eli ağır olan hemşire
bir hemsire olarak * gozlemledigim kadariyla enjeksiyon sirasinda elin agir diye tabir ettigimiz seyin aslinda kor igne ucu oldugunu gordum. bende igne yaptiriyorum. bazisi cok aciyor. sebebi su, bize okulda igne ucunu koreltmemeyi ogretirler. kalcaya kor igne ucuyla girdiginiz zaman kitir kitir ses gelir. igne ucunu ilaci cektikleriyle kalcaya saplamamalari gerekir. biz insafli ve usengec olmayan hemsireler, ampulden ilaci igne ucunu takmadan enjektorle cekeriz. ilac flakon ise ilaci cektigimiz igne ucunu degistirip korelmemis igne ucuyla igneyi yapariz.
bazen hemsirelerin isine karisir ucu degistirin lutfen derim. uyuz olanlarda oluyor anlayis gosteren de. adabi budur ama. biz okulda boyle ogrendik. kimsenin poposunu yarmaya gerek yok. tabii sizler derseniz ne tepki alirsiniz bilmem.
bazen hemsirelerin isine karisir ucu degistirin lutfen derim. uyuz olanlarda oluyor anlayis gosteren de. adabi budur ama. biz okulda boyle ogrendik. kimsenin poposunu yarmaya gerek yok. tabii sizler derseniz ne tepki alirsiniz bilmem.
devamını gör...
seni ölünceye kadar seveceğim deyip 2 ay sonra ayrılmak
o yüzden imza atmadan kimseye öyle şeyler dememek lazım.*
devamını gör...
ilginç etimolojik bağlantılar
en önemli bir şey veya varlığa dikkat kesilmek anlamına gelen odaklanmak sözcüğü. yabancı dillerde ve bizimde bir şekilde dilimize kattığımız fokus'lanmak sözcüğü. ikisi de aynı anlama gelir. ilki öz be öz türkçe, ikincisi ise latince sözcüktür. ikisinin de anlamı "ateş yanan yer" demektir.
bundan başka kullandığımız bir sözcük daha var. o sözcük de mihrak oluyor. son zamanlarda dış mihraklar ile dilimizden düşmüyor. işte bu mihrak da odak sözcüğünün arapça karşılığı oluyor. bu sözcük de ateşle ilgili. arapça'da yakma aracı anlamına gelen haraka sözcüğünden gelmektedir. odun ve kömür satılan yere de mahrukatçı deriz. mahrukatçı sözcüğünün kökeni de buradan gelmektedir.
bundan başka kullandığımız bir sözcük daha var. o sözcük de mihrak oluyor. son zamanlarda dış mihraklar ile dilimizden düşmüyor. işte bu mihrak da odak sözcüğünün arapça karşılığı oluyor. bu sözcük de ateşle ilgili. arapça'da yakma aracı anlamına gelen haraka sözcüğünden gelmektedir. odun ve kömür satılan yere de mahrukatçı deriz. mahrukatçı sözcüğünün kökeni de buradan gelmektedir.
devamını gör...
kemalist vs apocu
terörist yalaması nasıl bir g*t kalkması yaşıyorsa artık gazi mareşal mustafa kemal atatürk ile ap* p*çini kıyaslıyor.
devamını gör...
bir işveren çakallığı yaz
eksik bordro gerçek maaş bordroyo yansıtılmayarak çalışanlar asgari ücretli gösteriliyor. çalışanla anlaşılan maaşın eksik kalan kısmı elden ödeniyor. bu durum gelecekte çalışanın alacağı tazminatı ve emekli maaşını düşürüyor. yani patronunuz geleceğinizden çalıyor, devleti dolandırıyor.
sigortasız işçi çalıştırmak, iş verenler insanların "işsizlik korkusunu' kullanarak yasal bir zorunluluk olan çalışanın sigorta kaydı'nı yapmıyor. bu yüzden çalışanın izin günlerini, gelecekte alacağı tazminatı ve emekli maaşını çalıyor. bununla birlikte devleti dolandırıyor.
tazminat sıfırlama iş veren çalışanını 11. ayda işten ayrılmış gibi göstererek çalışanının 12 aylık yasal hak talep etme süresini gasp ediyor. iş veren daha sonra tekrar çalışanını işe alarak sigortasını en baştan başlatıyor. patronlar kanunlardaki bir açıklıktan faydalanarak çalışanların haklarını gasp ediyor.
fazla mesai yapma iş veren fazla mesai ücretini çalışanına vermez. haftalık çalışma süresi 45 saattir. bu sürenin üzerinde çalışanlara mutlaka fazla mesai ücreti ödenmelidir.
sigortasız işçi çalıştırmak, iş verenler insanların "işsizlik korkusunu' kullanarak yasal bir zorunluluk olan çalışanın sigorta kaydı'nı yapmıyor. bu yüzden çalışanın izin günlerini, gelecekte alacağı tazminatı ve emekli maaşını çalıyor. bununla birlikte devleti dolandırıyor.
tazminat sıfırlama iş veren çalışanını 11. ayda işten ayrılmış gibi göstererek çalışanının 12 aylık yasal hak talep etme süresini gasp ediyor. iş veren daha sonra tekrar çalışanını işe alarak sigortasını en baştan başlatıyor. patronlar kanunlardaki bir açıklıktan faydalanarak çalışanların haklarını gasp ediyor.
fazla mesai yapma iş veren fazla mesai ücretini çalışanına vermez. haftalık çalışma süresi 45 saattir. bu sürenin üzerinde çalışanlara mutlaka fazla mesai ücreti ödenmelidir.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
ben unutulmuş değildim, hiç var olmadım sadece. tek bir kalp atışımın bile sayılmaya değer olmadığına karar verildi ama önemi yok hem zaten nedir ki insan varlık ağrısından başka?
devamını gör...
erkeklerin hoşlanma belirtileri
erkek bireye verdiğiniz tepkilere göre değişecektir.
kadın sıcak ve ilgili ise erkek birey bir o kadar kibar ve cesur bir şekilde atağa geçer. ama kadın ilgisiz ve umursamaz ise işte o zaman içlerindeki canavar ortaya çıkıyor ve karşısızda ilkokul sıralarında saçınızı çeken ve acı çekmenizden zevk alan o küçük sadist velet ortaya çıkıyor.
kadın sıcak ve ilgili ise erkek birey bir o kadar kibar ve cesur bir şekilde atağa geçer. ama kadın ilgisiz ve umursamaz ise işte o zaman içlerindeki canavar ortaya çıkıyor ve karşısızda ilkokul sıralarında saçınızı çeken ve acı çekmenizden zevk alan o küçük sadist velet ortaya çıkıyor.
devamını gör...
kayıp tanrılar ülkesi
ahmet ümit'in son kitabıdır.
öncelikle kitabı bitirdim ve genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. çok beğenmedim ama beğendim.
ahmet ümit'in sanıldığı kadar iyi bir yazar olduğunu düşünmüyorum. normal bir yazar.
kitap 500 sayfalık bir kitap ve kısa sürede okunuyor. ahmet ümit'in teknik anlamda başarısı akıcı kitaplar yazması. akıcı kitap iyi kitap mıdır bunu bilemiyorum. ben hemen hemen her kitabını okuyan biri olarak ahmet ümit'in bir tarzı olduğunu düşünmüyorum.
kitabın iyi kısımları güzel bir hikayeyi anlatması ve kurgusu. çok hızlı ilerliyor merakla okuyorsunuz.
mitolojik öğeler ve türkiye ve almanya ilişkisi çok iyi gözlemlenmiş. çok iyi aktarılıyor okuyucuya. ahmet ümit uzun süren araştırmalar yapmış bu çok belli oluyor. okuyanın araştırmasını istiyor. sadece bir polisiye okutmak istemiyor. okuturken bir şeyler öğretme arayışında. çok seviyorum bu huyunu.
not: daha önce çalıştığı yayınevinde kitapların sonunda yardımcı olan kaynakları eklerdi ahmet ümit ve bakıp okuyacak kitaplar bulurdum kendime hoş bir hareketti. maalesef son kitabında ve son yayınevinde bu olay yapılmamış. eksikliğini hissettim. bu kitabı yazarken hangi kaynaklardan etkilendi ve hangi kaynakları kullandı çok merak ediyorum şahsen.
kötü kısımları ise hayli fazla. diyalogları çok kötüydü. karakterler çok sıradan ve basitti. derinlik yoktu. karakterlerin kimlikleri yoktu. daha çok ülkeleriyle veya siyasi görüşleriyle tanıyoruz.
karakterlerin derin olmayışı çok fazla canımı sıktı. kafamda bir yerlere oturtamadım.
okuyucuyu şaşırtmak için gereksiz hareketler yapıyor ve bu çok can sıkıcı hale geliyor. bir karakterin katil olmadığından eminiz ama karşısında bir salak varmış gibi şüpheleri o tarafa çekmeye çalışıyor. yahu ahmet abi tamam anlıyorum ama bunu daha geri planda yapmalısın. çok belli ediyorsun ve çok can sıkıyor. okuyucu polisiye okuduğu için uyanık oluyor. bunları hesaba katmalısın.
sonuç olarak ahmet ümit her okuyucuya göre bir kitap yazmamış. ben böyle düşünüyorum. senin ulaşacağın kitle polisiye okuyan kitleyse bu kitap onlar için son derece basit ve demode gelecektir.
kitabın konusu daha önce ahmet ümit kitaplarında olan klasik bir konu. bir katil olay yerine mesaj bırakıyor. sıkıldım ahmet abi sıkıldım.
kitabın konusunu öğrendikten sonra korkmuştum. hem merak etmiştim hem korkmuştum. daha önce bu tür kitaplarında polisiye değil tarihi öğeler ön plandaydı ve bu rahatsız etmişti. olması gereken polisiye ön planda tarihi öğeler geri planda olması. mesela örnek olarak (bkz: sultanı öldürmek)
bu kitapta polisiye ön planda mitolojik öğeler geri plandaydı. güzel harmanlanmış. eleştirilen bir konuyu düzeltmesi bir yazar olarak çok nezih bir hareket. teşekkür ederiz. eminim bu kitapta yapılan eleştirileri diğer kitapta dikkate alacaktır.
katilin naziler olmadığını biliyordum. zaten hemen hemen herkes bilecektir. okuyucuyu sürekli o tarafa çekmeye çalışıyorlardı ve katil olmadığı çok belliydi.
nazik ve terbiyeli alman yani namı diğer kartal katil olma adayıydı. şüpheleri o yönden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. tahmin ettiğim gibi oldu. tabii katilin aileyle olan ilişkisini hiç tahmin etmemiştim o yüzden gayet doyurucu buldum son kısımları. ailesiyle olan bağı iyi yedirmiş ahmet ümit.
bir şikayetim ise ahmet ümit'in spoiler vermesi. adam kitabın arkasında spoiler vermiş. kitabın arkasında tam olarak şöyle yazıyor ve ahmet ümit okuyucususunuz. ne düşünürsünüz.
soruşturmanın türkiye ayağında sürpriz bir ismin olaya dahil olmasıyla heyecanın dozu gitgide artıyor.
allah allah kim acaba bu yav.
ahmet ümit okuyucusu değilsiniz ve bunu okuyorsunuz ne düşünürsünüz ? sürpriz bunun neresinde. ben nevzat baş komiseri tanımıyorum ne sürprizi ? eeee ben nevzat baş komiseri tanıyorum bu seferde kitabın arkası yüzünden sürpriz olmadı.
ahmet abi neyi amaçladı bilmiyorum. kötü olmuş.
her şeye rağmen kafa dağıtmak için okunabilecek güzel bir kitap. umarım ahmet ümit eleştirileri dikkate alır ve diğer kitabında daha iyi bir kitap ortaya çıkarır.
öncelikle kitabı bitirdim ve genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. çok beğenmedim ama beğendim.
ahmet ümit'in sanıldığı kadar iyi bir yazar olduğunu düşünmüyorum. normal bir yazar.
kitap 500 sayfalık bir kitap ve kısa sürede okunuyor. ahmet ümit'in teknik anlamda başarısı akıcı kitaplar yazması. akıcı kitap iyi kitap mıdır bunu bilemiyorum. ben hemen hemen her kitabını okuyan biri olarak ahmet ümit'in bir tarzı olduğunu düşünmüyorum.
kitabın iyi kısımları güzel bir hikayeyi anlatması ve kurgusu. çok hızlı ilerliyor merakla okuyorsunuz.
mitolojik öğeler ve türkiye ve almanya ilişkisi çok iyi gözlemlenmiş. çok iyi aktarılıyor okuyucuya. ahmet ümit uzun süren araştırmalar yapmış bu çok belli oluyor. okuyanın araştırmasını istiyor. sadece bir polisiye okutmak istemiyor. okuturken bir şeyler öğretme arayışında. çok seviyorum bu huyunu.
not: daha önce çalıştığı yayınevinde kitapların sonunda yardımcı olan kaynakları eklerdi ahmet ümit ve bakıp okuyacak kitaplar bulurdum kendime hoş bir hareketti. maalesef son kitabında ve son yayınevinde bu olay yapılmamış. eksikliğini hissettim. bu kitabı yazarken hangi kaynaklardan etkilendi ve hangi kaynakları kullandı çok merak ediyorum şahsen.
kötü kısımları ise hayli fazla. diyalogları çok kötüydü. karakterler çok sıradan ve basitti. derinlik yoktu. karakterlerin kimlikleri yoktu. daha çok ülkeleriyle veya siyasi görüşleriyle tanıyoruz.
karakterlerin derin olmayışı çok fazla canımı sıktı. kafamda bir yerlere oturtamadım.
okuyucuyu şaşırtmak için gereksiz hareketler yapıyor ve bu çok can sıkıcı hale geliyor. bir karakterin katil olmadığından eminiz ama karşısında bir salak varmış gibi şüpheleri o tarafa çekmeye çalışıyor. yahu ahmet abi tamam anlıyorum ama bunu daha geri planda yapmalısın. çok belli ediyorsun ve çok can sıkıyor. okuyucu polisiye okuduğu için uyanık oluyor. bunları hesaba katmalısın.
sonuç olarak ahmet ümit her okuyucuya göre bir kitap yazmamış. ben böyle düşünüyorum. senin ulaşacağın kitle polisiye okuyan kitleyse bu kitap onlar için son derece basit ve demode gelecektir.
kitabın konusu daha önce ahmet ümit kitaplarında olan klasik bir konu. bir katil olay yerine mesaj bırakıyor. sıkıldım ahmet abi sıkıldım.
kitabın konusunu öğrendikten sonra korkmuştum. hem merak etmiştim hem korkmuştum. daha önce bu tür kitaplarında polisiye değil tarihi öğeler ön plandaydı ve bu rahatsız etmişti. olması gereken polisiye ön planda tarihi öğeler geri planda olması. mesela örnek olarak (bkz: sultanı öldürmek)
bu kitapta polisiye ön planda mitolojik öğeler geri plandaydı. güzel harmanlanmış. eleştirilen bir konuyu düzeltmesi bir yazar olarak çok nezih bir hareket. teşekkür ederiz. eminim bu kitapta yapılan eleştirileri diğer kitapta dikkate alacaktır.
katilin naziler olmadığını biliyordum. zaten hemen hemen herkes bilecektir. okuyucuyu sürekli o tarafa çekmeye çalışıyorlardı ve katil olmadığı çok belliydi.
nazik ve terbiyeli alman yani namı diğer kartal katil olma adayıydı. şüpheleri o yönden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. tahmin ettiğim gibi oldu. tabii katilin aileyle olan ilişkisini hiç tahmin etmemiştim o yüzden gayet doyurucu buldum son kısımları. ailesiyle olan bağı iyi yedirmiş ahmet ümit.
bir şikayetim ise ahmet ümit'in spoiler vermesi. adam kitabın arkasında spoiler vermiş. kitabın arkasında tam olarak şöyle yazıyor ve ahmet ümit okuyucususunuz. ne düşünürsünüz.
soruşturmanın türkiye ayağında sürpriz bir ismin olaya dahil olmasıyla heyecanın dozu gitgide artıyor.
allah allah kim acaba bu yav.
ahmet ümit okuyucusu değilsiniz ve bunu okuyorsunuz ne düşünürsünüz ? sürpriz bunun neresinde. ben nevzat baş komiseri tanımıyorum ne sürprizi ? eeee ben nevzat baş komiseri tanıyorum bu seferde kitabın arkası yüzünden sürpriz olmadı.
ahmet abi neyi amaçladı bilmiyorum. kötü olmuş.
her şeye rağmen kafa dağıtmak için okunabilecek güzel bir kitap. umarım ahmet ümit eleştirileri dikkate alır ve diğer kitabında daha iyi bir kitap ortaya çıkarır.
devamını gör...
signal
whatsapp muadili mesajlaşma programı, çok güvenli olduğu iddia ediliyor, uzaylı elon musk tarafından da tavsiye edilmiş.
devamını gör...
metal müzik tarihinin en hüzünlü şarkıları
devamını gör...
az bilinen görgü kuralları
fiziksel engeli olan insanlara onlar istemedikçe, izin alınmadan yardım edilmeye çalışılmaz.
devamını gör...
yapılmış en aptalca dalgınlık
ocaktan yeni indirdiğim tencereyi bezi almayı unutup çıplak elle yapışıp elimi yakmam sonra suya tutayım diye annemin kaynar suyla bulaşık yıkayıp sıcak tarafında bıraktığı musluğu son gaza açıp elime bir daha yakmam.
ama tahmin edersiniz ki bu ilk yanışım değil artık acı eşiğim bile yükseldi.
ama tahmin edersiniz ki bu ilk yanışım değil artık acı eşiğim bile yükseldi.
devamını gör...
isimlerin kişiliğe etkisi
ismim ceren, dümdüz bir hayvan türü. nasıl etkisi olabilir aydınlatır mısınız?
devamını gör...
to on
(şimdi)var olan, varlık anlamında.. çoğulu onta.. onto+logos=ontoloji
varolanın doğasının gündeme gelmesi parmenides'in yaptığı varolan* ve varolmayan* ayrımıyla olmuştur. varolan şey yok olamaz. yok olan, varolamaz. bu iki ayrı sahadır ve birbirine karışması mümkün değildir. çünkü aslında yokluk bi saha değildir. dolayısıyla kinesis mümkün olmadığı için genesis de mümkün değildir. eğer var ve yokun arasında üçüncü bi yol ararsak 'iki başlı' olmuş oluruz ve doxa'nın bizi yanıltmasına izin veririz. herakleitos'un dediği gibi panta rei diye bi olay yoktur, sadece hen vardır. hen hakkında konuşurken asla ve kat'a kinesisten bahsedemeyiz. çünkü bu onun mutlaklığına halel getirir. bu varlık tanımı daha sonra heraklit ile uzlaştırılmak üzere platon tarafından genişletilecek*. aristo bu anlayışı tuzla buz ettikten sonra bu tartışmalar alman romantizmiyle yeniden keşfedilecek ve özellikle hölderlin, hegel, niçe ve heidegger* tarafından irdelenecek. bu irdelemelerin pek çoğunda kasten veya sehven pre-sokratik filozoflarının anlatılarında yanlışlar vardır. bu sebeple bence felsefe metinlerini birincil kaynaklardan okuyup anlayıncaya kadar asla büyük filozofların felsefe tarihleri okunmamalı.
varolanın doğasının gündeme gelmesi parmenides'in yaptığı varolan* ve varolmayan* ayrımıyla olmuştur. varolan şey yok olamaz. yok olan, varolamaz. bu iki ayrı sahadır ve birbirine karışması mümkün değildir. çünkü aslında yokluk bi saha değildir. dolayısıyla kinesis mümkün olmadığı için genesis de mümkün değildir. eğer var ve yokun arasında üçüncü bi yol ararsak 'iki başlı' olmuş oluruz ve doxa'nın bizi yanıltmasına izin veririz. herakleitos'un dediği gibi panta rei diye bi olay yoktur, sadece hen vardır. hen hakkında konuşurken asla ve kat'a kinesisten bahsedemeyiz. çünkü bu onun mutlaklığına halel getirir. bu varlık tanımı daha sonra heraklit ile uzlaştırılmak üzere platon tarafından genişletilecek*. aristo bu anlayışı tuzla buz ettikten sonra bu tartışmalar alman romantizmiyle yeniden keşfedilecek ve özellikle hölderlin, hegel, niçe ve heidegger* tarafından irdelenecek. bu irdelemelerin pek çoğunda kasten veya sehven pre-sokratik filozoflarının anlatılarında yanlışlar vardır. bu sebeple bence felsefe metinlerini birincil kaynaklardan okuyup anlayıncaya kadar asla büyük filozofların felsefe tarihleri okunmamalı.
devamını gör...
üstteki soruyu cevaplayıp bir soru sor
kesinlikle bencil ve bencil olmak zorunda da zaten. türünün devamını sağlamak için bencildir en başta.
zamanı somutlaştıracak olsaydınız neye dönüştürürdünüz?
zamanı somutlaştıracak olsaydınız neye dönüştürürdünüz?
devamını gör...
artık burama kadar geldi sözündeki sınır
bence alt dudağın hemen altındaki kısımdır çünkü artık nefes alamayacak olduğumuzda bu sözü kullanırız ya da bardağın taşırmadan hemen önceki andır.
devamını gör...
reşat nuri güntekin
öğretmen ve müfettiş olarak anadolu'ya gitmiş. anadolu'yu ve anadolu insanını yakından tanıma fırsatı bulmuştur. kahramanları genellikle tek yönlü ve insancıl özelliklere sahiptir. istanbul kızı adıyla kaleme aldığı tiyatrosunu sahneleme imkanı olmayınca 1922 yılında çalıkuşu adıyla romanlaştırmıştır.
devamını gör...