kardeşi olanların bildiği şeyler
"hepsini yeme, kardeşine de ayır" cümlesiyle her dakika yüzgöz olmaktır.
40 yaşına gelince bile yemeğe başlamadan önce gözünle tabaktakileri ikiye bölmektir.
40 yaşına gelince bile yemeğe başlamadan önce gözünle tabaktakileri ikiye bölmektir.
devamını gör...
nickaltında övdüğünüz yazarın bozması sonucu yaşanan ikilem
tam tersi bir şekilde nickaltındaki tanımlara bakarak "alla alla kimmiş bu bilgin kişilik" diye araştırıldığında da yaşanılan durumdur. herkes yıkamış allamış ballamış ama ben birşey göremiyorum yazılarında. haliyle alıyor beni bi düşünce; "ya ben malım anlamıyorum, ya da bu sıradan biri ve kankacılık olsun diye şişirilmiş nickaltı."
devamını gör...
aziz nesin
bazen bir araç bazen bir amaç olan şairdir. çoğunlukla entel görünmek adına sözleri paylaşılır hayata bakışı anlaşılamayan insanlar tarafından. çok söylemiş az anlaşılmıştır.
devamını gör...
en uzun roman
9.609.000 karakterle marcel proust'un kayıp zamanın izinde romanıdır.
devamını gör...
yurt dışında olup türkiye'de olmayan şeyler
en önemlisi mülkiyet hakkı. devlet bir malına göz koysun yeter ki.
her türlü alıyor onu senden. kamu yararı diyip çıkıyor işin içinden.
mahkemeye veriyorsun sonuç yok, birde bunlar müslüman.*
her türlü alıyor onu senden. kamu yararı diyip çıkıyor işin içinden.
mahkemeye veriyorsun sonuç yok, birde bunlar müslüman.*
devamını gör...
yazarların en sevdiği mevsim
yazı çok severim böyle sıcak ama biraz da yüzüne vuran o rüzgar. bir de sanırım en çok ilkbahar. böyle ne sıcak ne soğuk kuşlar cıvıldıyor uykuda olan orman uyanıyor ağaçlar çiçek açıyor doğa çok farklı çok ayrı bir güzel oluyor ilkbaharda.
devamını gör...
modların bilgisizlik içeren tanımları
cahil cühela hallerine bakmaksızın mod olanların başlıklarıdır. hemen bir kaç tane de ben ekliyorum.
(bkz: hayatı eve sığdırmak ama kafaya beyni sığdıramamak)
(bkz: yazar uçar entry kalır)
(bkz: 500 bin liralık cip kullanan türbanlı)
(bkz: sevgilisinin sakalından damlayan abdest suyunu şalıyla silen kız)
(bkz: 50 yaşında adamın 6 yaşında kız ile nişanlanması)
(bkz: hayatı eve sığdırmak ama kafaya beyni sığdıramamak)
(bkz: yazar uçar entry kalır)
(bkz: 500 bin liralık cip kullanan türbanlı)
(bkz: sevgilisinin sakalından damlayan abdest suyunu şalıyla silen kız)
(bkz: 50 yaşında adamın 6 yaşında kız ile nişanlanması)
devamını gör...
alacakaranlık
çocukluğumda girmiş bulunduğum dünya. kitaplarla başladığım serüveni hâlâ daha filmleri ile devam ettiriyorum. filmlerin replikleri bile ezberimde. arkadaşlar ben bitmişim.
devamını gör...
melek ipek'in tahliye olması
o kadar çok sevindim ki. çocuklarıyla çok mutlu yaşasın.
devamını gör...
insan bir kez aşık olur
niye ya? niye bir kere? toy ve aptal halimizle bir hata ettik diye; tek hakkımızı aptalca mı harcamış oluyoruz?
yok efendim öyle yağma!!!
insan sadece bir kere aşık olmaz. yüzünü bile hatırlamadığım biri yüzünden niye bu hakkımı kaybetmiş olayım?
yok efendim öyle yağma!!!
insan sadece bir kere aşık olmaz. yüzünü bile hatırlamadığım biri yüzünden niye bu hakkımı kaybetmiş olayım?
devamını gör...
güzel kadın vs zeki kadın
vicdansiz insanin zeki olanindan korkuyorum ben, guzellikte bir yere kadar...secenekler disinda iyi kapli kadin diyorum. boyle kadinlar guzel olmasa da etrafini guzellestirirler.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şu an ihtiyacı olan şey
doğuştan sahip olduğumuz özelliklerden ötürü dışlanmamaya,
adil yönetilmeye, adil yöneticilere, bağımsız yargıya,
celladına aşık olmamış topluma,
boşandığı eşini malı gibi görüp şiddet uygulamayan erkeklere,
işini yapanın ehil olmasına,
tarikatsız, örgütsüz, grupsuz birey olmuş vatandaşlara...... uzar gider. son olarak içten gelen çıkarsız bir selama ihtiyacımız var
adil yönetilmeye, adil yöneticilere, bağımsız yargıya,
celladına aşık olmamış topluma,
boşandığı eşini malı gibi görüp şiddet uygulamayan erkeklere,
işini yapanın ehil olmasına,
tarikatsız, örgütsüz, grupsuz birey olmuş vatandaşlara...... uzar gider. son olarak içten gelen çıkarsız bir selama ihtiyacımız var
devamını gör...
6 kelimelik otobiyografi
hayatımı kendi ellerimle mahfetmiştim, düzeltme aşamasındayım.
devamını gör...
sereny testi
shigella türü bakterinin invazivliğini test etmek için kullanılan bir testtir.
devamını gör...
bismillahirrahmanirrahim
rahmetli büyükannem attığı her adımda besmele çekerdi. yaşlılarımız hala öyle. çok tatlı*
din/ inanç dışında aslında psikolojik olarak rahatlatıcı ve motive edici. zihne “bugün çok güzel olacak, evet başaracağız biz!” etkisi veriyor.
din/ inanç dışında aslında psikolojik olarak rahatlatıcı ve motive edici. zihne “bugün çok güzel olacak, evet başaracağız biz!” etkisi veriyor.
devamını gör...
psikiyatri bilim midir sorunsalı
psikiyatr oldukları halde psikiyatrinin bir tür sahte-bilim olarak iş gördüğünü dillendirenlerin sayısı hayli fazladır. anti-psikiyatri ekolü: psikiyatrinin, tıbbın diğer alanlarında geçer akçe olan “biyolojik determinizm” ilkesini göz ardı ettiğini ve yoluna hiçbir ahlaki ve etik sınır çizmeden devam ettiğini söyler. bu karşı çıkışı, basite indirgeyerek açıklamaya çalışalım.
sözgelimi, bir enfeksiyon kaptınız ve vücudunuzda olağandışı birtakım gelişmeler oldu. ateşiniz yükseldi, öksürmeye başladınız, burnunuz akmaya başladı vb.
bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurduğunuzda, uzman önce sizin öykünüzü dinler (anamnez) ardından sizi muayene eder ve sizi hasta eden bakterileri yok edecek bir antibiyotik reçete eder. yazdığı antibiyotiği, enfeksiyonun türüne göre belirler. işte burada “biyolojik determinizm” ilkesi göz önünde bulundurulur aslında. ortada hasta bir insan var ve bu insanın hasta olmasına neden olan birtakım zararlı oluşumlar var. bu zararlı oluşumları ortadan kaldırabilecek etken maddeleri barındıran ilaç marifetiyle, hastalık da ortadan kaldırılmış olur.
farmakolojide amaçlanan şey: hastalanmış bir kişiyi tedavi edecek ilacı ya da ilaçları üretmek ve bu ilaçların kullanımı sırasında ortaya çıkabilecek farklı komplikasyonları mümkün mertebe engellemeye çalışmaktır. yani size ‘tonsilit‘ teşhisi konuyor ve bir antibiyotik reçete ediliyor; siz tonsiliti ortadan kaldırsın diye alıyorsunuz ilacı fakat bu sefer de böbrekleriniz iflas ediyor. bu durumda ilaç, yarar sağlamaktan ziyade zarar vermiş oluyor. (bazı kronik hastalıklardan muzdarip olanlar, organ transplantasyonu geçirmiş olanlar, hamileler, belirli bir yaşın üstünde olanlar ve çocuklar için uyarılar yapılıyor halihazırda).
yapılmaya çalışılan şey, üretilen ilacı kullanacak olan hastalarda hiçbir yan etkinin ortaya çıkmamasını sağlamak ya da ortaya çıkacak olan yan etkilerin hafifletilmesini sağlamaktır.
işte anti-psikiyatri ekolü de, psikiyatrların önerdikleri antidepresanların ve antipsikotiklerin kahir ekseriyetinin kişiye bir fayda sağlamadığı görüşünde... mevzubahis ilaçlar fayda sağlamadığı gibi kullananlarda ortaya çıkan ağır komplikasyonlar nedeniyle kalıcı hasarlara da yol açabilir diyorlar. yani antidepresanlar, antipsikotikler henüz neden ortaya çıktıkları bilinmeyen kimi mental rahatsızlıkların ortadan kaldırılması maksadıyla kullanıldığı için beklenen etkiyi gösteremiyor onlara göre. hatta pek çok ilacın, gerekli deneme aşamalarından bile geçirilmediğini söylüyor, kendisi de bir farmakolog ve psikiyatr olan moncrieff. mental rahatsızlıkların ortaya çıkış nedenleri tam olarak belirlenemediğinden, bu rahatsızlıkları düzeltmek ereğiyle üretilen ilaçlar da kısmi etkiler gösteriyor.
