kitap için para biriktirmek
kitap aşıkları için çoğu ihtiyaçtan önce gelir kitap okumak ve 'kitaplara o kadar para verilir mi? deli misin!?' söylemlerine maruz kalmış kişilerdir. evet arkadaşım, senin bir ruja verdiğin 70₺'yi bizim gidip kitaplara vermemiz deliliktir, aynen..
devamını gör...
lale
devamını gör...
2 saat kesintisiz araba kullanmak
yakıt molası dışında 11-12 saat kullanırım yıllardır.üstelik gece yola çıkıp uyumadan öğlene doğru varış.
usta sürücü ve inatçı olmanın artısı.
usta sürücü ve inatçı olmanın artısı.
devamını gör...
psy active
kafa iznine çıkmasına üzüldüğüm yazarımızdır. neden gittin ki şimdi, yapılır mı bize bu?
devamını gör...
sınavda kağıt değiştirmek
yaşamadığım ve uygun başlık bulamadığım için benzer ama aynı olmayan bir konuyla ilgili bir anıyı anlatmama vesile olan eylem.
ortaokuldayken, sınıftaki arka sıralarda oturan 2 arkadaş kopya çekmişti bir derste. daha doğrusu biri diğerinden çekmiş, o da kâğıdını göstermiş falan neyse... sınav sonuçları okunacak o gün. sembolik olarak ahmet ve mehmet diyeyim bu ikisine. hoca "ahmet ve mehmet burada mı?" dedi. kalktı bunlar. ahmet'i aldı tahtaya. "senin adın ne?" dedi.
- ahmet.
- kâğıdın bu mu?
- evet o.
- isim olarak ne yazıyor?
- mehmet.
- senin adın ne?
- ahmet.
- niye burada mehmet yazıyor?
- ...
- oğlum cevap versene!
- hocam...
meğer bu akıllı kâğıdı aynen geçirirken mehmet'in adını ve soyadını da yazmış kendi adı yerine. ortada 2 adet mehmet kâğıdı var, ahmet'inki yok. biz epey eğlenmiştik ama ahmet pek de eğlenemedi tabii...
ortaokuldayken, sınıftaki arka sıralarda oturan 2 arkadaş kopya çekmişti bir derste. daha doğrusu biri diğerinden çekmiş, o da kâğıdını göstermiş falan neyse... sınav sonuçları okunacak o gün. sembolik olarak ahmet ve mehmet diyeyim bu ikisine. hoca "ahmet ve mehmet burada mı?" dedi. kalktı bunlar. ahmet'i aldı tahtaya. "senin adın ne?" dedi.
- ahmet.
- kâğıdın bu mu?
- evet o.
- isim olarak ne yazıyor?
- mehmet.
- senin adın ne?
- ahmet.
- niye burada mehmet yazıyor?
- ...
- oğlum cevap versene!
- hocam...
meğer bu akıllı kâğıdı aynen geçirirken mehmet'in adını ve soyadını da yazmış kendi adı yerine. ortada 2 adet mehmet kâğıdı var, ahmet'inki yok. biz epey eğlenmiştik ama ahmet pek de eğlenemedi tabii...
devamını gör...
an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı sorusu
pişmaniye satmaya çalışılan yerde, seyir halinde.
devamını gör...
gelin kuşaklarının anlamları
gelin kuşağının türk geleneğine göre tek rengi ve buna bağlı olarak tek anlamı vardır.
kırmızı renk ve kırmızı kurdele sadece gelin kuşağında değil başka şekillerde de kullanılır. örneğin; okumayı söken çocuğa kırmızı kurdele takılır, lohusalara kırmızı kurdele bağlanır, kuşak dışında türk geleneğinde gelinlik ve duvak kırmızıdır.
bunların tamamı da alkarısı denen şeytani varlık (bu varlığın umay ana da denen tanrıçanın, gök tanrının bahşıyla insana getirdiğini geri alma fikrinin, insanda yarattığı korkuyla şekil değiştirmiş hali olduğuna da inanılır. ayrıca umay’dan farklı olarak; türk mitolojisinde şeytan olarak düşünebileceğimiz erlik’in kızlarından biri olduğu da düşünülür. ) ya da direkt olarak albız yani “şeytan”dan korunmaktır.
bu şeytani varlık özellikle çocuklara, genç kızlara/gelinlere hamilelere, lohusalara ve bazen de yaşlı ve ölmek üzere olan insanlara musallat olur. bunu özellikle bu kişiler yalnızken yaptığından, bu kişilerin yalnız bırakılmaması gerektiğine inanılır.
bu coğrafyadaki diğer halkların gelenekleriyle harmanlandığında ortaya bekaretin simgesi olduğuna dair bir inanış çıkmıştır. başka kültürlerde öyle olabilir fakat türk kültüründeki yeri alkarısı; al basması/albastı’dan korunmaktır. tahtaya vurmaktan farkı yoktur.
kırmızı renk ve kırmızı kurdele sadece gelin kuşağında değil başka şekillerde de kullanılır. örneğin; okumayı söken çocuğa kırmızı kurdele takılır, lohusalara kırmızı kurdele bağlanır, kuşak dışında türk geleneğinde gelinlik ve duvak kırmızıdır.
bunların tamamı da alkarısı denen şeytani varlık (bu varlığın umay ana da denen tanrıçanın, gök tanrının bahşıyla insana getirdiğini geri alma fikrinin, insanda yarattığı korkuyla şekil değiştirmiş hali olduğuna da inanılır. ayrıca umay’dan farklı olarak; türk mitolojisinde şeytan olarak düşünebileceğimiz erlik’in kızlarından biri olduğu da düşünülür. ) ya da direkt olarak albız yani “şeytan”dan korunmaktır.
bu şeytani varlık özellikle çocuklara, genç kızlara/gelinlere hamilelere, lohusalara ve bazen de yaşlı ve ölmek üzere olan insanlara musallat olur. bunu özellikle bu kişiler yalnızken yaptığından, bu kişilerin yalnız bırakılmaması gerektiğine inanılır.
bu coğrafyadaki diğer halkların gelenekleriyle harmanlandığında ortaya bekaretin simgesi olduğuna dair bir inanış çıkmıştır. başka kültürlerde öyle olabilir fakat türk kültüründeki yeri alkarısı; al basması/albastı’dan korunmaktır. tahtaya vurmaktan farkı yoktur.
devamını gör...
18 yaşındayım ilk ilişkime girdim çok mutlu oldum
"ilk işime girdim" olarak okuduğumdan, verilen tepkilere şaşırarak baktığım, sonradan yukarıdaki bir yazar arkadaşın yorumuyla kendime geldiğim cümle.
evet, yorumlar haklıymış. bize ne yahu!
evet, yorumlar haklıymış. bize ne yahu!
devamını gör...
dümen neferi
arkadaşları arasında en geride kalan, sonuncu kişi.
devamını gör...
söz verip tutmayan insan
gözümden düşen insandir. o günden sonra vereceği sözlerin inandiriciligi yoktur.
devamını gör...
osmanlı devleti viyana’yı alabilseydi olacaklar
osmanlı istanbul' un fethi ve fatih' in vizyonu sayesinde zaten alabilirdi. fatih ölüp yerine 2. ci beyazıt geçip yüzünü doğuya dönünce ortalık karıştı. sebeplerine gelelim.
pek çok tarihçi fatih in istanbulu feth etmesinin en büyük sebebi olarak düşen ipek yolu gelirlerini söyleri deniz yolları keşfedilmeye başlamıştır ve osmanlı ayakta kalmak için okyanusa inmek zorundadır dolayısı ile bunun ilk adımı istanbulu feth etmektir. ilk adımdan sonrası ise avrupadan da okyanuslara bir koridor açmaktı. bunu başaramadan öldü. ıı. beyazıt ise hem fatih gibi bir padişahtan sonra gelmesi hem de cem sultan ile uğraşması sebebi ile viyanadan orduları çekmek zorunda kaldı sonuç olarak fatih in kafasındakini uygulayamadı. onun arkasından gelen yavuz sultan selim ise önce halifeliği almak için doğuya yüzünü döndü ortadoğuyu feth etmeye başladı. halifeliği aldı o isyanları bastırmak için ortadoğulu bir şey-ül islam aldı ve yönetimi kısmen şeriat' a bağladı (kadı hukukunda buna rağmen örfi hukuk geçerliydi bu arada) osmanlıya ne olduysa ondan sonra olmaya başladı 1620 deki cecora muharebesine kadar da osmanlı gerilediğinin farkında değildi.
kanuni tahta çıkıp macaristan, rodos, bogdan ve belgradı topraklarına katmasına rağmen avrupa artık osmanlının okyanuslara inmek istediğine uyanmıştı dolayısı ile viyanayı deliler gibi desteklediler ve alamadılar. eğer ki cem sultan ile uğraşmayan beyazıt olmasaydı belki de viyana alınmış, avrupanın büyük kısmı alınmış olabilirdi.
kanuni döneminde uzun seferlerden dolayı kasa boşaldı haliyle iç isyanlarla da uğraştı osmanlı.
osmanlı devleti viyanayı fatih yada hemen sonrasında beyazıt döneminde alsaydı ve fatih' in vizyonunu uygulasaydı şimdi bambaşka bir osmanlı konuşuyor olabilirdik ama maalesef bu çapsızlar bunu yapamadı.
osmanlının gerilemesinin baş sebeplerinden biri yönetimin araplaşmaya başlaması olarak gösterir bazı tarihçiler (bernard lewis dahil buna)
edit: okuldaki tarih kitaplarında olmayan cecora muharebesi için #1386949 .
pek çok tarihçi fatih in istanbulu feth etmesinin en büyük sebebi olarak düşen ipek yolu gelirlerini söyleri deniz yolları keşfedilmeye başlamıştır ve osmanlı ayakta kalmak için okyanusa inmek zorundadır dolayısı ile bunun ilk adımı istanbulu feth etmektir. ilk adımdan sonrası ise avrupadan da okyanuslara bir koridor açmaktı. bunu başaramadan öldü. ıı. beyazıt ise hem fatih gibi bir padişahtan sonra gelmesi hem de cem sultan ile uğraşması sebebi ile viyanadan orduları çekmek zorunda kaldı sonuç olarak fatih in kafasındakini uygulayamadı. onun arkasından gelen yavuz sultan selim ise önce halifeliği almak için doğuya yüzünü döndü ortadoğuyu feth etmeye başladı. halifeliği aldı o isyanları bastırmak için ortadoğulu bir şey-ül islam aldı ve yönetimi kısmen şeriat' a bağladı (kadı hukukunda buna rağmen örfi hukuk geçerliydi bu arada) osmanlıya ne olduysa ondan sonra olmaya başladı 1620 deki cecora muharebesine kadar da osmanlı gerilediğinin farkında değildi.
kanuni tahta çıkıp macaristan, rodos, bogdan ve belgradı topraklarına katmasına rağmen avrupa artık osmanlının okyanuslara inmek istediğine uyanmıştı dolayısı ile viyanayı deliler gibi desteklediler ve alamadılar. eğer ki cem sultan ile uğraşmayan beyazıt olmasaydı belki de viyana alınmış, avrupanın büyük kısmı alınmış olabilirdi.
kanuni döneminde uzun seferlerden dolayı kasa boşaldı haliyle iç isyanlarla da uğraştı osmanlı.
osmanlı devleti viyanayı fatih yada hemen sonrasında beyazıt döneminde alsaydı ve fatih' in vizyonunu uygulasaydı şimdi bambaşka bir osmanlı konuşuyor olabilirdik ama maalesef bu çapsızlar bunu yapamadı.
osmanlının gerilemesinin baş sebeplerinden biri yönetimin araplaşmaya başlaması olarak gösterir bazı tarihçiler (bernard lewis dahil buna)
edit: okuldaki tarih kitaplarında olmayan cecora muharebesi için #1386949 .
devamını gör...
amacına ulaşmayan temenniler
kendine iyi bak dediğiniz kim kendine iyi bakmış.
devamını gör...
mutlu olma yolunda en büyük engel
sürekli geçmişi özlemek ya da geleceği düşlemek. şimdi iş bulsam ofiste kahve içsem süper olurdu ya da lisede ne çok arkadaşım vardı şeklinde düşünmek. kısaca anın içinde yaşamamak. geçmişin tatlı anıları, geleceğin şaşalı hayallerinde kaybolup gitmek.
devamını gör...
iyi ki yapmışım
iyi ki izlemişim dediğim belgesel.
kâh güldürür kâh ağlatır; siyah beyaz fotoğraflar eşliğinde sizi yıllar öncesine götürür. metin akpınar'ın ; bir çok oyuncu, hekim, yazar ve akademisyenin akpınar'a ait görüşleri, anıları hayat bulur.
tilbe saran seslendirmesiyle uzun mu uzun ama keyifli bir yapım.
kâh güldürür kâh ağlatır; siyah beyaz fotoğraflar eşliğinde sizi yıllar öncesine götürür. metin akpınar'ın ; bir çok oyuncu, hekim, yazar ve akademisyenin akpınar'a ait görüşleri, anıları hayat bulur.
tilbe saran seslendirmesiyle uzun mu uzun ama keyifli bir yapım.

devamını gör...
tanımadığın biriyle sohbet etmek
yapmayı oldukça sevdiğim eylemdir. buna dair olan anılarımdan birini de anlatmak isterim.
bundan yaklaşık 8 ay kadar öncesi, bir kafede çalışıyorum, malum kafe sektörü gece geç çıkıyoruz işten. o vakitlerde de sokaklarda in cin top oynuyor hızlı hızlı biraz da ürkerek * yürüyorum durağa. oturup otobüsü beklerken yanıma bir erkek çocuğu geldi elinde bir adet cüz var bana satmak istedi. böyle çocukları görünce oturup saatlerce konuşmak istiyorum onlarla, ona da sorular sormaya başladım. kaç yaşındasın? annen baban nerede? okula gidiyor musun?...
yanıma oturdu o da, sohbet etmeye başladık. babası hapisteymiş annesi de çalışmayıp çocuğu çalıştırıyormuş işte, onun da bir şikayeti yok gerçi başka bir ihtimal olduğundan haberi yok ki. bizim ailede kadınlar çalışmaz abla, evin erkeği çalışır o da benim diyor. okul falan hak getire. o gün otobüsüm gelinceye kadar sohbet ettik. ertesi gün yine aynı yer, aynı saat karşılaştık. oturdu yanıma bekledi benimle otobüsü. ertesi gün yine... sonra yine...
bir gün arkadaşlarından biri de geldi yanımıza, yaşı ondan daha küçük bir erkek çocuğu, hikayeleri aynı. baba hapiste annenin ya bebeği var ya çalışmıyor. tek dertleri izleyemediği çizgi filmler, oynayamadığı oyunlar olması gerekirken ekmek derdine düşmüşler.
velhasıl alıştık birbirimize her gün gözüm onu arardı, sonrasında işten çıktım bir daha hiç göremedim hâlâ dışarda zaman zaman gözüm arıyor, bir gün yine denk gelmek umuduyla mehmet.
bundan yaklaşık 8 ay kadar öncesi, bir kafede çalışıyorum, malum kafe sektörü gece geç çıkıyoruz işten. o vakitlerde de sokaklarda in cin top oynuyor hızlı hızlı biraz da ürkerek * yürüyorum durağa. oturup otobüsü beklerken yanıma bir erkek çocuğu geldi elinde bir adet cüz var bana satmak istedi. böyle çocukları görünce oturup saatlerce konuşmak istiyorum onlarla, ona da sorular sormaya başladım. kaç yaşındasın? annen baban nerede? okula gidiyor musun?...
yanıma oturdu o da, sohbet etmeye başladık. babası hapisteymiş annesi de çalışmayıp çocuğu çalıştırıyormuş işte, onun da bir şikayeti yok gerçi başka bir ihtimal olduğundan haberi yok ki. bizim ailede kadınlar çalışmaz abla, evin erkeği çalışır o da benim diyor. okul falan hak getire. o gün otobüsüm gelinceye kadar sohbet ettik. ertesi gün yine aynı yer, aynı saat karşılaştık. oturdu yanıma bekledi benimle otobüsü. ertesi gün yine... sonra yine...
bir gün arkadaşlarından biri de geldi yanımıza, yaşı ondan daha küçük bir erkek çocuğu, hikayeleri aynı. baba hapiste annenin ya bebeği var ya çalışmıyor. tek dertleri izleyemediği çizgi filmler, oynayamadığı oyunlar olması gerekirken ekmek derdine düşmüşler.
velhasıl alıştık birbirimize her gün gözüm onu arardı, sonrasında işten çıktım bir daha hiç göremedim hâlâ dışarda zaman zaman gözüm arıyor, bir gün yine denk gelmek umuduyla mehmet.
devamını gör...
artemis tapınağı
tanrıça artemis'e ithaf edilmiş tapınak efes'te mö 550 yıllarında tamamlanmıştır.tapınak lidya kralı kroisos tarafından başlatılmış 120 senelik bir projenin eseridir. tapınak tamamen mermerden inşa edilmiştir. dünyanın yedi harikasından biri sayılan tapınaktan geriye bugün sadece bir iki mermer parçası kalmıştır. selçuk izmir'de bulunmaktadır.
dünyanın yedi harikasını derleyen sidon'lu antipader tapınağı şöyle tarif etmiştir.
"mağrur babil'in üstünde savaş arabaları için yol olan duvarını ve alpheus'taki zeus heykelini ve asma bahçeleri gördüm ve güneşin kolosusunu ve yüksek piramitlerin devasa işçiliğini ve mausolos'un engin mezarını; ama artemis'in bulutlar üzerine kurulmuş evini gördüğümde diğer tüm harikalar parlaklıklarını kaybetti ve dedim ki "işte! olimpus'un dışında, güneş hiç bu kadar büyük bir şeye bakmadı. (antipater, yunan antolojisi [ıx.58])
bizanslı philon ise tapınak için şunları yazmıştır:
"kadim babillilerin kudretli işçiliğini ve mausoleus'un mezarını gördüm. ama bulutlara doğru yükselen efes'teki tapınağı gördüğümde, diğerlerinin tümü gölgede kalmıştı."
dünyanın yedi harikasını derleyen sidon'lu antipader tapınağı şöyle tarif etmiştir.
"mağrur babil'in üstünde savaş arabaları için yol olan duvarını ve alpheus'taki zeus heykelini ve asma bahçeleri gördüm ve güneşin kolosusunu ve yüksek piramitlerin devasa işçiliğini ve mausolos'un engin mezarını; ama artemis'in bulutlar üzerine kurulmuş evini gördüğümde diğer tüm harikalar parlaklıklarını kaybetti ve dedim ki "işte! olimpus'un dışında, güneş hiç bu kadar büyük bir şeye bakmadı. (antipater, yunan antolojisi [ıx.58])
bizanslı philon ise tapınak için şunları yazmıştır:
"kadim babillilerin kudretli işçiliğini ve mausoleus'un mezarını gördüm. ama bulutlara doğru yükselen efes'teki tapınağı gördüğümde, diğerlerinin tümü gölgede kalmıştı."
devamını gör...
hiçbir siyasi görüşe sahip olmamak
bir insanın doğumundan ölümüne kadar her alanda siyaset önem taşır.
ne kadar vergi ödeyeceğiniz, nasıl eğitim alacağınız, haklarınızın korunması, sosyal yardım, sağlık, emeklilik gibi herkesin hayatını etkileyen konulardır siyaset.
evet herkesin fikri bir partiyle tamamen uyuşmak zorunda değil, ancak ülkenin refahı adına en doğru olanı seçmenin hayati önem taşıdığını düşünüyorum. çünkü siyaset halkın sosyoekonomik, yapısını etkileyen en büyük etkendir. siyaset bir partiye yıllarca sorgulamadan oy vermek değildir. ülkemizde gündem çok hızlı değişiyor yetişmek zor ama yine de apolitik olmak doğru gelmiyor.
şanışer - susamam
ben bi' beyaz türk'üm
yasalarım anglosakson ama kafam ortadoğulu
apolitik büyüdüm, hiç oy vermedim
kafamı tatile, gezmeye, borca yordum
adalet öldü, ucu bana dokunana dek sustum ve ortak oldum
şimdi tweet atmaya bile çekiniyorum
kendi ülkemin polisinden korkar oldum
üzgünüm ama senin eserin ülkedeki umutsuz nesil
senin eserin bu mutsuz kesim ve bu kurşun sesi!
ne kadar vergi ödeyeceğiniz, nasıl eğitim alacağınız, haklarınızın korunması, sosyal yardım, sağlık, emeklilik gibi herkesin hayatını etkileyen konulardır siyaset.
evet herkesin fikri bir partiyle tamamen uyuşmak zorunda değil, ancak ülkenin refahı adına en doğru olanı seçmenin hayati önem taşıdığını düşünüyorum. çünkü siyaset halkın sosyoekonomik, yapısını etkileyen en büyük etkendir. siyaset bir partiye yıllarca sorgulamadan oy vermek değildir. ülkemizde gündem çok hızlı değişiyor yetişmek zor ama yine de apolitik olmak doğru gelmiyor.
şanışer - susamam
ben bi' beyaz türk'üm
yasalarım anglosakson ama kafam ortadoğulu
apolitik büyüdüm, hiç oy vermedim
kafamı tatile, gezmeye, borca yordum
adalet öldü, ucu bana dokunana dek sustum ve ortak oldum
şimdi tweet atmaya bile çekiniyorum
kendi ülkemin polisinden korkar oldum
üzgünüm ama senin eserin ülkedeki umutsuz nesil
senin eserin bu mutsuz kesim ve bu kurşun sesi!
devamını gör...
gece açlıktan uyuyamamak
askerdeyken çok kez başıma gelmiş olaydı. kardan yollar kapanınca levazım gelemezdi. erzak tükenince bisküvi ile yaşamaya çalışırdık. hey gidi günler...
devamını gör...