5 yaşımda merak sarıp 30 senedir araştırmalara devam ediyorum.
üniversite'de bölümü okumamama rağmen, bir çok mühendis ve profesör takip ediyordu beni.
binlerce paylaşım yaptım, bir yerlere ışık tutmaya, farklı açıdan bakmaya çalıştım.
mikdat kadıoğlu ile ara ara görüşüyorduk.
ama sosyal medya denen pislik çukuru yüzünden elimi ayağımı çektim.
devamını gör...

nickaltı boş dediler geldik. hoşgeldin değerli yazar.
devamını gör...

şekerli kavrulmuş fındıklı fransız tatlısı olarak adlandırılır.
devamını gör...

on yaşımdan beri, "eğer olmasaydı akıl sağlığımı nasıl koruyabilirdim" dediğim mucize..
devamını gör...

benim için kesinlikle özgüvendir.
bazı işleri yapamam diyorum, başkaları koyuluyor yapmaya fakat bakıyorum ben daha iyi yaparmışım onlar kadar kendime güvenmiyormuşum sadece.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

fransız yazar andré gide tarafından yazılmış ve dilimize kalpazanlar olarak çevrilmiş eser. çoğu okurun aksine ben yazarın zaman zaman romanın içine hiç düşünmeden dalmasını oldukça seviyorum çünkü sanıyorum ben sanatçıyı eserinden ayrı bir noktaya koymakta pek başarılı değilim bundan ötürü bana oldukça gerçek hissettiriyor bu gibi durumlar.

gide, roman içinde roman yazması bir yana aslında bilinen bütün teknikleri de hiçe sayıyor yazarken. okurken, karakterlerin sayfalarca anlatılan iç dünyasında kayboluyorsunuz. mekan ve karakterlerin görünüşlerini neredeyse çok az aktarmasından dolayı eleştirilen bir eser ama buna başka bir açıdan yaklaşma taraftarıyım; karakterler kendi iç dünyalarına öyle gömülüyorlar ve iç hesaplaşmalarıyla o kadar boğuşmak durumunda kalıyorlar ki zaman ve mekan onlar için silikleşiyor ve neredeyse dikkat edilmeyecek bir hâle geliyor. gide bunu bu amaçla ve isteyerek mi yaptı bilmiyorum ama bence yetersiz mekan betimlemeleri bir noktada karakterlerin bulanık ve belirsiz bakışını okuyucuya hissettirmek için oldukça hoş bir yol olmuş. baba figürü, özgürlük ve seçimlerimiz üzerine güzel noktalara değiniyor.

--- alıntı ---

“si on pouvait recouvrer l'intransigeance de la jeunesse, ce dont on s'indignerait le plus c'est de ce qu'on est devenu.”

"hiçbir zaman sandığım gibi değilim. kendim sandığım varlık bile durmadan değişiyor, öyle ki, çoğu zaman, ben birleştirmesem, sabahki varlığım akşamki varlığımı tanımayacak."

“düşünceleri ne kadar yoldan saparsa o kadar fazla sarılırlar ahlaka; o kadar ki, kimi özgür düşüncelileri sofulukta herkesi gölgede bırakır...”

--- alıntı ---
devamını gör...

ürünleri aslında piyasada bulunan rakip firma ürünlerinden daha iyi olmayan, ama milli ve yerli algısı oluşturarak ve malum partiye malum taraflarını yaslayarak bugünlere gelmiş firma. şahsen kendi adıma boykot uyguluyorum bu firmaya, zaten samimi de gelmiyor.
devamını gör...

serçeler için yaptığım yuvaya her gün buğday koyuyorum ve sonra da öylece durup onları izliyorum. yuvaya girip çıkmaları, cıvıl cıvıl ötüşmeleri, havada kavga etmeleri derken, bir süre sonra da kendimi gülerken buluyorum.
devamını gör...

eylüling'in gerçek doğum günü ekim'de arkadaşlar. sözlük mahlası alırken ''ekim'' erkek ismi gibi durur diye ''eylüling'' mahlasını almıştır.
devamını gör...

ağlamamak için dinlenilmeyen şarkıdır aynı zamanda. en azından benim için öyle. o şarkıyı bir yerde duymak bile içimi acıtır. ayrıca başka biri dinleyince memnun olmuyorum. biri günlüğümü okuyormuş gibi hissediyorum. bazı şarkıların size özel olmasını istersiniz ya hani, bu da öyle bir şey.
edit: yazım hatası.
devamını gör...

erdal kalın poe mahlaslı yazarımızın kapak fotoğrafıdır aynı zamanda.
webde arattığım halde bulamadım.
ne yaptınız hocam shop'ladınız mı turunculuyu.*
ilgi çekici açıkçası, özendim de siyahlı haline.
görsel de şudur, arakladım artık profilden yapacak bir şey yok:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
marjinalliğinizi bozmamışımdır umarım.*
devamını gör...

bunu bir erkek, bir kadına yapsa n'olurdu acaba?
devamını gör...

asla eğlence demek değildir. çalışmak kelimesinin fransızca "travail" ve ispanyolca "trabajo" sözcüklerinin etimolojisine baktığımız zaman latince* "işkence etmek veya acı vermek" ten geldiğini görürüz.

kaynak: yedi ucuz şey üzerinden dünya tarihi, raj patel, sayfa: 101
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

harun kolçak&bendeniz-elimde değil.
devamını gör...

sadizmin fikir öncüsü* marquis de sade hakkında bilgi sahibi olmak için lise yıllarımda okuduğum kitap. açık görüşlü olmayan bir insan bu kitabı objektif okuyamaz, öncelikle bunu belirtmeliyim zira kitapta toplum ahlakını hiçe sayan kısımlar fazlasıyla bulunmakta.

tanrı hakkında yazılan arayış, kavrayış düşünceleri hoşuma gitti. devamında yok sayış kısmı başlıyor. her şeyin doğal etmenlerden meydana geldiği; günah, yasak denen şeylerin dinle ortaya çıktığı ve ahlak kavramının belirlenenden farklı olması gerektiği öne sürülüyor. tanrısal felsefe kısmını geçtiğimizde adından da anlaşılacağı üzere yatak odası felsefesi kısmına giriş yapıyoruz.

aşırı olan fikirler daha da aşırılık kazanıyor, haz alınan şeyler daha da absürtleşiyor ve sonuna gelince garipsemişlikle birlikte mide bulantısına sahip oluyorsunuz. bolca ensest güzellemesi barındırıyor ki o bile yazdığı diğer şeyler yanında ılımlı kalıyor. hırsla yazılmış, baskı dolayısıyla ne kadar içten olduğunu bilemeyeceğiniz, fikrimce sağlıksız düşünceler. eleştirmek istenen ile eleştirilenler arasında uyumsuzluk var sanki. aşırılıklarını sıradan bir akıl hastasından ayıran şey marki olması mıydı, tartışılır. son 10 yılını akıl hastanesinde geçirdiğini de belirtmek isterim.

psikolojiye ilginiz varsa göz atabilirsiniz, mideniz kaldırmayacaksa ya da hoşunuza gitmeyeceğini düşünüyorsanız uzaklaşın bence. sizin kararınız.
devamını gör...

marxist olduğunu kabul etmeyen bir marxist... sanırım özellikle bilimsel marxisme olan alerjisi yüzünden bunu yapıyo. ancak devrimci politikalara olan bağlılığı onu elevermekte.*

konu aydınlanma filozoflarına gelince burun kıvırır. ontoloji-tarih anlayışıyla ''heidegger'e karşıt'' bi felsefe anlayışı vardır. ayrıca hakikat-politika uyumsuzluğunu da merkeze alır. aslında antik yunan yorumları, heidegger yorumlarının tam bir anti-tezidir. ana fark burdan kaynaklanmakta kanımca. mesela badiou platoncu varlık anlayışına taban tabana zıttır. hakikat'in varlıkla ya da modern tabirle ontolojiyle bi ilgisi yoktur ona göre. özne/olay etkileşimidir hakikat dediğin. aynı şekilde felsefeyi de evrensel, genelgeçer bilginin kaynağı bir disiplin olarak görmez. genelgeçer bilgi dışarıdadır ve felsefe bu 'olay' kavramındaki pratiğe uyduğu kadar bu bilgiye yol olabilir. postmodern eleştirisi çok başarılıdır. kardeşim bize abuk subuk seküler bi din pazarlaması yapıyosunuz, almışsınız dini terminolojiyi, orjinal bi şey anlatıyomuş gibi kandırıyosunuz milleti der kısaca. gödel, cantor, cohen genelinde matematik felsefesi değerlendirmeleri de okunmaya değer. zermelo-frankel set kuramı, ontolojisinin dayanağı abimizin. gödel'i bile kendi kılıfına uydurmuştur. çalışmadığı konu yoktur kendisinin. bi bakmışsın hölderlin'in şiirlerindeki lacan'cı imgelemi inceliyo, bi bakmışsın brecht'in epik tiyatrosu'nda sınıf eleştirisine değiniyo. ayrı ayrı her şeyden katıp katışdırdığı için çok zevkli, okunulası bi adam değil. çünkü kolay konumlandırılamıyo. ancak illa bi konumlandırma yapılacaksa, analitikçi argümanlarla kıtacılık yapan bi adamdır. sıkı sıkıya bilime bağlıdır ve postmodernlere bu konuda çok saldırır. kısaca nev-i şahsına münhasır bir neo-marxist kıtacıdır.
devamını gör...

bir zamanlar çok sevdiğim kişi bir alkolikti. gündüz gecele fark etmezdi onun için yani her an kafası dumanlıydı...

veya ayık olduğu günlerse sadece kendi duyguları varmışcasına herkesi suçlayıp dururdu..
aslında şimdi anlıyorum ne kadar güçsüz bir adam olduğunu, tüm dertlerini unutmak için elindeki şişe ona yeterdi..
gerçi bunu başından beri biliyordum ama onu iyileştireceğimi düşünmek benim cahiliğimin isabet ettiği zamana denk gelmişti.
ben de yaralar bırakmaya yeminli olanlara güvenip bana en çok güvenenleri yaraladım bir dönemler.
devamını gör...

şimdi ben aşağıdaki naçizane tespitimle islamı kötülemiş mi oluyorum. bazıları din konusunda çok hassas olan ve hep mağduruz diyen kimseler için. buyurun : kimsenin kutsalına elbette dokunulmamalı. ama inanç hürriyeti de başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter. türban bürokratik anlamda bir dönem sorun olmuştur. ama bugün bu sorun yoktur. şimdi halk arasında bir türbanlı kadının tepki çektiğini görmedim ben. ama bir metalcinin yarı siyah - beyaz saçlarına tepki gösteren gördüm. oruç tutanların dayak yediğini görmedim, ama ramazanda sokakta simit yediği için dayak yiyeni gördüm. ( saygıysa mevzu, o karşıdakinin sorunudur. senin oruç tutmak adına aç-susuz kalma hakkın, kimsenin sokakta birşeyler yiyip içme hakkından üstün değildir. karşılıklıdır ) iki eşli olup tepki çekmeyen çok insan gördüm. ama cinsel tercihini korkudan açıklayamayan (bkz ltbg) kadın, erkeklerde tanıyorum. ve toplumda bırakın saygıyı linç tehdidi altındalar. sokakta, bırakın türbanlıyı, kara çarşaflıların bile tepki çektiğini görmedim. saygi duyuluyor. ama bir mini bile değil sadece dizüstü etekli yada hafif dekolteli bir kadına defalarca laf atıldığını çok gördüm. birisi çıkıp beş vakit ezan duymak istemiyorum rahatsız oluyorum hakkım dese, linç edilir ,yada çoğu yerde, mahallesine bir kilise açılıp çan çalınsa, o kiliseyi yakmaya kalkacak birçok insan var. biliyoruz hepimiz. ( hristiyan ülkelerde çan sesinden kimse rahatsız değil diyen için. orada ezan da okunuyor. saygı meselesi ve diyanet gibi kurumlar yok ) şimdi hak ve saygı içeren durumlar mı bunlar ?. ayrıca ; diyanetin bütçesi, milli eğitim dahil neden 5 bakanlıktan fazla, lüks makam araçları, israfları vs.. haddi hesabı yok. bu ülkenin % 20 sinden fazla olan bektaşi yurttaşların cemevleri neden camiler gibi inadethane statüsünde değil. hak mı bu ?. oysa adigeçen kurum onlarında vergilerinden pay alıyor. şimdi kim yada kimler mağdur acaba.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim