ilginç bilgiler
aslında durumumuz yoktu sevisemedik durumu olmadığı için değil de istemediği için sevişmeyen bir yazardır.*
devamını gör...
hacı sabancı'nın 3 milyon liraya saat alması
o saatin 3 milyon tl "değerinde" olduğuna ikna eden kişiyi, onu üretip satabileceğine inanan ve de satan kişiyi düşünüyorum,
bu rakamı hak edecek ne olabilir bu üründe, adam hak görmüş, kendine, ürününe, ve almış da... bakınız hak etmiş demiyorum...
hak görmüş, istemiş, ve satmış...
birde bu zengin oldukları bilinen insanlar, bu saatleri, bu çantaları neden, satın almaları "gerektiğini" düşünüyor,
"benim ne prestij borcum var oğlum size, almıyorum anasını satıyım, al işte lc waikiki nin parfümünü sıkıyorum, naparsınız.. naparsınız lan... "
diyecek özgüven yokmu hiçbirinde acaba,
bence gerçek değil ve esas satış yapmak istedikleri kişilere statü göstergesi olarak zarf atılıyor,
gerçekse de çok acı maalesef, pahalı bir aksesuardan medet umacak durumda olması üzücü, kişinin değeri, rakamlarla doğru orantılı değil maalesef, şıklık yok, asalet yok, zaten bu adam kitap okumadığını filan çekinmeden açıklayan birisi, boş zamanlarında şirket bilançolarını okuyormuş, ne beklenirki, şaşırtmamıştır.
bu rakamı hak edecek ne olabilir bu üründe, adam hak görmüş, kendine, ürününe, ve almış da... bakınız hak etmiş demiyorum...
hak görmüş, istemiş, ve satmış...
birde bu zengin oldukları bilinen insanlar, bu saatleri, bu çantaları neden, satın almaları "gerektiğini" düşünüyor,
"benim ne prestij borcum var oğlum size, almıyorum anasını satıyım, al işte lc waikiki nin parfümünü sıkıyorum, naparsınız.. naparsınız lan... "
diyecek özgüven yokmu hiçbirinde acaba,
bence gerçek değil ve esas satış yapmak istedikleri kişilere statü göstergesi olarak zarf atılıyor,
gerçekse de çok acı maalesef, pahalı bir aksesuardan medet umacak durumda olması üzücü, kişinin değeri, rakamlarla doğru orantılı değil maalesef, şıklık yok, asalet yok, zaten bu adam kitap okumadığını filan çekinmeden açıklayan birisi, boş zamanlarında şirket bilançolarını okuyormuş, ne beklenirki, şaşırtmamıştır.
devamını gör...
çok eşlilik
içinde yaşadığımız ama kimsenin kendini ifşa etmediği bir türkiye gerçeği.
üniversitede bir ablamın bürosunda biri ile tanışmıştım. adam adli tıp kurumu başkanı bir doktordu. konuşması, görüntüsü hoş bir adamdı. balkan göçmeni idi. biri doktor biri hemşire iki eşi vardı.
küçücük bir şehirde iki eşli bir hayat yaşıyordu.
teyzem ondan uzak durun dedi.
sonradan eş sayısını üçe çıkardığını duydum.
en son bildiğim artık yalnız yaşadığı.
şehirler arası çalışıp, farklı şehirlerde eşleri olan adamları çok duydum.
kıt kanaat geçinip aynı şehirde iki evi olan bunu kızının fark ettiği adamlar duydum.
paraya, konuma endeksli bir durum değil tamamen fıtrata endeksli bir durum.
üniversitede bir ablamın bürosunda biri ile tanışmıştım. adam adli tıp kurumu başkanı bir doktordu. konuşması, görüntüsü hoş bir adamdı. balkan göçmeni idi. biri doktor biri hemşire iki eşi vardı.
küçücük bir şehirde iki eşli bir hayat yaşıyordu.
teyzem ondan uzak durun dedi.
sonradan eş sayısını üçe çıkardığını duydum.
en son bildiğim artık yalnız yaşadığı.
şehirler arası çalışıp, farklı şehirlerde eşleri olan adamları çok duydum.
kıt kanaat geçinip aynı şehirde iki evi olan bunu kızının fark ettiği adamlar duydum.
paraya, konuma endeksli bir durum değil tamamen fıtrata endeksli bir durum.
devamını gör...
doğum günü kutlanmayan insan
dünyaya geldim geleli hiç kutlanmadı ki.
bundan sonrası da koymaz elbet...
bundan sonrası da koymaz elbet...
devamını gör...
bir abinizin normal sözlük gözlemleri
2 durum var.