inanılmaz bir hızla büyüyen psikiyatri sektörünün zarar görmemesi için her şey toz pembe gösteriliyor.
sözgelimi, bir enfeksiyon kaptınız ve vücudunuzda olağandışı birtakım gelişmeler oldu. ateşiniz yükseldi, öksürmeye başladınız, burnunuz akmaya başladı vb.
bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurduğunuzda, uzman önce sizin öykünüzü dinler (anamnez) ardından sizi muayene eder ve sizi hasta eden bakterileri yok edecek bir antibiyotik reçete eder. yazdığı antibiyotiği, enfeksiyonun türüne göre belirler. işte burada “biyolojik determinizm” ilkesi göz önünde bulundurulur aslında. ortada hasta bir insan var ve bu insanın hasta olmasına neden olan birtakım zararlı oluşumlar var. bu zararlı oluşumları ortadan kaldırabilecek etken maddeleri barındıran ilaç marifetiyle, hastalık da ortadan kaldırılmış olur.
farmakolojide amaçlanan şey: hastalanmış bir kişiyi tedavi edecek ilacı ya da ilaçları üretmek ve bu ilaçların kullanımı sırasında ortaya çıkabilecek farklı komplikasyonları mümkün mertebe engellemeye çalışmaktır. yani size ‘tonsilit‘ teşhisi konuyor ve bir antibiyotik reçete ediliyor; siz tonsiliti ortadan kaldırsın diye alıyorsunuz ilacı fakat bu sefer de böbrekleriniz iflas ediyor. bu durumda ilaç, yarar sağlamaktan ziyade zarar vermiş oluyor. (bazı kronik hastalıklardan muzdarip olanlar, organ transplantasyonu geçirmiş olanlar, hamileler, belirli bir yaşın üstünde olanlar ve çocuklar için uyarılar yapılıyor halihazırda).
yapılmaya çalışılan şey, üretilen ilacı kullanacak olan hastalarda hiçbir yan etkinin ortaya çıkmamasını sağlamak ya da ortaya çıkacak olan yan etkilerin hafifletilmesini sağlamaktır.
işte anti-psikiyatri ekolü de, psikiyatrların önerdikleri antidepresanların ve antipsikotiklerin kahir ekseriyetinin kişiye bir fayda sağlamadığı görüşünde... mevzubahis ilaçlar fayda sağlamadığı gibi kullananlarda ortaya çıkan ağır komplikasyonlar nedeniyle kalıcı hasarlara da yol açabilir diyorlar. yani antidepresanlar, antipsikotikler henüz neden ortaya çıktıkları bilinmeyen kimi mental rahatsızlıkların ortadan kaldırılması maksadıyla kullanıldığı için beklenen etkiyi gösteremiyor onlara göre. hatta pek çok ilacın, gerekli deneme aşamalarından bile geçirilmediğini söylüyor, kendisi de bir farmakolog ve psikiyatr olan moncrieff. mental rahatsızlıkların ortaya çıkış nedenleri tam olarak belirlenemediğinden, bu rahatsızlıkları düzeltmek ereğiyle üretilen ilaçlar da kısmi etkiler gösteriyor.
inanılmaz bir hızla büyüyen psikiyatri sektörünün zarar görmemesi için her şey toz pembe gösteriliyor.
devamını gör...
tatilya
çoook havalı bir eğlence merkeziydi. çok iyi hatırlıyorum 5. sınıftayken okulla birlikte gitmiştik. herkes çılgınlar gibi tüm oyuncaklara biniyor, trende çığlık kıyamet kopuyordu. bendeniz yukseklik korkusu olduğu için masal anlatan ağacın dibinden ayrılmamış , tüm gün tek başıma katları dolaşmıştım.
sonra da sırtımda sırt çantası katları tek başıma dolaşırken meğer ilk aşkım bana aşık olmuş. ''özgür kız gibiydin aynı ''dedi yıllar sonra. kim ne zaman tatilya dese benim aklıma gelen hep bunlar olur. çok yaşayın yüzümü gülümsettiniz.
sonra da sırtımda sırt çantası katları tek başıma dolaşırken meğer ilk aşkım bana aşık olmuş. ''özgür kız gibiydin aynı ''dedi yıllar sonra. kim ne zaman tatilya dese benim aklıma gelen hep bunlar olur. çok yaşayın yüzümü gülümsettiniz.
devamını gör...
sevgiliyi eve bırakmak
yapılması gereken son derece düşünceli ve kibar bir davranış.
devamını gör...