanırım ilgi çekmek istiyorlar... etkileşim çabası içerisine girip takip edilmek vs. vs. tek amaçları sahiden de etkileşim kasmak. böyle yazarların varlığı, tekrar edeceğim üzere, tamamen silinemez. oldukları gibi kabul etmek gerekir onları da. fakat bakteri popülasyonu gibi artıyorlar katlanarak! bu ne anlama geliyor?
bu, nitelikli yazarların ve nitelikli yazarlara karşı cephe alan makul trollerin gittikçe silikleşmesi anlamına geliyor. örneğin: bir bilgi başlığı açıyorum hukukla alakalı, sol frame'de aniden görülüyor! sonraysa ne mi oluyor? birden yok oluyor. çünkü vasat olanlar, yani zombilerimiz -insan doğasının olanca mide bulandırıcılığını bizlere göstererekten- benzer kelimelerle benzer başlıklara benzer tanımlar yazmışlar! bu da haliyle nitelikli olarak adlandırılabilecek tanımların yok olması ve dolayısıyla okunmaması anlamına geliyor.
bu yüzden başlık/tanım engelleme ve rastgele butonunu kullanma opsiyonlarının bize sunulmasını pek mantıklı bulmuyorum. çünkü vasat olan çok fazla. hangisini engelleyeyim ben? sadece sanat kategorisine falan girip de bir şeyler okumak gibi bir derdim de yok ki benim? sevgili romalılar lütfen bir dinleyin, ben gülmek de istiyorum. mantıklı yazılar görmek istiyorum. faydası olan, en azından kişisel yararıma etki edebilen yazılar istiyorum. kayınvalidemle kayınbabam kapışsa kim kazanır görmek istemiyorum. tamam bunu görsem hoş olabilirdi swh. fakat mantıklı ve iyi tanımlar istiyorum işte... ben de yazabilirim öyle başlıklara hem. ama aşırı derecede boş tanımlar gözüküyor. dolayısıyla sayfayı kaydırırken "boş olan" tanımları görmeyi ve aralarında "boş olmayan" tanımları aramaya çalışmak istemiyorum. tabii bu işin bir boyutu. öteki boyutu ise bakteri popülasyonuyla aynı ortamda bulunmanın verdiği huzursuzluk hissi. kirli bir ortamda bulunmak istemiyorum ben. yolun açık olsun diyenlere de selam. yolum oldukça aydınlık, amacım burayı da aydınlık hale getirmek istemem. falanca kirlenmiş sözlükler gibi olmasını istememem.
umarım derdimi anlatabilmişimdir... benim tanımlarım silikleşiyor sayın yazar ve çaylaklar. gözükmüyor, okunmuyor dolayısıyla da. ve ben tanımlarımın okunmasını istiyorum. benim tanımlarımı okumak isteyen beni takip ediyor elbette ona söz yok. ama nitelikli tanım keşfetmek isteyen kimseler ne yapsın? kendime nitelikli bir yazar demekten çekiniyorum, buna ben karar veremem, doğru olmaz. fakat nitelikli yazıyor olduğum varsayılırsa beni nasıl keşfedecekler? sizi nasıl keşfedecekler sayın nitelikli yazarlar? ben nasıl keşfedeceğim? cevap: keşfedilemeyecek. vasat olan o kadar yüksek bir yerden bakıyor ki bizlere artık, durum içler acısı. bu durumu çözmek adına da bir şey yapılmıyor galiba. ne yapılabilir? vasat olmayana övgüler dizerek. yapıldı mı? evet, karma puanı verileceği söylendi vs. vs. yeterli değil. karma puanı için mi yazıyorum ben? ne yapayım rozeti? ufak bir motivasyondan öteye geçemiyor bile. en azından şahsi görüşüm budur. tabii rozetleri sevmiyorum da diyemem. *
bu geçerli bir çözüm değildir. bir çözüm bile değildir aslında bakarsanız. karma puanı dediğiniz şeyi ben iki de bir boş şeyler yazarak kazanabilirim pekala. hani şu okunmayan tanımları yazarım, hiç beğeni de almam ama yazdıkça yazarım. puan toplarım. ama böyle birisi değilim ve böyle birisi de olamıyorum. kendimi ötekileştiriyorum gitgide. birçok nitelikli yazılar yazmaya çalışan yazarımız gibi ben de çekip gitmeye davranıyorum. keyfim kaçtı, zevk alamıyorum. okumaktan da yazmaktan da. okunacak yazı bulmak zorlaştı (takip ettiğim sevgili yazarları bunun dışında tutuyorum elbette), yazmak da zorlaştı çünkü silikleşip gidiyor.
