201.
beni neden yoruyorsun diyen serdar ortaca selamlar.
devamını gör...
202.
tutunmaya çalışılan ve her basamakta kenara kayan bir tahta merdivendir.
devamını gör...
203.
mor ve ötesi'nin 2001 yılında çıkan 3. albümü gül kendine'nin 4. şarkısının ismidir. aynı zamanda çağan ırmak'ın yönetmenliğini yaptığı mustafa hakkında her şey filminin soundtracki olarak da kullanılmış idi.
devamını gör...
204.
hayatın bazıları için anlamı anlamsız olmasıdır. bazıları için de dini inancı gereği hayatın bir anlamı bir amacı vardır. peki hayat gerçekten anlamlı mıdır? yoksa boşa mı yaşıyoruz? bunu öğrenebilir miyiz yoksa cevapsız bir soru mu? cevapsız soruların var olma ihtimali bile oldukça korkunç bir şey iken nasıl hiçbir şey yokmuş gibi hayatımıza devam edebiliyoruz? evet, hayat aynı zamanda fazla kompleks. hayatı çözen varsa bana ulaşsın. kedi her zaman o ete pis diyecek...
devamını gör...
205.
gerçekten hiçbir anlamı yok benim için. daha tatmadığım bir sürü fiziksel acı ve stres beni beklemekte. bu herkes için geçerli aslında ve bu sebep bile beni başlı başına hayattan soğutmaya yetiyor. şuan mesela fazla yemek yediğim için karnım şişti ve hareket ederken feci rahatsız oluyorum. çok saçma değil mi? sürekli rahatsız edecek şeylerin olması?düşünsene bir şekilde hayattasın acı çekiyorsun, yeri geliyor gülüyorsun eyvallah ama bunlar dengelemiyor be hocam. yaşam motivasyonu kalmıyor haliyle. off son şişi yemeyecektim..
devamını gör...
206.
hiç bitmeyecekmiş gibi yaşanan.
devamını gör...
207.
çok fazla anlam yüklediğimiz hadisedir.
canım attila ilhan'ın da dediği gibi,
ölüm kadar çabuksa eğer yaşamak
hiç doğmamayı isterdim ama
bir kere doğmuşum ölmek yasak
doğduğumuz andan itibaren yoğun bir koşturmanın içine itiliyoruz. henüz küçücük bir bebekken dahi öğrenmek zorundayız birçok şeyi. başımızı nasıl taşımamız gerektiğini, oturabilmeyi, kaşık tutmayı, yemek yiyebilmeyi, konuşmayı, derdimizi anlatabilmeyi ve daha nicelerini. ki zaten derdimizi anlatabilmemizin önemi sadece bebeklikte önemli oluyor, sonrasında insanların "takma ya boş ver" cümlesine maruz kaldıkça bu özelliğimiz köreliyor. belki bazılarınız için spoiler niteliğinde olabilir bu cümle, üzgünüm.
sürekli ama sürekli bir şeyleri öğrenmek zorundayız. bu kişiyi zaman zaman yorsa da hayatı hayat yapan yegane şey budur.
öğrenme hevesinizin de isteğinizin de tükendiği yerlerde sıkılmaya başlarsınız. bazı şeylerin üstesinden gelemediğinizi hissettiğinizde hayat iyice can sıkıcı olmaya başlar. ama bunun geçici olduğunun bilincinde olmanız gerekir. çünkü 70-80 yıllık ömrü böyle heba etmek pek de mantıklı değildir insan için.
bazıları için acı ve ızdırap dolu olan hayat, bazıları için günlük güneşlik görünür. bazıları için bir sürü sorunla boğuşmaktan ibaret olan ve sadece günü aksilik yaşamadan bitirmeye odaklı olarak geçen hayat bazıları için ise tamamen zevk üzerine devam eder.
bu durumda insan başkalarının hayatlarına kıskançlık beslemekten kendini alamaz. başka insanların hayatları hakkında yorum yapıp kendi hayatı hakkında hayıflanmaya başlar.
fakat bu durumu iyileştirmek adına hareket etmekten ziyade yalnızca laf söylemekle yetinir. hem şikayet eder hem de değiştirmek için uğraşmaz bile.
hayatınızı siz şekillendirirsiniz. hayatımız tamamen bizim elimizde. onu güzel yaşamak da kötü yaşamak da bize kalmış bir durum. yaşanılan olumsuzlukları unutup polyanna olarak devam etmeyi değil bunlarla baş edip, bahane olarak kullanmamayı tercih etmeliyiz.
zira yazarlar mezarda bile var çiçek*
canım attila ilhan'ın da dediği gibi,
ölüm kadar çabuksa eğer yaşamak
hiç doğmamayı isterdim ama
bir kere doğmuşum ölmek yasak
doğduğumuz andan itibaren yoğun bir koşturmanın içine itiliyoruz. henüz küçücük bir bebekken dahi öğrenmek zorundayız birçok şeyi. başımızı nasıl taşımamız gerektiğini, oturabilmeyi, kaşık tutmayı, yemek yiyebilmeyi, konuşmayı, derdimizi anlatabilmeyi ve daha nicelerini. ki zaten derdimizi anlatabilmemizin önemi sadece bebeklikte önemli oluyor, sonrasında insanların "takma ya boş ver" cümlesine maruz kaldıkça bu özelliğimiz köreliyor. belki bazılarınız için spoiler niteliğinde olabilir bu cümle, üzgünüm.
sürekli ama sürekli bir şeyleri öğrenmek zorundayız. bu kişiyi zaman zaman yorsa da hayatı hayat yapan yegane şey budur.
öğrenme hevesinizin de isteğinizin de tükendiği yerlerde sıkılmaya başlarsınız. bazı şeylerin üstesinden gelemediğinizi hissettiğinizde hayat iyice can sıkıcı olmaya başlar. ama bunun geçici olduğunun bilincinde olmanız gerekir. çünkü 70-80 yıllık ömrü böyle heba etmek pek de mantıklı değildir insan için.
bazıları için acı ve ızdırap dolu olan hayat, bazıları için günlük güneşlik görünür. bazıları için bir sürü sorunla boğuşmaktan ibaret olan ve sadece günü aksilik yaşamadan bitirmeye odaklı olarak geçen hayat bazıları için ise tamamen zevk üzerine devam eder.
bu durumda insan başkalarının hayatlarına kıskançlık beslemekten kendini alamaz. başka insanların hayatları hakkında yorum yapıp kendi hayatı hakkında hayıflanmaya başlar.
fakat bu durumu iyileştirmek adına hareket etmekten ziyade yalnızca laf söylemekle yetinir. hem şikayet eder hem de değiştirmek için uğraşmaz bile.
hayatınızı siz şekillendirirsiniz. hayatımız tamamen bizim elimizde. onu güzel yaşamak da kötü yaşamak da bize kalmış bir durum. yaşanılan olumsuzlukları unutup polyanna olarak devam etmeyi değil bunlarla baş edip, bahane olarak kullanmamayı tercih etmeliyiz.
zira yazarlar mezarda bile var çiçek*
devamını gör...
208.
umudun kadar varsin bu hayatta..
devamını gör...
209.
ilginç. karmaşık olduğu kadar da basit. dilediğini deneyim ettiğin. hülyalarının eksik olmadığı, değişkenlerin her geçen gün arttığı, ön görülemez sanılan yanılsama.
devamını gör...
210.
devamını gör...
211.
bugün birdenbire kendime: anlamlarımı seviyorum, dedirten düşünce balonu.
devamını gör...
212.
gidenler ve gelenler arasındaki kadim denge, soluklanma molası, yanılgılar bütünü.
devamını gör...
213.
tedavisi mümkün olmayan zararlı bir bağımlılıktır.
devamını gör...
214.
hayat,
kesinlikle başkalarını bulmak ile ilgili değildir,
insanlık varolduğu günden beri hayat, kesinlikle kendini aramak, kendini bulmak ile ilgilidir.
hep başkaları ile derdi olanlar için kısa,kendi ile derdi olan için uzundur. aynı zamanda yaşasak da zaman algısı her kişi için farklı olabilir.
ne demişti cahit zarifoğlu; ennn uzun yoldur insanın içi...
kesinlikle başkalarını bulmak ile ilgili değildir,
insanlık varolduğu günden beri hayat, kesinlikle kendini aramak, kendini bulmak ile ilgilidir.
hep başkaları ile derdi olanlar için kısa,kendi ile derdi olan için uzundur. aynı zamanda yaşasak da zaman algısı her kişi için farklı olabilir.
ne demişti cahit zarifoğlu; ennn uzun yoldur insanın içi...
devamını gör...
215.
"...hayalimden sonra sabah olurdu genelde. ve hâlâ gömülü olduğunu hayal ettiğim yüzümü banyodaki aynaya tuttuğumda aklımda tek bir cümle olurdu:
“hayat. hayat sensin! o kadar. büyütülecek bir şey değil."
kinyas ve kayra - hakan günday
“hayat. hayat sensin! o kadar. büyütülecek bir şey değil."
kinyas ve kayra - hakan günday
devamını gör...
216.
biz geçmiş ve gelecekle ilgili türlü takıntılı düşünceler içinde boğulurken asıl onemsememiz gereken kıymetli şimdiki zamandır aslında hayat denilen şey.
devamını gör...
217.
helalci yusuf'un tanımı üzerindekilerin hepsi boschtur.
devamını gör...
218.
tam adı "hayat, haftalık mecmua" olan bir haftalık haber-aktüalite dergisinin adı idi. 1956'dan 6 nisan 1979 yılına kadar yayınlanmıştı.
dönem türkiye'nin çok partili döneme geçtiği, amerika'dan destek aldığı, liberalizm ipinin ucu tutmaya başladığı ve abd'ye yöneldiği dönem.
her dönemin ideolojisinin taşıyıcı rolünü üstlenen popüler kültür dergileri, o dönemde de kapitalist üretim tarzının, dergicilikteki bir yansımasıdır.
şevket rado tarafından çıkarılmaya başlanan, dönemin popüler kültürünü derinden etkilemiş hayat mecmuası, dönemin popüler kültür dergilerinden; amerikan life, fransız paris-match ve alman stern'e hem içerik hem de mizanpaj bakımından benzerdi.
derginin ilk yazı işleri müdürü hikmet feridun es’ti. nezihe araz, hikmet feridun es, semiha es, şevket rado, nihat menteşe yazar kadrosunda idiler, ilk iki foto muhabirleri ise ara güler ve ozan sağdıç’tı.
ilk sayısı: 6 nisan 1956, kapak, anita ekberg

son sayıya ait bir görsel bulamadım ne yazık ki.
dönem türkiye'nin çok partili döneme geçtiği, amerika'dan destek aldığı, liberalizm ipinin ucu tutmaya başladığı ve abd'ye yöneldiği dönem.
her dönemin ideolojisinin taşıyıcı rolünü üstlenen popüler kültür dergileri, o dönemde de kapitalist üretim tarzının, dergicilikteki bir yansımasıdır.
şevket rado tarafından çıkarılmaya başlanan, dönemin popüler kültürünü derinden etkilemiş hayat mecmuası, dönemin popüler kültür dergilerinden; amerikan life, fransız paris-match ve alman stern'e hem içerik hem de mizanpaj bakımından benzerdi.
derginin ilk yazı işleri müdürü hikmet feridun es’ti. nezihe araz, hikmet feridun es, semiha es, şevket rado, nihat menteşe yazar kadrosunda idiler, ilk iki foto muhabirleri ise ara güler ve ozan sağdıç’tı.
ilk sayısı: 6 nisan 1956, kapak, anita ekberg

son sayıya ait bir görsel bulamadım ne yazık ki.
devamını gör...
219.
iyi kötü büyüdük ve şu an olduğum konuma kadar geldim. insanız ya yeri gelir üzülür yeri gelir mutlu oluruz ama elinde sonunda beni bugüne kadar getiren temel şeyler. son bir yıldır çok şey öğrendim sanırım hatta herşeyi bildiğimi sanırdım desem yeridir. bazen bir an geliyor ki kendinizi acı bı hatiraylada olsa tanıyorsunuz kendinize yaklaşıyorsunuz. evet bu çok iyi birşey ama kendinize yaklaştıkça başkalarından uzaklasiyorsunuz. kendi içimizdeki sıcaklığı görünce vazgecemiyoruz. çünkü ben kendimi ezerim de severim de yuceltirim de gömerim de herşey benim ellerimde olduğunu farkettiginizde tam o an dengeler bozuluyor işte. çünkü unutuyoruz şu hayatta en önemli şeyi. kendimize yaklaştıkça zannediyoruz ki yanlız basarabilirim hayır çok yanlış bı düşünce hatta bazenleri benim kimsem hiçbirşeyim yok ki tarzında ibareler kullanmak insanı........
işte ben şunu farkettim kendime yaklaştıkça benim tek gerçek varlığımın allah olduğunu. yanlız oturup merdiven boşluğunda ağlarken , hastayken, kalbim kırıkken, yorgun olup güç gerektiğinde vs vs anladım anladım geç oldu ama bana kendini canımı yaka yaka tekrar hatırlattı sağolsun. işte böyle böyle alma verme dengesini anladım. ve inanıyorum ki denge şaşmaz düşüncelerin hislerin enerjileri kaybolmaz. evrilir, çevrilir sana geri ulaşır sen ne zaman o enerjiyi asabildin işte o zaman o sorun olmaktan kalkıyor. bı sevgi var içimde çok güzel sevildigim sevdiğim asamiyorum ya da asamiyacagimi sandığım ama bı sorun var bunu yok edemezsen sonu hiç güzel olmiyacak ki zaten olmadida, olmayacaktıda. hala gel gitler, hisler, şarkılar, kelimeler, nesneler, yerler, kokular, yemekler var kaybolması gereken. içimde bı ateş var harıl harıl yanıyor ama sönmesi gereken.
işte ben şunu farkettim kendime yaklaştıkça benim tek gerçek varlığımın allah olduğunu. yanlız oturup merdiven boşluğunda ağlarken , hastayken, kalbim kırıkken, yorgun olup güç gerektiğinde vs vs anladım anladım geç oldu ama bana kendini canımı yaka yaka tekrar hatırlattı sağolsun. işte böyle böyle alma verme dengesini anladım. ve inanıyorum ki denge şaşmaz düşüncelerin hislerin enerjileri kaybolmaz. evrilir, çevrilir sana geri ulaşır sen ne zaman o enerjiyi asabildin işte o zaman o sorun olmaktan kalkıyor. bı sevgi var içimde çok güzel sevildigim sevdiğim asamiyorum ya da asamiyacagimi sandığım ama bı sorun var bunu yok edemezsen sonu hiç güzel olmiyacak ki zaten olmadida, olmayacaktıda. hala gel gitler, hisler, şarkılar, kelimeler, nesneler, yerler, kokular, yemekler var kaybolması gereken. içimde bı ateş var harıl harıl yanıyor ama sönmesi gereken.
devamını gör...
220.
bir nefeslik saltanat omuzlar üstünde.
eskiden insanlar yüzlerce yıl yaşarmış. biz kendi ömrümüzü bile kısalttık. artık en fazla yetmiş yaşına kadar yaşıyorsun. hocamız bize " her kim olursa olsun karşınıza alın ve sorun. isterse yüz yıl yaşasın, yaşadıklarından neler anladıklarını sorsanız beş dakika konuşmazlar." demişti. çünkü insanoğlu böyledir yüz yıllık hayatları için beş dakika konuşmalar fakat beş dakika yer kaplamayan olaylar için hayatlarını heba ederler.
eskiden insanlar yüzlerce yıl yaşarmış. biz kendi ömrümüzü bile kısalttık. artık en fazla yetmiş yaşına kadar yaşıyorsun. hocamız bize " her kim olursa olsun karşınıza alın ve sorun. isterse yüz yıl yaşasın, yaşadıklarından neler anladıklarını sorsanız beş dakika konuşmazlar." demişti. çünkü insanoğlu böyledir yüz yıllık hayatları için beş dakika konuşmalar fakat beş dakika yer kaplamayan olaylar için hayatlarını heba ederler.
devamını gör...