121.
tengri kelimesi çok daha eski tarihten gelmedir, ilk yazan yer orhun yazıtlarıdır doğrudur ama kelime çok daha eski bir zamandan gelmedir. yenge kelimesi de eski tarihte "kadınların sadıcı" olanlara deniyordu. sonradan ise yabancı gelinlere söylenmeye başlanmıştır, en son ise bugünkü halini almıştır.
devamını gör...
122.
"komşu komşunun külüne muhtaçtır." peki kim bu komşu?
türklerin attan yere indikleri ya da göç ettikleri bir yere yerleşmeleri "konmak" anlamına gelmekteydi. bu konma eyleminden de "konuşu" kelimesi türemiş. daha sonra da bu söz "konşu" olarak kullanılmış ve zamanla "komşu" haline gelmiş.
devamını gör...
123.
birine taziyede bulunurken kullanılan "başın sağ olsun" cümlesindeki baş yara anlamında kullanılmaktadır. sağ olmak ise yaşamak anlamına gelmeyip sağalmak (iyileşmek) sözcüğünün yerini almıştır. "yaran iyileşsin" demek yerine "o öldü ama sen yaşa!" gibi bir dilekte bulunmak bana oldum olası pek hoş gelmemiştir zaten.
devamını gör...
124.
koloni, kolonya ve köln kelimelerinin aynı kökten, latince colonia'dan gelmesi.

öncelikle colonia yine latince colonus'tan geliyor, çiftçi. romalılar fethedilen topraklarda kurulan yerleşmelere ise colonia adını veriyor. çiftçilerin gidip yerleştiği yer gibi bir anlamı var. koloni kelimesi de bu gidip yerleşilen yerden devşiriliyor.

köln şehri de germania eyaletinde kurulan bir koloni. colonia agrippa adıyla kurulmuşken daha sonra yalnızca colonia kalıyor, o da almanca'da köln oluyor.

kolonya ise köln'de üretilmesi sebebiyle fransızca eau de cologne, köln suyu olarak adlandırılıyor. bize ve diğer avrupa dillerine ise kolonya ve cologne olarak geçiyor.
devamını gör...
125.

beğenmek: eski türklerde toplumsal hiyerarşinin başında beg bulunmaktaydı. bey, toplumda beğenilen, hoşa giden bütün duygu, düşünce ve isteklerin odağında olan bir kelime ve aynı zamanda kavramdı. bu yüzden türkler, hoşa gitmek yerine beg isminden +e- ile fiil yaparak *bege- kelimesini ortaya çıkardılar. beğenme eylemi kişinin kendi bilinç düzeyinde gerçekleştirildiği için bu bege- fiilinin üzerine dönüşlülük eki -n getirilerek beğen- şekli oluşturulmuştur. beğen-, bu yönüyle aslında beye benzemek, onunla özdeş olmaktı.


ali akar, düşünen türkçe.
devamını gör...
126.
botswana tswana ların ülkesi anlamına gelir.
tswana lar söz konusu bölgedeki baskın etnik unsurdur.
çok ta umrumda değil ama bilgi bilgidir.
devamını gör...
127.
farsçada göğüs sine değil miydi.. türsça herhalde bu.. şaka maka ber bi edattır üst, karşı, denk gibi anlamları vardır. über, over, soprano, hyper gibi kelimelerde görünür kendisi.. belki şiirlerde mecazen göğüs anlamı kazanmış olabilir ama sanmıyorum.
devamını gör...
128.
gebermek kelimesi, eski kıpçak türkçesinde ‘kebe, gebe’ sözcüğünden gelir. bu da anlam olarak, şişkin hamile demektir. yine eski çağatay türkçesinde ise ‘keper’ kelimesi de ölümü çağrıştıran metinlerde geçmektedir. ayrıca, 16. yüzyılda hayvan bedenin ‘şişmesinin’ kastedildiği ifade edilmiştir. ölüm anlamını çağrıştıran bir kelimenin, yeni doğacak bir canlıyı ifade etmesi de bir o kadar zıt, bir o kadar anlamlı.
devamını gör...
129.
yalı sözcüğü rumcadan dilimize geçmiştir.
sahil anlamını taşır.
(bkz: çayelinden öteye gidelim yalı yalı)
devamını gör...
130.
zühre yıldızını herkes duymuştur. modern türkçede venüs gezegeni olarak bilinir. bütün kültürlerde venüs gezegeni güzellik, dolayısıyla da kadınla ilişkilendirilir.
zührevi hastalık arapçadan dilimize girmiş olup "kadından bulaşan hastalık" demektir.
devamını gör...
131.
latince revolvere; dönmek, devinmek manasında. geç latincede ise revolutionem, dönmek manasına geliyor. daha sonrasında fransızcaya geçen kelime revolucion, dönmek ve devinim manasında özellikle gök cisimlerinin hareketleri için kullanılıyor.
bizim dilimize ise sadece ingilizce revolver kelimesi olarak geçmiş. altıpatlar tabanca. ingilizcede ise "dönen tabanca" revolver ve "devrim" revolution olarak geçiyor. ilginç olan kısımlardan biri ise revolution'un da devrim'in de farklı dillerden de olsa "devinim" kökünden gelmesi.
devamını gör...
132.
sevan nişanyan

kelimebaz 1-2
elifin öküzü
100 güzel kelime
sözlerin soyağacı
devamını gör...
133.
(bkz: ceket)
fransızca `jaquette` "avrupai cepken" sözcüğünden alıntıdır. fransızca sözcük `jaque` "1. köylü, 2. dize kadar inen köylü giysisi" sözcüğünden gelir. evet, bugün daha resmi olan bu giysinin asıl anlamı köylü giysisiymiş. :)
`jague` sözcüğü ise `jacques` "bir erkek adı, `yakub`" özel adından türetilmiştir. `jacques` ise latince aynı anlama gelen `jacobus` özel adından türetilmiştir. bunların hepsi türkçeye de geçen `yakup` özel isminin farklı varyasyonları.

tüm bu varyasyonların atası olan `yakob` sözcüğü ibranice "1.yakup, 2.tevrat'a göre ishak'ın oğlu ve israiloğullarının atası" özel adından türetilmiştir. bu kelimenin başkaca anlamları ise "1. topuk, 2. izinden gelme, ardından gelen, sonraki" anlamlarıdır.

dolayısıyla bugün türkçede kullandığımız "hemen ardından, hemen sonrasında" anlamına gelen `akabinde` kelimesinin de benzer anlamlara geldiğini hatırlamak çok zor olmasa gerek.

ayrıca "son, sonuç, sonunda, en sonunda" anlamlarına gelen `akıbet` kelimesi de bu köke dayanıyor.

ayrıca ingilizcede "1. bir erkek adı, 2. iskambilde vale" anlamlarına gelen `jack` kelimesine, "pota, çanak" anlamına gelen `pot` kelimesinin eklenmesi ile oluşan ve "1. pokerde vale çıkıncaya kadar biriken pot, 2. her türlü kumarda büyük kasa" anlamlarına gelen `jackpot` kelimesi de bu köke dayanır.

hatta ingilizcede "1. köylü uşak , at uşağı, yamak, 2. yarış atı binicisi" anlamına gelen `jokey` kelimesi de bu köke dayanır.

"fransız ihtilali esnasında (1791) pariste st honoré sokağındaki eski `st jacques manastırı`'nda toplanan radikal cumhuriyetçi hizip mensuplarına verilen ad" olan `jakoben` kelimesi de aynı köke dayanır.

şimdi daha da derine inme zamanı. tüm bu kelimelerin ibranicedeki `yakob` kelimesinden çıktığını söylemiştim. şimdi de bu kelimenin nereden ve hangi dilden türediğine bakalım:

bu `yakob` kelimesi ise arapçada "1. ayak topuğu, iz, ard, peş, sonra, 2. izleme, peşinden gitme" anlamlarına gelen `akab` sözcüğünden gelmektedir. dolayısıyla az önce bahsettiğim `akabinde` veya `akıbet` gibi kelimeler, bu bilgiden veya tanımdan sonra daha da bir anlam kazanıyor.

