ilginç etimolojik bağlantılar
başlık "ışıkhüzmesindegezendoga" tarafından 09.11.2020 00:21 tarihinde açılmıştır.
101.
"ağaçların bir araya getirilip uçlarının birleştirilmesi"ne türkçede "çat-" denir.
bu "çat-" fiiline "-ır" getirilerek "çadır" sözü yapılmış.
farslar bunu türklerden alıp "çāder" yapmış, 12. yüzyıldan sonra unutup sözü tekrar farslardan almışız.
bu "çat-" fiiline "-ır" getirilerek "çadır" sözü yapılmış.
farslar bunu türklerden alıp "çāder" yapmış, 12. yüzyıldan sonra unutup sözü tekrar farslardan almışız.
devamını gör...
102.
‘‘deyimleri inceleyince de olmadık durumlarla karşılaşıyor insan : ‘sıfırı tüketmek’ derken aslında sıfırla filan ilgili bir şey söylemiyorsunuz : ‘zafir’ i (soluğu) tüketmişsiniz.’
‘ana gibi yar,bağdat gibi diyar olmaz ‘ burada ana, bildiğimiz anne değil, bir yerin adı.
‘atlı karınca’ da aslında atlı karaca olacak.’
‘darısı başıma’ mı? hayır, darusu (ilacı) başıma . saçı dökülenler için söylenmiş olacak’
bir bilim adamının romanı : mustafa inan / oğuz atay
‘ana gibi yar,bağdat gibi diyar olmaz ‘ burada ana, bildiğimiz anne değil, bir yerin adı.
‘atlı karınca’ da aslında atlı karaca olacak.’
‘darısı başıma’ mı? hayır, darusu (ilacı) başıma . saçı dökülenler için söylenmiş olacak’
bir bilim adamının romanı : mustafa inan / oğuz atay
devamını gör...
103.
(bkz: sakal)
türkçe ve moğolca dilinin ortak sözcüklerinden biri sakak. işin aslına bakılırsa da orta asya türkçesi diye tabir edilen bir kavram. orta asya türkleri ile moğolları, kolay kolay kimse kesin hatlarıyla birbirinden ayırt edemiyor. bir japon ile kenyalı ayırt etmeye benzemiyor. sakak demek, çene altı anlamını karşılıyor. bir de kafaya takılan şapkanın rüzgarda havalanmaması için çene altından bağlandığı ipe de deniyor. orta asya toplumunun da hayatı at sırtında geçtiği için kafadan şapkaları uçmasın diye iple bağlıyorlar. esas konuya gelirsek , erkek bireyin yüzünü kaplayan sakal sözcüğü "sakak" sözcüğünden geliyor.
türkçe ve moğolca dilinin ortak sözcüklerinden biri sakak. işin aslına bakılırsa da orta asya türkçesi diye tabir edilen bir kavram. orta asya türkleri ile moğolları, kolay kolay kimse kesin hatlarıyla birbirinden ayırt edemiyor. bir japon ile kenyalı ayırt etmeye benzemiyor. sakak demek, çene altı anlamını karşılıyor. bir de kafaya takılan şapkanın rüzgarda havalanmaması için çene altından bağlandığı ipe de deniyor. orta asya toplumunun da hayatı at sırtında geçtiği için kafadan şapkaları uçmasın diye iple bağlıyorlar. esas konuya gelirsek , erkek bireyin yüzünü kaplayan sakal sözcüğü "sakak" sözcüğünden geliyor.
devamını gör...
104.
isaac: ishak.
fairy: peri.
fairy: peri.
devamını gör...
105.
cinnet; cennet, cenin, mecnun aynı kökten gelen arapça kelimelerdir.
devamını gör...
106.
107.
çubuk sözcüğü, orta asya türkçesinde çıbık diye geçer. sondaki k harfi "kh" olarak gırtlaktan çıkar ve bu yüzden sonu boş kalabilir. öyle olunca çıbık sözcüğü "cıbı" diye okunur. sonradan bu sözcük dönüşüme uğrayarak " çıvı", sonra da bugünkü "çivi" sözcüğü haline gelmiştir.
devamını gör...
