19 aralık 2021 fenerbahçe beşiktaş maçı
trabzonspor'un kazanacağı mücadele.
devamını gör...
cep telefonlarından ortam dinlemesi yapılması
hayatımda ne varsa reklamlarda o var. aratmam bile gerekmiyor. konuşmak hatta bazen düşünmem bile yetiyor.*
devamını gör...
10 yaşındaki çocuğa tecavüz etmeye çalışırken yakalanan kişi
dünyanın çıkacak çivisi bile kalmadı artık, bu haberle bir kez daha görmüş oldum.
devamını gör...
birden fazla kitabı beraber okumak
okuduğum kitaptaki olaylarla kendi yaşantımı karıştırıyorken bunu denemek cazip bile gelmiyor.
devamını gör...
neşet ertaş
"ben ağlarsam ağlayıp, gülersem gülen
bütün dertlerim' anlayıp, gönlümü bilen
sanki kalbimi bilerek, yüzüme gülen
gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen, neredesin sen?"
var mı bu zamanda böyle anlamlı ifadeler? kim kime söyleyebilir, kim kimin için bu duyguları besleyebilir, incitmeden büyütebilir içinde? karşımızdaki insana sevdiğimizi belli etmekten bile çekinir, korkar olduk. zaman ileri gitti ama biz geri bile gidemedik. keşke geri gidebilseydik.
bütün dertlerim' anlayıp, gönlümü bilen
sanki kalbimi bilerek, yüzüme gülen
gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen, neredesin sen?"
var mı bu zamanda böyle anlamlı ifadeler? kim kime söyleyebilir, kim kimin için bu duyguları besleyebilir, incitmeden büyütebilir içinde? karşımızdaki insana sevdiğimizi belli etmekten bile çekinir, korkar olduk. zaman ileri gitti ama biz geri bile gidemedik. keşke geri gidebilseydik.
devamını gör...
fabrika kızı
mfö ile alpayın düeti şarkıya daha bi güzellik katmış.
beni çeken farklı bi şey var bu şarkıda, nedeni alpayın sesi mi yoksa şarkının sözleri mi bilemiyorum dinlerken baya etkileniyorum.
devamını gör...
normal sözlük'te görülen inanılmaz çifte standart
tanımın silinmeyecek sevgili yazar, önce bunu bir iliştireyim buraya.
her moderasyonu eleştiren "tanımım silinirse, ceza alırsam " ile başlayan cümle kuruyor.
moderasyonu ya da yönetimi eleştirdi diye kime ceza kestik allasen.
esas konuya gelirsek, o kadar uzun yazmışsın ki, bekle gözlüklerimi takıp geliyorum.
inceledikten sonra yazacağım.
her moderasyonu eleştiren "tanımım silinirse, ceza alırsam " ile başlayan cümle kuruyor.
moderasyonu ya da yönetimi eleştirdi diye kime ceza kestik allasen.
esas konuya gelirsek, o kadar uzun yazmışsın ki, bekle gözlüklerimi takıp geliyorum.
inceledikten sonra yazacağım.
devamını gör...
trollere kızıp sözlüğü bırakmak
boş yapmaktır saçma davranmaktır.
trollük dediğin olay bana çok zekice geliyor ve komik buluyorum.
ayrıca beğenmeyen kişiler caz yapmak yerine engellerse her şey düzelir ama bunu yapmak yerine olay çıkarıyorlar çünkü ilgi istiyorlar.
adam entel entel tanımlar giriyor rağbet görmüyor sonra kuduruyor.
troller tadını kaçırmadığı sürece bizim canımız ciğerimiz.
bizi küme düşürün ya.
ayrıca yazıyla güldürmek çok zordur o yüzden saygıyı hak ediyor troll abiler ablalar.
düşünsenize birisi yazı yazarak sizi güldürüyor bu çok değerli ve saçma sapan bir olay.
trollük dediğin olay bana çok zekice geliyor ve komik buluyorum.
ayrıca beğenmeyen kişiler caz yapmak yerine engellerse her şey düzelir ama bunu yapmak yerine olay çıkarıyorlar çünkü ilgi istiyorlar.
adam entel entel tanımlar giriyor rağbet görmüyor sonra kuduruyor.
troller tadını kaçırmadığı sürece bizim canımız ciğerimiz.
bizi küme düşürün ya.
ayrıca yazıyla güldürmek çok zordur o yüzden saygıyı hak ediyor troll abiler ablalar.
düşünsenize birisi yazı yazarak sizi güldürüyor bu çok değerli ve saçma sapan bir olay.
devamını gör...
eski sevgilinin evlenmesi
neşet ertaş’ın bir sözü varmış;
"ağla sazım ağlanacak zamandır.
yar el koynunda uyur.
bu sevda artık bize haramdır.”
hayat devam ediyor...
"ağla sazım ağlanacak zamandır.
yar el koynunda uyur.
bu sevda artık bize haramdır.”
hayat devam ediyor...
devamını gör...
heykel
sanıyorum insanlığın başından beri medeniyet ile birlikte gelişip günümüze kadar gelmiş bir sanattır. birçoğumuz heykel dendiği zaman michelangelo'nun davud'unu musa'sını; auguste rodin'in düşünen adam'ını aklımıza getiririz fakar primitif toplumlarda bile heykelcilik görülmektedir.
verimlilik tanrısı magna mater heykelleri bu halklarda çoğalır; geniş kalçalı, iri gögüslü, taşkın karınlı buheykeller kişisel özellik taşımazlar. frontaldirler. çıplak veya giyinik-süslü olabilen bu heykellerde baş, vücuda oranla büyüktür ve vücut eklemleri belirtilmez. gözler iri, parlak; kaşlar göz şekline paraleldir. parmaklar uzun, hareket duruktur.
bundan sonra arkaik heykeller gelir. üç boyutlu heykeller bir çizgi üzerine oturtulur. insanoğlu ilk kez mekanı ifade eder. tipler yavaş yavaş kişilik özelliği göstermeye başlar ve eklemler daha da belirginleşir. primitif kadar abartılı olmamakla beraber gözler yine açıktır, her şeyi görüyormuş gibi görünür. süs unsurundan çekinilir.
sonra klasik heykeller başlar. tanrısal bir ifade yerini dünyevi insan tipine bırakır. iç dünyasını dışarı yansıtmaya çalışan bir insan modeli okunur. duygulanmalar görünür. optik görüntü idealize edilir. heykel yüzlerinde bir duygusal ifade yer almaz fakat bir insan görünüşü hakimdir. abartı yoktur; ölçüye ve dengeye önem verir. asimetrik vücut kuruluşu, simetrik arkaik duruştan ayrılır.
barok heykeli, resminden sadece renk eksikliği ile ayrılmaktadır. zarif ve uzun vücutlar, detaylar gösterilir. el kol hareketleri bir iş yaptıkları için değil görüntü güzelliği için kullanılır. madde ifadesi önemlidir. damarlar, adaleler gösterilir. pozlar, bir oyundaymış izlenimi verir.
verimlilik tanrısı magna mater heykelleri bu halklarda çoğalır; geniş kalçalı, iri gögüslü, taşkın karınlı buheykeller kişisel özellik taşımazlar. frontaldirler. çıplak veya giyinik-süslü olabilen bu heykellerde baş, vücuda oranla büyüktür ve vücut eklemleri belirtilmez. gözler iri, parlak; kaşlar göz şekline paraleldir. parmaklar uzun, hareket duruktur.
bundan sonra arkaik heykeller gelir. üç boyutlu heykeller bir çizgi üzerine oturtulur. insanoğlu ilk kez mekanı ifade eder. tipler yavaş yavaş kişilik özelliği göstermeye başlar ve eklemler daha da belirginleşir. primitif kadar abartılı olmamakla beraber gözler yine açıktır, her şeyi görüyormuş gibi görünür. süs unsurundan çekinilir.
sonra klasik heykeller başlar. tanrısal bir ifade yerini dünyevi insan tipine bırakır. iç dünyasını dışarı yansıtmaya çalışan bir insan modeli okunur. duygulanmalar görünür. optik görüntü idealize edilir. heykel yüzlerinde bir duygusal ifade yer almaz fakat bir insan görünüşü hakimdir. abartı yoktur; ölçüye ve dengeye önem verir. asimetrik vücut kuruluşu, simetrik arkaik duruştan ayrılır.
barok heykeli, resminden sadece renk eksikliği ile ayrılmaktadır. zarif ve uzun vücutlar, detaylar gösterilir. el kol hareketleri bir iş yaptıkları için değil görüntü güzelliği için kullanılır. madde ifadesi önemlidir. damarlar, adaleler gösterilir. pozlar, bir oyundaymış izlenimi verir.
devamını gör...
anın fotoğrafı
kedili evde asla iş bitmez. bakın kanıt.

dinlenmeyeyim mi ben?
çocuğum sen ne istiyorsun çamaşırlardan. yıkanmış asılmış mis gibi. uyuyacağım zalımın oğlu.

bu cokcok beni öldürecek ortalıktan kaybolduysa kesin bir haltlar yiyor demek. sen dün gece odamın kapısını aç. casperla birlikte terasa çık. gece bir miyav sesleri gözümü açtım terasta neymiş sineklik varmış gelmiyormuş. acaba oraya nasıl geçtin diye sormazlar mı kediye? oraya nasıl geçtiysen gel geri buraya. sinirli sinirli kalktım yataktan zaten içeri almamla odadan kaçması bir oldu biliyor başına gelecekleri.
yattım uyuyacağım tam dalacağım aa casper. o çıktıysa onu casper çıkarmıştır terasa dedim. çıktım baktım kimse yok. geri girdim yattım yok bir daha kalktım aşağı indim tek tek bütün odalara baktım casper yok. delireceğim gece 03.00 nerede bu dingil. ev halkı tabi benim kontrolsüz tavırlarıma uyandı. geri terasa geldik hayda karşı terasta. geçen sefer arka terastan yine böyle kapı açıp geçmişlerdi oraya geçip almıştım bu sefer imkan yok.
hayır yan komşu kediden çok korkuyor düşünsenize benim odam diye kadının odasına girmiş kadınla gece denk gelmişler evde kıyamet kıyamet.
neyse bağır çağır yarım saat dil dök geldi bu tarafa. şuan cezalı bu hafta yaş mama yok. ve bugün yanıma hiç yanaştırmadım. gündüz bir ara yanlışlıkla casper dedim nasıl koştu geldi dikti gözlerini bana. hadi kaybol git burdan dedim suratını asıp geri gitti.
ne yapacağım ben bu haydutu bilmem anlık bir oda kitlemeyi unutalım hemen terastalar. kesin bir çözüm bulmak lazım püff.

dinlenmeyeyim mi ben?
çocuğum sen ne istiyorsun çamaşırlardan. yıkanmış asılmış mis gibi. uyuyacağım zalımın oğlu.

bu cokcok beni öldürecek ortalıktan kaybolduysa kesin bir haltlar yiyor demek. sen dün gece odamın kapısını aç. casperla birlikte terasa çık. gece bir miyav sesleri gözümü açtım terasta neymiş sineklik varmış gelmiyormuş. acaba oraya nasıl geçtin diye sormazlar mı kediye? oraya nasıl geçtiysen gel geri buraya. sinirli sinirli kalktım yataktan zaten içeri almamla odadan kaçması bir oldu biliyor başına gelecekleri.
yattım uyuyacağım tam dalacağım aa casper. o çıktıysa onu casper çıkarmıştır terasa dedim. çıktım baktım kimse yok. geri girdim yattım yok bir daha kalktım aşağı indim tek tek bütün odalara baktım casper yok. delireceğim gece 03.00 nerede bu dingil. ev halkı tabi benim kontrolsüz tavırlarıma uyandı. geri terasa geldik hayda karşı terasta. geçen sefer arka terastan yine böyle kapı açıp geçmişlerdi oraya geçip almıştım bu sefer imkan yok.
hayır yan komşu kediden çok korkuyor düşünsenize benim odam diye kadının odasına girmiş kadınla gece denk gelmişler evde kıyamet kıyamet.
neyse bağır çağır yarım saat dil dök geldi bu tarafa. şuan cezalı bu hafta yaş mama yok. ve bugün yanıma hiç yanaştırmadım. gündüz bir ara yanlışlıkla casper dedim nasıl koştu geldi dikti gözlerini bana. hadi kaybol git burdan dedim suratını asıp geri gitti.
ne yapacağım ben bu haydutu bilmem anlık bir oda kitlemeyi unutalım hemen terastalar. kesin bir çözüm bulmak lazım püff.
devamını gör...
antika titanik
bir murat menteş kitabıdır. kitabı yarım saat önce bitirdim.
kitap 360 sayfalık bir polisiye kitabı. genel olarak tarz olarak diğer murat menteş kitaplarına benziyor. ruhi mücerret, korkma ben varım, dublörün dilemması kitapları gibi bir tarzı var. hızlı okunuyor. çabuk tüketiliyor. hızlı bir okuma keyfi vadediyor. bence murat menteş'in alameti farikası bu konu. kısa kelimeler süratli bir okuma deneyimi sunuyor.
kitap konu olarak tekrar inşa edilen titanik gemisini anlatıyor. kitapta bazı karakterler bölüm bölüm ayrılmışlar hikaye anlatımı yapıyorlar. tıpkı diğer romanları gibi.
kitaptaki karakterlerden bahsedecek olursak.
refik risk, şifa şavk, marco montes, ıgor jaguar, dr. akula, apo calpyso, jojo jaguar ve owen wow.
karakterlerin bazıları gerçekten çok eğlenceliydi. bazı karakterler ise sıkıcı ve zorlamaydı.
murat menteş bu kitabında bence diğer kitaplarını taklit etmeye çalışmış ve zorlama bir kitap ortaya çıkarmış. kendi çok sevilen tarzını taklit etmeye çalışmış. sanırım diğer üç kitap çok başarılı olduğu için üzerinde bir baskı vardı. şahsen üzüldüm murat menteş'ten böyle bir kitap beklemiyordum olmamış.
haa tabii kitabın eksi yönleri olduğu gibi artı yönleri de var.
çok araştırılmış ve çok düşünülmüş bir kitap olduğu çok belli oluyor. bu kitabı yazmak için baya bir kafa patlatmış. hatta fazla patlatmış belki o yüzden böyle olmuş.
hızlı bir okuma imkanı sunuyor. bir solukta okuyorsunuz. komik ve mizahi öğeler çok fazla. kelime oyunları her zaman olduğu gibi çok başarılı.
eksi yönleri ise artı yönlerinden fazla. zorlama cümleler, sıkıcı ve eksik kurgu, saçma söylemler, sürekli tekrara düşmesi, sık sık okuyucuyla sohbet etmeye çalışması gibi şeyler kitabın havasını mahvetmiş.
kitapta çok fazla şey olmasını istemiş ama bunu yaparken kocaman bir çorba metni hazırlamış. mesela bir karakter kitaptan nefret ettirdi.
sürekli şöyle cümleler kuruyor ve hepsi çok basit, itici cümleler.
"hani bazen şöyle şeyler olur ve şu olur ya " bu tarzda bir sürü sıkıcı, berbat, anlamsız cümle vardı. diğer kitaplarına çok fazla alakasız gönderme vardı. beğenmediğim kısımlar bunlardı.
yapmaya çalıştığı şeye çok fazla saygı duyuyorum. kariyerinde benim için nazarlık olabilecek kötü bir kitap olmuş. korkma ben varım, ruhi mücerret, dublörün dilemması gibi müthiş kitaplar ile çıtayı çok yükseğe koymuştu. umarım tekrar o çıtaya yetişecek kitaplar yazar.
kitap 360 sayfalık bir polisiye kitabı. genel olarak tarz olarak diğer murat menteş kitaplarına benziyor. ruhi mücerret, korkma ben varım, dublörün dilemması kitapları gibi bir tarzı var. hızlı okunuyor. çabuk tüketiliyor. hızlı bir okuma keyfi vadediyor. bence murat menteş'in alameti farikası bu konu. kısa kelimeler süratli bir okuma deneyimi sunuyor.
kitap konu olarak tekrar inşa edilen titanik gemisini anlatıyor. kitapta bazı karakterler bölüm bölüm ayrılmışlar hikaye anlatımı yapıyorlar. tıpkı diğer romanları gibi.
kitaptaki karakterlerden bahsedecek olursak.
refik risk, şifa şavk, marco montes, ıgor jaguar, dr. akula, apo calpyso, jojo jaguar ve owen wow.
karakterlerin bazıları gerçekten çok eğlenceliydi. bazı karakterler ise sıkıcı ve zorlamaydı.
murat menteş bu kitabında bence diğer kitaplarını taklit etmeye çalışmış ve zorlama bir kitap ortaya çıkarmış. kendi çok sevilen tarzını taklit etmeye çalışmış. sanırım diğer üç kitap çok başarılı olduğu için üzerinde bir baskı vardı. şahsen üzüldüm murat menteş'ten böyle bir kitap beklemiyordum olmamış.
haa tabii kitabın eksi yönleri olduğu gibi artı yönleri de var.
çok araştırılmış ve çok düşünülmüş bir kitap olduğu çok belli oluyor. bu kitabı yazmak için baya bir kafa patlatmış. hatta fazla patlatmış belki o yüzden böyle olmuş.
hızlı bir okuma imkanı sunuyor. bir solukta okuyorsunuz. komik ve mizahi öğeler çok fazla. kelime oyunları her zaman olduğu gibi çok başarılı.
eksi yönleri ise artı yönlerinden fazla. zorlama cümleler, sıkıcı ve eksik kurgu, saçma söylemler, sürekli tekrara düşmesi, sık sık okuyucuyla sohbet etmeye çalışması gibi şeyler kitabın havasını mahvetmiş.
kitapta çok fazla şey olmasını istemiş ama bunu yaparken kocaman bir çorba metni hazırlamış. mesela bir karakter kitaptan nefret ettirdi.
sürekli şöyle cümleler kuruyor ve hepsi çok basit, itici cümleler.
"hani bazen şöyle şeyler olur ve şu olur ya " bu tarzda bir sürü sıkıcı, berbat, anlamsız cümle vardı. diğer kitaplarına çok fazla alakasız gönderme vardı. beğenmediğim kısımlar bunlardı.
yapmaya çalıştığı şeye çok fazla saygı duyuyorum. kariyerinde benim için nazarlık olabilecek kötü bir kitap olmuş. korkma ben varım, ruhi mücerret, dublörün dilemması gibi müthiş kitaplar ile çıtayı çok yükseğe koymuştu. umarım tekrar o çıtaya yetişecek kitaplar yazar.
devamını gör...
hayatınızın mottosu olan sözler
“bir işi doğru yapmak neden yanlış yapıldığını açıklamaktan daha az zaman alır. “
henry wadsworth longfellow
henry wadsworth longfellow
devamını gör...
okuduğun bölümü söylediğinde sorulan garip sorular
devamını gör...
sözlük ben olmuşum sözlük
devamını gör...
yazarların an itibarıyla düşündüğü şey
kafa sözlükte ünlü olmak için kriterlerin neler olduğu.
benim yazdıklarım olmuyor onu anladım da, olanlarda olanları görmek için kaç fırın daha ekmek yemeliyim diye hesap kitap yapıyorum. günde 1 dilim ekmek tüketebiliyorım, 70 yaşına kadar yaşasam, 25 senede 40 fırın ekmek yiyerek başarabilirim de, ya o kadar yaşayamazsam, o kadar kafa sözlükte yazıp, ünlü olmadan ölürsem gözlerim açık gidebilirim.
benim yazdıklarım olmuyor onu anladım da, olanlarda olanları görmek için kaç fırın daha ekmek yemeliyim diye hesap kitap yapıyorum. günde 1 dilim ekmek tüketebiliyorım, 70 yaşına kadar yaşasam, 25 senede 40 fırın ekmek yiyerek başarabilirim de, ya o kadar yaşayamazsam, o kadar kafa sözlükte yazıp, ünlü olmadan ölürsem gözlerim açık gidebilirim.
devamını gör...
stalker
ünlü sovyet yönetmen andrei tarkovsky'nin filmi. bir rehberin, bir bilim adamı ve bir yazarı her dileğin gerçekleştiği " the zone "a götürmesinin hikayesi anlatılır.
bu filmin havası başka hiçbir filmde yoktur. daha önce izlediğiniz hiçbir bilim kurgu filmine benzemez.. hatta bilim kurgu filmi demek ne kadar doğru, orası tartışılır. daha çok felsefi / imgesel bir film demek daha uygun gibi çünkü fantastik öğeler oldukça az tutulmaya çalışılmış ve kullanılanların hepsinin altına felsefi alt metinler yerleştirilmiş.
bu filmi tamamiyle anlamak için filmden ötesini düşünmek gerekiyor. tarkovsky özellikle din ve inanç kavramlarını eleştirmekten çekinmemiş. sıradan bir bilim kurgu gibi seyredilirse sığ bulunabilecek film olmuş. bu tarz imge ve alt metinleri göz önünde bulundurularak izlenirse ancak o zaman neden bir başyapıt olduğu anlaşılabilir. yavaş ilerleyen film bu tarz filmlere alışık değilseniz sizi sıkabilir, ancak filmin içine girerseniz sizi sıkmaz. tarkovsky nin diğer filmlerinde de olduğu gibi, kamera kullanımı tek kelime ile büyüleyici. müthiş renk kullanımı içermesi de filmin mistik havasını kat kat artırmış. tam bir görsel şölen. rönesans devri tabloları gibi görüntüler var. hele ki filmin siyah beyaz dan renkliye geçtiği kısım efsanedir.
herkese hitap etmeyebilecek bir film olsa da bence "sanat filmi" denilen tarzın kesinlikle en başarılı örneklerinden biridir.
bu filmin havası başka hiçbir filmde yoktur. daha önce izlediğiniz hiçbir bilim kurgu filmine benzemez.. hatta bilim kurgu filmi demek ne kadar doğru, orası tartışılır. daha çok felsefi / imgesel bir film demek daha uygun gibi çünkü fantastik öğeler oldukça az tutulmaya çalışılmış ve kullanılanların hepsinin altına felsefi alt metinler yerleştirilmiş.
bu filmi tamamiyle anlamak için filmden ötesini düşünmek gerekiyor. tarkovsky özellikle din ve inanç kavramlarını eleştirmekten çekinmemiş. sıradan bir bilim kurgu gibi seyredilirse sığ bulunabilecek film olmuş. bu tarz imge ve alt metinleri göz önünde bulundurularak izlenirse ancak o zaman neden bir başyapıt olduğu anlaşılabilir. yavaş ilerleyen film bu tarz filmlere alışık değilseniz sizi sıkabilir, ancak filmin içine girerseniz sizi sıkmaz. tarkovsky nin diğer filmlerinde de olduğu gibi, kamera kullanımı tek kelime ile büyüleyici. müthiş renk kullanımı içermesi de filmin mistik havasını kat kat artırmış. tam bir görsel şölen. rönesans devri tabloları gibi görüntüler var. hele ki filmin siyah beyaz dan renkliye geçtiği kısım efsanedir.
herkese hitap etmeyebilecek bir film olsa da bence "sanat filmi" denilen tarzın kesinlikle en başarılı örneklerinden biridir.
devamını gör...