tabii burada şu konuya da değinmek gerek: "ey piyanist, sen bu söylediklerinle etkileşim istediğini söylemiyor musun bizlere? az önce karşı çıkıyordun ya hani!" saygıdeğer romalılar, etkileşim dediğiniz kavramı hangi anlamıyla kullandığımıza bağlı olarak değişir bu sorunun cevabı. şahsım etkileşim istiyor elbette, nitekim hiç kimse salt kendisi için yazmaz. ancak konu burada yazılanların niteliğiyle değişmektedir. kişisel çıkar boyutu sabittir ve temelde insan doğasının bir parçasıdır, inkar edemeyiz bunu. ancak etkileşim denilen şeyi yazılanların niteliğiyle ölçmeye çalışırsak diğer elimizde farklı yollarla etkileşim sağlamaya çalışan kimselere rastlayacağızdır. bir sözlük burası; elbette yazılanlar hakkında konuşacağım ve konuşacaksınız. etkileşim dediğiniz şey de yazılanlar üzerinden kazanılmalıdır. yoksa sözlüğe yeni girip belirli bir profil fotoğrafıyla * ve sevecenlikle * * girip sürekli boş tanım giren insanlar da yok değil. işte bunlara zombi diyordum. tabii gücenmek yok... sizi de anlayabiliyorum sıkılıyorsunuz. ama bu sıkıntınızı keşke başka yerde giderseniz ya? hali hazırda bir sürü ortam vardı zaten ne diye buraya da gelip mahvettiniz bazı şeyleri? bazıları var ki sözlük'e gelir gelmez vasat olan ile yükseliveriyor. yahu yüz küsür takipçiyi sen ne zaman ne yazdın da kazandın? ne ara o kadar beğenildin? ne yazdın yani? hiçbir şey yazmamış. görüp görüp omuz silkiyorum artık. elde tutulur bir şey olmasa bile beğeniliyorlar. elbette demek istediğim benim profilime ve bazı yazarlara yönelimin niçin az olduğu değil. iyi anlaşılmalı bu. beğenilmek derdim değil. söylemek istediğim anlamsız tanımların artışı ve bu artışı da destekleyen beğenilerin fazlalığı. yani bu tarz profillere yönelimin fazla olması… dolayısıyla sözlük paradigmamızın saçmalığa dönüşüşü.
o halde artık diyebilirsiniz: madem beğenmiyorsun, git. bilgi tanımı mı görmek istiyorsun? vikipedi’ye git. burası böyle. en azından ben geldiğim zaman böyleydi. ve ben bu gidişattan memnunum. lakin anlayın lütfen, siz buradayken burası böyle olabilir pekala ama sözlüğün başlangıçta güttüğü politikanın böyle olmadığını biliyorum. bunu engellemek için bir şeyler yapmaya çalıştıklarını biliyorum. (işe yaramasa da pek.) bilgi istesem elbette bilgi sitelerine girerim sayın okur, burası böyle değildi eskiden. (evet, eskiden. eskiden de aynıydı diyenlere katılmıyorum. eskiden vasat olan vardı ama daha azdı. yani bazılarımız yanlış mı görüyor? ana sayfanın hali neydi ve şimdi ne? artan nüfus ile böyle bir sonucu kabullenmek gerek.) ve sizin bilgi için bilgi sitesine git dediğiniz şeyi ben karikatür paylaşımları için de yineleyebilirim. karikatür görmek istiyorsan sen de karikatür sayfalarına git… yok mu? var. ama burası bir sözlük. belli bir gidişata sahip olması gerektiğini düşündüğümüz bir sözlük.
yönetimi de anlayamıyorum, keşke önlem alacak bir şeyler yapsalardı. başlık engellemek bir şey ifade etmiyor anlatmaya çalıştığım ve fikrim üzere. eleştiriler dinlenmelidir. yoksa pek iyi sonlanacağa benzemiyor. elbette bu gidişattan memnun da olabilirsiniz. ve belli bir perde arkasından bizlere kafa sözlük'ün daha farklı olduğunu söylemeye devam edebilirsiniz. ne yazık ki pek tutarlı bulmuyorum bu yaklaşımı. büyüme çalışan bir sözlükte bu tablo olacaktır. büyüme çalışan mı? yani niceliğe önem veren mi? öyle mi dedim ben? sanırım, evet. nitelik belki de umrunuzda değildir. ve bazı yazarların gitmesi, şikayet etmesi de öyle. ancak herkes bir şeyi söylüyorsa bu şeyde bir hikmet vardır. illaki vardır. eleştiriler haksız olunsa bile bu haksızlıktan alınacak bir ders vardır. boşa yazmıyor kimse.
içerik keşke forumsala dönse… bu tablo karşısında bunu diyesim geliyor. çünkü ne yazık ki vasat olan o kadar berbat ki, anlamsız ki! ne diyeyim ben daha... hangi saçma başlığı şikayet edeyim? nereden baksan hemen hemen çoğu şikayet edilmeli. eğlenceli olan da, bilgi verici olan da yok! yok artık, yok! kaç tane var? ben göremiyorum çünkü pek. azınlıktalar ve azalmaya devam ediyorlar.
bu yüzdendir ki sözlük içinde sözlük yaratmak denilen şey de anlamını yitiriyor. öteki boyutu ise bakteri popülasyonuyla aynı ortamda bulunmanın verdiği huzursuzluk hissi demiştim. huzursuzum. mide bulandırıcı bir tablo var karşımızda ve kimse bir şey yapmıyor. büyüyor büyümesine, nitelik nerede? sözlük içinde sözlük yaratılamayacaktır öyle sanıldığı gibi. yaratılabilir elbette ama bu, kafa sözlük’ü diğer sözlüklerden nasıl ayıracaktır? onlarda sanki yok mu “sözlük içinde sözlük”? pekala var. amaç buysa eğer, peki, istediğiniz gibi olsun. başka sözlüklere dönmesi ve bu mide bulandırıcı akışın sürmesi isteniyorsa sizin bileceğiniz iş. lakin ben ve daha tanıdığım birçok yazar bu tablo karşısında hiç mutlu değil. azınlığız belki ama sözlük’ü kafa sözlük ismine taşıyan bir azınlığız. belirli trol kesimi için de bu geçerlidir. artık akış adeta bir çöplük. kimilerimiz bu çöplük karşısında yazmak bile istemiyor.
her neyse. epey yazdım.
epilog. bazı yazarların nickaltına girilen saçma sapan tanımları, yazdıkları bomboş tanımları görmekten de, önümüze defalarca ısıtılıp ısıtılıp konan eski film/kitap * tanımlarından da bıktım. kiminizin kendini ne yolla ifade ettiğiyle ilgilenmiyorum. isterseniz karikatür paylaşıp durun, ister bilgi, ister trolleyin. fakat boş yazmayın. bomboş tanımlar yazarak kendinizi ifade etmek istiyorsanız da etmeyin. sözlük kurallarına da uyduğu falan yok bazılarınızın.
bir kişinin özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter. her topluluğun dinamiğini oluşturacak bu söze bir bakış atmak gerek. gereksizlikler içinde silikleşip gitmek istemeyen onlarca yazar var. bu yüzden doğru düzgün trollemeyen, “nitelikli” yazmayı bırakan onlarca yazar var.
burayı da falanca platformlara çevirmeye çalışıyorsanız, devam edin.
devamını gör...
pep talk
motivasyon sağlamak amacıyla yapılan, içinde bolca itici güç içeren sözcük ve kalıp bulunan, çoğu zaman hedeflenen etkiyi gösteren konuşma türüdür.
amerikan filmlerinde çokça rastladığımız bu konuşma türü adını biber anlamına gelen pepper sözcüğünden almıştır. 1847 yılından beri kullanılmakta olan pep talk kavramı o zamandan bu zamana çok yol kat etmiş, çok büyük zaferlerde rol oynamıştır.
genellikle spor ya da eğitimle ilgili filmlerde bu konuşmanın bolca örneğine rastlarız. yeteneksiz olan ya da yetenekli olduğunun farkında olmayan sporculara koç öyle bir konuşma yapar ki bir anda hepsi süper güç sahibi gibi olurlar.
