41.
seneler geçiyor üzerinden. bi bakıyorsunuz aklınıza bile gelmiyor, şaşırıyorsunuz. uzun süre böyle gidiyor. sonra bi gün bi anda anneniz aklınıza geliyor. o olsaydı böyle olmazdı diyorsunuz. gözleriniz cayır cayır yanana kadar ağlıyorsunuz sonra.
hiçbir zaman tamamen geçmiyor ama bazen unutuyorsunuz işte. unutarak yaşıyorsunuz mutlu mesut. ta ki hatırlayana kadar. insanoğlu iyi ki unutkan yoksa sokaklar acıdan delirmiş insanlarla dolu olurdu sanırım
hiçbir zaman tamamen geçmiyor ama bazen unutuyorsunuz işte. unutarak yaşıyorsunuz mutlu mesut. ta ki hatırlayana kadar. insanoğlu iyi ki unutkan yoksa sokaklar acıdan delirmiş insanlarla dolu olurdu sanırım
devamını gör...
42.
rüyamda annemin öldüğünü görüp uyandım. göğsümde kocaman bir ağrı var. babam ölmeden 2 gün önce babamı kaybetmekle ilgili rüya görmüştüm. çok korkuyorum sözlük.
devamını gör...
43.
akla getirilmemesi gereken durum.
rüyaların tersi çıkar.
annen çok yaşayacak sayın yazar.
rüyaların tersi çıkar.
annen çok yaşayacak sayın yazar.
devamını gör...
44.
yarım kalmak. ne yaşarsanız yaşayın bir tarafınız hep eksik.
annenin olmesi demek yasanan her kotu olayda oturup “o olsaydi boyle olmazdi” diye gozyasin kalmayana kadar aglamak demek. annenin olmesi demek, koskoca adam olsan da yaninda annesi olan insanlari gorunce kiskanmak demek. kac yasinda olursan ol hayatta korumasiz hissettiriyor annesizlik
annenin olmesi demek yasanan her kotu olayda oturup “o olsaydi boyle olmazdi” diye gozyasin kalmayana kadar aglamak demek. annenin olmesi demek, koskoca adam olsan da yaninda annesi olan insanlari gorunce kiskanmak demek. kac yasinda olursan ol hayatta korumasiz hissettiriyor annesizlik
devamını gör...
45.
bu meta ile çocukken karşılaştım. yoo benim valide hanım değil. valide hanımın validesi... ve annem. o koca kadın karşımda çocuk gibi hüngür hüngür ağlamıştı. daha sonra herhalde anne sayılabilecek kadar yakın kadın olan teyzem vefat etmişti. teyze kızım paramparçaydı. bana sarıldı ve sen bu acıya nasıl dayandın dedi. peder beyi, teyzenin vefattan 1 sene önce kaybetmiştim. sen zor olanı atlattın diyemedim. sadece sabır diledim. dehşet veriyor düşüncesi dahi. ve geçtiğimiz cumartesi mesai arkadaşım anneciğini kaybetti. 42 yaşında boylu poslu kızcağız erimişti 2 gün içinde. insanı farklı âlemlere sürüklüyor bu tür olaylar. dik durma yetisini kaybediyor insan. şimdi iki gözümün çiçeğinin gözünün içine bakıyor her şeyden sakınıyorum onu. aman bir şey olmasın o da giderse halim nece olur?
devamını gör...
46.
rahimden düşmek... dünya rahminden.
sabah sabah veya gecenin köründe şöyle başlıkları hortlatmasanız da modumuz düşmese..
sabah sabah veya gecenin köründe şöyle başlıkları hortlatmasanız da modumuz düşmese..
devamını gör...
47.
kimi için bir şey ifade etmez.. ailemi ben seçmedim ki alüminyum der ve geçer..
kimi için çok şey ifade eder.. ama onlarda ses etmez..
siz bakmayın yazılan çizilen haberlere yada yapılanlara.. bir anne nasıl böyle olabilir diyenlere.. bilemezsin.. insanoğlu bu ne düşünür bilemezsin...
ama şunu bilin.. hayatta iken sarabildiğiniz kadar sarın.. bağırmayın çağırmayın... ihtiyacınız olur ve bir gün toprağını öpersiniz zorunuza gider..
kimi için çok şey ifade eder.. ama onlarda ses etmez..
siz bakmayın yazılan çizilen haberlere yada yapılanlara.. bir anne nasıl böyle olabilir diyenlere.. bilemezsin.. insanoğlu bu ne düşünür bilemezsin...
ama şunu bilin.. hayatta iken sarabildiğiniz kadar sarın.. bağırmayın çağırmayın... ihtiyacınız olur ve bir gün toprağını öpersiniz zorunuza gider..
devamını gör...
48.
dilerim tüm insanlar sevdiklerinden önce ölür
devamını gör...
49.
yuvarlanıyorum son hızla. görmezden geldikçe daha da artıyor ivmem. direnç gösterebilecek kadar güçlü olduğumu biliyorum. kimsenin bana bunu söylemesine ihtiyacım yok. ihtiyacı geç, gerek yok gerek. bana kendimle ilgili ne söyleyebilirsin benim bilmediğim ya da senin yanılmadığın? ama yapmıyorum!
günler kaldı. kimine göre anlamı saçma -tartışmam- bana göre olmayan bir yıl dönümüne. o yana bakmamaya çalıştıkça büyüyor içimde korkusu. günler kaldı.
annem hayatta. annemin doğum günü bugün. babam ölü. toprağın altında. öldüğü günü anmaya günler kala. hatırlıyorum da neler yaşandığını, neler yapıldığını bugünün yirminci yüzyılın son çeyreğine denk gelen zamanlarında, içim acıyor. aklım çıkacak gibi oluyor bir ömür aynı yastığa baş koyduktan sonra onsuz ilk doğum gününü "kutlayacak" olan annemi düşününce. tarifsiz bir şekilde korkuyorum bir gün bu başlığa da bir şeyler yazamayacağım günün gelmesinden. bir yazsan düzelir belki, hafifler bir nebze diyecekleriniz olacaktır. olmasın. umarım bunu doğru sanmaya devam edeceğiniz bir ömrünüz olsun ama dillendirmeyin siz böyle saçma şeyler yine de e mi?
hala arayamadım annemi, elim gitmedi. kalkıp gideceğim yanına ama aramam da gerekirdi. babamlı zamanlarda en hiçbir şey yapılmamış gün şaşkınlıktan küçük dilini yutturacak bir hediye alırdı bu kadın. ben ne yapacağım şimdi? lisedeydim hiç unutmuyorum, birlikte oldukları her sene için bir mektup yazmıştı anneme. babam öldüğünde eşyalarını toplarken bazı mektuplar bulduk da asıl annem öldüğünde nelerle karşılaşacağız kim bilir? bir keresinde de kocaman bir kutu ile gelmişti babam eve. ama insan boyutunda. dev bir kutu. buzdolabı var sanırsın içinde o kadar büyük. ama adam kucaklamış çıkmış merdivenlerden 8 kat. öyle de hafif. asansöre sığmadı dedi nefes nefese eve girip. "ne bu samet allah aşkına neye para verdin" diye huysuzlandı annem tabi, "aç aç" dedi babam. annem açtı kutuyu, içi boş. hiçbir şey yok. annem anlamadı, biz de tabi, ne oluyor diye bakınırken babam bastı kahkahayı. parasının hesabını hiç bilmeyen bir adam olan babama söz verdirmiş annem tatildeyken biz, bu tatil çok para harcadık, benim hediyem bu, söz ver bana bir şey almayacaksın diye, o da tamam demiş; "ne yapsaydım elim boş mu gelseydim" dedi. "bir çiçek alsaydın samet, ne bu zevzeklik ne yapıcam ben şimdi bu kutuyu" dedi annem, "senin bana verdiğin mutluluğu temsilen, bulabildiğim en büyük kutu buydu" dedi... ben ne yapabilirim ki şimdi bu kadının doğum gününde!
çok benzetiyorlar beni annemin gençliğine. ben hiç benzetmiyorum. işin ilginci o da "ne alakası var yaa?" diyor. tamam hadi ben aynada kendimi insanların beni gördüğü gördüğü gibi görmüyorum da o niye böyle diyor herkes ayyyynı semra'nın gençliğisin derken anlamıyorum bak orasını. o da çocuğuyum diye herkesten başka görüyor beni herhalde. doğurmadım, bilmiyorum. benzemiyoruz bizce kısacası. karakterlerimiz de çok farklı. ben zaten babasının kızı diye tabir ettiklerindenim ama annemle siyahla beyaz kadar farklıyız. neredeyse hiç ortak noktamız yok. garip gerçekten.
iyi ilişkilerimiz var aslında. ilişmemeyi öğrendik pek birbirimize. öncesinde çok tartışırdık. zamanla oturdu dinamikler. güzel anları, mutlu zamanları samimiyetle, içtenlikle yaşayabiliyoruz. ama gergin durumlar, acılı, dertli, kaotik konular hala aramızda diyalogsuzlukla çözülüyor. çözülemiyor mu demeliyim gerçi emin değilim. öyle işte. tahmin edersiniz bugün için çok gerginim. içimde çok büyük bir sıkıntı var. nasıl kotarabileceğimi bilmiyorum. ne gibi bir tabloyla karşılaşabileceğimi az biraz tahmin edebilsem eylem planımı hazırlayabilirim belki ama ne yazık ki böyle bir imkanım yok. her şeyin bir ilki vardır. her şeyin de bir sonu. kimi olaya göre ilk kimi olaya göre de son daha iyi olandır. bu olay içinse ilk berbat olan. hiçbir şey bilmesem de bunu biliyorum.
günler kaldı. kimine göre anlamı saçma -tartışmam- bana göre olmayan bir yıl dönümüne. o yana bakmamaya çalıştıkça büyüyor içimde korkusu. günler kaldı.
annem hayatta. annemin doğum günü bugün. babam ölü. toprağın altında. öldüğü günü anmaya günler kala. hatırlıyorum da neler yaşandığını, neler yapıldığını bugünün yirminci yüzyılın son çeyreğine denk gelen zamanlarında, içim acıyor. aklım çıkacak gibi oluyor bir ömür aynı yastığa baş koyduktan sonra onsuz ilk doğum gününü "kutlayacak" olan annemi düşününce. tarifsiz bir şekilde korkuyorum bir gün bu başlığa da bir şeyler yazamayacağım günün gelmesinden. bir yazsan düzelir belki, hafifler bir nebze diyecekleriniz olacaktır. olmasın. umarım bunu doğru sanmaya devam edeceğiniz bir ömrünüz olsun ama dillendirmeyin siz böyle saçma şeyler yine de e mi?
hala arayamadım annemi, elim gitmedi. kalkıp gideceğim yanına ama aramam da gerekirdi. babamlı zamanlarda en hiçbir şey yapılmamış gün şaşkınlıktan küçük dilini yutturacak bir hediye alırdı bu kadın. ben ne yapacağım şimdi? lisedeydim hiç unutmuyorum, birlikte oldukları her sene için bir mektup yazmıştı anneme. babam öldüğünde eşyalarını toplarken bazı mektuplar bulduk da asıl annem öldüğünde nelerle karşılaşacağız kim bilir? bir keresinde de kocaman bir kutu ile gelmişti babam eve. ama insan boyutunda. dev bir kutu. buzdolabı var sanırsın içinde o kadar büyük. ama adam kucaklamış çıkmış merdivenlerden 8 kat. öyle de hafif. asansöre sığmadı dedi nefes nefese eve girip. "ne bu samet allah aşkına neye para verdin" diye huysuzlandı annem tabi, "aç aç" dedi babam. annem açtı kutuyu, içi boş. hiçbir şey yok. annem anlamadı, biz de tabi, ne oluyor diye bakınırken babam bastı kahkahayı. parasının hesabını hiç bilmeyen bir adam olan babama söz verdirmiş annem tatildeyken biz, bu tatil çok para harcadık, benim hediyem bu, söz ver bana bir şey almayacaksın diye, o da tamam demiş; "ne yapsaydım elim boş mu gelseydim" dedi. "bir çiçek alsaydın samet, ne bu zevzeklik ne yapıcam ben şimdi bu kutuyu" dedi annem, "senin bana verdiğin mutluluğu temsilen, bulabildiğim en büyük kutu buydu" dedi... ben ne yapabilirim ki şimdi bu kadının doğum gününde!
çok benzetiyorlar beni annemin gençliğine. ben hiç benzetmiyorum. işin ilginci o da "ne alakası var yaa?" diyor. tamam hadi ben aynada kendimi insanların beni gördüğü gördüğü gibi görmüyorum da o niye böyle diyor herkes ayyyynı semra'nın gençliğisin derken anlamıyorum bak orasını. o da çocuğuyum diye herkesten başka görüyor beni herhalde. doğurmadım, bilmiyorum. benzemiyoruz bizce kısacası. karakterlerimiz de çok farklı. ben zaten babasının kızı diye tabir ettiklerindenim ama annemle siyahla beyaz kadar farklıyız. neredeyse hiç ortak noktamız yok. garip gerçekten.
iyi ilişkilerimiz var aslında. ilişmemeyi öğrendik pek birbirimize. öncesinde çok tartışırdık. zamanla oturdu dinamikler. güzel anları, mutlu zamanları samimiyetle, içtenlikle yaşayabiliyoruz. ama gergin durumlar, acılı, dertli, kaotik konular hala aramızda diyalogsuzlukla çözülüyor. çözülemiyor mu demeliyim gerçi emin değilim. öyle işte. tahmin edersiniz bugün için çok gerginim. içimde çok büyük bir sıkıntı var. nasıl kotarabileceğimi bilmiyorum. ne gibi bir tabloyla karşılaşabileceğimi az biraz tahmin edebilsem eylem planımı hazırlayabilirim belki ama ne yazık ki böyle bir imkanım yok. her şeyin bir ilki vardır. her şeyin de bir sonu. kimi olaya göre ilk kimi olaya göre de son daha iyi olandır. bu olay içinse ilk berbat olan. hiçbir şey bilmesem de bunu biliyorum.
devamını gör...
50.
allah korusun tövbe de. analarimiza uzun ömürler diliyorum.
devamını gör...
51.
52.
acını satırlara, paragraflara sığdıramayacakken başına geldiğinde tek kelime edemediğin olaydır.
devamını gör...
53.
tarifi zor bir acıdır. her ölüm elbette zordur, ancak baba veya kardeş ölümünden daha zor ve travmatik bir göç olayıdır. sabır olmasa katlanılacak bir vaziyet değildir.
devamını gör...
54.
on sekiz yaşımda beni sadece resmi anlamda değil de gerçekten yetişkine çeviren hadise. annesiz olmuyor. olmaz. olmayacak. annelerinizi sakın ama sakın üzmeyin. hatta kalkın sarılın şimdi, ya da arayın telefonla konuşun. seni seviyorum annecim deyin. çünkü tüm bunlar birer lüks.
devamını gör...
55.
hatırlayamadığım bir yerde yazdığına göre: bir çocuksan... annenin ölmesi, seni bir kuyuya atmaları nedeniyle sonsuzlukta düşmendir ve düşerken çığlıklarını kimsenin duymamasıdır. üstelik o düşüşün hiç son bulmayışıdır ömrün boyunca. çünkü sonsuz bir düşüştesindir ondan sonra daima.
devamını gör...
56.
elektriklerin gidip sonsuza dek bir daha gelmemesi gibi... hiçbir şey eskisi gibi çalışmaz, hayatın kapkaranlıktır artık.
devamını gör...
57.
senin anan ölsün ya, başlığa bak. açacak başka şeyler var, istersen özelden söyleriz.
(bkz: sen anan yani)
(bkz: sen anan yani)
devamını gör...
58.
düşünülemez. insan 90 yaşına da gelse bir anneye ihtiyacı vardır.
devamını gör...
59.
anne gitti ve evler döndü yazlık otellere
anne gitti ve sular buruştu testilerde
artık çamaşırlar yıkansa da hep kirlidir
herkes salonda toplansa da kimse evde değildir.
sezai karakoç
anne gitti ve sular buruştu testilerde
artık çamaşırlar yıkansa da hep kirlidir
herkes salonda toplansa da kimse evde değildir.
sezai karakoç
devamını gör...
60.
bir yerde izlemistim, abi şöyle diyor ;“annemin öldüğünü teyzemden
bir tabak daha patates kızartması istemeye utanınca anladım.”
bir tabak daha patates kızartması istemeye utanınca anladım.”
devamını gör...