5341.
anlaşıldı bütün gece dm’den yürüşülmüş :))
adam uyumamış ki uyansın. o da haklı sısısıs
sabah uyanamaz. akşam içmekten aşk sarhoşu falan olmalar.
sısısıs
adam uyumamış ki uyansın. o da haklı sısısıs
sabah uyanamaz. akşam içmekten aşk sarhoşu falan olmalar.
sısısıs
devamını gör...
5342.
günaydın arkadaşlar.
devamını gör...
5343.
adamın biri, her mehtaplı gecede alır başını deniz kıyısına gidermiş.
dönüşünde sorarlarmış:
– ne gördün?
– dünya güzeli deniz kızları gördüm, altın saçlarını gümüş taraklarla tarıyorlardı, dermiş hep.
bir gece yine tek başına deniz kıyısına vardığında, gerçekten dünya güzeli deniz kızları görmüş, altın saçlarını gümüş taraklarla tarıyorlarmış.
döndüğünde yine sormuşlar:
– ne gördün?
– hiç demiş… hiç bir şey…
oscar wilde’ın yukarıdaki harika öyküsünü ilk okuduğumda ne demek istediğini anlamamıştım. daha sonra unutmuşum.
yıllar sonra rastladığım haldun taner’in bir sözü bana öyküyü hem hatırlattı hem de ne demek istediğini çok çarpıcı bir şekilde gösterdi.
şöyleydi söz:
her hayalin gerçek olması kadar hayal kırıcı bir şey yoktur.
daha sonraları ise bu tema pek çok edebi eserde karşıma çıktı. örneğin simyacı’da.. hâlâ okumamış olan var mı bilmiyorum ama hatırlarsanız orada bütün yaşamı boyunca tek hayali para biriktirip mekke’ye hacca gitmek olan bir dükkan sahibi vardı. adam; artık gerekli parayı fazlasıyla biriktirmiş olduğu halde bir türlü gitmiyordu. bu hayalin kendisini yaşama bağlayan çok önemli bağ olduğunu düşünüyor ve onun gerçekleşmesi halinde bu önemli bağı yitireceğinden korkuyordu. haklıydı aslında.
düşünüyorum da… hepimizin böyle hayalleri var, mutluluğumuzu
bağladığımız, gerçekleşene kadar yaşamı sanki ertelediğimiz…
acaba hiç düşünüyor muyuz; bu istediğimiz her neyse, gerçekleştiğinde iyi mi olacak?
bir düşünürün hep aklımda tuttuğum bir söz vardır:
bütün istediklerim olsaydı acaba mutlu olabilir miydim? diye.
belki de daha az üzülmeliyiz gerçekleşmeyen hayallerimiz için. belki de aslında sevinmemiz, mutlu olmamız gereken bir şey için gözyaşları döküyoruzdur. belki de olaylara bir de bu açıdan bakmayı artık öğrenmeliyiz…
yalnız, hakkınızda hayırlı olan hayallerinizin gerçekleşmesi dileğiyle…
günaydın canlar.
dönüşünde sorarlarmış:
– ne gördün?
– dünya güzeli deniz kızları gördüm, altın saçlarını gümüş taraklarla tarıyorlardı, dermiş hep.
bir gece yine tek başına deniz kıyısına vardığında, gerçekten dünya güzeli deniz kızları görmüş, altın saçlarını gümüş taraklarla tarıyorlarmış.
döndüğünde yine sormuşlar:
– ne gördün?
– hiç demiş… hiç bir şey…
oscar wilde’ın yukarıdaki harika öyküsünü ilk okuduğumda ne demek istediğini anlamamıştım. daha sonra unutmuşum.
yıllar sonra rastladığım haldun taner’in bir sözü bana öyküyü hem hatırlattı hem de ne demek istediğini çok çarpıcı bir şekilde gösterdi.
şöyleydi söz:
her hayalin gerçek olması kadar hayal kırıcı bir şey yoktur.
daha sonraları ise bu tema pek çok edebi eserde karşıma çıktı. örneğin simyacı’da.. hâlâ okumamış olan var mı bilmiyorum ama hatırlarsanız orada bütün yaşamı boyunca tek hayali para biriktirip mekke’ye hacca gitmek olan bir dükkan sahibi vardı. adam; artık gerekli parayı fazlasıyla biriktirmiş olduğu halde bir türlü gitmiyordu. bu hayalin kendisini yaşama bağlayan çok önemli bağ olduğunu düşünüyor ve onun gerçekleşmesi halinde bu önemli bağı yitireceğinden korkuyordu. haklıydı aslında.
düşünüyorum da… hepimizin böyle hayalleri var, mutluluğumuzu
bağladığımız, gerçekleşene kadar yaşamı sanki ertelediğimiz…
acaba hiç düşünüyor muyuz; bu istediğimiz her neyse, gerçekleştiğinde iyi mi olacak?
bir düşünürün hep aklımda tuttuğum bir söz vardır:
bütün istediklerim olsaydı acaba mutlu olabilir miydim? diye.
belki de daha az üzülmeliyiz gerçekleşmeyen hayallerimiz için. belki de aslında sevinmemiz, mutlu olmamız gereken bir şey için gözyaşları döküyoruzdur. belki de olaylara bir de bu açıdan bakmayı artık öğrenmeliyiz…
yalnız, hakkınızda hayırlı olan hayallerinizin gerçekleşmesi dileğiyle…
günaydın canlar.
devamını gör...
5344.
yav kahretsin jonathan yav.
4 saniye önce gözümü açtığımda saat 6 idi. 4 saniye kapattım, tekrar açtım, baktım ki 08:05 olmuş.
kurban olayım işin ehli kimse o baksın şu zaman işine. biraz liyakat biraz be!
4 saniye önce gözümü açtığımda saat 6 idi. 4 saniye kapattım, tekrar açtım, baktım ki 08:05 olmuş.
kurban olayım işin ehli kimse o baksın şu zaman işine. biraz liyakat biraz be!
devamını gör...
5345.
üşüyen herkese günaydın. sarılırsak üşümeyiz.
devamını gör...
5346.
pazartesilerden nefret eden biri değilim ama bu pazartesi gerçekten iğrenç. güneş yok, yağmur var, çok soğuk ve elektrik yok. içim üşüyor, ders anlatmam gerekiyor, çay yok... daha ne olabilir bilmiyorum gerçekten. her şeye rağmen günaydınsa günaydın sözlük...
devamını gör...
5347.
günooooo, yılın son haftasından günooo. defterleri toplamak, yazılanları okumak, doğruyu yanlışı bulmak haftası. her zamanki gibi değişik bir yıldı. kendimden kendimi çıkarıp kendimi bulamadığım günler haddinden fazlaydı. hüzünlerimi topladım, yetmedi mutluluklarımı topladım, o da yetmedi sümüklü hallerimi topladım, hiçbiri bir ben etmedi. benliğimi kaldırdım astım, ölemedi. yaşamaya mecburdum demek ki.
elbette şehvetli şehvetli güno dedikten sonra kimsenin pazartesi sendromuna zeval gelsin istemem. bu yüzden biraz toparlanalım.
mesela; benim pazartesi sendromumu yok eden şey 31 aralık gününün tatil olması. en çok dinlenebilme ihtimalim sevindiriyor. plan program yok. uzun zaman oldu, kendi kendimi kendimin karşısına oturtup bir karar aldım: “bak kızım” dedim kendime. “artık ufak tefek şeylerden mutlu olacaksın, yeteri kadar umut besleyip, umudun fazlasıyla kendini boğmayacaksın.zaten yüzme de bilmiyorsun.” “tamam” dedik hep birlikte.
mesela yine günlerden bir gün bir gün markette dolaşırken çalıştığım ilçede delilerin meşhur olduğunu öğrendim. çok deli varmış. kendi kendime “kız sen de adını onların yanına yazdırsana” dedim. bunu derken gülümsedim. 4 sene boyunca rastladığım delilerden iki tanesiyle konuşuyordum. bence deli değiller. deli olanlar; onlara deli diyen insanlar. onların aklı başında gayet. hatta fazlasıyla zekiler. zaten delilik -bana göre- fazla akıllı, zeki olma hali. insan sıkıcı olan normallikten kaçıp deliliğe sığınıyor. neyse efendim, bunlardan biriyle düzenli muhabbetimiz var, kısa konuşma diyelim. hiçbir zararı yok. aksine pek tatlı, hatır soran. benim sorunum diğeriyle. sorun da denmez ya neyse. başında şapkası, üstünde kimi zaman ince gömleği ve montu, altında belini iyice sıktığı kemeriyle kot pantolonu. elinde ya da dudağında hiç mi hiç eksik olmayan sigarası… buraya kadar her şey normal. bundan sonrası konuşması. geçtiği her insanın yanından “selamünaleyküm” demesi ve peşine -siz aleykümselam deyince- var mı bi çorba parası demesi. ürküyor insan bi anda . bi de bunları yaparken göz teması kurması var ki anlatamam. gözleri de çakır mavi. her defasında yok diyorum. yok dememin sebeplerinden biri de bi kere marketteyken çok pahalı bir sigara alması. kasiyerle de muhabbetim olunca “o kadar pahalı sigara mı alınır” dedim . kasiyer “alır, çorba parası istiyor, sonra onlarla gelip sigara alıyor” dedi. bendeki aydınlanmayı anlatamam. bu arada ilk zamanlar 1 tl isterken zamanla bu fiyatın çorba tutarına çıktığını da belirtmeden geçemeyeceğim. eee malum devir zam devri. sigara pahalı. ben bunları düşünürken bir yandan da acaba böyle olmasının nedenlerini sorguluyorum. belki bir gün oturup onu da uzun uzun dinlerim. belli mi olur…
geçen gün öğle molasında aylak aylak yürürken bi tane amca bi dükkana kafasını uzatmış “ en büyük arjantin” diye bağırıyor. gülümsedim. deli miydi bilemedim. hayatın seslerini bir sene boyunca böyle işittim.
delileriniz, zekileriniz ve sendromsuz günleriniz bol olsun. şahsen benim öyle *
elbette şehvetli şehvetli güno dedikten sonra kimsenin pazartesi sendromuna zeval gelsin istemem. bu yüzden biraz toparlanalım.
mesela; benim pazartesi sendromumu yok eden şey 31 aralık gününün tatil olması. en çok dinlenebilme ihtimalim sevindiriyor. plan program yok. uzun zaman oldu, kendi kendimi kendimin karşısına oturtup bir karar aldım: “bak kızım” dedim kendime. “artık ufak tefek şeylerden mutlu olacaksın, yeteri kadar umut besleyip, umudun fazlasıyla kendini boğmayacaksın.zaten yüzme de bilmiyorsun.” “tamam” dedik hep birlikte.
mesela yine günlerden bir gün bir gün markette dolaşırken çalıştığım ilçede delilerin meşhur olduğunu öğrendim. çok deli varmış. kendi kendime “kız sen de adını onların yanına yazdırsana” dedim. bunu derken gülümsedim. 4 sene boyunca rastladığım delilerden iki tanesiyle konuşuyordum. bence deli değiller. deli olanlar; onlara deli diyen insanlar. onların aklı başında gayet. hatta fazlasıyla zekiler. zaten delilik -bana göre- fazla akıllı, zeki olma hali. insan sıkıcı olan normallikten kaçıp deliliğe sığınıyor. neyse efendim, bunlardan biriyle düzenli muhabbetimiz var, kısa konuşma diyelim. hiçbir zararı yok. aksine pek tatlı, hatır soran. benim sorunum diğeriyle. sorun da denmez ya neyse. başında şapkası, üstünde kimi zaman ince gömleği ve montu, altında belini iyice sıktığı kemeriyle kot pantolonu. elinde ya da dudağında hiç mi hiç eksik olmayan sigarası… buraya kadar her şey normal. bundan sonrası konuşması. geçtiği her insanın yanından “selamünaleyküm” demesi ve peşine -siz aleykümselam deyince- var mı bi çorba parası demesi. ürküyor insan bi anda . bi de bunları yaparken göz teması kurması var ki anlatamam. gözleri de çakır mavi. her defasında yok diyorum. yok dememin sebeplerinden biri de bi kere marketteyken çok pahalı bir sigara alması. kasiyerle de muhabbetim olunca “o kadar pahalı sigara mı alınır” dedim . kasiyer “alır, çorba parası istiyor, sonra onlarla gelip sigara alıyor” dedi. bendeki aydınlanmayı anlatamam. bu arada ilk zamanlar 1 tl isterken zamanla bu fiyatın çorba tutarına çıktığını da belirtmeden geçemeyeceğim. eee malum devir zam devri. sigara pahalı. ben bunları düşünürken bir yandan da acaba böyle olmasının nedenlerini sorguluyorum. belki bir gün oturup onu da uzun uzun dinlerim. belli mi olur…
geçen gün öğle molasında aylak aylak yürürken bi tane amca bi dükkana kafasını uzatmış “ en büyük arjantin” diye bağırıyor. gülümsedim. deli miydi bilemedim. hayatın seslerini bir sene boyunca böyle işittim.
delileriniz, zekileriniz ve sendromsuz günleriniz bol olsun. şahsen benim öyle *
devamını gör...
5348.
tüm yaşamım boyunca hiç pazartesi sendromu yaşamadım. pazartesi günü gideceğim okula, işe pazar gününden giderdim, o derece. bunun nedeni ezik, avamdan, varoş biri olmam. dolayısıyla "eeeeh pazartesi" demedim ama diyenler (epeyce de haklı) var. onlara ithafen günün fotoğrafı şöyle bir şey (evde denemeyin):
günaydın sözlük...
günaydın sözlük...
devamını gör...
5349.
herkese günaydın arkadaşlar. gününüz güzel geçsin, şans sizinle olsun.
devamını gör...
5350.
günaydın tüm uykusunu alamayanlara. fosur fosur uyumuş olanlara günaydın yok. bugün harika bir gün çünkü kargom gelecek. bebeklerime kavuşacağım. bu sefer kızıma da kitap aldım, sanki onun da hiç kitabı yokmuşçasına. olsun gelişimi için gerekli. tek kötü tarafı onun kitapları yeni kargoya verildi. üzgünüm kızım. bir iki gün daha sabret.
devamını gör...
5351.
gü-nay-dın! bal gibi bir gün olsun, sendrom mendrom uğramasın :)
devamını gör...
5352.
goood morrrrrning!
baylar bayanlar merdivenden kayanlar!
siz yine de merdivenden kaymayın, düşersiniz falan çatınız budunuz ayrılır. pazartesi tavsiyemizi de verdiğimize göre bu haftaki umutlarımıza geçebiliriz. yılbaşı haftasında olduğumuzu hep hatırlayalım. ana caddelerdeki ağaçlar ışıklandırıldı. ne güzel değil mi. bu haftaki umudum kar yağmasına dair. dışarıda salak salak bir yağmur var, yerler vıcık vıcık. akşama yağmur kesilirse hava nasılsa eksiye düşeceği için yağmurlar donacak. zemin buz tutacak. o buz da soğuğu devam ettirecek ve yağış bu kez kar şeklinde olacak. yerler de kuru buz olduğu için kar tutacak. nasreddin hoca'nın borcunu ödeme fıkrasına benzedi ama umudum var. böyle olacak. ucuz şarap aldım, sıcak şarap yapmak için. kar yağması lazım. benden bu kadar, siz de biraz umut bulun kendinize. herkes kendi evinin önünü süpürse bla bla bla..
beni kahveye beklerler şekerler. gelin size de ısmarlayayım, bir gün birlikte içmeliyiz ama şimdi gitmem lazım. görüşürüz. öptüm.
baylar bayanlar merdivenden kayanlar!
siz yine de merdivenden kaymayın, düşersiniz falan çatınız budunuz ayrılır. pazartesi tavsiyemizi de verdiğimize göre bu haftaki umutlarımıza geçebiliriz. yılbaşı haftasında olduğumuzu hep hatırlayalım. ana caddelerdeki ağaçlar ışıklandırıldı. ne güzel değil mi. bu haftaki umudum kar yağmasına dair. dışarıda salak salak bir yağmur var, yerler vıcık vıcık. akşama yağmur kesilirse hava nasılsa eksiye düşeceği için yağmurlar donacak. zemin buz tutacak. o buz da soğuğu devam ettirecek ve yağış bu kez kar şeklinde olacak. yerler de kuru buz olduğu için kar tutacak. nasreddin hoca'nın borcunu ödeme fıkrasına benzedi ama umudum var. böyle olacak. ucuz şarap aldım, sıcak şarap yapmak için. kar yağması lazım. benden bu kadar, siz de biraz umut bulun kendinize. herkes kendi evinin önünü süpürse bla bla bla..
beni kahveye beklerler şekerler. gelin size de ısmarlayayım, bir gün birlikte içmeliyiz ama şimdi gitmem lazım. görüşürüz. öptüm.
devamını gör...
5353.
ben sana günaydın yada iyi geceler diyemesem de . uyuduğumda en son düşündüğüm , uyandığımda ilk aklıma gelen sensin .
bunu gecede biliyor gündüzde ...
günaydınnn .
bunu gecede biliyor gündüzde ...
günaydınnn .
devamını gör...
5354.
günaydın ahali.
devamını gör...
5355.
hatay müzesindeki bir lahitten alıntı;
duvarda yazan söz ms 65 yılında vefat eden seneca isimli bir düşünüre ait.
para iıe satın aıınan sadakat, daha fazıa para iıe de satııır.
başıayan her şey biter.
büyük bir servet, büyük bir köıeıiktir.
öıüm, bazen ceza, bazen bir armağan, çoğu zaman da bir ıütuftur.
yeryüzünde gün ışığına ıayık oımayan nice insanıar vardır ama, güneş her gün yeniden doğar.
hayatı komedi sananıar, son espriyi iyi düşünsünıer!
yaşıyorsak, haıa umut var demektir.
aza sahip oıan değiı, çok isteyen fakirdir.
hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır, yaşamın anıamını kaybetmek.
unutmazsan senin, affetmezsen onun canı acıyacaktır. unutma, affetmek ve unutmak sadece iyi insanıarın intikamıdır.
ey hayat, senin bu kadar önemıi tutuıman öıüm sayesindedir.
unutma ki, birıikte oıduğun insanın geçmişini kurcaıamak, onunıa kurmayı düşündüğün geıeceği yok etmekten başka bir şeye yaramaz.
insanıarı tanımak için onıarı sınamaktan korkmayın; çünkü kaybediımesi gerekenıer, en önce kaybediımeıidirıer.
gençıiğinde biıgi ağacını dikmeyen, yaşıııığında rahatıayacağı bir göıge buıamaz.
hafif acııar konuşabiıir ama, derin acılar dilsizdir.
ölüm her şeyi eşit kılar.
aydınlık bir güne başlamanız dileğiyle
herkese günaydın...
duvarda yazan söz ms 65 yılında vefat eden seneca isimli bir düşünüre ait.
para iıe satın aıınan sadakat, daha fazıa para iıe de satııır.
başıayan her şey biter.
büyük bir servet, büyük bir köıeıiktir.
öıüm, bazen ceza, bazen bir armağan, çoğu zaman da bir ıütuftur.
yeryüzünde gün ışığına ıayık oımayan nice insanıar vardır ama, güneş her gün yeniden doğar.
hayatı komedi sananıar, son espriyi iyi düşünsünıer!
yaşıyorsak, haıa umut var demektir.
aza sahip oıan değiı, çok isteyen fakirdir.
hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır, yaşamın anıamını kaybetmek.
unutmazsan senin, affetmezsen onun canı acıyacaktır. unutma, affetmek ve unutmak sadece iyi insanıarın intikamıdır.
ey hayat, senin bu kadar önemıi tutuıman öıüm sayesindedir.
unutma ki, birıikte oıduğun insanın geçmişini kurcaıamak, onunıa kurmayı düşündüğün geıeceği yok etmekten başka bir şeye yaramaz.
insanıarı tanımak için onıarı sınamaktan korkmayın; çünkü kaybediımesi gerekenıer, en önce kaybediımeıidirıer.
gençıiğinde biıgi ağacını dikmeyen, yaşıııığında rahatıayacağı bir göıge buıamaz.
hafif acııar konuşabiıir ama, derin acılar dilsizdir.
ölüm her şeyi eşit kılar.
aydınlık bir güne başlamanız dileğiyle
herkese günaydın...
devamını gör...
5356.
günaydın sözlük, canım sözlük. benim canım sanal kankalarım.
şu an çok duygusalım. sanki bir tek kendisinin bildiği kötü bir gerçeği saklamada beceriksiz başrol oyuncusuymuşum gibi elimle ağzımı kapatarak sahn.. ay başlığı terk edeceğim.
şu an çok duygusalım. sanki bir tek kendisinin bildiği kötü bir gerçeği saklamada beceriksiz başrol oyuncusuymuşum gibi elimle ağzımı kapatarak sahn.. ay başlığı terk edeceğim.
devamını gör...
5357.
günaydın,
kalkın yataktan, sabah oldu.
kalkın yataktan, sabah oldu.
devamını gör...
5358.
günaydın.
yine buz gibi soğuk bir güne aydık. benden herkese sanal battaniye hediye!
yine buz gibi soğuk bir güne aydık. benden herkese sanal battaniye hediye!
devamını gör...
5359.
bir bakış baktın, kalbimi yaktın
aşkın kemendini, boynuma taktın
bahçende gülün kapında kölen
olmaya razıyım sevgilim senin
günaydın sayın yazar insanları
bu haftaya özgü kar umudum bugün, olmadı yarın, daha olmadı öbür gün, hiç olmadı cumartesiye gerçekleşecek gibi. şşşhh içerden bilgi aldım. yağmur suları çekildi, kalanlar buz tuttu, azıcık da yağmış, çatılarda gördüm. hava buzzz tabi. insan, soğuğa saygıdan, ağlıyor. ağlamak istemesen de gözlerin yaşarıyor.
tam bu noktada 35'i geçen erkeklerin her şeye kolaylıkla gözlerinin dolması tespiti yapmak isterim. buradan östrojen seviyeleri mi yükseliyor aceba diye de akıllarına düşürsem mi*). hele ki ortalık dün gece karışmış. çekişen çekişene efendim. karşılıklı olanlar önemli değil de bir takım zorlamalar olduğunu fark ediyorum. birilerinin birilerini zorladığını... tepenizdeyim şekerim, dikkatle izliyorum, ayağınızı denk alın, ağzınıza tükürtmeyin, sabah sabah beni germeyin.
germek demişken, size ne karrrdeşim, istediğimiz yerimizi gereriz*. çok biliyorsunuz antin kuntin* işleri.
bir de aşko kuşko kulübünü sevdim. bugün hemen aşko kuşko hediyemi kullandım. sıcacık ve yumuşacık. tam bir kış masalı yani. lakin yan bakış atamadım, idare edin, aynadan fotoğraf çekmek konusunda iyi değilim.
canım fedadır senin yoluna
günahların da benim boynuma
çıkalım senle bağdat yoluna
sen bir şahinsin, ben garip serçe
attın kalbime demirden pençe
attın kalbime demirden pençe
aşkın kemendini, boynuma taktın
bahçende gülün kapında kölen
olmaya razıyım sevgilim senin
günaydın sayın yazar insanları
bu haftaya özgü kar umudum bugün, olmadı yarın, daha olmadı öbür gün, hiç olmadı cumartesiye gerçekleşecek gibi. şşşhh içerden bilgi aldım. yağmur suları çekildi, kalanlar buz tuttu, azıcık da yağmış, çatılarda gördüm. hava buzzz tabi. insan, soğuğa saygıdan, ağlıyor. ağlamak istemesen de gözlerin yaşarıyor.
tam bu noktada 35'i geçen erkeklerin her şeye kolaylıkla gözlerinin dolması tespiti yapmak isterim. buradan östrojen seviyeleri mi yükseliyor aceba diye de akıllarına düşürsem mi*). hele ki ortalık dün gece karışmış. çekişen çekişene efendim. karşılıklı olanlar önemli değil de bir takım zorlamalar olduğunu fark ediyorum. birilerinin birilerini zorladığını... tepenizdeyim şekerim, dikkatle izliyorum, ayağınızı denk alın, ağzınıza tükürtmeyin, sabah sabah beni germeyin.
germek demişken, size ne karrrdeşim, istediğimiz yerimizi gereriz*. çok biliyorsunuz antin kuntin* işleri.
bir de aşko kuşko kulübünü sevdim. bugün hemen aşko kuşko hediyemi kullandım. sıcacık ve yumuşacık. tam bir kış masalı yani. lakin yan bakış atamadım, idare edin, aynadan fotoğraf çekmek konusunda iyi değilim.
canım fedadır senin yoluna
günahların da benim boynuma
çıkalım senle bağdat yoluna
sen bir şahinsin, ben garip serçe
attın kalbime demirden pençe
attın kalbime demirden pençe
devamını gör...
5360.
benimki ayalı çok oldu ya, çok hem de. ulan üşenmedim 12. sınıf öğrencisi at kadar kızıma kahvaltı hazırladım, süper baba etiketimi de aldım hemen. bu kız kısmı neden çay içmez, hayır yani gen aktarımı da mı olmamış bir kuple ? 6. bardak çayımı içerken dur sigara yakayım dedim, meğer 2 aydır içmiyormuşum. sağlıklı kal etiketimi de aldım. omlet değil de sahanda yumurta daha iyi bence. hatta içine eser miktarda kavurma iyi de oluyor. ezine peynir elbette. ha bir de taze çizik yeşil zeytin ile bizim oranın siyah zeytini, mühim bunlar. küçük kızım da kalktı az evvel, ona da sucuklu yumurta yapayım, iki bardak çay da onunla icerim. şu çayın ekmeğini hatunlarla yiyemedim ama kızlarımla güzel gidiyor, çay iyidir.
ha bu arada günaydın.
ha bu arada günaydın.
devamını gör...