108.
"insan" kelimesi "nisyan" ve "ünsiyet" kısaca unutan ve bağlanan.
devamını gör...
109.
atlıkarınca'ya neden karıncayla bağlantısı olmamasına rağmen atlıkarınca denmiş biliyor musunuz?
ordaki karınca aslında karınca değil, italyanca "araba" anlamına gelen "carrozza" yani kelime aslında atlı araba ama biz carrozza'yı karınca yapmışız. atlıkarınca kalmış. :)
ordaki karınca aslında karınca değil, italyanca "araba" anlamına gelen "carrozza" yani kelime aslında atlı araba ama biz carrozza'yı karınca yapmışız. atlıkarınca kalmış. :)
devamını gör...
110.
pençe farsça beş anlamına gelen penç kelimesinden gelir, aslan, kaplan, leopar gibi büyük kedigillerin beş parmağı olmasından hareketle pençe adı verilmiştir.
devamını gör...
111.
sözlükte okumayı en sevdiğim başlıklardan birisidir.
devamını gör...
112.
yıllar önce yaptığı tatlılar gayet meşhur olan bir tatlıcı varmış. öyle ki tatlıcının önünde kuyruklar olurmuş. bu tatlıcının güzel ve şişmanca bir sevdiği varmış. tatlıcı kızı o kadar seviyormuş ki en meşhur tatlısına kıza ithafen 'şişmaniye' adını vermiş.
gel zaman git zaman bunlar evlenmiş ama evlilikleri umdukları gibi gitmemiş ve ayrılmışlar. evlendiğine pişman olan tatlıcı tatlısına 'pişmaniye' adını vermiş.
güzel hikaye ama yanlış. “pişmaniye”nin “pişmanlık” ile hiçbir alakası yok. “pişmaniye” sözü, farsçada "yün, yapağı" anlamındaki “peşm (پشم)” kökünden türemiştir.
aynı kökten "yünden yapılmış" anlamına gelen “peşmin/peşmine" ve "derviş" anlamına gelen "peşmine-pûş" kelimeleri de türemiştir.
gel zaman git zaman bunlar evlenmiş ama evlilikleri umdukları gibi gitmemiş ve ayrılmışlar. evlendiğine pişman olan tatlıcı tatlısına 'pişmaniye' adını vermiş.
güzel hikaye ama yanlış. “pişmaniye”nin “pişmanlık” ile hiçbir alakası yok. “pişmaniye” sözü, farsçada "yün, yapağı" anlamındaki “peşm (پشم)” kökünden türemiştir.
aynı kökten "yünden yapılmış" anlamına gelen “peşmin/peşmine" ve "derviş" anlamına gelen "peşmine-pûş" kelimeleri de türemiştir.
devamını gör...
113.
etimoloji dipsiz bir kuyu, in in bitmez.
daha önce "damsız girilmez" kalıbını duymuşsunuzdur. peki buradaki dam ne?
hint-avrupa dilinde "ev, ev halkı" anlamında "dem" diye bir kök vardır. bu kökten, fransızcada "kadın" anlamına gelen "dame" sözcüğü ve bununla birlikte "madam, matmazel" kelimeleri türemiştir. işte damsız girilmez'in dam'ı kadın anlamına gelen dame.
daha önce "damsız girilmez" kalıbını duymuşsunuzdur. peki buradaki dam ne?
hint-avrupa dilinde "ev, ev halkı" anlamında "dem" diye bir kök vardır. bu kökten, fransızcada "kadın" anlamına gelen "dame" sözcüğü ve bununla birlikte "madam, matmazel" kelimeleri türemiştir. işte damsız girilmez'in dam'ı kadın anlamına gelen dame.
devamını gör...
114.
sırbistan'dayken lokuma rahatluk (рахатлук) dendiğini öğrendim. ama lokum da diyorlardı. lokum kelimesi sırpçaya türkçeden geçmişti ama lokum kelimesinin türkçe olmadığı kesindi. sonra araştırdığımda kelime kökünün arapçadan geldiğini öğrendim. rahat al- hulkum (hulkum=boğaz) yani boğazı rahatlatan.
devamını gör...
115.
papirüs sözcüğü, bugün ingilizce'de "kağıt" yerine kullanılan "paper" sözcüğünün de kökenini oluşturur. aynı bunun gibi türkçe'de argo "papel" sözcüğü de aynı yoldan geliyor.
devamını gör...
116.
paradise (ing. cennet).
firdevs (kur'an'da cennetin isimlerinden).
firdevs (kur'an'da cennetin isimlerinden).
devamını gör...
117.
anchor, yani çapa anlamına gelen kelimenin kökeni hititçe ankuwa'ya kadar dayanıyor.
ankuwa neresi peki? evet! ankara!
ankuwa neresi peki? evet! ankara!
devamını gör...
118.
ingilizce'deki anchor yunanca ankyra (okunuşu anküra) kelimesinden gelmektedir. her ikisi de gemi çapası anlamı taşımakla birlikte, yunanca'dan latince'ye oradan da batı dillerine (ingilizce vs) anchor şeklinde geçmiştir. ankara ile gemi çapasının alakası da; tarihte ankara civarına yerleşen galatlar'ın katıldıkları bir savaşın ardından yurtlarına dönerlerken yanlarında savaş ganimeti olarak gemi çapası getirmeleri ile alakalı olduğu rivayet edilir.
ankuwa'nın ankara'ya lokalize edilmesi ile alakalı öneriler mevcut olmakla birlikte, bu önerilerle alakalı hiçbir somut veri şu an için mevcut değildir. ankara'ya ek olarak yanlış hatırlamıyorsam orta anadolu'da bir başka höyük yerleşiminin de ankuwa olabileceği dillendirilmektedir.
yüce türk milletine saygılarımla...
ankuwa'nın ankara'ya lokalize edilmesi ile alakalı öneriler mevcut olmakla birlikte, bu önerilerle alakalı hiçbir somut veri şu an için mevcut değildir. ankara'ya ek olarak yanlış hatırlamıyorsam orta anadolu'da bir başka höyük yerleşiminin de ankuwa olabileceği dillendirilmektedir.
yüce türk milletine saygılarımla...
devamını gör...
119.
en önemli bir şey veya varlığa dikkat kesilmek anlamına gelen odaklanmak sözcüğü. yabancı dillerde ve bizimde bir şekilde dilimize kattığımız fokus'lanmak sözcüğü. ikisi de aynı anlama gelir. ilki öz be öz türkçe, ikincisi ise latince sözcüktür. ikisinin de anlamı "ateş yanan yer" demektir.
bundan başka kullandığımız bir sözcük daha var. o sözcük de mihrak oluyor. son zamanlarda dış mihraklar ile dilimizden düşmüyor. işte bu mihrak da odak sözcüğünün arapça karşılığı oluyor. bu sözcük de ateşle ilgili. arapça'da yakma aracı anlamına gelen haraka sözcüğünden gelmektedir. odun ve kömür satılan yere de mahrukatçı deriz. mahrukatçı sözcüğünün kökeni de buradan gelmektedir.
bundan başka kullandığımız bir sözcük daha var. o sözcük de mihrak oluyor. son zamanlarda dış mihraklar ile dilimizden düşmüyor. işte bu mihrak da odak sözcüğünün arapça karşılığı oluyor. bu sözcük de ateşle ilgili. arapça'da yakma aracı anlamına gelen haraka sözcüğünden gelmektedir. odun ve kömür satılan yere de mahrukatçı deriz. mahrukatçı sözcüğünün kökeni de buradan gelmektedir.
devamını gör...
120.
ingilizcede "tuz" anlamına gelen "salt"ın salary yani maaş kelimesi ile derin bir ilişkisi var. şöyle ki; roma imparatorluğu askerlere maaş olarak tuz dağıtıyormuş zamanında. bununla birlikte askere tuz dağıtımı sadece romalılarla da sınırlı değil. bir makalede eski türk devletlerinde askere tuz ve ekmek dağıtıldığını okumuştum efendim. öğrendiğimde çok ilginç gelmişti.
devamını gör...