senin de adın mustafa benim de
ülkemizin kurucusu gazi mustafa kemal atatürk'e :
ibtidaî tahsilinden sonra selanik askeri rüşdiyesine dahil olan (mustafa efendi) az bir zaman zarfında gösterdiği harikalarla muallimlerinin nazar-ı dikkatini celp etti ve riyaziyatda, fransızca ve edebiyatta birden bire yükselen müşarünileyhin ismine muallimleri tarafından şehid-i hürriyet namık kemal bey’e izafeten bir de (kemal) namı verildi.
bu yazıdan anlaşılmaktadır ki, selanik askeri rüşdiyesi öğrencisi mustafa efendi'ye kemal adının verilmesi edebiyattaki başarılarından dolayı namık kemal'e izafeten olmuş ve ona kemal adı öğretmenleri tarafından verilmiştir.
cüzdanında kamal adı geçmesinin nedeni "kamal" adının türkçe, “kemal” adının ise arapça olduğundandır dilde sadeleşmeyle ilgisi vardır. “dilde özleştirme veya tasfiye hızlanmış, yeni sözcükler icat edilmiştir. ‘kemal’in ‘kamal’a dönüşmesinin de hararetli ortamlardaki kazalardan biri olduğu anlaşılmaktadır. atatürk 1937’nin sonuna doğru bu fiili olarak ‘kamal’ isminden vazgeçiyor, yazışmalarında tekrar ‘kemal’ ismini kullanıyor. ama öldüğünde kullandığı nüfus cüzdanında ‘kamal’ ismi yazıyor. yani resmi olarak bu isimden vazgeçmiyor.”
ibtidaî tahsilinden sonra selanik askeri rüşdiyesine dahil olan (mustafa efendi) az bir zaman zarfında gösterdiği harikalarla muallimlerinin nazar-ı dikkatini celp etti ve riyaziyatda, fransızca ve edebiyatta birden bire yükselen müşarünileyhin ismine muallimleri tarafından şehid-i hürriyet namık kemal bey’e izafeten bir de (kemal) namı verildi.
bu yazıdan anlaşılmaktadır ki, selanik askeri rüşdiyesi öğrencisi mustafa efendi'ye kemal adının verilmesi edebiyattaki başarılarından dolayı namık kemal'e izafeten olmuş ve ona kemal adı öğretmenleri tarafından verilmiştir.
cüzdanında kamal adı geçmesinin nedeni "kamal" adının türkçe, “kemal” adının ise arapça olduğundandır dilde sadeleşmeyle ilgisi vardır. “dilde özleştirme veya tasfiye hızlanmış, yeni sözcükler icat edilmiştir. ‘kemal’in ‘kamal’a dönüşmesinin de hararetli ortamlardaki kazalardan biri olduğu anlaşılmaktadır. atatürk 1937’nin sonuna doğru bu fiili olarak ‘kamal’ isminden vazgeçiyor, yazışmalarında tekrar ‘kemal’ ismini kullanıyor. ama öldüğünde kullandığı nüfus cüzdanında ‘kamal’ ismi yazıyor. yani resmi olarak bu isimden vazgeçmiyor.”
devamını gör...
ölüm dışında olabilecek en kötü şey
yahya kemal beyatlı'nın düşünce adlı şiirinin son iki beyitinde değinilmiş şeydir.
...............
ölmek değildir ömrümüzün en feci işi,
müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.
...............
ölmek değildir ömrümüzün en feci işi,
müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.
devamını gör...
meja (yazar)
hoşgeldin turuncu saçlı amazonum kadın, sen kendine bir içki al ben üstüm... ..yok o bu değildi, bu kadın değildi.*
zürafaları konuşturup filleri zıplatacağımız günlere!
eyvallah, sağolasın.*
zürafaları konuşturup filleri zıplatacağımız günlere!
eyvallah, sağolasın.*
devamını gör...
erkeklerin güzel göründüğünü sandığı şeyler
aşırı dar kot pantolon ve gömlekler.
devamını gör...
ağır roman
metin kaçan'ın türk yeraltı edebiyatına adını altın harflerle yazdırdığı, kolera mahallesinde çete savaşlarını ve yoksul roman halkını sınırları kaldırarak, açık açık kurgulayan eserdir.
daha sonraları mustafa altıoklar'ın yönetmenliğini yaptığı başrollerinde okan bayülgen (gıli gıli salih) ve müjde ar'ın (hayat kadını) devleştiği, müziklerini attila özdemiroğlu'nun yaptığı filme uyarlanmıştır. şahanedir.
daha sonraları mustafa altıoklar'ın yönetmenliğini yaptığı başrollerinde okan bayülgen (gıli gıli salih) ve müjde ar'ın (hayat kadını) devleştiği, müziklerini attila özdemiroğlu'nun yaptığı filme uyarlanmıştır. şahanedir.
devamını gör...
kitap alıntıları
''- benim varlığım madde iken ve duyularım bile maddeye yönelik iken o'nu maddenin imkânlarıyla bilmek, tanımak istemem neden yersiz olsun ?
''- hayır, yersiz değil, bilâkis doğru bir arayış oğul !... lâkin sen o'nun her yerde ve her şeyde hazır olduğunu fark etmekle yetinmiyor, bir de madde gözüyle görmek istiyorsun. o, senin gördüğün her şeyde vardır, bir yaratıcı olarak, bir düzenleyici ve hayat verici olarak . çünkü o, öncesiz ve sonrasızdır; değişmez ve dönüşmezdir; her şeye gücü yeten ve her şeyi bilendir.''
''- şu anda benim neyi merak ettiğimi de bilir mi ?''
''- elbette bilir''
''- o halde neden merakımı gidermez baba ?''
''- o merakı giderecek sensin oğlum. zaman ve mekânı değerlendirerek, sebeplere ve sonuçlara bakarak, hislere, tecrübelere ve duygulara bakarak... o merak ancak sevgiyle giderilir. âlemde sevgiden büyük bir umut da sevgiden öte bir korku da yoktur. sevgili'den korkmak, korkunun en yüksek derecesi, sevgili'den umut etmek umudun en yüksek kertesidir. sevgilisi olmayan biri, yaşadığını sansa da yürüyen ölüden ibârettir !'' od - iskender pala
''- hayır, yersiz değil, bilâkis doğru bir arayış oğul !... lâkin sen o'nun her yerde ve her şeyde hazır olduğunu fark etmekle yetinmiyor, bir de madde gözüyle görmek istiyorsun. o, senin gördüğün her şeyde vardır, bir yaratıcı olarak, bir düzenleyici ve hayat verici olarak . çünkü o, öncesiz ve sonrasızdır; değişmez ve dönüşmezdir; her şeye gücü yeten ve her şeyi bilendir.''
''- şu anda benim neyi merak ettiğimi de bilir mi ?''
''- elbette bilir''
''- o halde neden merakımı gidermez baba ?''
''- o merakı giderecek sensin oğlum. zaman ve mekânı değerlendirerek, sebeplere ve sonuçlara bakarak, hislere, tecrübelere ve duygulara bakarak... o merak ancak sevgiyle giderilir. âlemde sevgiden büyük bir umut da sevgiden öte bir korku da yoktur. sevgili'den korkmak, korkunun en yüksek derecesi, sevgili'den umut etmek umudun en yüksek kertesidir. sevgilisi olmayan biri, yaşadığını sansa da yürüyen ölüden ibârettir !'' od - iskender pala
devamını gör...
islam barış dinidir
dünyadaki bütün dinler arasında en barışçıl ve huzur veren din islamdır. müslüman bir kişi diğer görüşteki insanlara saygısızlık yapmaz, onlara şiddet kullanmaz. 2-3 tane beyni yıkanmış, psikolojik sorunlu teröristin çıkıp bütün müslümanları lekelemesine izin verilmemelidir. islam daima gittiği yere kardeşlik götürür.
devamını gör...
mütedeyyin
çok beğendiğim bir kelimedir, dini şartları hayatına entegre ederek yaşayan demektir. namaz, hac ya da oruç değil yalnızca, dürüstlük, hak yememek, gıybet etmemek gibi 5 farzın dışında kalan ama onlar kadar gerekli olan kaideleri de uygulayandır.
devamını gör...
evde ekmek yapmak
annemin doğal gaz memlekete geleli beri yaptığı eylem. doğal gaz gelmeden önce odun ateşinde ve tandırda belli zamanlarda çok yapıp buzluğa koyuyordu. şuanda iki haftada bir hamur yoğurup yapıyor ve dışarıdan hiç ekmek almıyoruz, bazen ramazan ayında pide falan.
devamını gör...
illiyetilezilyet
fıstık gibi yazardır. hemi de ballı fıstık.*
kendileri aynı zamanda yaşam koçum olur.
kendileri aynı zamanda yaşam koçum olur.
devamını gör...
akarsu (yazar)
kalemi kıvrak ve gülmece sosuna bulanmış tanımlarla kendisini ifade eden çiçeği burnunda bir sözlük yazarı.
devamını gör...
akümülatör
ıçerisindeki kimyasal enerjiyi belli bir kimyasal reaksiyon sonucu elektrik enerjisine çeviren güç sağlayıcı. asıl amacı marş motoruna ilk ateşlemeyi yapması için gerekli olan elektrik enerjisini sağlamaktır.
regülatör tarafından motor gücünden elde edilen enerji tekrar aküyü şarj etmek için kullanılır.
(bkz: marş motoru)
regülatör tarafından motor gücünden elde edilen enerji tekrar aküyü şarj etmek için kullanılır.
(bkz: marş motoru)
devamını gör...
kimliksiz hikayeler
iki metre kare bir alan. siyah film camdan görünen biraz gökyüzü biraz da yandaki evin çatısı. uçsuz bucaksız ile çirkin bir kefede. duvarda deniz kabukları, sahte bir kuş hisssetiğim çoğu an gibi. birkaç mum romantik yanımı simgeleyen. ha bir de ay şeklinde minik pilli bir lamba. yakınca etrafa pek ışık saçmıyor ama izlemesi keyifli. hayatım gibi...
ne zaman biraz hüzün hissetsem açıyorum bir bira; ilişiyorum tahta, rahatsız, minik sandalyeye açıyorum bir müzik. şöyle göğsümde biriken acılara ulaşmak için... üflüyorum 'puffff' diye, tozların altında kalan yara izlerine bakıyorum sonra. çoğu iyileşmiş. bir tanesi var, işte o çok derin. her seferinde tam iyi oldu artık kabuk kopacak, çirkin bir iz kalacak diye bekliyorum. ve yine her seferinde bir parça pis iltihapla beraber kan akıyor. yine olmamış, diyorum.
geceye karışan müzik, başka ses yok. etrafı kaplayan, kocaman bir yalnızlığın sesi. dayanamıyorum. alıyorum elime telefonu. basıyorum bir tuşa. benim kadar sahte bir hayatı olan çok uzakta ancak bir o kadar yakındaki dostu arıyorum. ilk cümleyi ben kuruyorum. hep, her zaman. her mesajda, her telefonda. yine öyle oluyor.
- naber?
- iyi, normal. senden?
diyor her zamanki gibi. hep iyi, hep normal. işte bu cümle de onun özeti. yaşanmamış gibi. gün içerisinde aklından geçen, canını yakan onca şey yokmuş gibi; heyecanlandıran, gülümseten onca an. ona sorsan yok. ona sorsan kibri de yok. oysaki var işte adam göğsünde bir bıçak, zihninde deli cümleler var.
- ben kötüyüm ama...
- neden?
neden, desin istiyorum. biri beni görsün, gerçek beni. kırılgan acıyan yanımı. kahkahaların ardındaki hisleri de. sahte değil gülüşlerim. ama çok kocamanlar. yaşadığım her şeyi sığdırıyorum onların içine. bu yanımı da görsün istiyorum.
ama herkes değil. anlattığımda bana acımayacak, yargılamayacak biri görsün istiyorum. kimileri derine gömer, ben deşip iyileşiyorum kelimelere döktükçe. ama kelimelerin anlamını bilen biri dinlesin istiyorum. o neden, diyor; ben anlatıyorum.
kırıldığım, kırdığım anları seriyorum ipe. çok cümle kurmuyorum. uzun cümleler de kurmuyorum. ilk kez güzellemeden, savunmadan olduğu gibi aktarmaya çalışıyorum. çünkü yalın bir şekilde anlatmayı pek başaramam. her şeyi biraz savunarak, biraz güzelleyerek anlatırım. benim savunma mekanizmam da bu çünkü.
"gitti. beni benim onu sevdiğim kadar sevmedi. geri geldi ama artık ne bu sevgi eskisi gibi ne de ben."diyorum.
ne kadar klişe geliyor değil mi kulağa aşk acısı. ulan herkes bir diğerininkini umursamıyor da 'en çok benim acıyan' diye düşünüyor ya. işte tam olarak bu. beni az seviyor oluşu, bir zaman az sevmiş olması, bende değil bir başkasında huzuru araması... yıllar geçiyor. acı arada bir kalkıp yumruk atıyor. ahh, be...
"şimdi geçmiş işte. bir yola girmiş, bir karar vermişsin. sızlanma. korkaksın! korku çirkin bir bağ onu güzel bir masa üstü ile kapatıp üzerine bir çiçek koyup adına da aşk diyorsunuz." diyor. gerçeği pat diye bırakıyor havaya.
gözümden yaşlar akıyor. onca zamana rağmen. şöyle bir yokluyorum. o da ne! eskisi gibi acımıyor. hala kocaman bir yara, iyileşmedi. iyileşmesi de çok zor. kapatıyorum telefonu. uyuyorum sonra.
yeni bir güne uyanıyorum. bugün çok daha güzel diyorum. güzel görüyor, güzel hissediyorum gerçekten. çünkü fark ettim. ben korkağım! kendime itiraf edemediğim hep buydu. güçlü durmaya çalışıyor, kendimle mücadele ediyordum. artık kendime yalan yok. kabul ettim. buyum ben: aciz, aşık bir kadın.
ne zaman biraz hüzün hissetsem açıyorum bir bira; ilişiyorum tahta, rahatsız, minik sandalyeye açıyorum bir müzik. şöyle göğsümde biriken acılara ulaşmak için... üflüyorum 'puffff' diye, tozların altında kalan yara izlerine bakıyorum sonra. çoğu iyileşmiş. bir tanesi var, işte o çok derin. her seferinde tam iyi oldu artık kabuk kopacak, çirkin bir iz kalacak diye bekliyorum. ve yine her seferinde bir parça pis iltihapla beraber kan akıyor. yine olmamış, diyorum.
geceye karışan müzik, başka ses yok. etrafı kaplayan, kocaman bir yalnızlığın sesi. dayanamıyorum. alıyorum elime telefonu. basıyorum bir tuşa. benim kadar sahte bir hayatı olan çok uzakta ancak bir o kadar yakındaki dostu arıyorum. ilk cümleyi ben kuruyorum. hep, her zaman. her mesajda, her telefonda. yine öyle oluyor.
- naber?
- iyi, normal. senden?
diyor her zamanki gibi. hep iyi, hep normal. işte bu cümle de onun özeti. yaşanmamış gibi. gün içerisinde aklından geçen, canını yakan onca şey yokmuş gibi; heyecanlandıran, gülümseten onca an. ona sorsan yok. ona sorsan kibri de yok. oysaki var işte adam göğsünde bir bıçak, zihninde deli cümleler var.
- ben kötüyüm ama...
- neden?
neden, desin istiyorum. biri beni görsün, gerçek beni. kırılgan acıyan yanımı. kahkahaların ardındaki hisleri de. sahte değil gülüşlerim. ama çok kocamanlar. yaşadığım her şeyi sığdırıyorum onların içine. bu yanımı da görsün istiyorum.
ama herkes değil. anlattığımda bana acımayacak, yargılamayacak biri görsün istiyorum. kimileri derine gömer, ben deşip iyileşiyorum kelimelere döktükçe. ama kelimelerin anlamını bilen biri dinlesin istiyorum. o neden, diyor; ben anlatıyorum.
kırıldığım, kırdığım anları seriyorum ipe. çok cümle kurmuyorum. uzun cümleler de kurmuyorum. ilk kez güzellemeden, savunmadan olduğu gibi aktarmaya çalışıyorum. çünkü yalın bir şekilde anlatmayı pek başaramam. her şeyi biraz savunarak, biraz güzelleyerek anlatırım. benim savunma mekanizmam da bu çünkü.
"gitti. beni benim onu sevdiğim kadar sevmedi. geri geldi ama artık ne bu sevgi eskisi gibi ne de ben."diyorum.
ne kadar klişe geliyor değil mi kulağa aşk acısı. ulan herkes bir diğerininkini umursamıyor da 'en çok benim acıyan' diye düşünüyor ya. işte tam olarak bu. beni az seviyor oluşu, bir zaman az sevmiş olması, bende değil bir başkasında huzuru araması... yıllar geçiyor. acı arada bir kalkıp yumruk atıyor. ahh, be...
"şimdi geçmiş işte. bir yola girmiş, bir karar vermişsin. sızlanma. korkaksın! korku çirkin bir bağ onu güzel bir masa üstü ile kapatıp üzerine bir çiçek koyup adına da aşk diyorsunuz." diyor. gerçeği pat diye bırakıyor havaya.
gözümden yaşlar akıyor. onca zamana rağmen. şöyle bir yokluyorum. o da ne! eskisi gibi acımıyor. hala kocaman bir yara, iyileşmedi. iyileşmesi de çok zor. kapatıyorum telefonu. uyuyorum sonra.
yeni bir güne uyanıyorum. bugün çok daha güzel diyorum. güzel görüyor, güzel hissediyorum gerçekten. çünkü fark ettim. ben korkağım! kendime itiraf edemediğim hep buydu. güçlü durmaya çalışıyor, kendimle mücadele ediyordum. artık kendime yalan yok. kabul ettim. buyum ben: aciz, aşık bir kadın.
devamını gör...
er ryan'ı kurtarmak
spielberg'in yönettiği 1998 yapımı savaş filmi.normandiya çıkarması sahnesi çok konuşulmuştur.savaşın gerçek yüzünü adeta insanın suratına çarpmaktadır.tom hanks ve matt doman öne çıkan oyunculardır.upham'a küfretmeden duramazsınız.zira er ryan'ı bulmak samanlıkta iğne aramak gibidir!
devamını gör...
bulaşık makinesi
ülkemize recep tayyip erdoğan tarafından getirilmiş olan* çok önemli bir makinedir.
hem sudan hem de zamandan tasarruf sağlar. arıca düzenli olarak bakımı yapılmalıdır aksi halde pek işe yaramaz.
hem sudan hem de zamandan tasarruf sağlar. arıca düzenli olarak bakımı yapılmalıdır aksi halde pek işe yaramaz.
devamını gör...
ceyda düvenci'nin kızının regl olmasını sosyal medyadan duyurması
dokuz mu? ben yerinde olsam bu işte bir terslik olabilir mi diye doktor araştırirdım .neyse hayırlı uğurlu olsun. bir annenin sevinci.
devamını gör...
duyulunca mutlu eden sözler
iyi ki varsın. *
devamını gör...
the woman's bible
türkçe'ye kadının incili olarak çevirilen elizabeth cady stanton kitabıdır. bu kitabında, incil'in feminist açıdan eleştrisini yapmıştır.
devamını gör...