ya da başarız olan ve kopukluktan başka şey bilmeyen öğrencilerle dolu bir sınıfa yeni bir öğretmen gelir ve zekaları katmerli öğrencileri birer mini dehaya çevirir yaptığı konuşma ile.
gerçek dünyada da en az filmlerdeki kadar etkilidir bu konuşma. saçmalamadan ve içten bir şekilde yapılırsa insanlara uefa kupasıbile kazandırabilir.
aklıma güzel bir pep talk örneği gelmiyor şu an. ama örneksiz de olsa sizin bu tanımı okuyacağınızı biliyorum. kaç tanım oldu bugüne kadar 1000-1100. yine söylüyorum bu tanımı okuyacaksınız, okumak için savaşacaksınız ama netice ne olursa olsun sizler benim gönlümde iyi okurlarınız ve öyle de kalacaksınız.
allah yardımcınız olsun!
amerikan filmlerinde çokça rastladığımız bu konuşma türü adını biber anlamına gelen pepper sözcüğünden almıştır. 1847 yılından beri kullanılmakta olan pep talk kavramı o zamandan bu zamana çok yol kat etmiş, çok büyük zaferlerde rol oynamıştır.
genellikle spor ya da eğitimle ilgili filmlerde bu konuşmanın bolca örneğine rastlarız. yeteneksiz olan ya da yetenekli olduğunun farkında olmayan sporculara koç öyle bir konuşma yapar ki bir anda hepsi süper güç sahibi gibi olurlar.
ya da başarız olan ve kopukluktan başka şey bilmeyen öğrencilerle dolu bir sınıfa yeni bir öğretmen gelir ve zekaları katmerli öğrencileri birer mini dehaya çevirir yaptığı konuşma ile.
gerçek dünyada da en az filmlerdeki kadar etkilidir bu konuşma. saçmalamadan ve içten bir şekilde yapılırsa insanlara uefa kupasıbile kazandırabilir.
aklıma güzel bir pep talk örneği gelmiyor şu an. ama örneksiz de olsa sizin bu tanımı okuyacağınızı biliyorum. kaç tanım oldu bugüne kadar 1000-1100. yine söylüyorum bu tanımı okuyacaksınız, okumak için savaşacaksınız ama netice ne olursa olsun sizler benim gönlümde iyi okurlarınız ve öyle de kalacaksınız.
allah yardımcınız olsun!
devamını gör...
sözlüğün lpgli feminizt sosyalizt yuvası olması
oh maşallah sürüsüne bereket. olm ben sözlüğe bakıyorum genellikle eli şeyinde ergen troller ve ırkçı dallamalar görüyorum. nerede lan bu feminist lgbt sosyalist yazarlar? niye bize denk gelmiyor anasını satıyım?
lpg diyen ağzına şey yapayım senin söylemeden edemedim valla.
lpg diyen ağzına şey yapayım senin söylemeden edemedim valla.
devamını gör...
çılgın bediş
1996 yapımı yonca evcimik'in başrol oyuncusu olduğu gençlik dizisi.
devamını gör...
annenin ölmesi
o günden beri oturduğum hiç bir sofradan doyarak kalkmadım.
küçük bir çocuktum ve aklımda kalan tek şey bana tebessüm edişi.
gülleri çok severdi mevsimi olduğu zaman gül eker onlarla konuşur o güllerde onu seviyormuşçasına dallarından fışkırırdı adeta.
şimdi hatırladım nedenini sözlük buraya yazınca bağlantıyı kurdum,ülke dışında askeri operasyonlarda bile kendime ufacık bir alan yapar orada gül ekerdim,rengarenk güller eker itina ile büyütürdüm,kan kırmızısı güller hiç kokmaz mesela bordo’ya çalan ama kirli beyaz gibi olanlar var işte en çok onlar kokar.
evimde arabamda illa ki gül suyu bulunur nedensiz bir şekilde,meğer ona olan özlemimmiş bilinç altından gelen bu gül düşkünlüğü.
koca adam oldum sözlük,şatolarda ağırlandım ama üstte de dediğimi şimdi hatırladım “ben o günden beri hiç bir sofradan doyarak kalkmadım”
küçük bir çocuktum ve aklımda kalan tek şey bana tebessüm edişi.
gülleri çok severdi mevsimi olduğu zaman gül eker onlarla konuşur o güllerde onu seviyormuşçasına dallarından fışkırırdı adeta.
