orijinal adı: the open society and its enemies
yazar: karl popper
yayım yılı: 1945
yazarın birinci dünya savaşı esnasında siyasi sürgündeyken yazdığı eserde açık toplum kavramı hiçbir güç tarafından kısıtlanmamış özgür toplumları simgeler. popper, açık toplumların karşısında duran platon, georg wilhelm friedrich hegel ve karl marx gibi otoriteleri eleştirir.
yazar: karl popper
yayım yılı: 1945
yazarın birinci dünya savaşı esnasında siyasi sürgündeyken yazdığı eserde açık toplum kavramı hiçbir güç tarafından kısıtlanmamış özgür toplumları simgeler. popper, açık toplumların karşısında duran platon, georg wilhelm friedrich hegel ve karl marx gibi otoriteleri eleştirir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "svengali" tarafından 03.06.2021 18:23 tarihinde açılmıştır.
1.
güçlü bir kitaptır. ilk cildinde platon'un içinden geçer ve italyan faşizminin temelini attığını söyler. platon'un 30 tiranlar döneminin filozofu olduğunu belirterek akraba siyaseti güttüğünü ileri sürer. zira platon'un dayısı bu 30 tiranlardan biridir. yani platon'un kendi kendine bir felsefe üretmediğini ve amacının bu tiranlar düzenini korumak olduğunu iddia eder ki filozof kral platon'un kendisidir. platon'un demokrasiye olan kininin bir diğer nedeni de atina demokrasisinin hocası olan sokrates'i idama mahkum etmesidir.
ikinci ciltte hegel'i aynı gerekçeyle vurur. diğer bir deyişle onun da platon gibi prusya devletinin filozofu olduğunu söyler. diyalektik olgusunu mantıklı bulmaz. her daim tez, antitez ve sentezle bir bilgiye ulaşılamayacağını, var olan bilginin de denetlenmesi gerektiğini, tümevarım değil, bilakis tümdengelimle hareket edilmesini savunur. hegel'deki tin (geist) olgusunu oldukça anlamsız bularak devlete bir kutsiyet atfedilmesine karşı çıkar.
ikinci ciltte marx'a yöneltilen eleştiriler platon ve hegel'e nazaran daha hafiftir. nitekim marx, sovyetler birliği'nin filozofu değildir. fakat aşamalı toplum yapısının doğru olmadığını ve hegel'in diyalektiğine yaslanmanın hatalara neden olduğunu ifade eder. hatta bu aşamalı toplum anlayışını tarihselciliğin sefaleti olarak tanımlar. marx herşeyin temelinde ekonomik bir sürecin olduğunu söylese de popper tarihten birkaç örnek vererek marx'ın hatalı bir sonuca vardığını belirtir. yani ekonomi önemli olsa da herşey değildir. marx, eninde sonunda kapitalist toplumun kaçınılmaz olarak yıkılacağını öngörüyordu. oysaki filozoflar gelecekten haber vermezler, o işi peygamberler ve kahinler yapar. işte bu yüzden popper'a göre sosyalizm bilimsel filan değildir ve bir kehanet öğretisidir.
ikinci cildin son kısımlarında ise totaliter sistemlerden genel olarak bahsedilir.
ikinci ciltte hegel'i aynı gerekçeyle vurur. diğer bir deyişle onun da platon gibi prusya devletinin filozofu olduğunu söyler. diyalektik olgusunu mantıklı bulmaz. her daim tez, antitez ve sentezle bir bilgiye ulaşılamayacağını, var olan bilginin de denetlenmesi gerektiğini, tümevarım değil, bilakis tümdengelimle hareket edilmesini savunur. hegel'deki tin (geist) olgusunu oldukça anlamsız bularak devlete bir kutsiyet atfedilmesine karşı çıkar.
ikinci ciltte marx'a yöneltilen eleştiriler platon ve hegel'e nazaran daha hafiftir. nitekim marx, sovyetler birliği'nin filozofu değildir. fakat aşamalı toplum yapısının doğru olmadığını ve hegel'in diyalektiğine yaslanmanın hatalara neden olduğunu ifade eder. hatta bu aşamalı toplum anlayışını tarihselciliğin sefaleti olarak tanımlar. marx herşeyin temelinde ekonomik bir sürecin olduğunu söylese de popper tarihten birkaç örnek vererek marx'ın hatalı bir sonuca vardığını belirtir. yani ekonomi önemli olsa da herşey değildir. marx, eninde sonunda kapitalist toplumun kaçınılmaz olarak yıkılacağını öngörüyordu. oysaki filozoflar gelecekten haber vermezler, o işi peygamberler ve kahinler yapar. işte bu yüzden popper'a göre sosyalizm bilimsel filan değildir ve bir kehanet öğretisidir.
ikinci cildin son kısımlarında ise totaliter sistemlerden genel olarak bahsedilir.
devamını gör...