sevenin de sevmeyenin de uğrunda can verdiği kara parçasıdır.
devamını gör...
devlet, belli bir insan topluluğunun, belirli bir toprak parçası üzerinde egemen olmasıyla oluşan hukuki kişiliğe sahip devamlı bir teşkilattır. bu tanıma (bkz: üç unsur teorisi)'de dahil edilmiştir. bunlar da devletin teşkilatlanma, hukuki kişiliğe sahip olma ve devamlılık özellikleridir.
devamını gör...
max weber'e göre devlet, kurumsallaşmış güç biçiminde bir coğrafi alan üzerinde güç tekeli talep eden bir kurumdur. charles tilly de bu benzetmeden yola çıkarak devlet kurmak ile organize suç işlemek arasında bir bağ kurmuştur. tilly bu benzetmeyi yaparak modern devletin kurulmasından önce devletin iktidarı kullanmasının o kadar meşru olmadığını iddia ediyor.
devamını gör...
eflatun'un kitabıdır. adaletin kavramlarını ve ideal bir devlete ait kavramları tartışmakta ve özel olarak yetiştirilmiş özel bir filozof krallar sınıfı tarafından yönetilen bir devleti savunmaktadır.
devamını gör...
devlet başa - ve ardından- kuzgun leşe.. tez konusu işte alın size mis gibi..
devamını gör...
sen daha doğmadan hangi kurallara göre yaşaman gerektiğine karar veren tüzel kişilik.
devamını gör...
belirli bir toprak parçası üzerinde egemenlik kurmuş insan topluluğu.
devamını gör...
kabile lideri, din adamı, toprak sahibi ve kraldan sonra en güncel otorite.
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
değişir zannedersin ama kökü ve zihniyeti hep aynıdır. yalnızca imaj değiştirir.
devamını gör...
devlet felsefesine göre, bir toprak parçası üzerinde yaşayan (bkz: yurt) yurttaşların en üst aygıtı olan bu kurum, egemenliğini yurttaşlardan alır; yurttaşlara dağıtır.

geniş kurumlardan ve uzmanlardan meydana gelen personeli, iç ve dış güvenliği sağlamak için kuvvetleri, üretim ilişkilerini denetlemek ve yönetmek için maliyesi bulunur.

tarım ve din toplumlarında modern anlamda devlet yoktu. egemenlik kralın, hükümdarın, dini liderindi. avrupa ve amerika devrimleriyle mutlakıyetten meşrutiyete ve cumhuriyete yönelen devlet gücünü toplumsal sözleşmeye dayandırdı. hukukiliği kabul ederek, bağımsız yargının denetimine izin verdi, meclis iradesini halkın iradesiyle bütünleştirdi. kutsaldan bireye, vesayetçilikten özerkliğe, merkeziyetçilikten ademimerkeziyetçiliğe, devletçilikten piyasacılığa, ırkçılıktan çoğulculuğa, gizlilikten şeffaflığa doğru gelişti.

faşizmde herşeydi, anarşizmde hiçbir şey, sosyalizmde geçici şey, demokraside bir şey. demokratik devlet keyfi yasa yapamadı, bozamadı. muhalefet, iktidar karşısında onun tek güç olmasını önledi. basın ve sivil toplum egemenliğin kaynağının her zaman halka dayanması için çalıştı.

doğu toplumlarında batı'dan farklı gelişme evreleri olsa da 21. yüzyılda bütün devletler en güçlü devlete göre şekillenebilmektedir.


şimdi dönüp bakıyorum türkiye cumhuriyeti devleti'ne. bir parçası olmaktan gurur duyduğum bu kurum son zamanlarda öyle bir hale geldi ki, çıldırmamak elde değil.
ben ne için vergi veriyorum? hizmet almak için. hangi hizmetleri alıyorum? güvenlik, barınma, adalet, eğitim, sosyal devlet anlayışının uygulama hizmetleri için. sırasıyla bakalım aldığım hizmetlere detaylıca;

1- güvenlik: kadın cinayetleri konusunda devlet denen tüzel kişiliği kim temsil eder? yürütme organı. nasıl sağlar bu güvenliği?
dış tehditlere karşı askerlik hizmeti kiralar/edinir. kiralar dediğim kısım meslek olarak askerliği ifa eden tsk'nın subay/astsubay ve sözleşmeli personelidir. vatani hizmet olarak addettiğimiz er/erbaş ise olası savaş durumları için kısa süreli eğitimle her an hazır olması için bekletillir. ordunun ekipmanının temini için ise vergi veririm. uçak, silah, tank top tüfek vb ekipmanlar edinilir bu vergi ile. ordunun güçlü olması niçin önemlidir? sürekli savaşacak halimiz yok, ancak caydırıcılık unsuru açısından, diplomatik görüşmelerde ordunun gücü gözden çıkarılamaz. geçmiş tarihimizde ordumuzun gücü ile bir çok konuyu masa başında kazanabildik.
iç güvenlik tehdidine karşı devlet nasıl önlem alır? asayiş ve meskun mahallerde kolluk kuvveti dediğimiz jandarma ve polis (bekçi dahil) vasıtası ile. benzer şekilde vergilerimizle bu insanların eğitimi, teçhizatı, ekipmanı edinilir, kullanılır.
sadece bu kadar mı? hayır. devlet, yasama organı ile bireylerin* toplum içindeki davranışlarını düzenler. bu düzen olmazsa ne olur? kaos. kaos ortamında devletin fiili olarak varlığından söz edilebilir mi? maalesef. insanlar yasama organına güvenmezse suç olarak belirlenen davranışları yapmakta beis görmezler. kolluk kuvvetleri iç güvenliği korumazsa ne olur? yasaların acizliği nedeniyle suçların cezası mağdur yakınları tarafından vicdani kıstaslara göre subjektif olarak yapılır.
o zaman soruyorum; bunca zamandır süregelen kadın, çocuk cinayetleri konusunda gerçekten bir devletin varlığından söz edebilir miyiz?
bence hayır. devletin varlığı derken tüzel kişiliğin bireylerin yaşamına olması gereken pozitif etkisinden bahsediyorum.

2- barınma: devlet barınma hizmetini nasıl sağlar? kabilelerden bizi ayıran nedir? geçmişte vardı böyle bir kurumumuz. bayındırlık ve iskan bakanlığı idi adı.
öncelikle şunu ortaya koymak lazım. eğer güvenliği tesis edemezseniz oradaki çatışma ortamında bulunan masum veya mağdur bireyler görece huzurlu olan ortama göç ederler. yani aslında sorun güvenlik eksikliği. hadi onu çözemedik, bari barınma konusunu çöz birader.
göçen toplumun örf adet ve ananeleri göçtükleri coğrafya ile uyum sağlamıyorsa ne olur? toplum içi çatışma. bu nasıl olur kısmını sanırım hepimiz yaşıyoruz zaten. söz konusu coğrafyadaki asli unsurlar yeni geleni zaten kabul etmek istemez. üstüne de yeni gelenin kendi örf adetlerini birebir uygulama isteği nedeniyle çatışma çıkar.
devletin yukarıda belirttiğim barınma konusunda varlığı nasıl ortaya çıkar? altyapı, üst yapı ve iskan. altyapı olmadan kaçak yapılan konutları on yıllar sonra yıkmaya gidersen, bir mahalledeki 3-5 kaçak yapıyı yıkıp diğerlerini yıkmazsan adaletini kaybedersin. eğer göçü önleyemiyorsan ya bölgelere eşit dağıtmalısın ya da bu göçe uygun üst yapı çalışmasını yapmalı veya alt kurumlarınca kurallar koyarak yaptırmalısın.
o zaman bu madde için de soruyorum. ben kendimi bildim bileli istanbul göç alıyordu. sonra ege sahillerimizdeki yerleşim yerleri göç almaya başladı. koskoca anadolu bomboş kaldı. ülkenin %25'i tek bir şehirde, %60'ı iki bölgede yaşıyor neredeyse. bu göç dalgası nedeniyle ev fiyatları saçma sapan bir hale geldi. devletin kaçak yapılaşma için imar affı haricinde bir varlığı var mı? deprem zamanlarında da gördüğümüz üzere üst yapılaşma konusunda standartları, kuralları var mı? konulan kurallara uyumun denetlenmesi durumu var mı? kocaman birer hayır! peki o zaman vatandaş olarak şunu soralım. bu ihtiyacıma cevap verecek bir devlet fiili olarak karşımda var mı? peki ben ev alırken, satarken neden rayiç bedeli altında binlerce lira para ödüyorum devlete? neyin hizmeti var ki?

3- adalet: bunu çok uzatmayacağım. gerçekten ülkemizde adalet var mı? sokaktaki adaleti geçtim, adliye koridorlarında adalet sizce var mı? devletin en üst kurumlarında bile kendi iç işleyişlerinde adalet var mı? mahkemeye işimiz düşse veya mağduriyetimizin giderilmesine ihtiyacımız olsa (bkz: madımak oteli yangını) yıllarca sürüp zamanaşımından düşen bir adalet anlayışında toplumun fertleri hangi adalet hizmetini aldığını iddia edebilir? hayvanlara yapılan tecavüzlere suç atfetmeyen, kadın cinayetlerini normalleştiren bir devlet olabilir mi?
e bu hizmet de pratikte yok. ya da bir diğer deyişle, devlet burada da yok.

4- eğitim: maalesef 1950'lerden beri bu maddede hep eksik kaldık. köy enstitülerinin kapatılmasıyla başlayan süreçte tamamen cahil bir toplum haline geldik. en eğitimli dediğimiz insanların bile o kadar cahil, vizyonsuz davranışlarıyla karşılaşıyoruz ki. evet, kağıt üzerinde ücretsiz bir temel eğitim politikası var. evet, kitaplar devlet tarafından dağıtılıyor. materyal anlamında göz boyandı, evet. peki ya o kitapların içi? eğitimin kalitesi? annem, babam ve abim eğitmen. ancak çok açık yüreklilikle söyleyebilirim ki bizim eğitim politikamız yok.
adına eğitim sistemi dediğimiz ancak pratikte sistemin kelime anlamına küfreden bir eğitim müfredatımız var. her şeyde olduğu gibi, burada da sistemsizlik sistem haline gelmiş durumda. son 20 yılda eğitim sistemi kaç kere değişti hatırlayan var mı?
peki muasır medeniyetler seviyesi dediğimiz ülkelerde eğitim sistemi kaç yılda bir baştan başa değişiyor? onlar hiç değiştirmiyor ama çağa nasıl ayak uydurabiliyorlar? bu soruların cevaplarını da yine vicdanlara bırakıyorum. bugün bir eğitim politikası oluşturup tüm kadrolarımızı buna uygun hale getirip sıfırdan herkesi eğitmeye başlasak hedeflenen noktaya gelmemiz en erken 50 - 60 yıl sürer. bugün verdiğiniz eğitim 2 kuşak sonrasına ancak meyvelerini %100 verebilir çünkü. üniversiteleri ayrıca konuşmak lazım. 200 üstünde üniversite var ülkemde. pideci açar gibi üniversite açtık. peçete satar gibi diploma satıyoruz. peki kalite? yok. zaten sorun da bu.
devlet, vatandaşların kaliteli bir eğitim almasını sağlamalı ki sürekliliğini garanti altına alabilsin. burada devleti oluşturan asli unsurların yani hükümet ve muhalefetin kendi kısa vadeli taleplerine rağmen bunu yapması lazım. bu perspektifte vatandaş için devlet vardır diyebilir miyiz? hayır, eğitimde de yok.

5- sosyal devlet anlayışı: nedir bu? aslında çok geniş bir kavramdır. kısaca ve çok üstünkörü örnek vermek gerekirse, kabile olmaktan bizi ayıran temel unsurdur. fırsatçılığı bitiren, tüm vatandaşların tüm imkanlara asgari düzeyde eşit olarak sahip olmasını sağlamaktır. buna gelir dağılımı eşitliğini de katıyorum. bakın ülkenin tüm akdeniz kıyıları yangın içinde, millet kendi kendine internetten sipariş verip yangın bölgelerine bir şeyler gönderiyor. online satış sitelerine bakın, fiyatların 1 hafta içinde kaça katladığına.
sosyal devlet olsa böyle mi olur? tabiki hayır. öncelikle zaten böyle bir durumda vatandaşlar verdiği verginin karşılığında zamanında ve doğru müdahale ile o yangınların söndürüldüğünü bilir. sonrasında sosyal devletin göremediği mikro ölçekteki ihtiyaç sahiplerine vicdani kıstaslarda yardımını yapabilir. şu an nasıl? biz halk, devlete rağmen yangını söndürmeye çalışıyoruz. iddia ediyorum, insanlık tarihinin hiç bir döneminde bizim ülkemizdeki kadar saray soytarısı bir yönetici devrinde bir araya gelmemiştir. devlet kendi imkanları yetmiyorsa diplomatik gücü sayesinde komşu veya dost ülkelerden yardım alır. yardım almak istemiyorsa da verilen vergilerin karşılığında hizmet satın alır. nasıl ki rusya'dan yangın söndürme helikopteri kiralıyorsan ihale ile. yine acil ihaleye çıkar parasını verir uçakları kiralarsın. ama devlet adına kamera karşısına çıkan soytarılar çocuk kandırır gibi demeçler veriyor.
acil durum eylem planı en yakın örneklerle görebiliyoruz ki yok. izmir depremi, bu yangınlar, seller...
hadi bakalım ekonomik göstergelere. toplumun %48'i vasıfsız iş yapan insan ücreti alıyor. vasıflı iş yapan da vasıfsız ücret alıyor. zengin çok zengin, fakir çok fakir. buna ilave, ücretin üzerinden devlet benim adıma hoop kesiyor vergiyi. yetinmiyor, cebimde kalan para ile harcadığım her şeyden yine vergi alıyor. araba alıyorum, bir kez ötv, kdv, ötv'nin kdv'si mtv alıyor. sonra her yıl tekrar vergi alıyor. kullanmıyorum vergi veriyorum. kullanıyorum, mazottan benzinden vergi alıyor. bakıma sokuyorum yine vergi veriyorum. lanet olsun deyip arabayı satıyorum, bu sefer taksi otobüs toplu taşıma için vergi veriyorum. alım gücüm zaten düşüyor, üstüne yine vergi veriyorum.
ama en komiği ne biliyor musunuz? gelir vergisi. bir matrah oluşturmuş, yıl içinde çok para kazandın sen deyip daha fazla vergi veriyor. yılın başında cebime giren para ile yılın sonuda cebime giren para aynı değil.
devlet burada varlığını yine vatandaşa gösteremiyor. hizmet anlamında yok, vergi* anlamında ise maşallahı var.

türkiye cumhuriyeti devleti vatandaşları için mi var? yoksa türkiye cumhuriyeti vatandaşları devletin başına çöken akbabaların gözlerini doyurmak için mi var?

devlet felsefesi
devamını gör...
çeşitli bölgelerin birleşmesi ve iktidarın merkezileşmesi süreçleri, ateşli silahlara ve toplara sahip askeri güçlerin giderek daha fazla kullanılmasından dolayı giderek artan masraflara neden olan savaşlar, organize idare sistemlerini ve yeni bütçelerle orantılı devlet girdilerini gerekli kılar: bu şekilde kamusal yapı gelişip dönüşür ve "devlet" terimi yavaş yavaş ortaya çıkar. tarihçi alberto tenenti şöyle yazar: “modern anlamıyla devlet terimi 1550'ye doğru italyancaya yerleşir ve 16. yüzyılın ikinci yarısında hızlı bir şekilde muzaffer olur. fransızcadaki etat kelimesi, birkaç on yıl gecikmeyle de olsa, bir o kadar başarılı olur. sadece bu bile, 16. yüzyılın tamamı boyunca siyasi hassasiyetlerin ve düşüncenin bu kavramla çalkalandığı anlamına gelir. üstelik bu kavramı jean bodin'in kuramsal düşüncelerinin tamamında bulmak mümkündür, hatta doğmakta olan bu hâkim fikrin oluşturduğu kavramsal alan, onun machiavelli'yle açık veya zımni diyaloğunun en çok geliştiği alandır." machiavelli ve bodin'i yeni çağın keşfedip yenilikçi bir siyasi düşünceye neden olduğu problemlere dair tefekkürün sembol isimleri olarak görebiliriz.
devamını gör...
"öyleyse savaş; insanın insanla değil, devletin devletle olan bir ilişkisidir. bu ilişkide tekler birbirie yalnızca rastgele düşmandırlar. insan ve yurttaş olarak değil, asker olarak. yurdun üyeleri olarak değil, koruyucuları olarak. son olarak devletin düşmanı insanlar değil,yine başka devletlerdir. çünkü özleri birbirinden ayrı olan şeyler arasında hiçbir gerçek ilişki kurulamaz." jean jacques rousseau / toplum sözleşmesi
devamını gör...
dolar 16 lira olmak üzere ama olsun suriye'nin el çükikiye kasabasında etkiniz. işsizlik hiç olmadığı kadar fazla olsun eskiden insanlar yollarda katırla eşekle gidiyordu şimdi yollarımız var. göçmenler demografimizi değiştiriyor, halkın huzuru bozuluyor olsun ihalarımız sihalarımız var. çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden babamız var ama olsun buda onun sınavı yeter ki devletimiz var olsun.
devamını gör...
devlet ;tek tip ideolojilere sahip olmayan, çıkar amacı sadece ülkesi olan, toplumdaki her bir ferdine kuca açıp, eşit ,adaletli yönetim biçimidir.

devlet sisteminin dünyaca değişmesi gerektiğini düşünüyorum millet ile birlikte hareket edilmeli devlet insan olmalı , perde arkasında sinsiliğe yer verilmeyen, birimlerin dallanıp budaklanmadığı o birim şu birim bu birim diye ne fazla ne eksik merciler olmalı...hızlı,net ve üretken...
devamını gör...
halktır. sensindir, benimdir. hepimiz devletin bir ferdiyiz yani halk dediğimiz şey, devletin ta kendisidir.
devamını gör...
sonunda soru işareti olmayan bir şeydir.

edit: şu an ki gibi*
devamını gör...
topluluk, toprak ve egemenlik unsurlarının birleşmesiyle meydana gelen, bunlardan herhangi biri niteliğini veya varlığını yitirince ortadan kalkan kavram.

çeşitli amaçlarla ortaya çıkabilir. çeşitli alanlarda insanlara özgürlük sunabilir, onları kısıtlayabilir. tüzel kişidir, hükumete veya kişilere bağlı değildir. bu özelliğiyle baki olduğunu kanıtlar.

kamu gücü vardır. toplumun çoğunluğunun yararına olduğunu düşündüğü şeyleri zorla insanlara dayatabilir.
devamını gör...
herhangi bir kutsiyet atfedilmesine lüzum görmediğim, suni bir müessesedir. temelinde insan topluluklarının bir arada emniyetli ve muntazam şekilde yaşama ihtiyacı bulunur.

ideal bir düzen için en makbulü, devletin küçülmesi; devletin küçüldüğü nispette insan haklarının, serbest teşebbüsün ve yerinden idarenin büyümesidir.

nitekim "devletin büyüdüğü yerde, fertler küçülür." sözü de fevkalade yerindedir.
devamını gör...
adalet ve güvenliği sağlaması için insan denen varlığın oluşturduğu organizma.daha sonra yolsuzluğun ve kandırılmanın legalleştiği bir kurumsallaşma peydah olmuştur.
devamını gör...
bir toplumun ücreti karşılığı yine o toplumun içinden görevlendirdiği kişilerin oluşturduğu, amacı o topluma hizmet etmek olan, sıra ile değişerek nöbetleşe çalışan, hizmet etme şeklini yasalardan alan bir organizasyondur.

devlet organizasyonunun kendisi, çoğu cahil toplumlarda bilinmez. yüce bir varlık, hizmet edilesi, kul köle vs. olansı bir yapı olduğu sanılır. oysa ki en aptal insana anlatacak gibi anlatırsam devlet, bir apartmandaki apartman görevlisidir. bir restorana gittiğinizde restoran çalışanlardır. parasını verirsiniz ve hizmet alırsınız. tolum içinde her işi tek bir birey yapamayacağından toplum, ortaklaşa kişiler görevlendirerek halkın kendisine hizmet etmesi için tutar. bunu ne ile tutar? kazandığı paranın belli bir miktarını vererek tutar. aldığı ücret(vergi) karşılığında ise devletin yapması gereken tamen halkın yararına çalışmak, halkı mutlu etmek ve o toplumun huzur ve refahını sağlamak.

j.j. rousseau toplum sözleşmesi'ni okuyuanlar daha iyi anlayacaktır. okumayanlara tavsiye ederim.

yani işin özeti, halk iş veren; devlet işçidir. asil olan halktır. en tepede halk vardır. devlet halka hizmet etmek için vardır. herkese eşit derecede yaklaşmak, adaleti korumak, toplumun temel ihtiyaçlarını sağlamasında kendine düşen görevi yapmak, devletin kendisi için değil de halk için çalışmaktır.

devletin en yüce yapılanma olduğunu söyleyenler, gitsinler iki satır kitap okusunlar. biraz tarih ve felsefe okumanın kimseye zararı olmaz. cahil olmak ayıp değil; cahil kalmak ve cahil olduğunu bilmemek ayıptır.

taraftar tutar gibi parti tutan insanımsı organizmalar görüyoruz. hangi parti olursa olsun, halkın çıkarları uğruna her partinin yapması gerek şey aynı olmak zorunda. yasalar belli. kurallar belli. amaç belli. bu kadar basit bir şeyi yapmak ne kadar zor olabilir ki? işini çok iyi yapan, bilen insanlar var. ama sıkıntı en basit halk-devlet ilişkinin mantığını anlayamayan toplumda. bunu bilmeyen ve çoğunluğu cahil kalmakta ısrar eden bir toplumdan pek bir şey beklenemez. ne kadar şanslıyız ki bizim toplumda böyle şeyler yok. ben muz cumhuriyetinden bahsediyorum...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"devlet" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim