evlilik öncesi sma testi zorunluluğu
çok geç kalınmış bir uygulama. destekliyorum.
devamını gör...
sosyal medya dolandırıcılığı
yaşı geçmiş azgın dayıların sık sık kandığı bir dolandırıcılık türüdür.
devamını gör...
resimli adam
orijinal adı "the illustrated man" olan, amerikalı yazar ray bradbury tarafından kaleme alınmış 18 kısa bilim kurgu hikayesinden oluşan kitaptır. kitaptaki hikayeler boyunca sürekli olarak teknolojinin soğuk mekaniği ile insanların psikolojisinin çatışması işlenmektedir.
birbirinden bağımsız hikayeleri, üzerinde zamanda yolculuk yapan bir kadın tarafından yapıldığı iddia edilen 'canlı' dövmeler bulunan resimli adam birbirine bağlıyor.
kitaptaki öykülerin biri hariç tümü daha önce başka bir yerde yayınlanmıştır, ancak bradbury kitabın yayınlanması için bazı metinleri revize etmiştir.
eğer bilim kurgu ilginizi çekiyorsa (aslında çekmiyorsa bile) kesinlikle okumanızı önerdiğim bir kitaptır. rahat okunur, zaten hikayeler birbirinden ayrı olduğu için tek oturuşta bölüm bölüm okuyabilirsiniz.
birbirinden bağımsız hikayeleri, üzerinde zamanda yolculuk yapan bir kadın tarafından yapıldığı iddia edilen 'canlı' dövmeler bulunan resimli adam birbirine bağlıyor.
kitaptaki öykülerin biri hariç tümü daha önce başka bir yerde yayınlanmıştır, ancak bradbury kitabın yayınlanması için bazı metinleri revize etmiştir.
eğer bilim kurgu ilginizi çekiyorsa (aslında çekmiyorsa bile) kesinlikle okumanızı önerdiğim bir kitaptır. rahat okunur, zaten hikayeler birbirinden ayrı olduğu için tek oturuşta bölüm bölüm okuyabilirsiniz.
devamını gör...
profiline kendi fotoğrafını koyan sözlük yazarı
ne yapsa yaranamayan sözlük yazarıdır.
anonim foto koysa tipsiz, yıkık,
kendi fotosunu koysa yollu diyorsunuz.
salın olm şu insanları artık.
anonim foto koysa tipsiz, yıkık,
kendi fotosunu koysa yollu diyorsunuz.
salın olm şu insanları artık.
devamını gör...
düğün masrafları yüzünden tekme tokat kavga eden çift
bunları gördükçe evliliğin ne kadar boktan olduğunu anlıyorum. 3 kuruşluk dünyada birbirine düşmüş iki zavallı.
devamını gör...
prenses_aurora
okumayı ve yazmayı seven, bakış açısını kurduğu cümlelere ve anlatış tarzına da yansıtan değerli yazar.
önceden sessizce takibime almışım zaten fakat pek rastlamıyordum kendisine, kısa bir süre önce tanımlarına bir daha göz gezdirince nickaltı yazma gereksinimi hissettim.
keyifli tanımlar.
önceden sessizce takibime almışım zaten fakat pek rastlamıyordum kendisine, kısa bir süre önce tanımlarına bir daha göz gezdirince nickaltı yazma gereksinimi hissettim.
keyifli tanımlar.
devamını gör...
heritage
opeth’in 13 eylül 2011’de çıkarmış olduğu progresif metal ile folk metal arasında gidip geldiği şahane albümlerinden biridir. albüm gayet soft ve dinlenilebilir kulak yormaz, ritimleri başka diyarlara götürür, ahengi enerji verir, akıcılığı sürükler, vokalin sesi adeta büyüler insanı. opeth çok kaliteli albümler yaptı geçmişte işte o kaliteli albümlerinden birisi de heritage şüphesiz ki.
albüme ait şarkılar;
heritage
the devil's orchard
ı feel the dark
slither
nepenthe
häxprocess
famine
the lines in my hand
folklore
marrow of the earth
albümü seven olduğu kadar sevmeyen de var yalnız. misal opeth’in still life albümü bol brutal barındıran ve gitar sololarıyla dolu bir albümdü, sertti yani. hayranları bu sertlikte ilerlemelerini istemiş lakin opeth biraz yumuşamayı tercih etmiş. misal heritage albümüne ait folklore olan şarkısında ne brutal ne de scream var, aşırı yumuşak bir şarkı. uzun ama güzel.
benim favori olan şarkılarım bellidir; ı feel the dark, slither, marrow of the earth ve the devil’s olchard. şarkıların her biri tatlı lakin bu şarkılar daha bi harika, daha bi güzel. bir şarkıda akıcılık, enstrüman kalitesi varsa zaten o şarkı benim gözümde her zaman iyidir. bu şarkılarda da bu özellikler fazlasıyla mevcut.
opeth yapar da olmaz mı kardeşim? olur tabi. adamlar 31 yıllık sanat hayatlarına ne güzel albümler sığdırmışlar ya. sevgi ve saygıyla, hiçbir zaman unutulmayacaksınız.
albüme ait şarkılar;
heritage
the devil's orchard
ı feel the dark
slither
nepenthe
häxprocess
famine
the lines in my hand
folklore
marrow of the earth
albümü seven olduğu kadar sevmeyen de var yalnız. misal opeth’in still life albümü bol brutal barındıran ve gitar sololarıyla dolu bir albümdü, sertti yani. hayranları bu sertlikte ilerlemelerini istemiş lakin opeth biraz yumuşamayı tercih etmiş. misal heritage albümüne ait folklore olan şarkısında ne brutal ne de scream var, aşırı yumuşak bir şarkı. uzun ama güzel.
benim favori olan şarkılarım bellidir; ı feel the dark, slither, marrow of the earth ve the devil’s olchard. şarkıların her biri tatlı lakin bu şarkılar daha bi harika, daha bi güzel. bir şarkıda akıcılık, enstrüman kalitesi varsa zaten o şarkı benim gözümde her zaman iyidir. bu şarkılarda da bu özellikler fazlasıyla mevcut.
opeth yapar da olmaz mı kardeşim? olur tabi. adamlar 31 yıllık sanat hayatlarına ne güzel albümler sığdırmışlar ya. sevgi ve saygıyla, hiçbir zaman unutulmayacaksınız.
devamını gör...
daha iyi biri olmak isteyip başaramamak
aksine kötü biri olmaya çalışıyorum.. bu zaman da böylesi makbul..
devamını gör...
kitaplarla ilgili takıntılar
bir kitabın 111. sayfasına geldiğimde ne olursa olsun o kitabı yarım bırakmam,700 sayfa da olsa 200 de olsa 111.sayfa eskiden beri kriterimdir.
devamını gör...
mutluluğu azaltan şeyler
(bkz: mükemmeliyetçilik)
elinden gelenin en iyisini yaptığını bilen insan mutlu mesut yoluna devam ederken, mükemmeliyetçi birisi için aynı şeyi söylemek çok zor. bu duruma bağlı stres, başarı kaygısı ve onaylanma ihtiyacı insanın mutluluğunu azaltan çok önemli faktörler.
elinden gelenin en iyisini yaptığını bilen insan mutlu mesut yoluna devam ederken, mükemmeliyetçi birisi için aynı şeyi söylemek çok zor. bu duruma bağlı stres, başarı kaygısı ve onaylanma ihtiyacı insanın mutluluğunu azaltan çok önemli faktörler.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının 2021'e nasıl gireceği sorunsalı
sağ ayakla gireceğim. sanırım geçen sefer sol ayakla girdim, bir aksiliktir aldı başını gitti.
devamını gör...
türk eğitim sistemi
meslek öğrenmeye değil, diploma denilen kağıdı alıp boş beleş insanların vakitlerini harcamaya ve kalitesiz gençlik yetiştirmek üzerine kurulmuş, sorgulayan değil itaat eden öğrenciler yetişirip, toplumun içerisine salıp, sonrasında da e hadi okudunuz bişeyler yapın diyen, dibine kadar çökmüş ve yozlaşmış bir sistemdir. bu sistemde hem aileler, hem öğretmenler, hem öğrenciler hem de devlet erkanı suçludur.
aileler, notları kötü olan çocuklarına, erken yaşlarda onların isteklerini ve ilgi alanlarını sormak yerine ''notlarını düzelt oku adam ol'' baskısı yaparak, okumayacak çocuğu zorla okutarak hem kendi ekonomilerine, hem de ülke ekonomisine, hem de çocuğun geleceğine zarar vermekteler. hele çocuğa o kadar oku oku dendikten sonra, çocuğun dandik bir üniversiteden ortalama bir diploma alıp işsiz kalmasından sonra, bir de o gariban ve şaşkın çocuğu suçlarlar. çocuğun okumaması onun salak olduğu anlamına gelmiyor, ders çalışmak istememesi onu geri zekalı yapmaz. her insanın farklı yetenekleri ve yatkınlıkları vardır. siz bir balığı ağaca tırmanması ile sınarsanız, salak olan sizsinizdir. çocuğa hiç sordunuz mu çocuk okumak istiyor mu? çocuğu genç yaşında bir meslek kazanması için teşvik ettiniz mi? çocuğunuzun ilgi alanlarını öğrenmek için 5 dakika vakit ayırdınız mı? hayır. belki çocukla konuşsalardı, belki çocuğun ilgi alanı, paraya dönebilecek bir ara meslekti. o herkesin yan gözle baktığı oto tamircileri, çoğu diplomalı işsizden daha çok para kazanmakta. aynı şekilde üretim yerlerinde çalışan tecrübeli insanlar lise çağından beri işlerde uzmanlaşıp para kazanıp mutlu mesut geçiniyorlar. siz çocuğunuzu dinlemeden oku oku diye başının etini yersiniz, çocuk büyür ve sonra da niye beceremedin diye suçlarsınız. bu kafayı hayatımın hiç bir yerinde anlayamayacağım. avm ebeveynleri diyorum ben bunlara, hayatı boş beleş yaşayıp, tek aktiviteleri avm'ye gitmek olan kayıp ruhlar. neyse burası bir.
ailesi idealist öğretmenlerden oluşan biri olarak, öğretmenliğe çok büyük saygım var. ailemde 4 tane kadın öğretmen bulunmakta. herhangi biriyle meslekleri hakkında sohbet ettiğimde gözleri parlıyor. çünkü kendileri yokluktan, fakirlikten gelip okuyarak hayatlarını kazanmışlar. çok çalışmışlar. o yüzden, anadolu köylerinde gariban ve okumak isteyen, gözleri ışıl ışıl çocukları gördükleri zaman onların okuması için ne kavgalar edildiğini ben bilirim. çocuğunun okumasını istemeyen köydeki ağalarla kavgalara, ilkokul çağında, zehir gibi kız çocukların okula gönderilmediğini görüp, kapı kapı dolaşıp onları ikna eden, suratına kapıyı çarpıp iletişim kurmayan insanları son çare polise bildiren annemin, bizim evimizi silahla basan şerefsizler benim ilk çocukluk travmalarımı oluşturur. bu travmaların hepsi bende şimdi göğsümde gururla taşıdığım rozetlerimdir. böyle yüzbinlerce öğretmenler olduğunu biliyorum. bunların hepsine olan saygı ve sevgim sonsuzdur.
bir de hangi tip öğretmenler var biliyor musunuz? sadece para kazanmak için çalışan, mesleğinin önemi ve kutsallığı zerre umrunda olmayan, özel hayatındaki sorunları, ezikliklerini, beceriksizliklerini öğrencilerine yansıtan, kalpsiz, niteliksiz, çürümek üzere olup zehrini küçücük çocukları aşağılayarak ve azarlayarak dışarı atan ''öğretmenler'' var. bu insan görünümlü mahlukatlar,öğretmekten ve çocuklar için mücadele etmekten ziyade çocukların özgüvenini kırıp, onların işe yaramaz olduğunu söyleyip, hem çocukların eğitim ateşini söndürüyorlar, hem de bizim geleceğimize taş koyuyorlar. bu vasıfsız ve umarsız karakterler yüzünden de eğitim sistemimiz felaket durumda. inanın, yadsınamayacak kadar çok bu tipler.
öğrencilere gelirsek eğer;
burada siz de suçlusunuz sevgili gençler. elinize verilen fırsatları değerlendirmek yerine vaktinizi boş şeylerle geçirip, okuyayım da ne olursa olsun deyip istemediğiniz bir bölümde istemediğiniz ve anlamadığınız şeyleri okuyorsunuz. okulu bitirirken alacağınız diplomada yazan bölüm ile ilgili sadece okulda öğrendikleriniz oluyor. kendimi nasıl ön plana çıkarırım, nasıl geliştiririm diye düşüneniniz çok az. sizin bölümünüzden mezun olup çalışan insanlara yazın, sorun. bana yazan bir kaç arkadaş oldu, ben de çok mutlu oldum, yönlendirmekten keyif aldım, hem de bana da yardımcı oldular ileride. çekinmeyin sorun.