şimdi hatırladım nedenini sözlük buraya yazınca bağlantıyı kurdum,ülke dışında askeri operasyonlarda bile kendime ufacık bir alan yapar orada gül ekerdim,rengarenk güller eker itina ile büyütürdüm,kan kırmızısı güller hiç kokmaz mesela bordo’ya çalan ama kirli beyaz gibi olanlar var işte en çok onlar kokar.
evimde arabamda illa ki gül suyu bulunur nedensiz bir şekilde,meğer ona olan özlemimmiş bilinç altından gelen bu gül düşkünlüğü.
koca adam oldum sözlük,şatolarda ağırlandım ama üstte de dediğimi şimdi hatırladım “ben o günden beri hiç bir sofradan doyarak kalkmadım”
devamını gör...
körlük
hiç kimsenin sizi görmediği, hiçbir hareketinizin ayıplanmadığı, tamamen karanlık bir dünyada yaşasaydınız ne kadar süre insan kalabilirdiniz? hayatta kalmak için, cinayet işler, hırsızlık yapar veya tecavüz eder miydiniz?
jose saramago'nun ilk kez 1995 yılında yayınlanan eseri, yukarıdaki sorulara nispeten yanıtlar bulmanıza yardımcı olabilir. kitapta hiçbir karakterin ve mekânın adı zikredilmediği için kurgulanan dünya, tarihin herhangi bir döneminde yaşamış veya yaşayacak tüm insanlık için olasıdır. dış dünyayı göremediğimiz zaman değil, dış dünyaya görünmediğimiz zaman yani; genele yayılmış bir körlük salgınında yaşanacakları anlatan bu eser, “insan insanın kurdudur” sözüne nazire yapmaktadır. insan içinde bir şeytan ile mi doğar, yoksa erdem, iyilik, ahlak gibi kavramlara doğuştan sahip miyiz? gözlerimizi kapatıp, bizi kendi içimize doğru gezintiye çıkaran güzel bir eser.
kitapta başta konuşma çizgisi olmak üzere nokta ve virgül haricinde noktalama işareti kullanılmamış, diyaloglar sıralı cümleler şeklinde aktarılmıştır. bu durum okumayı biraz zorlaştırsa da mükemmel kurgu, okuyucuyu hemen cezbediyor.
kitabın sonlarına doğru, doktorun karısının kiliseye gidip tüm ikonaların gözünün kapatıldığını görmesinden sonra, tanrının da körleştiği ve yaşananları görmediği sonucuna varılır. tanrının bu körlüğü karşısında şoke olan ve kiliseden koşarak kaçanlardan sonra, kendi başına kalan insanoğlunun salgını atlatması manidardır.
jose saramago'nun ilk kez 1995 yılında yayınlanan eseri, yukarıdaki sorulara nispeten yanıtlar bulmanıza yardımcı olabilir. kitapta hiçbir karakterin ve mekânın adı zikredilmediği için kurgulanan dünya, tarihin herhangi bir döneminde yaşamış veya yaşayacak tüm insanlık için olasıdır. dış dünyayı göremediğimiz zaman değil, dış dünyaya görünmediğimiz zaman yani; genele yayılmış bir körlük salgınında yaşanacakları anlatan bu eser, “insan insanın kurdudur” sözüne nazire yapmaktadır. insan içinde bir şeytan ile mi doğar, yoksa erdem, iyilik, ahlak gibi kavramlara doğuştan sahip miyiz? gözlerimizi kapatıp, bizi kendi içimize doğru gezintiye çıkaran güzel bir eser.
kitapta başta konuşma çizgisi olmak üzere nokta ve virgül haricinde noktalama işareti kullanılmamış, diyaloglar sıralı cümleler şeklinde aktarılmıştır. bu durum okumayı biraz zorlaştırsa da mükemmel kurgu, okuyucuyu hemen cezbediyor.
kitabın sonlarına doğru, doktorun karısının kiliseye gidip tüm ikonaların gözünün kapatıldığını görmesinden sonra, tanrının da körleştiği ve yaşananları görmediği sonucuna varılır. tanrının bu körlüğü karşısında şoke olan ve kiliseden koşarak kaçanlardan sonra, kendi başına kalan insanoğlunun salgını atlatması manidardır.
devamını gör...
yeni doğacaklara tavsiyeler
ölmeye hazır ol.
devamını gör...
kumaya razı olan kadın genişliği
bazı insanlarla aynı memlekette yaşamadığımı fark ettiğim başlık. eşlerine çiftlik hayvanı gibi davranan insanlar var. keşke kadının rızası alınsa da razı olup olmaması gerektiğini tartışmak bize kalsa. razı olmak için rıza sorulmalı önce. bir insan olduğu dahi hissettirilmeyen, iradesinin varlığı dahi unutturulmuş kadınlardan söz ediyorum.
istemese ne olacak? ben söyleyeyim, eşek sudan gelinceye kadar dayak. vücudu çürük içinde ama belki de konu komşu görmesin diye suratında gram iz yok. haydi diyelim tası tarağı topladı, ailesine gitti bir şekilde. "yuvanı yıkma kızım." neden yıkamaz yuvasını? bu şartlarda boşanan kadın arafta kalıyor çünkü. kocasının evinde kalamaz, ana baba evinde zaten yapamaz. başka bir hayat ihtimali ise o yaşına kadar hizmet etmek dışında bir şey yapmamış biri için çok güç.
"razı" olsa ne olacak? çiftlik hayvanı gibi kullanılan kadın yükünü paylaşacak biriyle yaşayacak. cinsel arzuları, evlilikten beklentileri, bir güler yüz beklentisi dahi buruşturulup atılmış kadın. ilişkisinden geriye sadece iş gücü olmak kalan kadın. bu kumalığı aklamaz ancak bunu kabul eden her kadın sırf keyfinden buyursun gelsin demez.
hayat yaşadığımız duvarlardan, gördüğümüz ilişkilerden ibaret değil.
istemese ne olacak? ben söyleyeyim, eşek sudan gelinceye kadar dayak. vücudu çürük içinde ama belki de konu komşu görmesin diye suratında gram iz yok. haydi diyelim tası tarağı topladı, ailesine gitti bir şekilde. "yuvanı yıkma kızım." neden yıkamaz yuvasını? bu şartlarda boşanan kadın arafta kalıyor çünkü. kocasının evinde kalamaz, ana baba evinde zaten yapamaz. başka bir hayat ihtimali ise o yaşına kadar hizmet etmek dışında bir şey yapmamış biri için çok güç.
"razı" olsa ne olacak? çiftlik hayvanı gibi kullanılan kadın yükünü paylaşacak biriyle yaşayacak. cinsel arzuları, evlilikten beklentileri, bir güler yüz beklentisi dahi buruşturulup atılmış kadın. ilişkisinden geriye sadece iş gücü olmak kalan kadın. bu kumalığı aklamaz ancak bunu kabul eden her kadın sırf keyfinden buyursun gelsin demez.
hayat yaşadığımız duvarlardan, gördüğümüz ilişkilerden ibaret değil.
devamını gör...
kurzgesagt
alm. in a nutshell (kısaca, özetle) demek. kanallarındaki aynı ifade de aslında ayrıca bir slogan değil, buradan geliyor.
kendileri şahane bir pozitif bilim kanalıdır. aynı zamanda felsefe, psikoloji ve hatta tarih videoları bile var. "quality > quantity (nitelik nicelikten üstündür)" yaklaşımlarıyla göz dolduruyorlar. animasyonları, ses efektleri ve seslendirmeleri, anlatım tarzları ve bakış açılarıyla muhteşem işlere imza atıyorlar. merceklerine giren herhangi bir şeyi, danıştıkları uzmanların da yardımlarıyla; etraflıca araştırıyor, güzelce hikayeleştiriyor, olabildiğince objektif bir halde de sunuyorlar.
sadece bazı videolarının altyazıları gerçekten çok kötü oluyor, bir kere koca bir cümlenin unutulduğunu bile gördüm mesela, ingilizce'yle pek haşır neşir olmayan insanlar için arada bir göze batabilir herhalde. ama tek tük işte. onun ve bu çevirme işinin biraz gecikebilmesi dışında* kesinlikle takibe değer ve hatta elzem bir youtube kanalı.
izleyin, izlettirin. bak bir gece ansızın naçizane bir öneri daha veriliverdi işte.
kendileri şahane bir pozitif bilim kanalıdır. aynı zamanda felsefe, psikoloji ve hatta tarih videoları bile var. "quality > quantity (nitelik nicelikten üstündür)" yaklaşımlarıyla göz dolduruyorlar. animasyonları, ses efektleri ve seslendirmeleri, anlatım tarzları ve bakış açılarıyla muhteşem işlere imza atıyorlar. merceklerine giren herhangi bir şeyi, danıştıkları uzmanların da yardımlarıyla; etraflıca araştırıyor, güzelce hikayeleştiriyor, olabildiğince objektif bir halde de sunuyorlar.
sadece bazı videolarının altyazıları gerçekten çok kötü oluyor, bir kere koca bir cümlenin unutulduğunu bile gördüm mesela, ingilizce'yle pek haşır neşir olmayan insanlar için arada bir göze batabilir herhalde. ama tek tük işte. onun ve bu çevirme işinin biraz gecikebilmesi dışında* kesinlikle takibe değer ve hatta elzem bir youtube kanalı.
izleyin, izlettirin. bak bir gece ansızın naçizane bir öneri daha veriliverdi işte.
devamını gör...
meteor
çoğunlukla güneş sistemi'nin oluşum döneminden kalan, bazıları da kuyruklu yıldız gibi cisimlerden geriye kalan, sistem içerisinde dolaşan ve bazı durumlarda yolu dünya yörüngesiyle kesişen ve atmosfere giren taş.
uzaydaki bu türden taşların, asteroitlerden daha küçük olanlarının tamamına meteorit denir. meteoritler bazen dünya'nın kütle çekim alanına kapılarak atmosfere girerler. atmosferde yanarak yok olan ya da atmosferi tamamen geçip dünya yüzeyine ulaşmayı başaranlara meteor adı verilir.
edit: düzeltme
uzaydaki bu türden taşların, asteroitlerden daha küçük olanlarının tamamına meteorit denir. meteoritler bazen dünya'nın kütle çekim alanına kapılarak atmosfere girerler. atmosferde yanarak yok olan ya da atmosferi tamamen geçip dünya yüzeyine ulaşmayı başaranlara meteor adı verilir.
edit: düzeltme
devamını gör...
tanrı öldü
görünüşte her şeye gücü yeten insanlar olmamıza rağmen gitgide güçsüzleşiyoruz. artık kontrol edebildiğimize inanıyoruz. ne var ki biz de kontrol ediliyoruz. bir zorba tarafından değil, şeyler tarafından. koşullar tarafından. iradesi ve amacı olmayan insanlar olup çıkıyoruz. ilerlemeden ve gelecekten söz ediyoruz. oysa ki gerçekte hiç kimse nereye gittiğini bilmiyor. hiç kimse gidişatın nereye doğru olduğunu söylemiyor. ve hiç kimsenin bir ereği yok.
19. yüzyılda pekala “tanrı öldü” denilebilirdi. 20. yüzyılda ise insanın öldüğünü söylemek gerekir.
19. yüzyılda pekala “tanrı öldü” denilebilirdi. 20. yüzyılda ise insanın öldüğünü söylemek gerekir.
devamını gör...
en tatlı sabahlar ne ile başlar sorunsalı
güneşin parıl parıl doğduğu, kahvaltının çoktan hazırlanmış olduğu, çay ve soyulmuş salatalık kokulu sevgi dolu bir sabah olduğunda.
devamını gör...
yaşlıların gençlerin hayatına müdahale etme merakı
gençlerin canını oldukça sıkan bir durum, zaten ülkede yeteri kadar zorluklarla gençliğimizin baharında mücadele ederken, bir de bu tip insanların çıkıp, ''vay efendim bu yaşına kadar neden evlenmedin?'' ''vay sen neden dinsizsin neden alkol içiyorsun cima yapıyorsun ?'' gibi apptal saptal sorularına maruz bırakılmak, manevi açıdan gerçekten tüketiyor bizi.
size ne ulan size ne ? hem ateistim hem alkol kullanıyorum, ama sizin gibi tüm hayatımı başkaların hayatına müdahale etmeye adamıyorum. yeter be bıktık arkadaş, gerçekten koca içi boş boomerlar bu insanlar.
size ne ulan size ne ? hem ateistim hem alkol kullanıyorum, ama sizin gibi tüm hayatımı başkaların hayatına müdahale etmeye adamıyorum. yeter be bıktık arkadaş, gerçekten koca içi boş boomerlar bu insanlar.
devamını gör...