normal sözlük yazarlarının ruh halleri
başlık "pencere" tarafından 18.01.2021 01:23 tarihinde açılmıştır.
641.
642.
hatalı anlam yüklemeyle meşgulüm. çoğu yeni durum, işittiğim, okuduğum yeni şeyler ne kadar direnirsem direneyim algıda seçicilik kıskacına kaptırdığım beynimde eskiden bildiğim, tanığı olduğum, aşina olduğum şeylere benziyor. bir nevi pareidolia denebilir belki ama şeklî değil ki ruhî... hem bazı şeylerin "bağzı" şeyleri çağrıştırması sadece tesadüflere dayalı olabilir mi? bunlar aynı bokun laciverdi değil mi?
"ne yapsam neye benzetsem;
bu mahzun halimi.
aşıklık değil benimkisi,
yolculuk değil,
neyi duysam hüzünlenirim,
en ufak şeyi, rüzgârı bile.
kimseye benzemez gülmem konuşmam,
kimseye benzemez hoşlandığım kadınlar,
o kadınlar ki rüzgâra verip saçlarını,
resimlerde yaşayan,
şiirlerde yaşayan.."
edip cansever
"ne yapsam neye benzetsem;
bu mahzun halimi.
aşıklık değil benimkisi,
yolculuk değil,
neyi duysam hüzünlenirim,
en ufak şeyi, rüzgârı bile.
kimseye benzemez gülmem konuşmam,
kimseye benzemez hoşlandığım kadınlar,
o kadınlar ki rüzgâra verip saçlarını,
resimlerde yaşayan,
şiirlerde yaşayan.."
edip cansever
devamını gör...
643.
denizden gelen iyot kokusuna martı sesleri eşlik ediyor şu an hafif hafif gelen dalga sesleri de bende buradayım der gibi…
elimde bir kupa kahve bir kaç tane çikolata ve cohiba.
biraz yorgunum.
savaşlarımdan bana kalan anılara takılıyor gözüm,ellerimdeki ufak yaralar başlıyor anılarımı konuşturmaya sonra bilekler… oradaki kocaman kesiği nasıl kapattığımı hatırlıyorum… dirseğim? hala kemik sesleri geliyor oradan… pazularımdaki kaslar zayıflamış onca antrenmana rağmen geçmiştir ağrısı… bir kaç kırık diş yanak elmacık kemikleri derken kemik parçalarının hala durduğu burnumun direği ardından fatiha’lar okuduklarıma sızlıyor…
ve herşeye rağmen sükunet denizinde sonsuzluğa kulaç atıyorum…
elimde bir kupa kahve bir kaç tane çikolata ve cohiba.
biraz yorgunum.
savaşlarımdan bana kalan anılara takılıyor gözüm,ellerimdeki ufak yaralar başlıyor anılarımı konuşturmaya sonra bilekler… oradaki kocaman kesiği nasıl kapattığımı hatırlıyorum… dirseğim? hala kemik sesleri geliyor oradan… pazularımdaki kaslar zayıflamış onca antrenmana rağmen geçmiştir ağrısı… bir kaç kırık diş yanak elmacık kemikleri derken kemik parçalarının hala durduğu burnumun direği ardından fatiha’lar okuduklarıma sızlıyor…
ve herşeye rağmen sükunet denizinde sonsuzluğa kulaç atıyorum…
devamını gör...
644.
kafam kremşanti gibi.
teşekkürler.
teşekkürler.
devamını gör...
645.
646.
artık gerçekten hissediyorum çok az kaldı tamamen sıyırmaya.
devamını gör...
647.
an itibariyle son güne kalan 8 haftalık konuları 4 5 saatlik uykuyla anlamaya çalışan 3 beyin hücrem:
twitter.com/kemalayca/statu...
twitter.com/kemalayca/statu...
devamını gör...
648.
kolay gelsin kardeşim, yalnız değilsin. en az 500 bin kadar öğrenci de seninle birlikte çalışıyor.
devamını gör...
649.
650.
651.
652.
653.
654.
bir gayeye adanmışlığın tuhaf melodisini dinlemekteyim. tınısı kulaklarıma her vurduğunda vücuduma yabancı bir madde girdiğini hissediyorum. bunu oluşan antikorlarım destekliyor. savaşımız başladı. zararlı tüm oluşumları vücudumdan atmalıyım. yaşamam için bu şart. bir gayem olmadan yaşamaya o kadar alışmışım ki… tını öyle bir aksediyor ki kulaklarıma. örsün çekiçe en son ne zaman bu kadar sert vurduğunu hatırladığımda sanki başka bir hayattaydım diye düşünüyorum. sesi, kulaklarıma çarpmadan boğmak, kaynağına geri yönlendirmek istiyorum. sonra da sonsuza kadar sessiz kalacağı fezaya yollamak. bu melodiye bu kadar yabancı olmamalıydım biliyorum ama cevap bulamadığında sıkılıp tekrar dönecektir buna da eminim. sadece biraz daha dişimi sıkmam bu acıya katlanmam gerekiyor. sonra yoluma tanıdık plaklardan çıkan bilindik melodilerimle devam edeceğim. ben artık buyum. kaybetmiş, aynı döngünün içine hapsolmuş zavallı bir hiç.
devamını gör...
655.
çökkün hissediyorum. çünkü, güzel günler uzak gözüküyor.
devamını gör...
656.
dipteyim...
devamını gör...
657.
bitkin yorgun.. kafam aşırı bulanık!
devamını gör...
658.
genel perspektifimi hoş kılma gayretleri içindeyim. allah diyen mahrum kalmaz diyorum ve bu bahsi kapatıyorum.
fakat ve lakin küçük bir nokta: gerçekten yolun kaderi yağmur gibi yağan belalar ile dolu. mesele artık belaya isabet etmek veya belanın size isabet etmesine içerlenmek değil; onu anladık. onu çok şükür anladık. şu kadar seneyi ömrümde belaların isabet etmesinin çok normal ve doğal olduğunu anladım biiznillah ve çok şükür.
bundan sonraki mesele rahat olabilmekte.
zaten ben istesem de istemesem de o bela gelip bana çarpacak. işte asıl mesele o an ve her an rahat olabilmekte.
cidden kafamız rahat olmadıktan sonra yaşamanın bir ehemmiyeti yok.
kafamız rahat olsun, gülelim, eğlenelim. olaya hep muzip tarafından yaklaşmaya ve ele almaya çalışalım.
zevk almayacaksak, ânı güzel ve dolu dolu yaşayıp şöyle geçmişe alti çizili, kalın ve italik harflerle birtakım hatiratlar birakamayacaksak neyleyeyim ben öyle yaşamı?
ot gibi mi yaşayak?
evet bak, buradan söylüyorum, belanın , hiiiiç öyle uğraşıp gelip seni bulmasına da gerek yok; o bela veyahut belalar zaten her daim üstünde, altında, içinde, sağında, solunda, en dibinde ve derûnunda insanın.
özet: bela ile mücehheziz. gelin rahat olalım, yaşayalım bu hayatı.
şaka yapmıyorum, yaşlanana kadar böyle devam edemeyiz bak.
fakat ve lakin küçük bir nokta: gerçekten yolun kaderi yağmur gibi yağan belalar ile dolu. mesele artık belaya isabet etmek veya belanın size isabet etmesine içerlenmek değil; onu anladık. onu çok şükür anladık. şu kadar seneyi ömrümde belaların isabet etmesinin çok normal ve doğal olduğunu anladım biiznillah ve çok şükür.
bundan sonraki mesele rahat olabilmekte.
zaten ben istesem de istemesem de o bela gelip bana çarpacak. işte asıl mesele o an ve her an rahat olabilmekte.
cidden kafamız rahat olmadıktan sonra yaşamanın bir ehemmiyeti yok.
kafamız rahat olsun, gülelim, eğlenelim. olaya hep muzip tarafından yaklaşmaya ve ele almaya çalışalım.
zevk almayacaksak, ânı güzel ve dolu dolu yaşayıp şöyle geçmişe alti çizili, kalın ve italik harflerle birtakım hatiratlar birakamayacaksak neyleyeyim ben öyle yaşamı?
ot gibi mi yaşayak?
evet bak, buradan söylüyorum, belanın , hiiiiç öyle uğraşıp gelip seni bulmasına da gerek yok; o bela veyahut belalar zaten her daim üstünde, altında, içinde, sağında, solunda, en dibinde ve derûnunda insanın.
özet: bela ile mücehheziz. gelin rahat olalım, yaşayalım bu hayatı.
şaka yapmıyorum, yaşlanana kadar böyle devam edemeyiz bak.
devamını gör...
659.
660.
yarın iş var ve bu yüzden çok mutsuzum.
devamını gör...