severim böyle insanları. ben de kısmen böyle odluğum için çok zaman iş yerinde sorunlar yaşayan birisiyim. bazen çalışanların espri mi, ciddi mi diye duraksadıkları anlarda olmuyor değildir. devlet memuru iseniz etrafınızda kimi zaman gayri ciddi anlaşılacak bir durumdur. ancak şakayı, espriyi sevenler için gayet güzel ve hoş olaylardır.
devamını gör...

çocukluğunuzda mutlaka aklınızda bir meslek vardır ve o meslekte kendinizi hayal eder durursunuz. bu meslek bazı insanlarda gelgeç bir hevestir ve durmadan değişebilir. bir sene boyunca pilot olma hayaliyle gözünü gökyüzünden ayırmayan ayran gönüllüler, sonraki sene mimar olmaya karar verdiği için gözlerini biraz daha aşağılara odaklayarak binalar üzerinde gezinebilir ve sonunda iki meslekle de alakası olmayan bir mesleği mutlu mesut sürdürebilir. bazı insanlar ise bu çocukluk aşkı mesleğini ömür boyu bir takıntı haline getirip, başka mesleğe meyletseler bile akıllarının bir bölümü sürekli o meslekle meşguldür. mesela yazar olma hevesiyle yanıp tutuşan biri öğretmen olsa dahi, bir gün pulitzer’i alacağı düşüncesiyle yazar durur. ya dakik ve prensip sahibi olan bir otobüs şoförü tanrı olma düşüncesinden hiç vazgeçmeden direksiyon sallayabilir. etgar keret’in kitabına ismini veren öykü de tanrı olmayı kafasına takmış bir otobüs şoförünün hikayesini anlatırken ona ilk inanan olma yolunda ilerleyen bir adamın secdesini de anlatmakta.


bir mağaradan -isterseniz bunu platon’un mağarası sayın isterseniz mephisto’nun- insanlar yüzyılda sadece bir kez dışarı çıkma hakkına sahiptirler. bu insanlar mahkum değillerdir, bir suç işledikleri kesindir ancak mahkumiyet pek söz konusu değildir. onlar tuzağa kapılmış insanlardır. ve bu tuzağı kuran da hiç birimizin içimizi bir korku sarmadan kafa tutamayacağımız tanrı’dır. insanlar bu cehennemden, evet orası cehennemdir, dışarı çıktıklarında bir gün boyunca hayattaymış gibi geçirirler zamanlarını. genelde bir şeyler yemek ve amaçsızca dolaşmak olsa da günü geçirmek için seçtikleri eylem, bir tanesi daha tensel bir keyife davet edilir henüz ölmemiş bir kadın tarafından ve sonrası “cehennemden bir hatıra” öyküsünde anlatılır bize, keyifle okumamız için.


çocukluk dönemlerimizde dedelerimiz bizim için önemli figürlerdir. onlar yaz tatilinde gördüğümüz, bayramlarda ziyaret ettiğimiz ve bizim için büyük ihtimalle yüklü harçlıklar anlamına gelen ekseriyetle sakallı ya da bastonlu, ziyadesiyle tonton, sevimli ve her zaman bizim tarafımızda oldukları için anne ve babalarımızın zaman zaman bizi şımartmakla suçladıkları büyük insanlardır. onlar hayatta olduklarını bu güzel çağrışımları yansıtırlar bize onlardan uzakta olduğumuz zaman. ama artık hayatta olmadıklarında derinde kalan ve hiç unutulmayan hatıralardır. “ayakkabılar” öyküsündeki küçük arkadaşımızın dedesi ise, yeni alınmış ayakkabılar olarak zaman geçirir torunuyla. hatta attığı bir golden sonra “ne goldü ama!” türünden böbürlenmelerini bile dinler.

bu müthiş üç hikaye dışında bir sürü öykü var etgar keret’in öykü kitabında ve hepsinin konusu birbirinden orijinal ve özgün. farklı bir hayal dünyasına sahip olan yazar eklediği mizah unsurlarıyla bize tadından yenmez bir kitap hediye etmiş. hele sonuna koyduğu uzun öykü dondurmanın üzerine dökülen çikolata sosu gibi olmuş.
devamını gör...

acı. bu ölüm olabilir, aldatılma, yaftalanma, dışlanma, vs. olabilir. acı her ne şekilde olursa olsun insanı değiştirir. eski gülmeler, eğlenmeler ve umutların yerini tecrübe dediğimiz karamsarlık alır.
devamını gör...

şu kadar içerim, bu kadar kadınla beraber oldum adamcıkları ve bitmek tükenmek bilmeyen maceraları.
devamını gör...

"şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için on bin kitap okumuş olmayı isterdim," dedi: "gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda."

tutunamayanlar (kitap) - oğuz atay *

hiçbir şeyi değiştirmeyecek ama bunu okumanı isterdim. ya da bu cümlenin altını senin için çizdiğimi bilmeni..
devamını gör...

herkes... kiminle planlı tanışıyoruz ki?
devamını gör...

'the wolven storm' olarak da bilinen duyduğum en hüzünlü şarkılardandır.priscilla, şarkısını söylerken handaki tüm o sert görünüşlü adamların bile derinlerde hala sıcak bir kalp taşıdığını gösterircesine gözlerini doldurur,uzaklara baktırır.uzaklara dalacak sebebi olmayanlar ise yanındaki insanın omzuna yaslar başını.
bir 'oyun'da bu denli mükemmel bir şarkı bulunması bence oldukça anlamlı.ayrıntılara verdikleri önemi ve kullanıcıları için belirledikleri değeri yansıtıyor çünkü.
devamını gör...

katılmadığım başlıktır. en basit şekilde vereceğim örnek her gun sözlükte zibilyon tane yazardan komik ve sempatik olduğuma yönelik akın akın mesajlar alıyorum. özellikle bu gün mesaj kutum doldu doldu taştı. (bkz: 26 ocak 2021 kafa sözlüğün aşırı kasması).
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
yollardan selamm.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
23 haziran
devamını gör...

ilgilenenler için boğaziçi üniversitesi'nin açık derslerinde belma haznedar anlatıyor. çocuk ve dil.
ayrıca farklı hocaların da katılımıyla çocuğun tarihi, çocuk ve oyun gibi konularda da anlatımlar var.
devamını gör...

insanlar değiştiremeyeceği olaylar üzerinde neden çok düşünür.
devamını gör...

bana, evime gelen birini ağırlamak gibi hissettiren olaydır. teyzelerinin kuzuları butonu olsaydı ona da basardım şakkadanak.
devamını gör...

ezginin günlüğünün 1998 yılında çıkan albümünün ve şarkısının adı. onuncu albümüdür ve toplamda 14 şarkıdan oluşur.

"hepsi senin olsun, bana bir ışık ver içime vursun
her şeyi bilenler yüzüme bakıp eksiğimi bulsun
ben o yalan sözlerin peşine düştüm
aşk yüzünden, hep aşk yüzünden

bazı geceler ben uyuyamadım annemi düşündüm
sanki uzun bir gün geride kaldı, oysa bir masaldı
ben o sokak kedisinin peşine düştüm
aşk yüzünden, hep aşk yüzünden

bir kadeh bu kırılır içimde, geçmişim kirlenir her gece
yüreğimizde yıkasak çıkmaz bir leke
aşk onarır bizi kırılınca, aşk onarır bizi

kim kime inansın, uyanıyoruz her sabah masalla
her şeyi bilenler avutuyorlar eski bir yalanla
ben o sokak kedisinin peşine düştüm
aşk yüzünden, hep aşk yüzünden.
" ~

diğer şarkıları: aşklar eskir, ellerimiz, senden önce, balıkağzı, papatya, leyla, kıyısız deniz, sarhoş balık ile topal martı, duvar, ayrılık şarkısı, böyle gitmez, temmuz, babamı anarken.
devamını gör...

amerika'nın ekonomisi tarıma ve sanayiye dayalı olarak ikiye bölündüğü dönemde;

sanayide az eğitimli alt sınıfa ihtiyaç olduğundan ve kölelerin bu işte verimli olamayacağından gerekse şehrin kozmopolitliğinden ve yükselen popülizmden dolayı, sanayi bölgelerinde halk köleliğin kalkması görüşündedir. (ekseri ile zengin kesim, ve en alt kesim) (halihazırda bazı eyaletlerde kölelik kaldırılmıştır)

tarıma dayalı ekonomide ise, köleler amerika için vazgeçilmez bir güçtür ve tabii ki çoğunluk köleliğin kaldırılmasını istemez.

işte bu atmosferde köleliği tüm amerika'da kaldırmayı vadeden bir adam başkanlığa aday olur. ve tabii ki en güçlü lobi faliyetleri onun lehindedir çünkü ülkenin en zenginleri sanayiciler köleliğin kaldırılmasını istemektedir.(petrol devrimcisi, amerikan tarihinin gelmiş geçmiş en zengin insanı (bkz: john d. rockefeller) 'da bunlara dahildir).

seçimler yapılır ve lincoln başkan olur. başkan olur olmaz güney eyaletleri bağımsızlık ilan eder ve sayıları 11 eyalete ulaşır.

sanayi gücünü, federal devleti ve nüfus üstünlüğünü elinde bulunduran kuzey tarafı 4 yıl sonunda savaşı kazanır ve kölelik kalkar hemen ardından lincoln öldürülür.

bu olayın ardından kölelik tüm dünyada kalkmaya başlar ve yerini kariyer köleliğine bırakır.

artık milyarderlerin elinde mutlu kendini özgür hisseden köleler vardır.

umarım bu devrin sonunu da görebiliriz. ki bazı ilim adamları bunun bir gün kalkacağını söylemektedir.

(bkz: "beşer esirliği parçaladığı gibi ecirliği parçalayacaktır.")

ecir = bir iş karşılığında verilen ücret.
devamını gör...

çalışan ve kendine hedef koyan memurda olur amirde olur.

kazanılmış bir hakkı acımasızca eleştirmek neden ?

özel sektörde kimse gelecek göremiyor ne yazık ki.

her birimiz mutlaka belli dönemlerde çalıştık, sağlığımızdan olduk, güzel zamanlarımızdan olduk üç kuruş için.

memurlar üzerinden sosyalizm gibi güzel bir kavrama çamur atmak, yani ne bileyim..

nerden baksan çok ezik bir hareket.
devamını gör...

görünmezadam'ın sorusu.
--- alıntı ---
bir erkek karşınızda eriyorken bile hala kendinize acaba bu bana aşık mı diye soruyor musunuz? gerçekten soruyorsanız ve hiç adım atmıyorsanız hepiniz ruh hastasısınız.
--- alıntı ---

daha öncesinde yaşadıklarımız çok etkiliyor bunu, ya da arkadaşlarımızın hayatlarından dinlediklerimiz. siz erkekler bazen çok iyi rol yapıyorsunuz. emin olamıyoruz, olmamız için de öyle büyük büyük şeylere kalkışmanıza gerek yok. sadece zaman.

atibahacinsin'in sorusu.
--- alıntı ---
unutabiliyor musunuz? unutmak için neler yapıyorsunuz?
--- alıntı ---

sizden bir farkımız yok. verdiğimiz değere göre unutma süremiz değişiyor, o kadar. şahsım adına unutmak için yaptığım tek şey beynimi oyalamak ve bir müddet unutmak istediğim şeyi hatırlatan maddelerden uzak durmak.

amokachi'nin sorusu.
--- alıntı ---
yılbaşında ne hediye bekliyorsunuz? var mı önerisi olan?
--- alıntı ---

şahsım adına hediye beklemiyorum. eğer birine alacaksanız; güzel bir notla, güzel bir kolye, küpe, kar küresi vs. alabilirsiniz. mümkünse ince düşünün.

bedensel engelli çirkin bir erkek'in sorusu.
--- alıntı ---
kadınların estetik olarak neden saçları ve elleri bu kadar güzel?
--- alıntı ---

eller ve saçlar bazen erkeklerde daha dikkat çekici oluyor. kemikli erkek eline düşmeyen kız var mıdır, merak etmişimdir.

greengr'in sorusu.
--- alıntı ---
suçlu birini topluma kazandırmak mı? suçlu birini toplum faydasına kullanmak mı?
peşin not düşeyim: şimdi haklı olarak diyeceksin ki suçlu ama ne suçu? mesela bir gaspçı , hırsız , torpille bir yere girmil adalet düşmanı , katil , tecavüzcü veya tacizci , tabiki suçuna göre değişecek bu ama şunu düşün hırsızın saldırısına maruz kalan sensin. ya da ailenle yürürken gelip size küfürler eden birisi olarak kabul edebilirsin bu suçluyu. o adamın/kadının tekrar toplumda yer almasını ister misin? yoksa zorunlu böbrek bağışçısı olmasını mu istersin?
--- alıntı ---

şahsım adına konuşuyorum; o kişi topluma kazandırılmalı. insan kaybetmek çok kolay bir şeydir. güvenini kırarak, yalan söyleyerek kişiyi kolayca kaybedebilirsiniz. zor olan sevgiyi ve merhameti bir insanın kalbine işlemektir. bunu başarmalı, o kişiyi topluma kazandırmalıyız. ha olmadı diğer seçenek çok güzel görünüyor. *

bu kadar sanırım. *
devamını gör...

sözlük yönetimi her zaman haklıdır.
devamını gör...

hayatim da bir kereliğine mahsus yazdığım not. dilerim niceleri de gelmez.

yillar yillar önceydi aynen. lise 2. siniftayim. 1 bölüm dersi + 1 de tarih dersinden kalmışım. bölüm dersinin saati fazla olduğu için üstüne bir de tarih dersi piyangodan cikar gibi çıkmış başıma. sinifta kalacağım, okul uzayacak. deliriyorum tabi o zamanlar.
üstelik tarih ders notlarim da iyiydi ama selda bağcan tipli hocam sözlü notuma 10 girmiş. derse katılımın da iyi whis. diyorum nasil olabilir bu ? sivas yollarında mi girdi bu notu? diye düşünüyorum.

göz göre göre sınıfta kalacaksın. bittin mahvoldun. kalk git evde ne kadar hap bulursan iç, azrail suprayzz demeden sen bitir işini. bu kez arap şükrü bile kurtarmaz seni.

okuldan çıktım, otobus camından dışarıyı izleyerek kafamda kurdum planı. eve gidip tüm hapları içip intihar edeceksin dedim. hocayla gidip konuşup sözlü notumu düzeltmesini de isteyebilirdim ama aksam 5'e kadar e okul kapanacaktı ve hocayı okulda bulamam diye düşündüm. mecbur intihar edecegiz.

guzelce de bi intihar mektubu yazacağım sonra sizlere ömür olacağım. sanki diğer tarafa badem sütü kreması almaya gidiyorum rahatlığa bak. lanet whis.

neyse pembiş kare bir kağıt çıkarttım koydum çalışma masamın üstüne, önce yaptığım ufak tefek yaramazliklardan, sonra derslerimden bahsettim. sizleri çok seviyorum canım ailem beni affedin tarzı cümleler yazdim. ev halkından gizli gizli yediğim atıştirmaliklarin yerinden de bahsedip kağıdı rastgele bir kitabin içine koydum.

mutfaga gidip başak burcu annemin binbir özenle hazırlamış olduğu ilaç kutusunda ne kadar hap varsa kaptığım gibi odama geçtim.
içime bir kurt düştü tabi o sira . tutuştu bir yerlerim anlayacağınız. kolay mi öyle 15,16 yasinda intihar etmek? belki simdiki kafam olsa bu kadar zorlanmazdim. ama o zamanki intihar edeceğim derdi düşündükçe kahkaha atıyorum şimdi bunlari yazarken.
neymis 2 zayıfı varmış, neymis okul uzayacakmis. neymis azraile suprayyz diyecekmiş. ah seni vizyonsuz whiss ahhh.

gir son kez e okuldaki notlarına bak diyor icimden bir ses. hani sanki biri böyle whisliyor (fısıldıyor) kulağıma. kalktım girdim ben de e- okula. bir de ne göreyim benim tarih dersimin ortalamasi 85 olmaz mi? selda bağcan tipli hocam kafamin içinde türkü çığrıyor. bölüm dersimden de ortalamam sayesinde geçmişim,sistemde öyle görünüyor. yanimda olsa elinden tutar "selvi boylum salında gel ayirmadi bizi bak zalim kader" diye düet yapardım ona.

jet hızıyla ilaç kutusunu aldığım yere koydum. ama gelin görün ki o heyecanla,mutlulukla intihar mektubunu yırtıp atmamışım. tam 5 yıl boyunca kimse okumadı o kitabın içindeki mektubu . ben de dahil. hala kitaplığımda ki herhangi bir romanın içinde durur. alasım da yok kalsin orda öyle.

yaaa anlayacaginiz sözlük az daha b*k yoluna gidiyordum. içimdeki o whis'e binlerce kez şükürler olsun.
devamını gör...

dolu dolu kebap porsiyonları

bici bici isimli sofistike tatlı

bazı mekanların çok güzel yaptığı muzlu süt.

yaz aylarında yakıcı güneş...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim