#ödüllü filmler
türkçe adı: 12 öfkeli adam
bir cinayet davasında jüri üyelerinden birinin, diğer on bir kişiyi zanlının suçsuz olduğuna ikna etme çabasını anlatan ve aynı isimli tiyatro oyunundan uyarlanmış harika filmdir. ikna turları sırasında üyelerin iç hesaplaşmalarının oldukça iyi aktarıldığı film önemli bir kült eserdir.
imdb: 9.0
bir cinayet davasında jüri üyelerinden birinin, diğer on bir kişiyi zanlının suçsuz olduğuna ikna etme çabasını anlatan ve aynı isimli tiyatro oyunundan uyarlanmış harika filmdir. ikna turları sırasında üyelerin iç hesaplaşmalarının oldukça iyi aktarıldığı film önemli bir kült eserdir.
imdb: 9.0
yönetmen:
sidney lumet
oyuncular:
henry fonda
lee j. cobb
martin balsam
john fiedler
jack klugman
edward binns
sidney lumet
oyuncular:
henry fonda
lee j. cobb
martin balsam
john fiedler
jack klugman
edward binns
*amerikan senaryo yazarları birliği ödülleri (1958) - film dalında en iyi drama senaryosu [reginald rose]
*bafta (1958) - en iyi yabancı erkek oyuncu [henry fonda]
*edgar ödülü (1958) - en iyi film senaryosu [reginald rose]
*bodil ödülü (1960) - en iyi amerikan filmi [sidney lumet]
*amerikan yapımcılar birliği (1997) - hall of fame ödülü.
film toplam 17 ödüle sahiptir.
*bafta (1958) - en iyi yabancı erkek oyuncu [henry fonda]
*edgar ödülü (1958) - en iyi film senaryosu [reginald rose]
*bodil ödülü (1960) - en iyi amerikan filmi [sidney lumet]
*amerikan yapımcılar birliği (1997) - hall of fame ödülü.
film toplam 17 ödüle sahiptir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ezgimorrison" tarafından 19.11.2020 19:34 tarihinde açılmıştır.
21.
ankara üni hukuk fakültesi uyum haftasında öğrencilere izletilen film.
bir jüri üyesinin diğer 11 jüriyi sanığın masum olduğuna ikna etmeye çalıştığı ve ben tek siz hepiniz diyerek cesurca meydan okuduğu siyah beyaz 1957 yapımı amerikan kült filmi.
not: izleyin, izlettirin.
bir jüri üyesinin diğer 11 jüriyi sanığın masum olduğuna ikna etmeye çalıştığı ve ben tek siz hepiniz diyerek cesurca meydan okuduğu siyah beyaz 1957 yapımı amerikan kült filmi.
not: izleyin, izlettirin.
devamını gör...
22.
tek mekanda çekilmiş, toplam süresi 96 dakika olan, 1957 yapımı, senaryosu akıl dolu film.
"peşin fikirler, muhakemesiz hükümlerdir." diyor
`voltaire`
filmin özeti budur benim için.
"peşin fikirler, muhakemesiz hükümlerdir." diyor
`voltaire`
filmin özeti budur benim için.
devamını gör...
23.
sidney lumet'in yönetmenlik koltuğunda oturduğu abd yapımı drama filmi. sadece izleyip geçilmemeli bence.
film,daha önce izlemiş ve iyi kavramış birinden tekrar dinlenmeli ya da internette hakkında olan incelemeler okunmalı.dikkatli izlememe rağmen o kadar ayrıntı varmış ki.şiddetle tavsiye edilir.
film,daha önce izlemiş ve iyi kavramış birinden tekrar dinlenmeli ya da internette hakkında olan incelemeler okunmalı.dikkatli izlememe rağmen o kadar ayrıntı varmış ki.şiddetle tavsiye edilir.
devamını gör...
24.
seçtiğim değer sunumu ödevim için örnek olarak kullandığım filmdir. çok film izleyen biri değilim ama beni bile sardı. mutlaka izleyin. tam bir adalet ve demokrasi alegorisi..
devamını gör...
25.
ruh hastasi bir troll'un 11 kisiyi kandirmasini konu alan film. neden abartiliyor anlamiyorum. oniki yasimda ilk izledigimde ben de bayilmistim ama sakin ve olgun bir kafayla izlerseniz benim dedigime geleceksiniz.
devamını gör...
26.
juri üyesi davis'in (henry fonda) diğer on bir jüri üyesini şüphelinin kendince kanıtlarıyla suçsuz olduğuna dair ikna etme çabalarını esas alan, imdb puanı 8.9 olan filmdir.
devamını gör...
27.
yazar @10pele filmle alakalı oldukça doyurucu sinamatografik analizlere zaten yer vermiş. biz ise kendi anladığımız kadarıyla filmin muhtevasına değinmeye çalışalım ; ceza yargılamalarındaki kimi temel ilkelerin ve görev ahlakı, vicdan, uzlaşı , objektiflik gibi üstün erdemlerin filmde nasıl işlendiğini irdeleyelim.
ergen bir göçmenin, öz babasını sustalı bıçakla öldürdüğü iddia edilmektedir. taamüden (tasarlayarak) insan öldürme suçunun cezası ise elektrikli sandalye ile idamdır. anglo sakson ceza yargılamasında , bizdeki kara avrupası hukuk sisteminden farklı şekilde bir ceza muhakemesi süjesi olarak ''jüri'' bulunur. jüri bir kuruldur ve filmde 12 öfkeli adamdan oluşan bu kurul oy birliği ile (12'de 12) sanığın idamını isterse , mahkemenin bu istemi reddetme seçeneği bulunmamaktadır. eğer jüri oy birliği ile sanığın beraatini isterse mahkeme sanığı idam edemeyecektir. bunun dışındaki oy denklemlerinde karar mahkemenindir. olayımızdaki cinayette iki de görgü tanığı vardır. yargıç jüriye görevini hatırlatır ve kahramanlarımız bir kaç metrekarelik odalarına kararlarını vermek üzere çekilirler.
daracık bir oda düşünelim. ilkel pencereleri dahi zor açılıp kapanıyor. bunaltıcı yaz sıcağından kaynaklı, daha içeri girer girmez kahramanlarımızın yüzlerinde tuzlu su zerrecikleri beliriyor. yaşları 40'tan 70'e değişen bu centilmenler, bir de bu sıcağın üstüne, içeri girer girmez sigaralarını ateşliyorlar. fitili ilk yakan da ana kahramanımız jüri 8. ne vakit viceroy marka sigara görsem ,o vicdanlı bakışları ve babacan yüzü aklıma gelir zaten. profili için (bkz: https://images.app.goo.gl/W...) / henry fonda
jürilerden biri vantilatörü çalıştırmayı akıl ediyor. bingo! makine arızalı. derken çaaat , görevli dışarıdan kapıyı da kilitliyor. bu da bir kuralmış. izleyicinin varsa ilk andan klostrofobisi azabilir. jüri 10 odaya girdiğinden beri burnunu siliyor mesela, herif yaz nezlesi. bilenler bilir hafif hastalıkların en çekilmezidir bu. beş dakikada oylama bitsin de gidip nane limon içeyim diye zor ediyor suratsız herif. apartman yöneticisi emekli albay zafer bey gibi her şeye de muhalefet. zaten 6 kişinin gözü dışarıda ,bitse de gitsek niyetindeler. bir genç idam edilebilir ve başka bir herifin derdi bir saat sonraki beyzbol maçı.
oylama başlıyor. ilk etapta 6 kişi sanığı suçlu buluyor ve tereddütsüz el kaldırıyorlar. doğrudan guilty oyu veriyorlar. hemen sonra biraz tereddüt eden beş jüri de yavaşça elini kaldırıyor. buna sosyal psikolojideki konformite örneği denebilir. konformite, kişinin kendi hür düşünce ve iradesini, her hangi bir baskı altında kalmadan grup iradesi yönünde değiştirmesidir. bir nevi kolaycılık denebilir. tabii olarak film boyunca bu beş jürinin biraz resesif karakterler olduğunu da fark ediyoruz. elini tereddütsüz kaldırıp guilty (suçlu) oyu veren jürileri ise buna sevk eden faktör , kişisel kalıpları ve ön yargıları. insan nesnellikten koptukça, vazifenin gereklilikleri kolayca unutuluyor ve her hafta oynanan sıradan bir beyzbol maçı , akşama kalıp yağmura yakalanmama isteği gibi absürd nedenler bile, olası bir masumun idamına yol açabilecek hayati bir kararın önemini kişiye unutturuyor. jürinin genelinin yüzünde , ihtimam emaresi gözükmüyor. bir kişi hariç. jüri 8.
suçsuz oyu kullanan tek kişi jüri 8 'dir . onu not guilyt oyu vermeye iten şey çocuğun suçsuz olduğuna dair kesinleşmiş kanaati değil, sadece mantıklı, makul şüpheydi. dahası en başında cam kenarına giderek düşünceli şekilde sigara yakması, yüzündeki hüzün, tüm olumsuz şartlara rağmen evine gitmeyi reddedip diğer jürilerin de konforunu bozmak ve tepkisini çekmek pahasına tartışmayı teklif etmesinin ardında tek bir motivasyon yatıyordu. o motivasyon görev bilinciydi.
jüri 8 , ilk etapta yalnızca görev bilinciyle hareket eder. konu tartışmaya açıldıkça diğer üyelerin kişisel öfkelerinin, hırslarının, acılarının onların nesnelliğine gölge düşürdüğünü fark eder. diğer jüriler sanık müdafiinin dahi savunulmaya değer bir nesne bulamadığı bahanesinin arkasına sığınırken, jüri 8, cinayet tanıklarının ifadelerindeki ince tutarsızlıkları fark etmiştir. ancak jüri 8 'in şüpheleri de çocuğu aklayacak yönde değildir. zaten jüri 8 ' in amacı kimseyi aklamak da değildir. görev bilincinin yüklediği sorumlulukla sorduğu sorular özetle şunlardır : neden bu kadar eminsiniz? neden sorgulamıyor ve üzerinde düşünmüyorsunuz. ? neden her şey bu kadar kesinmiş gibi davranıyorsunuz ?
öyle ki jüri 8 ile tartışmaya giren her jüri üyesi , diyaloğun sonunda kendi cümleleri sonucu bir şekilde kendi ön yargısıyla ve öznelliğiyle yüzleşiyor, pot kırıyordu.
modern ceza yargılamalarında ana amaç maddi gerçeğe ulaşmaktır. elbette bizi bu amaca götüren her yol mübah değildir. evvela elde edilen delil hukuka uygun delil olmalıdır ki , hükme esas alınabilsin. gel gelelim hukuka uygun her delil de doğrudan hakim vicdanına etki etmez, etmemelidir. bu delillerin akla mantığa ve bilimsel gerçekliğe uygun olması aranmalıdır. silahlar çarpışır , deliller serbestçe tartışılır ve maddi gerçeğe adım adım yaklaşılır. filmde jüri üyelerinin ön yargısı , onları delilleri tartışmaktan alıkoymaktadır. dahası filmde cinayetin en etkili delilleri de '' tanık'' beyanlarıdır. esasen beyan delilleri , belge ve belirti delilleri kadar muteber değildir. 1957 yılında otopsi , kriminal , olay yeri inceleme gibi dallar bu denli ileri aşamada olmadığından ihtimal-i temyiz düşüktü. film bize salt tanık deliline dayanarak hüküm kurmanın yargılamayı maddi hatalarla doldurup, asıl gerçekliğe ulaşmamızda nasıl yanıltıcı olabileceğini de tüm çıplaklığıyla göstermektedir.
izleyiciyi bile ilk andan bari karar verseler bir an önce dedirtecek kadar daraltan çekim teknikleri ve kurgusuyla başlayan bu nadide yapım, sonrasında bizlere şüphe etmenin önemini, şüphe etme hakkını , şüpheden sanık yararlanır ilkesini, masumiyet karinesini ; bir insanın hayatının, bir adamın burnundaki nezleden de, beyzbol maçından da, borsadaki pay senetlerinden de, araba garajından da, yağmurdan / rutubetten de daha önemli olduğunu ve dahası vazife şuuruyla hareket etmenin , adil olmak yolunda atılacak ilk ve en mühim adım olduğunu hatırlatıyor.
ergen bir göçmenin, öz babasını sustalı bıçakla öldürdüğü iddia edilmektedir. taamüden (tasarlayarak) insan öldürme suçunun cezası ise elektrikli sandalye ile idamdır. anglo sakson ceza yargılamasında , bizdeki kara avrupası hukuk sisteminden farklı şekilde bir ceza muhakemesi süjesi olarak ''jüri'' bulunur. jüri bir kuruldur ve filmde 12 öfkeli adamdan oluşan bu kurul oy birliği ile (12'de 12) sanığın idamını isterse , mahkemenin bu istemi reddetme seçeneği bulunmamaktadır. eğer jüri oy birliği ile sanığın beraatini isterse mahkeme sanığı idam edemeyecektir. bunun dışındaki oy denklemlerinde karar mahkemenindir. olayımızdaki cinayette iki de görgü tanığı vardır. yargıç jüriye görevini hatırlatır ve kahramanlarımız bir kaç metrekarelik odalarına kararlarını vermek üzere çekilirler.
daracık bir oda düşünelim. ilkel pencereleri dahi zor açılıp kapanıyor. bunaltıcı yaz sıcağından kaynaklı, daha içeri girer girmez kahramanlarımızın yüzlerinde tuzlu su zerrecikleri beliriyor. yaşları 40'tan 70'e değişen bu centilmenler, bir de bu sıcağın üstüne, içeri girer girmez sigaralarını ateşliyorlar. fitili ilk yakan da ana kahramanımız jüri 8. ne vakit viceroy marka sigara görsem ,o vicdanlı bakışları ve babacan yüzü aklıma gelir zaten. profili için (bkz: https://images.app.goo.gl/W...) / henry fonda
jürilerden biri vantilatörü çalıştırmayı akıl ediyor. bingo! makine arızalı. derken çaaat , görevli dışarıdan kapıyı da kilitliyor. bu da bir kuralmış. izleyicinin varsa ilk andan klostrofobisi azabilir. jüri 10 odaya girdiğinden beri burnunu siliyor mesela, herif yaz nezlesi. bilenler bilir hafif hastalıkların en çekilmezidir bu. beş dakikada oylama bitsin de gidip nane limon içeyim diye zor ediyor suratsız herif. apartman yöneticisi emekli albay zafer bey gibi her şeye de muhalefet. zaten 6 kişinin gözü dışarıda ,bitse de gitsek niyetindeler. bir genç idam edilebilir ve başka bir herifin derdi bir saat sonraki beyzbol maçı.
oylama başlıyor. ilk etapta 6 kişi sanığı suçlu buluyor ve tereddütsüz el kaldırıyorlar. doğrudan guilty oyu veriyorlar. hemen sonra biraz tereddüt eden beş jüri de yavaşça elini kaldırıyor. buna sosyal psikolojideki konformite örneği denebilir. konformite, kişinin kendi hür düşünce ve iradesini, her hangi bir baskı altında kalmadan grup iradesi yönünde değiştirmesidir. bir nevi kolaycılık denebilir. tabii olarak film boyunca bu beş jürinin biraz resesif karakterler olduğunu da fark ediyoruz. elini tereddütsüz kaldırıp guilty (suçlu) oyu veren jürileri ise buna sevk eden faktör , kişisel kalıpları ve ön yargıları. insan nesnellikten koptukça, vazifenin gereklilikleri kolayca unutuluyor ve her hafta oynanan sıradan bir beyzbol maçı , akşama kalıp yağmura yakalanmama isteği gibi absürd nedenler bile, olası bir masumun idamına yol açabilecek hayati bir kararın önemini kişiye unutturuyor. jürinin genelinin yüzünde , ihtimam emaresi gözükmüyor. bir kişi hariç. jüri 8.
suçsuz oyu kullanan tek kişi jüri 8 'dir . onu not guilyt oyu vermeye iten şey çocuğun suçsuz olduğuna dair kesinleşmiş kanaati değil, sadece mantıklı, makul şüpheydi. dahası en başında cam kenarına giderek düşünceli şekilde sigara yakması, yüzündeki hüzün, tüm olumsuz şartlara rağmen evine gitmeyi reddedip diğer jürilerin de konforunu bozmak ve tepkisini çekmek pahasına tartışmayı teklif etmesinin ardında tek bir motivasyon yatıyordu. o motivasyon görev bilinciydi.
jüri 8 , ilk etapta yalnızca görev bilinciyle hareket eder. konu tartışmaya açıldıkça diğer üyelerin kişisel öfkelerinin, hırslarının, acılarının onların nesnelliğine gölge düşürdüğünü fark eder. diğer jüriler sanık müdafiinin dahi savunulmaya değer bir nesne bulamadığı bahanesinin arkasına sığınırken, jüri 8, cinayet tanıklarının ifadelerindeki ince tutarsızlıkları fark etmiştir. ancak jüri 8 'in şüpheleri de çocuğu aklayacak yönde değildir. zaten jüri 8 ' in amacı kimseyi aklamak da değildir. görev bilincinin yüklediği sorumlulukla sorduğu sorular özetle şunlardır : neden bu kadar eminsiniz? neden sorgulamıyor ve üzerinde düşünmüyorsunuz. ? neden her şey bu kadar kesinmiş gibi davranıyorsunuz ?
öyle ki jüri 8 ile tartışmaya giren her jüri üyesi , diyaloğun sonunda kendi cümleleri sonucu bir şekilde kendi ön yargısıyla ve öznelliğiyle yüzleşiyor, pot kırıyordu.
modern ceza yargılamalarında ana amaç maddi gerçeğe ulaşmaktır. elbette bizi bu amaca götüren her yol mübah değildir. evvela elde edilen delil hukuka uygun delil olmalıdır ki , hükme esas alınabilsin. gel gelelim hukuka uygun her delil de doğrudan hakim vicdanına etki etmez, etmemelidir. bu delillerin akla mantığa ve bilimsel gerçekliğe uygun olması aranmalıdır. silahlar çarpışır , deliller serbestçe tartışılır ve maddi gerçeğe adım adım yaklaşılır. filmde jüri üyelerinin ön yargısı , onları delilleri tartışmaktan alıkoymaktadır. dahası filmde cinayetin en etkili delilleri de '' tanık'' beyanlarıdır. esasen beyan delilleri , belge ve belirti delilleri kadar muteber değildir. 1957 yılında otopsi , kriminal , olay yeri inceleme gibi dallar bu denli ileri aşamada olmadığından ihtimal-i temyiz düşüktü. film bize salt tanık deliline dayanarak hüküm kurmanın yargılamayı maddi hatalarla doldurup, asıl gerçekliğe ulaşmamızda nasıl yanıltıcı olabileceğini de tüm çıplaklığıyla göstermektedir.
izleyiciyi bile ilk andan bari karar verseler bir an önce dedirtecek kadar daraltan çekim teknikleri ve kurgusuyla başlayan bu nadide yapım, sonrasında bizlere şüphe etmenin önemini, şüphe etme hakkını , şüpheden sanık yararlanır ilkesini, masumiyet karinesini ; bir insanın hayatının, bir adamın burnundaki nezleden de, beyzbol maçından da, borsadaki pay senetlerinden de, araba garajından da, yağmurdan / rutubetten de daha önemli olduğunu ve dahası vazife şuuruyla hareket etmenin , adil olmak yolunda atılacak ilk ve en mühim adım olduğunu hatırlatıyor.
devamını gör...
28.
an itibariyle rozetine sahip olduğum şaheser.
tiyatro oyununu ve filmini hiç sıkılmadan izledim. iyi hikayeler her yerde takip edilmeyi hak ediyor. ama filmi sadece iyi hikayeye sığınmıyor. gerek oyunculuklar, gerek yönetmenlik açısından zirveye oynuyor. bütün bu etmenler bir araya gelince, ortaya yılların eskitemediği bir seyir kalıyor.
filmi her izlediğimde ilk işi olmasına rağmen her sahneyi hakkıyla çeken yönetmen sydney lumet'ye gıpta ediyor ve filmi herkese öneriyorum.
filmi izledikten sonra bu videoya da bakmanızı tavsiye ederim.
tiyatro oyununu ve filmini hiç sıkılmadan izledim. iyi hikayeler her yerde takip edilmeyi hak ediyor. ama filmi sadece iyi hikayeye sığınmıyor. gerek oyunculuklar, gerek yönetmenlik açısından zirveye oynuyor. bütün bu etmenler bir araya gelince, ortaya yılların eskitemediği bir seyir kalıyor.
filmi her izlediğimde ilk işi olmasına rağmen her sahneyi hakkıyla çeken yönetmen sydney lumet'ye gıpta ediyor ve filmi herkese öneriyorum.
filmi izledikten sonra bu videoya da bakmanızı tavsiye ederim.
devamını gör...
29.
(tematik)
(bkz: içinde hukuk sistemini barındıran en iyi filmler)
(bkz: tek mekan filmi)
(bkz: siyah beyaz filmler)
başka uyarlamaları da yapılmıştır.
hüküm vermenin dikkatle ve çeşitli tecrübelerle
olay yeri inceleme yapmadan
verilen bilgileri sorgulamayı gösterir.
jüri olmanın sorumluluğunu çok iyi yansıtır.
(bkz: tek mekan filmi)
(bkz: siyah beyaz filmler)
başka uyarlamaları da yapılmıştır.
hüküm vermenin dikkatle ve çeşitli tecrübelerle
olay yeri inceleme yapmadan
verilen bilgileri sorgulamayı gösterir.
jüri olmanın sorumluluğunu çok iyi yansıtır.
devamını gör...
30.
bir sidney lumet filmidir.
filmin senaryosunu 12 sayısına takıntılı bir bağlılığı olduğunu düşündüğüm reginald rose yazmıştır. filmi başrollerinde jüri numaralarına göre martin balsam, john fiedler, lee j. cobb, e. g. marshall, jack klugman, edward binns, jack warden, henry fonda, joseph sweeney, ed begley, george vockovec ve robert webber oynamıştır. film en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi senaryo dalında oscar adayı olmuştur. benim için lee j. cobb, e. g. marshall, george voskovec ve elbette henry fonda harikalar yaratmıştır bu filmde.
genç bir çocuk babasını öldürmek suçundan idamla yargılanır. aslında herkes çocuğun suçlu olduğu konusunda hemfikirdir. jüri de bu ön kabul ile toplanır ve işi bir an önce bitirmek ister. ancak sekiz numaralı jüri bir çocuğun hayatı söz konusu olduğu ve makul bir şüphesi olduğu için bu davanın tartışılması gerektiğini söyler. herkes kabul etmek zorunda kalır çünkü idam cezasının onanması için oybirliği gerekmektedir.
tartışmalar başladığında jüri odasında cehennem sıcağı vardır. ancak sekiz numaralı jüri diğerlerini tek tek ikna etmeye başlayınca önce yağmur başlar, sonra da vantilatör çalışmaya başlar. ki bu iki olay anında oylamanın durumu manidardır.
her jüri üyesi bu olayı kendi geçmişi, kendi kişiliği ve kendi takıntıları ve karakterleri doğrultusunda ele alır.
adalet çoğu zaman o kadar da adil olmayabiliyor.
filmin senaryosunu 12 sayısına takıntılı bir bağlılığı olduğunu düşündüğüm reginald rose yazmıştır. filmi başrollerinde jüri numaralarına göre martin balsam, john fiedler, lee j. cobb, e. g. marshall, jack klugman, edward binns, jack warden, henry fonda, joseph sweeney, ed begley, george vockovec ve robert webber oynamıştır. film en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi senaryo dalında oscar adayı olmuştur. benim için lee j. cobb, e. g. marshall, george voskovec ve elbette henry fonda harikalar yaratmıştır bu filmde.
genç bir çocuk babasını öldürmek suçundan idamla yargılanır. aslında herkes çocuğun suçlu olduğu konusunda hemfikirdir. jüri de bu ön kabul ile toplanır ve işi bir an önce bitirmek ister. ancak sekiz numaralı jüri bir çocuğun hayatı söz konusu olduğu ve makul bir şüphesi olduğu için bu davanın tartışılması gerektiğini söyler. herkes kabul etmek zorunda kalır çünkü idam cezasının onanması için oybirliği gerekmektedir.
tartışmalar başladığında jüri odasında cehennem sıcağı vardır. ancak sekiz numaralı jüri diğerlerini tek tek ikna etmeye başlayınca önce yağmur başlar, sonra da vantilatör çalışmaya başlar. ki bu iki olay anında oylamanın durumu manidardır.
her jüri üyesi bu olayı kendi geçmişi, kendi kişiliği ve kendi takıntıları ve karakterleri doğrultusunda ele alır.
adalet çoğu zaman o kadar da adil olmayabiliyor.
devamını gör...
31.
12 kızgın adam, sinema tarihinin en önemli yapıtlarından biridir ve hala günümüzde bile etkisini sürdürmektedir. film, bir jüri odasında geçen ve bir suç davasının sonucunu belirleyen 12 jürinin hikayesini anlatmaktadır.
film, insan zihninin karmaşıklığını ve ön yargıların nasıl doğru kararların önünde engel teşkil edebileceğini harika bir şekilde yansıtmaktadır. yönetmen sidney lumet, bu küçük alanda, yani jüri odasında geçen tek mekân filmi ile, izleyicilerin derin düşüncelere dalmasını sağlıyor.
ayrıca, filmin kurgusu ve oyunculukları da inanılmazdır. oyuncular, her biri farklı bir karakteri canlandırarak, jüri üyelerinin iç dünyalarını mükemmel bir şekilde yansıtıyor. film, insanların birbirlerini daha iyi anlamalarına ve hatta karşılıklı saygıya dayalı bir iletişim kurmalarına da vurgu yapıyor.
sonuç olarak, 12 kızgın adam, sadece adaletin önemini değil, insan doğasının karmaşıklığını da gösteren bir başyapıttır. filmin, hala günümüzde bile tartışmaların odağına oturması ve insanlar arasında bir diyalog açması da, film yapımının gerçek bir başarısıdır. bu başarıyı akademi ödülleri ile taçlandıramamış olsa da, izleyici nezdinde pek çok ödüllü filmden daha çok sevilmiştir.
film, insan zihninin karmaşıklığını ve ön yargıların nasıl doğru kararların önünde engel teşkil edebileceğini harika bir şekilde yansıtmaktadır. yönetmen sidney lumet, bu küçük alanda, yani jüri odasında geçen tek mekân filmi ile, izleyicilerin derin düşüncelere dalmasını sağlıyor.
ayrıca, filmin kurgusu ve oyunculukları da inanılmazdır. oyuncular, her biri farklı bir karakteri canlandırarak, jüri üyelerinin iç dünyalarını mükemmel bir şekilde yansıtıyor. film, insanların birbirlerini daha iyi anlamalarına ve hatta karşılıklı saygıya dayalı bir iletişim kurmalarına da vurgu yapıyor.
sonuç olarak, 12 kızgın adam, sadece adaletin önemini değil, insan doğasının karmaşıklığını da gösteren bir başyapıttır. filmin, hala günümüzde bile tartışmaların odağına oturması ve insanlar arasında bir diyalog açması da, film yapımının gerçek bir başarısıdır. bu başarıyı akademi ödülleri ile taçlandıramamış olsa da, izleyici nezdinde pek çok ödüllü filmden daha çok sevilmiştir.
devamını gör...
32.
mükemmel bir filmle karşınızdayım. filme başlamadan önce belirtmeliyim ki bu filminizin bir diğer özelliğide yönetmenlerinden biri olan sidney lumet’in yönettiği ilk filmdir. ve evet karşınızda bir dram filmi olan 12 angry man. izlemekten büyük keyif aldığım, çok güzel bir film özellikle siyah-beyaz olması daha da güzel.
bir odada geçen karar verme süreci. film boyunca neredeyse hiç sahne değişmiyor, bir odada geçen stresli bir karar verme süreci. ayrıca filmimizin bir diğer özelliğide bir kaç karakter hariç kahramanların isimleri dile getirilmemiştir filmde.
11 jüri üyesine karşı 1 jüri üyesi. diğerlerinin fikrini değiştirebilecek mi ? mahkum gerçekten suçlu mu? yoksa suçsuz mu ? acaba çocuk babasını öldürdü mü ? eğer çocuk öldürmediyse kim öldürdü?
izlerken bir çok düşünce aklınızda yer ediniyor. tam suçlu evet derken birden suçsuz buluyorsunuz adeta bir jüri üyesi gibi kafanızı kurcalıyor düşünceler. sanki filmde içilen onlarca sigarayı siz içmiş gibi stresli, kaygılı ve düşünceli bir hal alıyorsunuz. sekiz numara neredeyse herkesin fikrini değiştecekken sonuç acaba ne olucak ?
keyifle izleyeceğiniz bir film. tavsiye tavsiye!!
bir odada geçen karar verme süreci. film boyunca neredeyse hiç sahne değişmiyor, bir odada geçen stresli bir karar verme süreci. ayrıca filmimizin bir diğer özelliğide bir kaç karakter hariç kahramanların isimleri dile getirilmemiştir filmde.
11 jüri üyesine karşı 1 jüri üyesi. diğerlerinin fikrini değiştirebilecek mi ? mahkum gerçekten suçlu mu? yoksa suçsuz mu ? acaba çocuk babasını öldürdü mü ? eğer çocuk öldürmediyse kim öldürdü?
izlerken bir çok düşünce aklınızda yer ediniyor. tam suçlu evet derken birden suçsuz buluyorsunuz adeta bir jüri üyesi gibi kafanızı kurcalıyor düşünceler. sanki filmde içilen onlarca sigarayı siz içmiş gibi stresli, kaygılı ve düşünceli bir hal alıyorsunuz. sekiz numara neredeyse herkesin fikrini değiştecekken sonuç acaba ne olucak ?
keyifle izleyeceğiniz bir film. tavsiye tavsiye!!
devamını gör...
33.
dünya sinemasında her nehsa 50 kere tekrarı çekilen filmde mesaj ve gönderme doludur iyi de kardeşim madem adalet sisteminizde sıkıntı var madem jüri sisteminin eksik yönlerine parmak basıyorsunuz şu filmi 70 senedir 50 kere tekrar tekrar çekmenin anlamı ne demokrasiniz var güçlü ülkesiniz adalet sisteminizin iyi olduğunu savunuyorsunuz o zaman sisteminizi değiştirin ya da böyle abuk subuk filmleri tekrar tekrar çekip önümüze koymayın hayır algı yapıyorsanız gerek yok yani
devamını gör...
34.
#2727764 @doktor ejderha "keyifle izleyeceğiniz bir film" diyor. düzelteyim: keyifle birkaç defa izleyeceğiniz bir film.
1957 yılında siyah beyaz olarak çekilmiş olan film daha sonra kısmen renklendirilmiş. bu da filmden alıntılar. dikkat aşırı spoiler içerir.
1957 yılında siyah beyaz olarak çekilmiş olan film daha sonra kısmen renklendirilmiş. bu da filmden alıntılar. dikkat aşırı spoiler içerir.
devamını gör...
35.
"bülbülü öldürmek" adlı kitaba benziyor. 12 diyor ama izlerken siz de varsınız.
gerçek hayattaki tepkiniz veya rolünüz oradaki hangi adama benziyor? bunu başta ve sonda düşünerekten izleyin.
eğer başta düşünüyorsanız doğru bir role mi bürünmüşsünüz? eğer değilseniz izledikten sonra olduğunuz gibi kalmaya devam mı edeceksiniz?..
bu tarz filmler düşünmeye ve sorgulamaya itiyor ve itmesine izin vererek izlenmeliler... dümdüz izliyorsanız pas geçmeniz daha iyi.
bir gözlük takan olduğum için o tarz detayları yakalamak zor olmadı. okuduğum kitaplardan öyle içeriklere zaten çok aşinayım ama en çok ilgimi çeken bunların sırasını ayarlamak ve dayanak oluştururken ki ikna kabiliyeti oldu. tek bir kişi diğer 11'e bedel. bir kişinin insanları ve hayatı iyi yönde etkilemesi, o etkileme kazanımlarına sahip olması çok eşsiz. ve bunu görüp nasıl yerimizde saymaya devam edebiliyoruz?
cahillik, sizi katile bile dönüştürebiliyor. haksız katile...
gerçek hayattaki tepkiniz veya rolünüz oradaki hangi adama benziyor? bunu başta ve sonda düşünerekten izleyin.
eğer başta düşünüyorsanız doğru bir role mi bürünmüşsünüz? eğer değilseniz izledikten sonra olduğunuz gibi kalmaya devam mı edeceksiniz?..
bu tarz filmler düşünmeye ve sorgulamaya itiyor ve itmesine izin vererek izlenmeliler... dümdüz izliyorsanız pas geçmeniz daha iyi.
bir gözlük takan olduğum için o tarz detayları yakalamak zor olmadı. okuduğum kitaplardan öyle içeriklere zaten çok aşinayım ama en çok ilgimi çeken bunların sırasını ayarlamak ve dayanak oluştururken ki ikna kabiliyeti oldu. tek bir kişi diğer 11'e bedel. bir kişinin insanları ve hayatı iyi yönde etkilemesi, o etkileme kazanımlarına sahip olması çok eşsiz. ve bunu görüp nasıl yerimizde saymaya devam edebiliyoruz?
cahillik, sizi katile bile dönüştürebiliyor. haksız katile...
devamını gör...
36.
12 öfkeli adam
mutlaka izlenmesi gerekilen ve ders çıkarılası kült bir filmdir.
yönetmeni 1924/2011 yılları arasında yaşamış amerikalı yönetmen sidney lumet filmi çektiğinde sadece 33 yaşındaymış, yaşına göre gerçekten iyi bir film olduğu âşikâr.
filmimiz tek bir odada geçiyor ve 12 adamı ve bir çocuk zanlıyı anlatıyor. suçlu değil, suçu kanıtlanana kadar herkes masumdur.
film bir adamın kalan 11 adamı çocuğun masumiyetine inandırmasını ve suç/ ceza/ vicdan konularını işler.
çocuğu elektrikli sandalyeye oturtmak için canını verir çoğu, inanmazlar, inanmasalar da içlerinde bir acaba doğru söylüyor olabilir mi şüphesi gitmez. içten içe masum olmasını isterler biraz da, çünkü kendilerinin de çocukları vardır.
sicili kabarık bir reşit olmak üzere çocuk babasının ölümünden birincil derecede sanıktır ama babasını öldürecek kadar da boyu uzun değildir ayrıca aynı bıçaktan yüzlerce üretilebilir üstelik çocuk o gece sinemaya gitmiş ve oyuncuların/ filmin isimlerini hatırlamasa da sinemaya gittiğini söylemiştir.
kim suçludur, kim suçsuz? film en çok buna parmak basar, birini ölüme göndermek ve ipten almanın ne demek olduğunu hissettirir.
sonunda ise çocuğun masum olduğu anlaşılır.
en etkileyici sahnesi ise 12 adamdan birinin çocuğuyla kavgasını anlatıp cüzdanından fotoğrafını çıkarıp ona vurduğunu ve çocuk babasını cezalandırmak için babasından 2 yıl ayrı durduğunu söylediği, adamın ağladığı ve o zanlı çocuğun masum olduğunu içten içe bilip ağladığı sahnedir.
mutlaka izlenmesi gerekilen ve ders çıkarılası kült bir filmdir.
yönetmeni 1924/2011 yılları arasında yaşamış amerikalı yönetmen sidney lumet filmi çektiğinde sadece 33 yaşındaymış, yaşına göre gerçekten iyi bir film olduğu âşikâr.
filmimiz tek bir odada geçiyor ve 12 adamı ve bir çocuk zanlıyı anlatıyor. suçlu değil, suçu kanıtlanana kadar herkes masumdur.
film bir adamın kalan 11 adamı çocuğun masumiyetine inandırmasını ve suç/ ceza/ vicdan konularını işler.
çocuğu elektrikli sandalyeye oturtmak için canını verir çoğu, inanmazlar, inanmasalar da içlerinde bir acaba doğru söylüyor olabilir mi şüphesi gitmez. içten içe masum olmasını isterler biraz da, çünkü kendilerinin de çocukları vardır.
sicili kabarık bir reşit olmak üzere çocuk babasının ölümünden birincil derecede sanıktır ama babasını öldürecek kadar da boyu uzun değildir ayrıca aynı bıçaktan yüzlerce üretilebilir üstelik çocuk o gece sinemaya gitmiş ve oyuncuların/ filmin isimlerini hatırlamasa da sinemaya gittiğini söylemiştir.
kim suçludur, kim suçsuz? film en çok buna parmak basar, birini ölüme göndermek ve ipten almanın ne demek olduğunu hissettirir.
sonunda ise çocuğun masum olduğu anlaşılır.
en etkileyici sahnesi ise 12 adamdan birinin çocuğuyla kavgasını anlatıp cüzdanından fotoğrafını çıkarıp ona vurduğunu ve çocuk babasını cezalandırmak için babasından 2 yıl ayrı durduğunu söylediği, adamın ağladığı ve o zanlı çocuğun masum olduğunu içten içe bilip ağladığı sahnedir.
devamını gör...
37.
senaryosunu alman yahudisi abd li bir senarist olan reginald rose nin yazdığı bir anti racist temalı film. filmde her jüri üyesi bir kişilikle tanımlanmıştır.
bu filmde en dikkate değer karakter 10. jüri üyesidir ve görünen o ki ırkçıdır, 12. jüri iyi biri olmaya çalışan kurnaz, züppe bir amerikalı, 3 numaralı jüri zorba ve öfkeli bir adamdır, 5 numaralı jüri varoşlarda kavgalar içinde büyümüş genç bir adamdır, 4 numaralı jüri tartışmayı sevmeyen, maddi durumu iyi, akıllı, mantıkçı ve duygusal olmayan biridir, 8 numaralı jüri merhametli iyi olandır. 7. nolu jüri önyargılı ve göçmen karşıtıdır, 11. jüri üyesi amerikan değerlerine önem veren biridir. 2 nolu jüri çekingen ve kararsızdır.9.nolu üye adil ve empati ktir. 1 nolu jüri uysal, tereddütlü, söylenenlerden çabuk etkilenen karakteri gösterir.
filmlerde çok duygusal adil karakterli kendi adalet sistemine eleştirel yaklaşabilen amerika dışarıdaki insanlara karşı aynı derecede hoşgörülü değildir, filmin senaristi kendisi de almanya'dan amerika'ya göçen bir musevi ailesinin çocuğu olan ve muhtemelen 1940'larda kendi ailesinin almanya'da uğradığı ırkçı tutum ve saldırılara tepki olarak böyle bir senaryoyu simgesel olarak ele almıştır ancak 2023 yılında israil filistin olaylarında görüyoruz ki insanlar sadece kendi başlarına gelen kötü şeylerin duygusalığı başkalarına gelen kötülüklere karşı son derece de umursamaz soğukkanlı ve taraflı olabiliyorlar bunu da böylece not düşelim
bu filmde en dikkate değer karakter 10. jüri üyesidir ve görünen o ki ırkçıdır, 12. jüri iyi biri olmaya çalışan kurnaz, züppe bir amerikalı, 3 numaralı jüri zorba ve öfkeli bir adamdır, 5 numaralı jüri varoşlarda kavgalar içinde büyümüş genç bir adamdır, 4 numaralı jüri tartışmayı sevmeyen, maddi durumu iyi, akıllı, mantıkçı ve duygusal olmayan biridir, 8 numaralı jüri merhametli iyi olandır. 7. nolu jüri önyargılı ve göçmen karşıtıdır, 11. jüri üyesi amerikan değerlerine önem veren biridir. 2 nolu jüri çekingen ve kararsızdır.9.nolu üye adil ve empati ktir. 1 nolu jüri uysal, tereddütlü, söylenenlerden çabuk etkilenen karakteri gösterir.
filmlerde çok duygusal adil karakterli kendi adalet sistemine eleştirel yaklaşabilen amerika dışarıdaki insanlara karşı aynı derecede hoşgörülü değildir, filmin senaristi kendisi de almanya'dan amerika'ya göçen bir musevi ailesinin çocuğu olan ve muhtemelen 1940'larda kendi ailesinin almanya'da uğradığı ırkçı tutum ve saldırılara tepki olarak böyle bir senaryoyu simgesel olarak ele almıştır ancak 2023 yılında israil filistin olaylarında görüyoruz ki insanlar sadece kendi başlarına gelen kötü şeylerin duygusalığı başkalarına gelen kötülüklere karşı son derece de umursamaz soğukkanlı ve taraflı olabiliyorlar bunu da böylece not düşelim
devamını gör...
38.
filmi tekrardan izledim ve tanımımı da yaptım ama bir köşede tutacağım.
ilk izlediğim zaman ile bu zaman arasında çok fark var o ayrı konu ama şu kesinki ilk izleme ile ikinci izleme arasında dağlar kadar fark var. çünkü sonda gördüğünüz detayların aslında filmin başında size bir ipucu olarak verildiğini görüyorsunuz. tabii izlerken de bunu anlayabilirsiniz ama bilerek izlemek daha güzel geldi bana. yani filmin iyi olduğunu ve puanımı vermiş biri olarak izlemek nerede gecenin bir yarısı film bulamadığı için şu siyah beyaz filmde neymiş bir bakayım diyen kafa nerede.
filmde gözüme batan iki üç karakter vardı bazıları sadece karar vermek için veriyor ama bazıları sırf çocuğu cezalandırmak için oraya gelmiş gibi davranıyor. özellikle burnu akan yaşlı adam söylediklerini tasvip etmek imkansız. resmen sevmediği insanların yaşadığı bölgeden geldiği için öldürmek istiyordu. böyle kafada insanlara hiçbir şey anlatamazsınız çünkü önyargılılar ve önyargılı insanın eline düşmek istemezsiniz.
kısaca güzel film. benim abarttığımı düşünenlerde olacaktır tabii o da ayrı konu. izlemenizi temenni ederek. iyi seyirler diliyorum.
kısa bir tanım yapacaktım yine uzun oldu neyse.
ilk izlediğim zaman ile bu zaman arasında çok fark var o ayrı konu ama şu kesinki ilk izleme ile ikinci izleme arasında dağlar kadar fark var. çünkü sonda gördüğünüz detayların aslında filmin başında size bir ipucu olarak verildiğini görüyorsunuz. tabii izlerken de bunu anlayabilirsiniz ama bilerek izlemek daha güzel geldi bana. yani filmin iyi olduğunu ve puanımı vermiş biri olarak izlemek nerede gecenin bir yarısı film bulamadığı için şu siyah beyaz filmde neymiş bir bakayım diyen kafa nerede.
filmde gözüme batan iki üç karakter vardı bazıları sadece karar vermek için veriyor ama bazıları sırf çocuğu cezalandırmak için oraya gelmiş gibi davranıyor. özellikle burnu akan yaşlı adam söylediklerini tasvip etmek imkansız. resmen sevmediği insanların yaşadığı bölgeden geldiği için öldürmek istiyordu. böyle kafada insanlara hiçbir şey anlatamazsınız çünkü önyargılılar ve önyargılı insanın eline düşmek istemezsiniz.
kısaca güzel film. benim abarttığımı düşünenlerde olacaktır tabii o da ayrı konu. izlemenizi temenni ederek. iyi seyirler diliyorum.
kısa bir tanım yapacaktım yine uzun oldu neyse.
devamını gör...
39.
1957 yapımı, muhteşem bir film. abd mahkemesinde, bir suç için rastgele seçilmiş 12 juri üyesinin aldıkları karar ve bu kararı alırken yaşadıkları, konu ediliyor.
filmi öneri hatta öneriler üzerine izledim. döve döve izlettiler.* böyle ağzımı burnumu kırdılar izlemem için.* iyi ki de kırdılar çünkü arşivime eklediğim filmlerden biri haline geldi.
...
tek mekanda tüm duyguları hissettirerek çekilmiş film. çok da başarılı...
aslında eğitim camiasının alışık olduğu bir konu üzerinden işleniyor. eğitim bilimlerinde, özellikle akademide bu konular sık sık tartışılır. biz de tartışmıştık vaktiyle.
filmde tartışma kültürü o kadar muhteşem ki hayran kalmamak elde değil. amerikan kültürünün bir yansıması mı yoksa biz türkler mı tartışmayı bilmiyor da hemen kavga ediyoruz, diye düşünmeden edemiyor insan ama bu soru daha film bitmeden hemen sonuca bağlanıyor: her tartışma, her alanda aynı değildir. mahkemede başka, okul sıralarında başka, mahallede veya kahvehanede başka...) bu kültür, bir otursa aslında ki film de bunu yansıtıyor -idam onayını reddeden son jüri üyesinde biz, bunu görüyoruz: tartışmayi şahsi algılamak.-
filmde insan psikolojisini birçok yönden ele almalarını da çok beğendim ben. ve bunu, bir buçuk saate sığdırmaları ne hoş. tadı, damakta kalıyor.
mesela; önyargı yapan yaşlı ve gripli üyenin konuşmasına, diğer 11 üyenin verdiği tepki; harikaydı. filmde harika olan daha birçok sey var. bu yüzden izleyin ve izletin.
ve filmi kesinlikle izleyin efenm. elbette tavsiyemdir. ben döve döve izletmem belki* ama izleyin. *
filmi öneri hatta öneriler üzerine izledim. döve döve izlettiler.* böyle ağzımı burnumu kırdılar izlemem için.* iyi ki de kırdılar çünkü arşivime eklediğim filmlerden biri haline geldi.
...
tek mekanda tüm duyguları hissettirerek çekilmiş film. çok da başarılı...
aslında eğitim camiasının alışık olduğu bir konu üzerinden işleniyor. eğitim bilimlerinde, özellikle akademide bu konular sık sık tartışılır. biz de tartışmıştık vaktiyle.
filmde tartışma kültürü o kadar muhteşem ki hayran kalmamak elde değil. amerikan kültürünün bir yansıması mı yoksa biz türkler mı tartışmayı bilmiyor da hemen kavga ediyoruz, diye düşünmeden edemiyor insan ama bu soru daha film bitmeden hemen sonuca bağlanıyor: her tartışma, her alanda aynı değildir. mahkemede başka, okul sıralarında başka, mahallede veya kahvehanede başka...) bu kültür, bir otursa aslında ki film de bunu yansıtıyor -idam onayını reddeden son jüri üyesinde biz, bunu görüyoruz: tartışmayi şahsi algılamak.-
filmde insan psikolojisini birçok yönden ele almalarını da çok beğendim ben. ve bunu, bir buçuk saate sığdırmaları ne hoş. tadı, damakta kalıyor.
mesela; önyargı yapan yaşlı ve gripli üyenin konuşmasına, diğer 11 üyenin verdiği tepki; harikaydı. filmde harika olan daha birçok sey var. bu yüzden izleyin ve izletin.
ve filmi kesinlikle izleyin efenm. elbette tavsiyemdir. ben döve döve izletmem belki* ama izleyin. *
devamını gör...
40.