bazı örgütlerin kullanması o işarete zarar vermez. allah bir manasında kullanılmıştır. peygamberimiz veda hutbesi'nde, "şahit ol ya rab" derken şehadet parmağını havaya kaldırmıştır.
devamını gör...

kaan ertem'in unutulmaz karakteri olan zıçan adam, lise yıllarımda lemanyak dergisi okurken ilk açtığım sayfadır efendim.

bu arkadaş, genelde ortalıkta dolaşırken ya 2 kişinin diyaloğuna ya da kendi maruz kaldığı saçma sapan, insanların hakkına giren davranışlar sonucu aşırı derecede sinirlenip,
ortalığı b*kla doldururdu.
cezalandırma sistemi çok b*ktan bir sistemdi.
adamı boğazına kadar batırdı.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gerçeğin, toplumun belirli kesimlerine ulaşmasını isteyerek önleme telaşıdır.
devamını gör...

böyle bir şey yok ama herkes bir günah keçisi arıyor hırsını çıkarmak için. bir öğretmen nasıl yetişiyor fikri olmayanlar sağda solda atıp tutuyor.

madem bu kadar güzel meslek siz de önce yks sonra kpss ile şansınızı deneyin derim. her insanın öğretmenlik mesleğini icra edebilecek donanıma sahip olduğunu düşünmüyorum. yine de niyeti olan buyursun denesin.

ben kendi adıma denedim ve kazandım. okul öncesi öğretmenliği bölümünde okuyorum. 4 sene okuyup bölümü bitirip genel kültür genel yetenek sınavlarından oluşan ilk basamağı geçip daha sonra eğitim bilimleri ve en son da alan bilgisi sınavına gireceğim.

bütün bunları geçersem mülakata gireceğim. mülakatta elenmezsem sözleşmeli olarak aday öğretmen statüsünde göreve başlayacağım.

1 yıl içinde asli öğretmen olursam 4 yıl üst üste devlet sözleşmemi yenilerse 5 000 lira bile kazanmadan kadrolu öğretmen olacağım.

diyeceğim şu, su çok güzel siz de gelin.
devamını gör...

süveyş kanalı'nın açılmasıyla afrika'nın güneyinde bulunan ümit burnu'nun önemi azalmıştır. çünkü kanal, kıtalar arasındaki denizyolu mesafesini kısaltmıştır.
devamını gör...

absürt komedi ve fantastik ögeler içeren türk sinema tarihinin en değerli yapımlarından birisidir. ana tema faust çıkışlı olmakla birlikte, senaryonun özellikle hiciv ve taşlama içeren kısmı hem mizahi hem de gayet özgün olması noktasında bu filmi önemli kılar. ali poyrazoğlu'nun şeytan rolündeki performansı da hayran kalınasıdır. ruhunu şeytana satan fatih karakterini ise mazhar alanson oynuyor. o da fena iş çıkarmamış diyebiliriz.

her türlü kötülüğün ihalesini şeytana yıkmaya alışmış olan insanoğlunun hali ve ahvali bu filmde inanılmaz güzel hicvediliyor. film, insanın nasıl şeytanlaştığını ve tabiri caizse şeytana pabucunu gerçekten nasıl ters giydirdiğini absürt mizah ögeleriyle o kadar güzel süslüyor ki, böylece hem gülmenizi sağlıyor hem de ciddi anlamda içinde bulunduğumuz dünyanın geldiği noktayı sorgulamanıza neden oluyor.

şeytan yeryüzüne müzisyen fatih için geliyor. bayağı bir zaman uğramamış. dünya da pek umurunda değil. takip etmemiş dünyadaki gelişmeleri. insanlığın geldiği noktadan haberi yok. eski ön kabulleri ile hareket ediyor ve meseleleri de bu şekilde çözmeye çalışıyor. tabi baltayı da böylece taşa vuruyor. filmin bir bölümünde şeytan fatihle birlikte, eskiden kendisine ruhunu satmış olan üç kafadarın yanına uğruyor. zaten zurnanın zırt dediği yer o kısım. bu üçlü artık ruha ihtiyaç duymadıklarını dile getiriyorlar orada. insanın ruhunu kaybettiğini ve artık hükümsüz olduğunu anlayan şeytan içinse dram bu noktadan sonra başlıyor. orada da özellikle bülent kayabaş'ın performansına parantez açmak lazım. cidden usta işi bir performans sergilemiş.

bu film insana şeytanın melek olduğunu yeniden hatırlatıyor. insanın ise gerçek şeytan olduğunu gözünüze gözünüze sokuyor. aynı zamanda kapitalist dünyanın insanı dönüştürdüğüne dair yaptığı göndermeler ise tam kıvamında. para, güç, sömürü şeytandan azade, insana uygun şeyler. bunun altını o kadar güzel çiziyor ki yemede yanında yat. netice de şeytan cennetten kovulmuş, babası ile arası limoni, bir nevi ebeveyn tarafından hayal kırıklığına uğratılmış. günahkarların ateşini harlıyor oluşu onu kötü yapar mı? bu görev onun isteği mi? yoksa kendisine tevdi edilen vazifeyi mi yapıyor? şeytan görev adamıdır arkadaşlar, kendisine verilen görevi yapmaktadır. ne eksik ne fazla! pir sultan abdal'ın söylediği gibi ''cehennem dediğin, dal odun yoktur, herkes ateşini kendi götürür.'' o yüzden cehenneme götüreceğiniz ateşlerin sorumlusu bizatihi sizsiniz. şeytan ise bu noktada mağdurdur. zaten boynuz kulağa geçmiş, insandan âlâ kötülük ehli mi var? burada frene basmak lazım yoksa yine konuyu dağıtacağım.

hah işte tüm bu ahval şerait içerisinde film tüm bu noktaları gayet güzel işliyor. sonu da muazzam. şeytanın hakkı şeytana, insanın hakkı da insana verilmiş oluyor. bu arada filmdeki ''doldum doldum'' adlı şarkıyı da çok severim arada mırıldanır, insanoğlunun gazabına uğrayan gariban şeytana da; "sıkma be canını arkadaşım şeytan." der geçerim * onu da şöyle iliştireyim;

sonuç olarak izlenesi bir filmdir. ha elbette çekim yılı biraz eski. görsel kalite bekleyen zevat topunu az ötede oynasın ve bu filmi izlemesin. oyunculuklar ve konuya odaklanabilecekler içinse seyir cümbüşü halinde geçecektir. haydi bana eyvallah!
devamını gör...

dinlediğim birbirinden farklı şarkılarla bana her duyguyu tattıran radyo. on beş dakikada 4 farklı duyguya girip çıktım sayesinde.**
devamını gör...

tüm sırlarını anlatacak kimsesi olmadığı için yıldızlara anlatmış birey.
devamını gör...

geçmiş olsun isimsiz kaldık. herhalde yeni isimi koymayı unuttular. koyun güzel bir ismimiz olsun.
devamını gör...

kadıköy

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

geçmiş, şu an ve gelecek arasındaki fark inatçı bir illüzyondan ibarettir.

en son dark dizisinde bu yazıyı gördüm. orada da bahsedilen her 33 yılda tekrarlanan hayat döngüsü. başa dönüş, tekrarlar..

nietzsche ’ye göre evren ve zaman sonsuz bir döngü süreci içerisindedir ve yaşanan her şey sonsuza kadar tekrar tekrar yaşanacaktır. başladığın yere tekrar dönmek. düz bir çizgi değil, yuvarlak bir teker varsaydığımız şey. kum saati içine hapsolmuş kum yumağı, bir aşağı bir yukarı. yaşadığın acılar, sevinçler tekrar tekrar yaşanmış ve yaşanacak. ölüm olacak ki doğum gerçekleşsin. çürüyen bitki tekrar yeşersin... yok olup tekrar doğma. bu durum kaderini sevme mantığı doğuruyor. seçemediğin bir yazgı var ortada. onu kabul etmek acıları bile sevmek demektir. zor geliyor kulağa değil mi? insan etkiye tepki verir oysa. bahsedilen şey özetle olumlamadır.

ya bir gün veya bir gece yarısı şeytan en ıssız yalnızlığına gizlice sokulup sana şunu derse: “ geçmişte ve şu anda yaşadığın bu hayatı bir kez daha, hatta defalarca yaşamak zorunda kalacaksın, yeni hiçbir şey olmayacak ama her acı, her neşe, her düşünce, her iç çekiş ve hayatında tarif edilemez bir şekilde küçük ya da büyük olan her şey sana geri dönmek zorunda, hepsi de tamamen aynı sırayla ve art arda. şu örümcek, ağaçların arasından görünen şu ay; hatta şu an ve ben bile...
nietzsche ile yürümek kitabından

belki sürekli aynı şeyleri konuşmamız, aynı sorunlarla karşılaşmamız, geriye dönüp hiçbir şey yapamamışlığın takatsizliğini yaşamamız bu döngü yüzündendir. bunu düşününce olay bizden çıkıyor bir rahatlama,özgürlük hissi duyuluyor. sorumluluğun sende olmaması duygusu bu. lakin kötü olan kaderin değişmemezliği insanı nasıl mutlu edebilir ki? bu tekrarlarla nasıl baş edilir? herkes üstinsan olamaz ki? iyi midir kötü müdür bilemedim. tek anladığım var olmam gerekiyor ama olmam da bir anlam ifade etmiyor. tamamlanmıyorum, tamamlamıyorum. döngünün olabileceğini varsayarak yazdım. olmayadabilir, bu da başka sorular doğurur.*
ah deli sorular...
devamını gör...

vay programın ismi yeter be! programın krallığına bak sabırsızlıkla bekliyoruz. gel ablam abim gel! herkese, her kafaya göre program var bu radyoda geeel!(bkz: swh)
devamını gör...

dışarıda yemek yemeye gidince kola yerine ayran söylediğin o an.

(bkz: o an)
devamını gör...

uykumu alıp götüren dertler
ah şu sonu gelmeyen
iğrenç dertler
bilmiyorum neredeyim
belki de
şu dipsiz kuyunun en dibindeyim
dertler beni daha da derine çekiyor
gittikçe derinleşiyor
hiçbir şey göremiyorum
her taraf karanlıklaşıyor
gözlerime siyah bir perde çekmişler sanki
ya da
görme yetimi kaybettiğimi düşünmekten alıkoyuyorum sadece kendimi
derinleştikçe daha da kayboluyorum
gitgide yok oluyorum
hiçbir kimse mi yardım eli uzatmamış etrafıma bakıyorum
evet yanılmıyorum daha da kayboluyorum
olsun diyorum bunlar da geçecek diyorum
geçmiyor gitmiyor daha da üstüme geliyor
düşüncelerdir benim derya denizim diyorum sadece
tüm ruhumla o denize dalıyorum
elimden gelen bu kadar olabiliyor yalnızca
kayboluyorum

veya sadece yorganıma sarılıp uyumak için çabalıyorum
devamını gör...

üşüdüğümde, huzurlu olduğumda, mutsuz hissetiğimde...... durumlardan bağımsız olarak yaptığım eylem. uykumu açmaz benim. istersem içip uyurum, istersem sabahlarım. canım keyfim, kahyam ve kahvem.
devamını gör...

kalabalık. kalabalıkların içinde bir dizi yanlışı gibi duruyorum.
devamını gör...

biriktiremiyoruz efenim. dün’den beri onlarca bildirim geliyor, noktadan sonra ki rakam bile yükselmiyor. kaldı öyle. bugün ki derdim bu. evet. bende hunharca alışveriş yapmak istiyorum bendeee. neyse ki sorunla ilgileniyor şuan. akşam düzelirse storedan bi adet güneş gözlüğü alacağım.*
devamını gör...

#946609 bunun üzerine daha ne söyleyeyim ki. sabah french press'imi kırdım, az önce kettle'ı yere düşürüp ayağımı haşladım. yayında evime meteor falan düşerse şimdiden özür diliyorum.
devamını gör...

bir kilo serotonin.
devamını gör...

endonezya'ya özgü bir çorba çeşidi. içindeki malzemelerin bolluğu ile dikkat çeken bir yöresel lezzet. ama asıl sırrı sığır kuyruğu kaynatılarak elde edilen su ile yapılması.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim