akıllara aynı karikatürü getiren soru cümlesi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yaratıcı ile bir olmak değildir. yaratıcı nın özünde (fena, fani ) yok olmaktır.

"yok olmak" (fena) muttakilerin özelliğidir.
"onlara bir iyilik dokunduğunda, nasıl tepki verirlerse; kötülük dokunduğunda da aynı tepkiyi verirler." yani iyiliğe ve kötülüğe karşı aynı hal üzerinde olurlar. hallerinde bir değişiklik göremezsiniz.
devamını gör...

canlı canlı görme şerefine eriştiğim, her bir grup üyesi kendi alanında deha olan, solistinin operetlere taş çıkaracak seviyede şarkı okuduğu ve aynı zamanda profesyonel bir uçak pilotu olduğu, alemin en iyi bas gitaristine, en iyi ritim gitaristine sahip ingiliz heavy metal grubudur. (tek ayağı ile inanılmaz double kick ritimleri süren, 19 inçlik ride'ının göbeğine kurban olduğum nicko amcamdan bahsetmeyi unutmuşum özür dilerim)
devamını gör...

okunan kitabın şeyma subaşı tarafından yazılmış olan "sadece şeyma" kitabı olduğuna dair yemin edebilirim ama ispatlayamam.
devamını gör...

a- bilgi birikimi yuksek olan arkadastir
b-ilgi alani oldukca genis olan arkadastir
c-vakti bol olan bir arkadastir
d-yazmayi, kendini ifade etmeyi seven arkadastir
e-butun şıkları icinde barindiran arkadastir.
devamını gör...

yine mi summer queen arkadaş ya? eşimden çok bu arkadaşı görüyorum. esprisi bir yana, var aslında bir çok sevdiğim yazar ama birini yazsam digerini unutsam ona ayıp olacak gibime geliyor. daha sonra güncellenmek üzere bu iletiyi birakayım.
devamını gör...

çok şey kaçırıyordur.

bir kahvaltı sofrası hazırlanmış ise, çay mutlaka olmalıdır.
devamını gör...

bir sokak hayvani hastaysa... benim için manevî değeri olan bilekliğimi satıp götürdüğümü bilirim.
devamını gör...

t: bütün sözlük yazarlarının aynı evde yaşıyormuşçasına entry girmesi gereken başlık.

ben başlıyorum,

biraz daha sessiz olun ya kitap okumaya çalışıyoruz burada!
devamını gör...

şimdiden söyleyeyim bunlar benim fikirlerim ve işin espiri kısmı linç yemek istemiyorum
1)furkanlar : çok çapkınlardır kendileri. kalp kırarlar. aşk acısı neymiş bilmezler daldan dala konmayı çok severler.yakışıklı olurlar
2)emre : ciddi ilişki kaldıramazlar istemezler zaten. seks düşkünüdür sen 1 seviyorsan onlar 10 seviyordur. ciddi ilişki görünce yhaaa ben ciddi ilişki istemiyorum der kaçar. karşı tarafı etkilemeyi çok iyi becerirler
3)gamze : gamze lerde furkan ve emrenin karışımı kız olan versiyonudur. bir türlü gamze leri sevemedim
devamını gör...

diş macunu gibin ferahlık veren yazar tanesi. hoş gelmiş.

--- kamu spotu ---

günde 2 defa dişlerinizi fırçalayınız.

--- kamu spotu ---

ayrıca;
(bkz: kafa sözlük formatı ve kuralları)
devamını gör...

tarih biliminin alt dallarındandır. adı üzerinde, araştırma konuları küçük şeylerdir: küçük yerleşimler, küçük olaylar, küçük* kişilikler. daha yenice, 20. yüzyılın hemen sonlarında ortaya çıkmış ve gelişmiştir. en bilindik ve en süper örneği carlo ginzburg'un il formaggio e i vermi (tr. peynir ve kurtlar, metis) eseridir.

yüzyıllardır süregelen, sadece önemli insanların ve olayların konu alındığı tarihyazımına tepki olarak doğmuştur. ilgi alanı kitleleri etkileyen liderler, görüşler, olaylar ve olgular değil; arşivlerin kuytu köşelerinde bir iki satır ya da sayfayla geçiştirilen insanlar, dünyayı hiç de öyle sanıldığı gibi değiştiremeyen fikirler, geçmiş gitmiş ve kimsenin aklında kalmamış olaylar ve gerçekleşemeden yarım kalmış olgulardır.

araştırması, çalışması ve okuması pek keyiflidir.
devamını gör...

övmek benim için sorun değil, özellikle sevdiğim kişilere karşı ama biri beni övünce yerin dibine giriyorum ben. övülmek değer gördüğünü gösteriyor, güzel bir şey tabi ki ama bünye kabul etmiyor. sistemde bir sorun var.
devamını gör...

yoldaş benjamin franklin *
devamını gör...

evrensel temel gelir universal basic income yani ubi bir sistem teorisi.

ben ekonomiden anlamam, o yüzden ekonomiden anlamayanların anlayabileceği şekilde anlatacağım.

benim kör cahilliğim olabilir ben bu teoriyi kendi fikrim sanıyordum, pandemi zamanı insanların açlıktan kırılışına ve batışına çok üzüldüğüm için “keşke böyle olsa” derken kendim bir sistem uydurdum sandım. halbuki zaten varmış hatta uygulanıyormuş bazı pilot bölgelerde bu sistem.

en basit hatta sığ anlatımı, devletin herkese ama herkese temel bir maaş vermesi. çalışan çalışmayan, bekar, çocuklu, öksüz, hiç fark etmeden yalnızca vatandaş olmanın getirisi olarak (bir de reşit olman şart) devlet sana temel ihtiyaçların için bir maaş bağlıyor. e devlete bu para nereden gelecek, böyle olursa insanlar çalışmaz basic income’la idare eder, insanlar tembelliğe sürüklenir, yalnızca ürer falan gibi sorular var. zaten bu sığ anlatımdı, şimdi oralara geliyorum.

şöyle düşünelim, insanların çalışmak için tek motivasyonu yemek yemek, fatura ve kira ödemek değil bu bir. yani kimse mesleğini “benim kiram 2000, faturalarım 700 geliyor, market de 1000 dersek ben 3700 maaşlı bir işe gireyim” şeklinde seçmemiştir. sonuçta bu ülkede 2500 lira asgari ücretle yaşayan aile de var, ama sen ne yaptın, örnek veriyorum çok maaş vadettiğini düşündüğün bir meslek seçtin. belli başlı örneklerden gideceğim, örneğin doktor oldun. sekreter olup telefonlara bakabilirdin, yıllarca okuyup çok zor bi meslek yapmayı seçtin, neden, çünkü sekreter olup bulgurla da doyabilirdin doktor olup kebap yemek istedin, sekreter olup derme çatma evde 1000 lira kiraya yaşayabilecekken doktor olup site içinde havuzlu ev istedin, 1 tane ayakkabıyı çürütene kadar giymek de ayaklarını yerden koruyacakken kıyafetine uygun farklı farklı ayakkabılar aldın. kira ödememek için kendine ev aldın, ama bu kiralar birilerine ödeniyor, demek ki insanların 1’den fazla evi var. halbuki 1 evle barınma ihtiyacı bitiyordu. o zaman amacın karnının doyması, barınmak, ısınmak gibi temel ihtiyaçlara yetecek para kazanmak değil. zaten öyle olsa herkes yapabileceği en basit işi yapıp 3000 lirayla geçinmeye bakar. fakat görüyoruz ki 20.000 lira maaş alıp geçinemeyecek insanlar var. sadece kendimden örnek veriyorum 3 yıl önce 800 lira kira verip küflü bodrum kat dairede yaşarken de yaşıyordum, ölmemiştim, şu an site içinde ev aldım, hala yaşıyorum. insanlar standartlarını yükseltmek isterler, bu içgüdüsel bir şey. kapitalizm anlatıyormuşum gibi görünüyor ve ubi denen teori de sosyalizmmiş gibi görünüyor. değil. geliyorum.

bu sistemde demin de belirttiğim gibi minimum düzeyde yardım yapılıyor. yiyecek ve barınma, ısınma gibi çok çok temel ihtiyaçlar karşılanacak kadar. ama sen yılda 2 kez tatile gitmek isteyebilirsin, bu çok doğal bir istekken yaşamsal bir ihtiyaç değil mesela. burada istek ve ihtiyaç farkı söz konusu. sosyalleşmek, iyi giyinmek, sağlıklı beslenmek, kendine yatırım yapmak (örneğin dil öğrenmek için bütçe ayırmak), tatile gitmek, iyi arabaya binmek... bunlar ihtiyaç değil istektir. senin olmayabilir, insanların yatları jetleri var, bunlar birer ihtiyaç mı mesela? hayır. istek. doyumsuzluk sözkonusu. insanımız doyumsuz. suçlayıcı şekilde söylemiyorum, yat istemekte bir sakınca yok. varmaya çalıştığım nokta ubi’ın insanları tembelliğe itmeyeceği. bu gelir insanların sadece açlıktan veya donarak ölmemelerini sağlayacak. bu bana yeter diyen adam da zaten çalışmasın, kendine iyi davranmayan adamın ülkeye katacağı bir şey yoktur. yani ubi’la yalnızca ihtiyaçların karşılanırken sen ubi üstüne çalışıp bir de maaş alırsan isteklerini yerine getirebilirsin. kapitalizm eleştirisi veya sosyalizm övgüsü değil dedim, sebebi buydu. kapitalist yaşamaya devam edebilirsin. adam kendine temel ihtiyacı için sağlanan meblağ ile 1 tane 30 liralık kazak alıp 3 yıl giyebilir sen çalışarak her yıl 400 liralık kazaktan 4 tane alabilirsin.

başında söylediğim gibi pilot bölgelerde uygulandığında da kimseyi tembelliğe ittiği, işsizliği arttırdığı, üremeye yönelttiği gözlemlenmemiş. bazı iskandinav ülkelerinde, kanada’nın bir bölgesinde ve hollanda’nın bir bölgesinde denenmiş bu sistem. ispanya’da da çok ciddi şekilde konuşuluyor.

şimdi devletin parayı nerden bulduğuna geliyoruz; ubi’ın tek bir tanımı yok, bu yüzden bu kısım biraz değişken. mesela bir görüş şöyle; devlet herkese minimum bir para veriyor, çalışan bunun üzerine ekstra maaş alıyor. fakat bu maaş şu an aynı meslekten aldığın maaşın aynısı olmuyor. diyelim sen özel sektörde yöneticisin, 8000 lira alıyorsun şu an. ubi sistemine geçildi devlet sana 2000 lira ateşliyor sallıyorum, şirket senin temel ihtiyaçlarının karşılandığını bildiği için sana aynı title’da olmana rağmen daha az para veriyor. böylece şirket karlılık oranını arttırıyor ve ekonomik anlamda daha fazla geliştiği için daha fazla vergi veriyor, hoop devlete para. bu bi tanesi. diğeri mesela ubi var, ama bi insan çalışıyorsa ubi’dan çıkıyor. yani çalışan sadece maaş alıyor, şu an olduğu gibi, sadece işsizler ölüm ölüm ölmemiş oluyor. bu da diğeri. bu tembelliğe evet itebilir, ama yine yetinmeyecektir insanlar.
neyse devlet parayı nereden buluyor, şöyle, devletler zaten sosyal devlet olma çabasıyla (bizim ülkeyi baz almayın lütfen yazının bu kısmında) vatandaşlarına zaten genel olarak para veriyor. fakat bunu bürokratik bir çok işlemle yapıyor. işsizlik maaşı, engelli maaşı, dul aylığı, yetim aylığı, yaşlı bakım parası, emeklilik, bla bla bir sürü yollarla devlet vatandaşına para veriyor zaten. ama bunu bürokratik şekilde yapıyor, yani senden başvuru, kağıt kürek, kanıt birçok şey talep ediyor. ubi bürokrasiyi kaldırıyor. emekli maaşı, ssk falan gibi şeyler de dahil. sen bir emekli maaşı istiyorsan gidip bireysel emeklilik sistemine giriyorsun, ücretsiz sağlık hizmeti istiyorsan kendini sigortalatabiliyorsun, bunlar ayrı, cebinden ödeyeceksin. bunlar için de ubi üzerine maaş almış olman gerekiyor, ubi’ı sadece barınma ve yiyeceğe yettirebildiğin için, hoop geldik tembelliğe itilmemeye yine. yani devlet sizin brüt maaşınıza vergi şeklinde attığı kesikleri atmayacak artık, ama sağlık güvencesi emeklilik güvencesi de vermeyecek. çünkü zaten ubi veriyor ve sen de üstüne çalışıp maaş alıyorsun, kendine sigortanı yaptır, emekliliğini öde diyor. yani sosyal devlet anlayışı tamamen kalkıyor burada. ama bi yandan da sosyal devlet anlayışının bir üst seviyesi gibi. ama burda da yine devlet tavan bir fiyat belirliyor, sağlık için mesela. hani tamamen elini eteğini çekmiyor da, vatandaşımı kazıklamayacaksınız gibi bir müdahalede bulunuyor. çünkü diğer türlüsünde hastaneler fahiş fiyatlar biçebilir ve yalnızca ubi’la geçinip yaşayıp yuvarlanıp ölmek isteyen adam sağlık sisteminden dışlanıyor olur. o yüzden devlet, özel sağlık sigortası kuruluşlarına diyor ki ben sağlık sigortasından vergi almayayım, siz de fiyatını düşük tutun, vatandaşım sigortasını yaptırabilsin.

özetle ubi’la kimse aç açıkta kalmıyor, temel yaşam gereklilikleri devlet tarafından sağlanıyor, kimse kimseye muhtaç kalmıyor, kimse dilenmiyor. bu, hadi yarın ubi’a geçelim gibi bir şey değil zaten gördüğünüz üzere o yüzden tutar, tutmaz, sürekliliği vardır, yoktur, bunlar tamamen zamanla gözlemlenebilecek şeyler.

sayın merhaba poğaçacı, sen bunu denyo gibi anlatmışsın, ben gideyim de kendim öğreneyim derseniz;
ingilizce
türkçe
devamını gör...

kabe nin içinde doğan tek insan.

rivayet odur ki;

annesi fatıma kabe yi tavaf ederken sancılanır.gidecek bir yer bulamadığı için kabe nin taşına yaslanır ve allah a yalvarır. allah duasını kabul eder, kabe nin taşları yarılır. kabe nin içinde ali (as) yi dünya ya getirir. kabe nin yarıldığı yerin adı "müstecar" dır.


peygamberimizin çocukluğuna benzeyen bir çocukluk yaşamıştır. 8 yaşında iken mekke de kuraklık baş gösterir. babasının maddi durumu bozulur. babası da bir evladını o dönem maddi durumu iyi olan peygamberimize vermeyi teklif eder. peygamberimiz ali yi yanına alır. tıpkı ebu talip in onu sahiplendiği gibi o da ali yi sahiplenir. ali nübuvet evinde peygamberin sofrasında büyür. hem ruhen, hem bedenen.

peygamberimize nübuvet geldiği zaman ilk iman edenlerdendir. bir rivayete göre ikinci iman eden kişi 13 yaşındaki ali dir. ilki hz hatice dir. ali şeriati bu durumu şöyle açıklar; "o büyük el, o küçük eli tuttuğu vakit, bir devrim yaşandı."

peygamber (saa) hicret ettiği zaman, o nun yatağına yatmayı kabul eden ali(as), görüp görülebilecek en büyük fedakarlığın nasıl olduğunu gösterdi. (düşünün bir an; gaza gelip ben yatarım diyebilir her insan. ama bir gece boyunca ayakları titremeden, korkmadan durmak hiçbir canlının yapamayacağı bir fedakarlıktır. ölümün o soğuk yüzü bu derece yakın iken, koca bir gece boyunca, o ölüm yatağında korkusuzca yatmak anca bir aslana yaraşır.)


peygamberimiz(saa) hicret eden muhacirleri, ensar ile kardeşlik ahdi yaptırır iken, kendi gibi muhacir olan ali(as) yi kendine kardeş seçmiştir. bu çok özel bir ayrıntıdır.


bedir savaşında bir rivayete göre 18, diğer bir rivayete göre 24 müşrik öldürmüştür.
esedullah(allah ın arslan'ı ünvanı buradan gelir.)

uhud savaşında ali(as) abdudarroğullarından 9 kişiyi öldürdü. (bu 9 kişi uhud savaşında sancak tutan ailenin mensubudur. yani komuta kademesinde ki 9 kişiden bahsediyoruz.) bunun üzerine gökten bir nida geldi;" la fetta illa ali, la seyfa illa zülfikar." (ali den başka yiğit, zülfikar dan başka kılıç yoktur.)
hz ali (as), 70 kılıç darbesi yemiştir uhud savaşında.

hendek savaşında, kureyş ordusu bütün gücüyle savaşmaya gelmişti. medine nin etrafını hendek kazarak savunma stratejisi ile karşılayan müslümanları, hendekleri kureyşli 6 komutan tarafından aşıldı. komutanların başında ki isim amir ibn abduvedd idi. çıkıp meydan okudu; "içinizde cenneti arzulayan yok mu? hani cennetiniz?" bu komutanı tanıyan müslümanları korku sardı (bu adam tek başına bir grup askeri öldürmüş biridir. korkmaları normal bir durumdur.) hatta atının ayaklarını kesti. (gemileri yaktım demek bu.) bunun üzerine ali(as) peygamberin izni ile savaşmak istediğini söyledi. peygamber izin verdi. ve ali(as) atının ayaklarını kesen bu zalimin ayaklarını kesti. bunun üzerine amr, ali nin yüzüne tükürdü. ali, amr ı öldürmekten vazgeçti. amr; "gel yarım bıraktığın işi bitir. beni bu utanç içinde bırakma" dedi. bunun üzerine ali, amr ın yanına geldi ve dedi ki; "seni o zaman öldürseydim nefsim için öldürmüş olacaktım. benim seninle savaşım dinim içindir." dedi ve amr ı öldürdü. amr ın öldüğünü gören diğer 5 kişi kaçmaya çalıştı. ali bunlardan birini daha öldürdü. bunun üzerine kureyşliler gerisin geri kaçtılar.
bunun üzerine peygamberimiz şöyle buyurdu ;
" ali nin hendek teki darbesi, bütün insanların ve cinlerin ibadetinden daha hayırlıdır."


hayber fethi hz ali(as) nin eliyle gerçekleşmiştir. hayber kalesi kuşatılmış, bir kaç fetih denemesi başarısız olmuştu. peygamberimiz(saa) buyurdu ki;
"yarın sancağı öyle birine vereceğim ki; hem allah, hem de resulü onu sever." bunun üzerine herkesi merak sarmıştı. sabah olunca peygamberimiz ali (as) yi çağırdı. ali nin gözlerinde ağrı olduğu için ekmek yapıyordu savaşçılara. peygamberimiz ali(as) nin gözlerine elini sürdü ve ona dua etti. zırhını kendi eliyle giydirdi. ve ali meydana çıktı. hayber in en güçlü iki kahramanı haris ve merhab ı savaş meydanında yere serdi. bunun üzerine kale kapısını yerinden sökerek kendine kalkan yaptı. rivayet edilen odur ki; o gün 8 yahudi savaşçısı, zülfikar ile öldürülmüştür.

(peygamber (saa) in yaşadığı dönemde ki hz ali (as), böyle bir biyografidir. peygamber vefat ettikten sonra ki biyografi, ayrı bir entry konusudur.)
devamını gör...

yazarlara yardımcı olmayan zalım moderatör.

"saat kaç?" diyorum, 14.00 diyor, "digital mi, analog mu?" diyorum, "ne önemi var, zaten 14.02 oldu şimdi" diyor, "bi' karar ver artık!" diyorum, "tekrar değişti" diyor
"çok canım sıkılıyor kuş vuralım istersen?" diyorum, "git başımdan tanım gir" diyor.
buyur, girdim! hıh!
devamını gör...

insanların çok az etkilediği ya da hiç etkilemediği yaşlı ormanlardır.
devamını gör...

mirasını “türkiye eğitim gönüllüleri vakfı” na bağışlayan, 87 yaşında hayatını kaybeden ve 2012 yılında “benzemez kimse sana” adlı yarışmada son kez kanto yapan yüce gönüllü sanatçı.

iki yeğeni mirasını, baskı altında bağışladığına dair itiraz davası açmış. neyseki yaşarken noter huzurunda mirasını yazdırmış ve öncesinde sağlık raporu almış. demekki adamcağız başına gelecekleri biliyormuş. birçok yayında da mirasını bu kuruma bağışlayacağını ve onlar için bedava program yapacağını hatta nakit para bırakacağınıda söylemişti ki yaptı da. umarım dava reddedilir ve miras yerine ulaşır.
devamını gör...

sonu hüsranla biten şeylerden biridir, hiç gerek yok.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim