sinema kulübü
uzun zamandır film izlemeye vakit ayıramıyorum fakat buraya katılırsam şart olur, izlerim. mükemmel bir me time fırsatı.
devamını gör...
geceye bir anı bırak
zaman: lise sınavından sonra, sonuçlar açıklanmış.
mekan: ev.
olay:
sınav notum çoğu kişinin imrendiği bir not. her ne kadar beklediğim gibi olmasa da yüksek bir not. herkes mutlu gururlu işte.*
her neyse. annem odama geliyor. babam işte, biraz önce telefonla konuşmuş.
bundan sonrası onun ağzından.
-bugün babana işyerinde bi arkadaşı sormuş, oğlun kaç almış diye. baban da söylemiş puanını. adam da sırıtarak benim oğlum şu kadar almış* demiş ve çekip gitmiş.
o kadar üzülmüştüm ki. o gün kafamı toplayamadım.
babam eve geldiğinde bana hiç o olaydan bahsetmedi. o olay hiç olmamış gibi davrandı.
edit: geceye bırakmadım kusura bakmayın.
mekan: ev.
olay:
sınav notum çoğu kişinin imrendiği bir not. her ne kadar beklediğim gibi olmasa da yüksek bir not. herkes mutlu gururlu işte.*
her neyse. annem odama geliyor. babam işte, biraz önce telefonla konuşmuş.
bundan sonrası onun ağzından.
-bugün babana işyerinde bi arkadaşı sormuş, oğlun kaç almış diye. baban da söylemiş puanını. adam da sırıtarak benim oğlum şu kadar almış* demiş ve çekip gitmiş.
o kadar üzülmüştüm ki. o gün kafamı toplayamadım.
babam eve geldiğinde bana hiç o olaydan bahsetmedi. o olay hiç olmamış gibi davrandı.
edit: geceye bırakmadım kusura bakmayın.
devamını gör...
trois couleurs
polonyalı yönetmen krzysztof kieslowski'nin modern sinemaya dair başyapıtıdır. seri; mavi, beyaz ve kırmızı'dan oluşur. sırasıyla özgürlük, eşitlik ve kardeşlik temaları işlenir. ayrıca bu üç renk, fransa bayrağını temsil eder.
devamını gör...
tercih edilmiş yalnızlık
seçenekler içinde son tercihim olan yalnızlık türü.
devamını gör...
ölen kişinin ardında bıraktığı yürek burkan şeyler
sosyal medya hesaplarıdır.
devamını gör...
z kuşağı bir kanser türüdür
saçma sapan “boomer” söylemi. gençlere b*k gibi gelecek bıraktığınız yetmezmiş gibi hala nefret kusuyor, kin besliyorsunuz. 40 yıl önce iki memur emekli olduğunda evini arabasını çoktan almış olur, emekli primleriyle de yazlık düşünürdü. şimdiki gençler g*t*nü yırtsa bir araba bile alamaz sizin sayenizde. hala bır bır konuşuyorsunuz.
devamını gör...
henceforth dance radyo yayını
22:00'de diğer platformlarla ortak değil, kafa solo yayını olacak program.
etnik deep house bir live set ile başlar, oldies funky ile kapatırız.
şimdiden gelecek, dinleyecek olanlar varsa keyifli akşamlar.
etnik deep house bir live set ile başlar, oldies funky ile kapatırız.
şimdiden gelecek, dinleyecek olanlar varsa keyifli akşamlar.
devamını gör...
az kişinin bildiği muhteşem kelimeler
(bkz: malumatfuruş)
devamını gör...
enneadlar
plotinus'un 6 kitaptan oluşan eseridir.üç gerçek kavramının (eflatunun iyi biçimin dini açıdan yeniden yorumlanması) üzerinde durmuştur.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının ölümden döndüğü anlar
yazarların yaşadıklarından sonra geçirdiğim ağır gribi yazmaya utandım. herkese çok büyük geçmiş olsun.
devamını gör...
ilginç etimolojik bağlantılar
sâye kelimesi farsçada gölge anlamındadır.
günümüzde kullanılan "sayende" kelimesi buradan gelmekte; senin gölgende, senin yardımınla anlamını karşılamaktadır.
kaynağı; twitter solsoledo adlı kullanıcı.
ahtapot - hellence octo-8- podus -ayak- kelimelerinden oluşmuş. tahmin edilesi tabii ki ama ben ilk öğrendiğimde "nasıl düşünemedim" demiştim.
günümüzde kullanılan "sayende" kelimesi buradan gelmekte; senin gölgende, senin yardımınla anlamını karşılamaktadır.
kaynağı; twitter solsoledo adlı kullanıcı.
ahtapot - hellence octo-8- podus -ayak- kelimelerinden oluşmuş. tahmin edilesi tabii ki ama ben ilk öğrendiğimde "nasıl düşünemedim" demiştim.
devamını gör...
kadın cinayetlerini durduracağız platformu
kadın cinayetlerinin, istismar ve tecavüzlerin arttığı böylesi dönemlerde bir nebze de olsa insanları bilgilendirebilmek, somut verilerle politikalar üretmede yol yordam gösterebilmek adına örgütlenmiş bir platformdur. davalara ve verilere buradan ulaşabilirsiniz.
esdemirei ukdesidir.
esdemirei ukdesidir.
devamını gör...
erkekler ağlamaz
geniş omuzlu bir hanımefendinin uzun saçlarının arasına bıraksam ruhumun sağanak yağmurlarını.
hiç düşünmesem kim ne der diye.
hiç düşünmesem kim ne der diye.
devamını gör...
sözlük yazarlarının yetenekli olduğu konular
sınırsız geğirebiliyorum, çene kemiklerimle yüksek ses çıkarabiliyorum.
devamını gör...
pms
premenstrüel sendrom olarak adlandırılır.
reglden önceki bir haftalık döneme tekabül ediyor.
kimisi için regl döneminden bile daha zorlu geçiyor, fiziksel ve hormonsal olarak aşırı etkiliyor.
aşırı sinirli olma hali,
baş ağrısı,
depresif haller,
huzursuzluk gibi yaşam kalitesini düşüren etkileri var.
reglden önceki bir haftalık döneme tekabül ediyor.
kimisi için regl döneminden bile daha zorlu geçiyor, fiziksel ve hormonsal olarak aşırı etkiliyor.
aşırı sinirli olma hali,
baş ağrısı,
depresif haller,
huzursuzluk gibi yaşam kalitesini düşüren etkileri var.
devamını gör...
gamze özçelik'in istanbul sözleşmesi yorumu
yaptığı hayır işleri ile aklımda kalan
hayata karşı duruşunu değiştiren
ünlü kadın.
istanbul sözleşmesi değil allah'tır yaşatan diyor.
o kadar, başka da bir şey demiyor.
hayata karşı duruşunu değiştiren
ünlü kadın.
istanbul sözleşmesi değil allah'tır yaşatan diyor.
o kadar, başka da bir şey demiyor.
devamını gör...
kutsal isyan
hasan izzettin dinamo'nun milli mücadele yıllarını detayları ile aktardığı 8 ciltlik (5 cilt olarak yeniden basılmıştır) romanı. 1918 kasımının cumayı cumartesiye bağlayan gecesinde enver paşanın kaçışı ile başlıyor roman. her şeyin gerçek olduğu bir kurgu tezatlığı okurken insanın hem geçmişe detaylı bir yolculuk yapmasını sağlıyor hem de günümüzde içi boşaltılmış olan pek çok kavramın o yıllarda bir şeyler ifade etmesinin altında eziyor. tarihin gerçek figürleri öyle güzel resmediliyor ki hasan izzattin dinamo tarafından, onlarca karakter ve isim bulunsa bile sanki gerçekten her yüzü görmüş herkes ile tanışmışım gibi kafam karışmamış yabancılık çekmemiştim okurken. dinamo bana bizanslı vakanüvis leo the deacon'u anımsatıyor bu eserden ötürü çünkü deacon kendi gözlemleri üzerinden tarihi aktarmaya gayret etmiş, içinde bulunmadığı bir savaşı pek yansıtmamıştı tarihi yazarken. hasan izzettin dinamo deacon gibi tarihi tamamen kendi gözlemleri ve analizleri ile hikayeleştirip oldukça akıcı bir dil ile aktarıyor. tarihi figürlerin bakış açısından olayları aktarırken mümkün mertebe sebep-sonuç ilişkisi kurup ruh hallerini tasvir ediyor ve bu durum gerçeğe en yakın olanı okuyucuya sunmasına olanak sağlıyor. mustafa kemal atatürk'ün hayatına dair ve savaş yıllarında yaptığı zekice, kararlı ve yerinde hamlelerini; yaşadığı zorlukları, yapılan fedakarlıkları daha detaylı ve gerçekçi bir biçimde okuma olanağına da sahip oluyor okuyucu aynı zamanda. kıymeti bilinmemiş, göz ardı edilmiş muhteşem bir eser. devamında hasan izzettin dinamo kutsal barış adında 7 ciltlik (4 cilt olarak yeniden basılmıştır) bir eser daha yazıp yayımlıyor aynı zamanda. "bu sağır ve dilsiz insan kalabalığından hangi yaşatan umuda yönelebilirdi?" sorusunun cevabı niteliğinde okunması gereken bir eser.
hele softalığa, gericiliğe karşı ateş püskürüyorlardı. gericilerin, her türlü ilerlemenin ve gelişmenin önünü kestiğini ve eski düzeni, istibdadın her biçimini desteklediklerini yakından biliyorlardı. yarın da ilk safta karşılarına çıkacak en azılı düşmanların bu gericilik ve gericiler olacağını da seziyorlardı. s.379
dayanmak, dayanmak, bütün memleketin üzerine yürüyen karanlık felaket dalgalarına karşı dayanmak gerek. her şeyi yitirmedik daha! her şey yitmedi. s.26
enver paşa: "sizin için orduda daima vazife mevcuttur.fakat sofya ataşemiliterliğinde kalmanız daha mühimdir."
mustafa kemal: "vatanın müdafaasına ait fiili vazifelerden daha mühim ve ulu vazife olamaz.arkadaşlarım ateş hatlarında bulunurken ben sofya'da ataşemiliterlik yapamam! " s.488
vahidettin, bu çok önemli öneriden çok hoşlanmıştı. onun istediği de bundan başkası değildi. osmanlı tahtını rakipsiz olarak , tıpkı dedeleri, fatih, yavuz,kanuni gibi yönetmek biricik düşüncesi, idealiydi. ne var ki henüz güçsüzdü. ortamsızdı, örgütsüzdü. talat'la enver'in üzerine bindikleri ittihat ve terakki ejderhası, onu bir lokmada yutabilirdi. enver'i başkumandan vekilliğinden kaldırıp atmak , bütün ordunun dizginini eline almak, çok şanlı bir davaydı. yalnız bunun kurmay başkanlığına mustafa kemal'i getirmek de aynı tehlike ile baş başa kalmak, burun buruna gelmekten başka neydi ki? mustafa kemal, askerlik bilgisi ve görüşüyle, yüksek zekâsı ve seçkin kişiliğiyle onun silik varlığını ezecek, meydandan silecek ve yerine o geçecekti. bu tehlikeyi düşünüp durmasa mustafa kemal onun için çok sağlam payanda direklerin den biri sayılırdı. s.111
enver paşa,onu (atatürk) gölgelemek için çanakkale'nin en kötü savaş bölgesine vermişse de o,burada çanakkale destanının altın sayfalarını yaratmış,hiç olmazsa istanbul'u kurtarmıştı.şimdiyse yalnız bir şehri değil,koca bir türkiye'yi kurtaracaktı. s.374
hele softalığa, gericiliğe karşı ateş püskürüyorlardı. gericilerin, her türlü ilerlemenin ve gelişmenin önünü kestiğini ve eski düzeni, istibdadın her biçimini desteklediklerini yakından biliyorlardı. yarın da ilk safta karşılarına çıkacak en azılı düşmanların bu gericilik ve gericiler olacağını da seziyorlardı. s.379
dayanmak, dayanmak, bütün memleketin üzerine yürüyen karanlık felaket dalgalarına karşı dayanmak gerek. her şeyi yitirmedik daha! her şey yitmedi. s.26
enver paşa: "sizin için orduda daima vazife mevcuttur.fakat sofya ataşemiliterliğinde kalmanız daha mühimdir."
mustafa kemal: "vatanın müdafaasına ait fiili vazifelerden daha mühim ve ulu vazife olamaz.arkadaşlarım ateş hatlarında bulunurken ben sofya'da ataşemiliterlik yapamam! " s.488
vahidettin, bu çok önemli öneriden çok hoşlanmıştı. onun istediği de bundan başkası değildi. osmanlı tahtını rakipsiz olarak , tıpkı dedeleri, fatih, yavuz,kanuni gibi yönetmek biricik düşüncesi, idealiydi. ne var ki henüz güçsüzdü. ortamsızdı, örgütsüzdü. talat'la enver'in üzerine bindikleri ittihat ve terakki ejderhası, onu bir lokmada yutabilirdi. enver'i başkumandan vekilliğinden kaldırıp atmak , bütün ordunun dizginini eline almak, çok şanlı bir davaydı. yalnız bunun kurmay başkanlığına mustafa kemal'i getirmek de aynı tehlike ile baş başa kalmak, burun buruna gelmekten başka neydi ki? mustafa kemal, askerlik bilgisi ve görüşüyle, yüksek zekâsı ve seçkin kişiliğiyle onun silik varlığını ezecek, meydandan silecek ve yerine o geçecekti. bu tehlikeyi düşünüp durmasa mustafa kemal onun için çok sağlam payanda direklerin den biri sayılırdı. s.111
enver paşa,onu (atatürk) gölgelemek için çanakkale'nin en kötü savaş bölgesine vermişse de o,burada çanakkale destanının altın sayfalarını yaratmış,hiç olmazsa istanbul'u kurtarmıştı.şimdiyse yalnız bir şehri değil,koca bir türkiye'yi kurtaracaktı. s.374
devamını gör...
gece buzdolabını açıp hiçbir şey almadan kapatmak
sadece gece yapılmadığını düşündüğüm eylem.
ben canım sıkıldıkça buzdolabının kapağını açıyorum, genel olarak bir şeyler almadan da kapatmıyorum.
ben canım sıkıldıkça buzdolabının kapağını açıyorum, genel olarak bir şeyler almadan da kapatmıyorum.
devamını gör...
sağını solunu bilmemek
yalnız olmadığıma çok sevindiğim başlık. aslında uzunca yıllardır ayırt edebiliyorum ama yine birisi aniden” sağdaki 2. dosyayı uzatsana” veya “sol en alt çekmeceden alsana” derse o an bir karmaşa yaşıyorum. en uyuz olduğumda yol tarifi isteyen taksiciler o yüzden direk taksi çağırmadan konumu ve adresi girip kurtuluyorum.
ha bu arada yön duygum benimde yok. neyimiz var acaba bizim, ölecek miyiz?
ha bu arada yön duygum benimde yok. neyimiz var acaba bizim, ölecek miyiz?
devamını gör...
caspar david friedrich
1774-1840 yıllarında yaşamış romantizmin en önemli temsilcilerinden, alman ressam.
çok erken yaşta, farklı zamanlarda annesini ve kardeşlerini kaybetmiş. 13 yaşında, ağabeyiyle buz pateni yaparken buzun kırılmasıyla ölümüne tanıklık etmiş. bazı kaynaklara göre ağabeyi onu kurtarmaya çalışırken ölmüş.
1810'da prusya kralı tarafından iki eseri satın alınmış ve berlin akademisi'ne, daha sonra da dresden akademisi'ne üye seçilmiş.
yaşadığı acıların onu nasıl etkilediğini tahmin edebiliriz. melankolik ve yalnız, içine kapanık birisi olmuş hayatı boyunca. bu da eserlerine fazlasıyla yansıyor. koyu tonlarla çizilmiş, sisli, kasvetli ama çok görkemli doğa manzaralarını, bu manzaralar karşısındaki küçücük insan silüetlerini, terk edilmiş manastırları, kiliseleri görüyoruz. eserlerinde muhteşem manzaralarla karanlık, mistik ve kasvetli havayı çok iyi yansıtabildiği için beni çok etkileyen bir ressam kendisi.
bir kaç eserini iliştiriyorum.
the abbey in the oakwood (1809-10)
wandere above the sea of fog (1818)
two men contemplating the moon (1819-20)
eserlerini incelemek için buradan
kaynak
çok erken yaşta, farklı zamanlarda annesini ve kardeşlerini kaybetmiş. 13 yaşında, ağabeyiyle buz pateni yaparken buzun kırılmasıyla ölümüne tanıklık etmiş. bazı kaynaklara göre ağabeyi onu kurtarmaya çalışırken ölmüş.
1810'da prusya kralı tarafından iki eseri satın alınmış ve berlin akademisi'ne, daha sonra da dresden akademisi'ne üye seçilmiş.
yaşadığı acıların onu nasıl etkilediğini tahmin edebiliriz. melankolik ve yalnız, içine kapanık birisi olmuş hayatı boyunca. bu da eserlerine fazlasıyla yansıyor. koyu tonlarla çizilmiş, sisli, kasvetli ama çok görkemli doğa manzaralarını, bu manzaralar karşısındaki küçücük insan silüetlerini, terk edilmiş manastırları, kiliseleri görüyoruz. eserlerinde muhteşem manzaralarla karanlık, mistik ve kasvetli havayı çok iyi yansıtabildiği için beni çok etkileyen bir ressam kendisi.
bir kaç eserini iliştiriyorum.



eserlerini incelemek için buradan
kaynak
devamını gör...