bu başlıkta ateist ateist konuşuyoruz
ateizm, tanrı veya tanrıların varlığına dair inanç yokluğudur, bir yaratıcıya inanmamaktır. müslümanlara ve islamiyete hakaret etmek değil, beyinden yoksun bırakılmış çocuklar.
şimdi muhabbetinize devam edebilirsiniz.
şimdi muhabbetinize devam edebilirsiniz.
devamını gör...
yusuf göbbels
her tanımından sonra, dünya bir deist yada ateist daha kazanıyor. devam etmesi umuduyla.
devamını gör...
düğün yapmanın saçma olması
sonuna kadar katıldığım başlık. en uzak akrabanın eğlenmesini sağlamak için edilen bir dünya masrafın ve harcanan onca paranın çift için çok daha yararlı şeyler için kullanılabileceğini düşünüyorum. bence evlenmek için sade bir nikah yeterlidir.
devamını gör...
hamile karısının karnını açarak poz veren adam
çok güzel, mutlular. ne var ki bunda?
devamını gör...
çiçek satarak kızını oxford'da okuttuğunu zanneden anne
hatay'da geçimini çiçek satarak sağlayan gülseren bozkur'tur.
eli öpülesi annesi bir röportajında oğlunu ülkemizde, kızını da ingiltere’de okuttuğunu ifade etmişti. röportajın bir bölümde yer alan oxford'lu merve bozkurt , tıp fakültesi'nde 5 yıldır eğitim gördüğünü anlatmıştı.
sosyal medya baya ses getiren bu olay dha haberine göre, merve'nin ailesinden aldığı paralarla ailesinden uzakta bir hayat yaşadığı ve oxford'da eğitim görmediği iddia edildi.
kaynak
eli öpülesi annesi bir röportajında oğlunu ülkemizde, kızını da ingiltere’de okuttuğunu ifade etmişti. röportajın bir bölümde yer alan oxford'lu merve bozkurt , tıp fakültesi'nde 5 yıldır eğitim gördüğünü anlatmıştı.
sosyal medya baya ses getiren bu olay dha haberine göre, merve'nin ailesinden aldığı paralarla ailesinden uzakta bir hayat yaşadığı ve oxford'da eğitim görmediği iddia edildi.
kaynak
devamını gör...
üniversitede yaşanmış en büyük pişmanlık
hocalarla rakıya gitmek. (mide hassasiyeti olan arkadaşlar okumasın)
açılın garip bir hikayem var. bölüm temsilcilik ekibimizle elde ettiğimiz başarının ardından sorumlu hocalarla rakıya gitme kararı alınır. bir adet prof.dr bir adet yar.doç. 3 adet asistan ve 7 öğrenci olmak üzere rakıya gidilir. eski evimin olduğu mahallede müdavimi olduğum meyhane tercih edilir (aklıma s.ç.yım.) gecenin ortasına doğru bir problem yok gibi yemekler yenilir rakılar içilir müzik eşliğinde dans edilir. olanlar bizim çocukların gazıyla duble duble rakı içen asistanların sapıtmasıyla başlar. yaşça bizden 2-3 yaş büyük asistanlar içtikçe içer. ilk faul yan masanın sürahisini (allahtan su vardı içinde) yan masadaki kadının üstüne dökülmesiyle başlar. çok içmenin etkisiyle büyük hareketler sonucu olmuştur. üstüne birde özür dileneceği yerde ''ne var canım ölmedin ya'' tarzı söylemlerde bulunulmuştur. neyse ki yaşlı olan prof hocamız araya girmiştir ve olay tatlıya bağlanmıştır. gecenin sonunda işler iyice sarpa sarmaya başlamıştır. asistanlardan (yaşça küçük olanlar kadın büyük olan erkek) erkek olan kadın öğrenci arkadaşlarımıza inceden yanlayama başlamıştır. prof olan hocamız olayın farkına varmış ve ben artık izninizi isteyeyim direk ayrılmıştır (tam bir beyefendi). yar.doç olan hocamızda farkına varır ve oda hemen kalkar. gece sonuna geldiğimizde klasik olarak işletmeciyle hocalar arasında bir hesap sıkıntısı yaşanmıştır. işletmeciyi de yakından tanırım. gözleriyle beni neyle uğraştırıyorsun bakışları atmaktadır bana. bende yerin dibine geçmekteyimdir. güç belada olsa mekandan çıkış yapılmıştır.
tam rahatladım derin bir nefes alacakken süper zeki arkadaşlarımdan biri ''senden nefret ediyor olabilirim'' in evi çok yakın hadi çay içmeye gidelim der. ve zaten kendini kaybetmiş hocalarım ve süper zeki arkadaşlarım tarafından bu fikir harika karşılanır ve evime gelinir. çay demlenir ama kimse çay içmez çünkü evde doğum günümden kalan 4 adet şarap vardır. kadın öğrencilere yanlayan hocamız işi abartır ve öğrencilerin numaralarını almaya çalışır hatta bir tanesine hadi birlikte çıkalım der. ama yüz bulamaz kadın öğrenciler rahatsız olup evden ayrılır. daha sonra bir amacı kalamayn erkek hocada ayrılır. herkes 10 dk arayla çıkış yapar. geriye en yakın arkadaşım (erkek) ve 2 kadın asistan hoca kalır. ama durum çok kötüdür çünkü arkadaşım çoktan sızmıştır ve ben sonuna kadar ayılmışımdır. 2 kadın hocada tuvaletten asla çıkmamaktadır. yarım saat boyunca salonda bekledikten sonra asistanlardan biri benden yardım ister. tuvaletten seslenir. ve içeri girdiğimde hayatımın en kötü manzarasıyla karşılaşırım. kadın hocalarımdan biri klozette oturuyor. evet bildiğin oturuyor ve tahmin edin. üstüne üstlük etrafına kusmuş. tıpkı bir ayin gibi etrafına çember çizmiş kırmızı(şarap diye tahmin ediyorum) bir kusmuktan ve ortasında tuvaletini yapıyor ama gözlerini de açamıyor. diğer kadın hoca şok içerisinde zaten bir an bir birimize bakıyoruz. sağlam olan hoca için taksi çağırıyorum ve gönderiyorum. neden gönderdin diye soranlar için peşin cevap bu kadın hocamızda kusmuştur ama daha usturuplu bir şekilde bunu lavaboya yapmıştır yarım saattir meğerse onu temizlemekteymiş. ayakta zor durması nedeniyle kendisine hızlıca yol verilmiştir. iptal olan kadın hocamızı ise küvete oturtuyorum ve suyu açıyorum. sabah kendine geldiğinde utanmasın diye etrafı temizliyorum. olanlar yetmezmiş gibi kusmuk temizliyorum. kafamda hep hastaneyi arasam mı düşüncesi var. sıcak suyun altında oturuyor. kahve yapıyorum ama gözünü bile açamıyor. yaz mevsiminden mütevellit beyaz t-shirt giymiş ve onun ıslandığını düşünün birde. zaten şortunu ben çektim. utançtan yerin dibine geçiyorum her banyoya geldiğimde. neyse sonuç olarak rezalet bir gece oluyor devamında yaşananları yazamayacak kadar utandığım için paylaşmak istemiyorum.
ve evet ben bu hocalarla 1 yıl daha aynı okulda aynı derslerde bulunuyorum. olayın asıl kahramanı kadın hocamız defalarca benden özür diliyor. ama ikimizde asla aynı ortamda bulunmuyoruz. ben zaten temsilcilikten o hafta ayrılıyorum. hocamızın derslerinde en arkada oluyorum ve mezuniyet eğlencesinde kendisini meyve suyu içerken görüyorum.*
arkadaşlar asla saygı duyduğunuz insanlarla aynı ortamda sarhoş olmayın sonucu çok kötü oluyor.
açılın garip bir hikayem var. bölüm temsilcilik ekibimizle elde ettiğimiz başarının ardından sorumlu hocalarla rakıya gitme kararı alınır. bir adet prof.dr bir adet yar.doç. 3 adet asistan ve 7 öğrenci olmak üzere rakıya gidilir. eski evimin olduğu mahallede müdavimi olduğum meyhane tercih edilir (aklıma s.ç.yım.) gecenin ortasına doğru bir problem yok gibi yemekler yenilir rakılar içilir müzik eşliğinde dans edilir. olanlar bizim çocukların gazıyla duble duble rakı içen asistanların sapıtmasıyla başlar. yaşça bizden 2-3 yaş büyük asistanlar içtikçe içer. ilk faul yan masanın sürahisini (allahtan su vardı içinde) yan masadaki kadının üstüne dökülmesiyle başlar. çok içmenin etkisiyle büyük hareketler sonucu olmuştur. üstüne birde özür dileneceği yerde ''ne var canım ölmedin ya'' tarzı söylemlerde bulunulmuştur. neyse ki yaşlı olan prof hocamız araya girmiştir ve olay tatlıya bağlanmıştır. gecenin sonunda işler iyice sarpa sarmaya başlamıştır. asistanlardan (yaşça küçük olanlar kadın büyük olan erkek) erkek olan kadın öğrenci arkadaşlarımıza inceden yanlayama başlamıştır. prof olan hocamız olayın farkına varmış ve ben artık izninizi isteyeyim direk ayrılmıştır (tam bir beyefendi). yar.doç olan hocamızda farkına varır ve oda hemen kalkar. gece sonuna geldiğimizde klasik olarak işletmeciyle hocalar arasında bir hesap sıkıntısı yaşanmıştır. işletmeciyi de yakından tanırım. gözleriyle beni neyle uğraştırıyorsun bakışları atmaktadır bana. bende yerin dibine geçmekteyimdir. güç belada olsa mekandan çıkış yapılmıştır.
tam rahatladım derin bir nefes alacakken süper zeki arkadaşlarımdan biri ''senden nefret ediyor olabilirim'' in evi çok yakın hadi çay içmeye gidelim der. ve zaten kendini kaybetmiş hocalarım ve süper zeki arkadaşlarım tarafından bu fikir harika karşılanır ve evime gelinir. çay demlenir ama kimse çay içmez çünkü evde doğum günümden kalan 4 adet şarap vardır. kadın öğrencilere yanlayan hocamız işi abartır ve öğrencilerin numaralarını almaya çalışır hatta bir tanesine hadi birlikte çıkalım der. ama yüz bulamaz kadın öğrenciler rahatsız olup evden ayrılır. daha sonra bir amacı kalamayn erkek hocada ayrılır. herkes 10 dk arayla çıkış yapar. geriye en yakın arkadaşım (erkek) ve 2 kadın asistan hoca kalır. ama durum çok kötüdür çünkü arkadaşım çoktan sızmıştır ve ben sonuna kadar ayılmışımdır. 2 kadın hocada tuvaletten asla çıkmamaktadır. yarım saat boyunca salonda bekledikten sonra asistanlardan biri benden yardım ister. tuvaletten seslenir. ve içeri girdiğimde hayatımın en kötü manzarasıyla karşılaşırım. kadın hocalarımdan biri klozette oturuyor. evet bildiğin oturuyor ve tahmin edin. üstüne üstlük etrafına kusmuş. tıpkı bir ayin gibi etrafına çember çizmiş kırmızı(şarap diye tahmin ediyorum) bir kusmuktan ve ortasında tuvaletini yapıyor ama gözlerini de açamıyor. diğer kadın hoca şok içerisinde zaten bir an bir birimize bakıyoruz. sağlam olan hoca için taksi çağırıyorum ve gönderiyorum. neden gönderdin diye soranlar için peşin cevap bu kadın hocamızda kusmuştur ama daha usturuplu bir şekilde bunu lavaboya yapmıştır yarım saattir meğerse onu temizlemekteymiş. ayakta zor durması nedeniyle kendisine hızlıca yol verilmiştir. iptal olan kadın hocamızı ise küvete oturtuyorum ve suyu açıyorum. sabah kendine geldiğinde utanmasın diye etrafı temizliyorum. olanlar yetmezmiş gibi kusmuk temizliyorum. kafamda hep hastaneyi arasam mı düşüncesi var. sıcak suyun altında oturuyor. kahve yapıyorum ama gözünü bile açamıyor. yaz mevsiminden mütevellit beyaz t-shirt giymiş ve onun ıslandığını düşünün birde. zaten şortunu ben çektim. utançtan yerin dibine geçiyorum her banyoya geldiğimde. neyse sonuç olarak rezalet bir gece oluyor devamında yaşananları yazamayacak kadar utandığım için paylaşmak istemiyorum.
ve evet ben bu hocalarla 1 yıl daha aynı okulda aynı derslerde bulunuyorum. olayın asıl kahramanı kadın hocamız defalarca benden özür diliyor. ama ikimizde asla aynı ortamda bulunmuyoruz. ben zaten temsilcilikten o hafta ayrılıyorum. hocamızın derslerinde en arkada oluyorum ve mezuniyet eğlencesinde kendisini meyve suyu içerken görüyorum.*
arkadaşlar asla saygı duyduğunuz insanlarla aynı ortamda sarhoş olmayın sonucu çok kötü oluyor.
devamını gör...
kutuplaştıran değil kucaklaştıran olduk
kendisinden öncekiler şu taraftan kutuplaştırıyordu, bu ise bu taraftan kutuplaştırıyor, olan arada kalan bizlere oluyor.
devamını gör...
biraz eleştirilince çirkefleşip sinir krizi yaşayan insan
eğer eleştiri bilinçsizce yapılıyorsa sinirlenmekte haklı olan insandır ama eğer normal ölçüde eleştiri yapılıyorsa kendine yanlış yapan yazardır. zira eleştiri önemli bir sanattır.
devamını gör...
irfan can kahveci
galatasaray'ın bitirmeye yaklaştığı yerli yıldız. fatih terim stadın da başakşehir yetkilileri ile yapılan görüşme olumlu geçmiş irfan galatasaray'a yakın gibi duruyor. şimdi kaldı geriye iyi bir regista.
devamını gör...
herkes hoşlandığı sözlük yazarını itiraf etsin etkinliği
yazayım diyorum ama kimse göremez çünkü kafa sözlük yazarları çaylak tanımlarını okumaz ve maalesef ben artık bir çaylağım.*
devamını gör...
9 mart 2021 büyüyüp günahkar olmasın diye oğlunu öldüren baba
ya bu kafayı yemekte hangi boyut, dininiz batsın be vallaha billaha günahınız batsın! çocuk yapma ehliyeti cidden şart dediğim haber.
devamını gör...
taciz iftirası atılan diş hekiminin feci şekilde dövülmesi
bi video düştü geçenlerde, adamcağız yerde dizlerinin üzerinde, omzundan derisini kopartırcasına biri tutuyo, bi kadın avazı çıktığı kadar tecavüz etmeye çalıştı diyo. bu kadar kolay mı ya iftira atmak, önüne, arkasına bakmadan suçlamak? sonrasında ortaya çıktı ki, yanında çalışan özbek bi kadınla para konusunda anlaşamamışlar ve kadın istediğim parayı vermezsen rezil ederim demiş, tüm olay bundan ibaret. cezasını vermek size mi kaldı diyeceğim ama ne yazık ki geldiğimiz nokta bu, insanların tahammülü de kalmadı, yargısız infaz. şimdi o adam o videodaki herkese ömür boyu ödeyemecekleri kadar büyük bi tazminat davası açarsa haksız mı?
devamını gör...
22 mart 2021 ayasofya imamının dolar tweeti
kafamı duvarlara duvarlara vuracağım artık sinirden. göz göre göre din istismarı var ve insanlar bu şahsın dediklerine inanıyor. bu ve bunun gibiler cennete gidecekse ben almayayım zaten. tiksindirdiler her şeyden.
devamını gör...
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
tanım :formula 1 yarış araçlarının motor özellikleri
emniyet kemerlerimizi ve kaskımızı takmışsak formula 1 gezimiz başlıyor.
formula 1; tek kişilik, açık tekerlekli otomobil yarışlarının en yüksek düzeyini oluşturan yarışlar dizisidir.
isminin formula olmasının nedeni 2. dünya savaşından sonra motor üreticilerinin bir araya gelmesi ile aldıkları ortak kararlar ve uyulması zorunlu kuralları belirlemesi nedeniyledir.
formula 1 alınan ilk kararların adı olmasına karşın zaman içinde organizasyonun ismi olarak kalmıştır.
formula 1 in formülü yani takımların uymak zorunda oldukları kurallar her sene yeniden belirlenir. kuralların belirlenmesi oy çokluğu ile değil tüm takımların onaylaması ile olur.
yeni bir kural eklenecek ise tek bir muhalif oy olması bile o kuralın eklenmesine mani olur.
en son köklü değişiklikler 2014 yılında olmuştur. yapılan değişiklikler ile 6 silindirli ve 1600 cc motor kullanılması zorunlu hale gelmiştir
10 hatta 12 silindirli 3000 cc yi aşan hacimli araçlardan 1600 cc ye geçiş oldukça sıra dışı bir karardı. bu düşüş tek sene de olmamış olsa da formula 1 için alınmış ciddi riskli bir karardı. çünkü
1600 cc lik hibrid motorlu araçlar alıştığımız ve sevdiğimiz formula 1 araçlarından çok farklıydı. hem de bu fark o kadar belirgin ki, gözünüz kapalıyken bile anlayabilirsiniz. aşağı da 2013 yılı ve 2014 yılındaki formula 1 araçlarının çıkardıkları sesleri duyacaksınız.
2013 de azametle kükreyen o motor sesi gitmiş yerine yüksek sesle çalışan bir elektrik süpürgesi gelmiş gibi
biz büyüdük ve kirlendi dünya
nerede o eski f1 araçları
nostaljisi yerine şu soruyu sormak daha eğlenceli
iyi de nasıl oluyor?
geçtiğimiz yıllarda çoğu yarışta pist rekorları kırıldı.
1600 cc ile 340 km/h yaklaşan hızlara nasıl ulaşılıyor?
opel vectra 1.6 motorlu versiyonları mesela 100 hp güç üretiyor
f1 motoru nasıl 800 hatta 1000 hp gücü aynı hacimde üretiyor?
bu motorları bu kadar verimli yapan ne?
bu sorunun yanıtı birden çok birleşenli
ilk fark sıradan otomobillere göre formula 1 araçlarının verimlerindeki fark
sıradan otomobiller en iyi sürüş koşulların da yakıttan elde edilen gücün en fazla yüzde 30 unu tekrerleklere aktarabilirken formula 1 araçlarında bu oran yüzde 50 yi aşıyor.
arada yüzde 20 lik fark var diye düşünmeyin
50 30'dan yüzde 66 daha fazladır.
1600 cc ama verimlik açısından 2600 cc lik motordan alınabilecek güç elde ediliyor.
bu büyük bir fark.
tek fark bu değil tabi ki,
bu araçlar motor hacmi küçük olsa da çok fazla yakıt yakabiliyorlar.
standart bir 1.6 araba 100 km de 6-7 lt yakıt tüketirken
formula 1 aracları 100 km de 45-50 lt arası yakıt tüketir.
yani çok fazla yakıttan elde edilen güç çok verimli biçimde tekerlere iletildiği için f1 araçları bu kadar hızlı ve güçlüymüş.
burada iki sık bilinen yanlışı düzeltmek lazım.
formula 1 araçlarına yarış sırasında pit stoplarda yakıt takviyesi yapılmaz. bu motorun yüksek sıcaklığı ve olası riskler nedeniyle yasaktır. f1 araclarının deposu yarış öncesi doldurulur. ve mühürlenir. ek yakıt ya da katkı konulmaz.
formula 1 araçları jet yakıtı ya da ethanol gibi farklı yakıtlar kullanmaz. bizim normal araçlarda kullandığımız benzini kullanır.
f1 araclarının her yarış için 110 kg yakıt limiti vardır. birim lt değil kg. bunun nedeni hacmin ısıya göre değişmesi. her aracın yakıtı bir hacim ölçüsü olan litre yerine kg ile sınırlandırılmıştır. 110 kg benzin yaklaşık 157 lt eder. f1 yarışları genelde 305 km dir.
standart 1.6 araçlar 100 hp gucundeyken
f1 araçlarının nasıl onlardan 7- 10 kat kadar fazla güç üretiyor olduğu böylece
anlamış olduk.
çok yakıyor ve yaktığını tekere daha iyi iletebiliyor.
(son yıllarda hibrid motorlu f1 araclarının ortaya çıkması ile 160 hp de elektrik motorundan sürücünün istediğinde bir süre ilave edebileceği güç olduğunu da unutmayalım.)
peki bu nasıl olabiliyor?
formula 1 araçları nasıl aynı silindir hacmindeki motorlarla 7 kat fazla yakıtı yakabiliyor?
cevap yine çok katmanlı
1- ölü boşluklar neredeyse hiç yok.
formula bir araçları belirli ısı değerinde çalışmak üzere dizayn edilmiştir. motorları anahtarı çevirip çalıştıramazsınız. çünkü pistonlar hareket etmez. sadece pistonlar değil bir çok hareketli parça belirli bir ısı değerine ulaşıldığında metallerde oluşan genleşme sonrasında hareket edebilecek şekilde dizayn edilmiş. bunun için f1 araçlarının motoru yarış öncesi harici yöntemler ile ısıtılır. genleşme olduktan sonra motorun pistonlarının hareket edebileceği boşluk oluşur.
ölü hacim neredeyse yok diyordum ya! işte bu kadar yok :)
2-) f1 araclarının motor deviri çok yüksektir. dakika 18.000 devire kadar çıkan f1 araçları var. bizler araçlarımızı genelde 2500 3000 devirde kullanıyoruz
normal araçlardan 6 7 kat yakıtı aynı hacimde nasıl yakabildiğini bu sayede anladık.
1.6 lt hacmin neredeyse tamamını kullanıyor ve normal araçtan 5-6 kat daha fazla devir yapıyor.
bilale anlatır gibi anlatırsam hacim aynı ama f1 araçları pistonu 1.6 hacimle 5-6 defa inip kalkarak 8lt hacimde benzini yakarken
normal araçlar 1.6 lt nin 1480 lt ni kullanıp bir defa inip kalkıyor.
daha çok yakıt bu farklar sayesinde aynı hacimde yakılabilmiş oluyor.
peki bu nasıl sağlanıyor? nasıl bu kadar yüksek devire ulaşılabiliyor?
1- f1 araçlarının piston uzunluğu normal araçlara göre oldukça kısadır. inip çıkma mesafesi az olunca çok daha hızlı inip kalkabiliyorsun.
2- f1 araçlarının turbo besleme sistemleri normal araçlara göre oldukça gelişmiştir. hatta son yıllarda kullanılan turbo beslemede egoz gazlarının kinetik enerjisi dışında hibrit motorun güç ünitesinden alınan elektrik enerjisi de turbo fanın dönüşüne yardım etmektedir.
bu kadar fazla yakıtı bu kadar kısa süre de bu kadar yüksek verimde yakabilmek için ortama gelen oksijenin yeterli olması için çok sofistike turbo ünite ihtiyacı zaten tartışılmaz bir zorunluluk.
3- f1 araçları çok yüksek sıcaklık değerinde çalışır. çok yüksek derken hayal ettiğimizden çok daha yüksek. piston başlarında ısı 2700 dereceyi aşmaktadır. bu güneş yüzey sıcaklığının yarısına yakındır.
yani özetlersek f1 araçlarında yakıt özel dizayn edilmiş enjektörler ile genişliği fazla yüksekliği az neredeyse güneş kadar sıcak yanma odasına şahane biçimde havalandırılmış olarak püskürtürerek yakılır.
bu yüzden motor hem çok verimli, aynı zamanda çok hızlıdır.
madem f1 motorları bu kadar iyi neden normal araçlarımızda da bu motorları kullanmıyoruz?
çünkü çok pahalı
çünkü kullanılan malzeme 2700 derece sıcaklığa dayanabilmeli
her bir piston 4 fili havaya kaldıracak kadar güçlü olmalı
bu güç dakika da 18000 defa seni ittirdiği halde kırılmadan bükülmeden bu gücü diğer parçalara aktaracak kadar sağlam krank milin ve diğer aktarım organları olmalı.
tüm bunlar çok özel alaşımların ve çok birinci sınıf üretim tekniklerini gerekli kılıyor. bu yüzden oldukça maliyetli. bir f1 motoru 10 milyon dolardan fazla
tamam, fiat egea ya, polo'ya bu motordan koymayalım ama seri üretim olursa maliyetler düşer, bmv falan kullansın bu motoru
malesef o da pek mümkün değil. çünkü çok güçlü ve özel alaşımlar kullanılıyor olsa da bu motorların kullanım ömrü 5000 ile 10000 km arasında.
ve tüm bu sorunların yanında asıl büyük sorun bu araçlat çok ama çok fazla yakıyor.
tüp takarak falan bile kurtaramaz.
şöyle düşünelim
opel astranın deposu 56lt
f1 motoru 56 litre ile 100 km ancak gider.
her 100 km de bir depoyu fullemek, her 10000 km de bir motoru değiştirmek ve her motor değiştiğinde 10 milyon dolar vermek isteyen kimse olmayacağı için normal araçlara f1 motoru kullanmıyoruz
formula 1 aslında bir formül dedik. belirli kurallar çerçevesinde yapılan hız, dayanıklılık yarışı dedik ama neden bir formüle ihtiyaç duyulmuş?
"herkesin motoruna hiç kimse karışamaz."
"en hızlımız kim ise o kazanır?
neden denmiyor da; kanat açısı 30 derecenin üstüne çıkmayacak, yakıt deposu yerden şu kadar yüksekte olacak, pistonlarda sadece dökme demir ya da çelik kullanılacak, fren diski çapı şunu geçmeyecek vs gibi herşey belirli standartlar arasına sıkıştırılmış?
bu sorunun en güzel yanıtı
"kontrolsüz güç güç değildir."
ya da
"bu bir motor yarışı gladyatör dövüşü değil"
pilotların güvende olması
takımların ekonomik olarak bu işi sürdürülebilir biçimde devam ettirebilmesi için
yarış belirli çerçeve içinde yapılıyor.
en hızlı değil en iyi olan bulunmaya çalışılıyor.
araçlardan bahsettik birazda pilotlardan bahsedelim.
daracık bir kabinin içinde
yarı yatar vaziyette
kafasında 1 kg ayırdığın da bir kask ile
üzerinde 2 kat tulumla
yarış boyunca
yere doğru sürekli hissedilen 2-5 g arasında bir basınç altında ezilirken
her virajda sağa ya da sola 3-5 g hızında savrulma. her frende öne her gaza bastığında geriye doğru yapışma.
100 km den 0 a 2 sn de duruyor
0 dan 160 km'ye 4 sn de ulaşıyor.
korkunç bir basınç ile dayak söz konusu.
kafadaki kask bu dayak esnasında en çok zorlayan şeylerden biri. çünkü 1kg ağırlığında olsa da ağrılığı 5 kg dan fazla hissedildiği oluyor. bu yüzden f1 pilotları boyun kaslarını geliştirici egzersizleri yoğun olarak yaparlar. kafalarının kendisi ve kaskla birlikte 6, 5 kg olan ağırlığın virajlarda 30-40 kg olarak sağa ve sola doğru hareket etmeye çalışmasına engel olacak kas yapısı çok ama çok önemli
bunun için boyun etrafına ağırlık takımları takarak çalışıyorlar.
f1 pilotlarının çok iyi geliştirmeleri gereken bir diğer fiziksel özellik ise kardiyovasküler sistemleri
1.5 saatte yakın süreler boyunca hiç dinlenme imkanı olmadan 150-190 arası kalp atışı hızını tolerans göstermek oldukça zor.
bunun için bol bol koşu ve bisiklet antrenmanı yapıyorlar.
antrenman yaparken oldukça sistematik çalışmaları gerekiyor. çünkü f1 de her 1 kg fazlalık yarış için önemli
f1 pilotlarından bazıları bu duruma yakın zamanda isyan ettiler.
mark webber “beş yıldır yemek yemedim” diye tepki gösterdi.
ingiliz pilot jenson button ise “fitness antremanını seviyorum ama kilomu korumak için yapamayacağım şeyler var, karbonhidrat yiyemiyorum, kas yapamıyorum”
boyları 1.80 üzerinde olan f1 pilotlarının 72 kg ın üzerine çıkması hoş karşılanmıyor.
sauber-ferrari takımından nico hulkenberg kilo aldığı için sözleşmesi neredeyse fesh ediliyordu.
yani f1 pilotu olmak ozan tufan'ın yapabileceği bir iş değil. hem yarış anında hem yarış dışında yüksek adanmışlık istiyor
her takım 600 e yakın çalışanı ile her sene daha iyisi için mücadele ediyor.
hem birbirlerini ile hemde kendi çizdikleri çerçeve (formula) sınırları içinde kalıp sınırları aşmak için
centilmence ama rekabetci
emniyet kemerlerimizi ve kaskımızı takmışsak formula 1 gezimiz başlıyor.
formula 1; tek kişilik, açık tekerlekli otomobil yarışlarının en yüksek düzeyini oluşturan yarışlar dizisidir.
isminin formula olmasının nedeni 2. dünya savaşından sonra motor üreticilerinin bir araya gelmesi ile aldıkları ortak kararlar ve uyulması zorunlu kuralları belirlemesi nedeniyledir.
formula 1 alınan ilk kararların adı olmasına karşın zaman içinde organizasyonun ismi olarak kalmıştır.
formula 1 in formülü yani takımların uymak zorunda oldukları kurallar her sene yeniden belirlenir. kuralların belirlenmesi oy çokluğu ile değil tüm takımların onaylaması ile olur.
yeni bir kural eklenecek ise tek bir muhalif oy olması bile o kuralın eklenmesine mani olur.
en son köklü değişiklikler 2014 yılında olmuştur. yapılan değişiklikler ile 6 silindirli ve 1600 cc motor kullanılması zorunlu hale gelmiştir
10 hatta 12 silindirli 3000 cc yi aşan hacimli araçlardan 1600 cc ye geçiş oldukça sıra dışı bir karardı. bu düşüş tek sene de olmamış olsa da formula 1 için alınmış ciddi riskli bir karardı. çünkü
1600 cc lik hibrid motorlu araçlar alıştığımız ve sevdiğimiz formula 1 araçlarından çok farklıydı. hem de bu fark o kadar belirgin ki, gözünüz kapalıyken bile anlayabilirsiniz. aşağı da 2013 yılı ve 2014 yılındaki formula 1 araçlarının çıkardıkları sesleri duyacaksınız.
2013 de azametle kükreyen o motor sesi gitmiş yerine yüksek sesle çalışan bir elektrik süpürgesi gelmiş gibi
biz büyüdük ve kirlendi dünya
nerede o eski f1 araçları
nostaljisi yerine şu soruyu sormak daha eğlenceli
iyi de nasıl oluyor?
geçtiğimiz yıllarda çoğu yarışta pist rekorları kırıldı.
1600 cc ile 340 km/h yaklaşan hızlara nasıl ulaşılıyor?
opel vectra 1.6 motorlu versiyonları mesela 100 hp güç üretiyor
f1 motoru nasıl 800 hatta 1000 hp gücü aynı hacimde üretiyor?
bu motorları bu kadar verimli yapan ne?
bu sorunun yanıtı birden çok birleşenli
ilk fark sıradan otomobillere göre formula 1 araçlarının verimlerindeki fark
sıradan otomobiller en iyi sürüş koşulların da yakıttan elde edilen gücün en fazla yüzde 30 unu tekrerleklere aktarabilirken formula 1 araçlarında bu oran yüzde 50 yi aşıyor.
arada yüzde 20 lik fark var diye düşünmeyin
50 30'dan yüzde 66 daha fazladır.
1600 cc ama verimlik açısından 2600 cc lik motordan alınabilecek güç elde ediliyor.
bu büyük bir fark.
tek fark bu değil tabi ki,
bu araçlar motor hacmi küçük olsa da çok fazla yakıt yakabiliyorlar.
standart bir 1.6 araba 100 km de 6-7 lt yakıt tüketirken
formula 1 aracları 100 km de 45-50 lt arası yakıt tüketir.
yani çok fazla yakıttan elde edilen güç çok verimli biçimde tekerlere iletildiği için f1 araçları bu kadar hızlı ve güçlüymüş.
burada iki sık bilinen yanlışı düzeltmek lazım.
formula 1 araçlarına yarış sırasında pit stoplarda yakıt takviyesi yapılmaz. bu motorun yüksek sıcaklığı ve olası riskler nedeniyle yasaktır. f1 araclarının deposu yarış öncesi doldurulur. ve mühürlenir. ek yakıt ya da katkı konulmaz.
formula 1 araçları jet yakıtı ya da ethanol gibi farklı yakıtlar kullanmaz. bizim normal araçlarda kullandığımız benzini kullanır.
f1 araclarının her yarış için 110 kg yakıt limiti vardır. birim lt değil kg. bunun nedeni hacmin ısıya göre değişmesi. her aracın yakıtı bir hacim ölçüsü olan litre yerine kg ile sınırlandırılmıştır. 110 kg benzin yaklaşık 157 lt eder. f1 yarışları genelde 305 km dir.
standart 1.6 araçlar 100 hp gucundeyken
f1 araçlarının nasıl onlardan 7- 10 kat kadar fazla güç üretiyor olduğu böylece
anlamış olduk.
çok yakıyor ve yaktığını tekere daha iyi iletebiliyor.
(son yıllarda hibrid motorlu f1 araclarının ortaya çıkması ile 160 hp de elektrik motorundan sürücünün istediğinde bir süre ilave edebileceği güç olduğunu da unutmayalım.)
peki bu nasıl olabiliyor?
formula 1 araçları nasıl aynı silindir hacmindeki motorlarla 7 kat fazla yakıtı yakabiliyor?
cevap yine çok katmanlı
1- ölü boşluklar neredeyse hiç yok.
formula bir araçları belirli ısı değerinde çalışmak üzere dizayn edilmiştir. motorları anahtarı çevirip çalıştıramazsınız. çünkü pistonlar hareket etmez. sadece pistonlar değil bir çok hareketli parça belirli bir ısı değerine ulaşıldığında metallerde oluşan genleşme sonrasında hareket edebilecek şekilde dizayn edilmiş. bunun için f1 araçlarının motoru yarış öncesi harici yöntemler ile ısıtılır. genleşme olduktan sonra motorun pistonlarının hareket edebileceği boşluk oluşur.
ölü hacim neredeyse yok diyordum ya! işte bu kadar yok :)
2-) f1 araclarının motor deviri çok yüksektir. dakika 18.000 devire kadar çıkan f1 araçları var. bizler araçlarımızı genelde 2500 3000 devirde kullanıyoruz
normal araçlardan 6 7 kat yakıtı aynı hacimde nasıl yakabildiğini bu sayede anladık.
1.6 lt hacmin neredeyse tamamını kullanıyor ve normal araçtan 5-6 kat daha fazla devir yapıyor.
bilale anlatır gibi anlatırsam hacim aynı ama f1 araçları pistonu 1.6 hacimle 5-6 defa inip kalkarak 8lt hacimde benzini yakarken
normal araçlar 1.6 lt nin 1480 lt ni kullanıp bir defa inip kalkıyor.
daha çok yakıt bu farklar sayesinde aynı hacimde yakılabilmiş oluyor.
peki bu nasıl sağlanıyor? nasıl bu kadar yüksek devire ulaşılabiliyor?
1- f1 araçlarının piston uzunluğu normal araçlara göre oldukça kısadır. inip çıkma mesafesi az olunca çok daha hızlı inip kalkabiliyorsun.
2- f1 araçlarının turbo besleme sistemleri normal araçlara göre oldukça gelişmiştir. hatta son yıllarda kullanılan turbo beslemede egoz gazlarının kinetik enerjisi dışında hibrit motorun güç ünitesinden alınan elektrik enerjisi de turbo fanın dönüşüne yardım etmektedir.
bu kadar fazla yakıtı bu kadar kısa süre de bu kadar yüksek verimde yakabilmek için ortama gelen oksijenin yeterli olması için çok sofistike turbo ünite ihtiyacı zaten tartışılmaz bir zorunluluk.
3- f1 araçları çok yüksek sıcaklık değerinde çalışır. çok yüksek derken hayal ettiğimizden çok daha yüksek. piston başlarında ısı 2700 dereceyi aşmaktadır. bu güneş yüzey sıcaklığının yarısına yakındır.
yani özetlersek f1 araçlarında yakıt özel dizayn edilmiş enjektörler ile genişliği fazla yüksekliği az neredeyse güneş kadar sıcak yanma odasına şahane biçimde havalandırılmış olarak püskürtürerek yakılır.
bu yüzden motor hem çok verimli, aynı zamanda çok hızlıdır.
madem f1 motorları bu kadar iyi neden normal araçlarımızda da bu motorları kullanmıyoruz?
çünkü çok pahalı
çünkü kullanılan malzeme 2700 derece sıcaklığa dayanabilmeli
her bir piston 4 fili havaya kaldıracak kadar güçlü olmalı
bu güç dakika da 18000 defa seni ittirdiği halde kırılmadan bükülmeden bu gücü diğer parçalara aktaracak kadar sağlam krank milin ve diğer aktarım organları olmalı.
tüm bunlar çok özel alaşımların ve çok birinci sınıf üretim tekniklerini gerekli kılıyor. bu yüzden oldukça maliyetli. bir f1 motoru 10 milyon dolardan fazla
tamam, fiat egea ya, polo'ya bu motordan koymayalım ama seri üretim olursa maliyetler düşer, bmv falan kullansın bu motoru
malesef o da pek mümkün değil. çünkü çok güçlü ve özel alaşımlar kullanılıyor olsa da bu motorların kullanım ömrü 5000 ile 10000 km arasında.
ve tüm bu sorunların yanında asıl büyük sorun bu araçlat çok ama çok fazla yakıyor.
tüp takarak falan bile kurtaramaz.
şöyle düşünelim
opel astranın deposu 56lt
f1 motoru 56 litre ile 100 km ancak gider.
her 100 km de bir depoyu fullemek, her 10000 km de bir motoru değiştirmek ve her motor değiştiğinde 10 milyon dolar vermek isteyen kimse olmayacağı için normal araçlara f1 motoru kullanmıyoruz
formula 1 aslında bir formül dedik. belirli kurallar çerçevesinde yapılan hız, dayanıklılık yarışı dedik ama neden bir formüle ihtiyaç duyulmuş?
"herkesin motoruna hiç kimse karışamaz."
"en hızlımız kim ise o kazanır?
neden denmiyor da; kanat açısı 30 derecenin üstüne çıkmayacak, yakıt deposu yerden şu kadar yüksekte olacak, pistonlarda sadece dökme demir ya da çelik kullanılacak, fren diski çapı şunu geçmeyecek vs gibi herşey belirli standartlar arasına sıkıştırılmış?
bu sorunun en güzel yanıtı
"kontrolsüz güç güç değildir."
ya da
"bu bir motor yarışı gladyatör dövüşü değil"
pilotların güvende olması
takımların ekonomik olarak bu işi sürdürülebilir biçimde devam ettirebilmesi için
yarış belirli çerçeve içinde yapılıyor.
en hızlı değil en iyi olan bulunmaya çalışılıyor.
araçlardan bahsettik birazda pilotlardan bahsedelim.
daracık bir kabinin içinde
yarı yatar vaziyette
kafasında 1 kg ayırdığın da bir kask ile
üzerinde 2 kat tulumla
yarış boyunca
yere doğru sürekli hissedilen 2-5 g arasında bir basınç altında ezilirken
her virajda sağa ya da sola 3-5 g hızında savrulma. her frende öne her gaza bastığında geriye doğru yapışma.
100 km den 0 a 2 sn de duruyor
0 dan 160 km'ye 4 sn de ulaşıyor.
korkunç bir basınç ile dayak söz konusu.
kafadaki kask bu dayak esnasında en çok zorlayan şeylerden biri. çünkü 1kg ağırlığında olsa da ağrılığı 5 kg dan fazla hissedildiği oluyor. bu yüzden f1 pilotları boyun kaslarını geliştirici egzersizleri yoğun olarak yaparlar. kafalarının kendisi ve kaskla birlikte 6, 5 kg olan ağırlığın virajlarda 30-40 kg olarak sağa ve sola doğru hareket etmeye çalışmasına engel olacak kas yapısı çok ama çok önemli
bunun için boyun etrafına ağırlık takımları takarak çalışıyorlar.
f1 pilotlarının çok iyi geliştirmeleri gereken bir diğer fiziksel özellik ise kardiyovasküler sistemleri
1.5 saatte yakın süreler boyunca hiç dinlenme imkanı olmadan 150-190 arası kalp atışı hızını tolerans göstermek oldukça zor.
bunun için bol bol koşu ve bisiklet antrenmanı yapıyorlar.
antrenman yaparken oldukça sistematik çalışmaları gerekiyor. çünkü f1 de her 1 kg fazlalık yarış için önemli
f1 pilotlarından bazıları bu duruma yakın zamanda isyan ettiler.
mark webber “beş yıldır yemek yemedim” diye tepki gösterdi.
ingiliz pilot jenson button ise “fitness antremanını seviyorum ama kilomu korumak için yapamayacağım şeyler var, karbonhidrat yiyemiyorum, kas yapamıyorum”
boyları 1.80 üzerinde olan f1 pilotlarının 72 kg ın üzerine çıkması hoş karşılanmıyor.
sauber-ferrari takımından nico hulkenberg kilo aldığı için sözleşmesi neredeyse fesh ediliyordu.
yani f1 pilotu olmak ozan tufan'ın yapabileceği bir iş değil. hem yarış anında hem yarış dışında yüksek adanmışlık istiyor
her takım 600 e yakın çalışanı ile her sene daha iyisi için mücadele ediyor.
hem birbirlerini ile hemde kendi çizdikleri çerçeve (formula) sınırları içinde kalıp sınırları aşmak için
centilmence ama rekabetci
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu
nickine bayıldığım yazar. şiir gibi.
ben garip bu bile başlı başına mükemmel bir söz.
sen güzel birden melankoli basıyor
dünya umutlu bu da dünyanın her şeye rağmen döndüğünü ifade ediyor sanırsam.*
dedim ya, şiir gibi nick seçmiş yav.
edit: gerçekten şiirmiş ahahahah
ben garip bu bile başlı başına mükemmel bir söz.
sen güzel birden melankoli basıyor
dünya umutlu bu da dünyanın her şeye rağmen döndüğünü ifade ediyor sanırsam.*
dedim ya, şiir gibi nick seçmiş yav.
edit: gerçekten şiirmiş ahahahah
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en yaşlı özelliği
radyo dinlemek en büyük hobilerimden biri.
devamını gör...
erdoğan'ın benim alanım ekonomi açıklaması
dünyanın en güzel fıkrası:
bir gün adam smith, john m. keynes ve rte yolda karşılaşırlar.
adam smith: "laissez faire laissez passer" (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) der.
keynes: "olabilir ama bir yere kadar, abartmanın anlamı yok" diye ekler.
rte biraz durur, düşünür ve "ben tıp mensubu değilim, benim alanım ekonomi." cevabını verir.
bir gün adam smith, john m. keynes ve rte yolda karşılaşırlar.
adam smith: "laissez faire laissez passer" (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) der.
keynes: "olabilir ama bir yere kadar, abartmanın anlamı yok" diye ekler.
rte biraz durur, düşünür ve "ben tıp mensubu değilim, benim alanım ekonomi." cevabını verir.
devamını gör...
marie curie
kendisine saygımın sonsuz olduğu bilim insanıdır. ama ölüm sebebi her defasında elimi alnıma vurmama sebep olur. bilmeyenler için; cebinde radyoaktif madde taşıdığı için maruz kaldığı radyasyon onu öldürmüştür. oysa biraz daha yaşasa kim bilir bilim dünyasına ne katkıları olurdu. onun gibi biri böylesine bir ihmalde nasıl bulundu aklım almıyor.
devamını gör...
uğur şahin'in covid-19'un 10 sene daha aramızda olacak demesi
biontech ceo'su prof. uğur şahin, kovid-19 virüsünün 10 yıl boyunca daha bizimle olacağını söyleyerek, yeni salgınlara hazırlıklı olma çağrısı yaptı. şahin ayrıca, yeni normale alışmamız gerektiğini söyledi ve yaz sonunu işaret etti. bu kış mevsimi için umutlu konuşmayan türk bilim insanı, önümüzdeki kış mevsiminde durumun daha kontrol altına alınmış olmasını beklediğini kaydetti.
www.haber7.com/dunya/haber/...
www.haber7.com/dunya/haber/...
devamını gör...