1_ "şu anki ekşi" gibi olmak isteniyorsa, yani goygoyun, komikliklerin çok daha fazla olduğu eğlenceli zaman geçirmelik bir forum sitesi.
2_ "ilk zamanlardaki ekşi" gibi olmak isteniyorsa, ki benim gibi artık ekşiyi bırakıp yeni yerler arayıp gelen birçokları gibi, başlık sahibine hak vermeli.
mesele herkese hitap eden, ortalama bir sözlük olmamalı.
çıta bize göre değil, biz sözlük çıtasına gelmeye çalışmalıyız.
yeni kurulduğu için, katılımcı sayısı adına biraz tolerans gösteriliyor elbette, ama nihai hedef şu anki ekşinin durumu olacaksa benim için hayal kırıklığı olur açıkçası.
1_ "şu anki ekşi" gibi olmak isteniyorsa, yani goygoyun, komikliklerin çok daha fazla olduğu eğlenceli zaman geçirmelik bir forum sitesi.
2_ "ilk zamanlardaki ekşi" gibi olmak isteniyorsa, ki benim gibi artık ekşiyi bırakıp yeni yerler arayıp gelen birçokları gibi, başlık sahibine hak vermeli.
mesele herkese hitap eden, ortalama bir sözlük olmamalı.
çıta bize göre değil, biz sözlük çıtasına gelmeye çalışmalıyız.
yeni kurulduğu için, katılımcı sayısı adına biraz tolerans gösteriliyor elbette, ama nihai hedef şu anki ekşinin durumu olacaksa benim için hayal kırıklığı olur açıkçası.
devamını gör...
cem yılmaz filmlerinin din ve değerler açısından incelenmesi
akademisyenler tarafından yayınlanmış bir makâledir.
--- alıntı ---
marmara üniversitesi atatürk eğitim fakültesi öğretim üyesi doç. dr. bilal yorulmaz ile sarıyer mehmet ipgin ortaokulu din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni tuğba sarımsakçı akar, “cem yılmaz filmleri'nin din ve değerler açısından incelenmesi” adlı makalede dikkat çekici tespitlere yer verildi.
filmlerde cinselliğin, dekoltenin yoğun olarak kullanıldığı, eşcinselliğe yer verildiği, ibadetlere ise hiç yer verilmediği savunuldu. filmlerin toplum üzerinde olumsuz etki yarattığı belirtildi.
filmde, “arif” karakterinin gençleri kötü yola teşvik ettiği iddia edildi. yılmaz'ın bu filmlerinde, “evrim teorisi'ni kabul etmediği” vurgusunun da yer aldığı makalede, bu filmlerde kaç kere, “allah, selamün aleyküm” gibi dini kavramlara yer verildiği de tek tek sayıldı.
batıl inanç ön planda
işte, haziran'da yayınlanıp akademik dergilere de giren o makaleden bazı bölümler ise şöyle: “incelenen filmlerde inançla ilgili iletilere nadiren yer verildiği görülmektedir. allah inancı, g.o.r.a.'da samimi bir şekilde besmele çekilmesi ve dua edilmesi şeklinde yer almaktadır. a.r.o.g. filminde evrim teorisi arif'in ağzından sorgulanmış ve filmin sonunda ise evrim teorisini reddeden noktaya gelinmiştir.
peygamber, melek ve kader inançlarına ilişkin iletiler ima ile birkaç sahnede bulunmaktadır. ancak fal bakma, nazar boncuğu, kahinlik ve batıl inançlar daha çok yer bulmuştur. ayrıca, filmlerde ibadet ile ilgili iletilere ima ile dahi olsa yer verilmemiştir. filmlerde karşımıza çıkan en problemli konuların başında cinsellik ile ilgili iletiler gelmektedir. filmlerinde kadınlar dekolteli, mini etekli ve göbek bölgeleri açık kıyafetler giymektedir. cinsel içerikli sözler, günlük yaşamın bir parçası olarak kullanılmaktadır.”
şiddeti teşvik ediyor iddiası
makalede şu ifadeler yeraldı: arif v 216 filminde, eşcinsel davranışlara yoğun bir şekilde verilmemektedir. özellikle, zeki müren'in olduğu sahnelerde ve arif meşhur olduktan sonra zeki müren'le özdeşleşen kıyafetler giydiği sahnelerde eşcinselliğe atıfta bulunulmaktadır. benzer şekilde psikolojik ve fiziksel şiddet unsurlarına da cem yılmaz, filmlerinde yoğun bir şekilde yer verilmektedir.
gençlere kötü örnek
özelikle psikolojik şiddet unsurları sık bir şekilde karşımıza çıkmakta ve bunlar genellikle filmin kahramanı arif karakteri tarafından sergilenmektedir. şiddetin yanı sıra alkol, sigara ve bahis gibi kötü alışkanlıklar da genellikle arif karakteri tarafından modellenmekte ve teşvik edilmektedir. seyircinin en çok özdeşim kurduğu karakterin filmin kahramanı olduğu düşünüldüğünde arif karakterinin şiddete sık sık başvurması, kötü alışkanlıklar sergilemesi ve olumsuz davranışlarda bulunması önemli bir problemdir. özellikle genç seyirciler özdeşim kurdukları karakterlerin davranışlarını model almaktadırlar.
--- alıntı ---
makale
haber kaynağı
--- alıntı ---
marmara üniversitesi atatürk eğitim fakültesi öğretim üyesi doç. dr. bilal yorulmaz ile sarıyer mehmet ipgin ortaokulu din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni tuğba sarımsakçı akar, “cem yılmaz filmleri'nin din ve değerler açısından incelenmesi” adlı makalede dikkat çekici tespitlere yer verildi.
filmlerde cinselliğin, dekoltenin yoğun olarak kullanıldığı, eşcinselliğe yer verildiği, ibadetlere ise hiç yer verilmediği savunuldu. filmlerin toplum üzerinde olumsuz etki yarattığı belirtildi.
filmde, “arif” karakterinin gençleri kötü yola teşvik ettiği iddia edildi. yılmaz'ın bu filmlerinde, “evrim teorisi'ni kabul etmediği” vurgusunun da yer aldığı makalede, bu filmlerde kaç kere, “allah, selamün aleyküm” gibi dini kavramlara yer verildiği de tek tek sayıldı.
batıl inanç ön planda
işte, haziran'da yayınlanıp akademik dergilere de giren o makaleden bazı bölümler ise şöyle: “incelenen filmlerde inançla ilgili iletilere nadiren yer verildiği görülmektedir. allah inancı, g.o.r.a.'da samimi bir şekilde besmele çekilmesi ve dua edilmesi şeklinde yer almaktadır. a.r.o.g. filminde evrim teorisi arif'in ağzından sorgulanmış ve filmin sonunda ise evrim teorisini reddeden noktaya gelinmiştir.
peygamber, melek ve kader inançlarına ilişkin iletiler ima ile birkaç sahnede bulunmaktadır. ancak fal bakma, nazar boncuğu, kahinlik ve batıl inançlar daha çok yer bulmuştur. ayrıca, filmlerde ibadet ile ilgili iletilere ima ile dahi olsa yer verilmemiştir. filmlerde karşımıza çıkan en problemli konuların başında cinsellik ile ilgili iletiler gelmektedir. filmlerinde kadınlar dekolteli, mini etekli ve göbek bölgeleri açık kıyafetler giymektedir. cinsel içerikli sözler, günlük yaşamın bir parçası olarak kullanılmaktadır.”
şiddeti teşvik ediyor iddiası
makalede şu ifadeler yeraldı: arif v 216 filminde, eşcinsel davranışlara yoğun bir şekilde verilmemektedir. özellikle, zeki müren'in olduğu sahnelerde ve arif meşhur olduktan sonra zeki müren'le özdeşleşen kıyafetler giydiği sahnelerde eşcinselliğe atıfta bulunulmaktadır. benzer şekilde psikolojik ve fiziksel şiddet unsurlarına da cem yılmaz, filmlerinde yoğun bir şekilde yer verilmektedir.
gençlere kötü örnek
özelikle psikolojik şiddet unsurları sık bir şekilde karşımıza çıkmakta ve bunlar genellikle filmin kahramanı arif karakteri tarafından sergilenmektedir. şiddetin yanı sıra alkol, sigara ve bahis gibi kötü alışkanlıklar da genellikle arif karakteri tarafından modellenmekte ve teşvik edilmektedir. seyircinin en çok özdeşim kurduğu karakterin filmin kahramanı olduğu düşünüldüğünde arif karakterinin şiddete sık sık başvurması, kötü alışkanlıklar sergilemesi ve olumsuz davranışlarda bulunması önemli bir problemdir. özellikle genç seyirciler özdeşim kurdukları karakterlerin davranışlarını model almaktadırlar.
--- alıntı ---
makale
haber kaynağı
devamını gör...
siyaset
siyaset dışında hiçbir bilim insanlarla ilgilenmez. sosyal bilimler, insanla ilgilenir. bütün insanlar tek bir konsept olarak baz alınırlar. lakin siyasetin temeli insanların çoğunluğudur. her insanın aynı olduğu bir durumda, siyaset var olamaz çünkü siyaset anlaşmazlıktan doğar. siyaset farklı insanların arasında, bu insanların birbirleriyle iletişime geçmesi ve birbirlerine tepki vermeleri sonucu doğan alanda, yani kamusal alanda var olur. siyasetin amacı bu alanı değiştirmektir. siyaset, hiçbir zaman insanları değiştirmeyi hedeflemez. mesela bir kurumu örnek alalım: bir kurumu değiştirmek istediğinizde kurumun üyelerini mi değiştirirsiniz yoksa kurumun ne olduğunu, nasıl işlediğini belirleyen kurallarını mı? aynı durum siyaset için de geçerlidir: siyaset, insanların yaşadığı çevrede bir sıkıntı olduğunda, o çevreyi yani kamusal alanın kurallarını değiştirmeye dayanır. insanı değiştirmeye çalışan din olabilir, felsefe olabilir ancak hiçbir zaman siyasetin kendisi değildir. çünkü siyasetin kendisi insanların çeşitliliğine dayanır. eğer bir toplum da her sıkıntı çıktığında toplumu çevreleyen kuralları, kurumları değiştirmek yerine insanları değiştirseydik, o toplumun içinde bulunan her birey birbirinin aynısı haline gelirdi.
esinlenilen kaynak: was ist politik?-hannah arendt
esinlenilen kaynak: was ist politik?-hannah arendt
devamını gör...
bir kadının zeki olduğunun en önemli göstergesi
aptal insanlar kendilerine aşırı güveniyor. nedenini bilemiyorum. bir insan ne kadar aptalsa kendine o kadar anlam yüklemiş oluyor. en başarılı, en güzel, en yakışıklı, en iyi ev hanımı, en iyi personel, en iyi sevişici, en iyi anne ya da baba o. buna sahiden inanıyor. bakın böyle söylemleri olmayabilir, belki 13 sene boyunca ağzından tek bir şey duymazsın ve bir gün gelir tek bir eleştiri duyduğu an kendine ne kadar güvendiği ortaya çıkar.
hiçbir içsel hesaplaşma yapmamış bir insan ne kadar zeki olabilir?
bir araştırma yapıldı. kadınlara kendinizi ne kadar güzel buluyorsunuz diye soruldu, rus kadınlarının yarısı kendisini güzel buluyordu, en güzel bulanlar türk kadınları çıkmıştı.
çoğunluk bu durumun olması gereken olduğunu, insanın kendini sevmesi gerektiğini düşünebilir ancak bir insanın kendini geliştirebilmesi için dış görünüşünden biraz uzaklaşabilmesi gerekir. kendine uzaktan bakmayı öğrenmek zorundadır.
haliyle bunlardan yola çıkarsak bir kadının zeki olduğunun en büyük göstergelerinden biri kendini bilmesidir. iyi bir anne olamayacağını düşünüp hiç çocuk doğurmayan kadın ile 6 çocuk doğurup hiçbirine bakmayan anne arasında bariz fark vardır. evlilik hayatını idare edemem diyen kadınla, yaaaaa diğer kadınlar iğrenç erkeğin annesini sevmiyorlar ama ben çok seveceğim diyen kadınlar arasında fark vardır. ben bu mesleği yapamam diyip kendine doğru bir yol çizebilen kadınla, yaşlı zengin amca ile evlenmek isteyen kadın arasında fark vardır.
masumiyetin ve aptal görünmenin arkasına sığınıp tüm olumsuz taraflarını boylece kapatan insanlar ile kendi karanlığını bir şekilde bilen insanlar arasında çok büyük bir fark vardır.
bizim toplum köylü kurnazı insanı bilim insanı yerine koyar. o köy yerlerinin esnafı senin şehirli olduğunu anlar ve fiyatın üstüne 100 lira daha koyar. sen iyi eğitim almış, iyi bir ailenin içinde büyümüş, farklı kültürler, şehirler ve ülkeler görmüşsündür, o adam istediği parayı senden aldığı için içinden vay salak der. tüm esnafa anlatır seni nasıl dolandırdığını, eve gider eşine çocuğuna anlatır, cuma günü dükkanı kapatır namaza gider ve kul hakkı üzerine konuşmalar yapar. bizim ülkenin zeka seviyesi işte bu sınırdadır bebeksiler.
ya da bir başkası karşı tarafı kendi kafasında küçümsemek için aptal rolü yapar, buna vaaayyy ne zeki bir insanım der.
durumlar karışık yani minimonlar. özetlersek kendini bilen, kendi iç hesaplamasını yapan ve karakterini kimse için değiştirmeye çalışmayan insan sağlamdır, zekidir, akıllıdır. bence öyle.
hiçbir içsel hesaplaşma yapmamış bir insan ne kadar zeki olabilir?
bir araştırma yapıldı. kadınlara kendinizi ne kadar güzel buluyorsunuz diye soruldu, rus kadınlarının yarısı kendisini güzel buluyordu, en güzel bulanlar türk kadınları çıkmıştı.
çoğunluk bu durumun olması gereken olduğunu, insanın kendini sevmesi gerektiğini düşünebilir ancak bir insanın kendini geliştirebilmesi için dış görünüşünden biraz uzaklaşabilmesi gerekir. kendine uzaktan bakmayı öğrenmek zorundadır.
haliyle bunlardan yola çıkarsak bir kadının zeki olduğunun en büyük göstergelerinden biri kendini bilmesidir. iyi bir anne olamayacağını düşünüp hiç çocuk doğurmayan kadın ile 6 çocuk doğurup hiçbirine bakmayan anne arasında bariz fark vardır. evlilik hayatını idare edemem diyen kadınla, yaaaaa diğer kadınlar iğrenç erkeğin annesini sevmiyorlar ama ben çok seveceğim diyen kadınlar arasında fark vardır. ben bu mesleği yapamam diyip kendine doğru bir yol çizebilen kadınla, yaşlı zengin amca ile evlenmek isteyen kadın arasında fark vardır.
masumiyetin ve aptal görünmenin arkasına sığınıp tüm olumsuz taraflarını boylece kapatan insanlar ile kendi karanlığını bir şekilde bilen insanlar arasında çok büyük bir fark vardır.
bizim toplum köylü kurnazı insanı bilim insanı yerine koyar. o köy yerlerinin esnafı senin şehirli olduğunu anlar ve fiyatın üstüne 100 lira daha koyar. sen iyi eğitim almış, iyi bir ailenin içinde büyümüş, farklı kültürler, şehirler ve ülkeler görmüşsündür, o adam istediği parayı senden aldığı için içinden vay salak der. tüm esnafa anlatır seni nasıl dolandırdığını, eve gider eşine çocuğuna anlatır, cuma günü dükkanı kapatır namaza gider ve kul hakkı üzerine konuşmalar yapar. bizim ülkenin zeka seviyesi işte bu sınırdadır bebeksiler.
ya da bir başkası karşı tarafı kendi kafasında küçümsemek için aptal rolü yapar, buna vaaayyy ne zeki bir insanım der.
durumlar karışık yani minimonlar. özetlersek kendini bilen, kendi iç hesaplamasını yapan ve karakterini kimse için değiştirmeye çalışmayan insan sağlamdır, zekidir, akıllıdır. bence öyle.
devamını gör...
türkiye’de kahvehane cami kütüphane ve okul sayıları
dönemin enerji ve tabii kaynaklar bakanı taner yıldız ülkemiz genelinde kahvehanelerin sayısının 700.000 civarında olduğunu açıklamıştı. pandemi öncesi bu rakamın epey yükseldiği ve kahvehanelerin günün hemen her saati kalabalık olduğu sosyal medyada dile getirilmişti. pandemi döneminde bile kahvehanelere gitmek için olmadık yollar seçenler çok.
neden gidiyorsunuz diye sorulduğunda
"gönül ne kahve ister ne kahvehane
gönül sohbet ister, kahve bahane" demeleri olası. en çok konuştukları konular ise futbol, kadınlar ve siyaset.
2020 yılında ülkemizdeki toplam cami sayısını 84.684 olarak açıklayan diyanet işleri başkanlığı verilerine göre ilk 5 sayıdaki iller şunlar:
3499 – istanbul
3223 – konya
3152 – ankara
2738 – samsun
2595 – kastamonu
"caminin güzelliği sadeliğinde, süsü ise cemaatledir."
pandemi döneminde camiler epey tenhalaştı. pandemi öncesi cami imamları cuma ve bayram namazları dışında camilerin tenha olduğunu birçok kere vaazlarında dile getirmişti.
eski zamanlarda cami ile birlikte okul, kütüphane, aşevi, sağlık ocağı da yapılırmış. camiye gelenlerin çoğu kütüphanelerde kitap okurmuş.
türkiye istatistik kurumu verilerine göre ise sadece 1.182 tane halk kütüphanesi bulunuyor.
resmi okul, özel okul, özel kurs, üniversite kütüphanelerinden halkın faydalanmasında güçlüklerle karşılaşılıyor.
bir kütüphane, bir cezaevi kapatır -seneca.
milli eğitim bakanlığı 2020 yılında ülkemizdeki toplam okul sayısının 68.589 olduğunu; binlerce yeni okula ihtiyaç duyulduğunu ve eski binalı okulların depreme karşı güçlendirme çalışması yapılması gerektiğini açıklamıştı.
okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, türk milleti, türk sanatı, türk iktisadiyyatı, türk şiir ve edebiyyatı bu güzelliklerle gelişir – atatürk.
neden gidiyorsunuz diye sorulduğunda
"gönül ne kahve ister ne kahvehane
gönül sohbet ister, kahve bahane" demeleri olası. en çok konuştukları konular ise futbol, kadınlar ve siyaset.
2020 yılında ülkemizdeki toplam cami sayısını 84.684 olarak açıklayan diyanet işleri başkanlığı verilerine göre ilk 5 sayıdaki iller şunlar:
3499 – istanbul
3223 – konya
3152 – ankara
2738 – samsun
2595 – kastamonu
"caminin güzelliği sadeliğinde, süsü ise cemaatledir."
pandemi döneminde camiler epey tenhalaştı. pandemi öncesi cami imamları cuma ve bayram namazları dışında camilerin tenha olduğunu birçok kere vaazlarında dile getirmişti.
eski zamanlarda cami ile birlikte okul, kütüphane, aşevi, sağlık ocağı da yapılırmış. camiye gelenlerin çoğu kütüphanelerde kitap okurmuş.
türkiye istatistik kurumu verilerine göre ise sadece 1.182 tane halk kütüphanesi bulunuyor.
resmi okul, özel okul, özel kurs, üniversite kütüphanelerinden halkın faydalanmasında güçlüklerle karşılaşılıyor.
bir kütüphane, bir cezaevi kapatır -seneca.
milli eğitim bakanlığı 2020 yılında ülkemizdeki toplam okul sayısının 68.589 olduğunu; binlerce yeni okula ihtiyaç duyulduğunu ve eski binalı okulların depreme karşı güçlendirme çalışması yapılması gerektiğini açıklamıştı.
okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, türk milleti, türk sanatı, türk iktisadiyyatı, türk şiir ve edebiyyatı bu güzelliklerle gelişir – atatürk.
devamını gör...
doğrusunu unutturan sözler
çalhan hakanoğlu.
devamını gör...
20 temmuz 2021 jeff bezos'un uzaya çıkması
16.10'da gerçekleşecek olay.
aşağıdaki linklerden izleyebilirsiniz.
buradan
buradan
jeff bezos, kardeşi ve beraberindeki iki kişi, blue origin’in ‘the new shephard’ isimli uzay aracında yer alacak. uzay aracını taşıyan roket, dörtlüyü uzay sınırı olarak bilinen 100 kilometre yüksekliğe çıkaracak. yeniden kullanılabilir olan bu roket ve kapsül, bugün üçüncü uçuşunu gerçekleştirecek. blue origin, bu sistemi yolcular olmadan 15 kez otonom uçuşlarda denedi.
kaynak:
www.webtekno.com/jeff-bezos...
aşağıdaki linklerden izleyebilirsiniz.
buradan
buradan
jeff bezos, kardeşi ve beraberindeki iki kişi, blue origin’in ‘the new shephard’ isimli uzay aracında yer alacak. uzay aracını taşıyan roket, dörtlüyü uzay sınırı olarak bilinen 100 kilometre yüksekliğe çıkaracak. yeniden kullanılabilir olan bu roket ve kapsül, bugün üçüncü uçuşunu gerçekleştirecek. blue origin, bu sistemi yolcular olmadan 15 kez otonom uçuşlarda denedi.
kaynak:
www.webtekno.com/jeff-bezos...
devamını gör...
günaydın sözlük
dün yağmurluydu bugün açık bir bahar havası var.
aydın bir gün. apaydın. ama istanbul bu hiç belli olmaz.
aydın bir gün. apaydın. ama istanbul bu hiç belli olmaz.
devamını gör...
az bilinen görgü kuralları
misafirlige gitmeden once haber vermek, cat kapi insanlarin evine gitmemek.
misafirlige gidilen evdeki esyalari , duzeni elestirmemek.
misafirlige gidilen evdeki esyalari , duzeni elestirmemek.
devamını gör...
wuhan
giderseniz yarasa çorbalarını tatmanız gereken çinin en güzel şehirlerinden biridir. siz de bir yarasa yiyip dünyanın anasını ağlatmak ister misiniz?
devamını gör...
sürekli kendisini öven insan
nefret ederim ya .ben mesela kendimi hiç övmem.ne gerek var yani .insanın ne kadar üstün özellikleri olsa da kendini övmemeli.övmem yani ben.
devamını gör...
marquis de sade
filozof, romancı, aykırı.
kendisini diğer filozof ve romancılardan ayıran en önemli özelliği olan aykırılığı öyle bir boyuttadır ki; aristokrat olmasına rağmen kendisini hapse attıran kraliyet yönetimine dahi diş bilemiş, ihtilal sonrası ilan edilen genç cumhuriyetin en ateşli savuncularından birisi olmuştur. yeri geldiğinde, bu cumhuriyete dahi baş kaldırmasını bilmiştir, öyle ki, marquis de sade ya da cumhuriyetten sonra bilinen adıyla, yurttaş sade, simone de beauvoir'ın "sade'ı yakmalı mı?"da belirttiği üzere, pekala cumhuriyet rejimindeki terör döneminden faydalanabilir, gönlünce insanları işkence edebileceği veyahut onları öldürebileceği bir kamu görevine atanabilirdi.
ancak, yaygın kanının aksine sade, fransız ihtilali'nin terör dönemine şiddetle karşı çıkmış, hatta ve hatta "ılımlı" diye fişlenmiştir. sade hakkında yalapşap bilgisi olan pek-çok kişinin onun terör dönemini canla başla savunacağını düşündüğünden öylesine eminim ki.
de beauvoir kendisi hakkında şöyle bahsetmeye devam eder "sade'ı yakmalı mı?" isimli eserinde; "kuşkusuz, "kan akıtmak" belli hallerde coşku verici bir işti onun için. ne var ki kendi varlığının ve tek tek bireylerin etini olduğu kadar, bir özgürlüğü, bir bilinci sağlamasını de bekliyordu kıyıcılıktan. adsız kişileri geniş ölçüde yargılamak, onlara hüküm giydirmek, ölümlerini görmek, sade'ın yadsıdığı şeylerdi bunlar."
kendisi sadizme ismini vermiştir amenna, çok sayıda partnerine acı çektirmekten zevk aldığı, dinden nefret ettiği ve her türlü tabuyu tersyüz ederek yaşadığı da söylenebilir, ancak de sade, toplumsal ahlakın ikiyüzlülüğünü enfes bir şekilde ortaya koyar; hukuk bağlamında yasallaştırılan bir sadizmin, kontrol duygusunun ve baskıcılığın karşısındadır o, onun elezerliği bir bastırma değil özgürleştirme aygıtıdır, her zaman başkaları için olmasa da, kendisi için...
hapsedilmiş, akıl hastası olarak yaftalanmış, tüm onuru elinden alınmıştır.
ancak buna rağmen yazmaya devam etmiş ve dönemin aydınlarının, gençlerinin, masumlarının kellesini giyotinle patır patır alan fransızlara, "cumhuriyetçi olmak istiyorsanız, daha iyi denemelerde bulunmak zorundasınız" diye ayar vermekten çekinmemiştir.
eserleri 2017 yılından itibaren fransa devleti tarafından kültür hazinesi ilan edilmiştir.
daha fazlası için:
simone de beauvoir - faut il brûler sade ("sade'ı yakmalı mı?", yapı kredi yayınları)
georges bataille - la littérature et le mal ("edebiyat ve kötülük", ayrıntı yayınları)
marquis de sade - la philosophie dans le boudoir ("yatak odasında felsefe", ayrıntı yayınları)
kendisini diğer filozof ve romancılardan ayıran en önemli özelliği olan aykırılığı öyle bir boyuttadır ki; aristokrat olmasına rağmen kendisini hapse attıran kraliyet yönetimine dahi diş bilemiş, ihtilal sonrası ilan edilen genç cumhuriyetin en ateşli savuncularından birisi olmuştur. yeri geldiğinde, bu cumhuriyete dahi baş kaldırmasını bilmiştir, öyle ki, marquis de sade ya da cumhuriyetten sonra bilinen adıyla, yurttaş sade, simone de beauvoir'ın "sade'ı yakmalı mı?"da belirttiği üzere, pekala cumhuriyet rejimindeki terör döneminden faydalanabilir, gönlünce insanları işkence edebileceği veyahut onları öldürebileceği bir kamu görevine atanabilirdi.
ancak, yaygın kanının aksine sade, fransız ihtilali'nin terör dönemine şiddetle karşı çıkmış, hatta ve hatta "ılımlı" diye fişlenmiştir. sade hakkında yalapşap bilgisi olan pek-çok kişinin onun terör dönemini canla başla savunacağını düşündüğünden öylesine eminim ki.
de beauvoir kendisi hakkında şöyle bahsetmeye devam eder "sade'ı yakmalı mı?" isimli eserinde; "kuşkusuz, "kan akıtmak" belli hallerde coşku verici bir işti onun için. ne var ki kendi varlığının ve tek tek bireylerin etini olduğu kadar, bir özgürlüğü, bir bilinci sağlamasını de bekliyordu kıyıcılıktan. adsız kişileri geniş ölçüde yargılamak, onlara hüküm giydirmek, ölümlerini görmek, sade'ın yadsıdığı şeylerdi bunlar."
kendisi sadizme ismini vermiştir amenna, çok sayıda partnerine acı çektirmekten zevk aldığı, dinden nefret ettiği ve her türlü tabuyu tersyüz ederek yaşadığı da söylenebilir, ancak de sade, toplumsal ahlakın ikiyüzlülüğünü enfes bir şekilde ortaya koyar; hukuk bağlamında yasallaştırılan bir sadizmin, kontrol duygusunun ve baskıcılığın karşısındadır o, onun elezerliği bir bastırma değil özgürleştirme aygıtıdır, her zaman başkaları için olmasa da, kendisi için...
hapsedilmiş, akıl hastası olarak yaftalanmış, tüm onuru elinden alınmıştır.
ancak buna rağmen yazmaya devam etmiş ve dönemin aydınlarının, gençlerinin, masumlarının kellesini giyotinle patır patır alan fransızlara, "cumhuriyetçi olmak istiyorsanız, daha iyi denemelerde bulunmak zorundasınız" diye ayar vermekten çekinmemiştir.
eserleri 2017 yılından itibaren fransa devleti tarafından kültür hazinesi ilan edilmiştir.
daha fazlası için:
simone de beauvoir - faut il brûler sade ("sade'ı yakmalı mı?", yapı kredi yayınları)
georges bataille - la littérature et le mal ("edebiyat ve kötülük", ayrıntı yayınları)
marquis de sade - la philosophie dans le boudoir ("yatak odasında felsefe", ayrıntı yayınları)
devamını gör...
kitaplarda en sinir bozan durum
dipnotları.
sayfadan daha büyük ve uzun dipnotlarının olması.
yaz gitsin, doktora öğrencisi olarak almayacağız altı üstü dergi okuyoruz. o kadar açıklama ya da yapılan alıntı kimin umurundaysa, merak eder, araştırır zaten bu zamanda bu kadar kaynak varken.
sayfadan daha büyük ve uzun dipnotlarının olması.
yaz gitsin, doktora öğrencisi olarak almayacağız altı üstü dergi okuyoruz. o kadar açıklama ya da yapılan alıntı kimin umurundaysa, merak eder, araştırır zaten bu zamanda bu kadar kaynak varken.
devamını gör...
ideal ölme yaşı
dona sıçmaya başlamadan üç ay öncesi.
devamını gör...
kokusu yaşam sevincini artıran şeyler
çekilmiş kahve kokusu.
devamını gör...
aşil sendromu
kendini başarısız hisseden insanların duyduğu hastalıktır.
mesela çevre tarafından çok başarılı olarak adlandırılırlar ama kendilerini yetersiz görürler.
kendilerine güven duymazlar kendilerini hep başarısız zannederler.
ismi bir hikayeden geliyor.
--- alıntı ---
efsaneye göre, ‘akhilleus-aşil’ adıyla bilinen yarı tanrı, küçüklüğünde annesi tanrıça thetist arafından koruma içgüdüsü ile ayağından tutularak ölüler ülkesinin ırmağı styx’e batırıldı. tam bu sırada zeus’un gelmesiyle topuğu dışarıda kalan aşil’in sadece topuğundan vurularak öldürülebileceği söylendi.
--- alıntı ---
her insanın kusurlu bir tarafı vardır kimse mükemmel değildir demek bir nevi.
ülkemizde genelde çocuk büyüten insanlar sen mükemmelsin harikasın müthişsin diyerek çocuklarını yetiştirdiği için sık görülen bir sendromdur.
mesela çevre tarafından çok başarılı olarak adlandırılırlar ama kendilerini yetersiz görürler.
kendilerine güven duymazlar kendilerini hep başarısız zannederler.
ismi bir hikayeden geliyor.
--- alıntı ---
efsaneye göre, ‘akhilleus-aşil’ adıyla bilinen yarı tanrı, küçüklüğünde annesi tanrıça thetist arafından koruma içgüdüsü ile ayağından tutularak ölüler ülkesinin ırmağı styx’e batırıldı. tam bu sırada zeus’un gelmesiyle topuğu dışarıda kalan aşil’in sadece topuğundan vurularak öldürülebileceği söylendi.
--- alıntı ---
her insanın kusurlu bir tarafı vardır kimse mükemmel değildir demek bir nevi.
ülkemizde genelde çocuk büyüten insanlar sen mükemmelsin harikasın müthişsin diyerek çocuklarını yetiştirdiği için sık görülen bir sendromdur.
devamını gör...