uzak mesafe ilişkisi
sanılanın aksine yürütülebilen bir ilişki şeklidir. zaten çalışma hayatına gectiğinde de aynı evde yaşamıyorsan uzaklık farketmeksizin görüşme sıklığın degişmez.
devamını gör...
cumhurbaşkanlığı 2021'de iki yeni saray planlaması
adamın eski konuşmalarından açıkca şeriatcı olduğu anlaşılıyor. şeriat getirmeye gücünün yetmediğini anladı, içinde ukte kaldı. tercihini dünyevi zevklerden yana kullandı. ayrıca cumhuriyet rejimine olan kinini de hesaba katınca zaten kaybedecek bir şeyim yok mantığıyla hareket ediyor muhtemelen.
osmanlı döneminde de böyle olmuştu. ülkenin en kötü olduğu dönemlerde saraylar yapmışlardı. sonunu gördük.
yaşa padişahım çok yaşa!*
osmanlı döneminde de böyle olmuştu. ülkenin en kötü olduğu dönemlerde saraylar yapmışlardı. sonunu gördük.
yaşa padişahım çok yaşa!*
devamını gör...
türk keneşi
2009 yılında türkiye, azerbaycan, kazakistan ve özbekistan'ın nahçivan antlaşmasını imzalamalarıyla oluşturdukları avrupa birliği benzeri bir oluşum. isviçre gibi tarafsız kalmayı ulusal politika addetmiş türkmenistan ve henüz hiçbir devlet tarafından tanınmayan kktc bu oluşumda yer almamaktadır. ancak, macaristan gözlemci ülke statüsünde uzaktan uzaktan olanları izlemektedir. asıl şaşırtıcı olansa 2020 ağustosunda ukrayna gözlemci ülke olmak için konseye başvuruda bulundu. ay hadi inşallah! bu arada ''keneş'' öztürkçe'de ''konsey'' demek.
www.turkkon.org/tr
soru: ''ya abi yaaaa bırak bu işleri türk keneşi de neymiş öyle. avrupa birliğine benzetiyorsun bir de yapma gözünü seveyim, kafan mı güzel?''
cevap: avrupa birliğinin avrupa birliği oluşu elli seneden fazla sürdü. yetmiş sene önce de birbirlerinin şehirlerini haritadan silip duruyorlardı. hiçbir şey hemen olmaz. az zaman.
türk keneşinin bayrağı üye tüm devletlerin bayraklarından birer parça alınarak oluşturulan aşağıdaki bayraktır:

bu da birliğin arması:
www.turkkon.org/tr
soru: ''ya abi yaaaa bırak bu işleri türk keneşi de neymiş öyle. avrupa birliğine benzetiyorsun bir de yapma gözünü seveyim, kafan mı güzel?''
cevap: avrupa birliğinin avrupa birliği oluşu elli seneden fazla sürdü. yetmiş sene önce de birbirlerinin şehirlerini haritadan silip duruyorlardı. hiçbir şey hemen olmaz. az zaman.
türk keneşinin bayrağı üye tüm devletlerin bayraklarından birer parça alınarak oluşturulan aşağıdaki bayraktır:
bu da birliğin arması:
devamını gör...
evariste galois
yarın öleceğinizi bilseniz hâlâ üretmeye devam eder miydiniz?
hayatının baharında yitip giden bir matematikçidir o, hem de yirmisinde karnına isabet eden bir kurşunla.
kısacık yaşamında matematik adına yapmış oldukları dikkate değerdir. bu bilime uzak okuyucu için sadece soyut cebir alanında çalıştığını ve üç yüz elli yıl boyunca çözülememiş sorulara yanıt bulduğunu söyleyeyim.