herhangi bir şeyi öğrenmek isterseniz tek tıkla arama motorundan bulabilirsiniz. eğitim alabilirsiniz. artık bir şeyi öğrenmen gerekiyorsa ve öğrenemiyorsan bu senin suçundur. elinin altında internet var. çoğunuzun hayali memurluk ve masa başı iş. net gelir. çok küçük bir kısmınız hariç diğerleriniz yazın herhangi bir yerde çalışıp para kazanmak istemiyor. elini kirletmek, bir işin elinden tutmak istemiyor. staj'a bile doldurulacak gün olarak bakan çok fazla genç var. çoğunuz elinizdeki fırsatların kıymetini bilmiyorsunuz. köylerde, elektriğin tek kar yağışında günlerce gittiği yerlerde çocuklar mum ışığında kitap okuyorlar. yazın mevsimsel işlerde çalışıyorlar. hem okuyup hem çalışıyorlar. siz ise yaşadığınız metropollerde odanızdan çıkmıyorsunuz. sonra da ağlıyorsunuz. ya uluslararası ticaret öğrencisi olup ingilizce bilmeyen onlarca üniversite mezunu geldi benim yanıma çalışmak için. bölümün ilk kelimesi uluslararası. ne yaptığınızı, niye okuduğunuzu sorgulayın. olmuyor mu, okumayın, bir meslek öğrenin. inanın daha çok kazanır ve daha çok mutlu olursunuz.
devlet erkanına söyleyeceğim milyonlarca şey var. siz üniversitelerin çoğunu bölgesel ekonomik kalkınma olarak görüyorsunuz. oradaki esnafa geçim kaynağı yaratıyorsunuz. yüzlerce inşaat mühendisi mezunu veren üniversite var. binlerce avukatlık bölümü var. ne gerek var bunlara? siz de biliyorsunuz gençlerin işsiz kalacağını. açmayın şu bölümleri saçma sapan yerlere. bilişime, mesleğe, zanaatkarlığa yönlendirin gençleri. ama umrunuzda değil. öğrenci kredisi verin, faiziyle devlete gelir sağlayın, o parayı da betona gömün, işsiz ordusunu arttırın, kalifiye elemanı azaltın yeter ki bölgesel kalkınma olsun, esnafın keyfi yerinde olsun gariban harçlıklarına çöksün. hem jenerasyonları mahvediyorsunuz, hem de geleceğimizi. o kör bencilliğinize sesleniyorum, bu çocuklar bizim ileriki yıllarda refahımız olacak. siz sığır güder gibi bomboş hocaları, bomboş bölümlere yönlendirmeye devam ederseniz, 20 yıl sonra apandistinizi kendiniz alır, 1 usd 100 tl olduğunda emekli maaşınızı el arabasıyla taşırsınız.
sevgili gençler, kızmayın bana, lütfen kendinizi geliştirin, çalışın öğrenin, okumayı seveniniz varsa okusun, ama doğru okusun, üniversiteler sizin gelecek 40 yılınızı belirler, sevdiğiniz ve keyif alacağınız şeyler için zaman harcayın,işinizde her zaman iyi olun, bunu ancak siz yapabilirsiniz. eğitim sisteminin nimetlerinden faydalanın,ama günün sonunda her şeyi kendiniz yapacaksınız. ne olursa olsun yeni şeyler öğrenin, işinizi çok iyi bilin. kimseden bir minnet eylemeyin, kimseden bir şey beklemeyin, geleceğinizi siz kurtaracaksınız, bunu unutmayın. mustafa kemal atatürk'ün en güzel sözü, sizin düsturunuz olsun, bizleri sizler düzelteceksiniz.
''vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.
aileler, notları kötü olan çocuklarına, erken yaşlarda onların isteklerini ve ilgi alanlarını sormak yerine ''notlarını düzelt oku adam ol'' baskısı yaparak, okumayacak çocuğu zorla okutarak hem kendi ekonomilerine, hem de ülke ekonomisine, hem de çocuğun geleceğine zarar vermekteler. hele çocuğa o kadar oku oku dendikten sonra, çocuğun dandik bir üniversiteden ortalama bir diploma alıp işsiz kalmasından sonra, bir de o gariban ve şaşkın çocuğu suçlarlar. çocuğun okumaması onun salak olduğu anlamına gelmiyor, ders çalışmak istememesi onu geri zekalı yapmaz. her insanın farklı yetenekleri ve yatkınlıkları vardır. siz bir balığı ağaca tırmanması ile sınarsanız, salak olan sizsinizdir. çocuğa hiç sordunuz mu çocuk okumak istiyor mu? çocuğu genç yaşında bir meslek kazanması için teşvik ettiniz mi? çocuğunuzun ilgi alanlarını öğrenmek için 5 dakika vakit ayırdınız mı? hayır. belki çocukla konuşsalardı, belki çocuğun ilgi alanı, paraya dönebilecek bir ara meslekti. o herkesin yan gözle baktığı oto tamircileri, çoğu diplomalı işsizden daha çok para kazanmakta. aynı şekilde üretim yerlerinde çalışan tecrübeli insanlar lise çağından beri işlerde uzmanlaşıp para kazanıp mutlu mesut geçiniyorlar. siz çocuğunuzu dinlemeden oku oku diye başının etini yersiniz, çocuk büyür ve sonra da niye beceremedin diye suçlarsınız. bu kafayı hayatımın hiç bir yerinde anlayamayacağım. avm ebeveynleri diyorum ben bunlara, hayatı boş beleş yaşayıp, tek aktiviteleri avm'ye gitmek olan kayıp ruhlar. neyse burası bir.
ailesi idealist öğretmenlerden oluşan biri olarak, öğretmenliğe çok büyük saygım var. ailemde 4 tane kadın öğretmen bulunmakta. herhangi biriyle meslekleri hakkında sohbet ettiğimde gözleri parlıyor. çünkü kendileri yokluktan, fakirlikten gelip okuyarak hayatlarını kazanmışlar. çok çalışmışlar. o yüzden, anadolu köylerinde gariban ve okumak isteyen, gözleri ışıl ışıl çocukları gördükleri zaman onların okuması için ne kavgalar edildiğini ben bilirim. çocuğunun okumasını istemeyen köydeki ağalarla kavgalara, ilkokul çağında, zehir gibi kız çocukların okula gönderilmediğini görüp, kapı kapı dolaşıp onları ikna eden, suratına kapıyı çarpıp iletişim kurmayan insanları son çare polise bildiren annemin, bizim evimizi silahla basan şerefsizler benim ilk çocukluk travmalarımı oluşturur. bu travmaların hepsi bende şimdi göğsümde gururla taşıdığım rozetlerimdir. böyle yüzbinlerce öğretmenler olduğunu biliyorum. bunların hepsine olan saygı ve sevgim sonsuzdur.
bir de hangi tip öğretmenler var biliyor musunuz? sadece para kazanmak için çalışan, mesleğinin önemi ve kutsallığı zerre umrunda olmayan, özel hayatındaki sorunları, ezikliklerini, beceriksizliklerini öğrencilerine yansıtan, kalpsiz, niteliksiz, çürümek üzere olup zehrini küçücük çocukları aşağılayarak ve azarlayarak dışarı atan ''öğretmenler'' var. bu insan görünümlü mahlukatlar,öğretmekten ve çocuklar için mücadele etmekten ziyade çocukların özgüvenini kırıp, onların işe yaramaz olduğunu söyleyip, hem çocukların eğitim ateşini söndürüyorlar, hem de bizim geleceğimize taş koyuyorlar. bu vasıfsız ve umarsız karakterler yüzünden de eğitim sistemimiz felaket durumda. inanın, yadsınamayacak kadar çok bu tipler.
öğrencilere gelirsek eğer;
burada siz de suçlusunuz sevgili gençler. elinize verilen fırsatları değerlendirmek yerine vaktinizi boş şeylerle geçirip, okuyayım da ne olursa olsun deyip istemediğiniz bir bölümde istemediğiniz ve anlamadığınız şeyleri okuyorsunuz. okulu bitirirken alacağınız diplomada yazan bölüm ile ilgili sadece okulda öğrendikleriniz oluyor. kendimi nasıl ön plana çıkarırım, nasıl geliştiririm diye düşüneniniz çok az. sizin bölümünüzden mezun olup çalışan insanlara yazın, sorun. bana yazan bir kaç arkadaş oldu, ben de çok mutlu oldum, yönlendirmekten keyif aldım, hem de bana da yardımcı oldular ileride. çekinmeyin sorun.
herhangi bir şeyi öğrenmek isterseniz tek tıkla arama motorundan bulabilirsiniz. eğitim alabilirsiniz. artık bir şeyi öğrenmen gerekiyorsa ve öğrenemiyorsan bu senin suçundur. elinin altında internet var. çoğunuzun hayali memurluk ve masa başı iş. net gelir. çok küçük bir kısmınız hariç diğerleriniz yazın herhangi bir yerde çalışıp para kazanmak istemiyor. elini kirletmek, bir işin elinden tutmak istemiyor. staj'a bile doldurulacak gün olarak bakan çok fazla genç var. çoğunuz elinizdeki fırsatların kıymetini bilmiyorsunuz. köylerde, elektriğin tek kar yağışında günlerce gittiği yerlerde çocuklar mum ışığında kitap okuyorlar. yazın mevsimsel işlerde çalışıyorlar. hem okuyup hem çalışıyorlar. siz ise yaşadığınız metropollerde odanızdan çıkmıyorsunuz. sonra da ağlıyorsunuz. ya uluslararası ticaret öğrencisi olup ingilizce bilmeyen onlarca üniversite mezunu geldi benim yanıma çalışmak için. bölümün ilk kelimesi uluslararası. ne yaptığınızı, niye okuduğunuzu sorgulayın. olmuyor mu, okumayın, bir meslek öğrenin. inanın daha çok kazanır ve daha çok mutlu olursunuz.
devlet erkanına söyleyeceğim milyonlarca şey var. siz üniversitelerin çoğunu bölgesel ekonomik kalkınma olarak görüyorsunuz. oradaki esnafa geçim kaynağı yaratıyorsunuz. yüzlerce inşaat mühendisi mezunu veren üniversite var. binlerce avukatlık bölümü var. ne gerek var bunlara? siz de biliyorsunuz gençlerin işsiz kalacağını. açmayın şu bölümleri saçma sapan yerlere. bilişime, mesleğe, zanaatkarlığa yönlendirin gençleri. ama umrunuzda değil. öğrenci kredisi verin, faiziyle devlete gelir sağlayın, o parayı da betona gömün, işsiz ordusunu arttırın, kalifiye elemanı azaltın yeter ki bölgesel kalkınma olsun, esnafın keyfi yerinde olsun gariban harçlıklarına çöksün. hem jenerasyonları mahvediyorsunuz, hem de geleceğimizi. o kör bencilliğinize sesleniyorum, bu çocuklar bizim ileriki yıllarda refahımız olacak. siz sığır güder gibi bomboş hocaları, bomboş bölümlere yönlendirmeye devam ederseniz, 20 yıl sonra apandistinizi kendiniz alır, 1 usd 100 tl olduğunda emekli maaşınızı el arabasıyla taşırsınız.
sevgili gençler, kızmayın bana, lütfen kendinizi geliştirin, çalışın öğrenin, okumayı seveniniz varsa okusun, ama doğru okusun, üniversiteler sizin gelecek 40 yılınızı belirler, sevdiğiniz ve keyif alacağınız şeyler için zaman harcayın,işinizde her zaman iyi olun, bunu ancak siz yapabilirsiniz. eğitim sisteminin nimetlerinden faydalanın,ama günün sonunda her şeyi kendiniz yapacaksınız. ne olursa olsun yeni şeyler öğrenin, işinizi çok iyi bilin. kimseden bir minnet eylemeyin, kimseden bir şey beklemeyin, geleceğinizi siz kurtaracaksınız, bunu unutmayın. mustafa kemal atatürk'ün en güzel sözü, sizin düsturunuz olsun, bizleri sizler düzelteceksiniz.
''vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.
devamını gör...
eskiden fakirlik şimdi ise nimet sayılan şeyler
köy evi.
devamını gör...
mustafa kemal atatürk
gericilerin karanlıkçıların kökünü kazıyamadan göçüp gittin ya atam, geride kalan bir tane çürük elma bile diğerlerini çürütüp kurduğun cumhuriyeti bir asır içinde ne hale getirdi.
devamını gör...
budapeşte
tuna nehrininin ortadan ayırdığı buda ve peşte kentlerinin bir araya gelmesiyle meydana gelmiş yaklaşık 150 yıla yakın osmanlı imparatorluğu'nun yönetiminde kalmış macaristan'ın başkenti.
devamını gör...
iz bırakan kitap cümleleri
"dünya güzeldi, içim de güzel olsun istedim. içimde bir suçluluk, hatta kötülük yokmuş gibi yaparsam, yavaş yavaş kötülüğü unuturdum. böylece hiçbir şey olmamış gibi yapmaya başladım. hiçbir şey olmamış gibi yaparsanız ve gerçekten de hiçbir şey olmuyorsa, hiçbir şey olmaz sonunda."
kırmızı saçlı kadın, orhan pamuk
devamını gör...