şimdi de gelelim bu `akab` kelimesinden türeyen bazı kelimelere.

arapçada "önü açık ve çoğu zaman külahlı yün cübbe" anlamına gelen önce arapçadan italyancaya, sonra italyancadan fransızcaya, sonra da fransızcadan türkçeye geçen ve fransızca anlamıyla "gemici paltosu" olan `kaban` kelimesi bu köke dayanır.

ayrıca arapçada "namazda mekke'ye dönme, namazda dönülen yön" anlamına gelen arapçadan türkçeye giren `kıble` sözcüğü,

arapçada "alma, benimseme" anlamına gelen ve oradan türkçeye geçen `kabul` sözcüğü,

"bir soydan olanlar, aşiret, boy, oymak" anlamına gelen ve türkçeye arapçadan geçen `kabile` sözcüğü,

“kabul edilen, benimsenmiş” anlamına gelen `makbul` ve ondan türeyen `makbule` sözcüğü,

"kabul görme" anlamına gelen `ikbal` sözcüğü de bu köke dayanır.


dolayısıyla `ceket`, `jaquette`, `jaque`, `jacques`, `yakub`, `jacobus`, `yakup`, `yakob`, `jack`, `akabinde`, `akıbet`, `jackpot`, `jakoben`, `jokey`, `akab`, `kaban`, `kıble`, `kabul`, `kabile`, `makbul`, `makbule`, `ikbal` sözcüklerinin hepsi aynı kökten türemiştir.

daha araştırsam çok devam eder ama bu kadar yeter bence. :)

gördüğünüz gibi hepsi aynı köke dayanıyor. ben bu durumu bir ananın çocuklarına, sonra o çocukların da kendi çocuklarının oluşuna benzetiyorum.

bana göre kelimeler birbirlerinin akrabasıdır ve bazı akrabaların birbirini tanıması için dedelere, nenelere gitmek gerekebilir. :)

son olarak sevdiğim bir sözle bitirmek istiyorum:

"etimoloji der ki: beraber olduğun şeye dikkat et çünkü bir zaman sonra göğsünü yasladığın şeye dönüşürsün."
devamını gör...
134.
(bkz: bulvar) fransızca boulevard sözcüğünden alıntıdır. bu sözcük "1. istihkâm, şehir suru, 2. 18. yy'dan itibaren yıktırılan kent surları yerine açılan geniş cadde" olmak üzere 2 anlama gelir. bu fransızca sözcük almanca bollwerk sözcüğünden alıntıdır. bu kelime ise "dikme kütüklerden yapılan koruma duvarı, sur" anlamına gelmektedir ve bu bollwerk kelimesi ise eski yüksek almanca'da "kütük, tomruk" anlamına gelen bol ve almanca'da "iş, yapı" anlamına gelen werk kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır.

"dikme kütüklerden yapılan koruma duvarı, sur" demiştik bollwerk kelimesine. eskiden bazı kaleler ağaçlardan yapılırmış. bunun en güzel kanıtı palanka kelimesidir. bu kelime "yan yana çakılmış ağaç kazıklarla ve toprak doldurularak yapılan, çevresi hendekle çevrili küçük kale." anlamına gelmektedir ve eğer dikkat ettiyseniz palanka kelimesinin de bolwerk kelimesinin de başı birbirine çok benziyor. palankanın da benzer köke dayandığını başka bir örnekle açıklayalım.

türkçede "kalınca bir sopayla bunun iki ucuna bağlı bir ipten oluşan, ayakları uygun bir biçimde sıkıştırmakta yararlanılan bir dayak aracı." anlamına gelen ve arapçadan dilimize geçen falaka kelimesi yunancada "kütük, kalın sopa" anlamına gelen phalang kelimesinden türemiştir. dolayısıyla palanka ile phalang arasındaki hem okunuş hem de anlam benzerliğini de bu şekilde görmüş olduk.

türkçeye fransızcadan geçen, "saray, görkemli konut, gösterişli yapı" anlamına gelen palace sözcüğü de (türkçesi (gbkz: palas) aynı köke dayanmaktadır. takdir edersiniz ki kaleler de az gösterişli değiller. :)

venedikçe balcòn veya fransızca balcon sözcüklerinden türeyen ve "bir kirişle taşınan ev çıkması, cumba" anlamlarına gelen balkon kelimesi de bu köke dayanmaktadır. bahsedilen kiriş günümüzde betonla yapılıyor fakat eski zamanlarda yine yukarıda defalarca bahsettiğim gibi kalın ağaç gövdesi veya kütükten yapılırdı. dolayısıyla bunun açıklaması da bu şekilde.