ah aşk! sen nelere kadirsin!
böyle bir deha senin yüzünden en verimli çağında aramızdan ayrıldı.
aşık olduğu kadın bir başkasıyla nişanlıydı ve incelenen mektuplarına göre sevdiceği stéphanie: ‘ne olacak évariste’ciğim altı üstü bir düello bu ‘ diyerek onu bile bile ölüme göndermişti. ( teşvik ettiği söylense de bu cümle tamamen bana aittir.)
évariste ise ertesi sabah öleceği halde matematik hakkında çizip karalamaya devam etmiştir. çizip karalama da öyle basit türden değil, üç adet çalışma içermekteymiş :
“jacobi ya da gauss’a açıkça bu teoremler hakkında doğru olup olmaları konusunda değil, önermelerim hakkında fikirlerini sor. daha sonra, umarım, bu karmaşayı çözmenin kendi yararlarına olacağını anlayacak bazı kişiler olacaktır.” yazan notu matematikçi chavalier'e iletilsin diye kardeşine verecek, hüngür hüngür ağlayan alfred'e :
'ağlama alfred! yirmi yaşında ölecek bir adamın tüm cesaretine ihtiyacı vardır.' diyecektir.


daha önce iki çalışmasını cauchy' e göndermiş, üniversiteye alınması için referans vermesini istemiştir ondan. ancak hınzır matematikçi bu çalışmaları yitirdiğini söylemiş ve her nasılsa bir yayınında bu çalışmaları işaret etmiştir.
şansızlık göbek adı olan galois diğer seferinde de bir eserini fourier' e yollamış ,ancak ünlü matematikçi henüz okuyamadan ölünce bu eser de ortadan yok olmuştur. galois matematik ödülünü de böylece kaçırmıştır.
galois kısacık yaşamında babasının gözleri önünde intiharına tanık olmuş, okuldan atılmış, siyasi olaylara karışıp hapse düşmüş .
yaşamı talihsizliklerle dolu bu genç adamın daha farklı bir kaderi olabilir miydi? bütün zamanını ve enerjisini sadece matematiğe verseydi acaba daha neler yapabilirdi, diye düşünmeden edemiyor insan.
not : vikipedia’da o zamanki gazete haberlerinde düelloda karşı tarafta siyasi olaylar sırasında arkadaşlık ettiği biri tarafından vurulduğuna dair bilgi var, asıl katilin kim olduğu sanırım hiç bilinemeyecek.
kaynaklar:
vikipedia
buradan
şuradan
ve matematiğin aydınlık dünyası, sinan sertöz
hayatının baharında yitip giden bir matematikçidir o, hem de yirmisinde karnına isabet eden bir kurşunla.
kısacık yaşamında matematik adına yapmış oldukları dikkate değerdir. bu bilime uzak okuyucu için sadece soyut cebir alanında çalıştığını ve üç yüz elli yıl boyunca çözülememiş sorulara yanıt bulduğunu söyleyeyim.

ah aşk! sen nelere kadirsin!
böyle bir deha senin yüzünden en verimli çağında aramızdan ayrıldı.
aşık olduğu kadın bir başkasıyla nişanlıydı ve incelenen mektuplarına göre sevdiceği stéphanie: ‘ne olacak évariste’ciğim altı üstü bir düello bu ‘ diyerek onu bile bile ölüme göndermişti. ( teşvik ettiği söylense de bu cümle tamamen bana aittir.)
évariste ise ertesi sabah öleceği halde matematik hakkında çizip karalamaya devam etmiştir. çizip karalama da öyle basit türden değil, üç adet çalışma içermekteymiş :
“jacobi ya da gauss’a açıkça bu teoremler hakkında doğru olup olmaları konusunda değil, önermelerim hakkında fikirlerini sor. daha sonra, umarım, bu karmaşayı çözmenin kendi yararlarına olacağını anlayacak bazı kişiler olacaktır.” yazan notu matematikçi chavalier'e iletilsin diye kardeşine verecek, hüngür hüngür ağlayan alfred'e :
'ağlama alfred! yirmi yaşında ölecek bir adamın tüm cesaretine ihtiyacı vardır.' diyecektir.


daha önce iki çalışmasını cauchy' e göndermiş, üniversiteye alınması için referans vermesini istemiştir ondan. ancak hınzır matematikçi bu çalışmaları yitirdiğini söylemiş ve her nasılsa bir yayınında bu çalışmaları işaret etmiştir.
şansızlık göbek adı olan galois diğer seferinde de bir eserini fourier' e yollamış ,ancak ünlü matematikçi henüz okuyamadan ölünce bu eser de ortadan yok olmuştur. galois matematik ödülünü de böylece kaçırmıştır.
galois kısacık yaşamında babasının gözleri önünde intiharına tanık olmuş, okuldan atılmış, siyasi olaylara karışıp hapse düşmüş .
yaşamı talihsizliklerle dolu bu genç adamın daha farklı bir kaderi olabilir miydi? bütün zamanını ve enerjisini sadece matematiğe verseydi acaba daha neler yapabilirdi, diye düşünmeden edemiyor insan.
not : vikipedia’da o zamanki gazete haberlerinde düelloda karşı tarafta siyasi olaylar sırasında arkadaşlık ettiği biri tarafından vurulduğuna dair bilgi var, asıl katilin kim olduğu sanırım hiç bilinemeyecek.
kaynaklar:
vikipedia
buradan
şuradan
ve matematiğin aydınlık dünyası, sinan sertöz
devamını gör...
geceye bir söz bırak
“ insan istese bile fazla uzağa gidemez.”
küçük prens- antonie de saibt- exuper
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın canlarım. bugün içimdeki çocuk zıp zıp zıplayarak uyandırdı beni:

dedi ki bugün günlerden bayrammış, bize mustafa kemal atatürk’ten yadigarmış:

biz bilemeyip değerini, onun adını anmaktan korkan aşağılık, şerefsiz, omurgasız, haysiyetsiz iki yüzlülere teslim etmişiz oysa ülkemizi, ama yine de çocuklarımıza, gençlerimize anlatmaya devam etmişiz aslında ne olduğumuzu/olmadığımızı.
nihayetinde avaz avaz bağırmışız:

dedi ki bugün günlerden bayrammış, bize mustafa kemal atatürk’ten yadigarmış:

biz bilemeyip değerini, onun adını anmaktan korkan aşağılık, şerefsiz, omurgasız, haysiyetsiz iki yüzlülere teslim etmişiz oysa ülkemizi, ama yine de çocuklarımıza, gençlerimize anlatmaya devam etmişiz aslında ne olduğumuzu/olmadığımızı.
nihayetinde avaz avaz bağırmışız:
devamını gör...
the long dark
epic games store sağolsun beleşe alıp oynadım.
kendisi bir hayatta kalma oyunu. hikaye başlangıcı şöyle, 2 kişiyiz, uçağımız dağlarla çevrili köylük bir yerde düşüyor ve hava cidden soğuk. düşen uçakta planör mü nedir artık 2 kişilik uçak işte. uyandığımızda arkadaşımız gitmiş biz ise o soğukta yolu bulmaya çalışıyoruz. köyler terkedilmiş, vahşi doğa sokağa kadar inmiş. bu şekilde macera başlıyor. oynasam mı diye düşünüyorsanız şahsen bir girip en azından ilk kısmı oynamanızı tavsiye ederim ama benim gibi beleş edinebilirseniz. yoksa para verip alınacak bir oyun değil neden? görevler çok saçma, hikayede saçma noktalar var, yollar cidden uzun. bazen sadece dümdüz yürüyorsunuz kar sesleri arasında kart kurt, arada kurt falan çıkarsa bi ortalık hareketleniyor ondan sonra yine devam düz yürümeye. yani grafikten kısmışsın, hikaye desen tırt, 3-5 mekaniği idare eder güzellikte. sana puanım 5/10 kanka.
şimdi rahat yazabilirim. ya arkadaş uçak düşüyor yanımızdaki kadın basıp gitmiş. ulan hiç mi demezsin bu adama bir bakayım hani arkadaştık? ondan sonra gidiyoruz köyde kör bir nine kalmış la ben koskoca adam hayata zor tutunuyorum sen hayırdır? birde kadına soruyoruz nine buralardan bizim arkadaş geçti mi diye. kadında diyor ki şurada bir kasa var onu bir aç içindekini getir belki hatırlarım. bak teyze kör, köyde yalnızız ve teyzenin sol yanında tüfek var alamıyoruz. teyze konuşsun diye dolabını ve odun deposunu diziyoruz yine bize verdiği tek cevap aha şurada bir patika var oluyor. bunu söyleyene kadar sizi o kadar uğraştırıyor ki lan ben zaten haritanın her köşesini dolaşsam o patikayı bulurdum diyorsunuz. neymiş birde kızı dağcıymış dağ ekipmanlarını üst kattaki sandıktan alıyoruz. normalde o tahta sandığı kırar içinden alırız ama görev icabı önce nineyi tatmin edip efendice anahtarı alıyoruz. deget ya. sonra gidip avcıyı buluyoruz avcı kahrolmuş tabi. lan adam bir sağa bir sola 500km saçma sapan sebeplerden yolluyor bizi. ilaç lazımmış ki istediği ilaçların tillahı bizim üstümüzde var. ama yoook görev icabı illa onun dediği yerden alacaz ki sinematikte ayı saldırsın maksat oyun uzasın falan feşmekan. ayıyı vurmak için tüfeğimiz var ama fantezi yapıp mızrak almaya fizana yolluyor ahlaksız. gidiyorsun mızrak kırık vay babayn örekesi. tamir ediyoruz sonra tekrar fizandan dönüş yapıyoruz. otomatik yürüme tuşu koymuş adamlar z basın düz yürüsün. kendileri de farkında demek ki.
ilerleyen zamanlarda ayıyla karşılaşıyoruz ama bizim mızrağı bir tutuşumuz var sanırsın ellerini hiç kullanmamış bir bebek. mızrağı saplama stili hepsinden acayip. birde mızrakla hazır beklersen enerjin azalıyor nasıl bir mantıksa artık toplamda 10 saniye hazır bekleyemiyor. ayı senaryo icabı bizi alıp inine götürüyor ve bir köşeye atıyor. normalde kendisi bizi görse anından hallediyor bunu da belirtmek gerek. ölüm esnasına da bir sinematik koymuşlar geçemiyorsun bekle ki bitsin.
ayının ini maşallah 500 metre kare. biz nereye gidersek ayıda ne hikmetse, mağaranın o kısmına gidiyor. sonra bizi getirirken kaybolmuş olan mızrağı arıyoruz. aaaa ne garip o da mağarada düşmüş bak sen şu işe. hata yapmak çok basit sürekli ölüyoruz, sinematiği bekliyoruz ve tekrar karşılaşmayı yaşıyoruz.
kendisi bir hayatta kalma oyunu. hikaye başlangıcı şöyle, 2 kişiyiz, uçağımız dağlarla çevrili köylük bir yerde düşüyor ve hava cidden soğuk. düşen uçakta planör mü nedir artık 2 kişilik uçak işte. uyandığımızda arkadaşımız gitmiş biz ise o soğukta yolu bulmaya çalışıyoruz. köyler terkedilmiş, vahşi doğa sokağa kadar inmiş. bu şekilde macera başlıyor. oynasam mı diye düşünüyorsanız şahsen bir girip en azından ilk kısmı oynamanızı tavsiye ederim ama benim gibi beleş edinebilirseniz. yoksa para verip alınacak bir oyun değil neden? görevler çok saçma, hikayede saçma noktalar var, yollar cidden uzun. bazen sadece dümdüz yürüyorsunuz kar sesleri arasında kart kurt, arada kurt falan çıkarsa bi ortalık hareketleniyor ondan sonra yine devam düz yürümeye. yani grafikten kısmışsın, hikaye desen tırt, 3-5 mekaniği idare eder güzellikte. sana puanım 5/10 kanka.
şimdi rahat yazabilirim. ya arkadaş uçak düşüyor yanımızdaki kadın basıp gitmiş. ulan hiç mi demezsin bu adama bir bakayım hani arkadaştık? ondan sonra gidiyoruz köyde kör bir nine kalmış la ben koskoca adam hayata zor tutunuyorum sen hayırdır? birde kadına soruyoruz nine buralardan bizim arkadaş geçti mi diye. kadında diyor ki şurada bir kasa var onu bir aç içindekini getir belki hatırlarım. bak teyze kör, köyde yalnızız ve teyzenin sol yanında tüfek var alamıyoruz. teyze konuşsun diye dolabını ve odun deposunu diziyoruz yine bize verdiği tek cevap aha şurada bir patika var oluyor. bunu söyleyene kadar sizi o kadar uğraştırıyor ki lan ben zaten haritanın her köşesini dolaşsam o patikayı bulurdum diyorsunuz. neymiş birde kızı dağcıymış dağ ekipmanlarını üst kattaki sandıktan alıyoruz. normalde o tahta sandığı kırar içinden alırız ama görev icabı önce nineyi tatmin edip efendice anahtarı alıyoruz. deget ya. sonra gidip avcıyı buluyoruz avcı kahrolmuş tabi. lan adam bir sağa bir sola 500km saçma sapan sebeplerden yolluyor bizi. ilaç lazımmış ki istediği ilaçların tillahı bizim üstümüzde var. ama yoook görev icabı illa onun dediği yerden alacaz ki sinematikte ayı saldırsın maksat oyun uzasın falan feşmekan. ayıyı vurmak için tüfeğimiz var ama fantezi yapıp mızrak almaya fizana yolluyor ahlaksız. gidiyorsun mızrak kırık vay babayn örekesi. tamir ediyoruz sonra tekrar fizandan dönüş yapıyoruz. otomatik yürüme tuşu koymuş adamlar z basın düz yürüsün. kendileri de farkında demek ki.
ilerleyen zamanlarda ayıyla karşılaşıyoruz ama bizim mızrağı bir tutuşumuz var sanırsın ellerini hiç kullanmamış bir bebek. mızrağı saplama stili hepsinden acayip. birde mızrakla hazır beklersen enerjin azalıyor nasıl bir mantıksa artık toplamda 10 saniye hazır bekleyemiyor. ayı senaryo icabı bizi alıp inine götürüyor ve bir köşeye atıyor. normalde kendisi bizi görse anından hallediyor bunu da belirtmek gerek. ölüm esnasına da bir sinematik koymuşlar geçemiyorsun bekle ki bitsin.
ayının ini maşallah 500 metre kare. biz nereye gidersek ayıda ne hikmetse, mağaranın o kısmına gidiyor. sonra bizi getirirken kaybolmuş olan mızrağı arıyoruz. aaaa ne garip o da mağarada düşmüş bak sen şu işe. hata yapmak çok basit sürekli ölüyoruz, sinematiği bekliyoruz ve tekrar karşılaşmayı yaşıyoruz.
devamını gör...
palandöken
kış turizmi denilince akla ilk gelen yerlerden biridir.
devamını gör...
singapur'da yaşamak
sadece parkta otururken bile terler akıtan nemli bir ülkedir. yemyeşil, çok temizdir. bazen bir yağmur yağar, sanırsınız gök delindi ama biraz sonra birşey kalmaz ve ortalığı bizim burası gibi sel götürmez. nüfusun çoğu çinli sonra malay, hintli ve tayland, endonezya... gibi ülkelerden gelen işçilerdir. kilise, cami, hindu ibadet evleri yanyana görülür. bol para ile gidin, pahalıdır.
devamını gör...
whatsapp felsefe grubu

grup profil resmi temsili.
bir konu ortaya atıp üç gün tartışabilirsiniz. sürekli sorular sormanıza sonra nereden düştüm ben buraya demenize sebep olucaktır.
felsefe, doğruyu bulma yolunda, düşünsel bir çalışmadır.
her zaman sadece çalışma kısmında kalırsınız. çok düşünceli bir grup yani.

grup üyeleri temsili.
devamını gör...
kitap kurtlarının huyları
-birinin kitap okuduğunu görünce ne okuyor diye aşırı merak ederim ve öğrenebilmek için çabalarım
-elime geçen her kitabı koklarım. kağıt kalitesini, eski yeni olup olmadığını, saklanma koşullarını tahmin ederim.
-altını çizmeye bayılırım
-sahaflarda gezerken sayfa aralarına küçük notlar bırakırım. *
-elime geçen her kitabı koklarım. kağıt kalitesini, eski yeni olup olmadığını, saklanma koşullarını tahmin ederim.
-altını çizmeye bayılırım
-sahaflarda gezerken sayfa aralarına küçük notlar bırakırım. *
devamını gör...
güneş kremi
ilk gördüğü güneşte, çillenen kızaran benim gibi soluk benizliler için
icat olmuş krem.
icat olmuş krem.
devamını gör...
naat
kelime anlamı olarak övmek, methetmek anlamlarına gelen kelime, hz. muhammed'i övmek veya niteliklerini aktarmak amacıyla yazılan şiirler için kullanılmıştır. naatları yazan kişilere na’t-gü, naatları dinsel törenlerde okuyan kişilere de na’t-han denir.
arif nihat asya'nın 'naat' şiiri ve fuzulinin su kasidesi naat örnekleridir.
arif nihat asya'nın 'naat' şiiri ve fuzulinin su kasidesi naat örnekleridir.
devamını gör...
30 yaş üstü yazarlar uçurulsun kampanyası
kimse kimseyi uçurmadan takılsak ne olur?
güvercin mi bu millet? herkes herkesi uçuyor.
güvercin mi bu millet? herkes herkesi uçuyor.
devamını gör...
23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı
kutlu, mutlu ve daim olsun bu güzel gün.
devamını gör...
firavun
iyi ki gelmiş buraya, iyi ki keşfetmişim dediğim yeni bir yazar. kendisi ile mahlas uyumlarımız beni benden almıştır. güzel tanımları hep sürsün, biz de bilgilenelim. teşekkürler efeniiim.*
devamını gör...
meslek hayatınızda karşılaştığınız çarpıcı olaylar
malzeme siparişi vermek için aradığım kişinin telefonunu patronu açtı. "x bey lütfen" dedim. "x bey intihar etti, öldü" dedi adam. insan telefonda ne diyeceğini şaşırıyor. patronu da müşteri arar diye telefonu yanına almış. önce "abi şaka mı bu?" dedim. adam ciddi olduğunu söyleyince "nasıl oldu olay?" diyebildim.
telefonda birinin ölüm haberini hem de intihar olarak ölüm haberini almak çok acayipmiş. adam kendi kafasına sıkmış. o firmayı 2 hafta boyunca her aradığımda ne diyeceğimi düşündüm hep. ancak "yapabileceğimiz bir şey var mı?" diyebildim.
telefonda birinin ölüm haberini hem de intihar olarak ölüm haberini almak çok acayipmiş. adam kendi kafasına sıkmış. o firmayı 2 hafta boyunca her aradığımda ne diyeceğimi düşündüm hep. ancak "yapabileceğimiz bir şey var mı?" diyebildim.
devamını gör...
kimse bilmez
amme hizmeti.
"gül rengi şarap içilmez mi böyle günde?"
"gül rengi şarap içilmez mi böyle günde?"
devamını gör...