yunancadaki phalang kelimesinin bir anlamının da "kalın sopa" olduğunu söylemiştim.
bu kelimenin, "eski yunan'da genellikle mızrak ve benzeri silahlar kullanan askerlerin birbirinden ayrılmadan art arda saflar halinde savaşmasını esas kabul eden bir savaş düzeni." anlamı da vardır ve eski yunan'daki bu birlik phálanks olarak nitelendirilir, bu kelime hem bu birliğin adı hem de bu savaş taktiğinin adı olarak kullanılır. türkçede ise falanks şeklinde geçer. dolayısıyla phalang kelimesinin anlamlarından biri olan "uzun sopa" anlamı (yukarıda bahsetmiştim), bu savaş düzeninde fazlasıyla ön planda olan mızraklardan dolayı bu düzene adını vermiştir. mızrakların da basit ifadeyle uzun sopalardan oluştuğunu fark etmemek çok güç olsa gerek. ayrıca internette "falanks savaş düzeni" şeklinde arama yaparsanız eğer, o düzenin fotoğraflarında en çok hangi savaş aletinin bulunduğunu görünce ne dediğimi daha iyi anlarsınız bence. :)

ingilizce'de ağaç gövdesi anlamına gelen bole kelimesini bilirsiniz. bu kelimeye aşırı benzer olan bowl kelimesi vardır. bu kelimenin "kase, tahta top, topu yerde yuvarlama." gibi birçok anlamı vardır. özellikle kase olanı tıpkı yarım bir top şeklindedir. eski kaseler genellikle bu şekildedir:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


dolayısıyla bole, bowl ve bowling gibi kelimeler de yine tüm saydıklarımız gibi kütüğe, ağaca dayanıyor. :) hatta top anlamına gelen ball kelimesi de öyle. hatta ondan türeyen balloon (türkçedeki (gbkz: balon)) kelimesi de.

hatta ve hatta "çim bir alanda, atlara binmiş dörder kişilik iki takım arasında oynanan, ucu tokmak biçiminde değneklerle yerdeki topa vurup onu rakip kaleye sokmaya dayanan bir top oyunu." anlamına gelen polo oyunu da yine bu köke dayanıyor.

dilimize italyancadan geçen ve "yük kaydırmak için kullanılan yuvarlak kütük." anlamına gelen palanco, türkçe haliyle palanga kelimesi de aynı köke dayanmaktadır. gördüğünüz gibi yine kütük veya yuvarlak kütük tabirleri karşımıza çıkıyor.

önce ispanyolcadan fransızcaya, sonra da fransızcadan türkçeye geçen, "1. kauçuk ağacı, kauçuk" anlamına gelen ve her üç dilde de balata şeklinde yazılan bu kelime de yine ağaca ve aynı köke dayanır.

ağaç türünden söz açılmışken, eski yunancada "meşe palamudu" anlamına gelen balaníts sözcüğü de (dolayısıyla (gbkz: palamut) sözcüğü de) aynı köke dayanır.

"bir tür kuş" anlamına gelen ve fransızca olan pélican (türkçede (gbkz: pelikan)) kelimesi, geç latince aynı anlama gelen pelecanus sözcüğünden evrilmiştir. pelecanus sözcüğü ise eski yunancada "balta gagalı" anlamına gelen pelekán sözcüğünden türemiştir. pelekán ise yine eski yunancada "sivri uçlu balta" anlamına gelen pélekys sözcüğüne dayanmaktadır. bu sözcük ise akadcada ve sümercede "sivri uçlu balta" anlama gelen balak sözcüğüne dayanmaktadır. fark edeceğiniz üzere balta da ağaçtan, kütükten yapılan bir alet. dolayısıyla baltanın da aynı köke dayanması hiç de mantıksız değil.

araştırmaya devam edersem daha çok yazarım ama burada bitirmek istedim.


dolayısıyla bulvar, boulevard , bollwerk , bol , palanka , falaka , phalang , palace , palas , balcòn , balkon , phálanks , falanks , bole , bowl , bowling , ball , balloon , balon , polo , palanco , palanga , balata , balaníts , palamut , pélican ,pelikan , pelecanus , pelekán , pélekys , balak kelimelerinin hepsi aynı köke dayanmaktadır.

bunların hepsi o başından beri bahsettiğimiz ağacın farklı dalları. insanlık da diller de kelimeler de tıpkı o ağaç gibi büyümüş; kütükten, gövdeden ayrılmış ve farklı dallara ayrılmış. bazı kelimeler veya insanlar tıpkı ağacın bazı dalları gibi biraz birbirinden uzağa düşmüş, biraz farklılaşmış ama neticede hepsinin çıktığı yer aynı ağaç, aynı gövde, aynı kütük. bu sebeple ne sandığımız kadar uzağız birbirimize ne de dillerimiz sandığımız kadar farklı. hatta hepimiz o ağaçtan çıktık ve yine hepimiz sonunda o ağaca döneceğiz ama maalesef biz bu kadar yakın olduğumuzu unutup birbirimize düşman olmayı seçmişiz. zira sürekli bahsettiğimiz o ağaç bize oksijen vermiş, meyve vermiş ama biz onu kesip bahsi geçen o mızrakları yapmışız. hatta utanmayıp yaptığımız mızraklara bile bize meyve veren o ağacın adını vermişiz. canlıların arasında ancak insan bu kadar nankör olabilir. zira ben hiç ağaçtan mızrak yapıp birbirine saldıran iki hayvan görmedim. umarım o mızrakların, sadece yeni dikilecek ağaçların yerini kazmak için kullanıldığı bir dünyayı da görürüz.

seviyorum sizi.
devamını gör...
135.
sivilce
eski türkçe bir kelime olan 'siğil' den gelmektedir. siğilce yapılarak -ce eki ile küçültülüp, önemsizleştirilmiştir. zaman içinde de dilimize sivilce olarak yer etmiştir.
devamını gör...
136.
benjamin-bünyamin
david-davut
josef-yusuf
gibi gibi gibi
devamını gör...
137.
türkçe'ye arapça'dan giren mevta sözcüğü arapça mawt= ölüm sözcüğünden gelmedir. bu da aramice mot sözcüğünden evrilmiştir. bu sözcüğün aslı akatça matu'dur.
satrançta "mat" olmak da ölmek, öldü demektir.
ispanyolca matador da aynı kökenden gelir. öldürmek ispanyolca'da matar demek olup matador öldüren kişi anlamına gelir.
devamını gör...
138.
odun, ocak ve odak.

üçü de ateş anlamına gelen od kelimesinden gelmekte. iskender pala'nın aynı isimli bir romanı bulunmakta.

şimdi odun ve ocak neyse, alakayı doğrudan kurabiliyoruz da odak ne alaka derseniz, hemen açıklayayım. odak, merceğin od için kullanılan kısmı, fransızca focale. uydurulmuş bir kelime, bilgisayar gibi.
devamını gör...
139.
idiot kelimesi etimolojik kökeni itibariyle kendi, şahsi anlamına gelen idios (ῐ̓́δῐος) kökünden, toplumsal olan ile ilgilenmeyen, bireysel insan yani idiotes (ῐ̓δῐώτης) e evrilip bugünkü kullanıma zemin hazırlamıştır.
devamını gör...
140.
sefere çıkana seferi deniyor. yani misafir sözcüğü de bu kökenle ilgili. bu arapça kökenli sözcük, ne yazık ki, afrika'da vahşi yaşam hayvanlarını avlamak adı altında gösterişli ve zengin zevkine uygun cinayet olan safari ile de aynı kökene dayanıyor. kuzey afrika'da islamiyet yaygınlaşınca arapça da yaygınlaşmış. sonra da doğu afrika dilleri de bu sözcüğü kullanmış ve " iz sürülerek yapılan sürek avı" manasına gelen safari sözcüğü de batı'ya geçince tam bir facianın da başlangıcına sebep olmuş. dişi için fili, yelesi için aslanı, boynuzu için gergedanı, kafasını duvara asmak için ceylanı avlayan vahşi batı zihniyeti yüzünden de hayvanların soyu azalma tehlikesi ile yüz yüze gelmiş.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"ilginç etimolojik bağlantılar" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim